Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/572 E. 2021/1122 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/572 Esas
KARAR NO : 2021/1122

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … (T.C. …) …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI :… – … …
VEKİLİ : Av. … ….
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/09/2021
KARAR TARİHİ : 15/12/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davalı tarafından davacı aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğünün ….Esas(kapanan Kayseri 8. icra Dairesi …. E). Sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatılmış, eş zamanlı olarak takip dayanağı olan belgeye istinaden, 27.11.2017 tarihinde alacaklı/davalı şirketin talebi üzerine Kayseri 1, Asliye Ticaret Mahkemesi’nin…. Diş Sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alınmış, karar uyarınca davacı hakkında Filli haciz yapılması amacıyla Pınarbaşı İcra Müdürlüğüne Talimat yazılmış, Pınarbaşı İcra Müdürlüğünün …. Talimat esas sayılı dosyası ile davacının adresine gidilmek suretiyle ev eşyaları ve ahırında bulunan 12 Adet İnek haczedilmiş, yeddiemin olarak bırakılmış olduğunu, alacaklı ve alacaklı vekili ile yaptığı görüşmeler sonucunda borcun bir kalemde ödenmesi aksi takdirde haczedilen ineklerin muhafaza altına alınacağı cebri icra tahdidi i üzerine davacının hukuksal Hizmet alarak Söz konusu ihtiyati haciz kararına 29.11.2017 tarihinde itiraz edilmiş olduğunu, söz konusu ihtiyati haciz kararı için yapılan itirazın ” senetle tahrifat bulunduğuna, senedin zamanaşımına uğradığına, müvekkilin davalılara böyle bir borcunun bulunmadığına, yapılan icra takibi nedeniyle davacının 12 adet ineğine haksız Yere haciz konulduğuna” ilişkin olup mahkemece bu hususların İİK 256. Maddesi gereği itiraz ile çözümlenecek hususlardan olmadığı vee yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiş olduğunu, söz konusu itirazın reddi üzerine Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Kayseri …. İcra Dairesi’nin … E, Sayılı dosyasında takip dayanağı olan Zamanaşımına uğramış senette tahrifat yapıldığı, bu nedenle belgede tahrifat yapmak suretiyle sahtecilik SUÇU vs. nitelendirilecek diğer suçlar bakımından suç duyurusunda bulunulmuş olduğunu, savcılık tarafından söz konusu senet üzerinden yapılan incelemede; Senedin ön yüzündeki tanzim yazı ve rakamların borçlu kısmı hariç davalı şirket yetkilisi şüphelinin ( …) elinden çıktığı, davacının … adına atılan imzanın …’ın elinden çıktığı, senet üzerindeki ” 01.09.2010, 20.000 TL … Sine yirmi binTL nakden, 14.03.2010″ Yazı ve rakamlarının bir kalem, “…, …., …, Dikilitaş köyü Pınarbaşı, borçlu ve kefil İmzaları, 14.03.1998″Yazı ve rakamlarının ayrı bir kalemden çıktığı; bu şekilde gelişen soruşturma kapsamında; bahse konu senedin üzerinde ilk olarak düzenleme tarihi kısmında yazan 14/03/1998 tarihinde düzenlendiği, yine borçlu ve kefil imzalarının bu tarihte atıldığı, düzenleme yerinin bu tarihte yazıldığı, bu haliyle senedin TTK 776. Maddesine göre zorunlu unsurları barındırdığı için kambiyo vasfını taşıdığı daha sonra şüphelinin ( …) zamanaşımına takılmamak için 14/03/1998 düzenleme tarihinin üzerine tekrar 14/03/2010 düzenleme tarihini attığı ve geri kalan kısmı bu tarihe göre düzenleyerek Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurduğu, davacının hakkında ihtiyati haciz kararı aldırdığı ve akabinde Kayseri 8. İcra dairesine başvurduğu, ilamsız takip yoluyla senet aslını ve almış olduğu ihtiyati haciz kararını kullanarak Müştekiler hakkında takibe başladığı, tüm soruşturma evrakı değerlendirildiğinde şüphelinin kambiyo vasfı taşıyan senedi gerçeğe aykırı şekilde düzenleyerek mahkemeden şirket adına ihtiyati haciz kararı aldırdığı ve icra dairesine başvurarak Müştekiler hakkında takip başlattığı, bu şekilde resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediği anlaşılmakla şüpheli hakkında, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 19/12/2019 tarih, … soruşturma numaralı, … E. Sayılı iddianamesiyle resmi belgede sahtecilik, kamu kurum ve kuruluşları vb. tüzel kişilerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçlarından kamu davası açılmış olduğunu, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi … E., … K. Sayılı ilamında; A- Resmi belgede sahtecilik suçu bakımından cezalandırılmasına, B- Dolandırıcılık suçu bakımından cezalandırılmasına karar verildiğini, davalı şirketin iş bu haksız hukuka aykırı tutum ve davranışları gerek seçtiği takip yolu gerekse de icrasının yarattığı sonuç bakımından çok ağır haksızlık taşımakta olduğunu, tercih edilen takip yolu yönünden ağır haksız; Davalı şirket yetkilisi olan … Tacir olup mevzuatımız tacire özen yükümlülüğü yüklemiştir ve takip yolu tercihi ve tercihinin sonuçlarının tüm taraflar açısından özen/öngörebilirlik yükü yüklemiş olduğunu, davalı şirket Tacire yüklenen ilkelerin hilafına hareketle takip dayanağı evrak tarihinin 2010 yılı olması üzerinden 10 yıllar geçmiş olması, ilamsız takip yolu başlatmış ödeme emrinin tebliği ve itiraz sürecini beklemeden evrak üzerinde oynama yapmak suretiyle olmayan alacağa kavuşmak için davacıyı yanıltıp sıhhatsiz evrağı sıhhatlıymiş gibi evrakta sahtekarlık ve dolandırıcılık yapmak sureti ile borçluya hak arama imkanı bırakmaya mahal vermeden bir nevi boğmna/dize getirme usuli ile ihtiyati haciz yoluna başvurması bu yolu özellikle tercih etmesi seçilen takip yolu yönünden özellikle izlenen yolun davacı açısından Telafısı imkansız maddi/manevi zararlar doğurabileceğini öngörebilir olması yönünden Ağır haksız ve ağır kötüniyetini ayrıca, açıkça ortaya koymakta olduğunu,takip yolunun sonuçları yönünden ağır haksız; ihtiyati haciz kararının icrası üzerine ,davacının hiç bir borcu olmamasına rağmen bir sabah İcra memuru tarafından kapısı çalınmış, köy/kırsal mahallenin getirdiği birebir ilişki iç içeliğinden dolayı tüm komşu ve köy halkının iştiraki ile evinde ve ahırında haciz yapılmış, ahırında bulunan İneklerin Muhafazası için Nakliye çağrılmış, komşu ve toplanan ahali tarafından muhafaza engellenmiş, davacının ısrarla borcunun olmadığını beyan etmesine rağmen borcun ödenmesi için 1 hafta süre verilmiş yoksa ineklerin muhafaza altına alınacağı korkusuyla davacının ruh hali bozulmuş, acı ve Izdırap çekmiş, üzüntü duymuş, halen ve ömür boyu, Üzüntü duymaya mahkum edilmiş, Köy halkı nezdinde “itibarı” zedelenmiş kendini ezik hissetmesine sebep vermiş, borcu olmadığını köy halkına ısrarla beyan etmesine rağmen aleyhinde yapılan dedikodular kulağına ulaşmış ” borcu olmasa devletin memuru kışın ortası habersiz kaçma şüphesi olmayan bir çiftçinin evine gelir mi? borcu vardır yalan söylüyordur” şeklinde dedikodular duyması üzerine üzüntüsü kat be kat artmış, ihtiyati haciz kararı devam ettiği sürece geçimine temin ettiği ineklerin muhafaza altına alınacağı korkusu ile uykuları kaçmış ruh hali bozulmuş olduğunu, ayrıca, davacının dikilitaş köyü’nün muhtarı olup bulunduğu çevrede saygın bir kişiliğe sahip olduğunu, ayrıca köy halkı tarafından, yaptığı hizmetler sonucunda ve bireylere karşı saygılı tutumlarıyla takdir edilen bir muhtar olduğunu, davacının sosyal ekonomik durumu, çevredeki saygınlığı ve tüm borçlarını layıkıyla yerine getirmesine rağmen, belgede sahtecilik ve dolandırıcılık sonucunda düzenlenen senede istinaden hakkında alınan haksız ihtiyati haciz kararı sebebiyle, muhtarlık yaptığı köye haciz araçlarıyla gelinmesi, 412 adet ineğine haciz konulması ve bu mesnetsiz borca maruz kaldığının çevredeki insanlar tarafından öğrenilmesi müvekkilimin itibarını sarsmış olduğunu, her ne kadar ihtiyati haciz kararına karşı yapılan itirazlarımız “İİK 265 de sınırlı sayıda sayılan sebeplere dayanmadığı gerekçesiyle reddedilmişse de“ ihtiyati haczin haksız bir fiile dayandığı Kayseri 1, Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. E. …. K. Sayılı dosyasıyla sabit olmuş olduğunu, bu nedenle haksızlığı sabit olunan haciz ve muhafaza işlemleri nedeniyle, muhtarlık yaptığı köyde bulunan itibarı zedelenen davacının Manevi zararının giderilmesi gerekmekte olduğunu, bu nedenle de kesinleşen cezaya dayalı olarak tarafımızca açılan tazminat davasının kabulü gerekmekte olduğunu, bu hususa ilişkin olarak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 29.03.2018 tarih, 2016/5582 E, 2018/2478 K. Sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 9.4.2014 Tarih, 2013/4-1008 E, 2014/490 K. Sayılı ilamının dikkate alınması gerektiğini, TMK 24/2 gereği kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar yada kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır, Arz edilen nedenlerle her ne kadar, kanunen verilen bir yetkiye dayanarak alınan ihtiyati haciz kararına istinaden davacının 12 adet ineğine haciz konulmuşsa da, söz konusu durumun davacının sosyal konumu da dikkate alındığında insanların kişiliğini oluşturan; kişinin şerefi, onuru, insanların gözündeki itibarı, namusu, lekelenmeme hakkı gibi değerlerine saldırıyı haklı hale getirmediğinden, kişilik hakkına saldırı söz konusudur Ayrıca TBK 58/1 ‘Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir” hükmü düzenlenmiş olduğunu, davalı şirketin haksız ihtiyati haciz kararı sonucunda, davacının kişilik haklarını ihlal ettiği, aşağıda belirtilen Yargıtay kararları ile de sabit olduğunu, Yargıtay Hgk 25.04.2018 Tarih 2018/19-374 E., 2018/943 K, Sayılı Kararı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 13.1.2014 tarih, 2013/2705 E., 2014/165 K. Sayılı kararının dikkate alınması gerektiğini, Yargıtay içtihatları ve öğretideki görüşlerden de görüleceği üzere Manevi tazminat, zarar görenin kişilik değerlerinin ihlali hallerinde meydana gelen eksilmenin (manevi Zararın) giderilmesi, tazmin ve telafi edilmesi olduğunu, davalıtarafın tahrifat yapılmış senede dayanarak haksız ihtiyati haciz kararı aldığı ve davacının muhtar olduğu köye giderek ineklerini muhafaza altına aldırdığı kayseri 1. ağır ceza mahkemesi ….e. sayılı ilamıyla sabit olduğundan davacının kişilik değerlerinde azalma meydana gelmiş olduğunu, ayrıca HMK md.214’de sahtelik hakkında hukuk ve ceza mahkemesi kararlarının birbirine etkisi düzenlenmiş olup, söz konusu kanun maddesi gereği; ceza mahkemesi bir senedin sahte olduğunu saptayarak, suç işleyenler hakkında mahkumiyet kararı verirse, bu karar hukuk mahkemesinde kesin hüküm oluşturacak olduğunu, konuya ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 29.11.2016 Tarih 2015/14880 E., 2016/9206 K. Sayılı ilamının dikkate alınması gerektiğini, İlgili Yargıtay kararından da anlaşılacağı üzere ceza mahkemesinin, bir senedin sahteliği ile ilgili olarak suç unsurlarını tespit edip, işleyenleri ceza yaptırımına mahküm etmesi durumunda bu husus, hukuk mahkemesi bakımından da kesin delil teşkil edeceğinden söz konusu durumun somut olaya uyarlanarak, tahrifat yapılan bir senede dayalı olarak alınan ihtiyati haciz kararı nedeniyle sosyal hayattaki itibarı sarsılan davacının oluşan manevi zararın tazmini için açılan davanın kabulü gerekmekte olduğunu, maddi tazminata ilişkin talepleri yönünden, davacı hakkında uygulanan haksız ihtiyati haciz, sahtecilik, dolandırıcılık sebebiyle, savunma hakkından daha etkin bir şekilde yararlanmak için yargılamanın her aşamasında avukatlık yardımından yararlanmak istemiş ve bunun için bir takım maddi harcamalarda bulunmuş olduğunu, bu sebeple davacının uğramış olduğu haksız bir fiil sonucu daha sağlıklı savunma yapabilmek için iradesi dışında vekalet ücreti ödemek zorunda kalmış olduğunu, Avukatlık Kanunu madde 164’ye göre avukatın vekâlet ücretine hak kazanacağı açık olduğunu, bu durumda iradesi dışında gerçekleşen bir olay sebebiyle bu ücreti ödemek zorunda kalan davacının de bu maddi zararını tazminat olarak isteme hakkı olması gerektiğini, HMK madde 330 da “Vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir” denilmekte olduğunu, Maddesinin son fıkrasında “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” denilerek bu ücretin avukata ait olduğu hüküm altına alınmış olduğunu,,Bu durumda dava sonucu hükmedilecek vekâlet ücreti davacının zararını karşılamayacak, mağduriyetini gidermeyecek olduğunu, yine HMK’nın 629. Maddesini bu zararın tazminine imkan tanınmış olduğunu, Söz konusu kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere davalıların kötü niyetli bir şekilde senette tahrifat yaparak söz konusu yargılamaya sebebiyet verdiği Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi …. E., …. K. Sayılı ilamıyla sabit olduğundan yapılan vekalet ücretinin davalıdan tahsili gerekmekte olduğunu, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 15.12.1948 tarihli 1947/25 E. 1948/10 K. sayılı ilamının dikkate alınması gerektiğini, sonuç olarak, kendini savunmak zorunda kaldığı için maddi bir zarara uğrayan davacının ödediği vekalet ücretinin, davalıdan tahsili gerekmekte olduğunu, arabulucuya başvurulmasına rağmen sonuç alınmadığını belirterek fazlaya ilişkin tüm talep ve davaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; davanın kabulüne, davacı hakkında 7.000,00 TL Manevi tazminatın ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla daha sonra arttırılimak üzere şimdilik 500,00 TL maddi tazminatın, tahrifat yapılan senede dayalı olarak alınan haksiz ihtiyati haciz tarihi olan 27.11.2017 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davalı aleyhine mahkemede iş bu tazminat davası açılmış olduğunu, öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, zira davalının ticaret siciline kayıtlı adresi Şarkışla ilçesi olduğunu, dolayısıyla genel yetki kurallarına göre Şarkışla Mahkemeleri yetkili olduğunu, ayrıca davacının ikametgahı da Pınarbaşı ilçesi olduğunu, bu nedenle Şarkışla mahkemeleri yetkisiz olsa dahi bu seferde yetkili yer Pınarbaşı mahkemeleri olacak olduğunu, diğer itirazlarının ise görev hususunda olduğunu, davacı tacir olmadığından iş bu davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmekte olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, davacı haksız ve yersiz olarak iş bu tazminat davasını açmış olduğunu, çünkü davacının dava dilekçesinde de belirtiği gibi davacı aleyhine alınmış olan ihtiyati haciz kararına itiraz reddedilmiş olduğunu, bu nedenle ortada geçerli bir ihtiyati haciz kararı bulunmakta olduğunu,. bu karara istinaden davalı tarafından davalı aleyhine ihtiyati haciz kararı uygulanmış olduğunu, davalı tarafından yapılan işlemler hukuka uygun olduğunu, davacı taraf takibe dayanak senetlerin sonradan doldurulduğunu iddia etmekte olduğunu Türk Ticaret Kanununda da belirtildiği üzere, açığa senet düzenlemesi mümkün olduğunu, Dava konusu senedin davacı tarafından imzalanıp bir kısım yerleri boş bırakılarak davalı alacaklıya verildiği ve keşide tarihinde zorunlu unsurlarının bulunmadığı iddia edilmiş ise de boş bırakılan yerlerin sonradan anlaşmaya aykırı şekilde doldurulduğu yolundaki iddianın davacı tarafından yazılı delille kanıtlanması gerekmekte olduğunu, davacı şirket yetkilisi her ne kadar Ağır Ceza Mahkemesince suçlu bulunmuş ise de, kararda da görüleceği üzere İlgili karara karşı istinaf ve temyiz kanun yolları kapalı olduğunu, Yani davalı hakkında verilen karar denetime kapalı olduğunu, Bu nedenle ilgili kararın tazminat davasında hükme esas alınamayacağı kanaatinde olduklarını, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, davacının tazminat talebi zamanaşımına uğramış olduğunu, 6098 sayılı T.B.K 72. Maddesinin dikkate alınması gerektiğini, davalı dava dilekçesinde her ne kadar davalının kusurlu olduğunu iddia etse de bahse konu olayda davalının herhangi bir kusuru bulunmamakta olduğunu, Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. Maddesinin dikkate alınması gerektiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olması gerektiğini, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında ki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılması gerektiğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği tazminat talebi ile davacının zenginleşmeyi amaç edindiği aşikar olduğunu, davaya konu olan tazminat talebini kabul etmemekle beraber, bu talep haklı olsa dahi talep edilen miktarın hakkaniyete uygun olması gerekmekte olduğunu, dolayısıyla davacının tazminat talebini kabul etmek mümkün olmadığını, davacının hukuki hizmet alımı nedeniyle kendi vekiline ödemiş olduğu ücret talebi de bulunmakta olduğunu, Bu talebi de kabul etmediklerini, davacı tarafından deliller kısmında avukatlık ücret sözleşmesi sunulmuş olduğunu, bu delili de kabul etmediklerini, Zira bu hususta böyle bir gider varsa dahi buna ilişkin ücret sözleşmesi ile birlikte serbest meslek makbuzunun dosyaya ibrazı gerekmekte olduğunu, Aksi halde bu delilin bir geçerliliği bulunmamakta olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, 27/11/2017 tarihinde alınan haksız ihtiyati haciz, dolandırıcılık ve resmi evrakta sahtecilik iddiası nedeni ile davacının almak Zorunda kaldığı Hukuksal Hizmet bedeli olup olmadığı, varsa miktarı ve davacını meydana gelen acı, elem, üzüntü nedeniyle Manevi zararının olup olmadığı hususlarına ilişkin davadır.
Pınarbaşı Vergi Dairesine, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesine, Kayseri Genel İcra Dairesine, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesine yazılan müzekkerelere cevap verildiği ilgili evrakların dosya arasına alınmış olduğu görülmüştür.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1026 E, -2015/1765 K)
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/17318 E, 2018/1926 K sayılı kararında “ …Dava zamanaşımına uğramış kambiyo senedine dayalı takibe yönelik itirazın iptaline ilişkindir. Dava konusu senette davacı lehtar, davalı ise keşideci sıfatı taşımaktadır. Ne var ki senet zamanaşımına uğramış olmakla kambiyo vasfını yitirmiş, taraflar arasındaki temel ilişki yönünden yazılı delil başlangıcı vasfına dönüşmüştür. Bu durumda TTK 732. maddesi uygulama yeri bulmadığından mahkemenin görev durumu temel ilişkinin ticari iş kapsamında bulunup bulunmadığı sonucuna göre belirlenecektir. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği ve dolayısıyla uyuşmazlığı çözmede görevli olup olmadığına ilişkin deliller toplanmadan erken aşamada yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir…” denildiği görülmüş olup dosyamızda da zamanaşımına uğramış kambiyo senedinden kaynaklı talepler olması nedeni ile davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığının tespiti için yazılan müzekkereye Pınarbaşı Vergi Dairesi tarafından cevap verildiği ve davacı …’ın herhangi bir vergi kaydının olmadığının belirtildiği görülmüş olmakla bu hali ile davacı tacir olmadığından ortada mahkememizce görülmesi gereken mutlak ve nisbi bir ticari dava olmadığı anlaşılmış ve görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeni ile görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine,
2-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Görevsizlik kararından sonra dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama harç ve giderleri konusunun karara bağlanmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.15/12/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim … ¸e-imzalıdır