Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/887 E. 2022/648 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI :***
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile müvekkili arasında gerçekleşen iş makinesi çalışma bedeli olarak toplamda 60.572,94 TL tutarındaki üç adet fatura düzenlendiğini, davalının bu faturalardan doğan borcunu ödemediğini, ilgili fatura alacağının tahsili için Ankara 23. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını borçlunun yetki itirazı ile Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden devam edildiğini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini bu itiraz üzerine takibin durduğunu, itiraza dayanak herhangi bir belge gösterilmediğini, taraflarınca davadan önce arabuluculuk başvurusu yapıldığını ancak anlaşamama ile sonuçlandığını ileri sürerek; davanın kabulü ile davalının Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, davalının itirazda haksız olması nedeni ile aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davacı tarafa hiçbir borcu bulunmamakla birlikte taraflar arasında ticari ilişki de bulunmadığını, müvekkilinin PVC imalatı yaptığını, davaya konu iş ile ilgili herhangi bir sözleşme ilişkilerinin de bulunmadığını, takip talebi ve ödeme emrinde belirtilen hususların açık olmadığını, faturaların e fatura olup müvekkili şirket yetkilisine ait herhangi bir imza da içermediğini, davaya konu faturaların müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarında yer alsa dahi işbu faturalara konu işlerin müvekkilince yapılmadığını savunarak, davanın reddine, takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.

HMK’nun 266/1. maddesi gereği bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair … tarihli celsede karar verilmiş, bilirkişi … mahkememize sunmuş olduğu *** tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı firma ile davalı firma arasında 2020 yılında ticari ilişkinin olduğunu, davacı firma tarafında davaya konu üç adet faturanın GIB2020…19 nolu 11.012,94 TL faturanın davalı firmanın yasal kayıtlarında alındı ve davacı firma adına ödeme yapılmadığının tespit edildiğini davalı firmanın 2020 sonu itibariyle davacı firmaya borç bakiyesinin 11.012,94 TL olduğunun anlaşıldığını, mahkememize bildirmiştir.
Ayrıca bilirkişi Dr. ***Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi vasıtası ile mahkememize sunmuş olduğu ***tarihli raporda özetle; davacı firma ile davalı firma arasında 2020 yılında ticari ilişkinin olduğunu, davacı firma tarafından davaya konu 3 adet faturanın davacı firmanın kayıtlarında yer aldığını, davalı tarafından bu 3 adet faturaya süresinde herhangi bir itirazın olmadığını, bu faturalara ilişkin herhangi bir ödeme kaydının da davcının kayıtlarında olmadığını, davacı firmanın 2020 sonu itibariyle davalı firmadan alacak bakiyesinin 60.572,94 TL olduğunu mahkememize bildirmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Davacı dava dilekçesiyle, faturadan dolayı alacaklı olduğunu, davalının ödeme yapmadığını belirterek yapılan takibe itirazın iptali dilemiştir.
Davaya konu Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takip dosyası üzerinde yapılan incelemede alacaklısının mahkememize ait işbu dosya davacısı , borçlusunun yine mahkememize ait işbu dava davalısı . olduğu alacaklı tarafından borçlu aleyhine 3 adet faturadan kaynaklı toplam 68.481,84 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin *** tarihinde tebliğ edildiği, 1 haftalık yasal süresi içerisinde takibe itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Davacı ticari defter incelemesinde davacının kayıtlarında dava konusu faturaların kayıtlı olduğu ve davacının 60.572,94 TL olduğu görülmüştür.
Davalı ticari defter incelemesinde dava konusu olan 11.012,94 TL miktarı fatura bulunduğu, ilgili faturanın Ba formu ile vergi dairesine bildirildiği, 33.040,00 TL miktarlı ve 16.520,00 TL miktarlı fatura davalı defterinde kayıtlı olmadığı ve BA formu ile bildirmediği ve davalı defterlerine göre 11.012,94 TL borçlu olduğu anlaşılmıştır.
HMK’nın 222. maddesi uyarınca, tarafların ticari defterlerinin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Belirtilen bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın yukarıda belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi halinde ise ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.
Taraflar arasında var olduğu iddia edilen ilişki faturaya dayandırılmış olmakla, fatura ve faturanın delil olma kuvveti bakımından bir değerlendirme yapmak gerekmiştir.
Faturanın TTK’da tanımına yer verilmemiştir. Vergi Usul Kanunu 229.maddesinde fatura,”Satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesika” olarak tanımlanmıştır. Buna göre fatura, tek taraflı düzenlenmesi her zaman mümkün olan bir belgedir.
TTK 21/1.maddesine göre, “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir”. TTK 21/2 maddesine göre “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.
27.06.2003 tarihli 2001/1 E.2003/1 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, “fatura sözleşmenin yapılmasıyla ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir..” denilmiştir.
Fatura akdin kurulumuna değil, ifasına ilişkin belge olduğundan faturaya dayalı alacak talebinde bulunmak için öncelikle akdî ilişkinin kanıtlanması gerekir. Bu nedenle faturaya dayalı alacağın ispatı kural olarak davacıya aittir.
Akdî ilişkinin ticari defterler üzerinden kanıtlanması halinde alacaklı olduğunu iddia eden kişinin delil olarak ya her iki tarafın defter ve kayıtlarına dayanması ya da münhasıran davalı defter ve kayıtlarına dayanması gerekir.
Somut olayda, davalının 11.012,94 TL miktarı faturayı BS formu ile vergi dairesine beyan etmesi ve ticari defterlerine kaydetmesi karşısında davacı şirketin faturaya konu mal ve / veya hizmetin davalıya teslim edildiği, anılan faturaya konu mal ve /veya hizmetin davalıya teslim edildiğini dolayısıyla faturadan kaynaklanan alacağının varlığını ispat ettiği, bu suretle fatura bedelinin ödendiğinin eldeki davada davalı tarafından ispat edilmesi gerektiğinden HMK 6. Maddesi gereğince ödemeyi ispat edemediğinden davacının davalıdan 11.012,94 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla davanın bu kısım yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir. 33.040,00 TL miktarlı ve 16.520,00 TL miktarlı faturaya dayalı alacak talebinde bulunmak için akdî ilişkinin kanıtlanamadığı anlaşılmıştır. Anılan kısım yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
-İcra İnkar tazminatına dair değerlendirmede;
İtirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötüniyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir (HGK’nun 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı).
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ticari defter kayıtları dikkate alındığında alacak likid olduğundan kabul edilen kısım yönünden icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
-Kötüniyet tazminatına ait değerlendirmede;
İcra İflas Kanunun 67/2.maddesi uyarınca itirazın iptali davasının kısmen veya tamamen reddi halinde, borçlu lehine hükmedilecek tazminat kötü niyet tazminatı olup, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin haksız olmasının yanında takip alacaklısının kötü niyetli olması gerekir. Alacaklı icra takibi başlatmakta kötü niyetli değilse aleyhine kötü niyet tazminatı hükmedilemez. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2018/6546 E., 2019/7768 K. Sayılı ilamı)
Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir.
Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.
Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.06.1980 tarihli ve 1979/9-82 E., 1980/2073 K.; 10.04.2002 tarihli ve 2002/19-282 E., 2002/299 K.; 27.04.2005 tarihli ve 2005/19-286 E., 2005/268 K., 21.10.2015 tarihli ve 2013/19-2415 E., 2015/2335 K., 01.03.2017 tarihli ve 2015/1048 E., 2017/380 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı(borçlu)’nun üzerindedir.
Açıklanan gerekçeler ışığında, davacının kısmen redde konu faturaları kendi defterine işlemiş olması ve davacının reddilen kısım yönünden kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir delil bulunmaması ve bu hususun ispatlanmamış olması nedeniyle koşulları oluşmadığından davalı vekilinin kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
-Faize ait değerlendirmede;
Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğundan 818 sayılı BK’nun 101.maddesinde; “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur” hükmü getirilmiştir. 6098 sayılı TBKnun 117.maddesinde bu hüküm ”Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer” şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması ile gerçekleşir.
Anılan yasal düzenleme çerçevesinde takip öncesi temerrüd bulunmadığından davalı takip ile temerrüde düşeceğinden ve işlemiş faiz talebi uygun görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davanın kısmen kabulü ile, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına davalının vaki itirazının kısmen iptali ile; 11.012,94 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar reeskont faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-İtirazın iptaline karar verilen 11.012,94 TL’nin takdiren %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 752,29 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 827,09 TL harçtan mahsubu ile artan 74,80 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davanın kabul/ret oranına göre hesap edilen 211,99 TL’sinin davalıdan bakiye 1.108,01 TL’sinin ise davacıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
6-Davacı tarafından peşin yatırılan 59,30 TL başvurma harcı ve 752,29 TL peşin harç olmak üzere toplam 811,59 TL harcın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan bilirkişi ücreti 1.250,00 TL, dosya ücreti 5,00 TL, 6 elektronik tebligat gideri 36,00 TL ve posta/tebligat ücreti 82,00 TL olmak üzere toplam 1.373,00 TL yargılama giderinin davanın kabul/ret oranına göre hesap edilen 220,50 TL’sinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan 2 elektronik tebligat gideri 13,00 TL yargılama giderinin davanın kabul/ret oranına göre hesap edilen 10,91 TL’sinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davalı taraf üzerinde bırakılmasına,
9-AAÜT’ye göre hesap edilen 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
10-AAÜT’ye göre hesap edilen 9.209,60 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
11- 6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
12-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/09/2022

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*