Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/743 E. 2022/37 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/743 Esas
KARAR NO : 2022/37

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACILAR :1-…
2-…
3-…
VEKİLLERİ :Av. …
Av. … S
DAVALI :…
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 02/11/2021
KARAR TARİHİ : 19/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 07/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacıların murisi olan …’nın 11/04/2012 tarihinde TEB bankasından 10 yıllık vadeli konut kredisi kullandığını, söz konusu kredi kapsamında da tarafında sigorta primleri eksiksiz ödendiğini, murisin 11/03/2021 tarihinde hayat sigortası poliçesi sürecinde vefat ettiğini, davacılar adına hayat poliçesinden kaynaklı bedelin tazmin edilmesi için davalıya başvurulduğunu, ödeme yapılmadığını, sonrasında arabuluculuğa başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını, murisin sigorta poliçesi devam ederken 11/03/2021 tarihinde vefat etmesi nedeni ile hayat poliçesinden kaynaklı teminat bedelinin tazminine karar verilmesi gerektiğini, davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu kapsamda Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/14474 Esas, 2017/943 Karar sayılı ve 02.02.2017 Karar tarihli ilamının dikkate alınması gerektiğini, Hayat sigortasında, sigorta yapan şirket, bu sigorta ile tüketicinin belirli bir süre içinde veya sözleşmede belirtilen şart ve haller içinde ölümü veya o tüketicinin sözleşmede belirtilen belli bir süreden fazla yaşaması ihtimalini ya da her iki ihtimali beraber sigorta edebileceğini ama her hâlükârda, ölüm gerçekleşirse sigortalı olan tüketicinin ölüm tarihindeki, sigorta bedeli mirasçılarına ödenmek zorunda olduğunu, bu kredi hayat sigortası, nakit kredi, taşıt veya konut kredisine bağlı olarak 1 ila 10 yıl arasında değişen sürelerde sunulan sigorta çeşidi olduğunu, Kredi vadesinin bir yıldan kısa olması durumunda asgari sigorta süresi 1 yıl olarak belirlenmekte olduğunu, teminatı sigorta süresi boyunca sabit olduğunu, bu nedenle, sigorta süresi içinde ölüm riskinin gerçekleşmesi halinde tüketicinin toplam kredi borcu ödenmekte, tazminatın kalanı kısmı ise sigortalı tüketicinin mirasçılarına verilmekte olduğunu, davacıların murisinin … Hastanesi’nde vefat etmiş olduğunu, davalıya beyan yükümlülüğünün ihmal edilmediğini, davalının böyle bir iddiası varsa ispat külfetinin davalıya ait olduğunu belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile; murisin davalı şirketçe akdedilen hayat sigortasından kaynaklı teminat bedeline ilişkin fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00 TL nin murisin ölüm tarihi olan 11.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile beraber davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigortalı Müteveffa ….’nın … A.Ş.’den (“TEB”) aldığı krediyle birlikte davalı Şirket’in acentesi sıfatıyla hareket eden TEB’den 25.03.2015 tarihinde Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Sigortası Poliçesi (“Poliçe”) satın almış olduğunu, müteveffanın Poliçeye başvurusu esnasında verdiği sağlık beyanları dikkate alınarak talepleri koasürör sigortacılar davalı Şirket ile …. A.Ş. tarafından kabul edilmiş ve Müteveffa, 25.03.2015 tarihinde … numaralı Uzun Süreli Kredi Koruma Grup Sigortası Katılım Sertifikası ile grup poliçesine dahil edilmiş olduğunu, Sigortalı Müteveffa, 11.03.2021 tarihinde vefat etmiş olduğunu, sigortalının vefatını takiben kanuni mirasçıları, davalı Şirketten Poliçe’deki vefat teminatı kapsamında sigortalı Müteveffanın bakiye kredi borçlarının kapatılmasını ve bu işlemin ardından bakiye kalan vefat teminatı bedelinin kendilerine ödenmesini talep etmiş olduklarını, davalı Şirket tarafından, sigortalı Müteveffanın kanuni mirasçıları olan davacıların kredi borçlarının kapatılmasına ilişkin talepleri uygun görülerek Poliçede dain-i mürtehin sıfatını haiz TEB’e Poliçeye istinaden 2.764,21 TL ödeme yapılmış olduğunu, buna karşın, davalı Şirket tarafından ödeme yapılması amacıyla davacılarca IBAN bilgileri paylaşılmadığından hasar değerlendirmesinin tamamlanması ve vefat teminatına ilişkin bakiye tutarın ödenmesi mümkün olamamış olduğunu, hal böyle iken, davacı murisleri dava dilekçesi kapsamında;”…Müvekkiller adına tarafımızca hayat sigortası poliçesinden kaynaklı bedelin tazmin edilmesi için davalı şirkete başvuru yapılmış olup, davalı tarafça bu husus yerine getirilmemiştir….kredi hayat sigortası, nakit kredi, taşıt veya konut kredisine bağlı olarak 1 ila 10 yıl arasında değişen sürelerde sunulan sigorta çeşididir. Kredi vadesinin bir yıldan kısa olması durumunda asgari sigorta süresi 1 yıl olarak belirlenmektedir. Teminatı sigorta süresi boyunca sabittir. Bu nedenle, sigorta süresi içinde ölüm riskinin gerçekleşmesi halinde tüketicinin toplam kredi borcu ödemekte, tazminatın kalan kısmı ise sigortalı tüketicinin mirasçıların verilmektedir…” iddialarına yer vererek mahkeme nezdinde söz konusu davayı açmış ve hayat sigortası poliçesi kapsamında vefat teminatı bedeline ilişkin olarak 500 TL’nin 11.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı Şirketten tahsil edilerek kendilerine ödenmesini talep etmiş olduklarını, usul ve yasaya aykırı olarak açılan davanın reddi gerekmekte olduğunu, davalı Şirketin Poliçe Kapsamında Üstlendiği Yükümlülükleri Yerine Getirmiş olduğunu, dilekçe kapsamında yer verilen Poliçe belgeleri ile EK 5 numaralı belgeyle dosyaya sunulan ödeme dekontu, davalı Şirketin Poliçe kapsamında üstlendiği yükümlülükleri gereği gibi yerine getirdiğini ortaya koymakta olduğunu, Sigorta hukukunun genel prensiplerine uygun olarak davalı Şirket, Sigortalı Müteveffanın taraf olduğu Poliçe kapsamında çeşitli teminatlar sağlamayı taahhüt etmiş olduğunu, sigortalı Müteveffanın vefatıyla riziko gerçeklemiş ve rizikonun gerçekleşmesiyle davalı Şirketin üstlendiği teminatlar kapsamında teminat bedeli ödeme borcu muaccel hale gelmiş olduğunu, sigortalı Müteveffanın taraf olduğu Poliçedeki temel amaç, sigorta teminatıyla kredi kapsamında bankaya olan borç tutarların ödenmesi olduğundan, bu amaca uygun olarak vefat tarihinde mevcut bakiye kredi borcunu karşılayacak tutar davalı Şirket tarafından Poliçe’de dain-i mürtehin sıfatıyla yer alan kredi kuruluşu TEB’e ödenmiş ve böylece sigortalı Müteveffanın kredi borçları kapatılmış olduğunu, dolayısıyla Sigortalı Müteveffanın vefatı üzerine, davalı Şirket Poliçe kapsamında üstlendiği teminat ödeme borcunu eksiksiz biçimde ifa etmiş olduğunu, davacı tarafın, Hasar Değerlendirmesinin Yapılabilmesi İçin Gereken Hasar Evrakını davalı Şirkete Ulaştırmamış olduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun “Bilgi verme ve araştırma yapılmasına izin verme yükümlülüğü” başlıklı 1447. Maddesinin bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini, Katılım Sertifikası’nın 2. sayfasında “F.Rizikonun Gerçekleşmesi Ve Ödemenin Yapılması” başlıklı bölümde de ifade edildiği üzere tazminat ödemesinin yapılabilmesi için davalı Şirket tarafından talep edilecek bilgi ve belgelerin eksiksiz biçimde sağlanması gerekmekte olduğunu, buna göre, davacı tarafın ödeme talepleri doğrultusunda yapılacak hasar değerlendirmesi için gerekli bilgi ve belgeler 27.10.2021 tarihli mektupla davacı tarafa bildirilmiş olduğunu, buna karşın, davacı taraf kendilerine iletilen mektupta yer alan IBAN bilgisini davalı Şirketle paylaşmadığından hasar değerlendirmesi tamamlanamamış ve Kaza Sayılmayan Vefat Teminatına ilişkin tazminat ödemesi yapılması da mümkün olamamış olduğunu, öte yandan, davacı taraf belgelerin makul sürede sağlanması yükümlülüğüne de açık bir şekilde aykırı davranmış olduğunu, TTK m. 1427/2’nin bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini, dolayısıyla söz konusu dava kapsamında, davacıların taleplerini hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, sigortacı davalı şirketin tazminat ödemesi borcu dahi henüz doğmamış olduğunu, zira bu borcun doğması için rizikoyla ilgili evrakların davalı Şirkete tam ve eksiksiz olarak ulaştırılması gerekmekte olduğunu, oysa davacı bu yükümlülüğünü yerine getirememiş olduğunu, buna göre davacıya herhangi bir ödeme yapılması beklenilemeyeceğini, bu bağlamda dosyaya ilerleyen aşamalarda kazandırılabilecek ve davalı Şirket’e ulaştırılmamış her türlü bilgi ve belgeye karşı itiraz haklarını saklı tuttuklarını, davacı taraf, dava dilekçesi kapsamında;”…hayat sigortasından kaynaklı teminat bedeline ilişkin fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500,00 TL’nin murisin ölüm tarihi olan 11.03.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile beraber davalıdan alınarak müvekkillere verilmesine…”karar verilmesini talep etmiş olduğunu, oysa yukarıda detaylıca açıklandığı üzere davalı Şirketin Poliçe kapsamındaki tazminat borcu, davacının rizikoya ilişkin gerekli bilgi ve belgeleri tam ve eksiksiz şekilde davalı Şirkete temin etmemiş olması sebebiyle doğmamış olduğunu, anılan nedenlerle davacının faiz ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti taleplerinin külliyen reddi gerekmekte olduğunu, Poliçenin Azalan Kapitalli Nitelikleri Dikkate Alındığında Vefat Tarihinde Öngörülen Teminat Tutarını Aşan Ödeme Taleplerine İtibar Edilemez olduğunu, bu kapsamda Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği m. 10/1’in dikkate alınması gerektiğini, davaya konu Poliçe azalan kapitalli olup bu sigorta ilişkileri kapsamında davalı Şirketten yalnızca Müteveffanın vefat tarihindeki bakiye kredi borcu talep edilebileceğini, öyle ki; poliçe kapsamında Kaza Sayılmayan Vefat Teminatı söz konusu kredi ile bağlı olarak 24,094.72 TL şeklinde ön görülmüş olduğunu, Katılım sertifikasında bu teminatların aylık olarak azaldığı ifade edilmiş olduğunu, poliçenin başlangıç tarihinin 25.03.2015 olduğu, Müteveffanın ise 11.03.2021 tarihinde vefat ettiği gözetildiğinde, vefat tarihindeki teminat tutarı anılan tutardan daha az olduğunu, buna göre vefat tarihinde Poliçe kapsamındaki vefat teminatı, 4,934.38 TL olduğunu, anılan tutarın, 2.764,21 TL’lik bölümünün Sigortalı Müteveffanın kredi borcuna mahsuben dain-i mürtehin TEB’e ödendiği dikkate alındığında davacıların taleplerinin vefat teminatı tutarı ile TEB’e ödenen tutar arasındaki farktan ibaret olabileceği ortada olduğunu, bu husus Mahkemenin dikkatine sunulan tüm evraklarda ve söz konusu krediye ilişkin belgelerden teyit edilebilecek olduğunu, davacı tarafın taleplerini hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu Poliçede öngörülen teminat bedeli 4,934.38 TL iken ve bu tutarın da 2.764,21 TL’si dain-i mürtehin TEB’e ödenmiş iken bakiye tutar olan 2.170,17 TL’yi aşan tutarların davalı Şirketten hiçbir surette talep edilemeyeceğini hatırlatmak gerektiğini, dava zamanaşımına uğramış olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, Davacıların, murisleri …’nın vefatı nedeni ile davalı şirketle akdedilen hayat sigortası poliçesinden kaynaklı teminat bedelini hak edip etmedikleri, haketmiş iseler ne kadar bedel hakettikleri hususlarına ilişkin davadır.
Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne, … A.Ş’ye yazılan müzekkerelere cevap verildiği ilgili evrakların dosya arasına alınmış olduğu görüldü.
Bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca TTK’nda düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. Buna göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı, ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
Davanın konusu TTK 4. maddesinde düzenlenmiş mutlak ticari davalardan değildir. Ortada her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi ticari dava da yoktur.
Mahkemenin görevli olması HMK’nun 114/1-c. maddesi gereğince bir dava şartıdır ve 115. maddesi gereğince de mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.
28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/19251 E, 2019/9557 K sayılı ilamında “O halde dava tarihi itibari ile yürürlükte olmayan kanun maddesinin uygulanmasının söz konusu olamayacağı, davanın mutlak ticari dava olması gözetildiğinde somut olayda davanın görülmesinde ticaret mahkemeleri görevlidir. Mahkemenin işin esasına girerek ihtilafı çözümlemesi kanunun yürürlük tarihinin 28/05/2014 olduğu gözetildiğinde yerinde değildir. Bu durumda mahkemece işin esasına girmeksizin ticaret mahkemelerinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle esasa girilerek karar verilmiş olması doğru değildir. “ denildiği görülmüş olup dava tarihi itibari ile Tüketici Kanununun yürürlükte olması nedeni ile dava konusu kredinin tüketici kredisi olmasından kaynaklı Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmış ve mahkememizce görevsizlik kararı verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Tüketici Mahkemesine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2. maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Tüketici Mahkemesinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Tüketici Mahkemesince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine,
2-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Tüketici Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Tüketici Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Görevsizlik kararından sonra dosyanın Tüketici Mahkemesine gönderilmemesi halinde mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama harç ve giderleri konusunun karara bağlanmasına,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.19/01/2022

Katip … ¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır