Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/366 E. 2022/127 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2018/366 Esas – 2022/127
T.C.
KAYSERİ
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/366 Esas
KARAR NO : 2022/127

HAKİM : ….
KATİP : …..

DAVACI :…..
VEKİLLERİ : Av. ….
Av. ….
Av……
DAVALI : …..
VEKİLLERİ : Av. …..
Av. ….
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/05/2018
KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/02/2022
Davacı tarafça davalı taraf aleyhine mahkememize açılan davanın yapılan açık duruşmaları sonunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında akdedilen 08.11.2016 tarihli sözleşme uyarınca 11 adet senedin davalıya verildiğini, senet bedellerinin ödendiğini, davalının 20.09.2017 vade tarihli ve 15.000,00 TL bedelli senet aslını iade etmediğini, sözleşmenin 2.maddesinde ….. firmasının … … …. şirketinden alacağı 11.500,00 Euro’nun müvekkiline verileceği veya makina bedelinden düşüleceğinin kararlaştırıldığını, davalının söz konusu şirketten 8.150,00 Euro ödeme almasına rağmen müvekkilinden senet bedellerinin tamamının tahsil edildiğini, bu nedenlerle 20.09.2017 vade tarihli ve 15.000,00 TL bedelli senetten dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, 8.150,00 Euro bedelin 15.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/a maddesindeki yasal faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu bononun ödendiğini ve davalıya teslim edildiğini, bu bonoyla ilgili müvekkilinin hiçbir alacak talebinin bulunmadığını, davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığını, müvekkilinin … şirketinden sözleşme uyarınca tahsilat yapmadığını, davacının iddia ettiği hesabın dava dışı ….nin hesabı olduğunu, bu nedenlerle menfi tespit ve alacak davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Sözleşme, banka dekontu, banka hesap dökümü, senetler, ihtarname, ticari defter, kayıt ve belgeler, tanık, bilirkişi incelemesi, keşif, yemin.
GEREKÇE: Dava, kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit, sözleşmeden kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Tarafların bildirdiği delil ve belgeler getirtilerek dosya içerisine alınmış, dosya kapsamında bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bankacı ve Nitelikli Hesap uzmanı bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyeti raporunda sonuç olarak; “Davacının ….. tarihli 15.000,00-TL tutarındaki senet bedelini davalıya ödendiği hususunun banka kayıtlarında güldüğü, ancak senedin iade edilip edilmediği hususunda herhangi bir tespit yapılamadığı, sözleşmede belirtilen şekilde “… …..firmasının … şirketinden 11.500,00 Avro tutarındaki alacağının satıcı ……tarafından tahsil edildiğinde sözleşmenin 1. maddesinde belirtilen bedelden düşülecektir.” Hükmünün davalı tarafından uygulanmadığı, bir mahsup veya iade işleminin yapılmadığı, buna göre takdiri mahkemeye ait olmak Üzere davacının davalıdan dava tarihi itibariyle 8.150,00 Avro asıl alacak * 25,13 Avro Faiz olmak üzere toplam 8.175,13 Avro alacağının bulunduğu, bu tutarın davacıya iadesinin gerektiği…” şeklinde rapor sunulmuştur.
Dosya kapsamında mali bilirkişiye tarafların ticari defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılmış, alınan bilirkişi raporunda sonuç olarak; “Davacı tarafından incelemeye ibraz edilen 2016-2017 yılına ait ticari defterlerin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin mevcut olduğu, sahibi lehine deli teşkil ettiği, davalı tarafından ibraz edilen 2016 yılıma ilişkin ticari defterlerin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin mevcut olduğu, sahibi lehine delil teşkil ettiği, davalının 31.12.2016 tarihi itibarıyla mükellefiyetini terk etmesi nedeniyle 2017 yılı defterlerinin olmadığı, Taraflar arasında 08.11.2016 tarihinde şahitler huzurunda imzalanan sözleşmeye istinaden davalı tarafından davacıya düzenlenen faturaların toplamının 130.996,96 TL. olduğu ve tarafların defterlerinde karşılıklı bir tamam muhasebe kaydının bulunduğu, söz konusu malların tesliminden kaynaklı taraflar arsında herhangi bir sorunun bulunmadığı, davacının 08.11.2016 tarihli sözleşmeden kaynaklı davalıya 11 adet 166.000,00 TL. tutarında senet verdiği ve bir tamam ödediği, davacının senetleri ödeme gününde muhasebeleştirdiği, 2016 — 2017 yılı davacı defterlerinde davalınım herhangi bir alacağının bulunmadığı, davacı tarafından davalıya verilen 08.11.2016 düzenleme ve 20.09.2017 vade tarihli 15.000 TL tutarlı senedin davacı tarafından ödendiği davalı tarafından da ödendiğinin kabul ve beyan edilmesi nedeniyle bu senetten kaynaklı davacının davalıya borcunun bulunmadığı, davalının 2016 yılında davacıya sözleşmeden kaynaklı 130.996,96 TL fatura düzenlediği, davacıdan almış olduğu 11 adet 166.000 TL. tutarındaki senetleri defterlerine işlememesine rağmen bedelini bir tamam davacıdan tahsil ettiğini beyan etmesi ve 31.12.2016 tarihinde mükellefiyetini sonlandırması ve 2018 yılı defterlerinin olmaması nedeniyle davacı tarafından verilen senetlerin toplamından davalı tarafından düzenlenen faturaların tenzili halinde davacının (166.000 TL. -130.996,96 TL. ) 35.003,04 TL. davalıdan alacaklı olduğu, taraflar arasında 08.11.2016 tarihinde imzalanan sözleşmenin 2 maddesinden kaynaklı dava dosyasında bankacı ve nitelikli hesap uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi raporu bulunduğu tespit edilmiştir…” şeklinde rapor sunulmuştur.
Alınan bilirkişi raporuna karşı tarafların beyan ve itirazların değerlendirilmesi bakımından bilirkişiden ek rapor sunulması istenmiş, alının ek bilirkişi raporunda sonuç olarak; “Tarafların iddialarının ve savunmalarının dayanak belgeler dahilinde incelenmesi neticesinde hazırlanan 17.02.2020 tarih ve ….sayılı asıl bilirkişi taporuna karşı davalı – itirazının değerlendirilmesi sonucu 17.02.2020 tarihli bilirkişi taporunun sonuç kısmı değişmemekle birlikte, taraflar arasında imzalan ve davanın dayanağını teşkil eden 08.11.2016 tarihli sözleşmenin 2. maddesinde belirtilen “….”’nın davalı …..’ın ferdi işletmesinin bir nevi unvanı olduğu, dava dışı … firması tarafından davalıya herhangi bir havale gönderilmediği, dava dışı firma tarafından gönderilen ve gönderildiği 03.04.2020 tarihli bilirkişi raporunda 2 parça halinde tespit edilen toplam 8.150 Euro havalenin dava dışı ….’ne gönderildiği ve bu tüzel kişiliğin dava dışı şirket ile ticari ilişkisinin bulunması nedeniyle iddia konusu bedelin davacı alacağı olarak değerlendirilemeyeceği, Taraflar arasındaki sözleşmenin imza tarihi 08.11.2016 olmakla birlikte sözleşme konusu emtiaların faturalarının sözleşme tarihinin öncesinde ve sonrasında düzenlendiği ve tarafların defterlerinde bir tamam kaydının mevcut olduğu söz konusu faturaların sözleşme ile uyumlu olduğu, davalı vekili tarafından 17.02.2020 tarihli bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazların değerlendirilmesi neticesinde, iddialarının dava dosyası içerisinde bulunan bilirkişi raporlarında incelendiği tespit edilmekle birlikte iş bu raporun inceleme kısmında yeniden ayrıntılı bir şekilde tetkik edilmesi neticesinde davalı itirazlarına konu dayanaklarının 17.02.2020 tarih ve .. sayılı kök bilirkişi raporunun sonuç kısmını değiştirebilecek nitelikte bulunmadığı tespit edilmiştir…” şeklinde ek rapor sunulmuştur.
Alınan bilirkişi raporlarına ve ek rapora yönelik beyan ve itirazların değerlendirilmesi bakımından bankacı, nitelikli hesap uzmanı ve muhasebeci bilirkişilerden oluşan heyetten ek rapor sunulması istenmiş, alınan bilirkişi heyeti ek raporunda sonuç olarak; “Davalı tarafından ibraz edilen 2015-2016 yılına ait ticari defterlerin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin mevcut olduğu ve sahibi lehine delil teşkil edebileceği, Dava dilekçesinde sözü edilen ve davacı tarafından davalıya taraflar arasında imzalanan sözleşmeye istinaden verilen 11 adet toplam 166.000,00 TL. Tutarındaki senetlerin davalı defterlerinde kaydının bulunmadığı, bu senetlerin verilip alındığı ve bedelinin ödendiği hususu tarafların kabulünde olduğu, söz konusu senetlerin karşılığında dava dosyasında bulunan bilirkişi raporlarında dayanakları ile birlikte tespit edildiği üzere davalının 130.996,96 TL. tutarında davacıya mal tesliminde bulunduğu, mal teslimine ilişkin davalı tarafından düzenlenen fahıraların bir tamam davacı defterlerinde kaydının bulunması nedeniyle mal tesliminin gerçekleştiği, davalı tarafından ibraz edilen defterlerde, davalının ….. firması ile ticari ilişkisinin bulunduğuna dair herhangi bir kaydın bulunmadığı, davalı defterlerinde davalının davacıdan herhangi bir alacağı bulunmamakla birlikte davacı tarafından davalıya verilen 11 adet sıralı toplam 166.000,00 TL. Tutarındaki senetlerin bir tamam ödendiği dikkate alındığında ve davalı tarafından davacıya teslim edilen ve faturası düzenlenen toplam 130.996,96 TL. tutarındaki malın bedelinin tenzili halinde (166.000,00 TL.-130.996,96 TL.) davacının 35.003,04 TL.davalıdan alacaklı olacağı, heyet halinde tarafimızdan düzenlenen iş bu rapor dava dosyası içerisinde bulunan 17.02.2020 tarihli ve 12.10.2020 tarihli bilirkişi raporlarının sonuç kısmında herhangi bir değişikliğe sebebiyet vermemekle birlikte, 03.04.2019 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında davalı şahis işletmesi olan “…” ile “….” *nin aynı firma olduğu hususunda bir değerlendirme yapılmakla birlikte sicil ve vergi kayıtlarının yeniden incelenmesi neticesinde iki firmanın birbirinden ayrı gerçek ve tüzel kişi olduğu tespit edilmesi nedeniyle 03.04.2619 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmının 2. maddesinin heyet halinde düzenlenen iş bu raporda tespit edilen hususlar dahilinde dayanaksız kaldığı tespit edilmiştir…” şeklinde ek rapor sunulmuştur.
Davacı dava dilekçesinde ayrıca ve açıkça yemin deliline dayanmış olup yemin teklifinde bulunup bulunmayacağı davacıya hatırlatılmış, davacı taraf sunmuş olduğu 27/102021 tarihli dilekçesiyle davalıya yemin teklifinde bulunmuş, davalı asil usulüne uygun davetiye ile duruşma çağrılarak 10/02/2022 tarihli celsede usulüne uygun olarak yemini yaptırılmıştır.
Davacının, menfi tespit davasında, dava açmakta hukuki yararı bulunması gerekmektedir. Kambiyo senedinden kaynaklı açılan menfi tespit davasında davacının korunmaya değer güncel bir hukuki menfaatinin bulunması zorunludur. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları değerlendirildiğinde dava konusu senedin bedelsiz olmadığı, gerçek bir sözleşmesel ilişkiye dayalı olarak davacı tarafından düzenlenip davalıya teslim edildiği, vadesi geldiğinde senedin (bono) ödendiği hususları taraflar arasında çekişmesizdir. Davacının söz konusu kambiyo senedinden kaynaklı ödeme nedeniyle senette mündemiç borcu söndürdüğü, diğer bir deyimle ödeme (itfa) nedeniyle borç ilişkisinin sona erdiği sabittir. Böyle bir durumda borçlu olmayan kimsenin senetten kaynaklı olarak ödeme yapmış olmasına rağmen haciz veya icra tehdidi altında olması yahut böyle bir baskı altında olması halinde menfi tespit davası açmakta güncel bir hukuki menfaati bulunduğu farz olunur. Ancak somut uyuşmazlık çerçevesinde davalı senet alacaklısının davacı senet borçlusuna yönelik herhangi bir ihtar çekmediği, protesto düzenletmediği, icra takibi başlatmadığı açık olup ödeme nedeniyle borç sona ermiş ise borcun ödendiğine ilişkin makbuz hükmünde olmak üzere senedin iadesinin istenmesi ve ödeme olgusunun makbuz niteliğindeki bu borç senedi ile davacı borçlunun ispat etmesi gerekmektedir. Davacı borçlunun makbuz alma külfetini yerine getirmeksizin ve senet aslını davalı alacaklıdan ödeme sırasında teslim almaksızın daha sonra mahkemeye başvurarak hukuken korunma talebinde bulunması yerinde olmayacaktır.
Sonuç olarak; davacı borçlunun dava konusu 15.000,00-TL bedelli bono yönünden ve bu bononun ödenmiş olması nedeniyle borçlu olmadığının tespiti isteminin hukuki yararın bulunmaması ve bu suretle “Hukuki Yarar” dava şartının bulunmaması nedeniyle 6100 Sayılı HMK m.114/1-h,115 hükmü çerçevesinde usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının, sözleşmeden kaynaklı alacak davası yönünden; toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, mahkememizce toplanmış usulüne uygun deliller olarak değerlendirilmiş buna göre, taraflar arasında akdedilen 08/11/2016 tarihli sözleşmenin 2.maddesine göre “…’nın … şirketinden alacağı olan 11.500,00 Avro bedel satıcı … tarafından tahsil edildiğinde işbu bedel yukarıda belirtilen (166.000,00-TL) bedelden düşülecektir.” şeklinde kaleme alınmıştır. Sözleşmedeki bu hükme göre taraflar arasında yeni bir alacak borç ilişkisinin kurulduğu ve bu alacağın taraflar arasında yine sözleşmenin 1.maddesine kurulan alacak borç ilişkisine eklendiği ve fakat yapılan bu eklemenin şarta bağlandığı, şarta bağlı borç ilişkisi kurulduğu ve şart gerçekleştiğinde davalı satıcının sözleşme gereği davacı alıcıya borçlanmayı taahhüt ettiği fakat bu taahhüdün şarta bağlandığı, şart gerçekleştiğinde davacı alıcının sözleşmenin 1.maddesinde davalı satıcıya yükümlendiği borç tutarından (166.000,00-TL) mahsup işleminin yapılmasını kararlaştırdıkları, diğer bir deyimle şart gerçekleştiğinde davalı satıcının doğan bu borcunu davacı alıcının borç tutarından mahsup işlemi yapılacağı anlaşılmaktadır. Alınan son bilirkişi heyet raporunda davalı satıcının gerçek kişi olarak ticari faaliyetlerini sürdürdüğü, sözleşmede kastedilen “…” isimli işletmenin davalı satıcıya ait gerçek kişi tacirin işlettiği ticari işletme olduğu, sözleşmenin akdedildiği 08/11/2016 tarihinde davalı satıcının tek kişi ortak olarak kurduğu (tür değiştirme sonucu gerçek kişi tacirin ticari işletmesini tüzel kişiliği bulunan ticaret şirketine dönüştürdüğü) limited şirketin faaliyetlerini sürdürdüğü, taraflar arasındaki sözleşme tarihi olan 08/11/2016 tarihinden çok önce 25/05/2015 tarih ve …. yevmiye nolu Kayseri 7. Noterliğinin düzenlediği ana sözleşme ile Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğünün …. sayısında …… mersis numarası ile kayıtlı davalının 6102 Sayılı TTK m.180 ila 193.maddelerine göre tür değiştirme suretiyle “….” ‘ni kurduğu, ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 04/06/2015 tarih ve …. sayılı nüshasında ilan edildiği, sonuç olarak dava dışı … şirketinden yapılan ödemelerin mahsup edilmesi davacı tarafça istenen şirketin taraflar arasındaki sözleşmenin 08/11/2016 tarihinde akdedildiği gözetildiğinde bu sözleşmeden yaklaşık 1 yıldan fazla bir süreden önce ayrı bir şirket tüzel kişiliğinin kurulduğu ve ticari faaliyetlerine başladığı ve sözleşme tarihinde bu faaliyetlerinin devam ettiği, öte yandan davalının da gerçek kişi tacir olarak ticari faaliyetlerini sürdürdüğü, dolayısıyla davalının ayrı tüzel kişilik nedeniyle yapılan ödemelerin mahsubunun yerinde olmadığına ve yapılan döviz cinsi ödemenin dava dışı ….’ne yapıldığı, bu hususa ilişkin olarak alınan son bilirkişi heyetinin raporunda belirttiği tespit ve değerlendirmelere itibar edilmesi gerektiği, bunun ötesinde davacının özdeşlik iddiasının ispat edilebilmesi bakımından davalının bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinin diğer bir deyimle davacı borçlunun zararına hareket ederek sözleşmeyi düzenlediği hususunun hukuken incelenebilmesi için bu işlemin sözleşmenin düzenlenmesinde hileli hareket ettiğinin ve davacı borçluyu aldattığını davacı borçlu tarafından tüm delil ve belgeleri ile birlikte ortaya konulması gerektiği, dava dışı limited şirketin sözleşmenin akdedildiği tarihten çok önce ticaret siciline tescil ve ilan edildiği, ticaret sicil kayıtlarının herkese açık olduğu ve ilanı edilen hususlar yönünden sicil kayıtlarının aleniyet kazandığı, davacının söz konusu sicil kayıtları gereği kurmuş olduğu tek kişi ortaklı ticaret şirketinin kendisinden gizlendiğini ileri süremeyeceği, 6098 Sayılı TBK m.36/1 hükmü uyarınca davacı borçlunun sözleşme hükmünün iptalini talep edebilmesi için yapılan aldatıcı davranışların herkes tarafından bilinen ve aleni ticaret sicil kayıtları karşısında dinlenebilir nitelikte olmadığı, davacının bu yöndeki iddialarına ticaret sicilinin herkese açık olması ve ticaret sicilinin aleniliği ilkesi karşısında itibar edilmesinin olanaklı gözükmediği anlaşılmakla davacının dava dışı limited şirkete yapılan ödemelerin sözleşme kapsamında “…” isimli işletmeye yapılan ödeme olarak kabul ve yorumu suretiyle bu şirketin incelenen ticari defter ve kayıtlarına giren toplam 8.150,00- Euro bedelli döviz cinsi ödemenin davacı borçlunun sözleşmenin 1.maddesi kapsamında taahhüt altına girdiği borç tutarından mahsup edilmesi ve bu borç tutarının tamamen ödenmiş olması çerçevesinde kendisine yapılan 8.150,00- Euro bedelin aynen ödenmesi yönündeki isteminin ve alacak talebinin yerine olmadığı kanaatine varılarak davacının bu yöndeki alacak davasının reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının borçlu olmadığının tespitine ilişkin talebinin usulen yerinde görülmemesi nedeniyle REDDİNE,
2-Davacının alacak talebinin REDDİNE,
3- Alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan peşin olarak alınan 973,42-TL harçtan mahsubu ile artan 892,72-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafça yapılan 350,00-TL bilirkişi giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan gider avanslarından kullanılmayan miktarların istekleri halinde ve karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine,
7-Davalı lehine dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilen menfi tespit istemi yönünden AAÜT uyarınca takdir olan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davalı lehine esastan reddedilen alacak istemi yönünden AAÜT uyarınca takdir olunan 6.260,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Mahkememize veya bulunulan yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek dilekçe ile İstinaf Yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.17/02/2022

Katip ….
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır