Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/8 E. 2022/415 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Karar
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
A-Mahkememizin *** Esas sayılı Asıl Davasında;

ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … -TC NO: … …
VEKİLİ : Av. … –

DAVALI : … -TC NO: … …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***

B-Mahkememizin *** Esas sayılı Birleşen Davasında;

ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –

DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Menfi Tespit ve İstirdat (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
KARAR YAZIM TARİHİ : ***
Mahkememize açılan Menfi Tespit-İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
***ESAS SAYILI ASIL DAVADA DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının beş yıldır cezaevinde olan bir ev hanımı olduğunu, dava konusu icra takibinin dayanağı olan senedin sahte olarak düzenlendiğini, davacının ilkokul mezunu olmayacak kadar okuryazarlıktan uzak olduğunu, söz konusu senetle ilgili Kayseri 10.Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı davanın açıldığını, bu dosyada alınan kriminal raporunda davacının imzasının taklit edildiğinin tespit edildiğini belirterek Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takibe konu senet nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle görev, zamanaşımı ve yetki hususunda ilk itirazda bulunduklarını, davalının 2019 yılı Mayıs ayında davacının adına kayıtlı “… …” ünvanlı işyerine 35 … plakalı aracını motoru çalışır ve yürür durumda teslim ettiğini, davacının iş yerinde bulunan aynı zamanda tamir işini de yapan oğlu “…” aracın tamirinin maksimum bir hafta süreceğini söylediğini ve aracı teslim aldığını, davalının yaklaşık 3-4 ay oyalandığını, davacı ve oğlunun davalıdan sürekli parça eksikliği adı altında elden nakit para aldıklarını, kendisini sürekli oyalayan … ve işletme sahibi …’dan şüphelenen davalının bir ön araştırma yaptığında aslında ödediği miktarların piyasanın çok üstünde olduğunu anladığını, davalının bu durumu öğrenince hem …’dan hem de davacıdan şikâyetçi olacağını beyan ettiğini, sonrasında davalı ile görüşen davacı ve …’nın, aracı tam ve eksiksiz halde çalışır hale getireceklerini, fazladan alınan miktarın kendisine parça parça ödeneceğini, zor durumda olduklarını, zaman tanımalarını istediklerini, davaya konu kambiyo senedinin bu sebeple davalıya verildiğini, hatta ilgili kambiyo senetlerine dayalı olarak yapılan icra takiplerine ne davacı, ne de davacının oğlunun süresi içerisinde imzaya ve borca itiraz etmediklerini, bununla birlikte davacı …’nın davalıya olan borcunu, sorumlu olduğunu bildiğini için ve 2. senetten de haberdar olduğu için üzerinde bulunan taşınmazı hacizli hali ile devretme yoluna gittiğini, parça parça 45.000 TL ödeme yapan davalının aracı tamir olmadığı gibi, tamir için geldiği durumdan çok daha kötü bir halde atıl vaziyette bırakıldığını, sonrasında ise söz konusu aracın … tarafından davalının haberi olmaksızın başkaca kimselere satılmaya çalışıldığını, ilgili ceza dosyası derdest olduğunu, taraflar arasındaki temel ilişkinin tüketici işleminden doğduğunu, Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğunu, davacı ve dava dışı oğlu Ebubekir arasında aslında temsilci/temsil olunan ilişkisi bulunduğunu, davalının aracını davacının tamirhanesine götürmesinden itibaren davacının oğlu …’nın işletmenin kendisi tarafından idare edildiğini, annesinin de bu yetkiyi kendine verdiğini hem söz hem de hareketleriyle çok kez göstermiş ve ima ettiğini, yani hem davacı hem de dava dışı …’nın ilgili kambiyo senetlerine kaşe imza yaparak, kendinde bulunan yetki ile hem kendisini hem de davacıyı borçlandırdığı gibi bir izlenim yarattığını, ilgili kambiyo senetlerinin davacı adına da kaşe ve imza edildiğinden davacının da haberi ve bilgisi bulunduğunu, hatta davalının ilk zamanlar, o ana kadar araca yapıldığı iddia edilen işlemler ve araca takıldığı iddia edilen parçalar için fatura istemesi üzerine ilgili fatura da … – … kaşe ve imzayla kesildiğini, “… …” tarafından davalı adına kesilen 3851 numara … tarihli faturadan, davalı ve davacı arasında bir illiyet bağı bulunduğunun anlaşıldığını, davacı tarafın, daha önce asla aralarında herhangi bir sözleşme kurulmadığı yönündeki iddia mesnetsiz olduğunu, davacının söz konusu işletmesinde kendisini temsilen oğlu dava dışı Ebubekir’i yetkilendirdiğini, sonrasında …’nın ise işletmeyi bir ticari temsilci gibi işlettiğini, davalının … – … ile tamire ilişkin hizmetin kurulduğu esnada …’nın işletmeyi temsilen hizmet sözleşmesini kurduğunu ancak gereği gibi ifa edemediğini ve davalıyı kötü niyetle zarara uğrattığını, aralarındaki hukuki ve organik bağ nedeni ile de hem … – …’yı hem de kendisini bağlayacak şekilde mezkûr kambiyo senedini keşide etiğini, davalının davacıyı aradığını, tüketici işlemine konu olan aracın hala yapılmamış olduğunu, mağdur olduklarını, kendisinden tamir bedelinden çok daha fazla para alındığını, davalının piyasa araştırması neticesinde ortaya çıkması üzerine kendisine aldığı paralar için senet verdiklerini, işbu senetlerin ödenip ödenmeyeceğini sorduğunu, …’nın ise durumdan haberdar olduğunu, … ile konuyu konuştuklarını, zaman içerisinde ödeyeceklerini, eşinin yakın zaman içerisinde cezaevinden tahliye olacağını, biraz zaman istediklerini, ilgili miktarların ödemesini senet vadeleri gelinceye kadar yapmış olacaklarını söylediğini, davacının oğlunun davacı adına imza atarak borçlandığını, davacının ve oğlunun kötü niyetli olduklarını ve kötü niyetin korunmaması gerektiğini, davacının daha önce oğlu tarafından imzalanan yahut kendi adına imza altına alınıp oğlu tarafından atılan imzaları ikrar edici iradi veya zımni fillerde bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
***ESAS SAYILI BİRLEŞEN DAVADA DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının beş yıldır cezaevinde olan bir ev hanımı olduğunu, dava konusu icra takibinin dayanağı olan senedin sahte olarak düzenlendiğini, davacının ilkokul mezunu olmayacak kadar okuryazarlıktan uzak olduğunu, söz konusu senetle ilgili Kayseri 10.Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı davanın açıldığını, bu dosyada alınan kriminal raporunda davacının imzasının taklit edildiğinin tespit edildiğini belirterek keşidecisi … ve lehtarı … olan, *** tanzim ve *** vade tarihli bono ve icra takibi nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiş, *** tarihli ön inceleme duruşmasında “her ne kadar dava dilekçemizde ilgili takip numarasını Kayseri Gayrimenkul Satış İcra Dairesi’nin *** Esas sayılı dosyası olarak göstermiş isek de dava konusu keşidecisi … ve lehtarı … olan, ***tanzim ve *** vade tarihli bono, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından takibe konulmuştur ancak hacizli gayrimenkullerin satışı için Kayseri Gayrimenkul Satış İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası oluşmuştur, maddi hatayı düzeltiriz, biz Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından takibe konulan keşidecisi … ve lehtarı … olan, *** tanzim ve *** vade tarihli bono ve icra takibi nedeni ile borçlu olmadığımızın tespitini isteriz” şeklinde beyanda bulunmuştur.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle görev, zamanaşımı ve yetki hususunda ilk itirazda bulunduklarını, davalının 2019 yılı Mayıs ayında davacının adına kayıtlı “… …” ünvanlı işyerine 35 … plakalı aracını motoru çalışır ve yürür durumda teslim ettiğini, davacının iş yerinde bulunan aynı zamanda tamir işini de yapan oğlu “…” aracın tamirinin maksimum bir hafta süreceğini söylediğini ve aracı teslim aldığını, davalının yaklaşık 3-4 ay oyalandığını, davacı ve oğlunun davalıdan sürekli parça eksikliği adı altında elden nakit para aldıklarını, kendisini sürekli oyalayan … ve işletme sahibi …’dan şüphelenen davalının bir ön araştırma yaptığında aslında ödediği miktarların piyasanın çok üstünde olduğunu anladığını, davalının bu durumu öğrenince hem …’dan hem de davacıdan şikâyetçi olacağını beyan ettiğini, sonrasında davalı ile görüşen davacı ve …’nın, aracı tam ve eksiksiz halde çalışır hale getireceklerini, fazladan alınan miktarın kendisine parça parça ödeneceğini, zor durumda olduklarını, zaman tanımalarını istediklerini, davaya konu kambiyo senedinin bu sebeple davalıya verildiğini, hatta ilgili kambiyo senetlerine dayalı olarak yapılan icra takiplerine ne davacı, ne de davacının oğlunun süresi içerisinde imzaya ve borca itiraz etmediklerini, bununla birlikte davacı …’nın davalıya olan borcunu, sorumlu olduğunu bildiğini için ve 2. senetten de haberdar olduğu için üzerinde bulunan taşınmazı hacizli hali ile devretme yoluna gittiğini, parça parça 45.000 TL ödeme yapan davalının aracı tamir olmadığı gibi, tamir için geldiği durumdan çok daha kötü bir halde atıl vaziyette bırakıldığını, sonrasında ise söz konusu aracın … tarafından davalının haberi olmaksızın başkaca kimselere satılmaya çalışıldığını, ilgili ceza dosyası derdest olduğunu, taraflar arasındaki temel ilişkinin tüketici işleminden doğduğunu, Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğunu, davacı ve dava dışı oğlu Ebubekir arasında aslında temsilci/temsil olunan ilişkisi bulunduğunu, davalının aracını davacının tamirhanesine götürmesinden itibaren davacının oğlu …’nın işletmenin kendisi tarafından idare edildiğini, annesinin de bu yetkiyi kendine verdiğini hem söz hem de hareketleriyle çok kez göstermiş ve ima ettiğini, yani hem davacı hem de dava dışı …’nın ilgili kambiyo senetlerine kaşe imza yaparak, kendinde bulunan yetki ile hem kendisini hem de davacıyı borçlandırdığı gibi bir izlenim yarattığını, ilgili kambiyo senetlerinin davacı adına da kaşe ve imza edildiğinden davacının da haberi ve bilgisi bulunduğunu, hatta davalının ilk zamanlar, o ana kadar araca yapıldığı iddia edilen işlemler ve araca takıldığı iddia edilen parçalar için fatura istemesi üzerine ilgili fatura da … – … kaşe ve imzayla kesildiğini, “… …” tarafından davalı adına kesilen 3851 numara … tarihli faturadan, davalı ve davacı arasında bir illiyet bağı bulunduğunun anlaşıldığını, davacı tarafın, daha önce asla aralarında herhangi bir sözleşme kurulmadığı yönündeki iddia mesnetsiz olduğunu, davacının söz konusu işletmesinde kendisini temsilen oğlu dava dışı Ebubekir’i yetkilendirdiğini, sonrasında …’nın ise işletmeyi bir ticari temsilci gibi işlettiğini, davalının … – … ile tamire ilişkin hizmetin kurulduğu esnada …’nın işletmeyi temsilen hizmet sözleşmesini kurduğunu ancak gereği gibi ifa edemediğini ve davalıyı kötü niyetle zarara uğrattığını, aralarındaki hukuki ve organik bağ nedeni ile de hem … – …’yı hem de kendisini bağlayacak şekilde mezkûr kambiyo senedini keşide etiğini, davalının davacıyı aradığını, tüketici işlemine konu olan aracın hala yapılmamış olduğunu, mağdur olduklarını, kendisinden tamir bedelinden çok daha fazla para alındığını, davalının piyasa araştırması neticesinde ortaya çıkması üzerine kendisine aldığı paralar için senet verdiklerini, işbu senetlerin ödenip ödenmeyeceğini sorduğunu, …’nın ise durumdan haberdar olduğunu, … ile konuyu konuştuklarını, zaman içerisinde ödeyeceklerini, eşinin yakın zaman içerisinde cezaevinden tahliye olacağını, biraz zaman istediklerini, ilgili miktarların ödemesini senet vadeleri gelinceye kadar yapmış olacaklarını söylediğini, davacının oğlunun davacı adına imza atarak borçlandığını, davacının ve oğlunun kötü niyetli olduklarını ve kötü niyetin korunmaması gerektiğini, davacının daha önce oğlu tarafından imzalanan yahut kendi adına imza altına alınıp oğlu tarafından atılan imzaları ikrar edici iradi veya zımni fillerde bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.

YARGILAMA VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dava, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davası olup davanın dayanağı İİK’nun 72. Maddesidir. Birleşen dava, tarihinden sonra yapılan ödeme nedeni ile istirdat davasına dönüşmüştür.
Bir davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca TTK’da düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nın 4. maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır.
28/11/2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.

İşbu asıl ve birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde davaya konu senetlerin düzenlenmesinin tüketici işleminden kaynaklandığını ileri sürerek görev itirazında bulunmuş, mahkememizce *** tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasını (1) numaralı ara kararı ile dava konusu senetlerin tüketici ilişkisinden doğduğuna dair dosyada bu aşamada yeterli delil olmadığından davalı vekilinin mahkememizin görevine yönelik itirazının reddine, yargılamanın ilerleyen aşamalarında ve bilhassa ceza dosyasında bu yönde bir delil ortaya çıkması halinde davalının görev itirazı hakkında herhangi bir karar verilmesi için dosyanın yeniden değerlendirmeye alınmasına karar verilmiştir. Tahkikat aşamasında celp edilen Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın *** Soruşturma sayılı dosyasının incelenmesinde işbu asıl ve birleşen davanın davacısı …’nın dükkana müşteri olarak gelen …’ün (davalının) davacı adına senet düzenleyerek icra takibi başlattığını beyan ettiği görülmüştür. Davacının ve davalının müşterek beyanlarından, davacı adına işletilmekte olan oto tamir dükkanına davalının müşteri olarak geldiği, taraflar arasındaki ilişkide davalının nihai tüketici olduğu anlaşılmıştır. Davalı taraf da cevap dilekçesinde mahkememizin görevsiz olduğunu ve Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur. Tüm bu nedenler dikkate alınarak iş bu dava konusu bonunun tüketici işlemi kapsamında düzenlendiği kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle, 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan dava anılan yasa kapsamında olup, Kanunun 73/1. ve 83/2. maddeleri uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemesi görevlidir.
Mahkemenin görevli olması HMK’nun 114/1-c. maddesi gereğince bir dava şartıdır ve 115. maddesi gereğince de mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.
Mahkememizce açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen dava yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş, HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurulması halinde dava dosyasının görevli Tüketici Mahkemelerine gönderilmesine hükmedilmiş, HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca görevsizlik kararından sonra Tüketici Mahkemelerinde davaya devam edilmesi halinde yargılama giderlerine Tüketici Mahkemelerince hükmedileceğinden bu aşamada yargılama harç ve giderlerine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-H.M.K’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile davanın USULDEN REDDİNE, görevli Mahkeme’nin KAYSERİ NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-Hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde dava dosyasının görevli KAYSERİ NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3-HMK’nun 20. maddesi gereği kararın kesinleştiği tarihten veya kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, HMK’nun 331/2. maddesi gereğince dava dosyanın mahkememizce re’sen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-Davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde, harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemede hüküm altına alınmasına,
Dair, asıl ve birleşen davada davacı vekili ile asıl ve birleşen davada davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.31/05/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır
Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununa göre güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.