Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/641 E. 2022/874 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : …
KARAR NO : …
HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı hakkında başlatılan Kayseri …Dairesi’nin … Esas sayılı takipte; yetkiye, takibe konu alacağa, faize, faiz oranına ve borcun tüm ferilerine itiraz edilmiş, takip itiraz üzerine … tarihinde durdurulmuş olduğunu, takibin itiraz ile durmuş olmasına ve takip nedeniyle itirazın iptali davası dahi açılmadan davacıya ait banka hesabından nasıl olduğu anlaşılmayacak şekilde (bu hususta Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulmuştur) 38.663,90 TL tahsil edilmiş olduğunu, tahsil edilen tutara muvafakatleri olmadığını, … tarihinde davalı taraf, dosya borcuna istinaden 38.663,90 TL’nin … tarihinde tahsil edildiğini bildiren evrakı Kayseri …Dairesine sunmuş olduğunu, itiraz üzerine durdurulmuş takip olmasına rağmen haksız olarak bankadaki paranın tahsili İİK’daki hukuk kurallarına aykırılık teşkil etmekte olduğunu, arabuluculuğa başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını, yukarıda açıklanan nedenlerle, itiraz üzerine durdurulmuş takip olmasına rağmen, haksız olarak bankadaki paranın tahsilinin davacının mağduriyetine yol açtığını, bu nedenlerden dolayı davacının borcu olmayan bir paranın usulsüz şekilde tahsil edildiğini belirterek, davanın kabulü ile davacının borçlu olmadığı halde usulsüz olarak bankadan tahsil edilen 38.663,90 TL’nin tahsil tarihi olan … tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça her ne kadar arabuluculuk süreci yapıldığı ve fakat taraflarınca katılım sağlamadığı iddiasında bulunmuş ise de söz konusu iddianın yerinde olmadığını, Arabuluculuk süreci usulüne aykırı şekilde yürütülmüş olduğunu, Arabulucu; … tarihi saat 14.42’de vekil sıfatıyla taraflarına telefon üzerinden ulaşmış, davacının arabuluculuk başvurusunda bulunduğunu, bir oturum günü belirlenmesi gerektiğini bildirmiş, Taraflarınca Kayseri Barosunda ikamet etme gerekçe gösterilerek telekonferans talepleri olmuş, … tarihinin telekonferans üzerinden görüşülmeye müsait olduğu bildirilmiş olduğunu, bunun üzerine arabulucudan mail kanalıyla davet mektubu beklenilmiş ve fakat arabulucu tarafından davet mektubu gönderilmemiş olduğunu, yine ekte sunulan arama kaydına bakıldığında … tarihinden başka hiçbir şekilde taraflarına arama gerçekleştirilmediği, yine arabuluculuk oturum gününde arabulucu tarafından aranmadıklarının görünmekte olduğunu, yani arabuluculuk süreci usulüne aykırı olarak yürütülmüş ve arabuluculuk yapılmaksızın dava açılmış olduğunu, bu hususla alakalı tüm araştırmanın, davet mektubunun tebliğ edilip edilmediğinin, arabulucu tarafından oturum günü telekonferans ile aranmadığımızın tespitinin mahkemece yapılmasını talep ettiklerini, bu kapsamda davanın direkt bu husus gözetilerek usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, dosyada husumet itirazları olduğunu, davacı şirketin borcunu kabul ettiğini, davacı aleyhine Kayseri …Dairesi nezdinde … esas sayılı icra takibi başlatılmış olduğunu, (dosya ardından Ürgüp İcra Dairesi’ne yetkisizlikle gönderilmiştir. dosya esas numarası aldığında mahkemenize bildireceğiz, söz konusu icra dosyasının da celbini talep ederiz). söz konusu borcun kaynağı, davalı Birliğe karşı tarım yapanların kanuni yükümlülüğü olan beyan verme yükümlülüğünün davacı yanca ihlal edilerek 2021 yılında kaçak sulama yapılması ve bu borçların ödenmemesi olduğunu, ekte sunulan ve icra dosyasında da mevcut olduğu üzere (EK-2); Kayseri ili … Mahallesinde davacı şirket ve davacı şirket adına … isimli vatandaş patates ve başkaca ürünlerin sulamasını yapmış olduğunu, dosyadaki imzalardan da anlaşılacağı üzere; davacı şirket kaçak sulama tespit edildiğinde, kaçak sulamayı şirketin kaşesi ve yetkilisinin imzasıyla kabul etmiş olduğunu, nitekim icra takibinde de imzaya itiraz edilmemiş olduğunu, hatta imzayla ikrar edilen 140.679,20 TL’si bu borcun 102.015,30 TL’si davacı yan tarafından ödenmiş olduğunu, (Ekte sunulan zabıt varakasına bakıldığında borcun 140.679,20 TL olduğu ve fakat kısmi tahsilat nedeniyle kalan 38.663,90 TL’nin ferileriyle takibe koyulduğu görülmektedir) yine davacı şirket yetkilisi davalı Birliğe gelip sözlü olarak da kaçak sulama yaptıklarını kabul ettiğini sözlü olarak da beyan etmiş olduğunu, yani borçlu şirket, kaçak sulama borcunun tespit edildiği tarihte zabıt varakasına imza atarak ve devamında borcun bir kısmını ödeyerek ve icra takibine yaptığı itirazda imzaya itiraz etmeyerek zaten borcu kabul etmiş olduğunu, davacı şirketin icra takibine yapmış olduğu itirazı vekil olarak taraflarına tebliğ edilmediğinden, işbu dava sonrasında itirazdan haberdar olunarak itirazın iptali için hukuki süreç başlatılmış olduğunu, İtirazın iptali için henüz zorunlu arabuluculuk kurumuna başvurulduğundan şimdilik dava dosya numarasını mahkemeye bildiremediğini, bu çerçevede dosya numarası belirlendiğinde bu hususu mahkemeye bildirileceğini, yapılan destekleme kesintisi banka tarafından kendiliğinden yapılan bir kesinti olup, borç muaccel olduktan sonra kesinti gerçekleştirilmiş olduğunu, dava; davacı aleyhine başlatılan icra takibine itiraz eden davacının icra dosyasında banka tarafından yapılan Devlet destekleme kesintisinin iadesi için açmış olduğu bir dava olduğunu, öncelikle yukarıda da detayıyla izah edildiği üzere; icra takibine itiraz haksızdır zira borçlu şirket zaten borcun tamamını imzayla kabul etmiş, ardından borcun bir kısmı için ödeme gerçekleştirmiş olup bu yönüyle borcu kabul eden borçlunun istirdat davası açmasında hukuki yararı olmadığını, öte yandan; istirdat davasına konu olan destekleme kesintisi banka tarafından, kendiliğinden ve mevzuat hükümleri doğrultusunda gerçekleştirilmiş olduğunu, bu hususu açıklamak gerekirse; borcu muaccel olup sulama birliklerine yani DSİ’ye borcunu ödemeyen çiftçiler, birlikler tarafından borç muaccel olduğunda bankalara bildirildiğini, bu bildirim üzerine borcu muaccel olan çiftçilerin hesabına Devlet tarafından tarımsal faaliyetleri destekleme amacıyla yatırılan desteklemelerden kesinti yapıldığını, bu husus 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce Yürütülen Hizmetler Hakkında Kanun’un ek 11. Maddesinde ” Devlet tarafından yapılacak destekleme ödemesi almaya hak kazanan çiftçilerin vadesi geldiği halde ödenmeyen sulama işletme ve bakım ücreti veya su kullanım hizmet bedeli borcu veya münferiden tarımsal sulamada kullanılan elektrik enerji borcu bulunması halinde; DSİ veya işletme ve bakım sorumluluğu devredilen gerçek veya tüzel kişi veya elektrik dağıtım şirketi ve/veya elektrik perakende satış şirketi tarafından tarımsal destekleme ödemesi yapacak bankaya borç miktarı bildirilir. Bu bildirim üzerine; çiftçilerin destekleme ödemelerinden borç tutarı mahsup edilerek DSİ veya işletme ve bakım sorumluluğu devredilen gerçek veya tüzel kişiye veya elektrik dağıtım şirketine ve/veya elektrik perakende satış şirketine ödenir” şeklinde düzenlenmiş olduğunu, yine bu madde çerçevesinde düzenlenen 6 Eylül 2018 tarih ve 30527 sayılı Tarımsal Sulamaya İlişkin Vadesi Geldiği Halde Ödenmeyen İşletme Ve Bakım Ücreti Veya Su Kullanım Hizmet Bedeli İle Elektrik Enerjisi Borcu Bulunan Çiftçilerin Borçlarının Tarımsal Destekleme Ödemelerinden Mahsuben Alınmasına İlişkin Tebliğ’in hükümleri de bu doğrultuda olduğunu, Tebliğin 6. Maddesine bakıldığında “Banka; Bakanlıkça Bankaya iletilen tarımsal destekleme ödemesine esas icmallerdeki çiftçilere ait T.C. kimlik numaraları/vergi kimlik numaraları ile DSİ ve su kullanıcı teşkilatları tarafından Bankaya iletilen borçlu su kullanıcısı T.C. kimlik numaralarını/vergi kimlik numaralarını eşleştirir ve borç tutarını destekleme ödemelerinden mahsup ederek DSİ veya su kullanıcı teşkilatların banka nezdinde açılmış hesaplarına aktarır.” kesinti işleminin banka tarafından yapıldığı görülmekte olduğunu, somut olayda; davacı şirketin kaçak su kullanım bedeli, zabıt varakasının düzenlendiği ve şirket yetkilisince borcu kabul ettiğini ikrar eden imzanın atıldığı …tarihinde muaccel olmuş olduğunu, söz konusu borç çekişmesiz olarak bu tarihte şirket yetkilisince kabul edilmiş olduğunu, TBK hükümleri gereğince borç doğduğu anda muaccel olacağını, Borç bu tarihten sonra muaccel olduktan sonra, davalı birlikte bankaya bildirim yapılmış ve banka tarafından … tarihinde destekleme kesintisi yapılmış olduğunu, Mevzuat hükümleri özellikle uygulama ve mahsuplaşma hükümleri dikkate alındığında yapılan işlemde hiçbir hukuki aykırılık bulunmadığı açık olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte kesinti işlemi banka tarafından yapıldığı için bankanın da husumetli tutulması gerektiğini, bu nedenle zorunlu dava arkadaşlığı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerekmekte olduğunu, Sulama faaliyetlerine ilişkin durumun dikkate alınması gerektiğini, Her ne kadar karşı taraf borcu kabul etmediğini beyan etse de; zabıt varakası altında imzası bulunmakta olduğunu, Nitekim bu hususta mahalli yöneticiler ve köy halkı söylemleri de davacının borçlu olduğunu gerçeğini açığa çıkaracak olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakların saklı kalmak kaydıyla; davanın öncelikle arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden ve husumet itirazımız nedeniyle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise de davacının borcunun ikrar eden evraklar dikkate alınarak, borcun muaccel olmasından sonra yapılan kesintide mevzuat hükümleri de göz önünde bulundurularak isabetsizlik olmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, Kayseri …Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında haksız olarak ödendiği iddia edilen 38.663,90 TL‘nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte istirdadı talebine ilişkindir.
Kayseri …Dairesi’nin … sayılı dosyasının bir suretinin celbi ile incelenmesinde; alacaklının Bahçelik Sulama Birliği, borçlunun Gökhan Zirai Ürünler Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi olduğu, 38.663,90 TL diğer (istenen %18 yıllık diğer), 2.440,59 TL … -… işlemiş faiz toplamı 41.104,49 TL alacak nedeniyle ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun itirazı üzerine İcra Müdürlüğü tarafından … tarihli tensip zaptı ile takibin durdurulmasına karar verildiği, alacaklının … tarihli talebi üzerine … tarihli tensip zaptı ile dosyanın borcuna istinaden 38.663,90 TL’nin … tarihinde haricen tahsil edildiğini, tahsil harcının yatırılması halinde talebin kabulüne karar verildiğini, yine alacaklı vekilinin talebi üzerine … tarihli tensip zaptı ile İcra dosyasına yatan paranın iadesi için paranın icra dosyasına yatırılmış olması zorunlu olduğundan, haricen ödenen paranın icra dosyasından iadesinin istenmesi mümkün olmadığından borçlu vekilinin talebinde yazılı olan 38.663,90 TL nin alacaklıdan tahsili için muhtıra gönderilmesi talebinin reddine karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1026 E, -2015/1765 K)
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, … sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin … E, … K sayılı ilamında “… Somut uyuşmazlıkta davalı .. Sahil Sulama Birliği’nin ana statüsünde kamu tüzel kişiliğine sahip olduğu belirtilmekte olup, davalı tacir olmadığından ve icra takibine dayanak bono zamanaşımına uğradığından, anılan yasa hükümleri gereği, davaya bakmaya görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Görev kamu düzeni ile ilgili olup, yargılamanın her safhasında ve re’sen nazara alınmalıdır. O halde Mahkemece, davaya genel mahkeme sıfatı ile bakılması gerekirken aksine düşünce ile asliye ticaret mahkemesi sıfatı ile bakılmış olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. “ denildiği görülmekle davalının tacir olmaması, dava konusu olayın mutlak ticari dava kapsamında olmaması nedeni ile mahkememizin görevli olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılarak görevsizlik kararı verilmiştir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine,
2-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Görevsizlik kararından sonra dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama harç ve giderleri konusunun karara bağlanmasına,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi….

Katip …
(e imzalıdır)

Hakim …
(e imzalıdır)