Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/805 E. 2022/823 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KAYSERİ TÜRK MİLLETİ ADINA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : …
KARAR NO : …

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- ….
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının KALDIRMA kararı sonrası yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin mimar olduğunu, şahsına ait şirketin, … Mahallesi …Bulvarı … Sokak …Sitesi …/ Kayseri adresinde bulunan villaların inşaat işini üstlendiğini, villaların inşaatında kullarılmak üzere …Yapı Malzemeleri İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinden … tarihli fatura karşılığı polietilen beyaz boru ve aksesuarların satın alındığını, alınan boruların yukarıda adresi verilen inşaatta kullanıldığını, boruların bütün işlemleri bittikten sonra 2016 yılında testinin yapıldığını, test işlemleri sırasında boruların 3 ayrı seferde farklı yerlerden su kaçırdığını, bunun üzerine …Yapı Malzemeleri İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine borularda ayıp bildiriminde bulunulduğunu, firmanın girişimleri ile borunun imal edildiği fabrikadan yetkililerin geldiğini, gelen yetkililerin ayıplı boruların bir kısmının (30 metre) hatalı olduğunu ikrar ederek değiştirdiklerini, daha sonra borular için delil tespiti istenildiğini, dava konusu bu boruların 50 yıl ve daha uzün süre üzeri kullanılan temiz su boruları olduğunu, dava konusu boruların defaten su kaçırdığını ve halen kaçırmaya devam ettiğini, bu kaçakların … ve müvekkili tarafından tamir edildiğini, her seferinde yeraltına döşenmiş olan boruların tamirleri için üzerine döşenmiş olan kilit taşları sökülüp kazı işlemi yapıldığını, şu ana kadar 8 kez tamirat işleminin çıktığını, son tamirin … tarafından … tarihinde yapıldığını, boruların her seferinde farklı yerlerden kaçırma yaptığını, boruların tamamının hatalı olup değişiminin gerektiğini, değişim yapılırken doğalgaz, elektrik, fiber kablo, pis su ve temiz su hatlarının aynı yerde olduğunu, bu sebeple ayıplı boruların değişimi için dikkatli bir şekilde kazının elle yapılmasının gerektiğini, borular değiştirildikten sonra kazı yapılan yerlerde bozulan kilit parkfxşaşlanrım döşenmesi ve çimlerin yeniden ekilmesinin gerektiğini, kepçe ile kazı yapılmasının mümkün olmadığını, yapılacak bunca işlemin söz konusu ayıplı borulardan kaynaklandığını, satıcının doğrudan ve dolaylı zararların tamamından sorumlu olduğunu, 2018 yılında meydana gelen kaçak nedeniyle …’ye haber verildiğini, … çalışanlarının kaçağı tamir ettiklerini, tamir sırasında söz konusu boruların hatalı olduğu ve tamamının değişiminin gerektiğini bildirdiklerini, bu durumu tekrar satıcıya bildirdiklerini, satıcının borulardaki arızaların üretimden kaynaklı olduğunu belirtip, kendilerini … Plastik Profil Boru Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine yönlendirdiklerini, şirket yetkililerinin borulardaki sorunun depolama hatası olduğunu söyleyerek hatanın kaynağının …Yapı Molzemeleri İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi olduğunu söylediklerini, bu sürecin ardından aleyhine delil tespiti talebinde bulunulan …Yapı Malzemeleri İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketine Kayseri … Noterden ihtar çekilerek uğranılan müspet zararın talep edildiğini, ihtara karşı cevap veren …Yapı Malzemeleri İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ayıbın üretimden kaynaklandığını, ayıbın kendilerine yüklenemeyeceğini belirterek ihtarnameye husumet yönünden itiraz ettiğini, bu konuda satıcının ağır kusurunun bulunduğunu, satıcının ayıp sebebiyle sorumluluğunun ihbar süresine bağlı olmaksızın geçerli olduğunu, bu sebeple huzurdaki davayı ikame etmek suretiyle satıcının ağır kusurundan kaynaklanan maddi manevi zararın talep edilme zorunluluğunun hasıl olduğunu talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Müvekkilinin inşaat malzemeleri sattığını ve sattığı Ürünlerin üreticisi olmadığını, davacı tarafın villa inşatlarında kullanılmak üzere müvekkilinden boru satın aldığını beyan ettiğini, her ne kadar müvekkili şirket ile davacı arasında satış sözleşmesi yapılmışsa da mahkemede görülen davanın müvekkil şirketine yöneltilmesinin olanaksız olduğunu, müvekkil şirketinin davacı tarafa sadece boru sattığını, dava konusu boruların diğer davalı … Plastik Profil Boru Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından üretildiğini, müvekkilinin üretim konusunda hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, ayıplı malır neden olduğu zarardan sorumluluk hakkında yönetmenliğin 6. Maddesi hükmü uyarınca ayıplı maldan doğar zararların üreticiden talep edilmesi hakkının doğmuş olduğunu, söz konusu boruların sadece satışını yapmış olmasından dolayı müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, dolayısı ile doğan zarardan da sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafından müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, söz konusu davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini talep ettiklerini, davacının dçtığı davanın satılanın ayıbından doğan sorumluluğun iki yılı geçmiş olmasından dolayı zaman aşımına uğradığını, davanın zaman aşınımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davanın esas yönünden de reddinin gerektiğini, davacının müvekkilinden … tarihinde 489.07 TL karşılığı 100 metre boru aldığını, borulardaki kırılma nedeniyle diğer davalı üreticiden onarım talep ettiğini, borunun 30 metrelik bölümünün değiştirildiğini, davacının bu konuda seçimlik hakkını kullandığını, daha sonra sözleşmeden dönerek oluşan zararı talep etmesinin mümkün olmadığını, davacının patlamaların borudan kaynaklı olduğunu ispatlamasının gerektiğini, boruların döşenmesinin fen ve tekniğe uygun yapılıp yapılmadığının bilinmediğini, fen ve tekniğe uygun döşenmemiş olursa bütün kusurun davacıya ait olacağını, davacının söz konusu borular hakkında 50 yıl ve daha fazla kullanıldığını iddia ettiğini, oysa müvekkil şirketin bu yönde bir garanti vermediğini, bu konuda dayanmış olduğu Kayseri … Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından hazırlatılan bilirkişi raporuna hem kendilerinin hem davacının itiraz ettiğini, bu nedenle ilgili raporun hukuken delil niteliğinin bulunmadığını beyan etmiştir.
DELİLLER:
Kayseri … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …D.iş sayılı tespit dosyası, ticaret sicil ve esnaf odası kayıtları, bilirkişi incelemesi.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki ticari satımdan kaynaklı malın ayıplı olduğundan bahisle satıcı ve imalatçı olan davalılardan davacının zararlarının tazmini istemine ilişkindir.
Tarafların bildirdiği delil ve belgeler, Kayseri … Sulh Hukuk Mahkemesi …D.iş sayılı tespit dosyası getirtilerek dosya içerisine alınmıştır.
Kayseri … Sulh Hukuk Mahkemesi …D.iş sayılı tespit dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak; “Tespite konu … Mahallesi …Bulvarı … Sokak …Sitesi … Kayseri adresinde bulunan taşınmazlarda karı taraftan alınan borulardaki su kaçağının malzemeden kaynaklandığı, bahse konu boruların değiştirilerek yerine döşenmesi ve eski hale getirilmesi bedelinin 8.767,53-TL olduğu… ” şeklinde rapor sunulmuştur.
Mahkememizden verilen … tarih … Esas …Karar sayılı karar, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’ nin … tarih … Esas … Karar sayılı kararı ile Kaldırılarak yargılamaya yukarıda numarası yazılı esas üzerinden devam olunmuştur.
Mahkememizce, dosyanın Makine Mühendisi, İnşaat Mühendisi, Kimya Mühendisi, Malzeme Mühendisi bilirkişi heyetine tevdi ile bilirkişi raporu alınmasına karar verilmiş, bilirkişi heyeti sunmuş olduğu …tarihli raporda özetle; Dosya muhteviyatında bulunan bilgi ve belgelere göre (Erciyes Üniversitesi Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinde yapılan analiz sonuçları ve Kayseri … Sulh Hukuk Mahkemesinin …D. İş dosyasına sunulmuş olan … tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre dava konusu polietilen (PE) borunun ayıplı olduğu, Dava konusu polietilen (PE) boru da tespit edilen ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, Dava konusu polietilen (PE) boru da tespit edilen ayıbın boruların istifleme ve döşeme prosedürüne uyulmamasından kaynaklanabileceği, fakat dosya muhteviyatında bu durumu belgeleyebilecek herhangi bir bilgi ve belgenin olmadığı, şayet böyle bir durum söz konusu ise bunu ispatının davalılara ait olduğu, Dava konusu polietilen (PE) boru da tespit edilen ayıbın üretimden kaynaklı olma ihtimalinin büyük olduğu, Dava konusu polietilen (PE) boru da tespit edilern ayıbın üretimden kaynaklı olması halinde davalılar açısından AĞIR KUSUR teşkil edeceği, Dava konusu polietilen (PE) boru da tespit edilen ayıbın boruların istifleme ve döşeme prosedürüne uyulmamasından kaynaklı olması halinde davacı tarafın kusurunun bulunacağı, fakat burun ispatının mümkürı olmadığı, ispatının davacılara ait olduğu, Davacı tarafça 6502 sayılı yasanın madde 11/6 kapsamında talep edilen masraflar hususunda takdir ve ifanın mahkemeye ait olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.
Mahkememizce, dosyanın önceki rapor düzenleyen bilirkişi heyeti ile borçlar hukuku konusunda nitelikli hesap uzmanı bilirkişiye tevdi edilerek BAM kaldırma kararı doğrultusunda rapor düzenlenmesine karar verilmiş olup bilirkişi heyeti sunmuş olduğu … havale tarihli raporda özetle; önceki alınan raporlarda da belirtildiği üzere; Söz konusu borular ayıplı olup, bunun ayıp gizli ayıp niteliğinde olduğu, ayıp üretimden kaynaklanmakta olduğu, (Polimerik malzemelerde çevresel etkilerden kaynaklanan bozulmalara sıklıkla rastlanıldığı ve bu noktada önlem almanın üreticinin sorumluluğunda olduğu, sonuç olarak su borusunda meydana gelen çatlamanın malzemeden kaynaklanan bir sorun olduğu kanaatinin hasıl olduğu) Bu durumda takdir ve ifası Sayın Mahkemeye ait olmak üzere davalıların TBK 231/2 maddesinden yararlanamayacağı, dolayısıyla değişik iş dosyasındaki Mübrez raporda belirtilen 8.767,53 TL nin davacıya ödenimesi gerekeceğinin tespit edildiği bildirilmiştir.
BAM Kaldırma kararında, dava ve satıma konu mallarda üretim hatası olduğuna ve söz konusu üretimden kaynaklı davalıların ağır kusuru bulunup bulunmadığına ilişkin ve bu çerçevede 6098 sayılı TBK m 231/2 hükmünde belirtilen 2 yıllık zamanaşımı süresinden davalıların yararlanıp yararlanamayacağı noktasında alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmaması eksik inceleme olarak kabul edilerek hükmün ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. BAM kaldırma kararının gerekleri çerçevesinde bilirkişi raporu alınmış ise de ek bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerde dava ve taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu malların ayıplı olduğu ve bu ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, bu nedenle davalıların TBK m 231/2′ den yararlanamayacakları şeklindeki tespit ve değerlendirmelere yer verilmiştir. Öncelikle ifade etmek gerekir ki 6100 sayılı HMK m 282 uyarınca bilirkişi raporu hakimi bağlamaz. Hakim bilirkişi raporunun aksi yönde karar vermek istiyorsa ve bu hususta dosyada mevcut başkaca deliller serbestçe değerlendirikten ve gerekçesini göstermek suretiyle hakim bilirkişi raporunun aksi yönde hüküm kurabilir. Dolayısıyla kaldırma kararı sonrası bilirkişi heyetinden alınan raporda davalıların TBK m 231/2 kapsamında ağır kusurlu olduklarından bahisle 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacaklarına ilişkin değerlendirme ve görüşleri bağlayıcı değildir.
TBK m 231′ e göre satıcı, daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava hakkı, satılandaki ayıp daha sonra meydana çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden itibaren 2 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. 2 yıllık süre yalnız taşınır satışları için geçerli olup, taşınmaz satışlarında bu süre 5 yıldır. Ayrıca 2 yıllık süre hem ticari hem de ticari olmayan taşınır satışlarında uygulanır. 2 yıllık süre, ayıp ister açık ister gizli olsun, ayıbın görülmesi ile değil, satılanın alıcıya devri ile birlikte işlemeye başlar. Dolayısıyla, alıcının satılandaki bir gizli ayıbı satılan malın tesliminden iki yıl geçtikten sonra öğrenmesi halinde, ayıptan doğan hakkı sona erer; borç, eksik borç haline dönüşür, alıcı buna rağmen hakkını ileri sürerse, satıcının zamanaşımı def’iyle karşılaşır. (Fikret EREN- Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2015, s 123)
TBK m 231′ de 10 yıl yerine 2 yıl gibi kısa bir zamanaşımı süresi öngörülmesinin sebebi, satıcının tabi olduğu oldukça ağır şartlara bağlanmış ayıp sorumluluğunu biraz olsun hafifletmek amacı gütmektedir. Öyle ki, bu suretle satılanın alıcıya devrini takibin mümkün olduğu kadar kısa bir süre içinde hukuki duruma açıklık getirilip bir sorun varsa çözülmek istenmiştir. Dolayısıyla, kanun koyucunun burada 2 yıllık kısa bir zamanaşımı süresini öngörmesinin sebebi, soruna çok hızlı ve çabuk bir çözüm bulma düşüncesine dayanmaktadır, ayrıca alıcıya satıcı tarafından devredilen bir şeyin uzun zaman kullanılmasından sonra hasarın geçtiği anda mı, yoksa daha sonra mı ayıplı olduğunun tespitindeki güçlük de böyle kısa bir sürenin kabulünde etkili olmuştur.(Eren- Özel Hükümler s 123)
Satıcı TBK m 231/2′ ye göre satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu, özellikle kasıtlı veya ağır ihmalli, mesela alıcıya aldatmış ise, 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz. Bu takdirde 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Ticari satışlarda da ağır kusur, özellikle aldatma halinde 10 yıllık süre uygulanır.
Bu genel açıklamalar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere taraflar arasındaki satış sözleşmesinde kaynaklanan ayıptan doğan sorumluluk hükümleri çerçevesinde satım konusu mallardaki ayıp değerlendirildiğinde hukuken açık değil gizli ayıp olduğu konusunda bir duraksama bulunmamaktadır. Ancak maldaki ayıbın gizli ayıp olması halinde bunun aynı zamanda satıcının ağır kusuru bulunduğuna işaret ettiğine dair bilirkişi heyetinin değerlendirmeleri yerinde değildir. Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde öğretide de savunulduğu üzere maldaki ayıbın gizli ayıp olması tek başına satıcının ağır kusuru bulunduğuna işaret etmez. Ayrıca ayıp ister açık ayıp ister gizli ayıp olsun bu konuda satıcının ağır kusurunun bulunması gerekmektedir, fakat ağır kusur kavramı borçlar hukukunun haksız fiile ilişkin hükümlerde belirtilen ağır ihmal kavramına benzer bir kavram gözüksede bundan farklıdır. Dolayısıyla satıcının ayıptan doğan sorumluluğuna ilişkin zamanmışımı süresinin TBK m 146′ da belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresini çıkarın diğer bir deyimle TBK m 231/1′ de belirtilen 2 yıllık zamanaşımı süresinden yararlanmasına engel olan kusurun mutlaka ağır kusur olması gerektiği m 231/2′ de açıkça ifade edilmiştir. Alıcının ayıptan doğan sorumluluk hükümleri çerçevesinde satıcıya başvurarak 2 yıllık zamanaşımı süresi ile bağlı olmaksızın dava ve talepte bulunabilmesi için zorunlu olan bu ağır kusurun satıcı tarafından ve satıcının ayıplı olarak devretmekte ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Ancak dosya içerisinde tarafların sunduğu delil ve belgelerden davalı satıcının ağır kusurunu gösterir nitelikte bir vakıa bulunmamaktadır. Davacı alıcı bir kısım faturalar ve ayıptan doğan ihbar yükümülüğünü yerine getirdiğine ilişkin noter aracılığıyla göndermiş olduğu ihtarnameleri dosyaya sunmuştur. Ayrıcı tespit dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ise yalnız satılandaki ayıba işaret eden delil, belge ve raporlardır. Davalı satıcının ayıptan doğan sorumluluğunun 2 yıllık zamanaşımı süresine bağlı olmaksızın ve bu zamanaşımını 10 yıla çıkaran ağır kusurlu davranmasına ilişkin iddia, davacı alıcı tarafından kanıtlanamamıştır. Esasen davacı da maldaki ayıbın gizli ayıp olduğundan bahisle davalı satıcının ağır kusuru olduğunu iddia etmekte ise de bu iddianın ve ileri sürülen tezin yukarıda yapmış olduğumuz genel açıklamalar çerçevesinde yerinde olmadığı, diğer bir deyimle salt maldaki ayıbın gizli olmasının, satıcının satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu olduğunun göstermemektedir. Öğretide ve uygulamada ağır kusurlu eylemlerin daha çok maldaki ayıbın “gizlenmiş ayıp” olması yahut ek beyan, garanti ve taahhütlerle malın ayıplı olmadığına ve ayıplı olmayacağına ilişkin beyan, söz ve bildirimlerle oluşacağını, satıcının burada hileli davranışlar içerisinde olması halinde ağır kusuru bulunduğu ileri sürülmektedir. Bu hususta Yüksek Yargıtay (Kapatılan) … Hukuk Dairesi … tarih, … Esas, …. Karar sayılı ilamı ile … tarih …Esas, … Karar sayılı ilamlarında satıcının ağır kusuru olarak alıcıya “iğfal etmesi”nden bahsedilmektedir.
Mahkememizce, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, BAM Kaldırma kararında belirtildiği suretle araştırma ve inceleme yapılarak bilirkişi raporu alınmış olup, alınan bilirkişi raporunda her ne kadar ayıbın gizli ayıp olduğu yönündeki tespit ve değerlendirmelere Mahkememizce itibar edilmiş ise de satılandaki ayıbın gizli ayıp olmasının tek başına satıcının ağır kusuru bulunduğunun göstermeyeceği, satılanı ayıplı olarak devretmekte satıcının ağır kusurunun bulunduğunu ispat yükünün davacı alıcıda olduğu ve fakat davacının geçerli delil ve belgelerle bunu ispat edemediği, sonuç olarak; satılanın alıcıya devrinden başlayarak ayıptan doğan sorumluluğa ilişkin dava ve taleplerinin 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçmesi ile birlikte doğduğu, davalının zamanaşımı def’inin yerinde olduğu anlaşılmakla davanın zamanaşımı nedeniyle süre yönünden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Her ne kadar davacı tarafça davanın kısmi dava olarak 1.000-TL dava değeri gösterilmek suretiyle açıldığı ve fakat Kaldırma kararı sonrası davacı vekilinin duruşmadaki beyanında yaklaşık davacı zararının 101.894,27-TL olduğunu ve bu nedenle ıslah için süre isteminde bulunmuş ise de davacının ıslah isteminin kabulüne karar verip artırılan değer üzerinden aynı sebep ve gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle süre yönünden reddine karar verilecek olması göz önüne alınarak davacının ıslah isteminin hukuki yararı bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Davacının ıslah etmekte hukuki yararı bulunmaması nedeniyle ıslah isteminin reddine,
2-Davanın zamanaşımı nedeniyle süre yönünden REDDİNE.
3-Alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan peşin olarak alınan 44,40-TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ ye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların karar kesinleştiğinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine,
6-Davalılar lehine AAÜT uyarınca 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit oranda verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip …
¸E-imzalıdır

Hakim …
¸E-imzalıdır