Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/355 E. 2021/829 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2021/355 Esas – 2021/829
T.C.
KAYSERİ
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/355 Esas
KARAR NO : 2021/829

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ :
KARAR TARİHİ : 14/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2021
Davacı tarafça davalı taraf aleyhine mahkememize açılan davanın yapılan açık duruşmaları sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin 2000 yılında ciddi mali krize girdiğini, icralık olduğunu, o tarihte şirket ortağı olan davacının bir akrabasının davacıya maddi destek olması karşılığında kendisine kardan pay verilmesini teklif ettiğini, anlaştıklarını, davacı ile davalı şirket arasında ….. tarihinde protokol imzalandığını, yıllık kardan % 6 verilmek üzere davacıdan 48.000 ABD doları alıp söz konusu protokolün imzalandığını, bu dönende firmanın makineleri üzerine haciz konulduğunu, çalışamaz olduğunu, ortaklarından … 175.000.DM (%51 hisse), … 175.000.DM (%24,5 hisse) koymuş, müvekkilin verdiği rakam 100.000.DM karşılığı (%6 kar payı) ve … da emeğini koyarak (%24,5 hisse) sahibi olduklarını, bu meblağ konulduktan sonra firma durumunun düzeldiğini, daha sonra bu firma edilen kar ile … (….) ve …’in çocukları da ayrı bir firma kurduklarını, yani batmak üzere olan firma şimdi çok büyük faaliyete ulaştığı gibi firma da doğurduğunu, taraflar arasında aktedilen protokol gereğince davacının davalı tarafa 48.000. ABD Doları vermesi bunun karşılığında da davalının davacıya işletmenin karından % 6 kar payı ödemeyi, kar payı alacağına mahsuben her ayın 10 unda 500 ABD Dolarının davacıya ödenmesi, yıl sonu hesaplarına göre çıkacak fazla miktarın ise ertesi yılın Ocak ayında ödenmesini kararlaştırıldığını, davacının protokol gereğince yükümlülüğü olan miktarı yine protokolde belirtilen 4 taksitte davalı tarafa verdiğini, davalı taraf ise 2006 yılına kadar aylık 500 Dolarlık ödemeleri yapmış ancak kesin hesapları çıkartarak o dönemler için kalan kar payı alacağını ödemediği gibi 2006 tarihinden itibaren hiçbir ödemede bulunmadığını, davacının şirket ortaklarının bir kısmının yakın akraba olması sebebiyle oyalanmış, önceleri kar edilemediği, daha sonra ise hesaplayıp ödeyeceğiz diye bekletilmiş, ancak şirket yıllar içinde gelişip büyümesine rağmen bu hesaplaşma ve ödeme bir türlü gerçekleştirilmediğini, sözlü taleplere yine oyalama ile cevap verildiğini, arabuluculuk teklifi ve görüşmelerinde ise anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle Taraflar arasında imzalanan 17.01.2001 tarihili protokol-sözleşme ile belirlenmiş olan yıllık kardan 17.01.2001 tarihinden itibaren % 6 lık müvekkil payının (tahkikat sonucunda müvekkilimizin alacağının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere belirsiz alacak davası olarak 1.000.TL alacağımız olan kar payının döviz-USD olarak hesaplanarak) 1.000.TL nin dövize uygulanacak en yüksek yasal faizi ile birlikte faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ve taleplerinin zamanaşımına uğradığını, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının davalı şirkette ortak konumunda olmadığını, protokolü kabul etmediklerini, davacının davalı şirkete karşı 3.kişi konumunda olduğunu, söz konusu uzlaşmazlığın ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmadığını, kar payı alacağı iddiasından kaynaklandığını, protokolün zamanaşımına uğradığını, ortaklık sözleşmesinden ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki ilişkiden kaynaklandığı yönünde değerlendirme yapılması halinde davada 5 yılık zamanaşımı süresinin bulunduğunu ve sürenin dolduğunu, davacının somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, belirsiz alacak davası açılamayacağını, davanın 1.000,00-TL üzerinden açıldığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte toplam ne kadar işbu aylık ödemelerden kaynaklı alacağının bulunduğu, dolayısıyla ne kadar kar payı alacağının bulunduğu konusunda somut herhangi bir açıklama yapılmadığı; yine talep edilen faiz dönemi, miktarı ve oranı hususunda da hiçbir somut açıklama yapılmadığı açıkça ortadadır. Her ayın 10’unda ödenmesi gerektiği iddia edilen 500 ABD Doları konusundaki sözde toplam alacak miktarının davacı tarafından rahatlıkla belirlenebileceği; tespit edebileceği açıkça ortada olduğundan, davacının iddia ve taleplerine ilişkin somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, Davacının dava dilekçesinde belirtmiş olduğu 17/01/2001 tarihli “Protokol” isimli belge davacı ile davalı müvekkil şirket arasında imzalanmıştır. Davacının dava dilekçe ekinde sunmuş olduğu işbu protokol isimli belge incelendiğinde, davacıdan 15 Ocak 2002 tarihinde 12.000 ABD Doları, 15 Şubat 2002 tarihinde 12.000 ABD Doları, 15 Mart 2002 tarihinde 12.000 ABD Doları ve 15 Nisan 2002 tarihinde 12.000 ABD Doları olmak üzere toplam 48.000 ABD Doları alındığı; karşılığında ise 2001 yılı toplam karından %6 (yüzde 6); kar payı ödemesinin her ayın 10’unda 500 ABD Doları olarak, kalan 2002 yılı ocak ayında ödeme yapılacağı; davacının anılan ödemelerine karşılık olarak 48.000 ABD Dolarlık 736993 nolu ve 10.000 ABD Dolarlık 736994 nolu iki adet teminat çeki verildiğini, anılan 17/01/2001 tarihli protokol isimli belge uyarınca davacının ödemiş olduğu bedel karşılığında, 2001 yılı toplam karından %6 pay verileceği belirtilmiş olup; davacının iddialarının aksine, her faaliyet yılı sonunda davacıya kar pay ödeneceği konusunda herhangi bir anlaşma bulunmamaktadır. Söz konusu protokolde açıkça 2002 yılına kadar kar payı ödemesi yapılacağı açıkça belirtilmektedir. Dolayısıyla davacının, protokol tarihinden itibaren her yıl kar payı ödemesi yapılması gerektiği ve işbu kar payının ödenmediği iddiasının asılsız ve yersiz olduğu açıkça ortadadır. Söz konusu 17/01/2001 tarihli protokolün mahkemece incelenmesini talep ettiklerini, mahkemece takdir edileceği üzere kar payı hakkının geciktirici şart bağlı bir talep hakkı olduğu; dolayısıyla gerçekleşmiş ve yıllık bilançoya göre belirlenmiş karın (TTK m.508/2), kanun ve esas sözleşme gereğince genel kurulca dağıtılmasına karar verilmesiyle işbu şarta bağlı hakkın, tam bir alacak hakkına dönüştüğü ancak henüz muaccel olmadığı; kar payı hakkının muaccel olmasının ise şirketten talep edilebilir olması anlamına geldiği, bunun için de genel kurulun karın dağıtımına ilişkin karar vermiş olması ve ödeme tarihinin de belirlenmiş olması gerektiği izahtan varestedir (Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt II, Tıpkı 2. Baskı, Ankara 2015, syf. 1416). Başka bir ifadeyle genel kurul tarafından alınan kararla karın öncelikle alacak hakkında dönüşmesi ve sonra yine genel kurul kararıyla belirlenen ödeme zamanında da muaccel olması gerektiğini, davacının iddialarının aksine, her faaliyet yılı sonunda davacıya kar pay ödeneceği konusunda herhangi bir anlaşma, protokol bulunmadığı; davacının iddia ettiği protokol isimli belgede açıkça 2002 yılına kadar kar payı ödemesi yapılacağının açıkça belirtildiği hususlarına ilişkin itirazlarımızı aynen tekrar ettiğimizi belirterek; sayın mahkemenizin işbu itirazımız konusunda aksi kanaatte olması halinde ise, ekran görüntüsü yukarıda belirtilen genel kurul kararlar uyarınca, davacının salt 17/01/2001 tarihli protokole dayanarak herhangi bir kar payı alacağı iddiasında bulunamayacağı açıkça ortadadır. Bu şekilde davalı müvekkil şirket tarafından kar payı ödemesi yapılmaması konusunda alınan karar olup olmadığı, dolayısıyla davalı müvekkil şirketten talep edebileceği muaccel bir kar payı ödemesi olup olmadığı konusunda eksik inceleme yapan, hiçbir araştırma yapmayan, somutlaştırma yükümlülüğünü ve iddia ve taleplerini ispat yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının, salt 17/01/2001 tarihli belgeye dayanarak, 2001 yılından itibaren kar payı talebinde bulunması usul ve yasaya aykırı olduğunu, kar payı dağıtımına ilişkin şirket esas sözleşmesinde bir düzenleme olup olmadığının dikkate alınması gerektiğini, davacının kar payı talep etme hakkı olsa dahi işbu talep hakkının ancak alınan genel kurul kararıyla muaccel hale geleceğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı şirketin, kurumsal bir şirket olup; basiretli bir tacir olduğunu, dava konusu alacak konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verir ise; müvekkil firmanın ticari defterleri, şirket merkezi olan “….” adresinde bulunduğunu, dolayısıyla sayın mahkemece, müvekkil şirketin ticari defter ve belgelerinin yerinde, yani şirket merkezimizde incelenmesini talep ettiklerini, bu nedenlerle davanın usulden reddini, aksi halde davacının ileri sürdüğü 17/01/2001 tarihli protokol uyarınca 2001 yılı toplam karından %6 pay verileceği buna karşın her faaliyet yılı sonunda davacıya kar pay ödeneceği konusunda herhangi bir anlaşma bulunmadığı; söz konusu protokol isimli belgede açıkça 2002 yılına kadar kar payı ödemesi yapılacağının açıkça belirtildiği, yine davalı müvekkil şirket esas sözleşmesinin 14 üncü maddesinden anlaşılacağı üzere ortak, kurucu, yönetici, hissedar, kara iştirak eden sıfatına sahip olmayan davacı açısından kar payı ödemesinin talep edilemeyeceği, ayrıca davalı müvekkil şirket tarafından kar payı dağıtımına ilişkin herhangi bir karar alınmadığı, aksine çoğu yıllarda kar payı dağıtımı yapılmaması ve elde edilen karın özvarlığına dahil edilmesine ilişkin kararlar alındığı hususlarının dikkate alınarak, davacının ileri sürdüğü kar payı talep hakkının bulunmadığına, davacının iddia ve taleplerinin yerinde olmadığından huzurdaki haksız davanın esastan reddini, yargılama giderleri vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kâra katılım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra 26.02.2016 tarihinde açılmış olup; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. İşin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Türk Ticaret Kanunu’nun 5/1. maddesinde aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Dava konusu somut olayda; davacı gerçek kişi tarafından davalı gerçek kişi aleyhine kâra katılım sözleşmesinden kaynaklı dava ikame edildiği, davanın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmadığı, davalının ticari işletmesi bulunmakla birlikte davacının ticari işletmesi bulunmadığı, tacir olmadığı, davanın mutlak ticari davalar arasında yer almadığı anlaşılmakla davanın HMK 114/1 -c delaletiyle HMK 115/2 gereği (Usul) Görev yönünden reddine, davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olması sebebiyle davanın görev yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle 6100 Sayılı HMK. 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde talep halinde dosyanın görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içinde görevli mahkemeye gönderme talebinde bulunulmaması durumunda HMK. 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-6100 sayılı HMK. 331/2. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememize veya bulunulan yer asliye ticaret mahkemesine verilecek dilekçe ile istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.14/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır