Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/899 E. 2023/108 K. 27.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: *** Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : ***
KATİP : ***

DAVACI : ***
VEKİLİ : Av.
DAVALILAR : 1-
2- ***
VEKİLİ : Av.

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit (kıymetli evraktan kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında düzenli olarak güvenlik kamerası ticaretinin yapıldığını, ticari ilişkilerin başında davacının davalı şirkete aralarındaki alışverişin güvencesi olarak 125.000,00-TL bedelli teminat senedini verdiğini, edimlerin ifası sonrası teminat senedinin davacıya iadesinin kararlaştırıldığını, ancak davalının kötü niyetli olarak bahse konu senedi takibe koyduğunu, teminat senedinin kural olarak borcu güvence altına almak için verildiğini, borcun ödenmemesi koşuluna bağlı olduğunu, koşulsuz olmadığı için kambiyo senedine özgü icra takibine konu olamayacağını, dava konusu senedin davalı şirkete teminat amaçlı verildiğini ve borcun ödendiğini, temel borç ilişkindeki edimlerin ifa edilmesinin teminat senedinin talep edilmesine engel olduğunu, davacının davalı ile olan ticari ilişkilerinden kaynaklanan borcunun bir kısmını banka kanalıyla, bir kısmını müşterilere ait kredi kartlarından yapılan ödemelerle gerçekleştirdiğini, davacının davalıya herhangi bir borcu olmadığını, davalının icra takibi başlattığı kambiyo senedine ilişkin teslim aldığı malzeme olmadığını, davalıya ait ticari defterler incelendiğinde bu hususun görüleceğini ve takibe konu senedin teminat amaçlı olduğunun anlaşılacağını, teminat senedinin ciro edilmesi halinde iyi niyetli olmayan cirantaya karşı da menfi tespit davası açılabileceğini, dava konusu senedin lehtarının *** Ltd. Şti. olduğunu, ancak lehtar olan bu şirketin teminat senedini kambiyo vasfına sahipmiş gibi ciro ederek diğer davalı …’e verdiğini, bu kişinin şirketin ortağı ve münferiden temsile yetkili tek genel müdürü olduğunu belirterek davacının borçlu olmadığının tespitine ve takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu senedin teminat senedi olmadığını, teminat senedi olabilmesi için vade kısmına teminat senedi ibaresinin yazılı olması gerektiğini, senedin ciro edilen arka bölümüne teminat senedinin hazırlandığı özetlenmesi ve ciro edilemez notunun düşülmesi gerektiğini, buna ilişkin Yargıtay kararını dosyaya sunduklarını, davacı ile … arasında ticari ilişki olmadığını, davacının sunduğu cari hesap özetine itibar edilmeyeceğini, davacının iddia ettiği gibi banka aracılığı ile yapılan ödeme olmadığını, takip konusu senedin teminat senedi olmadığını, kambiyo senedi olduğunu, davacının senedin teminat senedi olduğunu ispatlaması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Davacı tarafça Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına, şirket defter ve kayıtlarına, Ziraat Bankası … Şubesi’nden getirtilecek banka ödeme dekontları ve hesap ekstresine, whatsapp görüşme kayıtları ve yazışma dökümlerine, davalıya ait cari hesap ekstresine, tanık anlatımlarına, bilirkişi incelemesine ve yemine delil olarak dayanılmıştır.
Davalılar tarafından bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Davacı vekili tarafından delil olarak dayanılan bir kısım kayıt ve belge örnekleri dava dosyasına sunulmuştur.
Kayseri Genel İcra Dairesi’ne müzekkere yazılarak … Esas sayılı takip dosyasında takibin açıldığı tarihi gösteren sayman mutemet alındısı, takip talebi, ödeme emri, ödeme emrinin borçluya tebliğine ilişkin tebliğ mazbatası, borca mahsuben kısmen veya tamamen ödeme yapılmış olması halinde ödeme belgesi ve takip dayanağı olan belgenin arkalı önlü okunaklı bir örneği getirtilmiştir. Adı geçen takip dosyası Uyap sistemi üzerinden dava dosyamıza eklenmiştir. Takip dosyasının incelenmesinde *** düzenleme tarihli, *** vade tarihli, 125.000,00-TL bedelli bonoya dayalı olarak … tarafından … aleyhine *** tarihinde, 125.000,00-TL asıl alacak ve 27.123,29-TL geçmiş gün faizi olmak üzere toplam 152.123,29-TL alacağın tahsili amacıyla kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya *** tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça dilekçesinde ileri sürdüğü ödemelerin hangi tarihten başlayıp hangi tarihte bittiğine ilişkin olarak ödemelerin tarihini *** havale tarihli dilekçesi ile bildirmesi üzerine Ziraat Bankası ***Şubesi Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak banka hesap özetlerinin gönderilmesi istenmiştir. Bu müzekkeremize *** tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Her ne kadar dava senetten doğan icra takibine vaki menfi tespit davası ise de, davacı tarafın delillerinden birisinin davalı …’e ait whatsapp yazışmalarının olması, söz konusu delilin yazılı delil başlangıcı niteliğinde olması, yazılı delil başlangıcı olması halinde davalının isticvabının gerekmesi, bu yönde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın *** Karar sayılı emsal nitelikte karar ilamı bulunması karşısında, söz konusu whatsapp yazışmalarının davalı tarafından davacıya gönderilip gönderilmediği ve mesaj içeriğinde bahsi geçen borç ilişkisinin neyden kaynaklandığı hususunda, diğer taraftan davacının bazı kredi kartı ve banka ödemelerine dayandığı, bu ödemelerden dava dışı … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 1.000,00-TL’lık ödeme, … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 833,33-TL’lık ödeme ve *** tarihli 666,67-TL’lık ödemenin davacının iddia ettiği şekilde davacı borcuna mahsuben alınıp alınmadığı hususlarında davalı şirket yetkilisi ve aynı zamanda davalı olan …’in isticvap edilmesine karar verilmiş ve ihtaratlı isticvap davetiyesi çıkarılmıştır.
Davalı … isticvap duruşmasına katılarak kendi adına asaleten ve davalı şirketi temsilen isticvap edilmiştir. Davalı duruşmada “Bana gösterdiğiniz whatsapp yazışmalarını ve kredi kartı ödemelerinden dava dışı … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 1.000,00-TL’lık ödeme, … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 833,33- TL’lık ödeme ve *** tarihli 666,67-TL’lık ödemeyi duruşmaya gelmeden önce ayrıntılı bir şekilde inceledim. Söz konusu whatsapp yazışmaları bana aittir, mesaj içeriğinde bahsi geçen borç ilişkisi taraflar arasındaki açık hesap ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Gösterilen kredi kartı ödemelerinden dava dışı … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 1.000,00- TL’lık ödeme, … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 833,33-TL’lık ödeme ve *** tarihli 666,67-TL’lık ödemenin davacının iddia ettiği şekilde davacı borcuna mahsuben alınmamıştır. Davacı taraf, söz konusu ödemeler için bizden ürün alımı yapmıştır. Davacı tarafa açık hesapta birden fazla kez kamera sattık. Söz konusu kredi kartı ödemeleri dava konusu senedin düzenlenmesine esas olan satıştan başkaca bir satış içindir. Dava konusu edilen Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında alacağımız devam etmektedir. İcra takibinin dayanağı olan senet, teminat senedi değildir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tarafça bildirilen tanıklar yargılama sırasında usulünce dinlenmişlerdir.
Davacı tanığı Melike Güneş duruşmada “Ben davalı şirkette ne zaman işe başladığımı tam olarak hatırlayamıyorum ama yaklaşık üç yıl çalıştıktan sonra 2018 yılı Ekim ayında ayrıldım. Çalıştığım dönemde alım satım işlemleri, fatura takibi, cari hesap takibi, müşteri takibi gibi tüm işleri ben yapıyordum. Benim çalıştığım dönemde taraflar arasında ticari ilişki vardı, Tekkay Şirketi, davacıya kamera kayıt cihazı satmaktaydı. Taraflar arasında açık hesap ilişkisi vardı. Davacı taraf davalı şirketten her defasında toplu bir şekilde kamera satın alıyordu. Alacağa mahsuben davacı taraftan müşteri çeki aldık, kredi kartı ile ödeme aldık, hesaba havale geliyordu, ayrıca teminat senedi aldık. Taraflar arasında ticari ilişki ilk başladığında davacı taraf yüklü miktarda kamera alımı yaptığı için alacağımızı garanti altına almak için davacıdan arabasını vermesini istedik. O da ticarette kullanabileceği tek aracı olduğu için bu teklifimizi kabul etmedi ve teminat senedi verdi. Bana gösterdiğiniz senetteki ödeme tarihi olan ***, düzenleme tarihi olan ***ve senedin miktarı olan 125.000,00-TL benim tarafımdan yazılmadı, bu yazı ve rakamlar bana ait değil. Onun haricinde senette yazılı olan diğer yazılar bana ait. İmzalar da gözümün önünde … tarafından atıldı. Bana senedin üzerine teminattır yazılması yönünde bir talimat verilmedi. Ben senedi alıp patronumuz olan …’e veriyordum, o da kasasında saklıyordu. Benim çalıştığım süre boyunca taraflar arasındaki ticari ilişki devam etti, borcun sıfırlanıp sıfırlanmadığını hatırlamıyorum. …’in açık hesap ilişkisi süresi boyunca borcu hiç 125.000,00-TL oldu mu olmadı mı ya da miktar olarak ne kadar oldu, bunu hatırlayamıyorum. Benim en son hatırladığım 2017 sonu veya 2018 başında 20.000,00-TL’lık toplu mal göndermiştik. Davacı taraf bir keresinde kredi kartı ile ödeme yaptıktan sonra borcu yoktur yazısı istedi, ancak o dönemde benim düğün hazırlıklarım vardı. Tam detayları hatırlayamıyorum. Borcun o tarihte sona erip ermediğini hatırlamıyorum. Benim bildiklerim bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tanığı ***, Denizli Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak dinlenmiştir. Bu tanık talimat duruşmasında “2017 tarihinde güvenlik kamerası işi ile ilgili dükkanım vardı. Ben Beylerbeyi Güvenlik Sistemleri’nde satış görevlisiydim. Daha sonra Beylerbeyi Güvenlik Sistemleri Şirketi kapatıldı. Şu anda çalışmamaktayım. Daha sonra ben kendim işyeri açmak istedim. Murat Bey, Beylerbeyi Güvenlik Sistemleri’nde çalışıyor idi. Tekkay Şirketi’nden Kamil Bey ile çalışmama Murat Bey vesile olmuştur. Ben ve Murat Bey, Kayseri’ye gidip *** Şirketi’nden ***Bey’le görüştük. Onlardan mal almak istediğimizi beyan ettik. Teminat senedi karşılığında Tekkay Şirketi mal verebileceğini söyledi. O dönem için 30.000,00 küsür TL’lık alışveriş yaptık. 10.000,00-TL’nı nakit olarak verdim. Geri kalan 20.000,00 küsür TL kısmını da 3 senet yaptı. Onu da bankaya ödeme koşuluyla anlaşmıştık. Murat Bey benim kefilimdi. Ayrıca bunların dışında teminat senedi vardı. Teminat senedi miktarını hatırlamıyorum. Evlendikten sonra dükkanı kapatacağım zaman Murat Bey dükkanı babasının üzerine aldı. Daha sonra Tekkay Şirketi ile kendisi iş yapmıştır. Ondan da ayrıca bir teminat senedi alınmış. Ben de Tekkay ile iş yaptığım zaman Tekkay benden teminat senedi almıştı. Ancak Tekkay Şirketi tüm borçlarımı ödememe rağmen senedini bana iade etmemiştir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Taraflara, HMK’nun 222. ve TTK’nun 83. maddesi gereği uyuşmazlık konusu 2018, 2019, 2020, 2021 ve 2022 dönemlerine ait tüm ticari kayıt ve defterlerin ibrazı, ibrazı mümkün değilse nedenleriyle birlikte bilirkişi incelemesine hazır edilecek açık adresin ve bu adreste ticari defter ve kayıtları bilirkişiye sunacak kişinin ad, soyad ve telefon numarasının bildirilmesi için kesin süre verilmiş, kesin süreye uyulmadığı taktirde HMK’nun 140/5 ve ***tarih ve *** sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı HMK ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması hakkındaki kanunun 23. maddesi ile değiştirilen HMK’nun değişik 222. ve TTK’nun 83. maddeleri gereği ticari defter, kayıt ve belgelerin ibrazından kaçınmış sayılacağının ve HMK’nun 94/2. maddesi gereği defter deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı taraf vekillerine usulünce ihtar edilmiştir. Kesin süre içinde *** tarihli dilekçe ile davalı vekili, davalının ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi incelemesine hazır edileceği açık adresi ve bu adreste ticari defter ve kayıtlarını bilirkişiye sunacak kişinin ad, soyad ve irtibat telefon numarasını bildirilmiştir. Davacı ise kesin süreye uymamış; ticari defterlerini ibraz etmediği gibi bilirkişi incelemesine hazır edileceği açık adresini de bildirmemiştir.
Mahkememizce HMK’nun 266. maddesi gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK’nun 267. ve 268. maddesi gereğince dava dosyasının re’sen seçilecek bir muhasebeci-mali müşavir bilirkişiye tevdine, bilirkişiye HMK’nun 268. maddesi gereği davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde davalı vekilinin *** tarihli dilekçesinde bildirdiği adreste yerinde inceleme yapması, raporuna esas alacak olup da dosya içinde bulunmayan kayıt ve belgeler olursa birer suretinin raporuna eklemesi için yetki verilmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulup tutulmadığının, açılış ve kapanış tasdiklerinin olup olmadığı, takibe dayanak yapılan ve davaya konu *** keşide tarihli, *** vade tarihli ve 125.000,00-TL bedelli senedin davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, bu senet nedeni ile davacının davalılara borcunun bulunup bulunmadığı, bu senedin teminat senedi olup olmadığı hususunda davalı tarafın defter ve kayıtlarında herhangi bir bilgi, belge, kayıt olup olmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişki incelenerek davacının ve dava dışı Yurda Atıl Kantek, … ve …’in banka hesabından ve kredi kartından yine davacının ve davacı müşterilerinin banka hesabından ve kredi kartından davacının borcuna mahsuben yapılmış tahsilatlar olduğuna ilişkin davalı defterlerinde kayıt, belge, bilgi olup olmadığı, varsa kimin hangi banka hesabı veya kredi kartından hangi tarihlerde ve ne miktarlarda ödeme ve tahsilatlar yapıldığı, bunların davalı tarafça ticari defterlerine ne şekilde kaydedildiği, davacının borcundan mahsup edilip edilmediği, davacının davalı tarafa aralarındaki ticari ilişki nedeni ile borcunun olup olmadığı, varsa takip tarihi olan *** tarihi itibari ile ve dava tarihi olan *** tarihi itibari ile borcunun kaç TL olduğu, dava tarihinden bilirkişi tarafından yapılacak inceleme (rapor) tarihine kadar yapılan tahsilatlar, ödemeler varsa bunların tarihlerinin ve miktarlarının kimin tarafından yapıldığının tespiti, iddia, savunma, banka kayıtları, isticvap beyanı, tanık anlatımları, davalı tarafın ticari defter ve kayıtları, dava dosyası içindeki bilgiler ve diğer tüm delillere göre dava konusu senet nedeni ile davacının davalılara borcu olup olmadığı varsa borcun miktarının kaç TL olduğu hususlarında hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişiye yetki ve görev verilmesine karar verilmiştir.
Görevlendirilen bilirkişi Prof. Dr. *** tarafından düzenlenen *** tarihli raporda özetle “Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerle, davalı *** Güvenlik Sistemleri Bilgisayar Teknoloji İthalat İhracat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin ticari defterlerinin incelenmesinden; 1)Davacı tarafça takip ve dava konusu yapılan bononun davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, 2)Davalının ticari defterlerinde davacı … ile davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı, ticari ilişkinin davacının babasına ait olduğu anlaşılan Vizyon Güvenlik Sistemleri İşletmesi ile davalı şirket arasında bulunduğu, takip konusu bononun Vizyon Güvenlik Sistemleri hesabına da kayıtlı olmadığı, 3)Davacının ticari defterlerinde Vizyon Güvenlik Hizmetleri İşletmesinden 41.863,72-TL alacaklı gözüktüğü, davacının dosyaya sunduğu ödeme iddialarının davalı şirketçe bu işletmeden olan alacaktan düşüldüğünün kayıtlı olduğu” tespitleri bildirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE: Dava, kambiyo yolu ile başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığına yönelik menfi tespit istemine ilişkindir.
6545 sayılı Yasa’nın 45/3. maddesi uyarınca dava değeri itibarı ile tek hakim tarafından basit yargılama usulüne göre yargılama yapılarak dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflar arasında uyuşmazlık ana başlıklarıyla; Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyası ve bu takibe dayanak yapılan *** düzenleme tarihli, ***vade tarihli, 125.000,00-TL bedelli bono nedeniyle davacının davalılara borçlu olmadığı, bu bononun teminat senedi olup olmadığı, kötüniyet tazminatının koşullarının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı vekili, dava dilekçesinde Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitini ve takibin iptaline karar verilmesini talep etmiş olup, icra dosyasının takip çıkış tutarı 152.123,29-TL olmasına rağmen davacının senet tutarı olan 125.000,00-TL üzerinden harç yatırdığı, icra takibinin tutarı, davacının borçlu olmadığını tespitini talep ettiği senet tutarından daha yüksek meblağlı olması halinde dava açılırken alınması gereken karar ve ilam harcının daha yüksek tutarlı olan icra takibindeki değer üzerinden hesaplanması gerektiği, bu yönde Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın ***Karar sayılı emsal ilamı bulunduğu anlaşılmakla davacı vekiline eksik kalan 27.123,29- TL üzerinden hesaplanan 463,20-TL nispi harcı mahkememiz veznesine yatırması için kesin süre içinde yatırılması, aksi takdirde Harçlar Kanunu’nun 30. ve 32. maddesi ve HMK’nun 150. maddeleri gereğince davanın işlemden kaldırılacağının, işlemden kaldırılma tarihinden itibaren HMK’nun 150. maddesinde gösterilen süreler içinde harcın yatırılmaması halinde bu kez açılmamış sayılacağı usulünce davacı vekiline ihtar edilmiştir. Davacı vekili tarafından *** tarihinde noksan yatan 463,20-TL nispi peşin dava harcı mahkememiz veznesine yatırılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin hukuksal niteliğini irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir “gayeye” ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye, bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan bu ilişki “kambiyo ilişkisi” olarak anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur.
Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl/temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır.
Bonoda bulunması zorunlu olan şekil şartları 6102 sayılı TTK’nun 776. maddesinde sayılmıştır. Bu unsurların yanı sıra, yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlar da bulunmaktadır.
Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden ya da malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir. (Reha Poroy, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 11.Bası, s.237 vd.)
Seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Eş söyleyişle “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu, senedin bono niteliğini etkilemez. Zira, bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla, ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer.
Mal kaydı bulunan bonoda borçlu alacaklıdan mal almadığını iddia, alacaklıda borçluya mal vermediğini kabul ederse borçlunun iddiası sabit olmuştur. Lehdarın bedelin para olarak verildiği iddiası ise, ispatı kendisine düşen bir husustur (Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2. bası, Ankara, 1997, s 1007 v.d.).
Bu aşamada, menfi tespit konulu eldeki davada, ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesi gereğince, borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında, borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 s.TMK m.6).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf, o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir.
Borçlu, borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Aynı ilkeler, HGK’nun 17/12/2003 gün ve 2003/19-781 E., 2003/768 K. sayılı ilamında da benimsenmiştir.
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nun m. 191/1, TMK m.). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Bonoda yazılı bulunan bedel kaydının hem borçlu hem de alacaklı tarafından talil edilmesi hâlinde ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususu da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bonodaki bedel kaydının her iki tarafça talil edilmesi hâlinde ispat yükü borçlu üzerindedir. Diğer bir ifade ile bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nun 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nun 6. maddeleri uyarınca borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir (HGK’nun 05/02/2019 gün ve 2017/19-821 E., 2019/58 K. sayılı ilamı).
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Davacı, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ele alınıp değerlendirilmesi gerekir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 201. maddesi gereğince; yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların kural olarak tanıkla ispatlanması mümkün değildir.
Yine bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nun 199. maddesinde “uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılarının bu kanuna göre belge niteliğinde” olduğu hükme bağlanmış, aynı yasanın 202’nci maddesinin birinci fıkrasında “senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği, ikinci fıkrasında ise delil başlangıcının, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge” olduğu vurgulanmıştır. Delil başlangıcı, iddia konusu işlemin tamamen ispatına yetmemekle beraber, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. Görüldüğü gibi bir belgenin delil başlangıcı sayılabilmesi için diğer şartlar yanında aleyhine ileri sürülen taraftan sadır olmuş (onun tarafından verilmiş) bulunması da gerekir. Diğer bir ifade ile, delil başlangıcı niteliğindeki belgenin sözleşmenin tarafı ya da onun temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olması gerekir ( 23. H.D. 2015/9123 E, 2018/129 K).
O halde, kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından gönderilen ve iddia konusu işlemi tamamen ispat etmemekle birlikte o işlemi muhtemel gösteren kısa mesajlar, 6100 sayılı HMK’na göre yazılı delil başlangıcı teşkil edecek ve senetle ispat kuralının istisnasını oluşturacaktır (11. H.D. 2012/17758 E 2014/7220 K).
Davacı tarafından çıktısı alınarak dosyaya sunulan davacı ile davalı … arasında geçen whatsapp yazışma suretlerine göre; davacının davalı …’ten borcu yoktur yazısı ve teminat senedini göndermesini istediği, davalı …’in ise cevaben “Borcun olmadığı zaman sorun yok, gönderirim borç senedini ve borcu yoktur yazısını, haricinde senedi istemiyorsan ben de para istemiyorum, sorun yok” şeklinde mesaj yazdığı, tüm yazışma içeriğinde davacının borcu yoktur yazısı ve teminat senedi olarak nitelendirdiği senedin iadesini istediği, davalı …’in ise borcu yoktur yazısının borç olmayınca verileceğini, borç olmadığı zaman borç senedini göndereceğini yazdığı görülmektedir. Whatsapp yazışma suretlerinde davalı …’in teminat senedi aldığına dair açık bir kabul beyanı bulunmamaktadır. Davalı … kendi adına asaleten ve davalı şirketi temsilen mahkememizce isticvap edilmiştir. Adı geçen davalı duruşmada “Bana gösterdiğiniz whatsapp yazışmalarını ve kredi kartı ödemelerinden dava dışı … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 1.000,00-TL’lık ödeme, … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 833,33-TL’lık ödeme ve *** tarihli 666,67-TL’lık ödemeyi duruşmaya gelmeden önce ayrıntılı bir şekilde inceledim. Söz konusu whatsapp yazışmaları bana aittir, mesaj içeriğinde bahsi geçen borç ilişkisi taraflar arasındaki açık hesap ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Gösterilen kredi kartı ödemelerinden dava dışı … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 1.000,00-TL’lık ödeme, … kredi kartı hesabından yapılan *** tarihli 833,33-TL’lık ödeme ve *** tarihli 666,67-TL’lık ödemenin davacının iddia ettiği şekilde davacı borcuna mahsuben alınmamıştır. Davacı taraf, söz konusu ödemeler için bizden ürün alımı yapmıştır. Davacı tarafa açık hesapta birden fazla kez kamera sattık. Söz konusu kredi kartı ödemeleri dava konusu senedin düzenlenmesine esas olan satıştan başkaca bir satış içindir. Dava konusu edilen Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında alacağımız devam etmektedir. İcra takibinin dayanağı olan senet, teminat senedi değildir.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Yargılama aşamasında dinlenen davacı tanıkları ***’ın anlatımlarından eldeki davaya ve takibe konu edilen bononun teminat senedi olarak verildiğine ilişkin açık beyanları olmadığı görülmüştür. Tanıklar, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacının davalı tarafa teminat senedi verdiğini söylemişler ise de teminat olarak verilen senedin düzenleme ve vade tarihleri ile bedeli konusunda somut bilgi vermemişler, davaya ve takibe konu senedin davacı tarafından davalıya teminat senedi olarak verildiğine ilişkin açık ve net bir beyanda bulunmamışlardır. Buna göre tanıkların anlatımlarında soyut olarak davacının davalıya teminat senedi verdiğini söyledikleri senedin uyuşmazlık konusu senet olduğu yönünde şüpheden uzak net bir delil bulunmamaktadır.
Somut olayda, davacı borçlu, davalı … Sistemleri Bilgisayar Teknoloji İthalat İhracat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi emrine yazılı 125.00,00-TL bedelli bonoda yer alan imzasını inkâr etmiş değildir. Bu senedin bedel kaydında “nakten” yazmaktadır. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir.
Davalı … tarafından davacı aleyhine *** düzenleme tarihli, *** vade tarihli ve 125.000,00-TL bedelli bonoya dayanılarak takip yapılmış, davacı takibe konu edilen senedin teminat senedi olduğunu ve teminat özelliğinin kalmadığı olgusuna dayanmış ve borcu bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf ise bononun teminat senedi olmadığını, davacının bu senet karşılığını ödediğini de ispat edemediğini, davacının iddialarının yersiz olduğunu savunmuştur. Uyuşmazlığa konu bonoda “nakten” kaydı bulunmasına rağmen davacı bononun teminat senedi olduğunu ileri sürerken, isticvap duruşmasında davalı …, bononun başka bir satış için düzenlendiğini ileri sürmüştür. Yukarıda bahsi geçen HGK’nun 05/02/2019 gün ve 2017/19-821 E., 2019/58 K. sayılı ilamında değinildiği üzere davaya konu bonodaki bedel kaydının her iki tarafça talil edilmesi hâlinde dahi ispat yükü davacı borçlu üzerindedir. Başka bir anlatımla bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nun 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nun 6. maddeleri uyarınca davacı borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekmektedir.
6100 sayılı HMK’nun 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın senetle ispatı gerekmektedir. Somut olayda davacı, dava konusu senedin teminat senedi olduğunu iddia ettiğine göre ispat külfeti davacıda olup bu yöndeki iddialarını kanıtlamak zorundadır. Davacı tarafından imzalanan bononun teminat olarak düzenlendiği ve bedelsizlik iddiasının yazılı delille ispat edilmesi zorunlu olduğundan, dava konusu senet üzerinde teminat kaydının bulunmadığı, davacının senedin ödendiğine ya da bedelsiz kaldığına dair yazılı delil sunmadığı, davacı ile davalı … arasında geçen whatsapp yazışma suretlerinin yazılı delil başlangıcı niteliğinin bulunmadığı, bir an için whatsapp yazışmalarının yazılı delil başlangıcı mahiyetinde kabul edilse dahi dinlenen tanık anlatımlarıyla da uyuşmazlık konusu senedin teminat senedi olduğu ve teminat özelliğinin kalmadığının ispat edilemediği görülmekle, davacıya yemin teklif hakkı hatırlatılmıştır. Davacı vekili tarafından sunulan *** tarihli dilekçede davalılara yemin teklifinde bulunmayacakları bildirilmiştir.
Yargılama sonunda dosya kapsamına göre, davacı tarafından imzalanan dava konusu bononun teminat için düzenlenerek davalıya verdiğini ve teminat fonksiyonun kalmadığını usulüne uygun olarak yasal delillerle kanıtlayamadığı anlaşılmış ve davacının ispatlanamayan menfi tespit davasının reddine karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 179,90-TL maktu karar harcının peşin alınan 2.134,69-TL ve 463,20-TL tamamlama harcından mahsubu ile fazla yatan 2.417,99-TL’nın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-Kararın mahiyeti gereği davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 sayılı HMK’nun 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
6-Kararın mahiyeti gereği davacı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
7-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince davanın reddi nedeniyle hesap ve taktir olunan 19.768,49-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra istinaf incelemesine gönderilmesine veya mahkeme arşivine kaldırılmasına,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
27/02/2023

Katip ***
E-imzalıdır

Hakim ***
E-imzalıdır