Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/435 E. 2023/664 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: *** Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : ***
KATİP : ***

DAVACI : ***
VEKİLİ : Av.
DAVALI : ***
VEKİLLERİ : Av.
Av.
Av.

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı firma arasında gerçekleşmiş olan ticari ilişki neticesinde davalı tarafın müvekkiline ödeme yapmaktan kaçındığını ve ödeme aczine düştüğünü, davalı adına düzenlenmiş olan faturaların ödenmemesi akabinde yasal takibe başladığını ve Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı/borçlunun hiçbir gerekçe ve belge sunmaksızın sadece müvekkilinin parasını tahsilini gecikirmek adına haksız ve mesnetsiz itirazda bulunduğunu, davalı tarafın , müvekkili tarafından başlatılan icra takibine itirazda bulunduğunu ve arabulucu sürecine taşındığını, tarafların arabulucu sürecinde de anlaşamadığını belirterek davanın kabulü ile, davalının(borçlunun) haksız ve yersiz olarak yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının/borçlunun %20 ‘den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kayseri Genel İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası üzerinden girişilen icra takibine vaki borca itirazının üzerine , davacı-alacaklı tarafından açıldığını, iş bu itirazın iptali davasının usule ve yasaya aykırı olduğundan davanın reddini talep ettiklerini, davacının davasına ve icra takiben dayanak yaptığı 28/09/2021 tarihli 57.757,23 TL bedelli faturadan kaynaklı olarak müvekkilinin borcunun bulunmadığını, aksini iddia eden davacının, iddiasının ispatlaması zorunlu olduğunu, itirazın iptali davalarında borçlu borcun olmadığını iddia ettiğine göre yokun ispatı mümkün olmadığından kural olarak ispat yükü alacaklıya aittir. Zira hukuki ilişkin varlığını ispat yükü alacaklıda olduğundan alacaklı hukuki ilişkinin yani borcun varlığını kanıtlamak durumunda olduğunu, tek taraflı düzenlenmesi mümkün olan faturalar ise davacının iddialarının doğruluğunu tek başına kanıtlayamadığını, bu iddiaların davacı tarafça ayrıca kanıtlanması gerektiğini, davacının iddialarını haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının kendisine dayanak yaptığı 57.757,23 TL’lik fatura bağlamında , müvekkilinin bir borcunun bulunmadığını, söz konusu faturadan kaynaklanan bir borcun hiçbir şekilde mevcut olmadığını belirterek müvekkili hakkında açılmış bulunan iş bu itirazın iptali davasının reddine, takibinde haksız ve kötü niyetli olan alacaklı -davacının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Mahkememizin *** tarihli celsesinde; HMK nun 266. Maddesi gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK nun 267 ve 268 maddesi gereğince resen seçilecek bir mali müşavir – muhasebeci bir bilirkişiye dava dosyasının tevdine, HMK’nın 273/1. maddesi gereği mahkememizce toplanan tüm deliller ve tüm dosya kapsamı incelenmek suretiyle; tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle, tarafların defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerini olup olmadığı usulüne uygun tutulup tutulmadığı, tarafların lehine veya aleyhine delil olma durumu bulunup bulunmadığı, davacı ile davalı arasında ticari ilişkiye dair kayıt olup olmadığı, davacının dava konusu faturadan kaynaklı alacaklı olup olmadığı, hususlarında açıklamalı rapor tanziminin istenilmesine karar verildiği, bilirkişi ***tarihli raporunda özetle; davalının mübrez 2021-2022 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı(2022 yılı yevmiye defteri için kapanış tasdik süresinin son tarihinin *** olduğu), içerdiği kayıtların birbirini doğruladığı, defterlerin bu haliyle HMK 222/2 uygun olduğunun tespit edildiğini, davalı kayıtlarında davacının takip ve davaya konu ettiği 28/09/2021 tarihli *** nolu 57.757,23 Tl bedelli faturanın kayıtlı olduğu, vergi dairesine bildirilen davacı form BS de ve davalının form BA’da yer aldığının tespit edildiğini, faturadan sonra toplam 725.280,25 TL iadesi faturası , toplam 681.500,00 TL çekli ödeme, toplam 115.531,30 TL kredi kartı ile ödeme olmak üzere toplam 1.522.311,55 TL davacı hesabının borcuna kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, takip ve davaya konu faturadan sonra takip ve davaya konu faturadan fazla ödeme yapıldığının tespit edildiğini mahkememize bildirmiştir.
Mahkememizin 16/02/2023 tarihli celsesinde HMK nun 266. Maddesi gereğince davacı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK nun 267 ve 268 maddesi gereğince resen seçilecek bir mali müşavir – muhasebeci bir bilirkişiye dava dosyasının tevdine, HMK’nın 273/1. maddesi gereği mahkememizce toplanan tüm deliller ve tüm dosya kapsamı incelenmek suretiyle; davacının ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle, davacının defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerini olup olmadığı usulüne uygun tutulup tutulmadığı, davacı lehine veya aleyhine delil olma durumu bulunup bulunmadığı, davacı ile davalı arasında ticari ilişkiye dair kayıt olup olmadığı, davacının dava konusu faturadan kaynaklı alacaklı olup olmadığının TBK 102 hükümleri de nazara alınarak açıklamalı rapor tanziminin düzenlenmesi istenilmiş, bilirkişi … 15/03/2023 tarihli bilirkişi raporunda dava ve takip konusu alacak tutarı olan 49.942,67 TL’nin ise, muhteviyatı itibariyle ihtilaflı olan 13.259,00 TL …’a … San. Ve Tic. A.Ş. Tarafından 26/08/2021 tarih ve … nolu (KDV dahil) iade faturasının kesildiği ve resmi kayıtlara intikal ettirildiği, ancak kesilen bu iade faturasının … tarafından kendi resmi kayıtlarına işlenmediğinden kaynaklandığını, muhteviyatı itibariyle ihtilaflı olan 4.019,80 TL …’a … San. Ve Tic. A.Ş. Tarafından 26/082021 tarih ve … NOLU (KDV dahil) iade faturasının kesildiği ve resmi kayıtlara intikal ettirildiği , ancak kesilen bu iade faturasının … tarafından kendi resmi kayıtlara işlenmediğinden kaynaklandığı, muhteviyatı itibariyle ihtilaflı olan 22.780,82 TL …’a … San. Ve Tic. A.Ş. Tarafından 26/08/2021 tarih ve SA … NOLU (KDV dahil) iade faturasının kesildiği ve resmi kayıtlara intikal ettirildiği, ancak kesilen bu iade faturasının … tarafından kendi resmi kayıtlarına işlenmediğinden kaynaklandığını, bahse konu 3 faturanın toplamının 40.059,62 TL olduğu dikkate alındığında ve … cari hesabının borcunda olması gerektiği düşünüldüğünde 07/03/2022 tarihli hessap bakiyesi olarak kalan 9.883,05 TL ile birlikte toplam 49.942,67 TL …’ın … San. Ve Tic. A.Ş. ‘ne cari hesap bakiyesi asıl borcu olduğu, asıl borca kanuni faiz hesaplandığında da aşağıdaki tabloda göründüğü gibi 1.059,06 TL kanuni faiz hesaplanacağı ve toplam borcun 51.001,73 TL olduğu, ödenecek toplam tutarın 51.001,73 TL resmi defter ve kayıtlarda 49.942,67 TL7nin ana para borç olarak bulunduğu hususu mahkememize bildirilmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Davacı dava dilekçesiyle, faturadan dolayı alacaklı olduğunu, davalının ödeme yapmadığını belirterek yapılan takibe itirazın iptali dilemiştir.
Davaya konu Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyası üzerinde yapılan incelemede alacaklısının mahkememize ait işbu dosya davacısı, borçlusunun yine mahkememize ait işbu dava davalısı olduğu alacaklı tarafından borçlu aleyhine toplam 51.742,67 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibin dayanağının 28/09/2011 tarihli, … fatura nolu ve 49.942,67 TL bedelli fatura ve buna ait faiz olduğu, ödeme emrinin itiraz üzerine takibin durduğu ve 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Tarafların ticari defter incelemesinde dava konusu faturanın kayıtlı olduğu söz konusu faturadan sonra 725.280,25 TL toplamında ödeme iade faturası bulunduğu görülmüştür.
Taraflar arasında var olduğu iddia edilen ilişki faturaya dayandırılmış olmakla, fatura ve faturanın delil olma kuvveti bakımından bir değerlendirme yapmak gerekmiştir.
Faturanın TTK’da tanımına yer verilmemiştir. Vergi Usul Kanunu 229.maddesinde fatura,”Satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesika” olarak tanımlanmıştır. Buna göre fatura, tek taraflı düzenlenmesi her zaman mümkün olan bir belgedir.
TTK 21/1.maddesine göre, “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir”. TTK 21/2 maddesine göre “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.
27.06.2003 tarihli 2001/1 E.2003/1 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, “fatura sözleşmenin yapılmasıyla ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir..” denilmiştir.
Fatura akdin kurulumuna değil, ifasına ilişkin belge olduğundan faturaya dayalı alacak talebinde bulunmak için öncelikle akdî ilişkinin kanıtlanması gerekir. Bu nedenle faturaya dayalı alacağın ispatı kural olarak davacıya aittir.
Akdî ilişkinin ticari defterler üzerinden kanıtlanması halinde alacaklı olduğunu iddia eden kişinin delil olarak ya her iki tarafın defter ve kayıtlarına dayanması ya da münhasıran davalı defter ve kayıtlarına dayanması gerekir.
Somut olayda, davalının defterlerinde dava konusu faturanın yer alması sebebiyle davacı şirketin faturaya konu mal ve / veya hizmetin davalıya teslim edildiğini anlaşılmıştır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK.’nın 102 maddesine göre; “kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmış ise ödeme vadesi önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmiş ise mahsup orantılı olarak; borçlulardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.”
Usulüne uygun tutulsun veya tutulmasın ticari defterler sahibi aleyhine delil teşkil edeceğinden, bir açıklama yapılmadığı sürece yapılan ödemenin 6098 sayılı TBK’nun 102.maddesi gereğince muaccel olan borç için yapıldığının kabulü gerekir. Davalı tarafından daha önce yapılan ödemelerin başka bir borca mahsuben yapıldığını iddia eden alacaklının kanıtlaması gerekir. Alacaklı tarafından yapılan ödemelerin başka bir borca karşılık yapıldığı kanıtlanmadığı sürece, yapılan ödemelerin daha önce muaccel olan borca yönelik kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22 Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın *** Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Özetle davacının dava konusu faturadan sonra davalının yapmış olduğu ödemelerin icra takibinin dayanağı olan fatura bedellerini karşılaması, davacının icra takip tarihi itibari ile davalıdan alacaklı olduğunu yazılı belge ile ispatlayamadığı kanaat edilmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 2015/2, 2017/1 K. Sayılı 03.03.2017 tarihli kararında tarafların iddialarının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerinin her bir vakıanın hangi deliller ile ispat edileceğinin dava dilekçesinde gösterileceği/vakıaların ispata elverişli şekilde somutlaştırılması gerekliliğinin taraflara yüklendiği, açıkça yemin deliline dayanılmadığı takdirde tarafın yemin teklif etme hakkının bulunmadığı, tarafın sair deliller her türlü delil ve sair deliller gibi ibareleri kullanması halinde yemin deliline açıkça dayanmış sayılamayacağına karar verildiğinden somut olayda davacı taraf açıkça yemin deliline dayanmadığından yemin delili hatırlatılmamıştır.
-Kötüniyet tazminatına ait değerlendirmede;
İcra İflas Kanunun 67/2.maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötü niyet tazminatı olup, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilemez. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin *** K. Sayılı ilamı)
Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir.
Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.
Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun *** K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı(borçlu)’nun üzerindedir.
Açıklanan gerekçeler ışığında, dava yönünden davacı kötü niyetli görülmediğinden ve bu hususun davalı tarafından ispatlanamaması sebebi ile davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davacının davasının reddine,
2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 179,90 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 624,93 TL harçtan mahsubu ile artan 445,03 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.560,00TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
5-Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda mahkememizce herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
7-AAÜT’ye göre hesap edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
8-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
8-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/07/2023

Katip ***
¸e-imzalı

Hakim ***
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*