Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/711 E. 2022/11 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/711 Esas
KARAR NO : 2022/11
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/10/2021
KARAR TARİHİ : 12/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Kayseri Genel İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyası ile davacı tarafından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, mevcut takibin davalının borca, faize ve zamanaşımına itirazı üzerine durmuş olduğunu, yapılan itiraz haksız ve kötüniyetli olup, itirazın iptali gerektiğini, davacı ile borçlu şirket arasında şirkete ait akaryakıt istasyonunun elektrik işlerinin yapılması ile ilgili olarak anlaşma sağlanmış olduğunu, davacının borçlu/davalı şirketin elektrik tesisat işlerini yapmış ve Kayseri ve Civarı …’de … referans numarasıyla abonelik işlemlerini gerçekleştirmiş olduğunu, davacı ile borçlu şirket 24.200 TL’ ye anlaşmış, borçlu/davalı şirket sadece 9.700 TL’lik ödeme yapmış kalan borcu olan 14.500 TL’yi ödememiş olduğunu, borçlunun söz konusu borcu ödememesi nedeniyle aleyhlerinde Kayseri Genel İcra Dairesi …. E. sayılı dosyası ile icra takibine geçilmiş olduğunu, başlayan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durmuş olduğunu, arabuluculuğa başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirket aleyhinde açılan Mahkeme davasında ileri sürülen konuların ve taleplerin kabul edilmesi mümkün olmadığını, davacının davalı şirket aleyhinde Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile 16/06/2021 tarih 4900 TL bedelli,16/06/2021 tarih 4900 TL bedelli, 16/06/2021 tarih 4700 TL bedelli faturaları dayanak göstererek ilamsız icra takibi başlattığını, icra takibine süresi içerisinde Şirketin yetkilisi … tarafından itiraz edilmiş olduğunu, davalı şirket tarafından yapılan itirazın kaldırılmasına ilişkin olarak davacı tarafça Kayseri Arabuluculuk Bürosuna başvuru yapılmış olduğunu, dava dilekçesinde davalı şirketin toplantıya katılmadığı belirtilmiş olduğunu, ancak davalı şirketin yetkilisi olan …’a usulüne uygun bir davet yapılmamış olduğunu, 11/10/2021 tarihli arabuluculuk son tutanağında ” başvuru formunda belirtilen … mımaralı telefon ile şirket yetkilisi olan … ile görüşülmüş” şeklinde belirtilmiş olduğunu, oysaki şirketin yetkilisi … değil … olduğunu, …’ın şirketi temsil yetkisi olmadığını, Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü Kayıtları ile de bu durum ispatlanacak olduğunu, İcra dosyasına yapılan itirazın … tarafından yapıldığı sabit olmasına rağmen Arabuluculuk başvurusunda şirketi temsile yetkili olmayan …’ın iletişim bilgileri kullanılmış olduğunu, bu durum Arabuluculuk Bürosu dosyası incelendiğinde ortaya çıkacak olduğunu, bu haliyle yapılan arabuluculuk başvurusunun ve dava şartı arabuluculuk tutanağının usule aykırı olduğu, iş bu tutanak ile dava şartının yerine getirildiğinin kabul edilemeyeceğinin açık olduğunu, bu nedenle davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı şirketin davacya iddia edildiği gibi bir borcu olmadığını, davacı davalı şirketin Elektronik Posta (KEP) adresine 07/07/2021 tarihinde 14/06/2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4800 TL bedelli, 14/06/2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4900 TL bedelli, 16/06/2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4700 TL bedelli, 16/06/2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4900 TL bedelli, 16/06/2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4900 TL bedelli 5 adet toplamda 24.200( yirmi dört bin iki yüz) TL tutarındaki faturalar (basit usul faturası) gönderilmiş olduğunu, davalı şirket yetkili … tarafından 07/07/2021 tarihinde Kayseri … Noterliği’nin 07 Temmuz 2021 tarih … yevmiye mumaralı ihtarnamesi ile şirketin faturalara konu borcu olmadığından faturalara itiraz edilerek, davacıya iade edilmiş olduğunu, davalı şirket fatura tarihlerinde …’ndan hiçbir mal ve hizmet almamış olması ve faturalara itiraz ederek, faturaları …’na iade etmesine rağmen 16/06/2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4700 TL bedelli,16/06/2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4900 TL bedelli,16/06/2021 tarihli … numaralı KDV dahil 4900 TL bedelli itiraz edilen faturalar dayanak yapılarak davalı şirket aleyhinde Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibini başlatmış olduğunu, bunun üzerine davalı şirketin yetkilisi … tarafından süresi içerisinde takibe itiraz edilmiş olduğunu, davalı şirketin, davacı …’na hiç bir borcu olmadığını, Yargıtay içtihatları ile sabit olduğu üzere davalı firmaya fatura tarihinde ve fatura içeriğine uygun mal ve hizmet verildiğini ispat yükü davacı yan üzerinde olduğunu, kaldı ki dava dilekçesinde de faturaya konu edilen mal ve hizmetlerin ne zaman, nerede ve neye dayanılarak yapıldığına ilişkin bir beyan da olmadığını, usulüne uygun düzenlenen bir fatura olmadığını, faturalar ürün teslimi ya da hizmetten sonra 7 gün içinde kesilmesi gerektiğini, eğer bu 7 günlük süre ile bir sonraki aya geçiş var ise faturanın ilgili ayın KDV beyannamesinde yer alması gerektiğinden o ay içinde düzenlenmesi gerektiğini, icra takibine yapmış olduğu itirazda da ayrıntılı olarak belirttiği üzere fatura tarihinde davalı şirketin elektrik ile ilgili hiçbir iş ve işlemi olmadığını, bu sebeple de süresi içerisinde faturalara ve içeriklerine itiraz edilmiş olduğunu, faturanın itirazın iptali davasına konu takibin dayanağı olabilmesi için TTK ve VUK kapsamında bazı zorunlu unsurları taşıması gerektiğini, VUK.m.230 hükmünde belirtilmiş olan hususlardan birinin eksik olması halinde, düzenlenen belgenin Vergi Kanunu bakımından fatura olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığını, takip dayanağı yapılan faturalar usulüne uygun düzenlenmiş faturalar olmadığını, 213 sayılı vergi usul kanunu 227 ve 231. Maddeleri uyarınca kağıt faturalar hiç düzenlenmemiş sayılmakta olduğunu, aynı şekilde Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği(sıra No: …)’ne göre bir günde aynı kişiye/firmaya birden fazla fatura düzenlenmesi ve bu faturaların miktarının 5000 TL’yi geçmesi halinde e arşiv fatura olarak düzenlenmesi gerekmekte olduğunu, bu durumda faturayı düzenleyecek kişinin basit usulde mi yoksa gerçek usulde beyannameye mi tabi olduğunun, yahut e fatura mükellefi olup olmamasının bir önemi olmadığını, miktarı itibari ile E arşiv fatura olarak düzenlenmesi zorunluluğu olduğunu, haliyle yok hükmünde olan faturalar dayanak gösterilerek davalıya başlatılan icra takibinin ve davalının davacıya borcu olduğunun kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, davalı şirketin defter kayıtlarında da takip dayanağı faturalar yer almamakta olduğunu, davalı şirket Erciyes Vergi Dairesi’nin … vergi kimlik numaralı kurumlar vergisi mükellefi olup birinci sınıf defter tutma usulüne tabi olduğunu, bu sebeple davalının usulüne uygun tutulan defterleri incelendiğinde davalı şirket ile davacı arasında hiçbir ticari yahut hukuki ilişki olmadığı ortaya çıkacak olduğunu, taraflar arasında geçerli bir herhangi sözleşme olmadığını, fatura sözleşmenin ifa safhası ile ilgili olup mutlaka bir sözleşmeye dayanması gerektiğini, sadece faturanın tebliğ edilmesi ve faturanın düzenlenmiş olması taraflar arasında akdi ilişkinin varlığının kanıtı olmadığını, bu nedenle akdi ilişkinin inkarı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını da kanıtlaması gerektiğini, bir sözleşmeye dayanarak açılan itirazın iptali davasında da, davacı, dayandığı sözleşmenin varlığını kanıtlaması gerektiğini, davalı şirket ile davacı arasında hukuki bir ilişki de sözleşme de bulunmamakta olduğunu, Yargıtay 19,Hukuk Dairesi’nin 2010/9165 E., 2011/4317 K. sayılı kararının bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini, dava dilekçesi ekinde sunulan borç ikrarı olduğu iddia edilen yazışmalara ait ekran görüntülerinin delil olarak kullanılabilmesi mümkün olmadığını, davacı tarafça davalı şirket tarafından borcunu ikrar ettiği mesaj içeriklerinden bahsedilmiş ise de söz konusu yazışmalar incelendiğinde; kimler arasında gerçekleştiği, şirkete ait bir borca ilişkin olup olmadığı, ne zaman ve neye dayanarak borcun ikrar edildiğine ilişkin hiçbir konuşma yer almadığı görülecek olduğunu, borcun ikrar edildiğini kabul etmemekle birlikte biran için bu iddianın doğru olduğu düşünüldüğünde dahi, borcun davalı şirkete ait bir borç olduğuna dair hiçbir konuşma olmadığını, bu haliyle söz konusu mesaj içeriklerinin kabul edilebilmesi, aynı şekilde söz konusu yazışmaların yazılı delil başlangıcı olarak dahi kabul edilebilmesi mümkün olmadığını, davacının davalı şirketin kendisine olan borcunu ispat için tanık deliline dayanmış olduğunu ancak davacı davalı şirketin kendisine borcu olduğunu, fatura içeriğinin doğruluğunu ancak aralarında akdedilmiş sözleşmeye, ticari defter ve kayıtlarına, söz konusu malın teslim edildiğine veya hizmetin görüldüğüne dair sevk irsaliyesi, irsaliyeli fatura, teslim makbuzları ve BA-BS formlarına dayanarak ispat edebilecek olduğunu, tanık dinletilebilmesi için de muvafakatleri olmadığını, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/2008/ E., 2018/5254 K. sayılı kararının bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini belirterek davanın reddine ve tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, İ.İ.K. mad. 67 gereğince açılan itirazın iptali davasıdır.
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklının … olduğu, borçlunun … olduğu, takibin 2 adet 16/06/2021 tarih ve 4.900 TL bedelli fatura ile 16/06/2021 tarih ve 4.700 TL bedelli faturalara ilişkin toplam 14.500,00 TL alacak nedeniyle ilamsız takip başlatıldığı, borçluya ödeme emrinin 08/09/2021 tarihinde tebliğ edildiği ve boçlunun itirazı üzerine İcra Müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1026 E, -2015/1765 K)
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2017/3898 -5384 E-K)
İtirazın iptali davaları TTK 4.maddesinde düzenlenmiş mutlak ticari davalardan değildir.
Tomarza Mal Müdürlüğü’nün müzekkere cevabında, davacı …’nun 27/05/2013 tarihinden itibaren bina ve bina dışı yapıların aydınlatma işinden dolayı basit usul ticari kazanç yönünden (bilanço ve işletme defteri tutmadığı) faal olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Tomarza Mal Müdürlüğü’nün müzekkere cevabında, davacı …’nun 27/05/2013 tarihinden itibaren bina ve bina dışı yapıların aydınlatma işinden dolayı basit usul ticari kazanç yönünden (bilanço ve işletme defteri tutmadığı) faal olduğunun belirtilmesi ile bu hali ile davacının mahkememiz kapsamında tacir sıfatına sahip olmadığı ve bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu görülmüştür. Nitekim Yargıtay 19 HD.nin 2016/1982-9765 E-K.sayılı kararında; “Mahkemece, toplanan delillere göre, davalının basit usulde işletme hesabı defteri tuttuğu ve tacir olmadığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine, Ankara Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı. vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA” karar verilmiştir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine,
2-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Görevsizlik kararından sonra dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama harç ve giderleri konusunun karara bağlanmasına,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.12/01/2022

Katip …
(e imzalıdır)

Hakim …
(e imzalıdır)