Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/257 E. 2021/833 K. 15.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/257 Esas
KARAR NO : 2021/833
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALI : … – … …
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : 15/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; müvekkiline bağlı … İşletme
Müdürlüğü’nde ihale ile işi alan davalı yüklenici firma işçisi dava dışı …’in …. tarihinde emeklilik nedeni ile iş akdinin sonlandığını, dava dışı işçinin ….tarihli talebi üzerine 14.06.2019 tarihinde 21.874,64 TL ödeme yapıldığını, dava dışı işçinin çalıştığı firmalardan …. ve ….. firmaları tarafından toplam 13.509,36 T.’nin ödendiğini, geriye davalı tarafça ödenmesi gereken 8.532,36 TL kaldığını, davalı ile davacı arasında akdedilen 01.01.2016-31.12.2018 tarihleri arası dönemi kapsayan sözleşme ekleri şartnamelerde davalının sorumlu olduğunun belirtildiği, bu nedenlerle davalının sorumlu olduğu 01.01.2016-31.12.2018 dönemine tekabül eden 8.532,36 TL’nin ödendiğini, 14.06.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafından cevap dilekçesi verilmediği görülmekle HMK 128.maddesi gereği bütün vakaları inkar etmiş sayılacağı anlaşılmıştır.
Kayseri SGK’ na müzekkere yazılarak davacının hizmet döküm cetvelleri istenmiş, hesap bilirkişisinden rapor alınmıştır.
Mahkememizce, dosyanın hesap bilirkişisine tevdi ile davacının kıdem tazminatı alacağı olup olmadığı hususların tespiti bakımından rapor tanzimi istenmiş, bilirkişi mahkememize sunmuş olduğu…. tarihli raporunda özetle; dosyadaki hizmet alım sözleşmelerinden…..nin…-…döneminde alt işveren olduğunu, Yargıtay uygulaması gereği sözleşme ve şartnamede yüklenicinin sorumluluğuna ilişkin düzenleme olması halinde bu düzenleme gereği sorumluluk belirlenecek, şartnamede buna ilişkin düzenleme bulunmaması halinde ise yüklenicinin kıdem tazminatının tamamından sorumlu olacağı,Teknik Şartnamesinin 5. maddesinde “Yüklenici çalıştırdığı işçilerin kıdem ihbar ve her nev’i tazminat taleplerinde tek sorumlu olup İdarenin bu konuda hiçbir yükümlülüğü bulunmamaktadır.” hükmünün yer aldığı, idari şartnamesinin 47/2. maddesinde:”Yüklenici firma tarafından çalıştırılacak işçilerin; ücret ve her türlü işçilik ödemeleri, SSK primler, Sosyal güvenlik destek primleri ve işsizlik sigortası primi kesintisi gibi tüm ödemeler ile İş Kanunu ve diğer yasalardan doğan tüm sorumluluklar Yüklenici firmaya aittir.” hükmünün yer aldığı,ayrıca davalı ile davacı arasında imzalanan hizmet alımına ilişkin sözleşme tasarısı ile de işin süresinin …-… tarihleri arasında kabul edildiği,22.maddesinde;”Yüklenici sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları,ilgili mevzuatın bu konuyu düzenleyen emredici hükümleri ve genel şartnamenin altıncı bölümünde belirlenmiş olup yüklenici bunlara aynen uymakla yükümlüdür.”hükmünün mevcut olduğu, bu durumda işçiye ödenen tazminatın tamamından yüklenicinin sorumlu olacağı, bu belirlemelere göre dosyadaki hizmet cetvelinden …’in 01/01/2014-31/12/2015 tarihleri arasında toplam 729 gün davacı işveren nezdinde alt işverende çalıştığının anlaşıldığı, davalı …..nin sorumluluğunun 21.874,93 x 1882 / 728 =8.536,59-TL olacağını belirleyerek, davacı kurum çalışanı …’e ödenen tazminat nedeniyle davalının 14/06/2019 ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte sorumlu olduğuna ilişkin görüş bildirilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverene birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işveren dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Asıl işverenden tahsil edilen işçilik alacakları, çoğunlukla işçinin birden fazla alt işverenler nezdindeki çalışmalarını kapsamaktadır. İşçinin çalışmış olduğu her bir alt işverenin dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğu da sadece kendi dönemi ile sınırlı olmalıdır. Davalının “son işveren“ olması da bu sonucu değiştirmez. Bununla birlikte feshe bağlı bir hak olan ihbar tazminatından ise, diğer işverenler sorumlu olmayıp, sadece son işveren sorumludur. Başka bir ifade ile davacı üst işveren, dava dışı işçiye ödemiş olduğu ihbar tazminatını ancak son işverenden talep edebilir. Bunun dışındaki tüm işçilik alacaklarından ise, işçinin çalışmış olduğu alt işverenler, üst işverene karşı, kendi dönemleriyle sınırlı olmak üzere sorumludurlar. Yine, asıl işveren, yargılama gideri (dava ve icra), avukatlık ücreti, harç, faiz gibi fer’i borçlardan, her bir davalı alt işverenin toplam ana para tutarı içinde sorumlu olduğu tutarına oranı kadarını ilgili alt işverenlere rücu edebilir. Az yukarıda da değinildiği gibi, uyuşmazlığın İş Hukuku değil, Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinden, “iş hukukunda geçerli olan mevzuat ve içtihatlara göre yapılan değerlendirmeler“ rücu davalarında hükme esas alınamaz.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, işçiye ödenen bu tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine bakılmalı, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmelidir. Sözleşme ve eki şartnamelerde sorumluluğa ilişkin bir düzenleme bulunmadığı hallerde, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2020 gün ve 2019/654 Esas – 2020/1832 Karar sayılı ilamında ve diğer yerleşik uygulamalarında da belirtildiği üzere davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
Mahkememizce alınan bilirkişi raporu açıklanan bu hususlara riayet edilerek düzenlendiği,taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde sorumluluğa ilişkin bir düzenleme bulunmadığı hallerde alt işverenin dava dışı işçiye ödenen tazminatın tamamından sorumlu olduğu,sözleşmede sorumluluğa ilişkin bir hüküm bulunması halinde bu düzenlemeye göre ve davalı alt işverenlerin sadece kendi dönemleri ile sınırlı sorumlu oldukları da gözetilerek hesaplama yapıldığı anlaşıldığından usul ve yasaya uygun bulunan bilirkişi raporu, taraflar arasındaki sözleşmeler ve dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatı gözönünde bulundurularak davacı kurum tarafından dava dışı işçi …’e ödenen kıdem tazminatının taleple bağlı kalınarak 8.532,36 TL’lik kısmını alt işverene rücu edebileceği anlaşıldığından açılan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Davanın Kabulü ile; 8.532,36 TL’nin …… tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine,
2-Alınması gereken 570,54-TL karar ve ilam harcından dava açılırken davacı tarafından yatırılan 145,72-TL peşin harcın mahsubu ile eksik kalan 424,28‬-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30-TL başvurma harcı, 145,72-TL peşin harç toplamı 205,02-TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yargılama boyunca yapılan 144,00-TL tebligat ve posta, 400,00-TL bilirkişi ücreti toplamı olan 544,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı lehine A.A.Ü.T. 13/1 maddesi gereğince belirlenen 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/10/2021
Katip …
¸E-imzalıdır

Hakim …
¸E-imzalıdır