Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/40 E. 2023/691 K. 10.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – …
2- … – …
3- … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
Av. … –

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit (kambiyo senetlerinden kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi yapıldığını, takibe dayanak yapılan *** tanzim tarihli, *** vade tarihli ve 3.550.000,00-TL bedelli senetten kaynaklı davacı müvekkillerinin herhangi borcunun bulunmadığını, müvekkilerinin davalı ile ilgili hiçbir ticari ilişkisinin bulunmadığını, müvekkillerinin davalı hakkında Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduklarını, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma numarası ile soruşturma başlatıldığını, davalının müvekkillerine elden borç para verdiğini beyan ettiğini, bu tutarda bir borcun verilmesinin hayatın olağan akışına ters olduğunu, müvekkillerinden sadece …’nın davalının da sahip olduğu *** Ve Ticaret Anonim Şirketi ile ticari ilişkilerinin bulunduğunu ve bu ticari ilişkiden kaynaklı ödemelerin yine müvekkillerden …’ya ait çekler ile yapıldığını, şahsi bir ilişkilerinin bulunmadığını, müvekkillerden …’ya ait çeklerin konu edildiği takip dosyalarının Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** Esas olduğunu, ayrıca Kayseri 4. İcra Müdürlüğü’nün … (Kayseri Genel İcra Dairesi’nin ***) Esas sayılı dosyasında bulunan kambiyo senedindeki tarihlerin ve miktarın müvekkillerin el ürünü olmadığının bilirkişi aracılığı ile incelenmesini talep ettiklerini, bonoda bulunan miktar ve tarihlerin sonradan doldurulduğunu ve bunun da inceleme sonucu çıkacağı ve sonucunda davanın seyrinde etkili olacağı kanısında olduklarını, bu sebeplerden dolayı bu davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu
belirterek davanın kabulü ile dava konusu icra takip dosyasından dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, yargılama giderlerinin, vekalet ücretinin ve kötü niyet tazminatının davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, takipte kesinleşen miktar üzerinden harcın tamamlanmasının aksi halde ise dosyanın işlemden kaldırılması gerektiğini, davacılar ile müvekkiline ait şirket arasında uzun yıllardır devam eden ticari ilişkinin söz konusu olduğunu, müvekkilinin geçmiş yılların hatırına binaen ileride ödemek üzere davacılara 3.550.000,00-TL parayı emanet olarak vermeyi kabul ettiğini, senet düzenlendiğini, davacıların söz konusu borcun ödemesini müvekkiline nakit veya yem ham maddesi olarak yapacaklarını, daha sonra ise sadece borca ilişkin müvekkile 840.000,00- TL nakit para ödendiğini ancak kalan bakiyeyi ödemediklerini, bunun üzerine müvekkili tarafından davaya konu icra takibinin başlatıldığını, senedin sebepten mücerret olduğunu, bedelsiz olduğunun ispat yükünün davacı borçlulara ait olduğunu, hayatın olağan akışına aykırılık iddia eden tarafın iddiasını ispat ile mükellef olduğunu, imzaya itiraz etmeyen davacıların başka bir çıkış yolu bulamayınca kötü niyetli olarak miktar ve tarihlerin kendilerine ait olmadığını beyan ettiklerini belirterek davanın reddine, davacılar aleyhine %20’den az olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Davacı tarafça Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** (Kayseri Kapatılan 4. İcra Müdürlüğü’nün …) Esas sayılı takip dosyasına, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** Esas sayılı icra takip dosyalarına delil olarak dayanılmıştır.
Davalı tarafça; Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** (Kayseri Kapatılan 4. İcra Müdürlüğü’nün …) Esas sayılı takip dosyasına, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyasına, Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dava dosyasına, Kayseri 3. İcra Ceza Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyasına, Yargıtay içtihatlarına, ticari defterlere, tanık, keşif, yemin ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Kayseri 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dava dosyasının Uyap kayıt örnekleri istenilmiştir.
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyasının Uyap kayıt örnekleri istenilmiştir.
Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasının Uyap kayıt örnekleri istenilmiştir.
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** (Kayseri Kapatılan 4. İcra Müdürlüğü’nün …) Esas, *** Esas sayılı icra dosyalarının Uyap kayıt örnekleri istenilmiştir.
Kayseri 3. İcra Ceza Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosya Uyap kayıt örnekleri istenilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE: Dava; bonodan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Dava ilk olarak Kayseri 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılmış, bu mahkemenin *** Karar sayılı gerekçeli kararı ile “… Dava; kambiyo senedine dayalı alacak taleplidir. 6102 sayılı TTK’nun 4/1-a maddesine göre tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda ön görülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Somut olayda dava konusu edilen bono 6102 sayılı TTK’nun 776 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olduğundan davanın mutlak ticari davalardan olduğunun kabulü gerekir. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, davanın her safhasında resen gözetilir. TTK’nun 5. maddesinde ticari davalara bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesinde olduğu belirtildiğinden, mutlak ticari dava niteliğindeki bu davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu” gerekçesiyle dava konusu borç ilişkisinin kambiyo senedinden kaynaklanmış olması nedeniyle mahkemenin görevsiz olduğu anlaşıldığındın davanın görevsizlik sebebiyle usulden reddine, mahkemenin görevsizliğine, bu kararının kesinleştiği tarihten itibaren ya da kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflardan birisinin mahkemeye başvurması halinde dosyanın görevli mahkeme olan Kayseri Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, kararın kesinleştiği tarihten itibaren ya da kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflardan birisinin dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için başvurmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin bilinmesine, harç ve yargılama giderleri konusunda görevli mahkemesince karar verilmesine karar verilmiştir. Anılan *** tarihli hükmü istinaf edilmesi üzerine, “Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı karar ilamı ile Kayseri 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin istinafa konu edilen 25/05/2022 tarihli, *** Karar sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu nedeniyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine kesin olarak karar verildiği, hükmün *** tarihinde kesinleştiği, bunun üzerine dava dosyasının *** tarihinde mahkememize tevzi edildiği ve mahkememizin *** Esas sırasına kaydının yapıldığı görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-a maddesine göre davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir.
6545 sayılı Yasa’nın 45/3. maddesi uyarınca davanın açıldığı tarihe göre dava değeri itibarı ile mahkememiz heyeti yazılı yargılama usulüne göre yargılama tarafından yapılarak dava sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizce *** tarihli ara kararı ile davacılar vekili tarafından dava değerinin 100.000,00-TL olarak bildirildiği ve peşin harç olan 1.707,75-TL nispi harç yatırıldığı ancak dava dilekçesinde Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** (Kayseri Kapatılan 4. İcra Müdürlüğü’nün …) Esas sayılı dava konusu icra takip dosyasından dolayı davacıların borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava ettiği, anılan icra takip dosyasının Uyap kayıtlarının incelenmesinde takip çıkışı toplam alacağın 3.087.321,10-TL olduğu görülmekle eldeki davanın değerinin 3.087.321,10-TL’dan az olamayacağı anlaşılmakla mahkememizce hesaplanan ve yatırılması gereken 52.723,72-TL nispi peşin dava harcından peşin olarak yatırılan 1.707,75-TL harcın mahsubu ile bakiye 51.015,97-TL nispi peşin dava harcını mahkememiz veznesi yatırmak üzere davacılar vekiline Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. maddeleri uyarınca kesin süre verilmiş, öngörülen kesin süre içerisinde eksik nispi dava harcını yatırılmadığı taktirde dosyanın Harçlar Kanunu’nun 30.-32. ve HMK’nun 150. maddesi uyarınca geçici olarak işlemden kaldırılmasına, HMK’nun 150. maddesinde belirtilen 3 aylık süre içerisinde harcın ikmal edilerek davanın yenilenmemesi durumunda davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hususu davacılar vekiline usulünce ihtar edilmiştir. Davacılar vekili tarafından 26/05/2023 tarihli sayman mutemedi alındı makbuzu ile 51.015,97-TL eksik harç yatırılmıştır.
Dava ve takibe konu bononun üzerindeki davacılara atfen atılı imzaların davacılara ait olduğu taraflar arasında çekişmeli değildir.
Uyuşmazlık konusu, dava konusu bono ve icra takibi nedeni ile davacıların davalıya borçlu olup olmadığı, davaya konu bono üzerindeki tarihlerin ve miktarın davacıların el ürünü olmadığının, bunların sonradan doldurulduğunun kabulü halinde bu durumun bonoyu geçersiz kılıp kılmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır (6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 779/1).
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, senedin teminat senedi olduğunu ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun *** Karar sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Dava konusu bonoda davacı … keşideci, davacı … ve davacı … kefil, davalı … ise lehtar olup, ihdas nedeni olarak “nakden” kaydı bulunmaktadır. Davalı, savcılık soruşturması sırasında verdiği ifadesinde davacılardan … ve …’nın kendisini arayıp inşaat işine gireceklerini, ticari anlamda sıkıntı yaşadıklarını söylediklerini, bunun üzerine geçmiş yılların hatırına 3.550.000,00-TL emanet parayı tüm davacıların gelerek kendisinden aldıklarını, karşılığında davacılardan 30/06/2017 vade tarihli ve 3.550.000,00-TL bedelli senet aldığını, davacıların ödemeyi nakit ve yem ham maddesi vererek yapacak olduklarını bu borca ilişkin davacıların 840.0000,00-TL nakit ödeme yaptıklarını, bakiyesini ödemediklerini savunmaktadırlar. Davacılar ise davalının sahibi olduğu Kayseri Yem firması ile davacı … arasında ticari ilişki bulunduğunu, davacıdan 3.550.000,00-TL emanet para almadıklarını, davacı …’nın davalının sahibi olduğu Kayseri Yem firması arasındaki ticaret yaptığından dolayı çeklere istinaden 840.0000,00-TL ve daha fazla para ödedikleri iddia etmişlerdir. Kayseri Kriminal Polis Labaratuvarı Müdürlüğü uzmanlık raporunda 30/12/2016 tanzim tarihli, 30/06/2017 vade tarihli ve 3.550.000,00-TL bedelli senet üzerindeki yazı, rakam ve imzaların … ve …’nın mukayese belgelerin sadece huzurda alınmış olması, günlük samimi yazı ve imzalarının bulunmaması nedeniyle ve …’nın mukayese yazı ve imzalarının gönderilmemesi nedeniyle inceleme yapılamadığı bildirilmektedir. Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyası üzerinden yapılan soruşturma sonunda “Müştekilerin soyut ve dayanaksız iddiaları ve tüm dosya kapsamı incelendiğinde, şüphelinin atılı suçu işlediğine dair dosya kapsamında somut ve yeterli her hangi bir delil bulunmadığı gerekçesi ile şüpheli hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” karar verilmiştir.
Gelinen aşamada, ispat yükü kavramına değinmek gerekir.
İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Karşı tarafın, iddianın gerçek olmadığı konusunda delil sunması ispat yükünü üzerine aldığı sonucunu doğurmaz (HMK m.191).
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir. Nitekim kanun koyucu HMK’nun 200. maddesinde belli miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerinin senetle ispatını zorunlu kılmış olup bu miktar dâhilinde kalan bir alacağın takdiri bir delille ispatı mümkün olmayacaktır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesinde “Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz” hükmü düzenlenmiştir. Senede karşı ileri sürülen hukukî işlemlerin senetle ispatı zorunludur. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukukî işlemler, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.
Yukarıda da ifade edildiği üzere bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup, davacıların senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerekmektedir. Bu gibi durumlarda davacı taraf önce senedin düzenlenmesini gerektiren bir sebebin bulunduğunu, sonra da bu sebebin gerçekleşmediğini ya da ortadan kalktığını ispatla yükümlü olacaktır. 12/04/1933 tarihli ve 30/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda “Borç ikrarını mutazammın beyyine aleyhine delil ikamesi caiz olup, ancak ikrarda borcun sebebi musarrah ise; müddealeyh bu sebebin tahakkuk etmediğini ispat edebilir. Eğer borcun sebebi tayin olunmamış ise, müddealeyh evvela ikraren bir sebebi muayyeni bulunduğunu, saniyen bu sebebin tahakkuk etmediğini isbat hakkını haizdir. Şu hale göre senede müstenit iddiaya karşı yukarıda yazılı def’i dermeyan edip bu def’ini alelusül isbat edemeyen müddealeyhin hasmına bir yemin teklifine hakkı olduğu takarrur etmiştir.” denilmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 778. maddesi yollamasıyla 680. maddesinde “Tedavüle çıkarılırken tamamen doldurulmamış bulunan bir poliçe, aradaki anlaşmalara aykırı bir şekilde doldurulursa, bu anlaşmalara uyulmadığı iddiası, hamile karşı ileri sürülemez; meğerki, hamil poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş veya iktisap sırasında kendisine ağır bir kusur isnadı mümkün bulunmuş olsun.” hükmü bulunmaktadır. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, bu hüküm uyarınca açığa senet düzenlenmesi mümkündür. Senedin boş olan kısımlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerekir (Yargıtay 19. H.D. ***Karar sayılı emsal kararı ). Davacılar senetteki tarihlerin ve miktarın davacıların el ürünü olmadığını ve sonradan doldurulduğunu iddia etmişler ve fakat senedin boş olan kısımlarının sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını yazılı delille kanıtlayamamışlardır.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde davacılar, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir.
Somut olayda, davacılar, *** vade tarihli ve 3.550.000,00-TL bedelli senet üzerindeki adlarına atfen atılı bulunan imzalarını inkâr etmiş değildir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir. İmzası inkar edilmeyen bono niteliğini taşıyan belgeye karşı, davacılar iddialarını ancak yazılı delil ile kanıtlayabilir. Dosya kapsamında davacıların iddiasını kanıtlayacak yazılı delil bulunmamaktadır. Davacıların iddialarının doğruluğunu gösterir davalının imzasını da içeren yazılı delil sunulamamıştır. Davacılar yemin deliline de dayanmamışlardır.
Dosya kapsamına göre, davacılar tarafından imzalanan dava konusu bono nedeniyle davalıya borçlarının olmadığını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı anlaşılmış ve davacıların ispatlanamayan menfi tespit davasının reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
İİK’nun 72/3-4. maddesinde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği tazminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararının kalkacağı, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararını gösterilen teminattan alacağı, alacaklının uğradığı zararın aynı davada takdir olunarak karara bağlanacağı, bu zararın herhalde yüzde %40’tan aşağı tayin edilemeyeceği hüküm altına alınmış, 6352 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle 05/07/2012 tarihinden itibaren %40 oranı %20 olarak değiştirilmiştir.
Bu yasal düzenleme doğrultusunda davalı alacaklı lehine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklı aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. Somut olayda, görevsizlik kararı veren Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce ve mahkememizce ihtiyati tedbir kararı verilmemiştir. Bu nedenle ihtiyati tedbir dolayısıyla davalıların alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararı bulunmadığından İİK’nun 72/4. maddesinin yasal koşulları bulunmadığından, yine cevap dilekçesinde inkar tazminatı olarak talep edilen tazminatın da eldeki davada yasal koşulları bulunmadığından davalının %20’den az olmamak üzere tazminat isteminin reddine karar verilmelidir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın REDDİNE,
2-Koşulları bulunmadığından davalının %20’den az olmamak üzere tazminat isteminin reddine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 269,85-TL maktu karar harcının peşin alınan 1.707,75-TL harç ve 51.015,97-TL tamamlama harcından mahsubu ile fazla yatan 52.453,97-TL’nın karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
3-Kararın mahiyeti gereği davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacıların üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 sayılı HMK’nun 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
6-Kararın mahiyeti gereği davacılar lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince davanın reddi nedeniyle hesap ve taktir olunan 243.619,63-TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
8-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra istinaf incelemesine gönderilmesine veya mahkememiz arşivine kaldırılmasına,
Dair, davacılar vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.10/07/2023

Başkan …
E-imzalıdır
Üye …
E-imzalıdır
Üye …
E-imzalıdır
Katip …
E-imzalıdır