Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/706 E. 2023/981 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili arasında alım satım ticaretinden kaynaklı iş ilişkisinin bulunduğunu, davalının müvekkilinden çeşitli malzemeler aldığını ancak bunlara ilişkin ödemeleri yapmadığını, bu borçlar nedeniyle 18/05/2022 tarihinde Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını ancak davalının haksız yere takibe itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek; davanın kabulü ile davalının Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, haksız itiraz nedeniyle alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Zaman aşımı itirazında bulunduklarını, davacının 5 sene öncesinde tanzim edilen faturalarla alacaklı olduğunu iddia etmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili tarafından yapılan ödemelerin dava dilekçesinde belirtilmediğini, davacıya elden verilen çekler dışında müşteri senet ve çekleri veya müşterilerin kredi kartları ile yapılan ödemelerin davacı tarafından hesaptan düşülmediğini, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun olmadığını savunarak davanın reddine %20’den aşağı olmamak üzer tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
HMK’nun 266/1. maddesi gereği bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair 01/02/2022 tarihli celsede karar verilmiş, bilirkişi …’nin mahkememize sunmuş olduğu … tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davalının 2015-2016 yılında işletme hesabına göre defter tuttuğu, açılış tasdikinin süresinde yapıldığı kapanış tasdikine tabi olmadığı, defterlerin bu haliyle HMK 222/2 ye uygun olduğu tespit edilmiştir. Davalının 2017-2018-2019-2020-2021-2022 yıllarına ait yevmiye-kebir-envanter defterlerinin açılış tasdikinin süresinde yapıldığı, kapanış tasdikine tabi yevmiye defterlerinin süresinde kapanış tasdikinin yapıldığı, 2022 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdiki süresinin henüz geçmediği ve son tarihin 30.06.2023 olduğu, defterlerin içerdiği kayıtların birbirini doğruladığı, defterlerin bu haliyle HMK 222/2 ye uygun olduğu tespit edilmiştir. Davalının ticari defterlerinde davacı ile ilgili 2017-2018 yılların kayıt olduğu diğer yıllarda herhangi bir kayıt olmadığı tespit edilmiştir. Davalı kayıtlarında takibe konu faturaların kayıtlı olduğu, taraf form BA/BS’ sinde yer aldığı, takibe konu edilen faturalardan 4 adetinin nakit olarak kapatıldığı 1 adet faturanında önceden yapılan çekli ödemelerden kalan bakiye alacak ile kapatıldığı tespit edilmiştir. Takip öncesi faiz talebi yasal faiz olup, fatura tarihlerinden takip tarihine kadar olan süre için hesaplanmıştır. Hesaplamanın doğru olduğu yeniden hesaplama yöntemi ile tespit edilmiştir. Ancak dosyada yazılı temerrüde ilişkin herhangi bir belgeye rastlanmamıştır.” şeklindeki görüş ve kanaatlerini mahkememize bildirmiştir.
23/03/2023 tarihli celsede mahkememiz ön inceleme duruşmasında her iki tarafında ticari defterlerinin incelenmesinin talep edildiği ticari defterin yerini davacı ön inceleme duruşması öncesi bildirdiğinden yeniden süre verilmediğinden bilirkişiye davacının da ticari defterlerinin incelenmesinin istenilmesine ve TBK 102 hükümlerinin de nazara alınmasının istenilmesine karar verilmiş bilirkişi … mahkememize sunmuş olduğu 24/05/2023 tarihli ek raporunda özetle; “Davacının 2017 yılında işletme esaslı defteri tuttuğu tespit edilmiştir. DBS de tutulan defterin noter tasdikine tabi değildir. Açılış tasdikinin süresinde olduğu kapanış tasdikine tabi olmadığı tespit edilmiştir. Davacının 2018 yılına ait yevmiye-kebir-envanter defterlerinin açılış tasdikinin süresinde yapıldığı, kapanış tasdikine tabi yevmiye defterinin süresinde kapanış tasdikinin yapıldığı, defterlerin bu haliyle HMK 222/2 ye uygun olduğu tespit edilmiştir. Davacı kayıtlarına göre; 2017 ve 2018 yılına ait takibe konu ve diğer tüm faturalar bakımından davalının borçlu olmadığı tespit edilmiştir. Davacı defterleri bu yönüyle davalı defterleri ile örtüşmektedir. Takip öncesi faiz talebi yasal faiz olup, fatura tarihlerinden takip tarihine kadar olan süre için hesaplanmıştır. Hesaplamanın doğru olduğu yeniden hesaplama yöntemi ile tespit edilmiştir. Ancak dosyada yazılı temerrüde ilişkin herhangi bir belgeye rastlanmamıştır.
” şeklindeki görüş ve kanaatlerini mahkememize bildirmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının faturalardan dolayı borcu bulunduğunu ve ödemediğinden bahisle yapılan takibe itirazın iptali dilemiştir.
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklısının iş bu dosyasının davacısı ve borçluları ise iş bu davanın davalıları olduğu, davacı tarafından
51.511,86
TL üzerinden takip yapıldığı ve takibin itiraz sonrası durduğu, takibin dayanağı 18.04.2017, 30.10.2017, 27.04.2018, 02.07.2018 ve 14.07.2018 tarihli fatura ve bu faturalara ait işlemiş faiz gösterildiği anlaşılmıştır.
Dava, sözleşme ilişkisine dayanak olduğundan 10 yıllık zamanaşımına tabi olması karşısında davalının zamanaşımı itirazı yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 222. maddesi uyarınca, tarafların ticari defterlerinin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Belirtilen bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın yukarıda belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ise ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.
Mahkememiz taraf ticari defterlerini incelemiştir. Davacı taraf ticari defterlerinin incelenmesinde; dava konusu olan faturaların bedellerinin nakit olarak tahsil edildiği görülmüştür. Davalı defterlerinin incelenmesinde ise dava konusu faturaların bedellerinin ödendiği tespit edilmiştir.
Somut olayda taraf ticari defterleri uyarınca dava konusu faturaların bedellerinin ödendiği tespit edilmiş olmakla, davacı defterlerinin kendi aleyhine delil teşkil ettiği anlaşılmakla TMK’nun 6. Maddesi uyarınca bedellerinin ödenmediğini ispat etmek zorunda olduğunda davacıya nihai olarak yemin deliline dayanıp dayanmadığı konusunda ihtarat yapılmış, davalı taraf ise duruşmaya katılım sağlayarak söz konusu fatura bedellerinin ödendiği konusunda yemin ettiği anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
-Kötüniyet tazminatına ait değerlendirmede;
İcra İflas Kanunun 67/2.maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötü niyet tazminatı olup, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilemez. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin *** K. Sayılı ilamı)
Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir.
Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.
Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.06.1980 tarihli ve *** K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı(borçlu)’nun üzerindedir.
Açıklanan gerekçeler ışığında, dava yönünden davacı kötü niyetli görülmediğinden ve bu hususun davalı tarafından ispatlanamaması sebebi ile davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davacının davasının reddine,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 269,85 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 622,14 TL harçtan mahsubu ile artan 352,29 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
5-Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği davacı taraf üzerine bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda mahkememizce herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-AAÜT’ye göre hesap edilen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
8-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
9-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı asil ve vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/11/2023

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*