Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1272
KARAR NO: 2022/405
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/03/2021
NUMARASI: 2018/311 Esas, 2021/327 Karar
DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH: 03/03/2022
YAZILDIĞI TARİH: 03/03/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/311 Esas 2021/327 Karar sayılı ilamı davacı vekili ve davalılar vekilleri tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25/10/2016 günü saat 12:40 sıralarında davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile DSİ kavşağından … Bulvarını takiben …Kavşağı istikametine seyir halinde iken … Sokak kavşağına geldiği esnada gidiş istikametine göre orta refüjden sağ tarafa … Petrol istikametine geçmek isteyen yaya olan davacıya çarpması sonucu maddi hasarlı, yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, davaya konu kazanın ZMMS teminatı kapsamında kalması için gerekli hukuki şartların var olduğunu, kaza sonrasında davacının ağır bir şekilde yaralandığını, Erciyes Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin … tarihli istirahat raporuna göre davacıda büyük kemik kırıklarının meydana geldiğini, defalarca meydana gelen kesikler için dikiş atıldığını, aynı hastanenin 17/11/2016 düzenleme tarihli epikriz raporuna göre davacının önce kaval kemiğinde meydana gelen büyük kırıklar için bilateral tibia kırığı teşhisi ile kapalı redüksiyon internal fiksasyon ameliyatı yapıldığı, davacının ayak bileği ile diz kapağı arasına içten kilitli kaval kemiği çivisi yerleştirildiğini, daha sonra aynı gün boynunda ve dudaklarında meydana gelen kesikler için cilt laserasyonu tanısı ile sutürasyon yapıldığını, raporda ameliyatta kullanılan malzemelerin hayati önem arz ettiğinin not düşüldüğünü, davacının taburcu edildikten sonra Almanya’ya döndüğünü, Almanya hastaneleri tarafından verilen hasta raporuna göre Türkiye’ de yapılan ameliyat üzerinden 1 yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen davacının ağrılarının azalmadığını ve çivilerin çıkartılması için gerekli aşamaya gelinmediğinin tespit edildiğini, davacının takılan çiviler yüzünden tedavisi devam ettiği sürece çocuk sahibi olamayacağını, bu sebeple derin bir acı, keder ve üzüntü duyduğunu, trafik kazası tespit tutanağına göre davalı …’nın KTK’ nın 52/1-a hükmünü ihlal etmek sureti ile kusurlu bulunduğunu, davalı … şirketinin poliçe limiti çerçevesinde maddi tazminat sorumluluğunun bulunduğunu, Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin … tarihli Engelli Sağlık Kurulu Raporuna göre % 5 oranında engelli olduğunun tespit edildiğini, ancak bu oranı kabul etmediklerini, KTK’nun 97. maddesi uyarınca sigorta şirketine yazılı başvurunun yapıldığını ve başvurunun 08.12.2017 tarihinde tebliğ edildiğini ancak başvuru gereğince herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek, kusur ve maluliyet oranı tespiti ile 500,00-TL geçici iş göremezlik ve 500,00-TL sürekli iş göremezliğin davalı … ya haksız fiil tarihi olan 25/10/016 tarihinden itibaren, davalı … Sigorta A.Ş.’den ihbar tarihinden itibaren işleyecek gecikme faizi ile birlikte, 500,00-TL manevi tazminatın davalı …’dan haksız fiil tarihi olan 25/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan aracın sigorta şirketi nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davayı kabul etmediklerini, davacının maluliyet iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçede yazılı limit ile sınırlı olduğunu, davalı şirketin tedavi ve geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, 6111 Sayılı Kanun’un 54. maddesi ile KTK’nun 8/1-b maddesinin son üç paragrafının yürürlükten kaldırıldığını ve taraflar arasındaki poliçenin genel şartlarının buna uygun düzenlendiğini, sigortalının kusuruna ilişkin iddiayı kabul etmediklerini, dava öncesi temerrüt oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının davalılar aleyhindeki maddi tazminat davasının KISMEN KABULÜ ile 4.534,25-TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 104.404,37-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 108.938,62 TL’nin, davalı … Sigorta Şirketi’nin sorumluluğu poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere, davalı … Sigorta Şirketi’nden dava tarihinden itibaren ve davalı …’dan 25/10/2016 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, davacının davalı … aleyhindeki manevi tazminat davasının feragat NEDENİ İLE reddine, ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili davacının maluliyet hususunda alınacak raporun, kaza tarihindeki yönetmeliğe göre belirlenmesi gerektiğini, kaza tarihinin 25/10/2016 olup, bu tarihte 30/03/2013 tarihli 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğin yürürlükte olduğunu, müvekkili davacının kaza sebebi ile yapmış olduğu masrafların tamamının da davalılar tarafından kusurları oranında tazmin edilmesi gerektiğini, müvekkilinin kaza sonrası tedavi ve yargılama safahatı sırasında bu işlemleri yerine getirebilmek için Türkiye’ye seyahatler yaptığını, uçak ve konaklama masrafında bulunduğunu, yol giderlerinin miktarının araştırılıp hüküm altına alınması gerektiğini, geçirdiği trafik kazası sonucu, Almanya’daki okuluna zamanında ulaşabilmek için kendisi ile birlikte gitmek zorunluluğunda bulunan annesi ve kardeşi ile birlikte Almanya’ya gitmesi üzerine, trafik kazasına neden olandan uçak biletleri parasının istemi davasında, kaza tarihi ile okulda bulunmak gereken tarih arasındaki süre içinde Almanya’ya ulaşmalarına imkan verecek düzenli çalışan başka mutad vasıtalar bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, varsa bunlardan en azına, yoksa uçak bilet ücretine, kendi araçları ile gittikleri takdirde yapacakları benzin ve sair masrafların da düşüldükten sonra, kusur oranı da göz önünde bulundurularak ödenecek miktarın belirlenmesi gerektiğini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının yaya geçidi ve kavşak çıkışları dışındaki taşıt yolundan zorunlu olarak karşıdan karşıya geçmek isterken, taşıt yoluna çıkmadan önce bu yolda seyreden araçları kontrol ederek kendisine yaklaşmış araçlar varsa kendi güvenliğini sağlamak için ilk geçiş hakkını araç sürücülerine vermesi, kendisine yaklaşmış araç olmadığından emin olduktan ve kendi güvenliğini sağladıktan sonra taşıt yolundan karşıdan karşıya geçmeye çalışması ve araç trafiğiyle kendi can güvenliğini tehlikeye düşürmemesi gerekirken, taşıt yolundan seyirle kendisine yaklaşmış olan aracın fark edilebilir olmasına rağmen, dikkatsiz ve tedbirsiz davranmak suretiyle taşıt yoluna çıkarak aracın kendisine çarpmasına neden olduğunu, dava konusu kazada davacının asli kusurlu olduğu, müvekkili davalının ise kazanın oluşmasına etken kural ihlalinin bulunmadığını, müvekkilinin, davacının araç trafiğinin yoğun olduğu yol kesiminde taşıt yoluna girerek karşıdan karşıya geçmeye çalışmak suretiyle kazaya neden olacağını öngöremeyeceği ve kazayı önleyemeyeceği için kazanın oluşumunda kural ihlalinin bulunmadığını, bu nedenle 04/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda müvekkiline verilen % 25 kusuru ve buna bağlı hesaplanan tazminatı kabul etmediğini, öncelikle söz konusu davada kusur kabul etmemekle birlikte davacıda oluşan gerçek zararın belirlenebilmesi açısından maluliyet oranının usulüne uygun şekilde belirlenmesi gerektiğini, söz konusu dosyada bu hususun açıklığa kavuşturulmadan bilirkişi raporunun alındığını, hesaptaki ve dosyadaki çelişkinin giderilmesi amacıyla davacının İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’na gönderilmesi, gerekli muayenesi yapılmak sureti ile tüm maluliyet unsurları ile dava sebebi olarak gösterilen kaza ile uygun illiyet bağının olup olmadığının, Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre oranının tespit edilmesinin sağlanması gerekmekte iken bu taleplerinin mahkemece red olduğunu, davacının rahatsızlığın tedavi yoluyla iyileşebilir olup olmadığı ile ilgili bilgi verilmeden araştırma yapılmadan bilirkişice hesaplama yapılmasının da hakka ve hukuka aykırı olduğunu, mahkemece verilen kararın geçici iş göremezlik zararı ve sürekli iş göremezlik zararının Almanya Ülkesindeki Asgari Ücrete göre hesaplanmış olup kabul edilemeyeceğini, davacının dava açmadan önce KTK’nun 97. maddesine göre sigorta şirketine başvuru yapmış olup davalı … şirketinin dosyaya sunmuş olduğu hasar dosyasının da mevcut olup sigorta şirketini temerrüde düşürüldüğünü, bu nedenle de davalı … yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … A.Ş vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; karar esas alınan maluliyet raporunun mevzuata aykırı olmakla, bu sebeple eksik inceleme ile verilen kararın kaldırılması ile maluliyet bakımından yeniden inceleme yapılmasına karar verilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarihli kararı ile iptal edilen maddelerin bu uyuşmazlık bakımından uygulanmaması gerekmekle, bu sebeple tazminat hesaplaması bakımından genel şartlara göre yapılan hesaplamanın dikkate alınması gerekirken mahkemece aksi yönde karar verildiğinden bu kararın kaldırılması gerektiğini, yürürlükteki genel şart hükümleri gereğince geçici bakıcı, tedavi ve geçici iş göremezlik tazminatı bakımından müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmamakla, davanın kabulünün yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu, hiçbir şekilde davayı kabul manasında olmamak üzere hükmedilen tazminatın fahiş olmakla, kabulünün mümkün olmadığını beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davacı vekili, davalı … A.Ş. vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği görülmüştür.6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, incelemesini kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapması gerektiği hususu düzenlenmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2018/9860 Esas ve 2018/14781 Karar sayılı ilamında da Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğu vurgulanmıştır.)
Yukarıda açıklaması yapılan HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince taraf vekillerinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde;Dava, haksız fiilden kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. ve 56. maddeleri gereği cismani zarardan doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Somut olayda 25/10/2016 tarihinde, davalı …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın davacı yayaya çarpması neticesinde davacının yaralandığı olayda, davalı … aracın zmms şirketidir.Hükme esas alınan İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlilerinden oluşan bilirkişi heyetinin tanzim ettiği 04/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda; “davacı …, karşıdan karşıya geçmek için biraz ilerideki ışıklı yaya geçidini kullanması, 3 şeritli 11 m genişliğindeki ve yoğun trafiğe sahip yolda yaya geçidinin olmadığı yerde karşıdan karşıya geçmemesi, kendi can güvenliğine dikkat etmesi gerekirken bu kurallara uymamış, dikkatsiz, tedbirsiz ve dalgın şekilde, aniden ve yolu yeterince kontrol etmeden orta refüjden yola girmiş ve ilk şeritte gelen aracın darbesine maruz kalmıştır. Bu nedenle davacı yaya … olayda % 75 oranında asli kusurludur. Davalı sürücü … ise, meskun mahalde, kavşak ve trafik ışıklarının olduğu bir bölgede gündüz görüş açıkken yeterli mesafeden gördüğü yayaya karşı zamanında fren ve direksiyon tedbiri almadığından ve fren yapıp önleyebileceği kazayı, dikkatsizliği ve yeterli özeni gösterememesi nedeniyle meydana getirdiğinden olayda %25 oranında tali kusurludur.”demek suretiyle kusur tespiti yapılmıştır. 04/03/2020 tarihli bilirkişi raporu, Ankara Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 20/05/2019 tarihli raporu ile ve olayın oluş şekli ile uyum sağladığından aksi yöndeki davalı … vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Somut olayda, ilk derece mahkemesince, usulüne uygun teşekkül ettirilmiş olan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan 20/03/2019 tarihli “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” kapsamında alınmış olan rapor mevzuata uygun kuruluşlardan ve maluliyet yönünden 25/10/2016 kaza tarihi itibariyle mevzuata uygun yönetmelik uygulanarak alınmış olup, maluliyetin 20/02/2019 tarihinde yürürlüğe girmiş olan “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirilmesi kaza tarihi itibariyle mümkün olmadığından, davalı … vekilinin uygun yönetmelik hükümleri uygulanmak suretiyle maluliyet raporu alınmamış olduğu yönündeki istinafının yerinde olmadığı görülmüştür. Yine yapılan açıklamalar doğrultusunda davalı … vekilinin maluliyet oranlarının Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde tespiti gerektiği yönündeki istinaf sebebi de haklı görülmemiştir.Hemen burada belirtmek gerekir ki davalı … vekilince maluliyet raporları arasında çelişki bulunduğu ileri sürülmekte ise de Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınmış olan 20/03/2019 tarihli raporun davacı bizzat muayene edilmeden salt tedavi belgeleri üzerinden düzenlendiği, 19/12/2019 tarihli raporun ise davacının bizzat muayenesi sonucu düzenlendiği, bu kapsamda her iki rapor arasında çelişki bulunduğunun kabul edilemeyeceği açıktır.Davacı vekilince 20/03/2019 tarihli maluliyet raporuna itiraz edilmediği sabittir. Hal böyle iken davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek 20/03/2019 tarihli maluliyet raporunun hükme esas alınması isabetlidir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/2736 Esas, 2020/5443 Karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/1576 Esas, 2018/11631 Karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/9922 Esas, 2019/4805Karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/10058 Esas, 2018/4639 Karar, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3253 Esas, 2017/9419 Karar) Aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf sebepleri haklı görülmemiştir.Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihli, 2019/40 E-202/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması nedeniyle, davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesinin gerekmesi, 6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybının, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş görmezlik zararlarının da bu kapsamda bulunması, sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 Sayılı Kanunun 92. Maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı geçici iş göremezlik tazminatını, davalı … şirketinden talep edebilir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/6271 Esas, 2020/8104 Karar Sayılı İlamı) Açıklanan sebeplerle davalı … şirketinin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığına ilişkin istinaf sebepleri haklı bulunmamıştır.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/5068 Esas, 2021/3211 Karar Sayılı ilamında ve aynı Dairenin 2021/2781 Esas, 2021/2223 Karar sayılı ilamında ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/6352 Esas, 2020/8575 Karar Sayılı ilamında % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. Eldeki dosyada davacının yaşam süresi PMF 1931 bakiye yaşam tablosuna göre hesaplanmış olup istinaf edenin sıfatı nazara alınarak davalı … şirketinin bakiye yaşam sürelerin tespitine yönelik istinaf başvuru sebebi yerinde görülmemiştir.Dosya kapsamındaki tercümeli ikametgah bildirim belgesinden davacının Almanya’da ikamet ettiği, ancak kaza tarihinde Türkiye’de bulunduğu belirlenmiş olup emsal nitelikteki Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/927 Esas, 2021/3588 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/6878 Esas, 2019/3366 Karar sayılı ilamı doğrultusunda aktüer bilirkişince Almanya’da geçerli olan asgari ücret gözetilerek hesaplama yapılması yerinde olduğundan davacının Almanya’da ikamet etmediğine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Davacı taraf dava açmadan önce sigorta şirketine başvurmuş olup Mahkemece eksik belge ile başvuru yapıldığı gerekçesiyle sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihi, dava tarihi olarak belirlenmiştir. Her ne kadar davalı … tarafından sigorta şirketinin başvuru tarihi itibariyle temerrüdü düştüğü ileri sürülmekte ise de sözkonusu istinaf sebebinde davalının hukuki yararı bulunmadığından davalı … vekilinin sigorta şirketinin faiz başlangıç tarihi yönünden istinaf başvuru sebebi yerinde değildir.6100 sayılı hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ikinci bölümü yargılamaya hakim olan ilkeleri düzenlemektedir. Kanunun 25. maddesinde taraflarca getirilme ilkesi açıklanmış olup davacı hakkında dosya üzerinden alınan 20/03/2019 tarihli maluliyet raporuna davacı tarafça itiraz edilmediğinden 19/12/2019 tarihli 2. maluliyet raporunun alınması için yapılan masrafın(davacının sağlık kurulu raporu almak için ikamet ettiği Almanya’dan, yargılamanın yapıldığı Türkiye’ye gelmesinden kaynaklanan ulaşım masrafı) HMK’nın 323/1-g maddesi kapsamında yargılama gideri olarak değerlendirilmeyeceği kaldı ki davacı tarafça yapıldığı belirtilen uçak bilet masrafının belgelendirilmesi mümkün bir masraf kalemi olduğu ancak buna ilişkin bir delil sunulmadığı, görülmekle ilk derece mahkemesince uçak bilet masrafının yargılama giderlerine dahil edilmemesi de isabetli bulunmuştur.Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile delillerinin dosya kapsamı ve yasalara uygun olarak değerlendirilerek verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacı ve davalıların istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
A-) 1-) Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile 21,40-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
B-) 1-) Davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2-) İstinaf başvurusu nedeniyle alınması gereken 7.441,59-TL nispi istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 3.720,80-TL’nin mahsubu ile bakiye 3.720,79-TL istinaf karar ve ilam harcının istinaf eden davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irat kaydına, davalılar tarafından peşin yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının da Hazineye irad kaydına,
3-) Davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
C-) 1-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
2-) Taraflarca istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
3-) Kararın kesin olmaması nedeniyle taraflara tebliği işlemlerinin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK md. 361/1 uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.03/03/2022