Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1271 E. 2022/401 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1271
KARAR NO: 2022/401
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2021
NUMARASI: 2019/602 Esas 2021/404 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARARININ VERİLDİĞİ TARİH: 03/03/2022
YAZILDIĞI TARİH: 03/03/2022
Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/602 Esas 2021/404 Karar sayılı ilamı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Sigorta Şirketi nezdinde sigortalı bulunan … plakalı aracın … plaka numaralı araca çarpması suretiyle yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın 31.11.2011 tarihinde meydana geldiğini, kaza tespit tutanağından anlaşıldığına ve daha önce açılmış bulunan ve kesinleşen Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/34 Esas ve 2016/182 karar sayılı dosyasından ve yine Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/351 esas ve 2012/451 Karar sayılı dosyalarından anlaşılacağı üzere alınan raporlarda kusur oranlarının sabit olduğunu, iş bu mahkemelerin kararlarından anlaşılacağı üzere müvekkilinin kazanın oluşumunda herhangi bir kusuru olmadığını ve araçta yolcu konumunda olduğunu, müvekkili …’in sol bacak femur kırığı ve yüzünde sabit izler kafasında sabit izler meydana geldiğini ve vücudunun diğer bölgelerinde yaralanmalar meydana geldiğini, kaza sonrasında müvekkilinin uzun bir müddet okula dahi gidemediğini, kaza tarihinde 16 yaşında olduğunu, sigorta şirketlerine başvuru yaptıklarını ve sigorta şirketinde dosya açıldığını ancak başvuruya süresi içinde olumlu yanıt alamadıklarını, ve herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkilimin meydana gelen trafik kazası neticesinde uzun süre gün hastanede yatmak zorunda kaldığını, bu süre içinde tedavi masrafı ödediğini ve taburcu edildikten sonra da uzun süre evde yatalak bir şekilde ailesinin bakımına muhtaç olarak ayağında bulunan tedavi için takılmış olan metallerin çıkarılmasını beklediğini, hayalindeki polislik mesleğine ulaşma şansının da kalmadığını, bundan dolayı büyük bir psikolojik çöküntü yaşadığından bahisle davanın kabulü ile şimdilik 1.000,00-TL maddi (geçici ve kalıcı iş göremezlik) tazminatının davalılardan faiziyle birlikte tahsiline ve ayrıca 50.000,00-TL manevi tazminatın davalılar… ve …’den kaza tarihinden itibaren başlayacak reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … Sigorta A.Ş. vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde; kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 06.10.2011 06.10.2012 başlangıç ve bitiş tarihli … no’lu Zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirkete dava öncesi yapılan hasar başvurusu üzerine … numaralı dosyanın açıldığını, müvekkili şirketin aktüer raporunda % 25 kusur ve % 5 maluliyet oranına göre hesaplanan 10.16,92-TL tazminat miktarını halen ödeme niyetinde olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi hususunun adli tıp kurumundan rapor aldırılması ile mümkün olacağını, talep edilen faiz türünün hatalı olduğunu, müvekkili aleyhine açılan davanın esastan reddine ve yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …Sigorta Şirketi vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde; dava konusu trafik kazasına karıştığı iddia edilen … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde … nolu ve 15/11/2011-2012 Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunun kazanın poliçe vadesi içinde meydana gelmesi şartıyla poliçe teminat miktarı ile sınırlı olduğu ve sürekli sakatlık halinde kaza tarihi itibariyle kişi başı teminat limitinin 200.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, dava öncesi …’in sürekli sakatlık tazminat talebi ile ilgili müvekkili şirkete yapılan başvuru üzerine şirket nezdinde (…) nolu hasar dosyasının açıldığını, yapılan incelemede eksik evrak olduğu ve maluliyete ilişkin evrakların müvekkili şirkete iletilmesi gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen davacı tarafından herhangi bir belgenin müvekkili şirkete iletilmediğini, yeni genel şartlar kapsamında yapılan son yasal düzenlemeler ile sağlık hizmet bedelleri ve geçici iş göremezlik zararı ve tedavi giderleri sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanacağını ve sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmadığını, davacının maluliyet oranının adli tıp kurumu 3. İhtisas dairesi tarafından tespitinin gerektiğini, davanın açılmasına sebebiyet vermemiş ve temerrüde düşmemiş bulunan müvekkili şirket aleyhine yargılama giderine, faize ve vekalet ücretine hükmolunmamasını, davacının poliçe teminatı dışında bulunan taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Açılan davanın KISMEN KABULÜ, KISMEN REDDİ ile, kalıcı iş göremezlik tazminatı olarak 118.005,96-TL’nin – sigorta şirketleri bakımından limitle sınırlı olmak ve dava tarihinden itibaren faiz işletilmek şartıyla – kaza tarihi olan 30/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 15.000,00-TL’nin kaza tarihi olan 30/11/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar… ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.İlk Derece Mahkemesinin 06/05/2021 tarihli tashih şerhinin incelenmesinde; “…hüküm kısmının 3. maddesinin “Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 15.000,00-TL’nin kaza tarihi olan 30/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar… ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” şeklinde tashih edildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin 25/09/2020 tarihli bilirkişi raporundaki süreyi esas alarak tazminat hesaplama yoluna giderek hatalı ve eksik olarak hüküm kurduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/11295 Esas, 2021/780 Kararına uygun olarak TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması gerektiğini, PMF 1931 yaşam tablosunun muhtemel yaşam süresinde esas alınmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, TRH 2010 yaşam tablosuna göre müvekkilinin muhtemel yaşam süresinin 57,84-TL olduğunu, müvekkilinin zararına olacak şekilde verilen kararın hatalı eksik ve hukuka aykırı olduğunu, faiz başlangıç tarihine ilişkin itirazlarının sigorta şirketlerinin başvurunun zorunlu olmadığı Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/34 Esas sayılı davanın dava tarihi olan 16/01/2012 tarihinde müvekkilinin yaralandığından haberdar olduklarını, müvekkilinin uğramış olduğu zarara ilişkin olarak Sigorta şirketlerinin 31/11/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazası ile haberdar olduklarını, davalı sigorta şirketlerine karşı Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/34 Esas sayılı dosyasında davaya konu kaza ile ilgili dava açılmış olup bu tarihten itibaren kazadan haberdar olmaları nedeniyle faiz başlangıç tarihinin bu tarih olarak ele alınmasını talep ettiğini, mahkemenin hüküm kurarken faiz başlangıç tarihini dava tarihini dava tarihi olan 15/09/2019 olarak hatalı hüküm kurduğunu, manevi tazminat yönünden verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin uğramış olduğu mağduriyetini karşılamadığını ve gelecek hayat planlarının tamamen değiştirilmesine neden olduğunu, müvekkilinin kaza neticesinde yaralanması nedeniyle gireceği polislik ve askerlik hayallerinden vazgeçmek zorunda kaldığını, yapılacak sağlık kontrollerinden geçemediğini, müvekkilinin meydana gelen trafik kazası neticesinde, uzun süre gün hastanede yatmak zorunda kaldığını, hastanede yattığı dönem için tedavi masrafı ödediğini ve hastaneden taburcu edildikten sonra da uzun süre evde yatalak bir şekilde ailesinin bakımına muhtaç olarak ayağında bulunan tedavi için takılmış olan metallerin çıkarılmasını beklediğini, müvekkilinin bir çok defa ameliyat olmak zorunda kaldığını, genç yaşta ayağında engel oluştuğunu, müvekkilinin büyük bir psikolojik çöküntü yaşadığını davalı tarafın bu süre zarfında bir geçmiş olsun ziyaretinde dahi bulunmadığını, talep edilen manevi tazminat tutarının fahiş miktarda olmayıp müvekkilinin uğramış olduğu maluliyeti, acı, elem ve üzüntüyü bir nebze karşılayacak miktarda olması için talebi doğrultusunda 50.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsil olarak alınarak müvekkiline ödenmesini talep ettiğini beyan ederek yerel mahkeme tarafından hatalı ve eksik bir şekilde verilen kararın kaldırılmasını beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davacı vekili istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu ve inceleme aşamasına geçilmesi gerektiği görülmüştür.Yukarıda açıklaması yapılan HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince davacı vekili istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde;Dava, haksız fiilden kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. ve 56. maddesi gereği cismani zarardan doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Somut uyuşmazlıkta; 31/11/2011 tarihinde davalı …’e ait olup davalı…’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu ve dava dışı … idaresindeki … plakalı aracın çarpışması neticesinde davacının yaralandığı sabittir. Davalı … Sigorta A.Ş. … plakalı aracın zmms şirketi iken diğer davalı …Sigorta A.Ş. ise … plakalı aracın zmms şirketidir.Eldeki dosya kapsamında alınan 13/04/2020 tarihli bilirkişi raporu, ceza dosyası kapsamında alınan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 18/10/2012 tarihli raporu ve Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/34 Esas, 2016/182 Karar sayılı dosyasın kapsamında tanzim edilen İstanbul Üniversitesi öğretim görevlilerinden oluşan bilirkişi heyetinin 05/08/2013 tarihli raporu ile uyumlu olup araçta yolcu konumunda olan davacının kazanın meydana gelişinde kusuru bulunmadığı belirlenmiştir.Somut olayda, ilk derece mahkemesince, usulüne uygun teşekkül ettirilmiş olan Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınmış olan 24/02/2020 tarihli “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” kapsamında alınmış olan rapor mevzuata uygun kuruluşlardan ve maluliyet yönünden mevzuata uygun yönetmelik uygulanarak alındığı görülmektedir.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/6241 Esas, 2021/8658 Karar Sayılı ilamında “Trafik kazasında cismani zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010″ adı verilen”Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.” demek suretiyle bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirleneceğini açıklamıştır.Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/5068 Esas, 2021/3211 Karar Sayılı ilamında ve aynı Dairenin 2021/2781 Esas, 2021/2223 Karar sayılı ilamında ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/6352 Esas, 2020/8575 Karar Sayılı ilamında % 1,8 teknik faiz uygulanmadan tazminatın hesaplanması; bilinmeyen/ işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi yönteminin kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. Bu itibarla bakiye ömür sürelerinin tespitine yönelik davacı vekilinin istinaf başvuru sebebi haklıdır. Önceki aktüer rapor tarihindeki rakamsal veriler esas alınarak (tazminata esas alınan gelir, esas alınan asgari ücret yılı, işlemiş/işleyecek dönem için 2021 yılının esas alınması) aynı aktüer bilirkişiden ek bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.2918 sayılı KTK’nın 99. maddesi uyarınca “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar”, Aynı Kanunu’nun 97. maddesi uyarınca “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” hükmü düzenlenmiştir. 2918 sayılı KTK’nın 99. maddesi yürürlükte olup, genel şartlarda belirlenen belgeler sigortacıya sunulmadığı takdirde Yargıtay uygulamaları gereğince KTK’nın 97. maddesi ve Genel şartlar Ek 6. maddesi gözetilerek davacının dava açılmadan önce usulüne göre davacıya başvurduğundan söz edilemeyecek ve dolayısıyla sigorta dava dilekçesiyle birlikte ihbar olunmuş sayılacağından dava tarihinden itibaren temerrüte uğramış sayılacaktır. (Yargıtay 17.HD’nin 2018/3847 Esas 2020/823 Karar 06/02/2020 tarihli ilamı)Eldeki davada, davalı sigorta şirketlerinden hasar dosyalarının celp edilmediği, bu kapsamda davacının başvurusunun sigorta şirketlerine hangi tarihte ulaştığının denetlenmediği görülmektedir. Hasar dosyaları celp edildikten sonra dava dilekçesi ekinde sunulan posta alındı belgeleri de gözetilerek davalı sigorta şirketleri yönünden temerrüt tarihinin belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesis edilmesi isabetli görülmemiştir. Hemen burada belirtmek gerekir ki her ne kadar davacı vekili tarafından davalı sigorta şirketlerinin Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/34 Esas sayılı dosyanın açılma tarihinde temerrüde düştüğü ileri sürülmekte ise de adı geçen dosyada davacı …’in yaralanmasına yönelik( … adına) bir talep veya başvurunun sözkonusu olmadığı, ayrıca ilgili dosyada davalı … Sigorta A.Ş.’nin taraf dahi olmadığı görüldüğünden yukarıda açıklamalar doğrultusunda davacının sigorta şirketlerine başvurularının ulaştığı tarih tespit edildikten sonra temerrüt tarihinin belirlenmesi gerekmektedir.6098 sayılı TBK md. 56 ve 58 hükümlerine göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut uyuşmazlıkta davacının kazanın oluşunda kusurunun bulunmayışı, yaralanması nedeniyle ayağında kısalık bulunuşu, bu hususun sosyal ve mesleki hayatı yönünden önemli ölçüde etkili olacağı, tarafların sosyal ekonomik durumları, hak ve nesafet kaideleri birlikte değerlendirildiğinde davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının ulaşılmak istenilen manevi tatmin (doyum) için yeterli olmayacağı, bir miktar arttırmak gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılmış olup davacı vekilinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere davanın çözümünü sağlayacak ve esasına etki edecek nitelikteki deliller usulünce ve tam manasıyla toplanmadan dolayısıyla değerlendirilmeden hüküm kurulmuş olduğundan, davacı vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan sebeplerle sınırlı olarak kabulü, ilk derece mahkemesi kararının, duruşma yapılmaksızın, kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair 6100 sayılı HMK md. 353/1-a-6 gereğince duruşma açılmaksızın aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-) Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince Kayseri 1. Ticaret Mahkemesi’nin 09/04/2021 tarih, 2019/602 Esas, 2021/404 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-) Davanın yukarıda gerekçe bölümünde belirtilen hususlar değerlendirilerek yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE İADESİNE,
3-) Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvuran tarafa iadesine,
4-) İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-) İstinaf kanun yoluna başvuran tarafca yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-) İstinaf yargılaması bakımından istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümleri uyarınca yatırana iadesine,
7-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin HMK’nın md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-g maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/03/2022