Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1238 E. 2022/468 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T. C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1238
KARAR NO: 2022/468
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
NUMARASI: 2016/269 Esas 2019/1049 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARARININ
VERİLDİĞİ TARİH : 10/03/2022
YAZILDIĞI TARİH: 10/03/2022
Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/269 Esas 2019/1049 Karar sayılı ilamı davacı vekili tarafından istinaf incelemesi için Dairemize gönderilmekle inceleme aşamasında dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLÜP GÖRÜŞÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03/03/2015 tarihinde müvekkilinin Nato caddesi üzerinden karşıdan karşıya geçmek üzere müvekkilinin kaldırıma ayağını attığı sırada davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile müvekkiline çarpması sonucu yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen kazada sürücü …’ın tam ve asli kusurlu olduğunu, kazadan sonra müvekkili kendinde olmadığından gıyabında tutanak tutulduğunu, sanki müvekkili yaya geçidinden değilde yoldan karşıya geçmiş gibi ceza dosyasında asli kusurun müvekkiline verildiğini, kazadan sonra müvekkilinin yüz bölgesinde kemik kırıkları oluştuğunu, kırıkların hayati fonksiyonlarını ağır derecede etkileyecek nitelikte olduğunu ve basit tıbbi müdahale ile giderilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin geçirdiği kaza nedeniyle uzun bir süre yatmak zorunda kaldığını, tedavisinin de halen devam etmekte olduğunu, bu kaza nedeniyle müvekkili ile anne babasının mağdur olduğunu, davalı sürücünün kazadan sonra geçmiş olsun ziyaretinde bulunmadığı gibi maddi ve manevi olarak da müvekkilinin ailesi ile de ilgilenmdiğini, kazada kullanılan aracın diğer davalı … adına kayıtlı olup işletin sorumluluğu çerçevesinde sorumlu olduğunu, aracı … Genel Sigorta A.Ş.’ye ZMMS kapsamında, … Sigorta A.Ş.’ye kasko sigortası kapsamında sigortalı olduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili için 2.000,00-TL maddi tazminatın davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkili için 30.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren kapsamlarında olmaması halinde sigorta şirketleri hariç olmak üzere diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Sigorta A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava öncesinde davacının müvekkili şirkete başvurusunun bulunmadığını, bu nedenle müvekkili şirketin temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, öncelikle sorumluluğun ZMMS sigortacısında bulunduğunu, sorumluluğun … Sigorta A.Ş.’ye ait olduğunu, olay tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar …ve … vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Talebi kabul anlamına gelmemekle birlikte maddi tazminat talebinin açıklattırılmasını talep ettiklerini, Kayseri 16. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/362 esas sayılı dosyasında sabit olduğu üzere davacının asli kusurlu olduğunu, kaza tespit tutanağının yanlış tutulduğu iddia edilse de ilgili ceza dosyasından görüleceği üzere davacının bu yönde herhangi bir ifadesinin bulunmadığını ve alınan bilirkişi raporuna da herhangi bir itirazının bulunmadığını, davacının hayati tehlikesinin bulunmadığının sabit olduğunu, talep edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;
“1-Davacının davalılar …, …ve … Sigorta A.Ş. hakkındaki maddi tazminat davasının kısmen kabul, kısmen reddi ile, 996,52-TL geçici iş göremezlik zararından oluşan maddi tazminatın davalı … Sigorta A.Ş.’nin dava tarihi olan 24/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta poliçesi teminat limiti ile sınırlı sorumlu olması koşulu ile, davalılar … ve …’ın ise kaza tarihi olan 03/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Sigorta A.Ş. , … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının davalılar … , …ve … Sigorta A.Ş. hakkındaki maddi tazminat davasında fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-Davacının Davalı … Sigorta A.Ş. Hakkındaki maddi tazminat davasının reddine,
3-Davacının Davalılar … , …ve … Sigorta A.Ş.hakkındaki manevi tazminat davasının kısmen kısmen reddi ile, 2.000,00 TL manevi tazminatın davalı … Sigorta A.Ş.’nin dava tarihi olan 24/02/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta poliçesi teminat limiti ile sınırlı sorumlu olması koşulu ile, davalılar … ve …’ın ise kaza tarihi olan 03/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … Sigorta A.Ş., … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının davalılar …, …ve … Sigorta A.Ş. hakkındaki manevi tazminat davasında fazlaya ilişkin talebinin reddine,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza sonrası…Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 29.04.2015 tarihli raporunda müvekkilindeki kemik kırığına yol açan yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olmadığı, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1), orta (2-3) ve ağır (4-5-6) olarak sınıflandırıldığında müvekkilinde saptanan kırıkların hayat fonksiyonlarını ağır (4) derece etkileyecek nitelikte olduğu belirtilmiş olup müvekkilinin ciddi ve ağır nitelikteki yaralanmasında vücut genel çalışma gücünden kaybetmediği kanaatinin yerinde olmadığını, müvekkilinin çene kısmında ve dişlerinde ciddi hasar meydana gelmiş olup müvekkilinin yıllarca tedavi görmek zorunda kalmış olmasına rağmen müvekkilinde sürekli maluliyet tayinine yer olmadığı şeklinde tanzim edilen rapor ve bu rapor dayanak edilerek verilen karar haksız ve yersiz olduğunu, müvekkilinin bu kaza sebebiyle manevi olarak çok yıpranmış olduğundan belirlenen manevi tazminat tutarının da hakkaniyetli olmayıp uğranılan manevi zararı karşılar nitelikte olmadığını, her ne kadar manevi tazminatın sebepsiz zenginleşme aracı olmadığı muhakkaksa da ağır kusurlu davalıları da ödüllendirir miktar kadar da az olmaması gerektiğini, bu sebeple takdir edilen manevi tazminatın azlığından dolayı kararı istinaf ettiğini, İlk derece mahkemesince her bir davalı yönünden reddedilen maddi ve manevi tazminat miktarları yönünden davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmişse de tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, ayrı ayrı vekalet ücreti takdirinin hatalı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Bölge Adliye Mahkemesince istinaf talebinin değerlendirilerek incelemeye alınabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarının gerçekleşmiş olması zorunludur. Bu maddede sayılan koşullardan birinin mevcut olmaması halinde istinaf başvurusunun usulden reddedilmesi gerekir. Bu şartlar kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmaktadır. İstinaf talebine konu eldeki dosya kapsamı incelendiğinde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde sayılan ön inceleme koşullarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun ön inceleme bakımından kabul edilebilir olduğu görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesinde, Bölge Adliye Mahkemesinin, incelemesini kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere bağlı olarak yapması gerektiği hususu düzenlenmiştir. (Aynı yönde Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2018/9860 Esas ve 2018/14781 Karar sayılı ilamında da Bölge Adliye Mahkemelerinin istinaf sebepleri ile bağlı olduğu vurgulanmıştır.)
Yukarıda açıklaması yapılan 6100 sayılı HMK 355. maddedeki düzenleme gereğince davacı vekilinin istinaf sebepleri ve kamu düzenine ilişkin hususlar ile bağlı kalınarak ilk derece mahkemesine ait dava dosyası esas bakımından incelendiğinde; Dava, haksız fiilden kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 54. ve 56. maddeleri gereği cismani zarardan doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda; 03/03/2015 tarihinde davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın davacı yayaya çarpması neticesinde davacının yaralandığı sabittir. Davalı A…(…) … plakalı aracın işleteni, … Sigota A.Ş. aracın ZMMS şirketi ve … sigorta A.Ş. ise aracın genişletilmiş kasko şirketidir. Dosya kapsamında yer alan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 11/05/2018 tarihli raporunda “sürücü …’ın yola gereken dikkatini vermemiş, hızını yol, zemin, mahal ve görüş durumunun gerektirdiği şartlara göre ayarlamamış, meskun mahal şartlarını dikkate alıp müteyakkız seyretmemiş, karşıdan karşıya geçmekte ve kaplamayı tamamlamak üzere olan yayaya etkin tedbir almadan sol şerit üzerinde çarpmış olup oluş şartlarında meydana gelen olayda dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden kazanın meydana gelişinde %35 kusurlu olduğu, yaya … ise gece vakti, yağmurlu havada meskun mahalde, bölünmüş yolun karşısına geçmek isterken öncelikle can güvenliği için olay mahalline yakın mesafede bulunan (43 m ile belirtilmiş yaya geçidi levhası bulunan) yaya geçidini kullanması gerekirken bu hususa gerekli önem ve özeni göstermemiş, solundan gelen trafiği iyice kontrol etmesi, gelen araçların hız ve mesafesini dikkate alması ve can güvenliği için uygun zamanda yola girip en kısa zamanda geçiş yapması gerekirken, bu hususlara yeterince riayet etmemiş olmakla % 65 kusurlu olduğu” tespit edilmiştir. Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 11/05/2018 tarihli raporu, gerek soruşturma dosyası kapsamında alınan 03/04/2015 tarihli trafik bilirkişisi raporu ile gerekse olayla uyumludur.Yargıtay uygulamalarına göre, maluliyet raporu adli tıp uzmanları tarafından düzenlenmeli ve maluliyet oranı kaza tarihindeki mevzuata uygun olarak belirlenmelidir.
“Cismani Zarar Halinde Lazım Gelen Zarar ve Ziyan” başlığı altında düzenlenen TBK’nın 54. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücü kaybı da bu zarar türleri arasında yer almaktadır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Somut olayda, ilk derece mahkemesince, usulüne uygun teşekkül ettirilmiş olan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’ndan alınmış olan 15/03/2019 tarihli rapor ile…Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınmış olan 05/03/2018 tarihli raporda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında davacının sürekli maluliyeti bulunmadığı, geçici iş göremezlik süresinin üç ay olduğu belirlenmiş olup her iki raporun birbiriyle uyumlu olduğu gözetilerek davacı vekilinin maluliyet tespitine ilişkin istinaf sebepleri uygun görülmemiştir.
6098 sayılı TBK md. 56 ve 58 hükümlerine göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut olayda davacının kazanın meydana gelişinde % 65 kusuru bulunduğu, kaza nedeniyle sürekli maluliyeti bulunmadığı, geçici iş göremezlik süresinin üç ay oluşu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, haksız fiil tarihi ile davacının yaralanmasının niteliği gözetilerek davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının ulaşılmak istenilen manevi tatmin (doyum) için yeterli olacağı sonuç ve kanaatine ulaşılmış olup davacının manevi tazminat miktarına yönelik istinaf sebepleri haklı görülmemiştir.Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10. maddesinin 4. fıkrasına göre “Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir” hükmü uyarınca maddi ve manevi zaralar yönünden ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi isabetlidir. Aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir.Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile delillerinin dosya kapsamı ve yasalara uygun olarak değerlendirilerek verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre davacının istinaf kanun yolu başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : (Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)
1-)Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-)Alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile 21,40-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-) İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından AAÜT md. 2/2 uyarınca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-)Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-)Davacı tarafça istinaf yargılaması bakımından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının, karar kesinleştiğinde, HMK’nun 333. maddesi, Yönetmeliğin 207/1. maddesi ve HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. maddesi hükümlerine göre yatırana İADESİNE,
6-) Kararın kesin olması nedeniyle taraflara tebliği ve gider avansı iadesi işlemlerinin 6100 sayılı HMK md. 302/5 ve 359/3 uyarınca ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 353/1-b/1 uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.