Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/748 E. 2023/753 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No:
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :…
VEKİLİ :
DAVALI :…
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 24/08/2022
KARAR TARİHİ : 13/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ :27/09/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalılar ile müvekkili firma arasında ihale üzerine akdedilen sözleşme gereği hizmet alımı gerçekleştirildiğini, ihale gereği yüklenici firmalar hizmeti yerine getirmek adına işçileri çalıştırdıklarını, işçiler yüklenici firma işçisi olmasına rağmen müvekkili firmaya karşı açılmış ve müvekkili firma aleyhine hüküm tesis edildiğini, bu ilamların icraya konu oluş ve icra tehdidi altında müvekkili firma icra dairesine işçilik alacakları ve ferilerini ödemek durumunda kaldığını, sorumlulukları bulunması sebebiyle davalı şirketlere icra dairesine ödedikleri tutarların tahsili amacı ile iş bu davayı ikame etmek zorunluluğunun hasıl olduğunu, müvekkili firma … A.Ş bağımsız tüzel kişiliği bulunan bir bedeliye şirketi olduğunu, bu sebeple Kamu İhale Kanunun ve tebliğleri kapsamında ihalelerini gerçekleştirmekte olduğunu, hizmete alımı gerçekleştirilen firmalar asgari işçilik maliyeti üzerinden %3 oranında sözleşme ve genel giderleri düşünerek teklif vermek zorunda olduklarını, ayrıca davalılar sözleşme ihale şartnameleri ve tebliğdeki bu hususları ve şartları bilerek ve kabul ederek ihaleye katılmış ve hizmeti gerçekleştirdiklerini, müvekkili firma tarafından ödenmek zorunda kalınan toplam 7.257,68 TL bedelin güncel Yargıtay kararları uyarınca tamamının sorumlulukları nispetinde davalılardan rücuen tahsili amacı ile iş bu dava açmalarının hasıl olduğunu, fazlaya dair talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla müvekkili firmanın icra dairesine ödemiş olduğu bedel olan 7.257,68 TL nin ödeme tarihinden başlamak şartıyla işleyecek yasal faizi ile birlikte, tahsilde mükerrerlik olmamak kaydıyla davalıların sorumlu olduğu miktarların tespit edilmesi suretiyle sorumlu olduğu miktarlar nispetinde müştereken ve müteselsilen rücuen tahsilini, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalının cevap dilekçesi sunmadığı ve böylece HMK madde 128 gereği bütün vakaları inkar etmiş sayılacağı anlaşılmıştır.
Kayseri 3. İş Mahkemesine, … A.Ş’ye, SGK’ya, … Ltd. Şti.’ye, yazılan müzekkerelere cevap verildiği ilgili evrakların dosya arasına alınmış olduğu görülmüştür.
Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas (Kapatılan Kayseri 8. İcra Müdürlüğü’nün … esas) sayılı dosyasının dosya arasına alındığı, alacaklının …, borçlusunun … A.Ş, … San.Tic.Ltd.Şti, ….Ltd.Şti olduğu, toplamda 6.072,67-TL üzerinden takip başlatıldığı, 04/05/2017 tarihinde davacı tarafından dosyaya 7.257,68 TL’nin yatırıldığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce hesap bilirkişinden alınan 25/03/2023 tarihli rapordan özetle; Yargıtay güncel içtihatları uyarınca işverenin açacağı rücu davasının işverenle yüklenici arasında imzalanan sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği,taraflar arasında imzalanan hizmet alımına ilişkin teknik şartnamenin 13.maddesinde ”yüklenici çalıştırdığı işçilere 4857 sayılı İş Kanunundan kaynaklanacak her türlü özlük haklarının gününde ve zamanında ödemekle yükümlüdür.”hükmü gözetildiğinde davacının ödediği işçilik alacaklarının tamamını davalı yüklenici şirketten rücu edebileceği,davacının dava dışı işçiye toplamda 7.257,68 TL ödeme yaptığı ve ödeme tarihinden başlayarak yasal faiziyle birlikte rücu edebileceği,belirtilmiştir.
Dava, davacının dava dışı işçinin açmış olduğu ve dava sonucu kesinleşen ilam gereğince icra dairesine yaptığı işçilik alacaklarına ilişkin ödemeyi taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gereğince davalı alt işverenlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalılar arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler“ rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen bu tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakılmalı, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Sözleşme ve eki şartnamelerde sorumluluğa ilişkin bir düzenleme bulunmadığı hallerde, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2020 gün ve 2019/654 Esas – 2020/1832 Karar sayılı ilamında ve diğer yerleşik uygulamalarında da belirtildiği üzere davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporunun açıklanan bu hususlara riayet edilerek düzenlendiği, taraflar arasında imzalanan hizmet alımına ilişkin teknik şartnamenin 13.maddesi gereğince alt işverenin dava dışı işçiye ödenen tazminatın tamamından sorumlu olduğu anlaşıldığından davanın kabulü ile davacı kurum tarafından dava dışı işçi … için Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına ödenen 7.257,68-TL’nin ödeme tarihi olan 04/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Davanın KABULÜ ile; 7.257,68-TL’nin 04/05/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gereken 495,77 TL nispi karar ve ilam harcından dava başında davacı tarafından yatırılan 123,95 TL peşin harcından mahsubu ile eksik kalan 371,82‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3-Davacı tarafından dava başında yatırılan 80,70 TL başvurma harcı, 123,95 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama boyunca yapılan; 103,00 TL tebligat gideri, 58,00 TL müzekkere ve posta gideri, 900,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.061,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafça yargılama boyunca yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talep halinde harcanmayan gider avansının davacıya iadesine,
7-Davacı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. uyarınca davacı lehine takdir edilen 7.257,68 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı taraf kendisini bir vekille temsil ettirmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davalıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.13/09/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır