Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1159 E. 2023/220 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …
KARAR NO : …

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinden özetle; Müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi olduğunu, davalı kooperatifin etaplar halinde inşaat yaparak konutları teslim ettiğini, müvekkilinin aidat ödeme yaptığını, yapımı tamamlanan etaplarda müvekkiline kesin maliyet hesabı sonrası tahakkuk ettirilen bedeli davalı kooperatife ödemiş ferdileşme yolu ile dairesinin tapusunu aldığını, tapu devri sonrasında davalı kooperatife gönderilen istifaname ile kooperatif üyeliğinin son bulduğunu, kooperatif tarafından müvekkilinin kooperatif üyesi olduğu ve genel kurulda her üyenin 9.500,00-TL ödemesi gerektiği şeklinde karar alındığı iddiası ile Kayseri …Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, takibe müvekkilinin itirazı üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini, bunun üzerine Kayseri … ATM’nin … esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, işbu davanın kabulü ile takibin devamına karar verildiğini ve malvarlığına haciz işlendiğini belirterek, müvekkilinin davalı kooperatife herhangi bir borcu bulunmadığını, kooperatifin üyesi olduğunu, 7410 sayılı çevre kanunu ile bazı kanunlarda değişikli yapımasın dair kanunun geçici 11 madde dikkate alınarak müvekkilinin Kayseri …Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında borcu olmadığının tespitine, Kayseri …Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile yürütülen takibin iptaline, davalı alacaklının takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinden özetle; Müvekkili kooperatifin toplu konut kooperatifi olduğunu, konut imalatlarının etap etap yapmadığını, davacı tarafından her ne kadar 1103 sayılı kooperatifler kanunun Geçici 11. Maddesi gereğince dava açıldığı belirtilmiş ise de geçici 11. Madde de sayılan şartları sağlamayan davacının açtığı davanın bu yönü ile reddi gerektiğini, zira kanun maddesinde sayılan şartların birlikte sağlanması halinde davanın açılabileceğinin açık olduğunu, sadece Kayseri ilinde kooperatifler ili ilgili çıkartılan kanunun bölgesel kanun görünümünde olsa da, kooperatif ve kooperatif üyelerini kapsayıcı mahiyette düzenlendiğinde esasen kişiye özgü kanun mahiyetinde bir durum oluşturduğunu, 7410 sayılı Çevre Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun uyarınca kooperatifler kanununa eklenen geçici maddenin anayasaya aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca bu kanun maddesinin kooperatifler kanunu ve kooperatifler ana sözleşmesine aykırı şekilde düzenlenmiş olduğunu, davanın reddi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte olması halinde davanın açılmasında müvekkili kooperatifin kusuru olmadığını, müvekkili kooperatifin talep edilen masraf ve vekalet ücreti taleplerinden ve kötüniyet tazminatından herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddi ile, 7410 sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişikli Yapılmasına Dair Kanun uyarınca Kooperatifler Kanununa eklenen geçici 11. Maddesinin Anayasaya aykırı olması nedeniyle işbu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER
Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ve davalı kooperatiften ilgili kayıt ve belgeler celp edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-a maddesine göre davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir.
6545 sayılı yasanın 45/3. maddesi uyarınca yargılama Tek Hakim tarafından yürütülmüş ve sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizde açılan ve sonuçlanan davada dava değeri 500 Bin TL’nin altında olması nedeniyle 7251 sayılı kanunla değişik 6102 Türk Ticaret Kanununun 4/2. maddesi uyarınca basit yargılama usulü uygulanmıştır.
Dava şartı arabuluculuk faaaliyeti kapsamında taraflar anlaşmaya varamamışlardır.
Dava, davacının davalı kooperatife borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Eldeki dava; 15/06/2022 tarih ve 31867 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7410 sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na eklenen geçici 11. maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davasıdır.
Anayasa Mahkemesi … tarih … esas … karar sayılı ilamında; “24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na 10/6/2022 tarihli ve 7410 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle eklenen geçici 11. maddenin birinci fikrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, kalan kısmının 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usûlleri Hakkında Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince oy birliği ile iptaline” karar vermiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama kapsamında … tarihli ön inceleme duruşmasında;
Davacı vekili “Dava dilekçemizi tekrar ederiz, davanın kabulüne karar verilsin” şeklinde,
Davalı vekili “Cevap dilekçemizi tekrar ederiz, müvekkil kooperatif hakkındaki geçici 11 madde uygulanmamaktadır, müvekkil kooperatif tarafından davalı aleyhine yapılmış bir takip ve açılmış dava bulunmamaktadır, henüz vadesi gelmeyen alacak yönünden de menfi tespit talebinde bulunulmaktadır, bu nedenle davacı davasını açtığı tarih itibariyle bu davayı açmakta haklı durumda değildir, davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep ederiz,,” diyerek beyanda bulunmuşlardır.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 138. maddesinde; “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 4. Maddesinde; “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331.maddesinde;” Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir eder.”
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30.maddesinde;” Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” denilmektedir.
Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olay nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda mahkemenin yargılamaya devam etmesine gerek yoktur. Bu durumda mahkemenin bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerekir. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle dava konusuz kalabilir. (Hukuk Genel Kurulunun 2013/10-1860 Esas, 2015/1451 Karar ve 27.05.2015 tarihli kararı)
Yukarıda belirtildiği gibi derdest davaların konusuz kalması değişik şekillerde vuku bulabilir. Bu durum taraflardan birinin işlem ve eylemi nedeniyle gerçekleşmişse dava tarihindeki haklılık durumunu belirlemek nispeten kolaydır. Ancak somut dosyada görüldüğü üzere kanun koyucunun bir tasarrufunun (kanun) anayasaya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından kanunun iptal edilmesi nedeniyle gerçekleşmişse her iki tarafa da kusur izafe edecek bir durum söz konusu olamayacağından Anayasa’nın 138. maddesinde belirtilen ana ilke ve TMK’nın 4 maddesinde yer alan “ Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir” hükmü gereğince hakimin her bir tarafın yaptığı yargılama giderini kendi üzerinde bırakması keza tarafların leh ve aleyhine vekalet ücretine hükmetmesi hakkaniyete daha uygun düşecektir.
Öte yandan dava tarihindeki haklılık durumunun araştırılması bazen işin esasına yeniden girmeyi gerekli kıldığından, yargılamayı tekrar başa saracağı ve uzun süre derdest tutmak gibi arzu edilmeyen sonuçlar doğurur ki, bu durum HMK’nın 30. maddesinde “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür”. şeklinde tarif edilen usul ekonomisi ilkesine de uygun düşmeyecektir.
Yasama organının çıkardığı Kanun’un Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle konusuz kalan davada yargılama giderlerinden sorumluluk ideal(tabi) hukuk açısından devlete ait ise de mer’i hukuk sistememizde bu yönde düzenleme bulunmamaktadır.
Tüm dosya kapsamına göre; 7410 sayılı Çevre Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na eklenen geçici 11. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin … tarih … esas … karar sayılı ilamı ile iptaline karar verildiğinden, eldeki davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gereken 179,90-TL maktu karar ve ilam harcının dava açılış sırasında yatırılan 473,20-TL karar ve ilam harcından mahsubu ile artan 293,30-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde yatıran davacıya iadesine,
3- HMK’nun 331/3. maddesi gereğince davacı tarafın yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
5-TMK’nun 4. maddesi uyarınca hakkaniyet gereğince tarafların lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. …

Katip …
¸E-imzalıdır

Hakim …
¸E-imzalıdır