Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1000 E. 2023/758 K. 11.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: *** Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : ***
KATİP : ***

DAVACI : ***
VEKİLİ : Av.
DAVALI : ***

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Davacı tarafından davalı aleyhine mahkememize açılan itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı tarafından Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası kapsamında tebliğ edilen ödeme emrine karşı süresi içerisinde davalı tarafından yapılan itiraz üzerine icra müdürlüğü tarafından takibin durdurulmasına karar verildiğini, borçlu davalının itiraz dilekçesinde takibe dayanak senetler üzerinde kendisinin herhangi bir şekilde imzasının veya isminin olmadığını, müvekkili ile aralarında ticari ilişkinin de olmadığını belirterek itiraz ettiğini, davalı tarafın takibe dayanak senetler üzerinde ismi bulunmasa da imzasının bulunduğunu, borçlu davalının sorumluluğu için senet üzerinde imzasının bulunmasının yeterli olduğunu, ayrıca isminin yazılı olmasının gerekmediğini, buna ilişkin olarak Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma numaralı dosyası ile inceleme yapıldığını belirterek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulüne, Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile başlatılmış olan takibe borçlu davalı tarafından yapılan haksız itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline dair karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmiş, davalı tarafından herhangi bir cevap vermemiştir. Davalı tarafın HMK’nun 128/1. maddesi gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı tespit edilmiştir.
Davalı duruşmada “Ben … Araçlar Ltd. Şti.’nde sigortalı olarak çalışan bir elemanım. Bu şirkette herhangi bir yetkim söz konusu değildir. Bu yüzden suçlamaları kabul etmiyorum. Davacı …’ın iş yerine geldiğinde …’ın beni şirket yetkilisi olarak tanıttığı doğru değildir. Ben şirket çalışanıyım. … bana şirket kaşesini bas şurayı imzala dedi. Ben o yüzden imza attım. Senet 3 taneyse 3 tane belge imzalamışımdır. Ben kefil olmak için imza atmadım. … bana imzala dediği için imzaladım. Çünkü kendisi patronumdu bana kefillik filan yok ben senedi doldurdum zaten, davacıyı kastederek ben Osman Ağabey ile alışverişimi yaptım, senlik bir durum yok şuraya imza at dediği için bu senetlere imza attım.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Davacı tarafından Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasına, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma numaralı dosyasına, banka kayıtlarına, faturalara, tanık anlatımlarına, yemin ve keşfe delil olarak dayanılmıştır.
Davalı tarafından yasal süresi içinde delil bildirmemiştir.
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasının Uyap kayıtları celp edilmiştir. İncelenmesinde; 28/03/2016 tanzim tarihli 30/07/2016 vade tarihli ve 10.000,00-TL bedelli, 28/03/2016 tanzim tarihli 31/08/2016 vade tarihli ve 15.000,00-TL bedelli ve 28/03/2016 tanzim tarihli 30/09/2016 vade tarihli ve 15.000,00-TL bedelli zaman aşımına uğramış bonoya dayalı olarak 04/01/2022 tarihinde ilamsız icra yolu ile icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği, davalının 12/01/2022 tarihli dilekçesi ile borca itirazı üzerine icra müdürlüğünce 13/01/2022 tarihinde İİK’nun 66. maddesi uyarınca icra takibinin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak … soruşturma sayılı dosya akıbeti sorulmuş ve Uyap kayıt örnekleri istenilmiştir. Bu müzekkeremize 09/11/2022 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Davacının T.C. kimlik numarası ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle Mimarsinan Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak; a) Davacının bilanço esasına göre mi yoksa işletme hesabı esasına göre mi defter tuttuğu, b) İşletme hesabına göre defter tutması halinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. ve ilgili diğer maddelerinde belirtilen esnaf işletme sınırı tutarının altında kalıp kalmadığı (esnaf işletme sınırı içinde olup olmadığı) sorulmuş, ilgili kayıt ve belge örneklerinin istenilmiştir. Bu müzekkeremize 08/11/2022 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Davalının T.C. kimlik numarası ve açık kimlik bilgileri belirtilmek suretiyle Gevher Nesibe Vergi Dairesi’ne müzekkere yazılarak; a) Davalının bilanço esasına göre mi yoksa işletme hesabı esasına göre mi defter tuttuğu, b) İşletme hesabına göre defter tutması halinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 177. ve ilgili diğer maddelerinde belirtilen esnaf işletme sınırı tutarının altında kalıp kalmadığı (esnaf işletme sınırı içinde olup olmadığı) sorulmuş, ilgili kayıt ve belge örneklerinin istenilmiştir. Bu müzekkeremize 10/11/2022 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Yargılama sırasında davacı tarafından bildirilen tanıklar usulünce dinlenmişlerdir.
Davacı tanığı *** duruşmada “Davacı … benim arkadaşım olur. Davalı ***’i ise daha önce bir kez görmüştüm. Dosya içerisinden bana okuduğunuz 30/07/2016, 31/08/2016 ve 30/09/2016 vade tarihli bilgilerini okuduğunuz senetler ile ilgili bilgi sahibiyim. Davacı … ile dolaşırken bana şurada bir işim var, oraya da gidelim dedi. Burası Eski Sanayi’nin o taraflarda eski askerlik şubesinin orada bir motor filan satılan bir dükkandı. … orada …’a tam miktarını hatırlamıyorum ama bir miktar para verdi, eski para ile 40 milyar filan olması lazım. Karşılığında senet aldı. Senedi … doldurdu. Davalı ***’de oradaydı. … davalıyı kastederek bu bizim şirket yetkilimizdir dedi. Hatta …’ın babası senetlere kefil olarak imza atacaktı ama orada değildi. … davalıyı kast ederek bu bizim şirket yetkilimiz senetlerin kefili o olsun dedi ve davalı orada senetlere kefil olarak imza attı. Bildiğim kararı ile …, …’ın hayvanları varmış onu almış, kestirmiş, hayvanların parasını biz o gün …’a ödedik karşılığında da senet aldık. Hayvanlar davacı …’ın satın alan ise …’dır. Benim bildiklerim bunlardır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı Sedat Kaldırım duruşmada “Davalı … bizim ahıra geldi. Babam olan davacı ona mal sattı. Davalı … satın aldığı büyük baş hayvanları kestireceğini söyledi. Davacı babam ben kestireyim parasını size vereyim dedi. Fiyat konusunda da anlaştılar. Davalı … bir mezbaha ile anlaşmış. Babam oraya götürdü. Bu davalıya sattığı hayvanları kestirdi. Parasını da …’a götürdü. Giderken ben ve tanıdığımız olan … da babamın yanındaydı. Davalı … babamdan aldığı 40.000,00-TL karşılığında 3 tane senet düzenledi. Sonra davalı *** dükkandaydı, ona hitaben … şirketin kaşesini al yanıma gel dedi. Bize davalı ***’i şirketin yetkilisi olarak tanıttı. Davalı *** de bu senetlere imza attı. Yani kefil sıfatı ile imza attı, kefil oldu. Davalı ***’i şirketin yetkilisi ortağı diye bize tanıttılar. Davacı babam … hayvancılık ile iştikal eder, herhangi bir şirketleşme olmadan o tarihte hayvancılık yapıyordu, babam ve kardeşim daha yeni bir şirket kurdular. Benim bildiklerim bunlardır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE: Dava, zamanaşımına uğramış kambiyo senetlerine dayalı alacağın tahsiline yönelik başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nun 67/1. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
6545 sayılı Yasa’nın 45/3. maddesi uyarınca dava değeri itibarı ile tek hakim tarafından inceleme yapılarak karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, takibe konu edilen nedenlerle davacının davalıdan alacağı olup olmadığı, davalının icra takibine vaki itirazının haklı olup olmadığı bu itirazın gerekip gerekmediği, icra inkar tazminatı koşullarının bulunup bulunmadığı konularında toplanmaktadır.
Tarafların iddia ve savunmaları ile dosya kapsamına göre ön sorunun, satım ve kefalet sözleşmesine dayalı olarak bir tacir olmayan bir kişi tarafından tacir olmayan kişi lehine düzenlenen ve zamanaşımına uğramış bonolara dayanılarak girişilen takibe vaki itirazın iptali davasının ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve burada varılacak sonuca göre davayı görmek görevinin Asliye Hukuk Mahkemesinde mi, yoksa Asliye Ticaret Mahkemesinde mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Hukuk mahkemelerinin hangileri olduğu ve bunların kuruluşu 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddelerinde düzenlenmiştir.
Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır.
Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 sayılı Kanunun üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
Bir davanın ticari nitelikte olup olmadığı, bir diğer ifade ile asliye ticaret mahkemesinde görülüp görülmeyeceğinin belirlenmesi işi de Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre yapılmalıdır. Öğretide de benimsenen görüşe göre ticari davalar mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrılmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinin 1. bendinin (a) alt bendi uyarınca bu Kanun’da düzenlenen hukuk davaları mutlak ticari davalardır. Nispi ticari davalar ise konusu ne olursa olsun, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarıdır (TTK.m.4/1). Kanuni düzenleme uyarınca sadece mutlak ya da nispi ticari davalar asliye ticaret mahkemesinde görülürken, bunlar dışında kalan davalar (istisnalar saklı kalmak kaydıyla) asliye hukuk mahkemelerinde görülmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki itirazın iptali davaları takip hukuku kaynaklı, icra takibine sıkı sıkıya bağlı ve alacağın varlığını maddi hukuk kuralları çerçevesinde belirlemeye yarayan kendine özgü davalardır. Dava ile takip arasındaki bu sıkı ilişki nedeniyle dava konusu, ancak takip talepnamesinde yazılı alacak dayanağı, tutar ve benzeri talepler olabilir ve kural olarak ispat vasıtaları da bu çerçevede değerlendirilir.
Somut olaya dönüldüğünde davacı yanca davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası üzerinden 04/01/2022 günü girişilen (örnek 7) genel haciz yolu ile icra takibinde alacağın kaynağı olarak “28/03/2016 tanzim tarihli 30/07/2016 vade tarihli ve 10.000,00-TL bedelli, 28/03/2016 tanzim tarihli 31/08/2016 vade tarihli ve 15.000,00-TL bedelli ve 28/03/2016 tanzim tarihli 30/09/2016 vade tarihli ve 15.000,00-TL bedelli” zaman aşımına uğramış 3 adet bonoya dayalı alacak gösterilmiş ve takip talepnamesi ekine keşidecisinin dava dışı …, … Araçlar San. Ve Tic. Ltd. Şti. ile davalı …, lehtarının davacı Cuma Kaldırım olduğu, takibe dayanak bono örnekleri eklenmiştir.
Ödeme emrinin tebliği üzerine davalı borçlu tarafından icra dosyasına sunulan dilekçe ile özetle borcu olmadığı, alacaklı ile aralarında ticari ilişki bulunmadığı ve bu nedenle de bonoda yazılı borcun doğmadığı ileri sürülerek borca itiraz edilmiştir.
Takibe yönelik bu itiraz üzerine açılan eldeki davada davacı vekili müvekkilinin dava dışı …’a canlı hayvan sattığını ve karşılığında takip konusu bonoları aldığını, her ne kadar takibe dayanak yaptıkları bonoların zaman aşımına uğramışsa da bunların yazılı delil başlangıcı niteliğini taşıdığını ve asıl borç ilişkisini tanık dahil her türlü delille ispatlayacağını ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı mahkememizde yapılan duruşmada ise “Ben … Araçlar Ltd. Şti.’nde sigortalı olarak çalışan bir elemanım. Bu şirkette herhangi bir yetkim söz konusu değildir. Bu yüzden suçlamaları kabul etmiyorum. Davacı …’ın iş yerine geldiğinde …’ın beni şirket yetkilisi olarak tanıttığı doğru değildir. Ben şirket çalışanıyım. … bana şirket kaşesini bas şurayı imzala dedi. Ben o yüzden imza attım. Senet 3 taneyse 3 tane belge imzalamışımdır. Ben kefil olmak için imza atmadım. … bana imzala dediği için imzaladım. Çünkü kendisi patronumdu bana kefillik filan yok ben senedi doldurdum zaten, davacıyı kastederek ben Osman Ağabey ile alışverişimi yaptım, senlik bir durum yok şuraya imza at dediği için bu senetlere imza attım.” şeklinde savunmada bulunmuştur.
Takip talepnamesinde gösterilen borç kaynağına, iddia ve savunma içerikleri ile özellikle bonoların zamanaşımına uğradığının sabit olmasına ve tarafların benimsemesine göre takip konusu alacağın bonolara dayanmayıp, davada temel borç ilişkisine dayanıldığı, yani satım ve kefalet sözleşmesine dayandığı tartışmasızdır.
Zamanaşımına uğramış bonoların medeni usul hukuku anlamında yazılı delil başlangıcı olduğunda tartışma bulunmamaktadır.
Dosya kapsamına göre davacı bonolara bir kambiyo senedi olarak değil bir ispat vasıtası olarak dayanmakta, davalı da bu çerçevede patronu olan dava dışı …’ın davacı ile alış veriş yaptığını, patronunun kendisine imzala dediği için takip dayanağı senetleri imzaladığını, kefil olmak istemediğini savunmamaktadır. Bu durumda somut olay bakımından zamanaşımına uğramış bonolar ile ilgili Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmemektedir. Kaldı ki dava, Türk Ticaret Kanununun 778. maddesi atfıyla bonolar için de uygulanan ve poliçelerde sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 732. maddesine dayalı bir istemi de içermemektedir.
Bu haliyle somut uyuşmazlık satım ve kefalet sözleşmesinde karşılıklı edimlerin ifa edilip edilmemesi noktasında toplandığından, uyuşmazlığın çözümünde hakim kambiyo senetlerine ilişkin kuralları tartışmayacak, zamanaşımına uğradığı için bono vasfını kaybetmiş belgeleri taraflar arasındaki satım ve kefillik sözleşmesinin delili olarak değerlendirerek bir sonuca varacaktır.
Bu belirlemeye göre uyuşmazlığın münhasıran bonoya dayanmadığı ve davanın da mutlak ticari dava sayılamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Davacının ve davalının tacir olmadığı, dosyaya yansıyan bilgiler ve özellikle tarafların açıklamaları kapsamında davacının çiftçi olduğu ve Türk Ticaret Kanununun 12 nci maddesinde ifadesini bulan tanıma göre bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işletmediği anlaşıldığından, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, bu haliyle davanın nispi ticari dava olarak da kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Varılan sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde işin ticari nitelikte olmadığı, davanın da mutlak ya da nispi ticari dava sayılamayacağı anlaşıldığından davanın asliye ticaret mahkemesinde değil asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun *** Esas ve *** Karar sayılı ilamı ile *** Karar sayılı ilâmı, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı karar ilamı ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’nin ***
tarihli, *** Karar sayılı karar ilamı emsal niteliktedir).
Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı emsal ilamında “Dava zamanaşımına uğramış kambiyo senedine dayalı takibe yönelik itirazın iptaline ilişkindir. Dava konusu senette davacı lehtar, davalı ise keşideci sıfatı taşımaktadır. Ne var ki senet zamanaşımına uğramış olmakla kambiyo vasfını yitirmiş, taraflar arasındaki temel ilişki yönünden yazılı delil başlangıcı vasfına dönüşmüştür. Bu durumda TTK’nun 732. maddesi uygulama yeri bulmadığından mahkemenin görev durumu temel ilişkinin ticari iş kapsamında bulunup bulunmadığı sonucuna göre belirlenecektir. Mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği ve dolayısıyla uyuşmazlığı çözmede görevli olup olmadığına ilişkin deliller toplanmadan erken aşamada yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı emsal ilamında ise “… Somut olayda; tarafların tacir oldukları yönünde bir iddia bulunmadığı gibi, uyuşmazlığın kaynağının zamanaşımına uğramış bono olması, zamanaşımına uğrayan bonoların kambiyo senedi niteliğinde olmayıp, yazılı delil başlangıcı sayılması (HGK’nun 20/02/2008 gün ve 2008/3-159 Esas – 2008/158 Karar sayılı ilâmı), bononun kaynağının ödünç akdi olması sebebiyle ticari dava niteliğinde bulunmayan uyuşmazlığın 6100 sayılı HMK’nun 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” gerekçesi ile Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verilmiştir.
TTK’nun 5. maddesine göre aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, Asliye Ticaret Mahkemesi, ticari davalara bakmakla görevlidir. Dava konusu uyuşmazlık ticari dava niteliğinde olmadığından, mahkememizin görevi içine girmemektedir.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair 6335 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik TTK’nun 5. maddesinin 3. fıkrasında “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” denilmektedir. Buradan görüleceği üzere, kanun değişikliği ile Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasında ilişki iş bölümü itirazından çıkarılmış, görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
HMK’nun 114. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre, görev dava şartıdır. Aynı Kanun’un 115/1. maddesi gereği mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. HMK’nun 138. maddesine göre, mahkeme dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebilir.
Dosya kapsamına göre, dava konusu edilen uyuşmazlığın TTK’nun 4. maddesine göre, ticari dava olmadığı, bu nedenle de mahkememizin görevi alanına girmediği, Asliye Hukuk Mahkemelerinin bu uyuşmazlığı çözmekte görevli olduğu, 6335 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra mahkememiz ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi haline getirildiği, göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanmasının gerektiği, görevin kamu düzeniyle ilgili olduğu, HMK’nun 115. ve 138. maddeleri gereği mahkemenin görev hususunu kendiliğinden araştırmakla yükümlü olduğu ve duruşma yapmadan davanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebileceği dikkate alındığında HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri gereğince göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddesi uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın USULDEN REDDİNE,
2-Hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde dava dosyasının görevli Kayseri Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK’nun 20. maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten veya kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde HMK’nun 331/2 maddesi gereğince dava dosyası ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-Davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekilinin ve davalının yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
11/09/2023

Katip ***
E-imzalıdır

Hakim***
E-imzalıdır