Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/523 E. 2023/824 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … –
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVALI : … – … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
KARAR YAZIM TARİHİ : ***

Mahkememize açılan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ve davalı şirket arasında gerçekleşen ticari ilişki (sunta satımı) ile … tarihli … ve … numaralı fatura düzenlendiğini, davalı şirket tarafından faturada belirtilen ve cari hesaplardaki borcun müvekkili şirkete ödenmediğini, Kayseri Genel İcra Dairesi … esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla takip başlatıldığını, davalı şirketçe borca itiraz edilmesinin akabinde takibin durduğunu, davalı şirketle yapılan arabuluculuk görüşmelerinden de netice alınamadığını, davalı tarafın müvekkiline olan borcu inkar ettiğini, bu durumun müvekkiline karşı kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davalının borca karşı yaptığı işlemlerin sadece alacaklıyı zarara sokmak ve borcu erteleme gayesinden başka bir şey olmadığını, davalı tarafça icra takibine yapılan haksız, hukuka aykırı ve kötü niyetli itirazın iptaline, takibin devamına, alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde; ödeme emrinin müvekkiline 16.06.2021 tarihinde tebliğ edildiğini ve müvekkili tarafından aynı gün içinde itiraz edildiğini ve icra takibinin durduğunu, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına ilişkin icra takibinin cari hesap üzerinden yapılan bir takip olmadığını, takip dayanağı 17.05.2021 tarihli … numaralı her biri 76.048,05-TL bedelli iki adet fatura gösterildiğini, davacının bahsettiği gibi hem faturalar hem de cari hesap üzerinden yapılan bir takibin bulunmadığını, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin haksız ve kötü niyetli olarak başlattığı icra takibi ve bu itirazın iptali davası ile mağdur edildiğini, hukuka aykırı açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-a maddesine göre davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir.
6545 sayılı yasanın 45/3. maddesi uyarınca yargılama Tek Hakim tarafından yürütülmüş ve sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizde açılan ve sonuçlanan davada 7251 sayılı kanunla değişik 6102 Türk Ticaret Kanununun 4/2. maddesi uyarınca basit yargılama usulü uygulanmıştır.
Dava şartı arabuluculuk faaaliyeti kapsamında taraflar görüşmüş ancak anlaşmaya varamamışlardır.
Dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkindir.
Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının uyap kayıtları, vergi dairesinin cevabi yazıları, icra takibine ve davaya konu faturalar ve tarafların dayandığı tüm deliller toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında; alacaklının …, borçlunun … olduğu, 154.050,44-TL toplam alacak üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya 16/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 16/06/2021 tarihinde yaptığı itiraz üzerine takibin durduğu, dava tarihi itibariyle 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı anlaşılmıştır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır.
Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır.
Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve ***K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır.
Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir.
Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır.
6098 sayılı TBK 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.
Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Bu hususlarla birlikte 6100 sayılı HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. Maddesinin incelendiğinde:
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklinde düzenleme olduğu görülmektedir.
7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK’nun 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK’nun 222/1). Ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanununa göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK’nun 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK’nun 222/4). Ticari defterler usulüne uygun tutulsun tutulmasın aleyhe olan kayıtlar delil olur.
Dosyaya mübrez *** havale tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın ticari defterlerindeki davacı lehine olmayan kayıtlar dikkate alınarak taraflar arasında mal satma/alma ticari ilişkisinin bulunduğu, bu ilişkinin husumet konusu faturalardan önceye dayandığı, ancak husumet konusu faturalara kadar kesintiye uğramış olduğu, husumet konusu faturalardan sonra da ödeme/tahsilat dışında mal ticaretinin kesintiye uğradığı ve devam etmediği, davacı tarafın sunmuş olduğu 2021 yılı ve 2022/09 dönemi ticari defterlerine göre davacının davalıdan 79.921,10-TL alacaklı olduğu, davalı tarafın sunmuş olduğu 2021 ve 2022 yılları ticari defterlerine göre davalının davacıya 76.048,05-TL borcu olduğu, davacı ticari defterlerinde davalı lehine gözüken 2020 yılından 2021 yılına devreden 12.000,00-TL’ye, 01.01.2022 tarihinde yapılan toplam 60.750,00-TL tutarındaki kredi kartı POS işlemlerine kayıtlarında rastlanmadığı, davalı tarafından kabul edilmeyen, kayda alınmayan ancak, genel uygulamalara paralel bir şekilde kayda almama keyfiyetinin karşı tarafa bildirilmediği, ***numaralı e-arşiv fatura muhteviyatı malların teslim edildiğine dair sevk irsaliyesi, nakliye faturası, teslim fişi vb. kanaat verici vesikalara dosya içerisinde rastlanmadığı, husumet konusu faturalar düzenlendikten sonra davacı taraf defterlerine göre davalının davacı lehine 01.04.2022 tarihinde toplam 60.175,00-TL tutarında 12 ayrı kredi kartı POS çekimi işlemi yaptığı ancak kart çekimlerinin davacı tarafın değil, davacı tarafın borçlu olduğu Kronospan Orman Ürn. San. Tic. A.Ş.’nin POS cihazından gerçekleştirildiği, dolayısıyla davalının davacıya icra ve dava tarihinden önce 60.175.00-TL ödeme yapmış olduğu görüş ve kanaatinde olduğunu bildirmiştir.
Yapılan tüm bu açıklamalar, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre somut olaya gelindiğinde; her ne kadar dava dilekçesinde takibin fatura ve cari hesap ilişkisinden kaynaklı olduğu beyan edilmiş ise de Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takip dosyasının dayanağının 2 adet fatura olarak gösterildiği, cari hesabın dayanak gösterilmediği, takibe sık sıkıya bağlılık kuralı gereği sadece faturalar yönünden araştırma yapıldığı, dava dilekçesinde yalnızca asıl alacak miktarı üzerinden itirazın iptali talep edilmesi sebebiyle takipte talep edilen faizler yönünden bir inceleme yapılmadığı, bu kapsamda ticari defter incelemesi yaptırıldığı, düzenlenen 04/05/2023 tarihli mali müşavir bilirkişi raporuna göre her iki tarafın da ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu ve sahibi lehine-aleyhine delil olma vasfı taşıdığı, takip konusu *** tarihli … seri numaralı 2 adet faturanın davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, vergi dairesinden getirtilen BS formunda da dava konusu faturaları bildirdiği, 01/04/2022 tarihinde davalı tarafın 12 ayrı POS hareketi ile kredi kartı ile ödeme yaptığı, bu ödeme tutarının 60.175,00 TL olduğu, davalı ticari defterlerinde ise 17.05.2021 tarihli *** seri numaralı faturanın kayıtlı olduğu, *** seri numaralı faturanın kayıtlı olmadığı, bu fatura konusu malın davalıya teslimine dair sevk irsaliyesi, teslim fişi, nakliye faturası vb kanaat edici belge sunulamadığı, dolayısıyla tarafların ticari defterlerinin yalnızca faturalardan birisi yönünden birbirini doğruladığı, diğer fatura yönünden davacının davasını ispat edemediği, davalı ticari defterleri ile doğrulanan 17.05.2021 tarihli *** seri numaralı fatura bedelinin 76.048,05 T olduğu, her ne kadar davalı ticari defterlerinde gözükmese de sahibi lehine-aleyhine delil olma özelliği bulunan davacı ticari defterlerine göre davalının davacıya 12 seferde toplamda 60.175,00 TL ödeme yaptığı da dikkate alındığında davalının bakiye borcunun (76.048,05 TL -60.175,00 TL=15.873,05 TL) 15.873,05 TL olduğu kanaatine varılmakla bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne, alacak likit olduğundan İİK 67/2 maddesi uyarınca % 20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, davacının takipte kötü niyetli olduğuna dair delil bulunmadığından davalı tarafın % 20 kötü niyet tazminatı talebinin ise reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm fıkrasının tesisi uygun görülmüştür.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
1-Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davalı/borçlunun takibe yapmış olduğu itirazın 15.873,05-TL yönünden İPTALİNE, takibin bu miktar üzerinden kaldığı yerden devamına,
2-Fazlaya dair 136.223,05-TL yönünden açılan davanın reddine,
3-İİK 67/2. maddesi uyarınca 3.174,61-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davalı tarafın %20 tazminat talebinin reddine,
5-Reddedilen kısım yönünden; 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince davacıdan alınması gerekli 269,85-TL ilam harcının, dava açılışı sırasında tahsil edilen 1.827,18-TL peşin harçtan mahsubuna,
6-Kabul edilen kısım yönünden; 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince davalı taraftan alınması gerekli 1.084,29-TL ilam harcının, dava açılışı sırasında tahsil edilen (bakiye) 1.557,33-TL peşin harçtan mahsubuna, artan 473,04-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran davacıya iadesine,
7-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin kabul – ret oranına göre; 1.182,24-TL’sinin davacıdan alınarak, 137,76-TL’sinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafın yaptığı 80,70-TL başvurma harcı, 1.084,29-TL peşin harç, 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 92,00-TL posta ücreti olmak üzere toplam 2.756,99-TL yargılama giderinin kabul – ret oranına göre; 287,72-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
10-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2. maddesi uyarınca 15.873,05-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil eden davacıya ödenmesine,
11-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca 21.795,69-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil eden davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal iki haftalık süresi içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 27/09/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı