Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/234 E. 2023/775 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: *** Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***
HAKİM : ***
KATİP : ***
DAVACI : ***
VEKİLİ : Av.
DAVALI : ***
VEKİLİ : Av.
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ :***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Müvekkili ile davalı arasında yapılan ticari alışverişler neticesinde müvekkili firmanın davalı taraftan birtakım hammadde ve ürün almış olup bunun karşılığı olarak da müvekkili firma tarafından davalının lehtar olduğu 3 adet çekin davalıya teslim edildiğini, çeklerin günü geldiğinde eksiksiz olarak davalı tarafa ödendiğini, müvekkili firmanın davalıyla aralarında kurulan alım satım ilişkisinde kendi üzeride düşen bedel ödeme yükümlülüğünü eksiksiz olarak yerine getirmesine rağmen davalının hammadde teslim borcunu ifadan kaçındığını, bunun üzerine davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip yapıldığını, davalının kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durmasına karar verildiğini, itirazın haksız olduğunu, davadan önce arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak olumlu bir sonuç alınamadığını ileri sürerek; davanın kabulü ile davalının Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; Davacı vekilinin beyan dilekçesinde ileri sürdüğü itirazların gerekçesiz, iyi niyet kuralları ve hukuka aykırı olduğunu, gerçeği yansıtmadığını, hiçbir ticari ve şahsı bağlantısı bulunmayan davacının kendi iradesi ile şahsı adına bilgisi dahilinde olmadan 3 adet çek düzenlediğini ve kendisini Kayseri’de ticaret hayatında olması kendisine ticari ve şahsi borçları bulunması sebebiyle tanıdığı … isimli şahsa teslim ettiğini, davada hukuki yarar olmadığını, çeklerin tarafına teslim edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, çeklerin borçlu olduğu alacaklılarına verildiğini, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine, harca esas değerin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Davacı dava dilekçesi ile davalıya toplam 150.000,00-TL’lik çek verdiğini, çeklere karşılık olarak davacının ham madde ve ürün aldıklarını ancak davalının çek bedellerini tahsil etmesine rağmen malı teslim etmediğinden bahisle ödenen çek bedellerinin iadesine ilişkin yapılan takibe itirazın iptalini dilemiştir. Davalı ise davanın reddini dilemiştir.
Dava, davacı vekili tarafından … tarihinde açılmış, açılan dava mahkememizin … esas sırasına kaydedilmiş, yapılan yargılama neticesinde … karar sayılı ilam ile; davacının davasının kısmen kabulü ile; davalının Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına konu vaki itirazın kısmen iptali ile, 150.000,00 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına, işlemiş faize ilişkin istemin reddine, haksız itiraz sebebiyle 150.000,00 TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiş, verilen karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiş, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin *** karar sayılı ilamı ile “Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; HMK’nın 353/1-a.4-6 md. gereğince, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin istinafa konu edilen *** K sayılı kararın kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre esastan bir karar verilmek üzere davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesine” dair karar verilmiş, dosya mahkememize gönderilmiş ve yukarıda yazılı olan esas sırasına kaydedilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememiz kaldırma öncesi ”Davacının davasına konu çeklerin incelenmesinde, keşidecisi davacı olan *** numaralı 50.000,00-TL bedelli ***numaralı 50.000,00-TL bedelli çek ve *** numaralı 50.000,00-TL bedelli çek olduğu görülmüştür. Çeklerin lehtarının davalı olduğu ve çeklerde davalının cirosunun bulunduğu görülmüştür. Mahkememizce çeklerdeki ciroların davalının kendisine ait olup olmadığı noktasında davalı vekiline süre verilmiştir. Kendileri beyan dilekçesinde ve duruşmadaki beyanında çeklerin iyi niyetli olarak cirolandığını belirtmiştir. Tarafların ticari defterlerinin incelenmesinde davacının çeklerden dolayı 150.000,00-TL davalıdan alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinde davacı ile ilgili herhangi bir kayıt bulunmadığı, çeklerin yer almadığı görülmüştür. Banka kayıtlarına göre dava konusu çeklerin 3. kişiler tarafından ibraz edilerek tahsil edildiği görülmüştür.
Kayseri Genel İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında davacı tarafça 150.000,00-TL asıl alacak, 73,97-TL işlemiş faiz olmak üzre 150.073,97-TL üzerinden takip yapıldığı, takibe karşı itiraz edildiği ve iş bu davanın ise süresinde açıldığı görülmüştür. Davalı cevap dilekçesinde “…Kayseri’de ticari hayatın olması ve bana ticari borçları bulunması sebebi ile tanıdığım … isimli şahsa teslim edilmiştir…” ve “…İşbu davaya konusu çekler … tarafından şahsıma teslim edilmiş olup borcuma karşılık senin adına Formet’den bu çekleri aldım şeklinde bir beyan ile tarafıma verilmiştir…” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davalı savunmalarında çekleri ciroladığını ancak ticari hayat gereği bu çekleri iyi niyetli olarak ciroladığını, çekleri kendisinin almadığını beyan etmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir.
Çek, 6102 sayılı TTK’nun üçüncü kitabı ile 5941 sayılı Çek Kanunu ve bu Kanun uyarınca çıkarılan tebliğlerle düzenlenen bir kıymetli evraktır. 6102 sayılı TTK’nun 670. ve devamı düzenlemelerine göre çek de poliçe ve bono gibi bir kambiyo senedidir. 6102 sayılı TTK’nun üçüncü kitabında 780-823. maddeleri arasında düzenlenen çeke 818. maddenin yaptığı atıflar çerçevesinde poliçeye ilişkin hükümlerin uygulanması kabul edilmiştir (Bozer, Ali /Göle, Celal: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara, 2018, s.221).
Çek, 6102 sayılı TTK’nda tanımlanmamıştır. Çeke ait hükümler göz önüne tutularak çek şöyle tarif edilebilir: Çek, Kanunun öngördüğü belirli şekil şartlarına bağlı, soyut ve kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi konusunda sadece bankalar üzerine düzenlenebilen, kıymetli evraktan sayılan özel bir havaledir (Tuna, Ergun/ Göç Gürbüz, Diğdem: Ticaret Hukuku Prensipleri Kıymetli Evrak, Ankara 2018, s.268).
Bu havalenin yazılı şekilde yapılması, belli şekil şartlarını içermesi ve kayıtsız şartsız bir ödeme yetkisi biçiminde olması gerekir. Çek düzenleyen, muhataba belirli bir bedeli lehtara ödeme, lehtara da tahsil yetkisi veren bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracıdır. Ancak poliçe ve bonodaki gibi kredi işlevine haiz değildir. Ticarî hayatta yaygın olarak ileri tarihli çek düzenlenerek çekin kredi veya teminat aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu kullanım şeklinin dahi çekin ödeme aracı olma özelliğini ortadan kaldıramayacağı unutulmamalıdır. Çek muhatap banka tarafından görüldüğünde meşru hamil olan kişiye nakden ödenir.
Çeklerin devrinin nasıl yapılacağı 6102 sayılı TTK’nun 788. maddesinde poliçeden ayrı ve özel olarak düzenlenmiştir. Bu maddeye göre açıkça “emre yazılı” kaydıyla veya bu kayıt olmadan belirli bir kişi lehine ödenmesi şart kılınan bir çek, ciro ve zilyetliğin geçirilmesiyle devredilebilir. Keza 6102 sayılı TTK’nın 818. maddesinin göndermesi ile aynı Kanun’un 684. maddesine göre, ciro ve zilyetliğin geçirilmesi ile çekten doğan bütün haklar devrolunur.
Ciro ise 6102 sayılı TTK’nun 683. maddesine göre cironun, çek arka yüzüne veya çeke bağlı olan ve “alonj” denilen bir kâğıt üzerine yazılması ve ciranta tarafından imzalanması ile mümkündür. Bu nedenle cirantanın imzasını taşımayan ciro geçerli ciro sayılmaz. Böyle bir ciro çek üzerinde bulunan hakkın devrini sağlamaz.
Ciro ile ciro eden ciro edilene ilgili senetteki alacağı tahsil etme; senet borçlusuna da ciro edilene ciro edilen senetten doğan borcunu ödeme yetkisi vermektedir. Yani ciro, çifte yetki veren bir hukuki işlemdir. TTK m. 684/1 uyarınca ciranta, ciro ve senet zilyetliğinin devri ile poliçeden doğan hakları devreder. Dikkat edilirse burada ciranta senetten dolayı sahip olduğu hakları değil; senetten doğan hakları devreder. Davalının çekleri ciro ederek bir hakkı bulunduğu ve bu hakkı üçüncü kişilere devrettiği ve çeklerin cirosu sebebiyle kendisinin çek miktarı ile borcundan kurtulduğu kabulü gerekir.
6102 sayılı TTK’nun 788. maddesi koşullarında çeki tedavüle çıkararak ciro etmesi halinde, cirantanın sorumluluğu doğar. Ciro ile ciro eden davalı ciro edilene ilgili senetteki alacağı tahsil etme; senet borçlusuna da ciro edilene ciro edilen senetten doğan borcunu ödeme yetkisi vermiştir. Yani davalı çekleri cirolayarak yukarıda belirlenen açıklamalar uyarınca çekleri aldığı ve çeklerden doğan alacağın kendi borcuna mahsuben 3. kişilere devrettiğinin anlamındadır. Davalıya yemin deliline dayandığından yemin teklifi hatırlatılmış, davacı şirket yetkilisi ise çeklerin ham madde karşılığında davacıya verildiğine ilişkin yemin ettiğinden davacının dava konusu çeklerin ham madde alımına ilişkin sözleşme kapsamında aldığı ve malı teslim etmediği anlaşılmakla çek bedellerini iade etmesi gerektiğinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nun 07.06.2006 tarih ***Karar sayılı kararı).
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; alacak likid olduğundan icra inkar tazminatı hükmedilmiştir.” gerekçesiyle hüküm tesis etmiştir.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin *** karar sayılı ilamı ile “….. Çek bir ödeme vasıtası olduğundan davaya konu çeklerin avans olarak verildiğini iddia eden bu iddiasını ispatla yükümlü olup davalının dava konusu çekleri dava dışı üçüncü bir (… isimli) şahıstan aldığını ve ticari olarak borçlu olduğu alacaklılarına cirolayarak devrettiğini savunması ispat yükünü değiştirmeyecektir. Bu nedenle, davacı şirketin davaya ve takibe konu çeklerin bedelsiz kaldığını (avans olarak verdiğini ve çek karşılığı malların teslim alınmadığını ) yazılı delille kanıtlaması gerekir. Davacının iddiasını yazılı delillerle kanıtlamaması durumunda ise dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı görüldüğünden yemin teklif hakkının hatırlatılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken ispat yükünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…….” gerekçesiyle karar kaldırılmıştır.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kaldırma ilamı doğrultusunda davacı vekili yemin metini sunmuş davalı şirket yetkilisi …’ya davetiye gönderilmiş *** tarihinde yemin etmek üzere mahkememize duruşma salonunda hazır bulunmuş ve “Dava konusu olan çeklerle ilgili benim davacı ile herhangi bir ticaretim yoktur. Çekleri herhangi bir mal karşılığı avans olarak almadım. Ciro bana aittir. … adlı kişinin bana borcu vardı. Davacıdan, … adlı kişi çekleri alıp bana getirmiş. Bana olan borcunu ödemek için çekleri bana getirdi. Ben çekleri kendi tedarikçime kendi borcum için çekleri gönderdim. Bir sıkıntı olduğu için çekler benim adıma düzenlenmiş. …’ın firması Mimba ile davacı şirket arasında bir sıkıntıları varmış. Ayrıca …’ın firması batmış. Hatta kendisi firma ile davacı şirketin sorunları olduğunu, kendisi ile herhangi bir sorunu olmadığını ifade etti. Ben de …’dan olan alacağımı tahsil ettiğim için memnun oldum. Hatta bununla ilgili davalık olmayalım diye kendisinden yazılı belge de almıştım. Çekler benim adıma gelince şaşırmıştım. Davacı firma ile bu olaylar öncesinde herhangi bir bağlantım yoktu. Benim kendileri ile herhangi bir görüşmem olmamıştır. ” yemini eda etmiştir.
Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kaldırma kararı doğrultusunda ilk derece mahkemesini bağlayıcı kararı doğrultusunda borçlu olduğu alacaklılarına cirolayarak devrettiğini savunması ispat yükünü değiştirmeyeceğinden usule uygun yemin ve tüm deliller uyarınca davacı davasını ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
-Kötüniyet tazminatına ilişkin değerlendirmede;
İcra İflas Kanunun 67/2.maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötü niyet tazminatı olup, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilemez. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/6546 E., 2019/7768 K. Sayılı ilamı)
Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir.
Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.
Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun *** sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı(borçlu)’nun üzerindedir.
Açıklanan gerekçeler ışığında, dava yönünden davacının kötü niyeti davalı tarafından ispatlanamaması sebebi ile davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davacının davasının reddine,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 269,85 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 1.811,26 TL harçtan mahsubu ile artan 1.541,41 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
5-Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderinin kararın mahiyeti gereği davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 119,00 TL posta gönderim ücreti, 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve 133,00 TL tehiri icra harcı olmak üzere toplam 472,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-AAÜT’ye göre hesap edilen 23,500,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
8-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
9-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,

Dair, davacı vekili ve davalı … ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/09/2023
Katip ***
¸e-imzalı

Hakim ***
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*