Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/302 E. 2021/727 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/302 Esas – 2021/727
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/302 Esas
KARAR NO : 2021/727
HAKİM :….
KATİP : ….

DAVACI : …
DAVALI : ….
VEKİLİ : ….
DAVA : …
DAVA TARİHİ :….
KARAR TARİHİ : 29/09/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/10/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacı ….. ile davalı … arasında, SGK tarafından şirketlere 5510 sayılı kanun, 6111 Sayılı Kanunun 74. maddesi ile 4447 sayılı kanuna eklenene Geçici 10. maddesi, 687 Sayılı KHK ve 7103 Sayılı Kanun ve diğer kanunlar ile düzenlenen sigorta prim teşviklerinin yanı sıra personel maliyetlerini azaltmaya yönelik diğer çalışmalardan firmaların yararlandırılması için danışman tarafından oluşturulan programın aracı davalı tarafından kullanması, firmalara ait sigorta prim teşvik işlemlerinin yapılması ve gerekli belgelerin hazırlanması ve teslimi hususunda … tarihli “SGK Teşvik İşlemleri ve Personel Maliyetleri Analizi Aracılık Hizmet Alım Sözleşmesi” akdedilmiş olduğunu, bu sözleşmede davalıya, aracı sıfatı ile firmaların teşviklerden yararlanıp yararlanamayacağı tespiti hakkında ve personel maliyetlerinde tasarruf sağlayacak diğer çalışmalar için, danışmanlık hizmeti verilmesi ve gerekli işlemlerin yapılarak neticelendirilmesi amacı ile firmalarla sözleşme imzalayacağı, bu sözleşmelerin suretlerini danışmana göndereceği, bunun üzerine danışmanın programda sözleşme yapılan firma için gerekli tanımlamaları yaparak veya aracının yapabilmesi için programda gerekli izinlerin oluşturulması ile işlemlere başlanacağı kararlaştırılmış olduğunu, fakat davalının yükümlülüğü gereği firmalarla yapılan anlaşmalara ilişkin sisteme kaydettiği firmaların hesabına iade alacakların aktarıldığı görülmekle, mahsup işlemleri sonuçlandırılmış fakat yapılan tahsilatlar, miktarları ve hangi firmadan ne kadar tahsilat yapıldığı hususunda davacı şirketin bilgilendirilmediğini, gerek e-mail gerek mesaj yolu ile davacı şirketin tespit edebildiği aracılık hizmeti verilen firmaların listesi ve davacı şirkete ödenmesi gereken tutarlara ilişkin rapor davalıya gönderilmiş fakat davalı bu rapora ilişkin de bir açıklamada bulunmamış olduğunu, davalı tarafından aracılık hizmetini ifa edilen, geçmiş ve cari dönem işlemleri ile ilgili davacı şirket bilgilendirilmemiş olup, muhasebe birimi ile mutabakat sağlanamadığını, bu durumun hizmet verilen firmalar ile davacı şirketi zor durumda bıraktığını ve davacı şirketin zarara uğramasına neden olmuş olduğunu, davacı şirketçe, davalı …’e ….Noterliği’nin … tarihli ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davaya konu sözleşmenin feshedildiği, sözleşmeye istinaden anlaşma yapılan firmaların, bu firmalardan yapılan tahsilat tutarlarının ve tahsilata ilişkin müvekkile ödenmesi gereken tutarların ödenmesi hususunda ihtar edildiğini fakat davalının bu ihtara cevap vermemiş, herhangi bir ödeme de yapmamış olduğunu, davalının gerek yazılı gerekse sözlü olarak defalarca uyarılmasına rağmen alacak bedelini ödememesi nedeniyle davacı şirketçe … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile sözleşmeden kaynaklanan alacakların tahsili için icra takibi başlatılmış olup, davalı tarafından haksız olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, yapılan ilk arabuluculuk faaliyetinden sonuç alınamamış, …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …Esas …Karar sayılı dosyasında itirazın iptali davası ikame edilmiş, Mahkemece … tarihinde davanın reddine karar verilmiş, gerekçesinde ise borçlunun …. İcra Dairesine sunmuş olduğu … tarihli itiraz dilekçesinde icra dairelerinin yetkisine, borca ve faize itiraz ettiği, ….tarihinde takibin durdurulduğu, alacaklı tarafça borçlunun yetki itirazı kabul edilerek, dosyanın yetkili Kayseri İcra Dairesine gönderildiği, yetkili icra dairesince borçluya yeniden ödeme emri tebliğ edilmediği, kural olarak yetkili icra dairesine gelen icra dosyası ilk takip dosyasının devamı olduğu, yetkisiz icra dairesindeki borçlunun kabulü dışındaki hiçbir takip işleminin yetkili icra dairesince geçerli sayılamayacağı, yetkili icra dairesinde borçluya, takibin başlamasını sağlayan yeni bir ödeme emrinin tebliğinin zorunlu olduğu, dosyasının yetkili icra dairesine intikali sağlandıktan sonra, itirazın iptali davası açabilmesi için öncelikle borçluya ödeme emrinin tebliğ edilmesi ve borçlunun borca itiraz etmesi gerektiği, yargılamaya konu davada … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında ödeme emrinin borçluya tebliğinin yapılmadığı, borca itiraz olmadığı ve takip durmadığı için davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığından davanın reddine karar verilmiş ve hükmün kesinleşmiş olduğunu, bunun üzerine … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında davalı borçluya ödeme emri çıkartılarak …. tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlu tarafından icra takip dosyasına … tarihli borca itiraz dilekçesi sunulmuş ve … İcra Müdürlüğü’nce …. tarihli karar tensip tutanağı takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğunu, arabuluculuğa başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 116. Maddesinde sayılan ilk itiraz nedenlerinin tümünü tekrar ettiklerini, mahkeme görevsiz olup, görevsizlik nedeniyle davanın görevli kayseri Asliye hukuk mahkemesine gönderilmesini talep ettiklerini, esasen de mahkeme görevsiz de olduğundan, esasa girilmeksizin, görevsizlik nedeniyle de davanın reddini talep ettiklerini, dava değeri düşük gösterildiğinden, eksik harç ikmal edilmeden, davaya devam edilmesinin bu aşamada mümkün olmadığını, eksik harcın ikmali için davacı tarafa kesin süre verilmesini, harcın, verilen kesin sürede ikmal edilmemesi durumunda, dava şartlarından olan harcın ikmal edilmemiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davaya konu talep, zamanaşımına uğradığından, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini de talep ettiklerini, yargı yerinin caiz olup olmadığı, aynı konuda kesin hüküm bulunup bulunmadığı, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı, kesin yetki kuralının bulunup bulunmadığı gibi hususlar, dava şartlarından olduğundan, bu hususların da ayrıca Mahkeme’ce resen araştırılmasını ve usule aykırılığın tespiti halinde, dava şartlarının yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davacının davayı ikame etmekte açıkça hukuki yararı olmadığını, davacı ….nin davalı … ile yürürlük tarihi … olan sözleşmeyi imzalamış olduğunu, İş bu sözleşme ….. sözleşme niteliğinde olup sözleşme maddeleri ile sırasıyla izah edilecek olduğunu, Türk Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiş olduğunu, bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanması gerektiğini, eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmesi gerektiğini, gerçekten de sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmakta olduğunu, davalının söz konusu sözleşmeye tam bağlı kaldığını aynı sözleşmenin ekte gönderilen Madde 3 Ödeme başlıklı sözleşmede Danışman da tahsil ettiği tutar kadar kdv dahil fatura düzenleyerek aracıya iletecektir ibaresi bulunmakta olduğunu, davalının tahsil ettiği bedelden sorumlu olup tahsil edilemeyen tutarlardan sorumlu tutulmaması sözleşmeye bağlılık ilkesi gereği mümkün olmadığını, davalının tahsil edilen tutarları faturasıyla birlikte aracılık firmaya iletmiş bu ödemelere ilişkin dekontlar ekte sunulmuş olup tahsil edilememe sorumluluğu davalıya ait bir sorumluluk olmayıp şirketin bu hususta tavrı sorumluluğu Madde 5 kaşılıklı yükümlülükler maddesi gereğince danışman firma sorumlu olacağı açık ve sabit olduğunu, haksız ve hukuki olarak tanzim edilen bu davada esasen sorumluluk doğrudan doğruya davalıya ait olmamakla birlikte davalıya karşı açılan iş bu davada davacı tarafın hukuki yararı olmadığını belirterek davanın reddi ile tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, İ.İ.K. mad. 67 gereğince açılan itirazın iptali davasıdır.
… İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklı …, borçlunun … olduğu, takibin … faiz başlangıç tarihli 86.062,35 TL, 679,07 TL (%9) değişen oranlarda Adi Kanuni Faizi toplamı 86.741,42 TL alacak nedeniyle ilamsız takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine İcra Müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin ….Esas, … Esas sayılı dosyanın dosyamız arasına alınmış olduğu anlaşılmıştır.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/1026 E, -2015/1765 K)
TTK 11. maddesinde ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme şeklinde tanımlanmıştır. TTK’nın 15. maddesinde esnaf, ister gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Mülga 6762 sayılı yasanın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiş, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtilmiş olduğundan Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2017/3898 -5384 E-K)
İtirazın iptali davaları TTK 4.maddesinde düzenlenmiş mutlak ticari davalardan değildir.
Gevher Nesibe Vergi Dairesi’nin müzekkere cevabında, davalı …’in işletme hesabına göre defter tuttuğunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 177. Madde uyarınca ikinci sınıf tüccar olduğunu ve beyannamelerin mahkememize gönderilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Gevher Vergi Dairesi’nin müzekkere cevabında, davalı …’in işletme hesabına göre defter tuttuğu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 177. Madde uyarınca ikinci sınıf tüccar olduğunun belirtilmesi ile bu hali ile davalının mahkememiz kapsamında tacir sıfatına sahip olmadığı ve bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu görülmüştür. Nitekim Yargıtay 19 HD.nin 2016/1982-9765 E-K.sayılı kararında; “Mahkemece, toplanan delillere göre, davalının basit usulde işletme hesabı defteri tuttuğu ve tacir olmadığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine, Ankara Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı. vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA” karar verilmiştir.
6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nun 114/1-c maddesi uyarına dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Hukuk mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Asliye Hukuk mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-HMK 114/c maddesi uyarınca görev hususu dava şartı olduğundan, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USÛLDEN REDDİNE, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, karar kesinleştiğinde 2 haftalık süre içerisinde talep halinde dosyanın HMK’nun 20. maddesi uyarınca görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi için Tevzi Bürosuna tevdiine,
2-Görevsizlik kararından sonra davaya görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Asliye Hukuk Mahkemesince hükmedileceğinden bu konuda HMK 331/2. maddesi uyarınca şu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
3-Görevsizlik kararından sonra dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmemesi halinde mahkememizce verilecek ek karar ile yargılama harç ve giderleri konusunun karara bağlanmasına,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.29/09/2021

Katip …
(e imzalıdır)

Hakim …
(e imzalıdır)