Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/235 E. 2023/829 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/235 Esas
KARAR NO : 2023/829
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – [16737-37775-39353] UETS
DAVALI : 1- … – … …
VEKİLİ : Av. … – [16032-30270-64068] UETS
Av. … – [16639-36682-15125] UETS
DAVALI : 2- … – … …
VEKİLİ : Av. … – [16593-95245-90961] UETS
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/03/2022
KARAR TARİHİ : 28/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/10/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … sevk ve idaresindeki 38 PY 260 plakalı aracın 18.10.2020 tarihinde yaya davacının babası …’a çarptığını ve babasının vefat ettiğini, …’in tam ve asli kusurlu olduğunu, Kayseri 2. ASCM’nin 2021/1011 esas sayılı dosyası ile taksirle ölüme sebebiyet vermek suçundun dava açıldığını, müvekkilinin bu kaza sebebiyle babasının desteğinden yoksun kaldığını ileri sürerek; davanın kabulü ile, 50,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, 25,00 TL tedavi gideri ve 25.00 TL cenaze ve defin giderinin tüm davalılardan 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı sürücüden tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Kazanın her iki taraf için de elem verici olduğunu, müvekkilinin hamile olan eşinin kazadan sonra çocuğunu düşürdüğünü, ceza dava dosyasının hala derdest olduğunu, eşi tüp bebek tedavisi gören müvekkilinin bu kaza nedeniyle ağır maddi ve manevi kayıplar yaşadığını, kazanın müteveffanın kendi kusuruyla meydana geldiğini, müteveffanın kazadan önce 85 yaşında olduğunu savunarak davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Ş.’ye dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş olmasına rağmen yasal 2 haftalık kesin süre içerisinde cevap dilekçesi sunmamıştır. Davalı …Ş.’nin HMK’nın 128/1. maddesi gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı tespit edilmiştir.

DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
15/09/2022 tarihli celsede HMK’nın 266-268 maddeleri uyarınca dosyanın re’sen seçilecek bir makina mühendisi bilirkişiye tevdii ile; davaya konu kaza ile ilgili olarak dosya kapsamındaki tüm tanık beyanları, kamere kaydı ve vb. tüm hususlar göz önünde bulundurularak dava konusu kazanın kimin kusuru ile meydana geldiği,kural ihlallerinin tespitinin istenilmesine karar verilmiş, bilirkişi Yavuz Calp’ın mahkememize sunmuş olduğu 16/12/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava konusu kazada 38 PY 260 plakalı Renault marka araç sürücüsü …’in meydana gelen olayda tamamen kusurlu olduğunu, müteveffa yaya …’ın dosya içerisindeki bilgi belge, beyanlar, bilirkişi raporları, uzman mütalaası ve olaya ait yapmış olduğu teknik incelemeleri neticesinde kaza olayında bir ihmalinin bulunmadığının ve herhangi bir trafik kuralını ihlal etmediğini mahkememize bildirmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … sevk ve idaresindeki 38 PY 260 plakalı aracın 18.10.2020 tarihinde yaya davacının babası …’a çarptığını ve babasının vefat ettiğini belirterek 50,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı, 25,00 TL tedavi gideri ve 25.00 TL cenaze ve defin gideri ve 50.000,00 TL manevi tazminat dilemiştir.
Sigorta poliçesi incelenmesinde, 38 PY 260 plakalı aracın Ak sigorta sigorta bünyesinde ZMSS poliçesinin olmadığı, ceza dosyasına göre kaza tarihinde sürücü … olduğu görülmüştür.
-Mahkememizce kusur ön sorun değerlendirmesinde,
Mahlememiz olayla ilgili ceza dosyasının bir örneğini dosyamız arasına almıştır. Kaza tespit tutanağının ve mahkememizce alınan kusur raporu uyarınca davalı …’ın ilk geçiş kuralını ihlal ettiğinden tam kusurlu olduğu ve murisin herhangi bir kusuru olmadığı, …’in kusurlu davranışı sonucu murisin ölümüne sebebiyet verdiği kanaatine ve tespitine ulaşılmıştır.
-Destekten yoksun kalma tazminatına dair değerlendirmede;
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Somut olayın incelenmesinde muris … 1935 doğumlu olduğu ve davacının ise ilgilinin oğlu olduğu 1966 doğumlu olduğu görülmüştür. Vefat tarihinin 16.11.2020 olması karşısında davacının yaşı dikkate alınarak davacının dosyaya sunulan kayıtlar ve sunduğu deliller uyarınca murisin kendisinin desteği olduğunu ispatlayamadığından davacının destekten yoksun kalma zararının olmadığı görülmüştür.
-Davalı …’in sorumluluğuna dair değerlendirmede;
… haksız fiil hükümleri çerçevesinde (TBK’nun 49, 53 ve 65 hükümleri) uyarınca zarardan sorumludur.
-Sigorta şirketinin sorumluluğuna dair değerlendirmede;
Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “Sigortanın Kapsamı” başlıklı A-1.maddesindeki, “Sigortacı, bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde düzenlemesi yer almaktadır.
Türk Hukuk Lûgatında kelime anlamı “bir şahıs veya bir şeyin hâli” olarak tanımlanan sıfat (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Ankara 2021, Cilt I, s. 977), dava konusu subjektif hak olan dava hakkı ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti, davayı takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka yöneliktir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan davacı sıfatı (aktif husumet), yani davacı olma yetkisi de o hakkın sahibine ait olacaktır. Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek kişi ise, o hakka uymakla borçlu olan kişiye (davalı sıfatı, pasif husumet) ait olacaktır (Kuru, Baki: Medenî Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, Cilt I, s. 332).
Mahkemece taraflar arasındaki dava konusu hakkın esasına yönelik karar verilebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu subjektif hakkın özüne ilişkin bir maddî hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur.(Hukuk Genel Kurulunun *** K. sayılı kararı)
-Maddi tazminata dair değerlendirmede;
Somut olayda davalı … şirketine ZMSS poliçesi olmadığından husumet düşmeyeceğinden ilgili yönünden tüm talepler reddedilmiştir. Davacı tarafından taleple bağlı kalınarak 25,00 TL cenaze ve defin gideri takdiren uygun görülmüş. Murisi mezar yerini ölmeden önce kendi satın aldığından mezar yeri ile ilgili davacının zararı olmadığı görülmüştür. Davacının tedavi gideri talebi ise ispatlanmadığı görülmüştür. Davacının …’e karşı ikame etmiş olduğu destekten yoksun kalma tazminatı, tedavi gideri ispatlanmadığından reddolunmuştur.

– Manevi tazminata dair değerlendirmede;
Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Hakim, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda hakimin, hukuk ve adalete uygun karar vereceği TMK’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olayda, ekonomik ve sosyal durum araştırması, kazanın oluş şekli, kusur durumu, çekilen ızdırap yukarıda açıklanan kıstaslar çerçevesinde için 50.000,00 TL manevi tazminatın uygun olduğu değerlendirilmiştir.
– Faize ait değerlendirmede;
Davalı gerçek kişi yönünden ise 6098 sayılı TBKnun 117/2 maddesinde göre vefat tarihinde temerrüde düşeceğinden vefat tarihi itibariyle faize hükmedilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davacının davalı …Ş.’ye karşı ikame etmiş olduğu davasının ve tüm taleplerinin ayrı ayrı reddine,
2-Davacının …’e karşı ikame etmiş olduğu maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile 25,00 TL cenaze defin giderinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, alacağa vefat tarihi olan 16/11/2020 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
3-Davacının …’e karşı fazlaya ilişkin tüm taleplerinin ayrı ayrı reddine,
4-Davacının davalı …’e karşı ikame etmiş olduğu manevi tazminat davasının kabulü ile, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, alacağa vefat tarihi 16/11/2020 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
5-Davacının davalı …Ş.’ye ikame etmiş olduğu davası yönünden 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 269,85 TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 171,12 TL harcın mahsubu ile bakiye 98,73 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
6-Davacının …’e karşı ikame etmiş olduğu davası yönünden 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 269,85 TL harcın davalı …’den alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
7-Davacının …’e karşı ikame etmiş olduğu manevi tazminat davası yönünden 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 3.415,50 TL harcın davalı …’den alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
8-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davalı …’den alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
9-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70 TL peşin harcın davalı …’den alınarak davacı tarafa verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan; bilirkişi ücreti posta, müzekkere, tebligat, elektronik tebligat ve kep reddiyat gideri olmak üzere toplam 1.017,000 yargılama giderinin davanın kabul/ret oranına göre hesap edilen 1.015,47 TL’sinin davalı …’den alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı taraflarca yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda mahkememizce herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
12-Maddi tazminat davası yönünden AAÜT’ye göre hesap edilen 25,00 TL vekalet ücretinin davalı …’tan alınarak davacı tarafa verilmesine,
13-Maddi tazminat davası yönünden AAÜT’ye göre hesap edilen 75,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara tarafa verilmesine,
14-Manevi tazminat davası yönünden AAÜT’ye göre hesap edilen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacı tarafa verilmesine,
15-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
16-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,

Dair, davacı vekili ve davalı … vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/09/2023

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*