Emsal Mahkeme Kararı Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 2022/1134 E. 2022/1662 K. 02.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KAYSERİ
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
1. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1134
KARAR NO: 2022/1662
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/04/2022
NUMARASI: 2021/246 2022/272
DAVANIN KONUSU: Komşuluk Hukukundan Kaynaklanan Tazminat
KARAR TARİHİ: 02/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 02/12/2022
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı davacı ve davalı vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın … ili, … ilçesi, … köyü sınırlarında … ve … parsel sayılı taşınmazlarda güneşten elektrik üretimi yapmakta olduğunu, müvekkilinin tesisinin sınırında davalıya ait mıcır ocağı bulunduğunu, davalı tarafın müvekkilinin tesisi ile olan sınırına 3 adet fıskiye yerleştirdiğini, mevcut bölgede rakımın yüksek olması sebebiyle yılın her ayında özellikle gece saatlerinde şiddetli rüzgarlar bulunduğunu, fıskiyelerin çalıştırılması ile rüzgarın da etkisiyle kireçli suyun panellerin üzerine geldiğini, davalı tarafça arıtılmamış su ile panellere zarar verilerek üretim kapasitesinin düşürülmesine neden olunduğunu, konu ile ilgili olarak Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/432 D.İş sayılı dosyası ile delil tespiti yaptırıldığını, 2020 yılı mart ayı başından delil tespiti talep edilen 09/11/2020 tarihi aralığındaki davalının verdiği zarara ilişkin alınan bilirkişi raporunda 17.573,61 TL davalının haksız fiili nedeniyle müvekkilinin zararının tespit edildiğini, davadan önce arabuluculuk görüşmelerinin yapıldığını ancak bir sonuç alınamadığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 17.573,61 TL maddi zararın oluştuğu tarihten itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan temerrüt faizi ile davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Kayseri merkezli olarak faaliyet gösteren en büyük beton firmalarından biri olduğunu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol işleri Genel Müdürlüğü tarafından ruhsatlandırılmış olarak faaliyetlerine devam ettiğini, müvekkili tarafından işletilen madenin davacının tesisinden çok daha önce kurulduğunu, davacının çok sayıda asılsız şikayette bulunduğunu, huzurdaki bu davanın yine davacının anlamsız kini nedeniyle açıldığını, maden ile paneller arasında 400 metre civarında mesafe olduğunu, yapılan taş kırma ve patlatmaların rutin kontrol ve denetimler altında yapıldığını, davalının çıkan tozlardan rahatsız olduğu gerekçesi ile tozların absorbe edilmesini teminen bir sulama sistemi kurulmasını talep ettiğini, müvekkilinin de işletmiş olduğu maden çevresine hiçbir rahatsızlık vermemek adına bahse konu fıskiyeleri kurdurttuğunu, Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce aldırılan raporun Aralık 2020’de alındığını, bu tarihte müvekkili tarafından işletilen madenin dahi çalışmadığı kış aylarında alındığını, müvekkilinin ortaya çıkan zararları önlemek adına gereken tüm tedbirleri mevzuat çerçevesinde aldığını davacının bu yöndeki iddialarına da itibar edilmemesi gerektiğini, müstakbel kazançtaki zarardan bahsedebilmenin hukuken mümkün olmadığını savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece mahkemesince “Açıklanan gerekçeler ile davacı dava dilekçesinde yer almayan temizleme masrafları istemini ıslah ile eklemek suretiyle dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmeye çalıştığından ve ilgili talebe kanun cevaz vermediğinden ıslah istemi reddedilmiş ve geçersiz bir ıslah olarak değerlendirilmiştir.Diğer taraftan, ıslah işlemi geçersiz olup, hiç yapılmamış sayılacağından, ıslah ile artırılan tutar dava değerine dahil olmamıştır. Bu halde, gerek vekalet ücretinin belirlenmesi gerekse de taraflarca yapılan yargılama giderlerinin paylaştırılması açısından, ıslah ile artırılan tutarın dikkate alınmadan hüküm sonucu tesis edilmesi gereklidir. (Benzer mahiyette Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2018/7348 E. 2018/22253 K. Sayılı ilamı bulunmaktadır.) Anılan kıstaslar çerçevesinde yargılama gideri hesaplanmıştır.
6098 sayılı TBKnun 117/2 maddesinde göre haksız fiilin işlendiği tarihte temerrüde düşeceğinden olay tarihi itibariyle faize hükmedilmesi gerekir. Anılan kıstas çerçevesinde faize hükmedilmiştir.” gerekçesiyle;
“1-Davacının müstakbel kazanç kaybı talebine ilişkin davasının reddine,
2-Davacının temizleme masrafına ilişkin ıslah isteminin reddine,
3-Davacının gelir kaybına ilişkin davasının kısmen kabulü ile, 23.200,68 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağa 10/11/2020 tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanmasına,” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece panellerin temizlenmesi için müvekkilinin yapmış olduğu 7.375 T.L.tutarındaki masraf hakkında vermiş olduğu red kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin masraf faturasının yargılamanın sırasında sunmuş olmasının HMK 145.maddesi kapsamında kabul edilebilecek bir husus olduğunu, bu geçen süre zarfında da davanın açılmış olması ve panellerin temizlenmesi işleminin uzun sürmesi nedeniyle temizlemeye ilişkin 7.375 TL tutarındaki faturanın yargılama sırasında ancak sunulabildiğini, bu delilin yargılamayı geciktirmediği gibi açıklanan sebepler doğrultusunda müvekkilinin kusurundan kaynaklanan bir durum da olmadığını, ayrıca davalı tarafından müvekkilinin panellerine zarar verilmiş olmasaydı müvekkilinin bu masrafı yapmak zorunda kalmayacağını, dolayısıyla davalıdan kaynaklı yapılmış olan 7.375 TL’lik temizleme masrafının da davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesi gerekmekteyken bu taleplerinin reddedilmesinin hukuka aykırı olup istinaf incelemesi ile bu tutarın da müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ettiklerini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilirkişi heyetinin denetime elverişli somut bir rapor hazırlamadığını, yalnızca davacı tarafından yaptırılan delil tespiti dosyasında var olan tek taraflı ve eksik veriler ile hareket ettiğini, defaatle yazılı ve sözlü olarak beyan etmiş olmalarına rağmen ne bilirkişilerce ne de yerel mahkemece değerlendirmeye alınmadığını, müvekkili firmaya ait fıskiyeler ile davalının panelleri üzerinde bir kireç oluşumuna sebebiyet verildiyse zaten o kireçlenme nedeniyle kireçlenmenin oluşumundan sonraki tüm aylarda daha düşük üretim olması gerekirken nasıl oluyorsa mart ayında az üretim olduğunu, nisan, mayıs, haziran, temmuz, ağustos ve eylül aylarında az üretim olmadığını, ekim ve kasımda yeniden kirecin az üretime neden olduğunu, davacının iddia ettiği üretim kaybı diye birşeyin olmadığını, varlığı bir an için kabul edilse bile bu üretim kaybının kireçlenme ve fıskiyeler ile uzaktan yakından bir ilgisinin bulunmadığını, güneş enerji sistemlerinin üretim verimliliğini etkileyen onlarca etkenin bulunduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporların da verilen karar da tamamıyla hukuka aykırı olup bozulmaması halinde müvekkil firma açısından telafisinin güç zararların meydana geleceğini, zaten ZK1 ve ZKY2nin daha önceki yıllardaki üretim verilerine bakıldığı zaman da davacının bir üretim kaybının bulunmadığını, üretim kaybı var ise de müvekkil firmanın ile bunun bir illiyet bağının bulunmadığının anlaşılacağını, ZKY1 ges sistemleri 2017 yılından beri ZKY2 ges sistemlerinden daha az üretim verilerine sahip olduğunu, bu veriler de göstermektedir ki davacının iddia ettiği gibi ZKY1 ges sistemlerinde az üretime neden olan etken maddenin kireç olmadığını, zaten bu sistemlerin kuruluşundan bu yana ZKY1 gesleri ZKY2 geslerinden daha az üretim yaptığını, ZKY1 sistemleri ZKY2 sistemlerinden yıllardır daha az üretim yapmasına rağmen işbu davanın yerel mahkemece kabul edilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, verilen kararın bozulmasının gerektiğini, ZKY1 ges’leri 2017 yılından beri ZKY2 GES’lerinden daha az üretim verilerine sahip olduğunu, müvekkil firmanın tesisine fıskiyeler 2019 son çeyreğinde konulduğunu, eğer ki fıskiyeler ZKY1 in ZKY2 den daha az üretim yapmasına neden olduysa, öyleyse fıskiyelerin konulduğu tarih olan 2019 yılından önce hangi nedenle ZKY1 daha az üretim yaptığını, bu duruma ilişkin bilirkişi heyeti tarafından en ufak bir değerlendirme bile dahinin yapılmadığını, en basit tabirle bilirkişilerin değerlendirme ve rapor hazırlama şekli “Dava öncesinde delil tespiti yapılmış, bazı panellerde kireçlenme varmış, ZKY1 in üretim verileri düşükmüş öyleyse zarar vardır, davalı bu zararı ödemelidir.” şeklinde olduğunu, hazırlanan raporlar tamamıyla hukuka aykırı olup hiçbir değerlendirmenin yapılmadığını, dosyada var olan … verileri açık bir şekilde ZKY1 in zaten sürekli olarak daha az üretim yaptığını gösterdiğini, GES’lerin üretimleri verimliliğinde onlarca etkenin yer almadığını, yerel mahkemece taraflarından yapılan tüm itirazların gözardı edildiğini, tamamen tek taraflı bir değerlendirme ile davacının davasını kısmen kabul ettiğini, verilen kararın kaldırılarak davacının davasının reddine karar verilmesinin gerektiğini,ZKY1 in kendi üretim verileri ele alındığında, kireçlenme olan yıllarda kireçlenme olmayan yıllara göre daha az üretim yapılması gerekirken, oysa ki davacının talebi olan 2020 yılında hem 2018 hem de 2019 yıllarından daha fazla üretim yapıldığını, ZKY1 ve ZKY2 sistemlerinin üretim kapasiteleri arasında bir karşılaştırmanın yapılmadığını, panel sayıları ve invertör sayılarına bakılmadığını, sadece ve sadece davacının beyanları doğrultusunda yıllarca, aylarca ve günlerce iki farklı tesisin sürekli aynı üretimi yapması gerekiyormuş gibi bir kabul üzerinden hareket edildiğini, yerel mahkemece de eksik değerlendirmeler ile karar verildiğini, müvekkil firma tarafından davacıya kesinlikle bir zarar verilmediğini, tesisler arasında da farkların mevcut olduğunu, geslerin üretim verilerini etkileyen onlarca etken var iken, bu etkenlerin hiçbiri Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından dikkate alınmadan karar verildiğini, ZKY1 ve ZKY2 her ne kadar yan yana olsa da büyük sistemler olmaları nedeniyle aralarında mesafe bulunmakta olup farklı çevresel etkenlere maruz kalabileceklerini, izah edilen nedenlerin değerlendirilmeden yalnızca kirece dayalı bir farkın olduğu sonucuna varmanın mümkün olmadığını, 2017 yılından beri var olan üretim verileri göstermektedir ki müvekkilinin fiili neticesinde uğranılmış bir zararın olmadığını, zararın olmadığı yerde illiyet bağının varlığından bahsetmektenin mümkün olmadığını, 2017 yılından beri ZKY1 GES’leri ZKY2 GES’lerinden daha az üretim yaptığını, ortada bir zararın varlığından hukuken bahsetmenin de mümkün olmadığı zaman davacının bir zararının varlığından bahsetmenin de mümkün olmayacağını, ancak biran için zararın varlığı kabul edilecek olursa bu defa da illiyet bağından bahsetmenin de mümkün olmadığını, illiyet bağının olmadığı yerde ise müvekkilinin kusurlu tutulmasının hukuka ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğunu, bu hususta yargıtay kararlarının da müvekkilinin lehine olduğunu, ZKY1 ve ZKY2 Ges’lerinin panel sayıları eşit olsa da invertör sayılarının eşit olup olmadığını, eşit olsa bile tamamının yüzde yüz verim ile çalışıp çalışmadığı hususunda dosyada en ufak bir tespit, bilgi veya belgenin bulunmadığını, paneller güneş enerjisini toplayıp invertörlere ilettiğini, invertörler de toplanan bu güneş enerjisini elektrik enerjisine çevidiğini, ZKY1 de bulunan invertörlerin tamamının yüzde yüz verim ile çalışıp çalışmadığının dosya kapsamında bilinmediğini,Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen karar vekalet ücreti hususunda da tamamıyla eksik olup bu nedenle de verilen kararın kaldırılmasının gerektiğini, 100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verildiğini, verilen kararın açık bir şekilde AAÜT’ye aykırı olup, müvekkil firma lehine hem müstakbel kazanç kaybı talebine ilişkin maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte hem de ıslah isteminin reddedilen kısmı 7.375,00 TL itibariyle vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiğini, bu yönüyle de verilen karar usul ve yasalara aykırı olup reddinin gerektiğini,23.200,68 TL’nin 10/11/2020 tarihinden itibaren ticari avans faiziyle müvekkkilinden alınarak davacıya verilmesinin kararı da hukuka ve içtihatlara aykırı olduğunu, müvekkilinin temerrüde düştüğü tarih dava karar tarihi olan 07/04/2022 tarihi olduğunu, bu tarihten itibaren faiz işletilmesi gerekirken mahkeme tarafından 10/11/2020 tarihinden itibaren faiz işletilmesi yönünde karar verildiğini, işbu tarihin faizin başlangıç tarihi olarak kabul edilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, ayrıca uygulanacak olan faizin türü de yasal faiz olması bir diğer husus ise 23.200,68 TL nin tamamına 10/11/2020 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesinin de hukuka aykırı olup ıslah edilen miktara ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesinin gerektiğini, bu hususta yerel mahkemece hukuka aykırı olarak karara bağlandığını belirterekkararının kaldırılmasına, davacının haksız ve hukuk’î mesnetten yoksun davasının tüm yönleri ile reddine,yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinden karşı tarafın sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Bilindiği üzere olayları anlatmak taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir.Davacı tarafça, maliki olduğu Uyap’tan alınan tapu kayıtlarından anlaşılan … ili … İlçesi … Mah. … ve … parsel sayılı taşınmazlar üzerinde kurulu bulunan ve davacı tarafça işletilen güneş enerjisi sistemindeki panellerin, bu taşınmazlara komşu alanda davalı tarafından ruhsat ile mıcır ocağındaki tozların engellenmesi için kurulan fıskiyelerden rüzgarın etkisi ile güneş panelleri üzerinde kireç biriktiği ve bu kireç birikmesi sebebiyle enerji üretim kapasitesinin azaldığı iddiası ile zararın tazmini için eldeki dava açılmıştır.Bu sebeple eldeki dava, TMK.’nın 737. maddesinde düzenlenen komşuluk hukukuna aykırılıktan doğan bir tazminat davasıdır.Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak da söz konusu olmaz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/05/2014 tarihli ve 2013/13-2166 Esas, 2014/709 sayılı Kararı da bu yönde değerlendirmeler içermektedir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre ise, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. HMK’nin 1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi ancak kanunla belirlenir. Asliye hukuk mahkemelerinin görevi HMK’nin 2. maddesinde belirlenmiş olup 2/1. maddesine göre dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalarda aksine bir hüküm bulunmadıkça asliye hukuk mahkemeleri görevlidir; 2/(2) maddesine göre de bu Kanun ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir. Başka bir deyişle Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre asliye hukuk mahkemeleri genel görevli mahkemedir.Somut olayda; dava, tarafların ticari faaliyetinden kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkin olmayıp TMK’nın 737. maddesinden kaynaklanan komşuluk hukukuna ilişkindir.Şu halde, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devam edilerek esasa ilişkin hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Nitekim Yargıtay 14.H.D.’nin 2016/17233 E. 2020/2091 K.sayılı ilamı ile dairemizin 2019/33 E. 2019/33 K. ve 2021/324 E. 2021/387 K. sayılı ilamları da bu yöndedir.Sayılan bu sebeplerle eldeki uyuşmazlığı incelemekle görevli olan mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olmasına rağmen Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun olmamıştır. Bu itibarla ilk derece mahkemesi tarafından verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmadığından davacı ve davalının istinaf taleplerinin bu sebeple sınırlı olmak üzere ayrı ayrı kabulüne karar vermek gerekmiş ve ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince kaldırılarak dairemizce görevsizlik kararı verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda sayılan gerekçelerle;
1)Davacı ve davalı tarafın istinaf taleplerinin sayılan sebeple ayrı ayrı KABULÜ ile; Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/246 Esas 2022/272 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-a/3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmasına,
A)Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin GÖREVSİZLİĞİNE,
B)Eldeki uyuşmazlığı incelemede GÖREVLİ MAHKEMENİN KAYSERİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNA,
C)6100 sayılı HMK.’nın 20. Maddesi gereğince işlem yapılmak üzere dosyanın kararı veren mahkeme olan Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
D)Taraflardan birisinin Dairemiz kararının Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 2 hafta içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için başvurmaması halinde kararı veren mahkemesince DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLECEĞİNİN BİLİNMESİNE,
E)Davacı ve davalı taraflarca yatırılmış olan istinaf karar harçlarının talepleri halinde ilgilisine iadesine,
F)Diğer istinaf giderleri ile yargılamadaki harç ve giderlerin yeniden verilecek kararda mahkemesince değerlendirilmesine,
5)Karar tebliğinin 6100 Sayılı HMK’nın 20. ve 359/4 md. uyarınca Kayseri 1.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK.’nın 353/1-a maddesi gereğince oybirliği ile kesin olarak karar verildi.02/12/2022