Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/483 E. 2021/1016 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/483 Esas
KARAR NO : 2021/1016

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – (T.C….) …
VEKİLİ :Av. … -…
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/07/2021
KARAR TARİHİ : 24/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davalı şirketin; … ili …. İlçesinde yaptıracağı 16 derslikli okulun “Zayıf Akım Sistemleri”nin temini işi için davacıya ait şahıs şirketi “……” firmasından teklif istediğini; davacı tarafından 23/07/2014 tarihinde yapılan keşif neticesinde verilen teklifin kabulü ile taraflar anlaşmaya varmış olduklarını, 29/08/2014 tarihinde hazır edilen malzemelerin … no’lu sevk irsaliyesi ile davalı firmanın Muhasebe Müdürü kontrolünde sevk edilmiş; sevk sırasında …tarih ve …. no’lu fatura kesilerek Muhasebe Müdürüne verilmiş olduğunu, fatura borcuna istinaden davacıya çek verilmiş ancak bankaya başvurulduğunda çekin karşılıksız olduğu anlaşılmış olduğunu, ardından durum bildirilerek borcun ödenmesi talebiyle davalı yana başvurulduğunda, firmanın sıkıntı içinde olduğu, bununla beraber mutlaka ödeme yapılacağı, çek için karşılıksız işlemin yapılmamasını zira ticari itibarlarının zedeleneceği söylenmiş, borca istinaden başkaca senetler yapılmış ancak hiçbirisi tarihinde ödenmemiş olduğunu, davacının ise tamamen iyi niyetiyle ve davalı taraf ile olan irtibatına binaen borcun kendisine ödenmesini beklemiş olduğunu, ancak hiçbir ödeme yapılmadığından dolayı artık dava yoluna gitmek gerekmiş; bu nedenle öncelikle dava şartı arabuluculuk süreci başlatılmasına rağmen anlaşma sağlanamadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 39.000,00 TL’lik fatura alacağının; TTK md. 1530 gereği fatura ve malzemenin sevk tarihinden 30 gün sonrası olan 28/09/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile beraber davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; : Davalı şirketin …tarih … numaralı faturalı borcunu davacının da kabulünde olduğu üzere çek ve senet ile ödemiş olduğunu, TBK’ya göre bu “ ifa yerine edim” olduğunu, yani davalı şirketin çek ve senet vererek borcunu ödemiş ve borcundan kurtulmuş olduğunu, bu nedenle davacının asıl ilişkiye dönerek faturaya dayalı dava açma hakkı olmadığını, TBK’nın 133. Maddesinde “Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.” Denilmiş olduğunu, huzurdaki davada tarafların kambiyo senedi düzenlemede yenileme iradesi bulunmamakta olduğunu, Yargıtay 13. HD’nin 2009/15419 E. 2010/9949 K. ve 16.07.2009 tarihli ilamının bu kapsamda dikkate alınması gerektiğini, davacının dilekçesinde borcun çek ve senet ile ödendiğini kabul etmiş olduğunu, Yargıtay kararlarında da yer aldığı üzere davacının öncelikle elinde bulunan çek ve senetleri taraflarına teslim etmesi bu gerçekleştikten sonra davaya devam etmesi Yargıtay kararı gereği olduğunu, Bu nedenle öncelikle davacının elinde bulunan kıymetli evrakları tarafımıza teslim etmesini talep ettiklerini, davacının bu talebi yerine getirmemesi halinde ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, alacak talebine ilişkin davadır.
Ankara Kızılbey Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne, Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı’na yazılan müzekkerelere cevap verildiği ve ilgili evrakların dosya arasına alınmış olduğu anlaşılmıştır.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1026 E, -2015/1765 K)
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2017/3898 -5384 E-K)
Kızılbey Vergi Dairesi’nin müzekkere cevabında, davacı …’nın 2014, 2015 ve 2016 yıllarında bilanço esasına göre defter tuttuğunu,213 sayılı Vergi Usul Kanunun 177. maddesi ve diğer ilgili maddeler uyarınca davalının Anonim şirket olduğunu, birinci sınıf tüccar olduğunu, 2017,2018,2019,2020 arası işletme hesabına göre defter tutuğunu, 2020 yılı gelir vergisi beyannamesi gönderildiğini, dairelerine vermiş olduğu 02.03.2017 tarih ve … sayılı dilekçesi ile 01.01.2017 tarihi itibariyle 2 sınıf işletme hesabı esasına göre defter tutacağının belirtildiği, mükellefin 2017, 2018, 2019 ve 2020 yılı gelir vergisi beyannamelerinde işletme hesabı esasına göre kazancının tespit edildiğini ve buna ilişkin dilekçenin mahkememize gönderilmiş olduğu görülmüştür.
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 2021/712 E, 2021/681 K sayılı kararında “Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık satım sözleşmesinden doğmaktadır. Satım sözleşmesi TTK’da düzenlenmediğinden ancak taraflardan her ikisinin de tacir olması halinde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilecektir. İşbu davada, davalının tacir sıfatını haiz olup olmadığının, satımın da ticari satım olup olmadığının tespiti gerekmektedir. O halde ilk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen tacir-esnaf ayrımına ilişkin esaslar dikkate alınarak gerekli araştırmalar yapılıp, davalının dava tarihi olan 2019 yılı itibariyle tacir sıfatını haiz olup olmadığının tespiti gerekir. (Gaziantep BAM 11. Hukuk Dairesinin 25.01.2021 tarih ve 2020/505 E.-2021/107 K. sayılı kararı, Kayseri BAM 6. H.D.’ nin 11/11/2021 tarih ve 2021/1765 Esas – 1966 Karar sayılı ilamı)”denildiği görülmüştür. Dava konusu talep yukarda açıklandığı üzere mutlak ticari davalardan olmayıp Kızılbey Vergi Dairesi’nin yazı cevabına göre de davacı dava tarihi itibari ile bilanço usulüne göre defter tutmayıp tacirde değildir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında davacının dava tarihi itibari ile tacir olmaması nedeni ile mahkememizin görevli olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmış ve bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine,
2-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Görevsizlik kararından sonra dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama harç ve giderleri konusunun karara bağlanmasına,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.24/11/2021

Katip …
(e imzalıdır)

Hakim …
(e imzalıdır)