Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/206 E. 2023/797 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: *** Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***
HAKİM : ***
KATİP : ***
DAVACI : ***
DAVALI : ***
VEKİLİ : Av.
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle;Davalının Kayseri İlinde avukatlık mesleğini icra etmekte olduğunu, Kayseri İlinde muhtelif billboardlarda, sosyal medyada ve haber kanallarında QİNVEST PORTFÖY adı altında ”Alıyorum, Alıyorumm, Aldımmm!” başlığı altında reklamın yapıldığını, reklamda ”Ayrıntılı Bilgi ve İhale Şartnamesi İçin … Hukuk Bürosu”, büro ve adres telefonlarının bulunduğu iş bu reklam yoluyla kimi tabelalarda ”Ayrıntılı Bilgi ve İhale Şartnamesi” için ibaresi bulunmaksızın ”… hukuk Bürosu” yazılı olduğu şekilde dairelerin kendisi tarafından satışa/ihaleye çıkarıldığı gibi bir intiba oluşturmak suretiyle haksız kazanç elde ettiğinin görüldüğünü belirterekt/ileri sürerek davalı avukat tarafından yapılan ”haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi”ni yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Arabuluculuk dava şartının yerine getirilmeksizin davanın açıldığını, usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, ihale süreçleri iki ay öncesinde bitmiş olduğundan davacının tedbir, tespit ve önleme talep ettiği konuların çok öncesinde ortadan kalkmış olduğundan hukuki yarar olmadığını, satılmış olan taşınmazların müvekkiline ait olmadığını, SPK’ya bağlı Katar Varlık Fonu’na ait taşınmazlar olduğunu, Baro yönetimi tarafından müvekkili hakkında soruşturma başlatıldığını 2023/14 soruşturma sayılı dosyaya müvekkilinin savunmalarını sunduğunu, eldeki davada davacının nihai olarak elde etmek istediği bir talep olmadığını, ilanda belirtilen telefon numaralarının ofisin hali hazırda kullandığı telefon numaraları olmadığını yalnızca ihale için ve daha sonra kullanılmadığını, müvekkilin yapmış olduğunu iddia edilen olayların haksız rekabet hükümleri kapsamında kalmadığını savunarak davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Davacı Kayseri Barosu Başkanlığı davalının avukatlık mesleğini icra eden mensupları olduğunu, reklam yasağına aykırı davrandığını belirterek haksız rekabetin tespiti ile önlenmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğunu, ilanlar kaldırıldığı için hukuki yararının bulunmadığını, haksız rekabet olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Davanın niteliği gereği zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığından davalının bu yöndeki itirazının 22.06.2023 tarihli ön inceleme duruşmasının (1) nolu ara kararı ile reddedilmiştir.

Davacının sunduğu kayıtlarda davalının avukatlık mesleğini icra ettiği ve ” Alıyorum, alıyorum, aldım ! Talas’ta 499.000 TL ….. ile başlayan ve davalının adı, adres ve irtibat bilgileri” bulunan ilanları verdiği görülmüştür.
TTK’nun 54. Maddesine göre haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.TTK’nun 65 maddesi uyarınca Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse;
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini,
b) Haksız rekabetin men’ini,
c) Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını,
d) Kusur varsa zarar ve zıyanın tazminini,
e) Türk Borçlar Kanununun 58 inci maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini, isteyebilir.
TTK’nun 54/3 maddesi uyarınca ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik menfaatlerini korumaya yetkili bulunan diğer meslekî ve ekonomik birlikler ile tüzüklerine göre tüketicilerin ekonomik menfaatlerini koruyan sivil toplum kuruluşlarıyla kamusal nitelikteki kurumlar da birinci fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davaları açabilirler. denilmektedir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Baroların Kuruluş ve Nitelikleri” başlıklı 76.maddesinde, Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 95/4. fıkrasında, meslekî ödevler hususunda baro mensuplarına yol göstermek ve onlara bilgi vermek ve meslekî görevlerin yapılıp yapılmadığını denetlemek, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlâllerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal ve idarî girişimde bulunmak baronun görevleri arasında sayılmıştır. Anılan hüküm uyarınca davacı Kayseri Barosu Başkanlığı’nın aktif husumet ehliyeti olduğu anlaşılmıştır.
Görev hususunun değerlendirilmesinde ise HMK’nın 1. maddesine göre; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.”, HMK’nın 114/1-c bendine göre; “mahkemenin görevli olması” dava şartlarındandır. 6102 sayılı T.T.K’nın 4.maddesinde hangi davaların ticari davalar kapsamında sayılacağı, anılan yasanın 5/3 maddesinde ise ticari davalara bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğu belirtilmitir. 6102 sayılı T.T.K’nın 4.maddesi göre TTK’da düzenlenen hususlar mutlak ticari dava olduğundan mahkememizin görevli olduğu görülmüştür.
Avukat her şeyden önce kamu hizmeti gören bir kişidir. (Avukatlık Kanunu m. 1). Sadece hukukçuların yapabileceği avukatlık mesleği de, savcılık ve hâkimlik mesleği gibi kamu hizmeti niteliğinde özel bir meslektir. Bu nedenle avukatın da gerekli donanımlara sahip olacak şekilde, çok özel olarak yetiştirilen bir kişi olması gereği açıktır. Anayasanın 2. maddesinde ifade edilen ‘Hukuk Devleti’ ilkesi, Cumhuriyetin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez niteliklerindendir. Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramları nitelikli ve yetişkin hukukçuların ve avukatların özverili uygulama ve eylemleriyle yaşama geçebilir’’ denmekte ve avukatlığın kamu görevi olduğu ve hukuk devletini gerçekleştirmedeki önemi vurgulanmaktadır. (Anayasa Mahkemesinin’nin 2007/16 E., 2009/147 K., 15.10.2009 günlü kararı)

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 2000 yılında Avukatlık Mesleğinin Özgürce Yürütülmesine İlişkin Tavsiye Kararını kabul etmiştir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında 21 Numaralı Tavsiye Kararı’nda “özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri ışığında, avukatlık mesleğinin icrasındaki özgürlüğe, ayrımcılık yapılmadan ve otoriterler veya kamudan gelebilecek yersiz müdahaleler olmadan saygı gösterilmesini, korunmasını ve teşvik edilmesi için gereken tüm tedbirler alınmalıdır.” ibaresi yer almakla avukatlık mesleğinin önemini açıkça ifade etmiştir.
”……Bu çerçevede, Mahkeme, avukatların ifade özgürlüğünün hukuk mesleğinin bağımsızlığıyla ilgili olduğunu ve bunun da adaletin düzgün şekilde tecellisi için elzem olduğunu tekrarlar. Buna ek olarak, profesyonel avukat birlikleri insan haklarının korunmasında çok önemli bir rol oynar ve bu nedenle bağımsız kalabilmeyi başarmalıdır, nitekim meslektaşlara ve hukuk mesleğinin özerkliğine saygı vazgeçilmezdir. Baro birlikleri bir otokontrol işlevi görür ve bunu etkin şekilde yerine getirmeleri için hukuk mesleğini icra edecek kişiler hakkında tam bilgi edinmek isteyebilirler. (…) Mahkeme, Hükümet’in dikkatini, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin avukatların ifade özgürlüğüne ilişkin olan ve avukatların ifade özgürlüğünden faydalanması gerektiğini, mesleğe erişim kararlarını ise bağımsız ve tarafsız hukuki mercilerin vermesi gerektiğini belirten R (2000) 21 numaralı Tavsiye kararına çekmeyi gerekli görmektedir….” (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Hajibeyli ve Aliyev v. Azerbaycan, B. No: 6477/08 ve 10414/08, 19.4.2018. Kararı)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi avukatların mesleki konularına özel bir önem verdiği, bu özgürlüğü oldukça geniş yorumladığı görülmektedir. Hukukun üstünlüğüne saygı esasına dayalı olarak kurulmuş bulunan bir toplumda avukat özel bir role sahip olduğu aşıkardır. Ancak gerek Avrupa’da gerekse ülkemizde avukatların özel bir role sahip olması karşısında bir meslek etiğinin ve mesleğin onur ve şerefine uygun yürütülmesi amacıyla bir sınırlandırmaya tabi tutulması muhahhaktır. Bu konda Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikleri Konseyi(CCBE)’nin CCBE’nin 24 Kasım 2006 tarihinde Brüksel’de yapılan genel kurul toplantısında kabul edilmiş bulunan Avrupada Avukatlık Mesleğine İlişkin Temel İlkeler Tüzüğü (Charter of Core Principles of The European Legal Profession)’dür. Söz konusu Tüzük, meslek kuralları(ahlak kuralları) olarak kabul edilmemektedir. Ancak bu kuralların, sadece CCBE’nin; asil, yedek ve gözlemci üyeleri bakımından değil, Avrupa genelindeki bütün avukatlara uygulanması amaçlanmıştır. Tüzük, avukatlık mesleği bakımından ulusal ve uluslar arası uygulamalar bakımından ortak kabul görmüş ve uygulanan on temel ilkeyi içermektedir. Tüzük, bağımsızlığını kazanmak için uğraş veren baroların bağımsızlıklarını kazanmalarına yardım etmenin yanı sıra avukatlar arasında, avukatlık mesleğinin toplum içindeki önemi konusundaki farkındalığı artırmayı amaçlamakta ve bu bağlamada hem avukatları, hem karar organlarını hem de genel olarak kamuyu ilgilendirmektedir.
Diğer taraftan, Avrupa’da Avukatların Tabi Olduğu Meslek Kuralları (Code of Conduct for European Lawyers)’nın tarihi 28 Ekim 1988’e dayanmaktadır. Tüzük, üç defa değişikliğe uğramış olup, en son Portekiz, Porto’da 19 Mayıs 2006 tarihinde gerçekleşen genel kurul toplantısında yürürlükteki halini almıştır. Bu Tüzük, tüm üye ülkeler için geçerlidir. Şöyle ki; bu ülkelerin barolarına üye avukatlar için (bu barolar CCBE nezdinde; ister tam, ister yedek ister gözlemci üye olsunlar) bağlayıcı olup, avukatlar; söz konusu Tüzük kurallarına; Avrupa Birliği, Avrupa Ekonomik Bölgesi ve İsviçre Konfederasyonu, yedek ve gözlemci üye devletler sınırları içinde gerçekleştirdikleri sınır ötesi faaliyetlerinde, uymak zorunda bulunmaktadırlar.
Öte yandan Avrupa’da Avukatlık Mesleğine İlişkin Temel İlkeler Tüzüğü ve Avrupa’da Avukatların Tabi Olduğu Meslek Kuralları’na (Kaynak: https://d.barobirlik.org.tr/) göre Bir avukata, müvekkiller, üçüncü şahıslar, mahkemeler ve devlet tarafından güven duyulabilmesi için, o avukata bu değeri hak gösterilmelidir. Bu güvenin hak edilebilmesi için; avukat, saygın bir meslek örgütüne üye olmalı, kendisini ve mesleğin saygınlığını ile toplum tarafından mesleğe duyulan güveni sarsıcı davranışlarda bulunmamalıdır. Ancak, avukatın mükemmel bir birey olması beklenememekle beraber, avukatlık mesleğini yaparken veya başka iş ilişkilerinde ve hatta özel hayatında, mesleğin onur ve şerefini zedeleyecek, yüz kızartıcı davranışlarda bulunmaması anlaşılmaktadır. Yüz kızartıcı fiiller, avukatın meslekten atılmasına kadar gidebilecek müeyyidelerle cezalandırılmasına sebep olabilir., şeklinde ifade edildiği görülmüştür.
Yargı faaliyetine katıldığı ve bu faaliyetin ortağı olduğu için diğer meslek gruplarından farklı olarak bazı sınırlamalara katlanmak zorundadır. Avukatların sınırsız olarak bir reklam yapma imkanına sahip olduğunu düşünmek bu mesleğin kendine özgü niteliği ile bağdaşmayacaktır. Avukatlara sınırsız bir reklam özgürlüğü tanınacak olursa, bu hal mesleğin ticarileşmesine yol açabilecek ve bundan da kamu menfaati zarar görecektir. Reklam yasağının temelindeki düşünce, avukatların hak sahiplerinin bu mesleğe duyabilecekleri güveni sağlayan vakar ve dürüstlük içinde hareket etmeleri düşüncesidir. (Türk Hukukunda Avukatın Reklam Yapma Yasağı, The Ban on Advertising of Advocate in Turkish Law, Murat Yavaş, dergipark.org.tr)
İç hukuk mevzuatımız açısından bakacak olursak, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Reklam yasağı” başlıklı 55. maddesinde, Avukatların iş elde etmek için, reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelalarında ve basılı kağıtlarında avukat unvanı ile akademik unvanlarından başka sıfat kullanmaları yasaktır. denilmekle reklam yasağı düzenlenmiştir.
Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliği’nin ”Amaç, Kapsam ve Dayanak” başlıklı 1. maddesinde bu yönetmeliğin amacı; bu yönetmelik kapsamında olanların, iş elde etmek için reklam sayılabilecek her türlü girişim ve eylemde bulunmalarının önlenmesidir. Avukatların mesleklerini özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmelerini, avukatlık sıfatının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır şekilde hareket etmelerini, yargılama faaliyetindeki yerlerini ve işlevlerini olumsuzlaştıracak ve yargının görünümünü bozacak davranışlardan kaçınılmasını sağlamaktır. Denildiği ve ayrıntılı olarak düzenlemelerde bulunulduğu görülmüştür.
Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliği’nin 8/b maddesine göre avukatlar, yaşamları, kazançları, mesleki faaliyeti hakkında “reklam niteliğinde” yayınlarda bulunamaz, halen ya da eskiden takip ettiği, devam eden veya sonuçlanmış bir dava hakkında; dava ile özdeşleşip tarafların sözcüsü gibi hareket edemez, davanın hukuki boyutları içinde kalmak kaydıyla ve zorunlu haller dışında yazılı, işitsel ve görsel iletişim araçlarına ve internete görüntü, bilgi, demeç veremez, açıklama yapamazlar.
Somut olayda yukarıda açıklanan kıstaslar çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalının ” Alıyorum, alıyorum, aldım ! Talas’ta 499.000 TL ….. ile başlayan ve davalının adı, adres ve irtibat bilgileri” bulunan ilanları Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ne ait bilbordlarda (ilan panolarında) yayınladığı ve taşınmaz alım satım faaliyetlerine aracılık ettiği (emlak komisyonculuğu) yaptığı imgesi (imajı) yarattığı ve davalının reklam ve rekabet yasağına aykırı davrandığı görülmüştür. Mahkememiz haksız rekabet niteliğinde olan ilanların haksız rekabet niteliğinde olduğu tespitlerinde bulunmuş ve haksız rekabetin önlenmesi gerektiğine karar vermiştir. Ancak dosya üzerinden sunulan kayıtlarda yargılama sırasında davaya esas ilanların kaldırıldığı görülmüş ve haksız rekabetin önlenmesine ilişkin istem konusuz kaldığı tespitine yer vermiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir. Anılan hükümler uyarınca yargılama gideri davalı üzerinde bırakılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
Davacının davasının kısmen kabulü ile;
1-Davalının “Alıyorum, Alıyorum, Aldım! Talas’ta 499.000,00 TL ile başlayan ve davalının adı adres ve irtibat bilgileri” yer alan ilanların haksız rekabet niteliğinde olduğunun tespitine,
2-Haksız rekabetin önlenmesine ilişkin istem konusuz kaldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacının haksız rekabetin tespitine ilişkin davası yönünden 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
4-Davacının haksız rekabetin önlenmesine ilişkin davası yönünden 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 269,85 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
5-Davacı tarafından peşin yatırılan 179,90 TL peşin harç ve 179,90 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 359,80 TL harcın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan posta ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 315,75 TL yargılama davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda mahkememizce herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
8-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
9-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,

Dair, davacı Kayseri Barosu Temsilcisi ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/09/2023

Katip ***
¸e-imzalı

Hakim ***
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*