Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/63 E. 2023/882 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :… (T.C. …)- …
VEKİLİ :Av. …
DAVALI :… –
VEKİLİ :Av. …
DAVA : Sözleşmenin Uyarlanması
DAVA TARİHİ : 17/01/2023
KARAR TARİHİ : 11/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/10/2023
Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin Uyarlanması davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının inşaat ve taahhüt işleri ile iştigal etmekte olan bir müteahhit olduğunu, davalının Güllük Mahallesi Sosyal yapım tesis işine ilişkin yapmış olduğu ihaleyi 7.182.000 TL bedelle kazandığını, davalı ile 20/10/2021 tarihli ve 2021/527642 ihale kayıt numaralı sözleşmeyi imzaladıklarını, sözleşmenin 10.1.1 maddesi gereğince davacının 431.000 TL tutarında kesin teminatı davalıya yatırdığını, sözleşme imzalandıktan ve bir kısım işlerde yapıldıktan sonra dünyada ve ülkemizde ekonomik sorunlar yaşandığını, olumsuz etkilerin azaltılması için bu kapsamda hükümetinde dilekçede açıklanan bir takım yasal düzenlemeler yaptığını, geçici madde 5, 6 ile 5546 sayılı CB kararları olduğunu, dava konusu sözleşmenin de bu düzenlemeler kapsamında olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin mevzuat gereği fesih ve tasfiyesinin gerektiğini, bu kapsamda davalıya başvuruda bulunulmuş ise de yapılan işin %15 ten fazla olduğu gerekçesi ile talebin reddedildiğini, bu durumun davacının hak kaybına sebep olduğunu, sözleşme konusu işin tamamlanma oranının %15’in altında kaldığının Kayseri 1.Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığı ile 2022/62 D.İş dosyası ile yaptırılan tespit ile sabit olduğunu, bunun teyit eden dosyaya sunulan uzman görüşü de bulunduğunu, davalı belediyenin hazırladığı imalat raporlarının gerçeği yansıtmadığını, geçici madde 6’daki koşulların davada oluşması nedeni ile sözleşmenin fesih ve tasfiyesi ile davalı idare uhdesinde olan teminatın davacıya iadesine karar verilmesinin gerekli olduğunu, mahkeme aksi kanaatte ise BK madde 138 ile 480’nin de dikkate alınarak mevcut piyasa koşullarında işin sözleşmede tespit edilen tutar ile tamamlanması mümkün olmadığından sözleşmenin yeni koşullara göre uyarlanmasına, uyarlanma mümkün olmaz ise dönme sebebi ile tasfiyeye karar verilmesine karar verilmesi gerektiğini, dilekçede açıklandığı gibi fahiş oranda artışlar olduğunu, inşaat malzemelerinde ve kurda yüksek artışlar olduğunu, aşırı ifa güçlüğünün yasama organı ve hükümet yetkilileri tarafından da dile getirildiğini belirterek nakit teminatın gelir kaydedilmesinin ve davacının ihaleden yasaklanmasına karar verilmemesi yönünden tedbir ile dava konusu işin fesih ve tasfiyesi, bu mümkün olmaz ise sözleşmenin uyarlanması ile nakit teminatın iadesine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davayı kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davanın ticari nitelikte dava olmadığını, davaya konu işin ticari iş olmadığı gibi davalının da tacir olmadığını, davaya konu işin yapım işi olması nedeni ile eser sözleşmesinin bulunduğunu, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, yapılan maliyet hesabının yaklaşık bir maliyet hesabı olduğunu, davacının hakkedişlere ihtirazı kayıt koyduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacının sunduğu uzman görüşünü kabul etmediklerini, davacının terditli taleplerini ve tedbir tabedini de kabul etmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
YARGILAMA VE GEREKÇE
Davaya konu işin tamamlanma oranının %15’in altında kalıp kalmadığı, işin fesih- tasfiye edilip muarazanın giderilmesi koşullarının olup olmadığı, aşırı ifa güçlüğü nedeni ile uyarlama yapılması gerekip gerekmeği, davacının alacaklı olup olmadığı hususlarına ilişkindir.
Kayseri 1. Sulh Hukuk Mahkemesine, …na, Kayseri Vergi Dairesine yazılan müzekkerelere cevap verilmiş olduğu ilgili evrakların dosya arasına alınmış olduğu görülmüştür.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1026 E, -2015/1765 K)
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2017/3898 -5384 E-K)
Kayseri Erciyes Vergi Dairesine yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda, davacının bilanço esasına tabi birinci sınıf tüccar olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2023/404 E, 2023/612 K sayılı kararında “…Yukarıda yapılan açıklamalar ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki sözleşme eser ve kira sözleşmesi hükümlerini içeren yap-işlet-devret sözleşmesi olup, davacı yaptığı eserin bedelini ve davalı kurumun zenginleşmesinden kaynaklanan alacak talep ettiğinden uyuşmazlığın, eser sözleşmesinden çıkmış olması nedeniyle genel mahkeme, yani asliye hukuk mahkemesi görevlidir.” denildiği görülmüş olup, TTK’nın 16/(2) maddesindeki “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri … tacir sayılmazlar.” düzenlemesi karşısında, davalının tacir olarak kabulü mümkün değildir. Davalı … tacir niteliği taşımadığından ve dava konusununda kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1 maddesi hükmünce, davayı ticari dava saymak ve Asliye Ticaret Mahkemesini görevli kabul etmek mümkün olmadığından davanın Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir, bu nedenle Mahkememizce görevsizlik kararı verilmiştir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine,
2-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Görevsizlik kararından sonra dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama harç ve giderleri konusunun karara bağlanmasına,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.11/10/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır