Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/893 E. 2022/143 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/893 Esas
KARAR NO : 2022/143
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALI : … -(T.C. …) …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/12/2021
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … sayılı dosyada icra takibi başlattığını, müvekkilinin davalı ile yapmış olduğu görüşmeler ve anlaşma neticesinde; davalının talimatı ile …. sıra ve … irsaliye nolu ….tarihli fatura ile … ili , …. İlçesi, ….lıca Köyü, … Cami’sine, …. sıra ve …. irsaliye nolu …. tarihli fatura ile …. ili, … ilçesi, …. Köyü Camisine, …. sıra ve ….irsaliye nolu …. tarihli fatura ile …. ili, …. ilçesi, …. Köyü Cami’ne sert keçe-halı döşediğini, davalının memleketi olan ilçenin camilerine davalının istekleri üzerine müvekkilinin adına kayıtlı … plakalı araçlarla sevk edildiğini ve döşendiğini, bu nedenle cami imamları , köy muhtarları ve müvekkil şirketinin işçilerin tanıklığıyla açıklığa kavuşturulacağını, müvekkilin ısrarla fatura bedellerini davalıdan talep etmiş ise de davalı bu fatura bedellerini ödemediğini, müvekkilinin fatura ile kanundan doğan ve muaccel olan haklı alacağınını tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı davalı tarafından Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’ne yöneltilen ve borcu olmadığı iddiasını içeren haksız itirazı hukuki dayanaktan yoksun olup iptal edilmesi gerektiğini, icra takibine itiraz eden davalının borca ve tüm fer’ilerine karşı yaptığı itirazının haksız olduğu yapılacak yargılama sonunda anlaşılacağından, borçlunun taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının borca yetecek tutarda ihtiyati haciz konulmasını, davalının itirazında itirazına konu haklı bir nedeni de bulunmadığından yalnızca alacağın tahsilinin geciktirme amacıyla iş bu itirazın yapılmış olması sebepleriyle davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı asilin cevap dilekçesinde özetle; öncelikle görev itirazında bulunduğunu, Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığını, dava konusu edilen faturaların … ve Ort. tarafından düzenlendiğini, faturaya dayalı alacak iddiasında bulunan ise …. olduğunu, fatura düzenleyen gerçek kişi olduğunu, faturaya dayalı alacak iddiasında bulunan özel hukuk tüzel kişi olduğunu, faturayı düzenleyen ve faturaya dayalı işi yaptırdığını iddia eden ticari işletmenin alacak iddiasında bulunabileceğinden, davacı şirketin başkası tarafından düzenlenen faturaya dayalı olarak alacak iddiası dinlenemeyeceğinden davacının aktif husumetine itiraz ettiğini, davacının … İll …. İlçesi …. Köyü … Camii, …. Camii ile … Cami’sine halı döşemesi yaptığını, bu sebeple alacaklı olduğunu iddia ettiğini, adı geçen camilerin temsilcisi ya da camiyi ilzama yetkili olmadığını, camiye yapıldığı iddia olunan iş ile ilgili olarak ancak talebi Diyanet İşleri Başkanlığına yöneltilebileceğinden husumetin tarafına yöneltilmesine itiraz ettiğini, Mahkemenin yetkisine itiraz ettiğini, davacı şirket ile ve faturayı düzenleyen ticari işletme ile her hangi bir hukuki ilişkisinin ya da münasebetinin olmadığını, hakkında açılan icra takibi nedeniyle davacıyı tanıdığını, takip önce bu kişileri tanımadığını,Ankara/…. İlçesi …. (…) Camisi ….. Derneğinin …-…. tarihlerinde yönetim kurulu başkanlığı görevini yürüttüğünü, … yılı içerisin de caminin inşaatının tamamlanmak üzere olduğunu, …. yılı sonuna doğru, dava dışı halı pazarlamacısı olan … … isimli şahıs camiye gelerek cami halısının kendisinden alınması teklifinde bulunduğunu, cami derneği yönetimi ile görüşülmesi sonucu …. ….’ın teklifi ve gösterdiği halı numuneleri yapacağını, elektrikli ısıtma sistemleri makul ve olumlu bulunarak Ankara/… … (…. ) camisinin halıları ve ısıtma sistemi …. isimli şahsa yaptırıldığını, bu hususta kendisi ile protokol yapıldığını, benim davacı şirket ile ya da faturayı düzenleyen kişi ile hiç bir şekilde halı vs. alışverişinin olmadığını, yaptığı işin … ile köy muhtarı ve cami görevlilerini bir araya getirmekten ibaret olduğunu, her ne kadar bir kısım faturalar ve irsaliyeler düzenlenmiş ise de bunlar gerçeği yansıtmadığını, nitekim sevk irsaliyesinde teslim edenin ve teslim alanın kim olduğu belli olmadığını, imza ve ismin olmadığını, Davacı ve şirket tarafından böyle bir iş yapılmadığını, faturalar ile irsaliyeler hayali olup naylon fatura olduğunu, faturanın tek başına alacak hakkı tanıyan bir belge olmadığını, tek taraflı olarak her zaman tanzim edilmesi mümkün olan bir belge olduğunu, faturaya dayalı olarak alacak isteminde bulunulabilmesi için faturanın muhatabına tebliğ edilmesi gerekmektiğini, dava konusu edilen fatura ve irsaliyelerin tarafına tebliğ edilmediğini, fatura ve irsaliyelerin varlığından icra takibi esnasında haberdar olduklarını, hakkında başlatılan takibe itiraz ettiğini, davacı her ne kadar dava dilekçesinde, reeskont faiz talebinde bulunmuş ise de, icra takibinde yasal faiz talebinde bulunduğunu, yine fatura tarihinden itibaren alacak talebine faiz işlendiğini, faturaya dayalı alacaklarda faiz isteminde bulunulabilmesi için borçlunun temerrüde düşürülmesi gerektiğini, dava konusu edilen faturaların kendisine tebliğ edilmediği gibi davacı tarafından faturaya dayalı Temerrüt ihtarında da bulunmadığını, Temerrüt olgusunun gerçekleşmediği durumda takip öncesi faiz istenilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, davacının talep ettiği ticari avans faizinin mevcut davada uygulanma olanağı mevcut olmadığını, açılan iş bu davanın öncelikle usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine karar verilmesini yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK 67. maddesi uyarınca açılmış itirazın iptali davasıdır.
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … sayılı takip sayılı dosyasının Uyap üzerinden alınan tüm evrakların incelenmesinde, alacaklının … olduğu, borçlunun … olduğu, 22.800,00 TL bedelli fatura, 19.600,00 TL bedelli fatura, 15.600,00 TL bedelli faturalar nedeniyle toplam 88.918,56 TL alacak nedeniyle ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun takibe itiraz ettiği ve borçlunun itirazı üzerine İcra Müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1026 E, -2015/1765 K)
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2017/3898 -5384 E-K)
İtirazın iptali davaları TTK 4.maddesinde düzenlenmiş mutlak ticari davalardan değildir.
Mimarsinan Vergi Dairesinin müzekkere cevabında, Davacı … yönünden dairelerinin mükellefinin 12/2015 dönemine ait KDV Beyannamesi ve Form Bs formu yazı ekinde gönderildiğini, 213 sayılı V.U.K’un Vergi Mahremiyeti başlıklı 5.md istinaden sorumluluğun tarafımızda olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Ankara/Sincan Vergi Dairesinin müzekkere cevabında, davalı …’in dairelerinde 21/10/2004 tarihinde işe başlamış olduğu ve 30/11/2006 tarihinde işini terk ettiğini, mükellefin dairelerinde kayıtlı olduğu dönemlerde vermiş olduğu beyannamelerden, ikinci sınıf tüccarların tabi tutulduğu işletme hesabına göre defter tuttuğunu, en son vermiş olduğu 2006 yılına ait Gelir Vergisi beyannamesinin gönderildiğini, Ba formları ile ilgili olarak, mükellef …’in 30/11/2006 tarihinde işini terk etmiş olması nedeniyle fatura dönemi olan 2015 yılına ilişkin Ba-Bs formu bulunmadığının bildirildiği görülmüştür.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/712 E, 2021/681 K sayılı kararında “Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık satım sözleşmesinden doğmaktadır. Satım sözleşmesi TTK’da düzenlenmediğinden ancak taraflardan her ikisinin de tacir olması halinde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilecektir. İşbu davada, davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığının, satımın da ticari satım olup olmadığının tespiti gerekmektedir. O halde ilk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen tacir-esnaf ayrımına ilişkin esaslar dikkate alınarak gerekli araştırmalar yapılıp, davalının dava tarihi olan 2019 yılı itibariyle tacir sıfatını haiz olup olmadığının tespiti gerekir. (Gaziantep BAM 11. Hukuk Dairesinin 25.01.2021 tarih ve 2020/505 E.-2021/107 K. sayılı kararı)”denildiği görülmüştür. Dava konusu talep yukarda açıklandığı üzere mutlak ticari davalardan olmayıp Ankara/Sincan Vergi Dairesi’nin yazı cevabına göre de davalı … dava tarihi itibari ile faaliyetini terk etmiş olup tacirde değildir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında davalının dava tarihi itibari ile tacir olmaması nedeni ile mahkememizin görevli olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmış ve bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine,
2-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Görevsizlik kararından sonra dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama harç ve giderleri konusunun karara bağlanmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı asilin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.23/02/2022

Katip …
(e imzalıdır)

Hakim …
(e imzalıdır)