Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/153 E. 2023/876 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
KARAR YAZIM TARİHİ : ***

Mahkememize açılan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile … Tekstil Nak.İth.İhr.San.Tic.Ltd.Şti arasında yapılan ticari iş gereği … tarihli sözleşmeye istinaden düzenlenen 02/09/2016 tarihli faturadaki malların bedeli olarak müvekkil davalı şirket hesabına 08/09/2016 tarihinde 32.000,00-USD ödeme yaptığını lakin faturada belirtilen malların müvekkiline teslim edilmediğini, faturadaki malların müvekkiline teslim edilmemesinden dolayı davalı şirkete ödediği bedelin iadesi talebiyle Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasıyla davalı şirket aleyhine icra takibi başlattıklarını, davalı şirketin borca itirazı üzerine takibin durduğunu, yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alamadıklarından bahisle öncelikle davalı şirketin adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mallar ile 3.kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyati haczine karar verilmesini, yapılacak yargılama neticesinde takip öncesi faiz ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasına davalının vaki itirazının asıl alacak yönünden iptaline, takibin bu miktar yönünden devamına, takip konusu alacağa takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar ve fiili ödeme günündeki döviz alış kuru üzerinden USD alacak için işleyecek yıllık %2.5 USD mevduata uygulanan en yüksek faiz ve değişen oranlardaki faiz uygulanmasına karar verilmesini, haksız ve kötü niyetli itiraz eden davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde; davacı tarafın ihtiyati haciz talebine itiraz ettiklerini, müvekkilinin uzun yıllardır ticaretle uğraşan saygın bir firma olduğunu, herhangi bir mal kaçırma durumunun söz konusu olmadığını, müvekkil şirket tarafından davacı adına 02.09.2016 tarihli düzenlenmiş fatura bulunmadığını, icra dosyasına sunulmuş olan 02.09.2016 tarihli şipariş fişinin davacıya ait olmadığını, … isimli şahsa ait olduğunu, bu fişten dolayı müvekkili şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığını ve bu siparişin iptal edildiğini, icra takibine dayanak belgenin davacı ile ilgisi olmadığı gerekçesiyle öncelikle reddini talep ettiklerini, davacı tarafın müvekkili şirkete 08.09.2016 tarihinde 32.000-USD’lik ödeme çıkardığını, ihracata ve faturalara konu ürünlerin davacı tarafından 16.09.2016 tarihinde gümrükten çekildikten sonra banka kesintisi neticesinde net 31.993,50-USD müvekkili şirketin Ziraat Bankası Kayseri Organize Sanayi Şubesinde bulunan *** nolu USD hesabına geçtiğini, ürünlerin fatura tutarının 49.207,00-USD olduğunu, müvekkili şirketin 10/09/2016 tarihli 900642 – 900643 nolu toplam 49.207,00-USD bedelli irsaliye faturası ile malları davacı …’e gönderdiğini, malların gönderilmiş olduğu 10/09/2016 tarih ve *** seri nolu gümrük beyannamesi ile de sabit olduğunu, gümrük çıkış beyannamesi ve eklerinin ilgili gümrük müdürlüğünden istenilmesi ve incelenmesi halinde malların davacı tarafa gönderildiği ve müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğunun kalmadığının ortaya çıkacağını, malların davacı tarafından teslim alınarak 16.09.2016 tarihinde Gence gümrüğünden çekildiğini, davacının müvekkili şirkete bakiye borcu olması nedeniyle müvekkili şirket tarafından davacı aleyhine Gence İnzibati İktisadi Mahkemesi’nde alacak davası açıldığını, davanın müvekkili şirket lehine sonuçlandığını ve bakiye 17.205,50-USD’nin müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, açıklanan nedenlerle müvekkili şirket aleyhine haksız olarak açılan davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 4/1-a maddesine göre davaya bakmaya Mahkememiz görevlidir.
6545 sayılı yasanın 45/3. maddesi uyarınca yargılama Tek Hakim tarafından yürütülmüş ve sonuçlandırılmıştır.
Mahkememizde açılan ve sonuçlanan davada 7251 sayılı kanunla değişik 6102 Türk Ticaret Kanununun 4/2. maddesi uyarınca basit yargılama usulü uygulanmıştır.
Dava şartı arabuluculuk faaaliyeti kapsamında taraflar görüşmüş ancak anlaşmaya varamamışlardır.
Dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkindir.
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasının uyap kayıtları, vergi dairesi kayıtları, Ziraat Bankası A.Ş.’nin cevabi yazısı, gümrük müdürlüğü’nün cevabi yazısı ve tarafların dayandığı tüm deliller toplanmış, bilirkişi heyetinden ayrıntılı rapor alınmıştır.
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında; alacaklının …, borçlunun … Teks. Nak. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğu, 32.000,00-TL asıl alacak üzerinden faturaya dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, borçlunun süresinde yaptığı itiraz üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.
Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’nün 09/03/2022 tarihli cevabı yazısı dosya arasına alınmıştır. Buna Türkiye ile Azerbaycan arasında 2002 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Ticarî Konularda Adlî İşbirliği Anlaşması bulunmaktadır. 23.03.2004 tarihli ve 25411 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 11.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren Anlaşma’nın 13’üncü maddesinde; “Bir Akit Tarafın vatandaşları, diğer Akit Tarafın adli makamlan önündeki işlemlerinden dolayi salt yabancı olmaları veya diğer Akit Taraf ülkesinde ikametgahları bulunmamasından ötürü teminat akçesi vermekle yükümlü tutulmayacaklardır.” hükmü yer almaktadır. Söz konusu uluslararası anlaşma uyarınca MÖHUK 48. Maddesi gereği HMK 114-1-ğ maddesinde düzenlenen teminat yatırma dava şartından davacının muaf olduğu anlaşılmıştır.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır.
Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır.
Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Dava yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır.
Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir.
Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki, itirazın iptali davası, icra takibine sıkı sıkıya bağlı; itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir. Kısmi ifaya ilişkin kurallar da (icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan) 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 100 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun’un 101. maddesine göre birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır.
6098 sayılı TBK 102. maddeye göre de kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.
Diğer yandan belirtmek gerekir ki; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukukî sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz.
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 229. maddesi ise;
“Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır”hükmünü haizdir.
Bu hüküm çerçevesinde, 24.12.2003 tarihli ve 25326 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 27.06.2003 tarihli ve 2001/l E., 2003/l K. sayılı kararında fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı TTK m. 21 maddesine göre; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Madde hükmüne göre faturanın bir alacağın mevcudiyetine delil teşkil etmesi, karşı tarafa tebliğinden itibaren sekiz gün içinde hiçbir itiraza uğramamış olması koşuluna bağlıdır. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi, akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından ticari defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının ticari defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Bu hususlarla birlikte 6100 sayılı HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. Maddesinin incelendiğinde:
“(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklinde düzenleme olduğu görülmektedir.
7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiştir.
Ticari defterlerin delil olmasına ilişkin düzenleme HMK’nun 222. maddede yer almaktadır. Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK’nun 222/1). Ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanununa göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK’nun 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK’nun 222/4). Ticari defterler usulüne uygun tutulsun tutulmasın aleyhe olan kayıtlar delil olur.
Dosyaya mübrez … havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; davalı … Teks. Nak. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2016 yılı büyük defterleri ile 2018 yılı yevmiye defterine ulaşılamadığı, diğer ticari defter noter tasdiklerinin zamanında yapıldığı, kayıtların birbirini doğruladığı, defterlerin usulüne göre tutulduğu, davalı … Teks. Nak. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ticari defterlerine istinaden; davacı … …’nin 149.465,28-TL borcu (32.000 USD’nin borçtan düşülmesi halindeki rakam) bulunduğu, davalı … Teks. Nak. İth. İhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin ticari defterlerine istinaden 3. şahıs …’ın 134.127,01-TL borcu bulunduğu, taraflarca tanzim edilmiş sözleşmeye istinaden 32.000,00-USD ödeme yapıldığı, buna mukabil 3. şahıs adına düzenlenen faturada belirtilen ürünlerin teslim edildiğine dair kayıt bulunmadığı, dosyaya ibraz edilen Azerbaycan Cumhuriyeti Yargıtay Ticaret Kurulun 2-2(102) 157/2021 sayılı ve 21/04/2021 kararına konu dava konusu ile işbu davanın konusunun aynı olmadığı yönünde görüş bildirmişlerdir.
Tarafların rapora karşı yaptığı itiraz üzerine alınan *** tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda özetle; davalı … Teks. Nak. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2016 yılı büyük defterleri ile 2018 yılı yevmiye defterine ulaşılamadığı, diğer ticari defter noter tasdiklerinin zamanında yapıldığı, kayıtların birbirini doğruladığı, defterlerin usulüne göre tutulduğu, davalı … Teks. Nak. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ticari defterlerine istinaden; davacı … …’nin 149.465,28-TL borcu (32.000 USD’nin borçtan düşülmesi halindeki rakam) bulunduğu, davalı … Teks. Nak. İth. İhr. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin ticari defterlerine istinaden 3. şahıs …’ın 134.127,01-TL borcu bulunduğu, taraflarca tanzim edilmiş sözleşmeye istinaden 32.000,00-USD ödeme yapıldığı, buna mukabil 3. şahıs adına düzenlenen faturada belirtilen ürünlerin teslim edildiğine dair kayıt bulunmadığı, dosyaya ibraz edilen Azerbaycan Cumhuriyeti Yargıtay Ticaret Kurulun 2-2(102) 157/2021 sayılı ve 21/04/2021 kararına konu dava konusu ile işbu davanın konusunun aynı olmadığı, dosyaya ibraz edilen taraflarca düzenlendiği iddia edilen sözleşme vb. evrakların yasaya uygunluğunun mahkemenin takdirinde olduğu, kök raporun tashihini gerektiren bir husus bulunmadığı görüş ve kanaatinde olduklarını bildirmişlerdir.
Yukarıda bahsedilen yasal düzenlemeler, yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davalı tarafın 02/09/2016 tarihli faturanın bulunmadığını, icra dosyasına sunulan sipariş fişinin dava dışı …’a ait olduğunu, bu siparişin de iptal edildiğini, dayanak belgenin davacı ile ilgisi bulunmadığını, fatura konusu ürünlerin değerinin 49.207, USD olduğunu, davacı malları gümrükten çektikten sonra 32.000 USD’nin hesaplarına geçtiğini, gümrük çıkış beyannamesine göre 16/09/2016 tarihinde malların Gence gümrüğünden çekildiğini, bakiye 17.205,50 USD alacak için Gence İnzibati İktisadi mahkemesinde açılan alacak davasında mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini, kesin hüküm bulunduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Azerbaycan mahkemesindeki anılan kararın incelenmesinde Gence İdari-İktisat Mahkemesi’nce (ilk derece mahkemesi), 17.205,50 USD davalının davacıdan alacaklı olduğuna hükmedilmiş, karara itiraz edilmesi üzerine Gence Temyiz Mahkemesi Ticaret Kurulu (istinaf mahkemesi) tarafından ise davalının 49.207 USD alacaklı olduğuna karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine Azerbaycan Cumhuriyeti Ticaret Kurulu (temyiz mercii) tarafından da davalının davacıdan 49.207 USD alacaklı olduğuna hükmedilmiş ve karar bu şekilde kesinleşmiştir. Ancak bilirkişi raporlarıyla da sabit olduğu üzere işbu davaya konu edilen alacak ile Azerbaycan mahkemesinde görülen alacağın dava konularının aynı olmadığı, 32.000 USD ödemenin 16/09/2016 tarihli ihracata ilişkin ödeme olarak kabul edilemeyeceği, bu alacak kaleminin tamamının ödenmediğine dair yargı kararı bulunduğu, davalı tarafın muhasebe kayıtlarına da bu şekilde kayıtlandığı, davalı vekilinin de 14/03/2023 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bilirkişinin bu tespitine ilişkin bir itirazda bulunmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında … tarihli sözleşme imzalandığı, ürünlerin teslimine ilişkin bir evrakın bulunmadığı, ancak 32.000 USD lik ödemenin belgesinin bulunduğu, anılan belgede her ne kadar …’ın adı geçse de yapılan ödemenin … tarihli sözleşmeye istinaden yapıldığı hususunda da kayıt bulunduğu, bu nedenle davalı tarafın takibe dayanak faturada davacının adının yer almaması sebebiyle alacak talebinde bulunmasının mümkün olmadığına dair iddiasına itibar edilemeyeceği, gümrük kayıtlarında 29.482 USD, 19.725 USD ve 12.000 USD bedelli gönderiler bulunduğu, 32.000 USD bedelli bir gönderi bulunmadığı, davalı tarafça fatura konusu ürünlerin davacıya teslim edildiği hususunun da ispatlanamadığı, bu nedenle davalının takip konusu alacaktan sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. Dava dilekçesinde yalnızca asıl alacak yönünden itirazın iptali talep edildiğinden faiz yönünden bir inceleme yapılmamıştır.
Alacak likit olduğundan dolayı davalının itirazının iptaline karar verilmiş olmakla İİK 67/2 uyarınca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği, bu hesaplamada icra takip tarihindeki kurun baz alınması gerektiği (Yargıtay 3. HD 2023/1233 Esas, 2023/1317 Karar) UYAP üzerinden yapılan sorgulamada icra takip tarihi olan 28/10/2021 itibariyle USD efektif satış kurunun 9,51 TL olduğu, 32.000,00 X 9,51=304.320,00-TL olup davalının bu miktar üzerinden takibe itiraz ettiği anlaşılmakla icra inkar tazminatının bu miktarın %20 si olan 60.864,00-TL olarak belirlenmesine hükmedilmiştir.
Ancak vekalet ücreti belirlenirken dava dilekçesinde dava değeri TL olarak gösterildiğinden dava değeri olan 435.840,00-TL üzerinden vekalet ücretine hükmolunarak aşağıdaki hüküm fıkrasının tesisi uygun görülmüştür.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KABULÜ ile;
1-Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın ASIL ALACAK YÖNÜNDEN İPTALİ ile takibin 32.000,00-USD asıl alacak üzerinden devamına, iş bu asıl alacağa takip tarihinden itibaren başlamak üzere yıllık %9,00’i geçmemek üzere fiili ödeme tarihine kadar 3095 sayılı yasanın 4/a. maddesi gereğince devlet bankalarının USD cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranının uygulanmasına,
2-İİK’nun 67/2. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilen 32.000-USD’nin icra takip tarihindeki Türk Lirası karşılığı olan 304.320,00-TL’nin %20’si olan 60.864,00-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gerekli 29.772,24-TL ilam harcından, dava açılışı sırasında tahsil edilen 5.582,33-TL peşin harcın mahsubuna, bakiye 24.189,91-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı tarafın yaptığı 80,70-TL başvurma harcı, 5.582,33-TL peşin harç, 3.500,00-TL bilirkişi ücreti, 124,00-TL posta ücreti olmak üzere toplam 9.287,03-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri uyarınca 67.017,60-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil eden davacıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal iki haftalık süresi içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 11/10/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı