Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/601 E. 2023/875 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … –
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
KARAR YAZIM TARİHİ : ***

Mahkememize açılan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıdaki alacağının tahsili için faturalar ve cari hesap ekstresi dayanak gösterilerek davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, söz konusu itirazın süreci uzatmak amacıyla yapıldığını, davalının yaptığı itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alamadıklarından bahisle davanın kabulü ile Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına davalının vaki itirazının iptaline, takibin 18.568,10-TL üzerinden devamına, %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı tarafa usulüne uygun dava dilekçesi, tensip tutanağı, duruşma gün ve saatini bildiren davetiye tebliğ edilmesine rağmen, süresinde cevap dilekçesi sunmamış, yargılama yokluğunda yapılıp bitirilmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-a maddesine göre davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir.
6545 sayılı yasanın 45/3. maddesi uyarınca yargılama Tek Hakim tarafından yürütülmüş ve sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizde açılan ve sonuçlanan davada 7251 sayılı kanunla değişik 6102 Türk Ticaret Kanununun 4/2. maddesi uyarınca basit yargılama usulü uygulanmıştır.
Dava şartı arabuluculuk faaaliyeti kapsamında taraflar görüşmüş ancak anlaşmaya varamamışlardır.
Dava, davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkindir.
Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının uyap kayıtları, vergi dairesi kayıtları, takibe dayanak fatura ve belgeler, davacı tarafın ticari defter kayıtları ve tüm deliller toplanmış, mali müşavir bilirkişiden ayrıntılı rapor alınmıştır.
Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında; alacaklının …, borçlunun … olduğu, 18.568,10-TL asıl alacak üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, borçlunun süresinde yaptığı itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır.
Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır.
Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve *** K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır.
Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir.
Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır.
6098 sayılı TBK 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.
Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Bu hususlarla birlikte 6100 sayılı HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. Maddesinin incelendiğinde:
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklinde düzenleme olduğu görülmektedir.
7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK’nun 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK’nun 222/1). Ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanununa göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK’nun 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK’nun 222/4). Ticari defterler usulüne uygun tutulsun tutulmasın aleyhe olan kayıtlar delil olur.
Mahkememizce HMK 222 maddesi uyarınca 14/12/2022 tarihli ön inceleme duruşmasında davalı tarafa uyuşmazlık konusu döneme ilişkin ticari defterlerini sunmak üzere kesin süre verilmiş, davalı tarafa yapılan usulüne uygun tebligata rağmen ticari defterler sunulmamıştır.
Dosya davacı ticari defterleri ile birlikte bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından sunulan 08/04/2023 tarihli bilirkişi raporunda; davacı … Sanayi Ve Ticaret A.Ş. ticari defter noter tasdiklerinin zamanında yapıldığı, kayıtların birbirini doğruladığı, defterlerin usulüne göre tutulduğu, davacı … Sanayi Ve Ticaret A.Ş.’nin dosyaya sunduğu ve defterlerinde kayıtlı 3 adet faturanın BS beyannamesini verdiği, davacı … Sanayi Ve Ticaret A.Ş.’nin ticari defter kayıtlarına istinaden 30.06.2021 tarihinde … Turizm Taşımacı San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 18.568.10-TL tutarında borçlu olduğu, herhangi bir ödemenin yapılmadığı görüş ve kanaatinde olduğunu bildirmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takip dosyasının cari hesap, fatura ve sevk irsaliyesine dayalı olarak açıldığı, alınan bilirkişi raporuna göre taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davalının davacıdan inşaat malzemeleri satın aldığı, icra takibine konu faturaların davacının ticari defter kayıtlarında yer aldığı, davalının ticari defterlerini sunmaktan imtina ettiği, bu nedenle yalnızca davacının ticari defter kayıtları üzerinde inceleme yaptırılabildiği, davaya konu edilen alacak kalemlerinin davacının ticari defterlerinde yer aldığı, davalı tarafça dosyaya icra takibine konu faturaların ödendiğine ilişkin ödeme belgesi vs. sunulmadığı görülmekle, davalının Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca davaya konu edilen alacağın ticari defter kayıtlarıyla sabit ve likit bir alacak olması nedeni ile hüküm altına alınan 18.568,10-TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KABULÜ ile:
1-Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyasında davalının yapmış olduğu itirazın İPTALİ ile takibin kaldığı yerden devamına,
2-Alacak likit olduğundan İİK 67/2 maddesi uyarınca alacağın % 20 si oranında 3.713,60-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gerekli 1.268,39-TL ilam harcından, dava açılışı sırasında tahsil edilen 208,99-TL peşin harcın mahsubuna, bakiye 1.059,40-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafın yaptığı 80,70-TL başvurma harcı, 208,99-TL peşin harç, 1.000,00-TL bilirkişi ücreti, 178,50-TL posta ücreti olmak üzere toplam 1.468,19-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 17.900-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil eden davacıya ödenmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal iki haftalık süresi içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 11/10/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı