Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/766 E. 2022/254 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: … Esas – …
T.C.
KAYSERİ
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …
KARAR NO : …

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/03/2022
Davacı tarafça davalı taraf aleyhine mahkememize açılan davanın yapılan açık duruşmaları sonunda:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının icra takibine, ödeme emrine, borç ve ferilerine itiraz ettiğini, arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını, davalının icra takibine yaptığı itirazın dayanaksız olduğunu, bu nedenle davalının icra takibine yaptığı haksız ve kötü niyetli şekilde borca yaptığı itirazın iptali ile aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş ancak herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER : İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası, ticari defter, kayıt ve belgeler, fatura, arabuluculuk son tutanağı, cari hesap ekstresi, bilirkişi incelemesi.
GEREKÇE: Dava, ticari satımdan kaynaklı faturaya dayalı alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına ilişkindir.
İşbu davada Mahkememizin … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen karara karşı İstinaf yoluna başvurulmuş, Kayseri BAM … HD’nin … tarih … Esas … Karar sayılı kaldırma kararı ile Mahkememizin yukarıda yazılı sırasına kaydedilmiştir.
BAM kaldırma ilamında; “Eldeki dava dosyası incelendiğinde, uyuşmazlığa konu hususta kesin yetki kuralının bulunmadığı bununla birlikte davalı tarafından icra dairesinin yer yönünden yetkisine itiraz edilmediği gibi mahkemenin de yetkisine yapılan bir ilk itirazda bulunmadığı görülmüştür.Mahkemece kendi yargı alanı içerisinde başlatılmış ve durmuş bir icra takibi olmadığından ve bu hususun da özel bir dava şartı olduğu gerekçeleriyle resen yetkisizliğe ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır.Bu nedenle davacının istinaf talebi bu yönden haklıdır.” şeklindedir.

Taraflarca sunulan delil ve belgeler, icra takip dosyası getirtilerek dosya içine alınmış ve bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak; “Davalı tarafından ibraz edilen 2016-2017 yılı defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin mevcut olduğu, sahibi lehine delil teşkil ettiği, dava konusu hesaplar açısından defterlerin usulüne uygun düzenlendiği, davalı defterlerinde davacı adına açılan hesaba davacı tarafından düzenlenen takip konusu faturada dahil olmak üzere bütün faturaların bir tamam işlendiği, davalı tarafından yapılan ödemelerin tenzili neticesinde davalının dava ve takip tarihi itibarıyla 2,13 TL. davacıya borcunun bulunduğu, davacı tarafından davalı hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası üzerinden başlatılan ilamsız takipte borcun sebebi kısmının, cari hesaba dayalı faturalar şeklinde belirtilmiş ve takip doyasında davacı tarafından davalıya düzenlenen, … tarihli … nolu 21.576,40-TL tutarlı ve … tarihli … nolu 15.795,76 TL tutarlı faturaların ek olarak sunulduğu görülmekle birlikte, söz konusu faturaların Türk Lirası üzerinden düzenlendiği ve davalı defterlerinde bir tamam Türk Lirası üzerinden kaydının bulunduğu, davacı defterleri üzerinden yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi taporunun ekinde bulunan davacı yevmiye kayıtlarında, söz konusu faturaların Türk Lirası üzerinden kayıtlarına işlendiği, takip eden yıllarda bu faturalardan kaynaklı kur farkı hesaplanmak suretiyle tahakkuk işleminin yapıldığı, kur farklarına ilişkin herhangi bir faturanın davacı tarafından düzenlenip davalıya gönderilmediği, davacının kendi defterlerinde tek taraflı olarak davalıdan alacak kayıtları oluşturması nedeniyle uyumsuz kayıtların ortaya çıktığı, davacı tarafından kendi defterlerinde davalı aleyhine tek taraflı oluşturulmuş kur farkı alacak tahakkuklarının faturasının düzenlenip davalıya tebliğ edilmemesi nedeniyle davalı defterlerinde kur farklarından kaynaklı davacı alacağının bulunmadığı tespit edilmiştir.” şeklinde rapor sunulmuştur.
Vade farkı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 27/06/2003 tarihli kararında “özellikle tacirler arasındaki ilişkilerde, süresinde ödenmeyen mal ve hizmet bedeli dolayısıyla, alıcının faiz dışında ödemek zorunda kaldığı ve sözlü akdin inikadı sırasında taraflarca kararlaştırılmış ek bir miktar” şeklinde tanımlanmıştır. Başka bir ifadeyle tanımlamak gerekirse vade farkı, herhangi temerrüt faizinden farklı bir niteliğe sahip olmakla beraber, vadesinde ödenmeyen borca ödenmeyen borcun oransal oranında eklenen ek bir külfettir.
TTK’nın 21/2. maddesine göre süresinde itiraz edilmeyen faturalarda kabul edilen içerik, fatura bedeli, malın veya hizmetin türü, malın miktarı, hizmetin bedeli gibi hususlardır; vade farkı ise TTK’ya göre sözleşmenin zorunlu içeriğinden değildir. Yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme kararı, vade farkına ilişkin faturaya itiraz edilmediği takdirde bunun kabul edilmesi, taraflar arasında sözleşmede belirlenmeyen veya teamül olmayan bir hususun sadece itiraz edilmediği nedeniyle itiraz etmeyen açısından ağır bir sonuç doğuracak olması, faturanın sözleşme olmaması ve itiraz edilmemesinin faturayı taraflar arasında bağlayıcı bir sözleşme haline getirmeyeceği açıktır.
Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu bir bütün olarak değerlendirildiğinde sonuç olarak; davacının cari hesap ekstresi, cari hesaba dayalı faturalar ve sevk irsaliyesi dayanak gösterilerek ticari satımdan kaynaklı olarak faturaya dayalı USD cinsi alacağının tahsili istemiyle icra takibi başlatmış ise de davacının düzenlemiş olduğu faturaların ve sevk irsaliyelerinin TL cinsi hazırlandığı ve USD cinsi bakımından fatura tanzim tarihinde muhasebeleştirilen ve TL ‘ye çevrilen tutarların kur birimlerinin belirlenerek faturaya işlendiği ayrıca faturalarda “vade tarihi: sipariş tarihine (…)-fatura tarihinde peşin ödeme” “ödemelerin gecikmesi halinde aylık % 8 vade farkı uygulanır” ibaresinin bulunduğu, ancak taraflar arasında vade farkı yahut kur farkı şeklinde yapılacak ticarete göre oluşan alacağın tahsiline ilişkin ve bu hususta fatura içeriklerinin bu anlaşmaya uygun olarak düzenlendiğine ilişkin ispat yükünün davacıda olduğu, ancak davacının ispat yükünü yerine getiremediği, taraflar arasında kur farkı yahut vade farkına ilişkin ayrı bir anlaşma sunulmadığı gibi taraflar arasında zımnen böyle bir anlaşmanın diğer bir deyimle akdi ilişkinin kurulduğuna ilişkin bir uygulama gelişmediği, itiraz edilmeyen veya iade edilmeyen fatura içeriğinin kabul etmiş sayılan davalının kendisine tebliğ edilen ve ticari defterlerine kaydettiği bu fatura ve sevk irsaliyelerindeki faturanın mutat içeriğini kabul etmiş sayılacağı, faturanın mutat içeriğinden sayılmayan vade ve kur farkına ilişkin kayıtların davalıyı bağlayıcı nitelikte olmadığı, öte yandan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere ayrı bir kur farkı veya vade farkı faturası düzenlenerek davalıya da tebliğinin yapılmadığı, yalnız davacı tarafın tutmuş olduğu ticari kayıtlarda buna ilişkin vade farkı yahut kur farkı alacağının oluştuğu, tek taraflı olarak ticari defterler ile tacirini kendi lehine alacak borç kaydı yapması ve bunu ileri sürmesinin yerinde olmayacağı, diğer yandan davacının vade farkı ve kur farkı dışında bir alacak yönünden başlatmış olduğu bir icra takibi bulunmadığından davacının bilirkişi raporunda tespit edilen 2,13-TL alacak yönünden de davalıyı sorumlu tutarak itirazın kısmen iptaline ve takibin devamına karar verilmesinin yerinde olmayacağı, tümüyle vade farkı ve kur farkına ilişkin alacağın takip ve tahsiline ilişkin başlatılmış icra takibi yönünden davacının haklı ve yerinde bir icra takibi başlatmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan peşin olarak alınan 411,89-TL harçtan mahsubu ile artan 331,19-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, lehe vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davalı tarafça yapılan 48,00 TL davetiye giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların istekleri halinde ve karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine,
6-Davalı lehine AAÜT uyarınca takdir olunan 5.119,92-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,

Dair, tarafların yokluğunda verilen gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda tensiben karar verildi. …

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır