Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – …,
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. …-
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
Av. … –
Av. … –
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***
Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit (kıymetli evraktan kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı … tarafından müvekkili aleyhine Kayseri 1. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası ile 500.000,00- Euro (Beşyüzbin Euro) bedelli bono ile icra takibine girişildiğini, taraflarınca yasal süresi içerisinde imzanın müvekkiline ait olmadığından bahisle 24/06/2015 tarihinde takibe itiraz edildiğini ve yapılan itiraz halen Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi Hakimliği’nin … Esas sayılı dosyası ile derdest olup davanın devam ettiğini, ancak icra mahkemelerinin kısıtlı yetkili mahkemeler olması ve imzaya itirazın dışında davacı ve davalı arasında hiçbir hukuki ilişki bulunmadığını, aksine, taraflar arasında gerek bononun düzenleme gerekse ödeme tarihlerinde hukuk ve ceza mahkemelerinde derdest davalar ve şikayetler bulunduğundan aynı tarihlerde bu meblağda bir senet verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tarafların aralarındaki husumeti … tarihinde şahitler huzurunda imzaladıkları yazılı belge ile bitirecek tüm hukuki ilişkilerini sonlandırdıklarını, takip konusu senetteki gerek yazıların gerek imzaların değişik zamanlarda ve değişim eller tarafından organize şekilde üretilmiş olduğunu, her iki tarafın tacir olması sebebiyle bu kadar yüksek miktarlı bir alışverişin taraf defterlerinde kayıtlı olması gerektiği halde böyle bir kaydın bulunmadığını, taraflar arasında 1988 ila 2012 yılları arasında devam eden adi ortaklık şeklinde kuyumculuk ilişkisi bulunduğunu, bu ilişkinin sonlandırılmasını takiben 2013 yılında davacı hakkında icra takibi başlatması üzerine borca itiraz etmiş ise de davacının cebri icra baskısıyla borcu ödemek zorunda kaldığını ve tarafların birbirlerinden dolandırıcılık ve iftira dahil birçok konuda şikayetçi olduklarını belirterek … tarihinde aralarındaki bütün iş ve ilişkilere son verecek şekilde bir protokol imzaladıklarını iddia ederek davacı …’un davalı …’ya borçlu olmadığının tespitine ve davalının kesin olarak kötüniyetli, ağır kusurlu ve haksız olarak bu takibi yaptığının belirlenmesi ve %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili *** tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davasını kabul etmediklerini, davanın reddini talep ederek; davacının icra takibine konu bonodaki imzanın kendilerine ait olmadığını iddia ederek imzaya itiraz ettiğini ancak borca itiraz etmediğini, davacının müvekkiline borcunun bulunduğunu ve bu nedenle yapılan itirazın haksız olduğunu, 2013 yılında müvekkili tarafından müvekkili tarafından icra takibine konu edilen bono nedeni ile davacının yine imzaya itiraz etmiş olduğunu ve Kayseri 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyasında kayıtlı bulunan dosyada yapılan imza incelemesinde imzanın davacı …’a ait olduğunu, davacının daha öncede yüksek miktarlı 765.000,00-USD’lik bonodaki imzaya itiraz ettiğini, şimdi de 500.000,00-Euro tutarlı bonodaki imzasına itiraz ettiğini ve ayrıca mahkemede menfi tespit davası açtığını, davacının devamlı olarak hayatın olağan akışına aykırılıktan bahsederek itirazda bulunduğunu ve müvekkiline borcunu ödememekte ısrar etmekte ve bu suretle borcun ödenmesini geciktirmede olduğunu, davacının emsal gösterdiği Yargıtay kararlarında belirtilenin aksine, davacının müvekkilinden bu kadar para almasının doğal olduğunu, daha önce de davacının borcuna karşılık bu davaya konu edilenden daha yüksek bedelli bono verdiğini ve takip başlatıldıktan sonra o bonodaki imzaya da haksız itirazda bulunduğunu ve yine haksız itirazlarda bulunduğunu, müvekkili ile davacı arasındaki … tarihli sözleşmenin, taraflar arasında … tarih öncesi dönemine ilişkin olarak düzenlendiğini, bu sözleşmesinin tarafların … tarihinden önceki alacak verecek ilişkisini düzenlediğini, bu nedenle … tarihinden sonra doğmuş bir borcun … tarihli bu sözleşmeyle sona erdirilmeyeceğini, tarafların eskiden beri dost, arkadaş ve ortak olduklarını, gerek davalı ve gerekse davacının maddi durumlarının yerinde olduğunu, hatta davacının borcu karşılaşmaya yetecek miktarın çok üzerinde malvarlığının bulunduğunu, bu nedenle müvekkilinin davacıya verdiği nakit para karşılığında bono aldığını, davacının bu parayı geri vermeyeceğine dair de bir risk veya kaygı duymadığını, çünkü davacının bu borcu karşılayacak yeterli taşınır taşınmaz malvarlığının olduğu, davacının menfi tespit davasının ancak yazılı bir delille ispat etmesinin mümkün olabileceğini, tanık dinleme ve ticari defterlerinin de delil olarak gösterilmesinin kabul etmediklerini, alacağın ticari ilişkiden değil de ödünç para verme ilişkisinden doğduğunu, bu nedenle davacının haksız ve dayanaksız davasının kabulünün mümkün olmadığını, mesnetsiz ve dayanaksı açılan bu davanın reddi ile %20’den az olmamak şartı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesi, masrafların ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Davacı tarafça icra takip dosyasına, ceza mahkemesi dosyalarına, Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan şikayetlere, ticari defterlere, banka kayıtlarına, sosyal ve ekonomik durum araştırmalarına, tanık anlatımlarına ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanmıştır.
Davalı tarafça Kayseri 1. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasına, Kayseri 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyasına, davacının ıslak imzasının bulunduğu belgelere, imza incelemesi konusunda bilirkişi incelemesine delil olarak dayanmıştır.
Taraflarca delil olarak dayanılan bir kısım kayıt ve belge örnekleri dilekçelerinin ekinde sunulmuştur.
Kayseri 1. İcra Müdürlüğü’ne yazı yazılarak … Esas sayılı takip dosyasının ödeme emrinden, takip talebinin ve takibe konu senedin arkalı önlü birer fotokopilerinin çıkarılarak gönderilmesi istenilmiştir.
Kayseri 2. İcra Mahkemesine müzekkere yazılarak … Esas … Karar sayılı dava dosyasının aslının varsa tüm ekleriyle birlikte mahkememize gönderilmesi istenilmiştir. Davacı taraf, aleyhine Kayseri 1. İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyasında girişilen takibe yönelik olarak Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin *** tarihli, … Esas ve … Karar sayılı dosyasında sahtelik iddiasında bulunduğu, yapılan yargılama neticesinde alınan bilirkişi raporlarına göre bono altındaki imzanın davacı eli ürünü olmadığı yönündeki değerlendirmesi neticesinde davanın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verildiği, karara karşı yapılan kanun yolu başvurusu neticesinde Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı ilamı ile hükmün onandığı, yine karar düzeltme isteminin ise reddine karar verildiği görülmüştür.
Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının araştırılması için ilgili emniyet müdürlüklerine müzekkere yazılmıştır.
Davalının açık kimlik bilgileri belirtilerek Akbank Kayseri Merkez Şubesi ile Vakıfbank Kayseri Merkez Şubesi’ne ayrı ayrı müzekkere yazılarak davalı adına bankaları şubesinde hesaplarının olup olmadığı araştırılarak varsa dava konusu senedin tanzim tarihi itibariyle yani 2014 yılı 3. ayını içeren hesapları da bulunup bulunmadığı araştırılarak varsa bu hesaplarının 2014 yılı 3. ayına ilişkin hesap hareketlerini gösteren banka hesap ekstresinin birerörneğinin gönderilmesi istenilmiştir.
Yargılama sırasında davacı tanıklar … ve … usulünce dinlenmiştir.
İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak, üniversitelerin güzel sanatlar fakültesinden seçilecek imza ve yazı bilimi, sahtecilik ve grafoloji konularında uzman 3 kişilik öğretim üyesi bilirkişi heyetine dava dosyasının tevdii ile; dosyaya celp edilmiş tüm imza belgeleri asılları, daha önce alınmış ve sunulmuş tüm bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte incelenip değerlendirilmek ve ayrıntılı teknik inceleme ve tespitleri yapılmak, raporda da bunları ayrıntılı şekilde teknik ve resimli olarak detayları ile beraber belirtilip açıklanmak, karşılaştırılmak suretiyle davaya konu keşideci olarak davacı …, lehtar olarak davalı … görünen … tanzim *** vade tarihli 500.000,00-Euro bedelli bonodaki keşideci olarak …’un ismi yanında atılı görünen imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı hakkında açıklamalı rapor alınarak mahkememize gönderilmesi istenilmiştir. ***’dan oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen … tarihli raporda özetle dava konusu senetteki yazı ve imzaların kuvvetle muhtemel davacının el ürünü olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Dava dosyasının ve tüm eklerinin, ticari defterlerin resen seçilen mali müşavir bir bilirkişiye tevdii ile, dosyaya sunulan tarafların ticari defterleri, gelen ve sunulan tüm yazı cevapları, taraflarca sunulan tüm diğer delil, belge ve beyanlar, iddia ve cevaplar, alınmış tüm bilirkişi raporları, dava dosyaları, tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı birlikte incelenip değerlendirilmek suretiyle, tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulup tutulmadıkları, açılış ve kapanış tasdiklerinin olup olmadığı, tarafların ticari defterlerinde dava konusu bononun ve bu bonoya mahsuben yapılmış ödemeye dair herhangi bir kayıt olup olmadığının, bu yönlerden defterlerin kayıt durumunun ne olduğunun da tespit edilerek gerek ticari defter kayıtlarının, gerekse tüm dosya kapsamına göre dava konusu Kayseri 1. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibinden ve takibe dayanak olan bonodan dolayı dava tarihi itibarı ile davalının davacıdan bir alacağının olup olmadığı, varsa dayanaklarının neler ve miktarının da ne kadar olduğu hakkında hüküm vermeye ve denetimine elverişli ayrıntılı rapor düzenlemesi için bilirkişiye yetki ve görev verilmiştir. Mali müşavir bilirkişi … tarafından 06/04/2018 tarihli rapor sunulmuştur.
Mali müşavir bilirkişi***dan tarafların itirazlarını karşılamak üzere *** tarihli rapor ek rapor alınmıştır.
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyası incelenmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE: Dava, kambiyo senedi/bonoya dayalı takip nedeni ile borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6545 sayılı Yasa’nın 45/3. maddesi uyarınca dava değeri itibarı ile mahkememiz heyeti yazılı yargılama usulüne göre yargılama tarafından yapılarak dava sonuçlandırılmıştır.
Dava, önce Kayseri 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış, bu mahkeme tarafından görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi, kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi ve süresinde gönderme talep edilmesi nedeniyle dava dosyası mahkememize tevzi olunmuştur.
Mahkememizde evvelce yapılan yargılama sonunda verilen … Karar sayılı gerekçeli karar ile “Davacı aynı bono ve takip yönünden imza sahteliği iddiasına dayanarak İcra Hukuk Mahkemesi’ne imzaya itiraz davası açtığı, mahkemece aldırılan bilirkişi raporu sonucu takip ve davaya konu olan 500.000,00-Euro bedelli bonodaki keşideci imzasının davacı …’un eli mahsulü olmadığını bildirdiği, rapora itiraz üzerine İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nden aldırılan raporda ise söz konusu bonodaki keşideci olarak davacı adına atılı görünen imzanın davacı …’un eli ürünü olmadığının tespit edildiğinin bildirildiği, mahkemece davanın kabulü ile icra takibinin durdurulmasına karar verildiği, davalı tarafın temyizi üzerine kararın onandığı, davalının karar düzeltme talebinin reddi üzerine kararın kesinleştiği, kesinleşmenin menfi tespit davasının açıldığı tarihten sonra gerçekleştiği, mahkemece aldırılan rapor ile bonodaki davacıya atfen atılı görünen keşideci imzasının kuvvetle ihtimal davacının eli ürünü olduğunu bildirdiği, davanın genel hükümlere göre açılmış menfi tespit davası olması nedeniyle de, tarafların dayandığı diğer delillerinin de araştırılması,toplanması ve hepsinin bir bütün olarak incelenip değerlendirilmesi gerektiği, davacının … tarihli “Sulh ve ibra protokolü”ne de dayandığı, davalının protokoldeki imzasını inkar etmediği, protokolün tarihinin …, takip ve dava konusu bononun tanzim tarihinin … olması nedeniyle işbu protokolün davacının menfi tespit iddiasını kesin olarak ispata yeterli olmadığı diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiği, mali müşavir bilirkişi bono ve bonodan dolayı tarafların ticari defter kayıtlarında da herhangi bir alacak borç ve ödeme kaydına rastlamadığı, tarafların arasındaki ortaklık/ticari ilişkinin … (Sulh ve ibra protokolünün tarihi) tarihinde sonlandırıldığının tespit edildiğini bildirdiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin … tarihinde sonlandığı yönünden her iki taraf açısından da hukuken bağlayıcı ve kesin bir delil niteliğinde olduğu kabul edildiği, işbu bono yönünden suç duyurusunda bulunulduğu, davalı Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki ifadesinde dava konusu bononun alınan son dükkanın yarı hisse parasını karşılamak amaçlı verildiğinin ve ayrıca elde edilen karın yarısının istendiğinin açıkça belirtilmesi, buna karşılık dava konusu bono metnine göre ihdas nedeninin “nakten” yazılı olması nedeniyle, bononun ihdas nedenini davalının talil ettiği kabul edilmiştir. Bononun ihdas nedenini davalının talil etmiş olması nedeniyle işbu bonodan dolayı davacıdan alacaklı olduğunu ve talil ettiği ihdas nedenini ispat yükü davalıya geçmiştir. Davalı işbu talilini ve dolayısıyla işbu bonodan dolayı davacıdan alacaklı olduğunu yazılı, kesin delil ve belgelerle ispatlaması gerekirken ispatlayamadığı, davalının talili nedeniyle üzerine aldığı ispat yükünü yazılı ve kesin delillerle ispatlayamadığı, Yargıtay’dan onanarak kesinleşen Kayseri 2. İcra Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı dosya kapsamı, taraflar arasındaki tüm ortaklık ve ticari ilişkilerinin … tarihinde her iki tarafça imzalanan sulh ve ibra protokolü ile sonlandırıldığı, bu hususun her iki tarafın ticari defter kayıtlarıyla da birbirini teyit ettiği, her iki taraf yönünden hukuken bağlayıcı ve kesin delil teşkil ettiği, davalının Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki ifadesinde, aralarındaki bütün ortaklık ve ticari ilişkilerin … tarihinde sonlandırıldığı, sulh ve ibralaşılmış olmasına rağmen bu tarihten sonra davalının tekrar davacıya 500.000,00-Euro’luk yüksek bir meblağı nakit olarak borç vermesinin (Bononun metninde yazılı ihdas nedenine göre “nakten” düzenlenmiş olması nedeniyle) hayatın olağan akışına da uygun olmadığı, tanık beyanları ile tüm dosya kapsamı ile davaya konu bono ve icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile, davalının kötü niyet tazminatı ve icra inkar tazminatı taleplerinin reddine” karar verilmiştir.
Mahkememizin bu kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nce yapılan istinaf incelemesi sonunda *** Karar sayılı karar ilamı ile “Mahkemece tahkikat aşamasında alınan bilirkişi raporunun kesin kanaat bildirmeyen raporun davalının iddiasını tek başına ispata yeter olmadığı, İcra Hukuk Mahkemesince yapılan yargılamada alınan iki raporda yapılan imza incelemesinde imzaların davacının eli ürünü olduğunun değerlendirildiği ve İcra Hukuk Mahkemesince verilen hükmün onandığı nazara alınarak davacının genel hükümlere göre açmış olduğu menfi tespit davası olması nedeni ile tarafların diğer delillerinin de değerlendirilmesi gerektiğine değinilerek, buna göre davalının kendi avukatı huzurunda vermiş olduğu ifadesinin talil niteliğinde olduğundan ve davalının ispat yükünü üzerine almasına karşın iddiasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak anlaşıldığı üzere mahkemece sahtelik iddiası bakımından tahkikat aşamasında alınan raporun kesin bir kanaat bildirmediği değerlendirilmesine ve Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 15/03/2016 tarih, … Esas, … Karar sayılı dosyasında sahtelik iddiasına yönelik olarak yapılan inceleme neticesinde alınan bilirkişi raporları ile aksi yönde tespit içermesine yani sözkonusu raporlar ile çelişmesine karşın bu konudaki çelişkiyi gidermeksizin karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı yan öncelikle takibe konu bonodaki keşideci imzasının kendisine ait olmadığını iddia etmiş olup sözkonusu mutlak definin yani taraflar arasında kambiyo senedi ilişkisinin var olup olmadığının belirlenmesi kesin biçimde yapılacak sahtelik incelemesi neticesinde ortaya çıkacaktır. Bu belirlemeden sonra davacının bedelsizlik ya da diğer borçlu olmadığı iddialarının incelenmesi sözkonusu olacaktır. Açıklanan nedenlerle mahkemece alınan bilirkişi raporu davaya konu bonodaki imzanın davacıya ait olup olmadığını tespitte kesin kanaat belirtir nitelikte değildir. 6100 sayılı HMK’nın 281/3. maddesinde mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme yapabileceği öngörüldüğünden, davacı yanın imza inkârı yönünden mahkemece kesin kanaat içeren Güzel Sanatlar Fakültesinden ya da Jandarma Kriminal bölümlerinden konusunda uzman olan ve önceki bilirkişi raporlarında imzası bulunmayan yeni bir bilirkişi kurulundan yukarıda açıklanan usule göre düzenlenmiş, denetime elverişli olacak şekilde bilirkişi raporu alınması gerekirken bu yönün göz ardı edilerek yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle mahkememizin … Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İade edilen dava dosyası mahkememizin … Esas sırasına kaydedilmiştir.
Ankara BAM 22. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı karar ilamı çerçevesinde davacı tarafın imza inkarı yönünden HMK’nun 266. maddesi gereği bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK’nun 267. ve 268. maddesi gereğince yetki alanımız içinde istinaf mahkemesi karar ilamı çerçevesinde yeterli nitelik ve sayıda uzman bilirkişi bulunmaması nedeni ile Ankara veya İstanbul bilirkişilik listesinden mahkememizce seçilecek imza incelemesinde ehil tercihen güzel sanatlar fakültesinden veya jandarma kriminal laboratuvarından, bulunmadığı takdirde diğer kurumlardan konularında uzman olan ve önceki bilirkişi raporlarında isim ve imzası bulunmayan 3 kişilik yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulmasına, dava dosyası ve eklerinin ayrıca mahkememiz yazı işleri müdürlüğü kasasında bulunan dava konusu senet aslının görevlendirilecek bilirkişilere tevdi için ilgili yer mahkemesine talimat yazılmasına ve bunların bilirkişilere tevdinin istenmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince dava dosyası içinde bulunan kayıt ve belgeler, iddia ve savunmalar, mahkememiz tarafından ve Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi tarafından aldırılan önceki bilirkişi raporları, davalı tarafça sunulan uzman görüşü, tatbike esas yazı ve imzalar ile tüm dosya kapsamına göre dava konusu edilen keşidecisi Şaban Zikkavun olduğu yazılı, … emrine düzenlenen … düzenleme tarihli, 30/05/2014 vade tarihli, 500.000,00-Euro bedelli senedin teknik donanıma sahip laboratuvar ortamı kullanılarak grafolojik ve grafometrik yöntemlerle, incelemeye konu senetteki gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imzanın, tersim, seyir baskı derecesi, eğim, doğrultusu gibi yönlerde taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta senette davacıya atfedilen imzanın davacı …’un el ürünü olup olmadığı, fotoğraf ve diğer görüntü yöntemleri ile desteklenmiş biçimde kesin kanaat bildirir hüküm tesisine ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişiye yetki ve görev verilmesine karar verilmiştir. Bu konuda Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmıştır.
Doç. Dr. *** tarafından düzenlenen *** tarihli raporda özetle; “… düzenleme, 30/05/2014 ödeme tarihli alacaklısı …, Borçlusu … olan 500.000-Euro bedelli senet aslı üzerindeki … adıyla atılı bulunan iki imzanın … ‘un eli ürünü olduğu sonucuna varıldığı” belirtilmiştir. Bilirkişi Prof. Dr. … ise *** tarihli ön rapor ile teknik donanıma sahip laboratuvar ortamında inceleme yapılmasının istenildiği, çalıştıkları üniversitelerde söz konusu laboratuvar ve cihazların olmadığı nedeniyle bilirkişi kurulundan ayrık rapor düzenlediğini bildirmiştir. Bilirkişi Prof. Dr. … *** tarihli dilekçe ile bilirkişilikten çekilmek istediğini bildirmiştir.
Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi aracılığı ile alınan bilirkişi raporunun içeriği, bu rapora karşı beyan ve itirazlar, bu raporu düzenleyen heyetteki bilirkişilerden birinin istifa etmesi, beyanları, tüm dosya kapsamı ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı karar ilamı çerçevesinde davacı tarafın imza inkarı yönünden HMK’nun 266. maddesi gereği yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK’nun 267. ve 268. maddesi gereğince yetki alanımız içinde istinaf mahkemesi karar ilamı çerçevesinde yeterli nitelik ve sayıda uzman bilirkişi bulunmaması nedeni ile İstanbul bilirkişilik listesinden mahkememizce seçilecek imza incelemesinde ehil tercihen güzel sanatlar fakültesinden veya jandarma kriminal laboratuvarından, bulunmadığı takdirde diğer kurumlardan konularında uzman olan ve önceki bilirkişi raporlarında isim ve imzası bulunmayan 3 kişilik yeni bir bilirkişi kurulu oluşturulmasına, dava dosyası ve eklerinin ayrıca mahkememiz yazı işleri müdürlüğü kasasında bulunan dava konusu senet aslının görevlendirilecek bilirkişilere tevdi için ilgili yer mahkemesine talimat yazılmasına ve bunların bilirkişilere tevdinin istenmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince dava dosyası içinde bulunan kayıt ve belgeler, iddia ve savunmalar, mahkememiz tarafından ve Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi tarafından aldırılan önceki bilirkişi raporları, davalı tarafça sunulan uzman görüşü, tatbike esas yazı ve imzalar ile tüm dosya kapsamına göre dava konusu edilen keşidecisi *** olduğu yazılı, … emrine düzenlenen … düzenleme tarihli, *** vade tarihli, 500.000,00-Euro bedelli senedin gerek ve ihtiyaç görüldüğü takdirde teknik donanıma sahip laboratuvar ortamı kullanılarak grafolojik ve grafometrik yöntemlerle, dava konusu uyuşmazlığın çözümü için gerekli görülecek cihazlarla inceleme, incelemeye konu senetteki gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imzanın, tersim, seyir baskı derecesi, eğim, doğrultusu gibi yönlerde taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması, sonuçta senette davacıya atfedilen imzanın davacı …’un el ürünü olup olmadığı, fotoğraf ve diğer görüntü yöntemleri ile desteklenmiş biçimde kesin kanaat bildirir hüküm tesisine ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişiye yetki ve görev verilmesine karar verilmiştir. Bu konuda İstanbu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmıştır.
Prof. Dr. ***’tan oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen *** tarihli raporda özetle; “İnceleme konusu *** ödeme tarihli, … tanzim tarihli, 500.000,00 (beş yüz bin) Euro tutarında olan senet aslı metninde yer alan borçlu ismi ile …’un mukayese yazı örnekleri arasında yapılan karşılaştırmada (Resim 1, 2, 3), harflerin kaligrafik yapılanma, bağlantı ve eğim gibi özellikler bakımından önemli derecede benzerliklerin olduğu, borçlu adına 2 kez atılı borçlu imzası ile davacı …’un mukayese imza örnekleri arasında (Resim 2, 3), imza eğim ve ölçüsü, başlangıç ve bitirilişi, harf, grama ve iç gövde büklümlerinin şekil ve biçimlendirilişi ile bağlantı ve orantıları, aralıklar, baskı ve işleklik gibi unsurlar bakımından önemli derecede benzerlikler bulunduğu belirlendiğinden, inceleme konusu senetteki 2 adet borçlu imzasının …’un eli ürünü olduğu kanaatine varıldığı” bildirilmiştir. Mahkememizce aldırılan bilirkişi kurulu raporları, Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas, … Karar sayılı dosyasından alınan *** tarihli Adli Tıp Kurumu raporuyla ve davalı tarafından sunulan *** tarihli uzmanlar kurulu raporuyla da örtüşmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, takibe konu bonoda yer alan keşideci imzasının davacıya ait olup olmadığı, bu bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkememizce Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı karar ilamı çerçevesinde alınan ve mahkememizce de benimsenen 09/12/2022 tarihli bilirkişi kurulu raporuna göre dava konusu edilen keşidecisi Şaban Zikkavun olduğu yazılı, … emrine düzenlenen … düzenleme tarihli, 30/05/2014 vade tarihli, 500.000,00-Euro bedelli senetteki 2 adet borçlu imzasının …’un eli ürünü olduğu tespit edilmiştir.
Davacı yanın senet üzerindeki imza inkarı dışında ayrıca bedelsizlik iddiası da mevcuttur ve bu yönden de inceleme yapmak gerekmektedir.
Öncelikle alacağın dayanağını teşkil eden kambiyo senedinin ve bu senette yer alan bedel kaydının hukuksal anlamını irdelemekte yarar vardır.
Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. İşte bu gaye bir kambiyo senedinde mündemiç hakkın doğumu ve devri açısından hukuki sebebi teşkil eder. Kambiyo senedi düzenlenmesi dolayısıyla ortaya çıkan ilişki “kambiyo ilişkisi” ismiyle anılmaktadır. Kambiyo senedi vermek suretiyle borç altına giren borçlu “kambiyo taahhüdü”nde bulunmuş olur. Kambiyo ilişkisinin altında esas itibariyle bir asıl /temel borç ilişkisi vardır. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra hemen belirtelim ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedidir. Bu nedenle bonoyu düzenleyen, asıl borçlu durumundadır.
Bonoda şekil şartları TTK’nun 688. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; “Bono” ya da “Emre Muharrer Senet” ibaresi, kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, keşide yeri ve tarihi, keşidecinin imzasıdır. Zorunlu şartlardan biri eksik olduğu takdirde, senedin bono niteliği kaybolur. Bunlardan vade ve ödeme yeri esaslı şekil şartlarından değildir.
Sayılan zorunlu şekil şartlarının yanında seçimlik şartlar da vardır. Bonoya isteğe bağlı olarak, faiz, bedelin nakden yada malen alındığı veya yetkili mahkeme kayıtları da konabilir (Poroy,R.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 11. Bası, İstanbul 1989, s. 237 vd.).
Yerleşik Yargıtay içtihatları ve öğretide kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, mücerret bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel defi nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır.
Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır.
Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (12/4/1933 gün ve 1933/30-6 sayılı YİBK ).
Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, davacının yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır (HMK’nun m. 191/1, TMK m. 6). Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir ve bu hâlde ispat yükünün kaydın aksini iddia edene ait olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Bonoda yazılı bulunan bedel kaydının hem borçlu hem de alacaklı tarafından talil edilmesi hâlinde ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususu da üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bonodaki bedel kaydının her iki tarafça talil edilmesi hâlinde ispat yükü borçlu üzerindedir. Diğer bir ifade ile bu durumda ispat yükü yer değiştirmez. HMK’nun 191. maddesinin 2. fıkrası ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca borçlunun bononun bedelsiz olduğunu ispat etmesi gerekir.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Somut olaya gelince; dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin olduğuna göre, konunun hem kambiyo hem de ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.
Dava konusu bonoda davacı … keşideci, davalı … lehtar olup, ihdas nedeni olarak “nakden” kaydı bulunmaktadır.
Dava konusu bono yönünden Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasında davalı … avukatı huzurunda verdiği 10/06/2016 tarihli ifade tutanağında özetle; davacı ile aralarında üçüncü 1 milyon Euro’ya alınan kuyumcu dükkanı açıldığı esnada diğer ikinci dükkanın kapatıldığını, oradaki ziynet eşyası ne varsa yeni açılan o dükkana taşındığını, oradaki hissesini almadığını, onu da bölüşmek amaçlı kendisiyle oturduklarını, konuştuklarını, 2014 yılı Mart ayı olabileceğini, yanında eşinin de bulunduğunu, davacının 500.000,00-Euro’luk imzalı senedi kendisine verdiğini, ancak bu 2 senedi de kendisinin yanında imzalamadığını, imzalı olarak getirip verdiğini ve bu senedin 1.000.000,00-Euro’ya alınan son dükkanın yarı hisse parasını karşılamak için verildiğini, devamı beyanında ise kendisine yani davacıya verdiği para ve elde edilen karın yarısını istediğini beyan etmiştir. Davaya karşı sunulan 1. cevap dilekçesinde ise davalının, davacıya verdiği nakit para karşılığında bu bononun kendisine davacı tarafından verildiği belirtilmiş olduğundan davalının savcılık huzurundaki beyanlarının kendi içinde çelişkili olduğu gibi davaya karşı verilen cevap dilekçesindeki beyanlarla da çelişkili bulunmuştur. Davalı Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki ifadesinde dava konusu bononun alınan son dükkanın yarı hisse parasını karşılamak amaçlı verildiğinin ve ayrıca elde edilen karın yarısının istendiğinin açıkça belirtilmesi, buna karşılık dava konusu bono metnine göre ihdas nedeninin “nakten” yazılı olması nedeniyle, bononun ihdas nedenini davalının talil ettiği kabul edilmiştir. Bononun ihdas nedenini davalının talil etmiş olması nedeniyle işbu bonodan dolayı davacıdan alacaklı olduğunu ve talil ettiği ihdas nedenini ispat yükü davalıya geçmiştir. Buna göre, davalının İİK’nun 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit davası olmasına göre yukarıda bahsedilen iddialarını ispat külfeti davalı yandadır. Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin *** Karar sayılı içtihatları ve istikrar kazanmış uygulamaları bu yöndedir. Davalı işbu talilini ve dolayısıyla işbu bonodan dolayı davacıdan alacaklı olduğunu yazılı, kesin delil ve belgelerle ispatlaması gerekirken ispatlayamamıştır.
Dosya kapsamına göre, davacı tarafından imzalanan dava konusu bononun taraflarca alınan son dükkanın yarı hisse parasını karşılamak amaçlı verildiğini bonoyu davalının usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı anlaşılmış ve senedi talil eden davalının talil ettiği ihdas nedenini yasal delillerle ispatlayamadığından dolayı menfi tespit davasının kabulüne karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
İcra ve İflâs Kanunu’nun 72/5. maddesinde borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötüniyetle yapılmış olması durumunda istem üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere borçlunun dava nedeniyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verileceği öngörülmüştür.
Ancak, menfi tespit davasını kazanan borçlu lehine tazminata karar verilebilmesinin bazı şartları vardır. Öncelikle, alacaklının yapmış olduğu icra takibi ile borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlamış olması gerektiğinden, borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibinin bulunması gerekmektedir. Bu bakımından borçlu aleyhine yapılmış bir icra takibi yoksa tazminatta söz konusu olmayacaktır. Ayrıca, borçlunun menfi tespit davası sırasında bu konuda istemde bulunması yanında borçluyu dava açmaya zorlayan icra takibinde alacaklının haksız ve kötü niyetli olması gerekmektedir. Önemle belirtmek gerekir ki burada alacaklının icra takibinde sadece haksız olması yeterli olmayıp, yasa maddesindeki açık düzenleme uyarınca aynı zamanda takibin kötüniyetle yapılmış olması da zorunludur.
Takibin haksızlığı, alacaklının hiç ya da talep ettiği miktarda bir alacağı bulunmadığı hâlde icra takibine girişmesi hâlinde söz konusu olur. Madde metninde yer alan kötüniyetle ise alacaklının haksız olduğunu bildiği hâlde sırf borçluyu zarara uğratmak amacıyla takibe girişmesi hâlinde gerçekleşir.
Bu yasal düzenleme doğrultusunda davacı borçlu lehine tazminata hükmedilebilmesi için davacıyı menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinde davalı alacaklının haksız ve kötü niyetli olduğu konusunda kanaat verici delil bulunmadığından İİK’nun 72/5. maddesinin yasal koşulları bulunmadığından davacın %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı isteminin ve yine yasal koşulları bulunmadığından davalının icra inkar tazminatı isteminin ayrı ayrı reddine, isteminin reddine karar verilmelidir.
H Ü K Ü M : Yukarıda Açıklanan gerekçelerle;
1-Davanın KABULÜ ile dava konusu … düzenleme tarihli, *** vade tarihli, keşidecisi …, lehdarı … olan 500.000,00-Euro bedelli bonodan ve bu bononun dayanak yapılarak icra takibi başlatılan Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … (Kayseri Kapatılan 1. İcra Müdürlüğü’nün ***) Esas sayılı icra takip dosyasından dolayı davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-İİK’nun 72/5. maddesi uyarınca takibin derhal durdurulması için Kayseri Genel İcra Dairesi’ne müzekkere yazılmasına,
3-Koşulları bulunmadığından davacının kötüniyet tazminatı isteminin ve davalının icra inkar tazminatı isteminin ayrı ayrı reddine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması 112.513,40-TL nisbi karar ve ilam harcından davacıdan peşin olarak alınan 27.303,13-TL harcın mahsubu ile bakiye eksik kalan 85.210,27-TL ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı tarafça yatırılan 27,70-TL başvurma harcı ve 27.303,13-TL peşin harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafça karar ilamı öncesinde yapılan 194,00-TL tebligat gideri, 23,20-TL müzekkere gideri, 600,00-TL bilirkişi ücreti ve 980,00-TL talimat ve bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.797,20-TL yargılama gideri ile karar ilamı sonrasında yapılan 94,50-TL e-tebligat gideri, 526,05-TL talimat posta gideri, 4.500,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.120,55-TL yargılama gideri olmak üzere genel toplamda 917,75-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-6100 sayılı HMK’nun 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
9-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 350.587,50-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Kararın mahiyeti gereği davalı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
11-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra istinaf incelemesine gönderilmesine veya mahkememiz arşivine kaldırılmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/06/2023
Başkan … Üye … Üye … Katip …
E-imzalıdır E-imzalıdır E-imzalıdır E-imzalıdır
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : …
KARAR NO : ***
TASHİH ŞEHRİ
Her ne kadar mahkememiz dosyasının hüküm kısmının 1. bendinde “… Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … (Kayseri Kapatılan 1. İcra Müdürlüğü’nün …) Esas sayılı icra takip dosyasından dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,”… şeklinde yazılmışsa da; Kayseri Kapatılan 1. İcra Müdürlüğü’nün … Esas olan sayısının sehven … Esas olarak yazıldığı görülmekle;
Hüküm kısmının 1. bendinin “… Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … (Kayseri Kapatılan 1. İcra Müdürlüğü’nün …) Esas sayılı icra takip dosyasından dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,” şeklinde düzeltilmesine ve işbu tashih şerhinin gerekçeli kararın alt kısmına eklenmesine oy birliğiyle karar verildi. 27/06/2023
Başkan … Üye … Üye … Katip …
E-imzalıdır E-imzalıdır E-imzalıdır E-imzalıdır