Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/906 E. 2023/628 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No:
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İpotek (Terkin İstemli)
DAVA TARİHİ : 08/10/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (Terkin İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; Müvekkillerinin …’ın mirasçıları olduğunu, … parselde kayıtlı taşınmaz üzerin davalı lehine ipotekler tesis edildiğini, ipotek konusu borcun ipotek borçlularından tahsil edildiğini alacaklının alacağına kavuştuğunu, bir kısım taşınmazlarda bulunan ipoteklerin terkin edildiğini, gönderilen ihtarnameye rağmen işbu dava konusu ipoteklerin davalı tarafından terkin edilmediğini ileri sürerek; davanın kabulü ile, Kayseri İli, Kocasinan ilçesi, … parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde davalı lehine tesis edilen ipoteklerin terkinine mahkeme aksi kanaatte ise müvekkili tarafından ihtarnameler ve üçüncü kişiler tarafından yapılan ödemeler de dikkate alınarak dava tarihi itibariyle güncel borç miktarının tespit edilerek taraflarınca ödenmesi için süre verilmesine, MK 884’te bulunan halefiyet kuralı gereği ödenen miktar uyarınca ipotek borçlularından alacaklı olduklarının tespitine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; davacının iddialarını ve taleplerini kesinlikle kabul etmemek ve kabul anlamına gelmemek üzere, Kayseri 6. sUlh Hukuk Mahkemesi’nin … esas ve … karar sayılı mirasçılık belgesinden de anlaşılacağı üzere ipotek veren muris …’ın mirasçıları davacı … ve … ile birlikte dava dışı …(torun) ve … olduğunu, davacının da kabulünde olduğu üzere davaya konu taşınmazın muris …’tan kalma miras malı olup, davacılar ve diğer mirasçılar elbirliği mülkiyet ile dava konusu taşınmaza malik olduklarını, işbu davayı maliklerin bir kısmının açtığı nazar alındığında, usul ve yasaya aykırı olarak açılmış davanın öncelikle bu yönüyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının iddialarını ve taleplerini kesinlikle kabul etmemek ve kabul anlamına gelmemek üzere, işbu dava davaya konu kayseri ili, …….. parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde müvekkili banka lehine tesis edilmiş olan ipoteklerin terkini davası olup, davanın niteliği gereği işbu davaya bakmakla görevli mahkemelerin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, işbu davaya görev yönüyle de itiraz ettiklerini, görevsizlik kararı verilmesini gerektiğini, davacının iddialarını ve taleplerini kesinlikle kabul etmemek ve kabul anlamına gelmemek üzere, işbu dava taşınmazın aynına ilişkin açılmış bir dava olmayıp, müvekkili banka ile akdedilen kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olduğunu, davanın niteliği gereği işbu davaya müvekkili bankanın merkezi olan istanbul mahkemeleri bakmakla yetkili olduğunu, davanın yetkisizlik nedeniyle de reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafça müvekkili bankaya olan borçların ödendiğini, borçlarının kalmadığını, bir kısım taşınmazlardaki ipoteklerin terkin edildiğini, hatta davacı …’a ait bir evdeki ipoteğin dahi terkin edildiğini, bu sebeple dava konusu taşınmazdaki ipoteğin de terkin edilmesi gerektiği iddiası ile işbu dava açılmış ise de davacının gerçek duruma aykırı iddialarını kabul etmediklerini, arz ve izah etmiş olunan sebeplerle davacılar dava dışı diğer mirasçılar ile birlikte zorunlu dava arkadaşı olup, davacıların ihtiyari dava arkadaşı olduğu iddiası ile davanın kabulüne karar verilmesi durumundan her bir davacı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ve bu yöndeki talepleri de kabul ettiklerini, mahkemece uygun görülecek sair nedenlerle, haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış olan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kredi sözleşmeleri ve ödeme makbuzları, tapu kayıtları, Kayseri 7. Noterliğinin 27/05/2021 tarih ve … yevmiye nolu ve Kayseri 10. Noterliğinin 10/06/2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, (mirasçı) davacıların, dava dışı kimsenin (miras bırakan …) müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu şirketlere kullandırılan kredi borcunun, yine asıl borçlu şirketler tarafından ödendiği ve asıl borç ilişkisinin sona erdiğinden bahisle işbu genel kredi sözleşmesine istinaden üzerinde ipotek tesis edilen ve miras yoluyla davacılara intikal eden bir adet taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekki ile ipotek lehtarı davalı bankaya yapılan nakdi ödemelerin mahsubu ile güncel borç miktarının tespit edilerek davacılar tarafından davalı bankaya ödenmesi için süre verilmesi, MK m.884/II uyarınca alacaklının haklarına halefiyet ilkesi çerçevesinde davacıların dava dışı asıl borçlulardan alacaklı olduklarının tespiti istemlerine ilişkin olduğunun tespitine ilişkindir.
Somut olayda, Kayseri 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı veraset ilamına göre mirasbırakan 1945 doğumlu İbrahim oğlu …’ın davacılar dışında da mirasçısının bulunduğu (…, …), davacılar dışındaki mirasçıların açılan davaya muvafakat ettiklerine dair mahkemeye sundukları bir dilekçe bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Konuya ilişkin emsal kararlar şu yöndedir:
“İpoteğin kaldırılması isteminde tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerekir. Ortaklardan biri tek başına dava açabilir ise de açtığı bu davanın devam edebilmesi için öteki ortakların açılan davaya muvafakat etmeleri ya da davanın miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davaya devam edilmesi gerekir. Dava konusu taşınmaz hissesinde elbirliği halinde mülkiyetin söz konusu olduğu davacının da elbirliği halinde maliklerden biri olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davaya katılmayan ortakların davaya muvafakat etmeleri bu da olmaz ise Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca miras şirketine atanacak temsilci huzuru ile davaya devamla bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 17.02.2020 tarih, 2017/3654 esas ve 2020/1882 karar sayılı kararı)
“…Elbirliği mülkiyeti ortaklarının tüzel kişiliği yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak elbirliği ortaklarının tümüne aittir. Bu özelliğinden dolayı da elbirliği halinde mülkiyette ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı eski 36 parselden ifrazen oluşan ve halen iştirak halinde malik olduğu 3110 ve 3111 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki ipoteğin kaldırılması isteğinde bulunmuştur. İpoteğin kaldırılması isteminde tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerekir. Ortaklardan biri tek başına dava açabilir ise de açtığı bu davanın devam edebilmesi için öteki ortakların açılan davaya muvafakat etmeleri ya da davanın miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davaya devam edilmesi gerekir. Dava konusu taşınmazlarda elbirliği halinde mülkiyetin söz konusu olduğu davacının da elbirliği halinde maliklerden biri olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davaya katılmayan ortakların davaya muvafakat etmeleri bu da olmaz ise Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca miras şirketine atanacak temsilci huzuru ile davaya devamla bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir…” (Yargıtay Kapatılan 14. Hukuk Dairesi’nin 2019/2654 Esas, 2020/1882 Karar sayılı kararı).
“Dava, ipoteğin kaldırılması isteğine ilişkindir. Zorunlu dava arkadaşlarının bir davayı birlikte açmaları veya birinin açtığı davaya diğerlerinin onay vermesi gerekir. Nitekim HMK’nın 60. maddesinde “Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır.” hükmü düzenlenmiştir. Mirasçılar arasında da zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan birlikte dava açmalıdır. Birlikte dava açılamaması halinde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere dava tereke adına açıldığından diğer mirasçıların, duruşmaya gelip beyanda bulunması veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi yahut davacı vekiline vekaletname verilmesi gerekir. Ancak, ortakların tümünün onayı alınamaması halinde TMK’nın 640. maddesi uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilerek taraf teşkili sağlanmalıdır. Tereke temsilci davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına ilişkin olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir.” (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 2015/17032 Esas, 2016/3471 Karar sayılı kararı)
“Nevşehir Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … E. … K. Sayılı veraset ilamının yapılan incelemesinde; miras bırakan 1913 doğumlu …’in 1995 yılında vefat ettiği, geriye mirasçı olarak davacı dışında 15 mirasçı daha bıraktığı ve mirasçılardan birisinin davaya konu uyuşmazlığı doğuran işlemleri yapan 1973 doğumlu … olduğu anlaşılmıştır.
Dosya arasına 1973 doğumlu … dışındaki mirasçılar tarafından açılan davaya muvafakat ettiklerine dair dilekçe sunulmuş, ilk derece mahkemesi tarafından da … adına tebligat çıkartmakla yetinilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davada mirasbırakan 1913 doğumlu İbrahim oğlu … mirasçıları adına tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulduğuna göre, mirasçılar arasında elbirliği halinde mülkiyetin söz konusu olduğu ve davanın tereke adına sürdürülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun(TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir.
Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural TMK’nın 701. maddesinde “Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.” biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Nitekim, TMK’nın 702/2. maddesi de bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş (11.10.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olaya gelince, Nevşehir Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı veraset ilamına göre mirasbırakan 1913 doğumlu İbrahim oğlu …’in davacı dışında da çok sayıda mirasçısının bulunduğu, mirasçılarından 1973 doğumlu … dışındakilerin mahkemeye verdiği dilekçe ile açılan davaya muvafakat verdikleri, mahkemece 1973 doğumlu … açısından ise davetiye tebliği ile yetinildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, muvafakati alınamayan 1973 doğumlu …’in yolsuz olduğu iddia olunan ipotek işleminin tarafı olması nedeniyle taraflar arasında menfaat çatışmasının bulunduğu da göz önüne alındığında 1913 doğumlu İbrahim oğlu …’in miras şirketine TMK’nın 640. maddesi uyarınca tereke temsilcisi atanmak suretiyle yargılamanın sürdürülmesi gerekirken davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması isabetli olmamıştır.” (Kayseri BAM 1. HD’nin 07.10.2020 tarih,… sayılı kararı)
Davalının savunmasında da belirttiği üzere davanın, davacıların ve dava dışı diğer mirasçıların üzerinde el birliği ile mülkiyet olan taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması davası olduğu, emsal yargı kararları gereği el birliği ile mülkiyetin söz konusu olduğu bu davanın tüm mirasçılar tarafından açılması yahut mirasçılar tarafından bir tereke temsilcisi atanarak bu tereke temsilcisi tarafından dava açılması gerektiği, aksi taktirde tüm mirasçıların zorunlu dava arkadaşı oldukları yahut davacı olmayan mirasçıların davanın açılması konusunda yazılı muvafakatlarının alınması gerektiği; bu sebeplerden ötürü davacı tarafa açıklamada bulunmak, varsa delil ve belgelerini sunmak üzere bir sonraki celseye kadar süre verildiği ve fakat davacı tarafın bu hususta beyanda bulunmadığı anlaşılmıştır.
Sonuç olarak; davacıların asıl talebi yönünden, el birliği ile mülkiyetin söz konusu olduğu taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması davası bakımından davacıların terekeyi temsilen dava takip yetkilerinin bulunmadığı anlaşılmakla asıl talebin 6100 sayılı HMK 114/1-e, 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacıların bu davadaki terditli talebi ise; ipotek lehtarı davalı bankaya yapılan nakdi ödemelerin mahsubu ile güncel borç miktarının tespit edilerek davacılar tarafından davalı bankaya ödenmesi için süre verilmesi, MK m.884/II uyarınca alacaklının haklarına halefiyet ilkesi çerçevesinde davacıların dava dışı asıl borçlulardan alacaklı olduklarının tespiti istemlerine ilişkin olduğunun tespitine ilişkindir. Davacıların bu talebi esasen asıl talep ile bağlantılı bir talep olmakla birlikte bir an için bu talebin asıl talepten (ipoteğin kaldırılması) bağımsız ikincil olarak incelenecek ve değerlendirilecek bir talep olduğu düşünülse dahi bu talep yönünden de dava şartlarının noksansız olması gerekecektir.
6100 Sayılı HMK’nun m.114/1-h bendi uyarınca davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Hükmün gerekçesine göre; hukuki yarardan maksat, davacının subjektif hakkına hukuki korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hali hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hali hazırda mahkeme kararına muhtaç bir durumda değil ise onun hukuki yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. (Prof. Dr.Ejder YILMAZ – Hukuk Muhakemeleri kanunu Şerhi, Ankara – 2013, s.789-790)
Yine HMK’nun m.106/2 fıkrası uyarınca tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
Tespit davası, davacının, dava dilekçesinin talep sonucunda bir hakkın veya hukuksal ilişkinin varlığının veya yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitini istediği davadır. (Age, s.733)
Tespit davası, menfi (olumsuz) tespit davası ve müspet (olumlu) tespit davası olarak ikiye ayrılır. Tespit davasının hukukumuzda en bilineni ve sıkça uygulananı, 2004 sayılı İİK’nun m.72’de düzenlenen menfi tespit davasıdır.
Tespit davası, eda davasına oranla istisnai bir davadır. Bu husus özellikle tespit davası açmada davacının hukuki menfaatinin bulunup bulunmaması ile ilgilidir.
Eda davası açma olanağı varken tespit davası açılmasında kural olarak hukuki yarar yoktur. (Age, s.734)
Hukuki menfaat bir dava şartıdır ve mahkemece kendiliğinden göz önüne alınır. Bu nedenle mahkeme, açılan tespit davasının başında (ön inceleme aşamasında -m.134vd-) davacının hukuki menfaati bulunup bulunmadığı konusunda karar vermek zorundadır.
Tespit davası açılmasında hukuki menfaatin varlığı, şu üç şartın varlığına bağlıdır:
a-Davacının bir hakkı veya hukuki durumu, güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı,
b-Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı,
c-Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. (Age s.735) HMK’nun düzenlediği menfi veya müspet tespit davası, genel tespit davasıdır.
“Bir hukuki ilişkinin mevcut olduğunun tespiti için açılan davaya, müspet (olumlu) tespit davası denir. Bu dava, davacının varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin, davalı tarafından inkar edilmesi halinde açılır.” (Yargıtay 3.HD’nin 12/05/2014 tarih, 3428-7295 sayılı kararı)
Yukarıda yapılmış olan tespit davasına ilişkin genel açıklamalar ve dava şartlarından hukuki yarar dava şartına ilişkin açıklamalar çerçevesinde davacılarının terditli (ikincil) istemi değerlendirildiğinde; davacıların varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin davalı tarafından inkâr edildiğini ve ayrıca davacı tarafça dava açmakta korunmaya değer bir güncel menfaatinin bulunduğunu kanıtlaması gerektiği, ipotek tesisine konu ticari kredi sözleşmeleri kapsamında ipotek lehtarı şirketlerin doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olarak azami had ipoteği tesis edildiği, davacıların gönderdiği ihtarnameye cevaben davalı bankanın bakiye borç tutarını davacılara noter aracılığıyla gönderdiği ihtarnameye cevap ile bildirdiği, davalı bankanın ipotek lehtarı olan kimselerden olan alacağının tespiti maksadıyla diğer bir deyimle davacının müspet tespit istemiyle tespit davası açmakla korunmaya değer güncel bir hukuki menfaati bulunmadığı kanaatine varılmış ve davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Davacıların asıl talebinin 6100 sayılı HMK m 114/1-e, 115/2, davacıların terditli talebinin HMK m114/1-h, 115/2 hükümleri uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcından davacıdan peşin olarak alınan 170,78-TL harcın mahsubu ile bakiye 9,12 TL’nin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, lehe vekâlet ücreti taktirine yer olmadığına,
4-Davalı taraf kendisini bir vekille temsil ettirmiş olduğundan AAÜT m.7/2 hükmü uyarınca hesap ve takdir olunan 1.600,00-TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
5-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacılar vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.22/06/2023

Katip ..
¸e-imzalıdır

Hakim ..
¸e-imzalıdır