Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/677 E. 2022/229 K. 18.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/677 Esas – 2022/229
T.C.
KAYSERİ
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/677
KARAR NO : 2022/229

HAKİM :…
KATİP : ….

DAVACI : ….
VEKİLLERİ : Av…..
Av. …
DAVALILAR : 1-….
2- ….
3-….
VEKİLİ : Av…..
DAVALI : 4-….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI :5- …..
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 07/10/2021
KARAR TARİHİ : 18/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinden özetle; Dava dışı …’ın Özel Güvenlik Görevlisi olarak 13/10/2010 – 06/09/2019 tarihleri arasında Kayseri Şube Müdürlüğünde özel güvenlik işlerini yürütden çeşitli özel güvenlik şirketlerinde çalışmış ve en son çalıştığı … tarafından 06/03/2019 tarihinde iş akdinin feshedildiğini, toplamda 7.464,10-TL kıdem tazminatı toplu iş sözleşmesi farkı ödendiğini, 01/06/2016 – 15/06/2016 tarihi arasında doğrudan temin ile hizmet alımı yapıldığından bu süre kıdem tazminatının hesaplanmadığını, dava dışı …’ın 13/10/2010 – 31/12/2010 dönemi için … ile müvekkili idare arasında 30/12/2009 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 78 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatının 963,30-TL olduğunu, 01/01/2011 – 31/12/2011 dönemi için …. İle müvekkili idare arasında 20/12/2010 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 365 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatının 4.507,78-TL olduğunu, 01/01/2012 – 31/12/2013 dönemi için …. – …. – … iş oraklığı ile müvekkili idare arasında 21/12/2011 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 730 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatının 9.015,55-TL olduğunu, 01/01/2014 – 31/12/2015 dönemi için …. …. İş ortaklığı ile müvekkili idare arasında 27/11/2013 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemindeki 730 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatının 9.015,55-TL olduğunu, 01/01/2016 – 15/03/2016 dönemi için … ile müvekkili idare arasında 29/12/2015 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 75 günlük çalışmasın karşılık gelen kıdem tazminatı 926,26-TL olduğunu, 16/03/2016 – 31/05/2016 dönemi için …. – …’nin oluşturduğu ….. iş ortaklığı ile müvekkili idare arasında 08/03/2016 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 76 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatı 938,60-TL olduğunu, 16/06/2016 – 31/07/2016 dönemi için …. – …’nin …. iş ortaklığı ile müvekkili idare arasında 13/06/2016 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 45 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatı 555,75-TL olduğunu, 01/08/2016 – 31/08/2016 dönemi için …. – …’nin …. ….iş ortaklığı ile müvekkili idare arasında 20/07/2016 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 30 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatı 370,50-TL olduğunu, 01/09/2016 – 31/10/2016 dönemi için …. – …’nin oluşturduğu ….. iş ortaklığı ile müvekkili idare arasında 29/08/2016 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 60 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatı 741,00-TL olduğunu, 01/11/2016 – 31/08/2017 dönemi için …. – ….’nin oluşturduğu…..iş ortaklığı ile müvekkili idare arasında 12/10/2016 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 300 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatı 3.705,02-TL olduğunu, 01/09/2017 – 31/10/2017 dönemi için … – ….’nin oluşturduğu ….. iş ortaklığı ile müvekkili idare arasında 22/08/2017 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 60 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatı 741,02-TL olduğunu, 01/11/2017 – 31/08/2018 dönemi için …… – ….’nin oluşturduğu …… İş ortaklığı ile müvekkili idare arasında 04/10/2017 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 300 günlük çalışmasına karşılık gelen kıdem tazminatının 3.705,02-TL olduğunu, 01/09/2018 – 16/02/2019 dönemi için … ile müvekkili idare arasında 28/06/2018 tarihli sözleşme imzalandığını, bu dönemdeki 185 günlük çalışmasın karşılık gelen kıdem tazminatının 2.284,77-TL olduğunu, dava dışı özel güvenlik görevlisi …’ın işten ayrıldığı tarihe kadar müvekkili kurum bünyesinde ihale ile özel güvenlik hizmetlerinde bulunan farklı şirketlerde görev aldığını, …’a ödenen kıdem tazminatı ve kıdem tazminatı TİS farkının isimleri belirtilen firmalarla imzalanan sözleşmeler gereği ödeme tarihinden itibaren uygulanacak sözleşme faiziyle-faiz belirtilmeyen sözleşmelerde ticari faiziyle birilket davalı şirketlerden sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen rücuen tahsiline karar verilmesini, yargılama giderlerini ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …… vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Müvekkili şirketin güvenlik hizmeti alımına ilişkin ihaleyi kazanmasının ardından işyeri devri müessesine dayanarak …’ın bordosunun müvekkili şirketi geçtiğini, dava dışı işçinin müvekkili şirket nezdinde doğmuş olan kıdem tazminatı ve kıdem tazminatı fark alacağının olmadığını, davacının iddiasının aksine işyerinin tasfiyesinin ardından dava dışı işçinin müvekkili şirkete iadesi gibi bir durum söz konusu olmadığını, işyerinin tasfiyesi sebebiyle davacının ihale kapsamındaki projesi sona ermiş olması nedeniyle davacının sözleşmesinin bu sebeple konusuz kaldığını, dava dışı işçi, iş görme edimini davacı nezdinde yerine getirmiş ve davacının çalışan yetkililerin emir ve talimatları doğrultusunda, onların gözetiminde çalıştığını, dava dışı işçinin asıl işverinin davacı taraf olduğunu, işbu rücuen tazminat davasında müvekkili şirketin rücu edilen alacaklardan sorumluğunun olmadığını, davacı tarafından dava dışı işçi …’a ödenen kıdem tazminatı ve Tis ücret farkından kaynaklı kıdem tazminatı farkından müvekkili şirketten tahsili talebi ile ikame edildiğini, herne kadar davacı tarafından müvekkili şirketin ödemelerden taraflar arasında akdedilen hizmet alım sözleşmesi gereğince sorumlu olduğu iddia edilmekte ise de, davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilen sözleşmede dava dışı işçilere ödenen işçilik alacağı ödemelerinden müvekkili şirketin sorumlu olduğunu ilişkin hüküm bulunmadığını, dava dışı işçinin iş akdinin davacının talimatı uyarınca feshedildiğini bu sebeple talep edilen kıdem tazminatı ve TİS kıdem farkının davacı tarafından ödenen kısmından müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, müvekkili şirket tarafından imzalanmış herhangi bir toplu iş sözleşmesinin bulunmadığını belirterek haksız ve yersiz açılan davanın reddine, kabul anlamına gelmemek kaydıyla faiz başlangıç tarihin dava tarihi olarak kabul edilmesine, toplu iş sözleşmesi kıdem tazminatı fark ödemesinden müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığından kıdem tazminatı fark ödemesi talebinin reddine, dava dışı işçinin iş akdi davacının emir ve talimatları sonucu feshedildiğinden kıdem tazminatı ödemesinden müvekkili şirketin bir sorumluluğunun olmadığının kabulü ile kıdem tazminatı ödemesi talebinin reddine, talep edilen alacaklardan müvekkili şirketin sorumlu olduğu kanaatine varılacak ise davacının alacaklardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
……, ….. Ve ….. Ve …… Vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Müvekkilleri şirketi le davacı arasında imzalanan hizmet sözleşmelerinde yetkili yer belirlendiğini ve yetkili yer sözleşmesi yapıldığını, buna göre taraflar arasında çıkacak herhangi bir uyuşmazlıkta yetkili yer Mahkemesi’nin Ankara Mahkemeleri olduğunu, yetkisiz açılan işbu davanın öncelikle yetkisizlik nedeniyle reddi gerektiğini, davacının yapmış olduğu ödemelerden işbu dava ile haberdar olduklarını, alacaklanın zararını tanzim eden davacının müvekkilleri şirkete rücu ettiğini, ancak herhangi bir ihbar ve bildirimde bulunulmadığını, müvekkili şirketin davacıdan ihale ile iş aldığını, ihaleyi kazanan müvekkili şirketlerin mevcut işçilerle çalışmaya devam ettiğini, ancak davacının ihaleye çıktığı işçi sayını depoları kapatarak zamanla düşürdüğünü, daha sonra işçileri müvekkili şirkete işten çıkarmadıklarını iade ettiklerini beyan ederek hakkı kötüye kullandıklarını, müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanan sözleşmelerin ya da teknik ve idari şartnamelerin hiç birisinde asıl işverenin işçilik alacakları yönüyle müvekkili şirkete rücu edebileceği yönünde bir düzenleme bulunmadığını, ayrıca davacının alacak taleplerinin zamanaşımına uğradığını, rücu imkanının bulunmadığını belirterek her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla haksız ve hukuka aykırı açılan işbu davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Davacı kooperatife, SGK Kayseri İl Müdürlüğü’ne yazılan müzekkerelere cevap olduğu anlaşıldı.
Mahkememizce Dosyanın nitelikli hesap uzmanı bilirkişiye tevdi ile; Taraflar arasındaki hizmet sözleşmeleri ile şartnameler doğrultusunda davacının ödediği işçi alacakları yönünden davalıların sorumlu olup olmadığı ve sorumlu iseler sorumluluk miktarlarına (asıl alacak, faiz türü, temerrüt tarihi) ilişkin rapor düzenlenmesi hususunda dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, Bilirkişinin 17/01/2022 tarihli raporundan özetle; Hizmet Alırı Sözleşmeleri eki olan Teknik Şartnamelerin 14.6-3 maddesi ile 17.5. maddesi (bir kısım teknik şartnamelerin E.6-3 maddesi ile F.4. Maddesinde) hükümleri nazara alındığında, davalı yüklenicilerin işçinin kıdem tazminatından dolayı sorumlulukları bulunmadığı kanaatinde olması halinde, 01/01/2016 tarihinden sonra imzalanan Hizmet Alım Sözleşmelerinden dolayı davalı yüklenicelerin sorumluğunun bulunmadığı, 01/01/2016 tarihinden önce imzalanan Hizmet Alım Sözleşmelerinden dolayı; Davalı yüklenici ……nin 4.373,39-TL’den 21/03/2019 ödeme tarihinden, 1.087,90-TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, Davalı yüklenici ….. &….. &…..nin 7.172,75TL’den 21/03/2019 ödeme tarihinden, 1.784,25TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen, Davalı yüklenici …… &…..nin 7.172,75TL’den 21/03/2019 ödeme tarihinden, 1.784,25TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen, 2. durum sayın Mahkeme Hizmet Alım Sözleşmesinin 22.1. maddesi ile Teknik Şartnamenin 15.5. maddesi hükümleri ile dosya kapsamı itibariyle işçiye ödenen kıdem tazminatından işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak davalı yüklenicilerin sorumlu olduğu kanaatinde olması halinde; davalı yüklenici ……nin 4.373,39TL’den 21/03/2019 ödeme tarihinden, 1.087,90 TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, Davalı yüklemcı ….& …. &….’nin 7.172,75TL’den 21403/2019 ödeme tarihinden, 1.784.25TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen, davalı yüklenici ….. & ….nin 12.871,11TL’den 21/03/2019 ödeme tarihinden, 3.201,73TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen, davalı yüklenici ….& …..nin 2.988,65 TL’den 21/03/2019 ödeme tarihinden, 743,44TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşlereken ve müteselsilen, davalı yüklenici …..nin 747,16TL’den 21/03/2019 ödeme tarihinden, 185,86TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı yüklenici ……nin 1.852,96TL’den 21/03/2019 ödeme tarihinden, 460,93TL’den 02/08/2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davacı kuruma/işverene karşı sorumlu olduğu yönünde rapor edilmiştir.
Dava, asıl işveren tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gereğince davalı alt işverenlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalılar arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler“ rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen bu tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakılmalı, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Sözleşme ve eki şartnamelerde sorumluluğa ilişkin bir düzenleme bulunmadığı hallerde, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2020 gün ve 2019/654 Esas – 2020/1832 Karar sayılı ilamında ve diğer yerleşik uygulamalarında da belirtildiği üzere davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Mahkememizce alınan 20/01/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda I.durumda yapılan hesaplamada, teknik şartnamelerin 17.5 ve 14.6-3 maddelerinde davalı yükleniciler tarafından yerine getirilecek yükümlülükler arasında kıdem tazminatının hariç tutulması nedeniyle 01/01/2016 tarihinden sonra imzalanan hizmet alım sözleşmelerinden dolayı yüklenicilerin sorumlu tutulamayacağı gözetilerek hesaplama yapıldığı,bu hesaplamanın Mahkememizce dosya kapsamında bulunan delillerle uyumlu bulunduğu, bilirkişi raporu, taraflar arasındaki sözleşmeler ve dava dışı işçiye ödenen tazminat miktarı gözönünde bulundurularak açılan davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Dava, asıl işveren tarafından dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının taraflar arasındaki sözleşme hükümleri gereğince davalı alt işverenlerden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalılar arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenlerin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenlerle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler“ rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen bu tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakılmalı, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Sözleşme ve eki şartnamelerde sorumluluğa ilişkin bir düzenleme bulunmadığı hallerde, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2020 gün ve 2019/654 Esas – 2020/1832 Karar sayılı ilamında ve diğer yerleşik uygulamalarında da belirtildiği üzere davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Mahkememizce alınan 17/01/2022 havale tarihli bilirkişi raporunda I.durumda yapılan hesaplamada, teknik şartnamelerin 17.5 ve 14.6-3 maddelerinde davalı yükleniciler tarafından yerine getirilecek yükümlülükler arasında kıdem tazminatının hariç tutulması nedeniyle 01/01/2016 tarihinden sonra imzalanan hizmet alım sözleşmelerinden dolayı yüklenicilerin sorumlu tutulamayacağı gözetilerek hesaplama yapıldığı,bu hesaplamanın Mahkememizce dosya kapsamında bulunan delillerle uyumlu bulunduğu, bilirkişi raporu, taraflar arasındaki sözleşmeler ve dava dışı işçiye ödenen tazminat miktarı gözönünde bulundurularak açılan davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
Açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi ile;
1- 4.373,39-TL’nin 21/03/2019 tarihinden 1.087,90-TL’nin 02/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı ….’den alınarak davacıya ödenmesine,
2- 7.172,75-TL’nin 21/03/2019 tarihinden 1.784,25-TL’nin 02/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar …. ile …. ve ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
3- 7.172,75-TL’nin 21/03/2019 tarihinden 1.784,25-TL’nin 02/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar …. ile ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
4-Fazlaya ilişkin istemin reddine,
5-Alınması gereken 1.596,77-TL karar ve ilam harcından dava açılırken davacı tarafından yatırılan 639,90-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 956,86-TL karar ve ilam harcının davalılar …, …. ile …. ve ….’nden alınarak Hazineye gelir kaydına, (Bu harcın 223,52-TL’lik kısmından davalı …’nin, 366,67‬-TL’lik kısmından davalılar …. ile …. ve ….’nden müştereken ve müteselsilen, kalan 366,67-TL’lik kısmından ise …. ile …’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına)
6-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL başvurma harcı ile 639,90-TL peşin harç toplamı olan 699,20-TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, (bu tutardan 163,33-TL’lik kısmından davalı …’nin, 267,94-TL’lik kısmından davalılar …. ile …. ve ….’nden müştereken ve müteselsilen, kalan 267,94-TL’lik kısmından ise …. ile …’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına), bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7- Davacı tarafından yargılama boyunca yapılan; 161,00-TL posta tebligat, 139,10-TL müzekkere gideri ile 550,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 850,10-TL yargılama giderinden davanın kabul oranına göre belirlenen 530,32-TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, (bu tutardan 123,88-TL’lik kısmından davalı …’nin, 203,22-TL’lik kısmından davalılar …. ile …. ve ….’nden müştereken ve müteselsilen, kalan 203,22-TL’lik kısmından ise …. ile …’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına), bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8- Davalılar tarafından herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı lehine A.A.Ü.T. 13/1. Maddesi uyarınca 5.100,00-TL maktu vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, (bu tutardan 1.191,36-TL’lik kısmından davalı …’nin, 1.954,32-TL’lik kısmından davalılar …. ile …. ve ….’nden müştereken ve müteselsilen, kalan 1.954,32-TL’lik kısmından ise …. ile …’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına)
10-Davalılar …. ile ….ve…..kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden davalılar lehine A.A.Ü.T. 13/1. Maddesi uyarınca 5.100,00-TL maktu vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davacıdan alınarak işbu davalılara verilmesine,
11- Davalı ….. lehine A.A.Ü.T. 13/1. Maddesi uyarınca 2.284,77-TL nispi vekalet ücreti takdirine, takdir edilen vekalet ücretinin davacıdan alınarak işbu davalıya verilmesine,
12-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.400,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davanın kabul ve ret oranına göre belirlenen 873,37-TL’nin davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, (bu tutardan 327,04-TL’lik kısmından davalı …..’nin, 536,48-TL’lik kısmından davalılar ….. ile ….. ve ….’nden müştereken ve müteselsilen, kalan 536,48-TL’lik kısmından ise ….ile…..’nin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasına),
13-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.400,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davanın kabul ve ret oranına göre belirlenen 526,63-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 18/03/2022

Katip …
¸E-imzalıdır

Hakim …
¸E-imzalıdır