Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/919 E. 2023/125 K. 06.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: … Esas – …
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :…
KARAR NO : …

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Alacak (Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan alacak (satış sözleşmesinden kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında … tarihinde imzalanan sözleşmenin 2. maddesinde nitelikleri belirtilen işin KDV dahil toplam 66.080,00-Euro bedelle yapılarak müvekkile tesliminin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 3. maddesinde ödemenin 14.900,00-Euro’nun sözleşmenin imzalanması ile birlikte … tarihinde, 25.590,00-Euro’nun pergola ürünlerinin sahaya indirilmesini müteakiben, 25.590,00-Euro’nun da cam ürünlerinin sahaya indirilmesi ile ödeneceği kararlaştırıldığını ve sözleşmenin imzalanması ile birlikte davalıya 14.900,00-Euro ödeme yapıldığını, ancak daha sonra taraflar arasındaki yazışmalar ile de sabit olduğu üzere sözleşmenin davalı şirketçe feshedildiğini, fesih üzerine davalı şirketin müvekkili şirketin sözleşmenin imzalanması ile birlikte davalıya ödediği ve sözleşmenin feshi ile sebepsiz kalan 14.900,00-Euro’yu müvekkili şirkete iade etmesi gerekirken, … tarih, … numaralı ve 6.077,00-Euro bedelli, “sözleşmenin tarafınızca feshinden kaynaklı sözleşmeye ilişkin keşif ve projelendirme bedeli, hizmet satışları ve hizmet bedeli” adı altında fatura düzenleyerek fatura bedelinin ödenen peşinattan mahsup etmek suretiyle bakiye 8.823,00-Euro’yu müvekkili şirket hesabına gönderdiğini, belirtilen nedenlerle davalının haksız ve sebepsiz olarak düzenlemiş olduğu faturaya kendilerince süresi içerisinde Kayseri … Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile itiraz edilerek fatura iade edildiğini ve iade edilen faturaya konu 6.077,00-Euro’nun 3095 Sayılı Kanun’un 4/A maddesinde belirtilen faizi ile birlikte ödenmesi aksi halde yasal yollara başvurulacağı hususunun ihtar edildiğini, davalı şirketin ihtara rağmen de haksız olarak faturalandırdığı 6.077,00-Euro’yu iade etmediğini, bunun üzerine, uyuşmazlığın ticari bir uyuşmazlık olması nedeniyle zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmuş ise de, arabuluculuk çözüm yolundan da olumlu sonuç alınamadığını, anlaşamama ile sonuçlandığını belirterek toplanacak deliller ile davanın haklılığının sabit olacağından bahisle müvekkili şirket alacağından haksız olarak mahsup edilen 6.077,00-Euro’nun ihtar tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/A maddesine göre işletilecek faizi ile birlikte fili ödeme (tahsil) günündeki TL karşılığının müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini, masraflarla ücreti vekaletin de karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin adresinin “…Mahallesi, … (… ) Sokak, No:… /… , …/İstanbul” adresi olduğunu, müvekkili şirket aleyhinde açılacak davanın 6100 Sayılı HMK’nun 6. maddesi gereğince Bakırköy Ticaret Mahkemeleri’nde açılması gerektiğini, bu bakımdan açılan davada mahkemenin yetkili olmadığını, diğer taraftan taraflar arasındaki münakit …tarihli satış sözleşmesinin 7. maddesinde ihtilafların hallinde İstanbul Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu kararlaştırılmış olduğundan müvekkil şirket aleyhinde açılacak davanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri’nde açılması gerektiğini, 6100 Sayılı HMK’nun yetki sözleşmesi başlıklı 17/1 maddesinin; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” şeklinde olduğunu, bu nedenle mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini ve yetkisizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafın dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hukuki mesnetten yoksun ve asılsız olup davanın reddinin gerektiğini, sözleşmenin müvekkili tarafından haklı sebeple feshedildiğinin ortada olduğunu, bu sebeple müvekkilinin “sözleşmenin tarafınızca feshinden kaynaklı sözleşmeye ilişkin keşif ve projelendirme bedeli hizmet satışları ve hizmet bedeli” açıklaması ile … tarihli ve … … nolu 6.077,00-Euro bedelli faturayı düzenleyerek davacı tarafa ilettiğini ve 8.823,00-Euro bedeli de davacının hesabına gönderdiğini, müvekkilinin dürüstlük ve iyiniyet kuralları çerçevesinde hareket ettiğinin tartışmasız olduğunu belirterek davacı tarafından açılan davanın öncelikle usul-yetki yönünden reddine, devamla esastan reddine, dava konusu tutarın %20’sinden aşağı olmamak üzere müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinin de davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Davacı tarafça, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye, davalı şirkete yapılan ödemeye ilişkin tüm kayıtlara, taraflar arasındaki yazışmalara, … tarihli ve 6.077,00-Euro bedelli faturaya, Kayseri … Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesine, Büyükçekmece … Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesine, arabuluculuk anlaşamama tutanağına, taraflara ait ticari defter ve kayıtlara, bilirkişi incelemesine, keşif, tanık, yemin ve isticvaba delil olarak dayanılmıştır.
Davalı tarafça, davalı tarafından hazırlanan … tarihli Ref:T-…nolu iki alternatifli teklife ve ekindeki proje çalışması ile görsellerine, söz konusu çalışmanın davacı şirket satın alma ilgilisi … isimli kişinin …@….com.tr adresine gönderildiğine dair … tarihli maile, … AVM Alternatif-4 konulu teklif ve görsellerin, şirket yetkilisi …’nun …@….com.tr adresine iletildiğine dair … tarihli maile, taraflar arasında düzenlenen …tarihli satış sözleşmesine, davacının … tarihli 14.900,00-Euro ödeme belgesine, … tarihinde, …@hotmail.com adresine gönderilen maile, davacı şirket yetkilisi … ile Whatsapp üzerinden yapılan yazışmalara, davalı tarafından düzenlenen … tarihli ve … … nolu 6.077,00-Euro bedelli faturaya, davalı tarafından davacıya gönderilen 8.823,00-Euro bedele ilişkin banka dekontuna, davacı tarafından keşide edilen Kayseri … Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesine, davalı tarafından keşide edilen Büyükçekmece … Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye nolu ihtarnamesine, … tarihli arabuluculuk son oturum tutanağına, taraflara ait ticari defter ve belgelere ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Taraf vekillerince delil olarak dayanılan bir kısım kayıt ve belge örnekleri dilekçelerinin ekinde dava dosyasına sunulmuştur.
Davacının bağlı bulunduğu Gevher Nesibe Vergi Dairesine müzekkere yazılarak, dava dilekçesinin ekindeki fatura müzekkere ekine eklenmek sureti ile ilgili faturanın davacı tarafından Form BS beyannamesi ile beyan edilip edilmediğinin sorularak ve ilgili kayıt ve belge ö örneğinin gönderilmesi istenilmiştir. … tarihli yazı ile bu müzekkeremize cevap verilmiştir.
Davalının bağlı bulunduğu … Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak, dava dilekçesinin ekindeki fatura müzekkere ekine eklenmek sureti ile ilgili faturanın davalı tarafından Form BA beyannamesi ile beyan edilip edilmediğinin sorularak ve ilgili kayıt ve belge örneğinin gönderilmesi istenilmiştir. … tarihli yazı ile bu müzekkeremize cevap verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmede kararlaştırıldığından davacı tarafından davalıya verilen ve sözleşmenin feshi nedeniyle sebepsiz kaldığı, ancak davalı tarafından … tarihli ve … … nolu, 6.077,00-Euro bedelli faturaya mahsup edildiği ileri sürülen paranın faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesi istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesine göre davaya bakmaya mahkememiz görevlidir.
6545 sayılı yasanın 45/3. maddesi uyarınca yargılama tek hakim tarafından yürütülmüş ve sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizde açılan ve sonuçlanan davada dava değeri 500 Bin TL’nın altında olması nedeniyle 7251 sayılı kanunla değişik 6102 Türk Ticaret Kanununun 4/2. maddesi uyarınca basit yargılama usulü uygulanmıştır.
Dava dosyasına sunulan arabuluculuk son oturum tutanağına göre dava şartı arabuluculuk faaaliyeti kapsamında taraflar görüşmüş ancak anlaşmaya varamamışlardır.
Taraflar arasında …tarihli sözleşme düzenlendiği hususu tarafların kabulündedir. Taraflar arasında uyuşmazlık; davalının yetki ilk itirazının süresinde ve haklı olup olmadığı, davacının davalıdan 6.077,00-Euro’nun iadesini isteyip isteyemeyeceği, davacının davalıyı temerrüte düşürüp düşürmediği noktalarında toplanmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta davalının yetki ilk itirazı bulunmakla öncelikle yetki ile ilgili hususların açıklığa kavuşturulması, incelenmesi ve dosya kapsamında irdelenmesi gereklidir.
Kanunen, her mahkemenin yargı çevresi belli bir coğrafi bölge ile sınırlı olup, yetki bir davada hangi yerdeki mahkemede bakılacağını ifade eder.
HMK’nun 6. maddesindeki genel yetki kuralına göre, dava, davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
Ancak bu genel yetki kuralından başka, kanun koyucu bazı davalar için (örneğin HMK’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edildiği yer mahkemesinde de dava açılabileceği) özel yetki kuralı koymuş olup, davacıya yetkili mahkeme konusunda seçimlik hak tanınmıştır. Buna göre davacı genel yetki kuralı gereği davayı davalının yerleşim yerinde veya sözleşmenin ifa edildiği (sözleşmedeki edimlerin (borçların) ifa yeri) yer mahkemesinde de dava açılabilir.
HMK’nun 17. maddesine göre taraflar sözleşmede yetkili mahkemeyi belirleyebilirler. Ancak bu yetki şartının geçerli olması tarafların tacir veya kamu tüzel kişi olmasına bağlıdır, aksi halde bu düzenleme geçersiz olur.
Tacirlerle tacirlerin, tacirlerle kamu tüzel kişilerinin ve kamu tüzel kişilerinin kendi aralarında, üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri (sulh olmak suretiyle sona erdirebilecekleri) hukukî ilişkilerden kaynaklanmış ya da ileride kaynaklanabilecek olan hukukî uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılacak davalar bağlamında, kanunen yetkili konumda bulunan, genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini tümüyle ortadan kaldırıp, salt kararlaştırılmış olan yer mahkemesini yetkili kılmak amacıyla yapmış oldukları sözleşmeye yetki sözleşmesi denir. Yetki sözleşmeleri hukukî nitelikleri itibariyle asli (doğrudan) etkilerini medeni usul hukuku alanında ortaya çıkardıkları için (yani, kategorik olarak tanımlanmış hukukî ilişkiden kaynaklanan hukukî uyuşmazlıklarla ilgili açılacak davalar bakımından, kanunen yetkili olmayan bir yargı yerinin yetkili hâle gelmesi sonucunu yarattığı için), usul sözleşmeleri bütünü içinde yer alırlar (Tanrıver, Süha: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2020, C. 1, s. 250).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesi; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlemesini içermektedir.
Bu hükümde belirtilen tacir sıfatının Türk Ticaret Kanunu’na göre tayin edilmesi gerekir. Sözleşmenin konusunun ticarî iş olması gerçek kişilere yetki sözleşmesi yapma imkânı vermemektedir. Ayrıca aksi kararlaştırılmadıkça, dava (icra takibi) yalnız yetki sözleşmesinde belirlenen mahkemede (icra dairesinde) açılır. Taraflar yetkili kıldıkları mahkemenin (icra dairesinin) yanında, kanunen yetkili bulunan genel veya özel yetkili mahkemelerin (icra dairelerinin) de yetkisinin devam etmesini isterlerse, bu durumun yetki sözleşmesinde ayrıca belirtilmesi gerekir.
Yapılmış olan yetki sözleşmeleri uyuşmazlığın taraflarının yanı sıra, onların külli ve cüz’i haleflerini de bağlayıcı bir etki doğurur (Tanrıver, s. 252; Aslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder/ Ayvaz Taşpınar, Sema/ Hanağası, Emel: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2020, s. 236).
Somut olayda, taraflar arasında düzenlendiği tarafların da kabulünde olan …tarihli satış sözleşmesinin “İhtilafların Halli” başlıklı 7. maddesinde; “Uyuşmazlık durumlarında ihtilafların çözümü için görüşmelerden sonuç alınamazsa, ihtilafların halli için İstanbul Mahkeme ve İcra Daireleri yetkilidir. …” yazmaktadır.
Kesin yetki halleri HMK’nun 11/1, 12/1. 14/2 ve 15/2 maddelerinde açıkça düzenlenmiştir. HMK’nun 18/1. maddesi uyarınca, yetki sözleşmesi de ancak kesin yetki bulunmayan hallerde yapılabilir. Ancak HMK’nun 17. maddesindeki taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça davanın sadece sözleşmeyle belirlenen mahkemelerde açılabileceğine ilişkin yetki kuralı, aksi de kararlaştırılabildiğinden münhasır yetkiyi düzenlemekte olup, kesin yetki kuralı değildir. HMK’nun 19/2. ve 116/a maddesi uyarınca mahkemenin yetkisinin kesin yetki esasına göre belirlenmediği hallerde ise, yetki itirazı bir ilk itiraz olduğundan ve HMK’nun 19/2 ile 17/1. maddesi uyarınca cevap dilekçesinde süresinde ileri sürülmesi gerektiğinden, aynı Kanun’un 19/4. maddesi uyarınca da yetki itirazı süresinde ve usulüne uygun olarak ileri sürülmezse, yetkisiz mahkeme yetkili hale gelir. Kesin yetki bulunmayan hallerde davalı tarafından süresinde ileri sürülmeyen yetki itirazının daha sonra ileri sürülmesi mümkün olmadığı gibi mahkemece de kendiliğinden dikkate alınamaz. Davalının süresinde yetki itirazında bulunmaması halinde dava sırasında taraflar arasında aksi yönde zımnen oluşan ve geçerli olan bir yetki sözleşmesi kurulduğunun kabulü de gerekir. (Bkz. Prof. Dr. B. Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, El Kitabı, İstanbul 1995, Sh. 174 vd.) HMK’nun 17. maddesindeki, ”taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça” hükmünün bu anlama geldiği kabul edildiği taktirde bu madde anlam kazanacaktır (23. H.D. 2015/2461 E., 2015/8326 K., 21.12.2013 T.).
Davacı tarafından davalının yetki ilk itirazının süresinde olmadığı ileri sürüldüğüne göre burada davalının yetki ilk itirazının yasal süre içinde yapılıp yapılmadığının da incelenmesi gerekmektedir.
Aleyhine dava açılan davalı tarafın ileri süreceği yetki ilk itirazı, HMK’nun 116. maddesinde ilk itiraz olarak düzenlenmiştir. Kanun’un 116. maddesinde sınırlı (tahdidi) olarak sayılan ilk itirazlardan biri de yetki ilk itirazıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 117/1. maddesi gereğince ilk itirazlar arasında sayılan yetki ilk itirazı cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır, aksi hâlde dinlenemez. Cevap dilekçesinde yetki ilk itirazı ileri sürülmemiş ise, süre dolmamış olsa bile ek dilekçe verilerek tahkim itirazı ileri sürülemez.
Kanun’da ilk itirazların cevap dilekçesinde ileri sürülmesi zorunlu tutulmuş, ancak cevap süresinin uzatılması hâlinde uzatılan bu süre içinde ileri sürülebilmesine herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. HMK’nun 117/2. maddesine göre ilk itiraz olan yetki ilk itirazı, dava şartlarından sonra incelenir. Yetki ilk itirazı, ön sorunlar gibi incelenir ve karara bağlanır (HMK m. 117/3).
Basit yargılama usulünde cevap dilekçesini verme süresini düzenleyen HMK’nun 317/2. maddesinde; “Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Anılan hüküm uyarınca cevap dilekçesi verme süresi iki hafta olup, bu süre dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren hesaplanır. İki hafta olan yasal cevap süresi, cevap verebilmek için genellikle uygun bir süredir. Ancak, büyük çaplı davalarda veya davalının cevabını hazırlayabilmesi için başka kişi yahut kuruluşlarla yazışma yapması, görüşmelerde bulunma ihtiyacının varlığı ve hatta delil toplamasının uzun sürecek olması gibi durumlarda, iki haftalık süre, cevap vermek için yetmeyebilir. Kanun (m. 317/2.) bu gibi durumlarda, hâkimin davalıya daha uzun yeni bir süre verebileceğini kabul etmektedir. Uygulamada buna “süre uzatımı” denilmektedir.
Süre uzatımı, davalının talebi üzerine olur; hâkim kendiliğinden (re’sen) süre uzatımı veremez. Davalı cevap süresinin uzatılması talebini mutlaka yasal cevap süresi olan iki hafta içinde, talebini haklı gösterecek sebepleri belirterek ve varsa delillerini de ekleyerek mahkemeden talep etmek zorundadır; aksi takdirde ek süre isteyemez. Davalı iki hafta içinde süre uzatım talebinde bulunmazsa, HMK’nun 128. maddesine göre davacının dava dilekçesinde dayandığı vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır. Bu yaptırımın, iki haftalık süre geçtikten sonra yapılacak süre uzatımı talebi ile ortadan kaldırılması mümkün değildir.
Basit yargılama usulüne tabi davalarda hâkimin vereceği ek süre, cevap süresi bitiminden itibaren işlemeye başlamak üzere iki haftaya ilâve olarak en çok iki hafta olabilir (m. 317/2, cümle 2). Hâkim ek süre verirken hassas davranmalıdır. Bu nedenle verilecek ek süre, davanın daha başlangıcında gereksiz yere uzamasına sebep olacak uzunlukta bir süre olmamalı ve öte yandan davalının savunma hakkı zaman baskısı altında kısıtlanmamalıdır. Ek süre verilmesi bir defaya mahsus olduğundan (m. 317/2, cümle 2), verilen ek süre iki haftadan az belirlenmişse tekrar yapılan müracaat üzerine yeni bir ek süre daha verilemez. Başka bir ifadeyle, kalan süre ilâvesiyle sonradan süre iki haftaya tamamlanamaz.
Cevap süresinin uzatılmış sayılabilmesi için, mahkemenin yapılan talebi olumlu bir şekilde karara bağlamış olması gerekir. Mahkeme talep hakkında olumlu veya olumsuz bir karar vermemişse, süre uzatılmış sayılmaz (Yılmaz Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 3. Cilt, Ankara 2021, s. 2903). Cevap dilekçesi verilmesinin sonucu ise HMK’nun 131. maddesinde; “Cevap dilekçesinin verilmesinden sonra, cevap süresi dolmamış olsa bile ilk itirazlar ileri sürülemez” biçiminde düzenlenmiştir. İlk itirazların hepsi birlikte, cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenmez. Kanun’un 131. maddesi hükmü ile, cevap dilekçesinin verilmesinden sonra yasaklanan husus, yalnızca ilk itirazların ileri sürülememesidir. Çünkü cevap dilekçesinin verilmesi ile işin esasına girilmiştir ve ilk itirazlar bakımından hak düşürücü bir süre söz konusudur; hatta henüz cevap süresi dolmamış olsa bile cevap dilekçesinden sonra ayrı bir dilekçeyle ilk itirazlar ileri sürülemez.
Buraya kadar yapılan izahatların özet olarak ifade edilmesi gerekirse; HMK’nun 116. maddesine göre, kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı bir ilk itirazdır. Basit yargılama usulünde, yetki itirazı, ancak cevap süresi içinde, esas hakkındaki cevaplarla birlikte ileri sürülebilir (HMK. m. 317). Cevap süresi kural olarak iki haftadır; ancak hakim, şartların gerçekleşmesi halinde davalıya bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek cevap süresi verebilir. Bu halde, davalı yetki ilk itirazını hakimin vermiş olduğu bu ek cevap süresi içinde yapabilir. İki haftalık cevap süresi ve söz konusu ise hakim tarafından uzatılmış olan cevap süresi, ilk itirazlar bakımından hak düşürücü niteliktedir. Bu nedenle, hâkim yetki itirazının (ilk itirazın) süresinde yapılıp yapılmadığını re’sen inceler. İki haftalık cevap süresi ve uzatılmışsa bu ek süre içinde verilen cevap dilekçesinden sonra, cevap süresi henüz dolmamış olsa da, artık ilk itirazda (yetki itirazında) bulunulamaz (HMK. m. 131). (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder; Medeni Usul Hukuk Ders Kitabı, 25. Baskı, Ankara 2014, s. 157-158.)
Tüm bu açıklamalar çerçevesinde uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; somut olayda, eldeki davanın dava değeri itibarı ile basit yargılama usulüne tabi olduğu, tacir olan taraflar arasında düzenlenen …tarihli satış sözleşmesinin “İhtilafların Halli” başlıklı 7. maddesinde; “Uyuşmazlık durumlarında ihtilafların çözümü için görüşmelerden sonuç alınamazsa, ihtilafların halli için İstanbul Mahkeme ve İcra Daireleri yetkilidir. …” yazılmakla taraflar arasında ihtilâf hâlinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu konusunda yetki sözleşmesinin bulunduğu, dava dilekçesinin davalıya … tarihinde elektronik tebligat yolu ile tebliğ edilmesi üzerine davalı vekilinin … tarihli dilekçesi ile cevap süresinin uzatılmasına yönelik ek süre verilmesini talep ettiği, mahkememizce … tarihli ara kararı ile “HMK’nun 317. maddesi gereğince bir defaya mahsus olmak ve ilk cevap süresinin bitiminden itibaren başlamak üzere davalı vekiline 2 haftalık ek cevap süresi verilmesine” karar verildiği, davalı vekilinin ek cevap süresi içinde … tarihinde dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde yetki ilk itirazını ileri sürdüğü, davalının yetki ilk itirazının HMK’nun 116. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre geçmeden yapılmış olduğu ve davalının yetki ilk itirazının haklı olduğu görüş ve kanaatine varılmıştır (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2014/19729 Esas ve 2015/9448 karar sayılı emsal kararı).
Yapılan açıklamalar ışığında eldeki dava değerlendirildiğinde; her iki tarafı da tacir olan davacı ile davalı şirketler arasında düzenlenen …tarihli satış sözleşmesinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunun düzenlendiği, HMK’nun 17. maddesinde gereği bu şekilde tacirler arasında yetki konusunda bir anlaşma olması halinde anlaşılan mahkemede dava açılmasının gerektiği, ilk itiraz olan yetki itirazının davalı vekili tarafından uzatılmış cevap verme süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde ileri sürdüğü dikkate alındığında, taraflar arasındaki imzalanan yetki sözleşmesi uyarınca davalının yetki ilk itirazlarının kabulü ile mahkememizin yetkisizliğine, davaya bakmaya İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkili mahkeme olduğuna, hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde dava dosyasının yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, HMK’nun 20. maddesi gereği işbu kararın kesinleştiği tarihten veya kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini istememesi halinde dava dosyasının el alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Davalının YETKİ İLK İTİRAZININ KABULÜ ile mahkememizin yetkisizliğine,
2-Davaya bakmaya İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkili olduğuna,
3-Hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde dava dosyasının İSTANBUL ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-HMK’nun 20. maddesi gereği işbu kararın kesinleştiği tarihten veya kanun yoluna başvurulursa bu başvurmanın reddi kararının tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının yetkili mahkemeye gönderilmesini istememesi halinde dosyanın ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
5-Davaya yetkili mahkemede devam edilmesi halinde yargılama harçları, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin yetkili mahkemede hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır