Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/174 E. 2022/423 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2022/174 Esas – 2022/423
T.C.
KAYSERİ
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/174 Esas
KARAR NO : 2022/423

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … – …
VEKİLİ : Av. … -….
DAVALI : … -…
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 06/04/2021
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/06/2022
Davacı tarafça davalı taraf aleyhine mahkememize açılan davanın yapılan açık duruşmaları sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı şirkette 16.09.2011- 29.09.2011 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalıştığını, 29.09.2011 tarihinde davacının iş yerinde iş kazası geçirerek bir gözünü kaybettiğini, tazminat için dava açıldığını ve Kayseri 2. İş Mahkemesi’nin 2016/330 Esas ve 2017/475 Karar sayılı dosyası ile lehlerine tazminata hükmedildiğini, bu tarihte sehven ticaret sicilden terkin edilen davalı şirketin Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/324 Esas sayılı dosyası ile açtıkları dava ile ihya edildiğini, açılan icra takiplerinin de şirketin Ltd. Şti. olması ve üstünde herhangi bir malvarlığı bulunmadığından neticesiz kaldığını, davalı şirketin kaza tarihinde herhangi bir sorumluluk sigortasının olup olmadığının bilinmediğini, ayrıca davalı şirketin, şirket kurulmasında ortaklarının Ticaret Sicile taahhüt ettiği şirket sermayesinin yatırılıp yatırılmadığının da bilinmediğini, müvekkilinin hukuki hakkının temininin davalıya karşı icra takibi ile giderilemediğini, müvekkilinin, davalı şirketin sigorta poliçesinden bu tazminatı talep etme yetkisinin bulunduğunu, ayrıca Ltd. şirketlerde ortakların taahhüt edilen ama yatırılmayan şirket sermayesinden, şirketin borçları dolayısıyla sorumlu olacaklarını belirterek müvekkilinin hukuki hak kaybının giderilmesi adına davalıya ait anılan tarihte sigorta poliçesi olup olmadığı ve şirket ortaklarının taahhüt edilen sermayenin yatırılıp yatırılmadığının tespit edilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE: Dava, müspet (olumlu) tespit istemine ilişkindir.
Davacı taraf; hukuki hak kaybının giderilmesi adına kaza tarihi olan 29/09/2011 tarihinde davalıya ait sigorta poliçesi olup olmadığı ve şirket ortaklarının taahhüt ettikleri sermayeyi davalı şirkete ödeyip ödemediğinin tespitini istemiştir.
Mahkememizin 2021/836 Esas 2021/1089 Karar sayılı dosyasında verilen mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği, olumsuz görev uyuşmazlığı nedeniyle Kayseri BAM 1.Hukuk Dairesinin 16/02/2022 tarih 2022/99 Esas 2022/231 Karar sayılı ilamıyla mahkememizin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 Sayılı HMK’nun m.114/1-h bendi uyarınca davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Hükmün gerekçesine göre; hukuki yarardan maksat, davacının subjektif hakkına hukuki korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hali hazırda hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hali hazırda mahkeme kararına muhtaç bir durumda değil ise onun hukuki yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir. (Prof. Dr.Ejder YILMAZ – Hukuk Muhakemeleri kanunu Şerhi, Ankara – 2013, s.789-790)
Yine HMK’nun m.106/2 fıkrası uyarınca tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır.
Tespit davası, davacının, dava dilekçesinin talep sonucunda bir hakkın veya hukuksal ilişkinin varlığının veya yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitini istediği davadır. (Age, s.733)
Tespit davası, menfi (olumsuz) tespit davası ve müspet (olumlu) tespit davası olarak ikiye ayrılır. Tespit davasının hukukumuzda en bilineni ve sıkça uygulananı, 2004 sayılı İİK’nun m.72’de düzenlenen menfi tespit davasıdır.
Tespit davası, eda davasına oranla istisnai bir davadır. Bu husus özellikle tespit davası açmada davacının hukuki menfaatinin bulunup bulunmaması ile ilgilidir.
Eda davası açma olanağı varken tespit davası açılmasında kural olarak hukuki yarar yoktur. (Age, s.734)
Hukuki menfaat bir dava şartıdır ve mahkemece kendiliğinden göz önüne alınır. Bu nedenle mahkeme, açılan tespit davasının başında (ön inceleme aşamasında -m.134vd-) davacının hukuki menfaati bulunup bulunmadığı konusunda karar vermek zorundadır.
Tespit davası açılmasında hukuki menfaatin varlığı, şu üç şartın varlığına bağlıdır:
a-Davacının bir hakkı veya hukuki durumu, güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı,
b-Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı,
c-Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır. (Age s.735) HMK’nun düzenlediği menfi veya müspet tespit davası, genel tespit davasıdır.
“Bir hukuki ilişkinin mevcut olduğunun tespiti için açılan davaya, müspet (olumlu) tespit davası denir. Bu dava, davacının varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin, davalı tarafından inkar edilmesi halinde açılır.” (Yargıtay 3.HD’nin 12/05/2014 tarih, 3428-7295 sayılı kararı)
Yukarıda yapılmış olan tespit davasına ilişkin genel açıklamalar ve dava şartlarından hukuki yarar dava şartına ilişkin açıklamalar çerçevesinde davacının istemi değerlendirildiğinde; davacının varlığını iddia ettiği hukuki ilişkinin davalı tarafından inkâr edildiğini ve ayrıca davacı tarafça dava açmakta korunmaya değer bir güncel menfaatinin bulunduğunu kanıtlaması gerektiği, davalı şirketin meydana gelen iş kazası ile ilgili olarak (isteğe bağlı) sigorta poliçesi düzenlettirmiş olup olmadığının davalı şirketin ihtiyarında olan bir husus olduğu, zorunlu sigortalılık hükümleri kapsamında iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle sigorta yaptırılmasının zorunlu olduğu ve fakat bunun davacı tarafça dava açmak yoluna gitmeksizin ilgili sigorta şirketine yahut Sosyal Güvenlik Kurumuna yazılı başvuru yapılarak sorulması ve öğrenilmesinin mümkün olduğu; öte yandan, davalı şirket ortaklarının taahhüt ettikleri sermaye koyma borcunu fiilen yerine getirip getirmediklerinin diğer bir deyimle sermayenin tamamının ödenmiş olup olmadığının tespiti yönünden davacının korunmaya değer bir güncel menfaati bulunmadığı, şirket ortaklarına ait olan sermaye koyma borcunun şirket tüzel kişiliğine karşı bir borç olduğu, şirketin iflâs ve tasfiyesi halinde öncelikle şirket alacaklarının tahsil edileceği, daha sonra şirket borçlarının alacaklılara ödeneceği, söz konusu sermaye koyma borcunun davalı şirket bakımından iflâs veya buna benzer bir sebeple tasfiye halinde öncelikle tahsili gereken alacaklardan olduğu; bunun yanında, davalı şirket, her ne kadar iflâsa tâbi kimselerden ise de alacaklılar tarafından iflâs yoluyla takip edilmese, genel haciz yoluyla takip edilse dahi 2004 sayılı İİK m.89 hükmü gereği üçüncü kişilerdeki hak ve alacakların haczi kapsamında şirkete ödenmemiş sermaye koyma borcu kapsamında şirket ortaklarına haciz ihbarnamesi gönderilerek alacağın takip ve tahsilinin mümkün olduğu, tüm bu açıklamalar çerçevesinde; davacının müspet tespit istemiyle tespit davası açmakla korunmaya değer güncel bir hukuki menfaati bulunmadığı kanaatine varılmış ve davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının hukuki yarar dava şartı yokluğu nedeniyle HMK 114/1-h, 115/2 maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,
2- Alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan peşin olarak alınan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 21,40 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, lehe vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4- Davacı tarafından yatırılan gider avansından yargılama sırasında yapılan masraflar ile karar tebliğ giderlerinden geriye kalan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/05/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır