Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/440 E. 2023/860 K. 09.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: *** Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

BAŞKAN : ***
ÜYE : ***
ÜYE : ***
KATİP : ***

DAVACI : ***
VEKİLİ : Av. KAYSERİ
DAVALI : ***
VEKİLLERİ : Av.
Av.
Av.

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit (ticari ilişkiden kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin tesisat işleri yaptığını ve davalının almış olduğu inşaat alanlarında taşeron sözleşmesi ile asıl işveren konumundaki davalıya iş yaptığını, davalının Kayseri 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile kambiyo takibi başlattığını, davacının davalıya takip miktarı senet üzerindeki borcu olmadığını, bahse konu senedin davacıya iş güvencesi olarak verildiğini, taraflar arasında yapılan taşeronluk sözleşmesini dosyaya sunduklarını, davalının herhangi bir ihtar veya protesto çekmeden kötü niyetli olarak takip yaptığını, dosyaya sunulan 16/04/2018 ve 27/04/2018 tarihli mutabakatlar olduğunu ve tarafların bakiye tutar konusunda mutabık olduklarını, davacının davalıya senet miktarı olan 300.000,00-TL borcu olmadığını, takip konusu senedin 2014 keşide tarihli olduğunu, dosyaya sunulan cari hesap dökümlerinde bu senedin kayıtlı olmadığını, taraflar arasında bu senede dayalı işlem olmadığını belirterek icra takibinin durdurulmasına, davacının takip alacaklısına borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının takip konusu senedin teminat amacıyla verildiğini iddia ettiğini, bunun ispat yükünün davacıda olduğunu, taraflar arasında yapılan taşeronluk sözleşmesinin incelenmesinde takibe konu senedin teminat olarak verildiğine dair bir hüküm olmadığını, söz konusu senedin teminat amaçlı olmadığını, davalının borçlu olduğunu ve vadesinde ödenmediğini, tarafların ticari defter kayıtları incelendiğinde davacının iddialarının asılsızlığının anlaşılacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Kayseri 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası müzekkere yazılarak istenilmiş ve dosyamız arasına alınmıştır. İncelemesinde; alacaklı … Endüstrisi Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından borçlu … Danış. İnş. Tes. Müh. San. Ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine 24/09/2014 tanzim tarihli, 25/08/2015 vade tarihli, 300.000,00-TL bedelli bonoya dayalı olarak 300.000,00-TL asıl alacak, 90.641,09-Tl faiz, 900,00-TL komisyon, 100,20-TL ihtiyati haciz masrafı, 485,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 392.126,29-TL alacağın tahsili amacıyla 27/07/2018 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında davacı tanıkları usulünce dinlenmişlerdir.
Davacı tanığı ***; “Davacı şirketin sahibi *** gibi bende davalı … İnşaat şirketine iş yapıyordum. O gün ….’in yanındaydım. … İnşaat’tan ***, …’ten teminat senedi istemiş. Malatya Şantiyesi’nin işini yaptığından dolayı sürekli teminat senedi alıyordu veriyordu. …’ün amcasıyım o nedenle bu konudan bilgim var. … İnşaat’ın muhasebecisi olan …’e … senedi verdi. Ancak … İnşaat’a olan güvenden dolayı senedin arkasına teminat senedi olduğunu yazmadı. Bu senedin miktarı 300.000-TL idi. Senedi davalının yukarıda adını söylediğim muhasebecisine götürüp bıraktık ve oradan ayrıldık. Benim bildiğim bundan ibarettir. Senedin kesinlikle teminat senedi olduğunu adım gibi biliyorum.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı …; “Dava konusu senet gibi daha önce verilmiş başka senetler de vardı. Bu senetler yapılan iş karşılığı teminat amacıyla davacı tarafından davalı … İnşaat Şirketi’ne 5-6 sene öncesinde verilmişti. Ancak sonradan geri alınması unutulmuş. Diğer senetler alındığı halde bu senet geri alınmamış, unutulmuş. Taraflarca yaklaşık 5-6 sene önce Malatya’da ve Samsun’da Toki işleri yapıldı. Bu konuda aralarında anlaşmalar oldu. 5-6 sene önce davacı şirket yetkilisi benim yanımda davalı … A.Ş.’ne dava konusu 300.000,00-TL bedelli senet dışında başka senetler de düzenleyip imzalayıp verdi. Bu nedenle ben konudan haberdarım. Diğer senetler, 200.000-TL, 250.000-TL gibi miktarlarda idi. Tam miktarlarını şuan hatırlayamıyorum. Davacı şirket davalının aldığı Toki ihalelerinde taşeronluk yaptı. Bu senetleri de yapılan iş nedeniyle teminat olarak verdi. İşler bitirilip kabulü yapıldıktan sonra senetlerin iadesi gerekiyordu. Davacı diğer senetlerini almış ama dava konusu bu senet orada yani davalıda kalmış. Bu unutulmuş. Davalı da kötü niyet göstermiş. Benim bildiklerim bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Taraflara HMK’nun 222 ve TTK’nun 83. maddesi gereği uyuşmazlık konusu olan 2014 ve 2015 yıllarına ilişkin dönemlere ait tüm ticari kayıt ve defterlerin ibrazı, ibrazı mümkün değilse nedenleriyle birlikte bilirkişi incelemesine hazır edilecek açık adresin ve bu adreste ticari defter ve kayıtları bilirkişiye sunacak kişinin ad, soyad ve telefon numarasının bildirilmesi için kesin süre verilmiştir. Taraflarca kesin süre ihtarına ilişkin olarak ticari defterlerinin bilirkişi incelemesine hazır edileceği açık adresler bildirilmiştir.
Dosyanın mahkememizce tayin edilecek bir mali müşavir bilirkişi ve bir nitelikli hesaplamalar konusunda uzman bilirkişiden oluşturulacak bilirkişi kuruluna tevdii ile kendilerine taraf vekillerinin dosyaya sunduğu dilekçelerinde bildirdikleri adreslerde incelemeye hazır olduğu söylenen tarafların ihtilaf konusu dönemlere ait ticari defter kayıt ve belgeleri üzerinde yerinde inceleme yapmak, gerek gördükleri bu kayıtlardan raporlarına eklemek kaydıyla birer fotokopilerini almak üzere yetki de verilerek tarafların ticari defterlernin usulüne uyğun tutulup tutulmadığı, açılış ve kapanış tastiklerinin olup olmadığı, gerek tarafları ticari defter kayıtları, dosyaya sunulan diğer delil belge ve beyanlar iddia ve cevaplar, gerekse davaya konu olan Kayseri 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takip dosyası, takibe dayanak yapılan bononun metninde yazılı ihdas nedeniyle tarafların bu konudaki iddia ve beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte incelenip değerlendirilmek suretiyle, neticeten davacının davaya konu işbu icra takibi ve takibe dayanak bono nedeniyle dava tarihi itibariyle davalının davacıdan bir alacağının olup olmadığı, varsa dayanaklarının neler ve miktarının da ne kadar olduğu, icra takibinde istenmiş olan asıl alacak işlemiş faiz ve ferilerine ilişkin her bir alacak kaleminin türü ve miktarı ile de karşılaştırılmak ve değerlendirlmek suretiyle ayrıntılı, gerekçeli, mahkememizin, tarafların ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin denetimine elverişli ve açık olacak şekilde ve hesaplamaları gösterir biçimde rapor sunmalarının istenilmesine karar verilmiştir.
… ile …’den oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 09/09/2019 tarihli raporda özetle; “Davacı ve davalı taraf arasında yapılan 27/04/2018 tarihli mutabakata göre davalının davacıya 352.007,67-TL borçlu olduğu, bu hususun davalının ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu ve davacı tarafça da dava dilekçesinde belirtildiği, bu tarihten sonraki işlemlerin incelenmesinde, davalının davacıya mutabakat gereği 352.007,67-TL borçlu iken 334.551,27-TL alacaklı duruma geçtiği, bunun sebebinin raporda belirtilen tabloda gösterildiği şekilde toplam 686.558,94-TL tutarındaki fatura ve ödemeler olduğu, zira davalı tarafça davacıya olan (-) 352.007,67-TL borç tutarından (+) 686.558,94-TL düşüldüğü ve davalının davacıdan 334.551,27-TL alacaklı konuma geçtiği, dava konusu bononun da bu alacak için takibe konduğu, ancak söz konusu 686.558,94-TL tutarındaki kalemlerden sadece 3 adedinin davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve ispatlanabilir olduğu, diğer kalemlerin davacının yaptığı imalat işiyle ilgili davalının yaptığı kesintiler ve SGK ödemeleri olduğu, bunların inşaat mühendisi bilirkişi tarafından tespitinin mümkün olduğu, davalının takip konusu yaptığı bononun davalının ticari defterlerinde ihdas nedenine bağlı olarak veya başka şekilde kayıtlı olmadığını, davalının ticari defterlerinde davacıdan olan 334.551,27-TL alacak için bahse konu bononun takibe konulduğunun yazılı olduğu, davacının ticari defterlerinde davalıya 187.362,03-TL borç göründüğünü, fakat inşaat mühendisi bilirkişi tarafından belirtilen tespitler yapılmadan davalının alacağının hesaplanabilir olmasının mümkün olmadığı” bildirilmiştir.
Davacı vekilinin 17/09/2019 tarihli ve davalı vekilinin 30/09/2019 tarihli ve 07/10/2019 tarihli dilekçelerinin içerikleri, talepleri ve dosya kapsamı dikkate alınarak daha önce rapor veren bilirkişi heyetine bir de resen seçilecek inşaat mühendisi bir bilirkişinin dahil edilmesine, bilirkişilere tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde gerektiği taktirde yerinde inceleme yapma yetkisi ve düzenleyecekleri rapora esas alacakları ancak dosyada bulunmayan kayıt ve belgeler olursa bunların birer suretinin raporlarına eklemek için yetki verilmesine, tarafların iddia ve savunmaları, icra takip dosyası sunulan tüm beyan ve deliller, 09/09/2019 tarihli bilirkiş raporu ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı ve davacıya düzenlenen faturalar toplamı 686.558,94-TL’nın dayanağını oluşturan her bir fatura, SGK ödemesi, davacının yaptığı sair diğer işlemlerden kaynaklanan kesintiler gibi nedenlerin, bunların kaynaklarının, tarih ve miktarlarının ve bu kayıtların içeriğinin tespiti ile davacı alacağından mahsubunun yapılıp yapılamayacağı, mahsup mümkün ise tutarının kaç TL olduğu, takibe ve davaya konu senet, dava tarihi ve inceleme tarihi itibariyle varsa asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden davacının davalıya borcu olup olmadığı, varsa miktarlarının kaçar TL olduğu konularında hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor düzenlemeleri için bilirkişilere yetki ve görev verilmesine karar verilmiştir.
İnşaat Mühendisi bilirkişi … tarafından düzenlenen 13/11/2019 havale tarihli raporda; “davacı ile davalı taraf arasında iki adet taşeron sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmelerin, 1 nolu taşeron sözleşmesi; Malatya Beydağı 4. Bölge 491 Adet konut İnşaatı ile Alt Yapı ve çevre düzenlemesi inşaatı yapım işi, 2. Nolu taşeron Sözleşmesi, Malatya Beydağı 5. Bölge 909 adet konut inşaatı ile alt yapı ve çevre düzenlemesi inşaatı yapım işi olduğu, dosyaya sunulan taşeron hakediş formlarının Şanlıurfa İli, Merkez İlçesi, Maşuk Bölgesi 4. Bölge, 2. Etap, 836 adet konut 1’er adet cami ve çok amaçlı salon inşaatları ile altyapı ve çevre düzenlemesi işine ait olduğu, davacı ile davalı arasında 07/04/2018 tarihinde hesap mutabakatı sağlandığı, 27/04/2018 tarihinden sonra yapılan imalat ve ödemelerin incelenmesinin gerektiği, bu hususta davacı tarafından yapılan işe ait taşeron sözleşmesi sunulmadığı, davacının mahkemeye sunmuş olduğu fatura ve hakedişlerin incelenmesinde hakediş ve faturaların dosyada mevcut taşeron sözleşmesi konusu işler olmadığı, davacının yapmış olduğu umalatların belirlenmesi için yapılan işe ait tarafların imzalı taşeron sözleşmeleri, taşeron hakedişleri, taşerona ödemeleri ve işin teslim ve kabul tutanaklarının ibraz edilmesi ile tespit edilebileceği” bildirilmiştir.
23/09/2019 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı ile taraflara bilirkişi raporunda yazan davacı defterlerinde kayıtlı 686.558,94-TL toplam miktarlı ödemeye ilişkin tabloda yer alan fatura ve ödeme içerikleri, ödemenin kime, nereye, hangi tarihte yapıldığı, fatura konusu mal veya hizmet ile ilgili açıklama yapmaları ve bu açıklamalarının dayanakları olan ilgili tüm kayıt ve belge örneklerini sunmaları, sunmalarının mümkün olmadığı kayıt ve belge örneği bulunursa bunlarında nereden nasıl celbedileceği konusunda ayrıntılı açıklama yapmaları için iki haftalık süre verilmiştir.
Tarafların 23/09/2019 tarihli celsenin 2 nolu ara kararına karşı sundukları beyan ve beyan dilekçelerine ekli belgelerin dava dosyası ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılması suretiyle 14/10/2019 tarihli celsenin 1 nolu ara kararı doğrultusunda inşaatçı bilirkişinin de bilirkişi kurulu içinde olması koşulu ile bilirkişi kurulundan önceki ara kararları doğrultusunda rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
Prof. Dr. …, Doç. Dr. … ve İnşaat Mühendisi bilirkişi …’dan oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 22/06/2020 tarihli ek raporda; “Taraflar arasında 27/04/2018 tarihli mutabakat yapıldığı ve bu tarihte davacının davalıdan 352.007,67-TL alacaklı olduğu, mutabakat tarihinden sonra davalının davacıya bir kısım ödemeler yaptığı, ayrıca davacı adına SGK ödemelerinde bulunduğu, bunun yanında davacı tarafın yapmış olduğu eksik işler nedeniyle bunları başka firmalara yaptırdığı ve bunu davacıya faturalandırdığı, söz konusu bedellerin davacıya yansıtılmasının heyette bulunan inşaatk mühendisi bilirkişi tarafından uygun olduğunun tespit edildiği, davalının davacıya olan borcundan mahsup ettiği toplam tutarın 686.558,94-TL olduğu, bu tutarın mahsubu ile davalının davacıdan 334.551,27-TL alacaklı hale geçtiği” belirtilmiştir.
Yapı ve Kredi Bankası Kayseri Şube Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalı tarafından davacıya yapılan 29/06/2018 tarihli 2.735,72-TL miktarlı ve 29/06/2018 tarihli 464,78-TL tutarlı EFT işlemine ilişkin banka dekont örneği ile banka kayıt örneğinin gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize 05/11/2020 ve 23/11/2020 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Ziraat Bankası Kayseri Kurumsal Şubesi’ne yazı yazılarak davalı tarafından davacıya yapılan 30/05/2018 tarihli 95.500,00-TL tutarlı havale işlemine ilişkin banka dekont ve banka kayıt örnekleri istenilmiştir. Bu müzekkeremize 08/10/2020 ve 12/10/2020 tarihli yazı ile cevapları verilmiştir.
Akbank Kayseri Şube Müdürlüğü’ne yazı yazılarak davalı … A.Ş. tarafından davacı … Ltd. Şti.’ne yapılan 21/05/2018 tarihli 5.508,55-TL miktarlı, 31/05/2018 tarihli 2.312,11-TL miktarlı 02/05/2018 tarihli 4.500,00-TL miktarlı, 30/04/2018 tarihli 5.660,77-TL miktarlı ve 31/05/2018 tarihli 2.312,11-TL tutarlı EFT işlemine ilişkin banka dekont örneğinin ve banka kayıt örneklerinin gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize 18/12/2020 ve 04/11/2020 tarihli yazı ile cevapları verilmiştir.
Davalı şirketin icra takip tarihi olan 27/07/2018 tarihinden sonra davacıdan alacak kaydı olarak hesaplarına işlediği miktarların da yapılan hesaplamalara dahil edildiği, takip tarihinden sonra doğan alacakların doğumundan evvel talep edilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, bankalardan celbedilen havale ve EFT kayıtları, önceki rapora karşı tarafların özellikle davacı tarafın beyan ve itirazları dikkate alınarak icra takip talebinde talep edilen asıl alacak, işlemiş faiz ve diğer fer’i ler yönünden gerektiği takdirde tek tek hesaplamalar yapılarak itirazları karşılar ve davacı tarafın her bir itirazına cevap ve açıklama içerir şekilde hüküm vermeye ve denetime elverişli ek rapor aldırılması için dosyanın önceki bilirkişi kuruluna tevdiine karar verilmiştir.
Prof. Dr. …, Doç. Dr. … ve İnşaat Mühendisi bilirkişi …’dan oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 15/02/2021 tarihli ek raporda özetle; “… davalı tarafın takibe konu bonoya ilişkin olarak taraflar arasındaki ticari ilişki esas alınarak mahkemenin verdiği görev çerçevesinde yeniden değerlendirme sonucu 27/04/2018 tarihli mutabakata bağlı olarak davalının davacıdan 19.793,65-TL alacaklı olduğu ve dosyadaki hesap mutabakatı sonrası davalının 02/05/2018 tarihinde kısmi olarak alacaklı olduğu, bu alacak nedeniyle bonoya dayalı takip yaptığı ve bono ile faiz talep ettiğinden, takip tarihi ile alacak muaccel olduğunda, takipten sonra ancak faizin talep edilebileceği” bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, kambiyo senedine dayalı olarak girişilen icra takibine konu senedin teminat olarak verildiği ve senedin teminat fonksiyonunun kalmadığı iddiasına dayalı borçsuzluğun tespiti istemine ilişkindir.
Her ne kadar dava 300.000,00-TL üzerinden açılmış ise de dava açıldıktan sonra Mahkememizin 12/10/2018 tarihli ön inceleme tutanağının davacı vekiline tebliği sonucu icra takip tutarı üzerinden (392.126,29-TL) harcın tamamlanmış olması sebebi ile ve 6564 Sayılı Kanun’un 45/3. maddesi ile yapılan düzenleme ile dava değeri itibariyle iş bu davanın Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi heyeti tarafından yürütülmesi gerektiği anlaşılmakla dosyanın heyete tevdiine karar verilmekle yargılamaya mahkememiz heyeti tarafından devam edilmiştir.
Mahkememizde evvelce yapılan yargılama sonunda 12/07/2021 tarihli, … Karar sayılı gerekçeli karar ile “somut olayda davacının, dava konusu nakden düzenlenen senedin teminat senedi olduğunu, davalının ise bu senet nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunu, senedin teminat senedi olmadığını savunduğunu, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatıldığını, davacı tarafından davalıya yemin teklif edildiğini, davalının yöntemine uygun yeminli beyanında “Takibe dayanak senedin teminat senedi olmadığı, bu senet karşılığında davalının davacıdan alacağı olduğu” şeklindeki anlatımı karşısında davacının talilde bulunduğu, artık davacı tarafından imzalanan bononun teminat olarak düzenlendiği bedelsizlik iddiasının yazılı delille ispat edilmesi zorunlu olduğundan, dava konusu senet üzerinde teminat kaydının bulunmadığı, davacının senedin ödendiğine ya da bedelsiz kaldığına dair yazılı delil sunmadığı, yemin teklif hakkını kullanması üzerine davalı tarafça usulüne uygun yemin eda edildiğinin anlaşıldığını, dosya kapsamına göre, davacı tarafından imzalanan dava konusu bononun teminat için düzenlenerek davalıya verildiğini ve teminat fonksiyonun kalmadığını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı anlaşıldığını ve davacının ispatlanamayan menfi tespit davasının reddine karar vermek gerektiğini, İİK’nun 72/3-4. maddesi doğrultusunda davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekirken davacının tedbir talebinin reddedildiğini, bu nedenle yasal koşulları bulunmadığından davalının %20’den az olmamak üzere tazminat isteminin reddine” karar verilmiştir.
Mahkememizin 12/07/2021 tarihli, … Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nce icra edilen istinaf incelemesi sonunda 09/12/2021 tarihli, … Karar sayılı karar ilamı ile “dosya kapsamında toplanan deliller, somut olayın özelliklerine uygun bilirkişi raporu, ilk derece mahkemesinin olay nitelendirilmesi ve gerekçesi nazara alındığında, davanın niteliğine, dava ve davaya konu icra takibinin dayanağının/konusunun kambiyo senedi vasfında bono olmasına ve bundan dolayı borçlu olmadığını iddia ve talep etmesine göre yazılı ve kesin delillerle ispat yükü kendi üzerinde olan davacının, davaya konu bononun teminat senedi olduğunu ve işbu bonodan ve bonoya dayalı icra takibinden dolayı davalıya borçlu olmadığını geçerli ve yeterli kesin delillerle ispat edememesi, sunulan hesap mutabakatı belgesinin içeriğine göre, özellikle dava konusu kambiyo senedi vasfındaki bonoya ve bonoya dayalı başlatılmış dava konusu icra takibine ilişkin borçtan kaynaklanan taraflar arasındaki alacak-borç yönünden davacı lehine kesin bir ibra belgesi vasfında olmaması, davalı şirket yetkilisinin yeminli beyanlarının bir bütün olarak değerlendirilmesinde, davacı lehine iddialarını ve dolayısıyla dava konusu bono/icra takibinde istenen alacak yönünden davalıya karşı borçsuzluğunu kesin olarak ispata yönelik açık, net ve yeterli yeminli beyan mahiyetinde olmaması nedeniyle ispatlanamayan menfi tespite ilişkin işbu davanın reddine dair mahkemesince verilen nihai kararda yazılı ayrıntılı açıklamalara, yasal sebep ve gerekçelere binaen istinaf edilen kararda usul, yasa ve dosya kapsamı yönlerinden bir aykırılık bulunmadığı, bu nedenlerle davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine” karar verilmiştir.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2021 tarihli, … Karar sayılı karar ilamına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nce icra edilen temyiz incelemesi neticesinde 18/01/2023 tarihli, *** Karar sayılı ilam ile “Dosyanın incelenmesinde; yemin teklifi üzerine davalı şirket yetkilisi; ” … dava konusu 24/09/2014 keşide tarihli ve 25/08/2015 vade tarihli 300.000,00-TL bedelli senet teminat senedi değildir, aramızdaki ticari ilişki nedeni ile davacı *** Ltd. Şti.’nden dönem dönem teminat senedi alıp iade ettiğimiz oldu, eksik imalatların yetkilisi olduğum şirket tarafından yapılması, SGK primlerinin ödenmesi, işçi borçlarının ödenmesi gibi dava konusu edilen 300.000,00-TL bedelli senet alacağı dışında davacıdan daha başka alacaklarımız da vardır, ancak davacı şirketin ödeme gücü olmadığından bu alacaklarımızı tahsil etme imkanımız bulunmamaktadır, ben dosyadaki 27/04/2018 tarihli hesap mutabakatını şuan çok net hatırlamıyorum ama davacı şirketle zaman zaman hesap mutabakatı yapıyoruz ancak hesap mutabakatından sonra alacağımız doğmuştur ki bu nedenle davacıdan alacaklıyız.” şeklindeki beyanı ile senedin teminat senedi olmadığını ve bahsedilen mutabakat zaptını hatırlayamadığını belirtmiş ise de hesap mutabakatından sonra ticari ilişkiden kaynaklı alacakları doğmuş olduğunu ileri sürmesi karşısında senedin ihdas nedenini talil ederek tek taraflı değiştirmek suretiyle ispat külfetini üzerine almış durumdadır. İspat külfeti hususu dikkate alınarak aralarındaki ticari ilişki ve alacak/borç durumu değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” nedenleri ile mahkememizin anılan kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve mahkememizin 12/07/2021 tarihli, … Karar sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İade edilen dava dosyası mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmiştir.
Yeniden yapılan duruşmada davacı vekili Yargıtay bozmasına uyulmasını talep ettiğini beyan etmiş, davalı vekili ise yerel mahkeme kararının usule ve yasaya uygun olduğundan bahisle Yargıtay bozmasına karşı direnilmesini talep talep etmiştir.
Yargıtay bozması sonrasında yapılan yargılama neticesinde, mahkememizce verilen 12/07/2021 tarihli, … Karar sayılı kararı, usul ve yasaya uygun bulunmakla Yargıtay bozma ilamına direnilmesine karar verilmiş olup direnme gerekçeleri aşağıda sunulmuştur.
Dava, eser sözleşmesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, dava konusu senedin teminat senedi olduğunu, senetten doğan bir borcunun da olmadığını ileri sürmektedir.
Davaya konu teminat senedi olduğu iddia olunan senette “nakden” kaydı bulunmakta olup davalı tarafın savunmasını ticari ilişkiye dayandırdığı ve bu ilişki nedeniyle alacaklı olduğunu ileri sürdüğü görülmektedir.
Taraflar arasında uyuşmazlık, Kayseri 8. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı, dava ve takibe konu edilen senedin senedin teminat senedi olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir “gayeye” ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır.
Bonoda bulunması zorunlu olan şekil şartları 6102 sayılı TTK’nun 776. maddesinde sayılmıştır. Bu unsurların yanı sıra, yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlar da bulunmaktadır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. (Reha Poroy, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 11.Bası, s.237 vd.)
Seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Eş söyleyişle “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu, senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla, ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer.
Mal kaydı bulunan bonoda borçlu alacaklıdan mal almadığını iddia, alacaklıda borçluya mal vermediğini kabul ederse borçlunun iddiası sabit olmuştur. Lehdarın bedelin para olarak verildiği iddiası ise, ispatı kendisine düşen bir husustur (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. bası, Ankara, 1997, s 1007 v.d.).
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/12/2003 tarihli, ***Karar sayılı ve 05/02/2019 tarihli, *** Karar sayılı emsal ilamlarında da benimsenmiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesi gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı def’i olarak ileri sürülen hususların tanıkla ispatlanması mümkün değildir.
Somut olayda, davacı borçlu, emre yazılı 300.00,00-TL bedelli bonoda yer alan imzasını inkâr etmiş değildir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir.
Davalı tarafından davacı aleyhine bonoya dayanılarak takip yapılmış, davacı takibe konu edilen senedin teminat senedi olduğunu ve teminat özelliğinin kalmadığı olgusuna dayanmış ve borcu bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı ise iddianın yersiz olduğunu savunmuştur.
6100 sayılı HMK’nun 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın senetle ispatı gerekmektedir. Somut olayda davacı, dava konusu senedin teminat senedi olduğunu iddia ettiğine göre ispat külfeti davacıda olup bu yöndeki iddialarını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Davacı tarafından imzalanan bononun teminat olarak düzenlendiği bedelsizlik iddiasının yazılı delille ispat edilmesi zorunlu olduğundan, dava konusu senet üzerinde teminat kaydının bulunmadığı, davacının senedin ödendiğine ya da bedelsiz kaldığına dair yazılı delil sunmadığı görülmekle, davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılmıştır.
Davacı tarafça yemin teklif edilmesi üzerine davalı şirkete yemin davetiyesi tebliğ edilmiştir. Davalı şirket yetkilisi … …’a 12/07/2021 tarihli duruşmada usulünce yemini eda ettirilmiştir. Davalı şirket yetkilisi … … duruşmada “… dava konusu 24/09/2014 keşide tarihli ve 25/08/2015 vade tarihli 300.000,00-TL bedelli senet teminat senedi değildir. Aramızdaki ticari ilişki nedeni ile davacı …. Şti.’nden dönem dönem teminat senedi alıp iade ettiğimiz oldu. Eksik imalatların yetkilisi olduğum şirket tarafından yapılması, SGK primlerinin ödenmesi, işçi borçlarının ödenmesi gibi dava konusu edilen 300.000,00-TL bedelli senet alacağı dışında davacıdan daha başka alacaklarımız da vardır. Ancak davacı şirketin ödeme gücü olmadığından bu alacaklarımızı tahsil etme imkanımız bulunmamaktadır. Ben dosyadaki 27/04/2018 tarihli hesap mutabakatını şu an çok net hatırlamıyorum ama davacı şirketle zaman zaman hesap mutabakatı yapıyoruz. Ancak hesap mutabakatından sonra alacağımız doğmuştur ki bu nedenle davacıdan alacaklıyız.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Somut olayda davacı, dava konusu nakden düzenlenen senedin teminat senedi olduğunu, davalı ise bu senet nedeniyle davacıdan alacaklı olduğunu, senedin teminat senedi olmadığını savunmaktadır. Bu nedenle mahkememizce daha önce yapılan yargılama sırasında davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmıştır. Davacı tarafından davalıya yemin teklif edilmiştir. Davalı şirket yetkilisi ise yöntemine uygun yeminli beyanında “Takibe dayanak senedin teminat senedi olmadığı, bu senet karşılığında davalının davacıdan alacağı olduğu” şeklindeki anlatımı karşısında davacının talilde bulunduğu, artık davacı tarafından imzalanan bononun teminat olarak düzenlendiği ve bedelsizlik iddiasının yazılı delille ispat edilmesi zorunlu olduğundan, dava konusu senet üzerinde teminat kaydının bulunmadığı, davacının senedin ödendiğine ya da bedelsiz kaldığına dair yazılı delil sunmadığı, yemin teklif hakkını kullanması üzerine davalı tarafça usulüne uygun yemin eda edildiği görülmektedir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 18/01/2023 tarihli, *** Karar sayılı ilam ile davalının “… hesap mutabakatından sonra ticari ilişkiden kaynaklı alacaklarının doğmuş olduğu …” şeklindeki beyanda, senedin ihdas nedeninin bu kez davalı tarafından talil edildiği dolayısıyla davalının alacağını ispatlaması gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmişse de bozma kararına katılmak mümkün olmamıştır. Şöyle ki; öncelikle senedi davacı taraf talil etmiş, senedin teminat senedi olduğunu ispatlayamadığı gibi, davalıya yemin teklif etmiş, davalı şirket yetkilisi; dava konusu bononun teminat senedi olmadığını kesin olarak beyan ettikten sonra, aralarında başka alacakların olduğunu o alacaklarını da tahsil edemediğini, en son hesap mutabakatında da alacaklı olduklarını beyan etmiştir. Davalı tarafın yemin beyanında asla senedin talili söz konusu değildir. Tam tersine, dava konusu senetten sonraki alacaklarından ve bunların tahsil edilemediklerinden söz edilmektedir.
Bir an için yaptırılan yemini sırasında davalı şirket yetkilisinin; “… dava konusu 24/09/2014 keşide tarihli ve 25/08/2015 vade tarihli 300.000,00-TL bedelli senet teminat senedi değildir, aramızdaki ticari ilişki nedeni ile davacı …. Şti.’den dönem dönem teminat senedi alıp iade ettiğimiz oldu, eksik imalatların yetkilisi olduğum şirket tarafından yapılması, SGK primlerinin ödenmesi, işçi borçlarının ödenmesi gibi dava konusu edilen 300.000,00 TL bedelli senet alacağı dışında davacıdan daha başka alacaklarımız da vardır, ancak davacı şirketin ödeme gücü olmadığından bu alacaklarımızı tahsil etme imkanımız bulunmamaktadır, ben dosyadaki 27/04/2018 tarihli hesap mutabakatını şuan çok net hatırlamıyorum ama davacı şirketle zaman zaman hesap mutabakatı yapıyoruz ancak hesap mutabakatından sonra alacağımız doğmuştur ki bu nedenle davacıdan alacaklıyız.” şeklindeki beyanı ile senedin teminat senedi olmadığını ve bahsedilen mutabakat zaptını hatırlayamadığını belirttiği ve hesap mutabakatından sonra ticari ilişkiden kaynaklı alacakları doğmuş olduğunu ileri sürdüğü ve bu şekilde senedin ihdas nedenini talil ettiği kabul edilecek olursa; dava konusu senedin üzerinde “nakden” kaydı yazdığı halde davacının takibe konu edilen bu senedin teminat senedi olduğunu ve teminat özelliğinin kalmadığı olgusuna dayanmış ve borcu bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Bu durumda senedin ihdas nedeni her iki tarafça talil edilmiş bulunmaktadır. Başka bir anlatımla Yargıtay bozma ilamındaki kabule göre de somut olayda çift taraflı talil söz konusu olmaktadır. Bonoda yazılı bulunan bedel kaydının hem borçlu hem de alacaklı tarafından talil edilmesi hâlinde ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususu da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bonodaki bedel kaydının her iki tarafça talil edilmesi hâlinde ispat yükü borçlu üzerindedir. Diğer bir ifade ile bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nun 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nun 6. maddeleri uyarınca borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir. Yani, çift taraflı talilde ispat külfeti yer değiştirmez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05/02/2019 tarihli, *** Karar sayılı emsal ilamları). Bu durumda somut olay bakımından ispat külfetinin davacıda olduğu gözetilmeden ispat külfeti davalıya yüklenilmesinin yasaya ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına aykırı olacağı takdir ve sonucuna varılarak Yargıtay bozma ilamının bu yöndeki tespitlerine de katılmak mümkün olmamıştır.
Bu açıklamalar ve önceki hükümde yer alan gerekçeler ışığında mahkememizce verilen 12/07/2021 tarihli, … Karar sayılı kararında direnilmesine, tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından imzalanan dava konusu edilen bononun teminat için düzenlenerek davalıya verdiğini ve teminat fonksiyonun kalmadığını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı nedeniyle davacının ispatlanamayan menfi tespit davasının reddine karar vermek vermek gerekmiştir.
İİK’nun 72/3-4. maddesinde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği tazminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararının kalkacağı, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararını gösterilen teminattan alacağı, alacaklının uğradığı zararın aynı davada takdir olunarak karara bağlanacağı, bu zararın herhalde yüzde %40’tan aşağı tayin edilemeyeceği hüküm altına alınmış, 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle 05/07/2012 tarihinden itibaren %40 oranı %20 olarak değiştirilmiştir.
Bu yasal düzenleme doğrultusunda davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. Somut olayda, mahkememizce 10/08/2018 tarihli tensip tutanağının 13 numaralı ara kararı ile davacının takibin durdurulması hususundaki ihtiyati tedbir talepleri reddedilmiştir. Bu nedenle ihtiyati tedbir dolayısıyla davalının alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararı bulunmadığından İİK’nun 72/4. maddesinin yasal koşulları bulunmadığından davalının %20’den az olmamak üzere tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 18/01/2023 tarihli, *** Karar sayılı bozma ilamına DİRENİLMESİNE,
2-Davanın REDDİNE,
3-Koşulları bulunmadığından davalının %20’den az olmamak üzere tazminat isteminin reddine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu karar harcının peşin alınan 5.123,25-TL ve 1.573,30-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 6.696,55-TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 6.426,70-TL’nın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
5-Kararın mahiyeti gereği davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-6100 sayılı HMK’nun 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
8-Kararın mahiyeti gereği davacı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince davanın reddi nedeniyle hesap ve taktir olunan 60.818,94-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dava dosyasının tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra temyiz incelemesine gönderilmesine veya mahkememiz arşivine kaldırılmasına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/10/2023

Başkan ***
E-imzalıdır
Üye ***
E-imzalıdır
Üye ***
E-imzalıdır
Katip ***
E-imzalıdır