Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/689 E. 2021/935 K. 25.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : 1- … – …
2- … – … …
3- … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
DAVALI : 1- … -… …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVALILAR : 2- … -… …
3- … -… …
4- … -… …
5- … -… …
6- … -… …
7- … -… …
8- … -… …
9- … -…
VEKİLİ : Av. … –

İHBAR OLUNAN : … – … -…
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
DAVA TARİHİ : 01/11/2017

BİRLEŞEN SARIZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN :… ESAS

DAVACILAR :1- … – … …
: 2-…- …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … -… …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Tazminat (Maddi-Manevi Tazminat)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/10/2021
Mahkememize açılan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının dosya üzerinden incelenmesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili Av … tarafından Mahkememizin iş bu dosyasına sunulan dava dilekçesinde özetle ; Müvekkili … ın sevk ve idaresindeki 38 … plakalı Renault Toros marka 1991 model otomobil ile … tarihinde saat 06.40 sularında ikamet etmekte olduğu Kemer Mahallesinden Pınarbaşı’na doğru yola çıktığını, aracın ön koltuğunda, şoför koltuğunun yanında müvekkilinin öz oğlu olan … ın emniyet kemeri takılı olarak oturmakta olduğunu, Saat 07.00 sularında Sarız kavşağı bakımevi önünde 60-70 km hızla ilerlerken, Sarız Koop.’a ait … sevk ve idaresindeki 38 … plakalı minibüs yol hakkı olmamasına rağmen beklemeyip yolun ortasında durarak tam kusurlu bir şekilde kazaya neden olduğunu, çarpışma neticesinde iki aracın maddi kayba uğradığı maddi hasarlı ve yaralanmalı trafik kazası Gerçekleştiğini, kaza esnasında müvekkilinin sürücü … ve oğlu olan diğer müvekkili … ın yaralandığını, vaki olan kaza sırasında müvekkili … ın sevk ve idaresindeki 38 … plakalı aracın mevcut Kara Yolları Trafik Kanunu çerçevesinde geçiş hakkı olduğunu, konusu geçiş hakkı üstünlüğü kaza tutanağında özellikle belirtildiğini, Kara Yolları Trafik Kanunu’nun 57. Maddesi’nin 1. Fıkrası’nın a bendi olan “Kavşağa yaklaşan sürücüler kavşaktaki şartlara uyacak şekilde yavaşlamak, dikkatli olmak, geçiş hakkı olan araçların önce geçmesine imkân vermek zorundadırlar.” hükmünde de açıkça ifade ettiği üzere geçiş hakkı olan sürücülere öncelik tanımak zorundadırlar. …, sevk ve idaresinde olan 38 … plakalı minibüsü ile bu kuralı ihlal edecek şekilde davranıp tamamen kusurlu bir şekilde kazaya sebebiyet verdiğini, yine bu husus da kaza tespit tutanağında belirtildiğini, müvekkilinin bu noktada herhangi bir kusuru ya da ihlali söz konusu olmadığını, söz konusu durumun Sarız Asliye Ceza Mahkemesi’nce dosyanın gönderildiği ve kusur durumunun da tespit edildiğini, 24.10.2016 tarihli Trafik Tespit Birim Amirliğince tayin edilen bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, … sevk ve idaresindeki 38 … plakalı minibüs ile mevcut hukuk kurallarının çiğneyerek, üzerine düşen özen ve sorumluluk göstermediği için ayrıca Ceza Hukuku açısından suçlu bulunduğunu, davalının TCK m.89 f.4 hükmünce taksirle Birden Fazla Kişinin Yaralanmasına neden olma suçundan Sarız Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı ilamı ceza aldığını , hakkında HAGB kararı verildiğini , söz konusu kazanın ceza hukuku bakımından da ayrıca suç teşkil ettiği mahkeme kararı ile de sabit olduğunu, ilgili karara dilekçe ekinde yer verildiğini, ayrıca söz konusu kazanın oluş şekline ilişkin tanıkların da mevcut olduğunu, bu tanıkların Sarız Asliye Ceza Mahkemesi’nce dinlenildiğini İlgili beyanlar ve ifade tutanakları dilekçe ekinde yer aldığını, Kaza sırasında … ın her ne kadar oğlunu tutmaya çalışsa da göğsünü direksiyona çarpması nedeniyle müdahale edemediğini, olaydan sonra kendisinin de Sarız Devlet hastanesine sevk edildiğini, koluna dikiş atılan ve burnunda kırık oluşan müvekkili daha sonra “Muayene sonucunda hastanın hayati tehlikesi mevcut olması üzerine Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesine yönlendirilmesine karar verildiğini, tüm bu nedenlerle ve dava dilekçesinde ayrıntısına yer verildiği şekli ile davanın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Sarız Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilen … esas sayılı dosyasına davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle ; Müvekkili …’ ın sevk ve idaresindeki 38 … plakalı Renault Toros 1991 model otomobil ile … tarihinde saat 06.40 sularında Kemer Mahallesinden Pınarbaşı’na doğru yola çıktıklarını, araçta şöfor koltuğunun yanındaki ön koltukta müvekkilinin oğlu …’ın emniyet kemeri takılı olarak oturduğunu , saat 07.00 sularında Sarız Kavşağı Bakımevi önünde 60-70 km hızla ilerlerken Sarız Kooparatifine ait … sevk ve idaresindeki 38 … plakalı minibüsün yol hakkı olmamasına rağmen beklemeyip yolun ortasında durarak %100 kusurlu bir şekilde kazaya neden olduğunu, kaza sonucunda müvekkilinin ve oğlunun yaralandığını , müvekkili ile … arasında görülen davanın (Sarız Asliye Ceza Mahkemesinin ***E ve ***K) bilirkişi raporunda …’nun kusurlu bulunduğunu ve yargılama sonunda ceza aldığını, kazada müvekkilinin koluna dikiş atıldığını, burnunda kırık oluştuğunu, tedavi için Kayseri Tıp Fakültesine sevk edildiğini, müvekkilinin tedavi sürecinde çalışamadığını, davacı … da ise daha ciddi sıkıntıların bulunduğunu bu kaza sebebiyle yüzünde sabit iz kaldığını, kazaya karışan 38 … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle … numaralı trafik sigortası poliçesi ile davalı … ‘ye sigortalı bulunduğunu, 08.09.2017 tarihli başvuru ile ilgili evrakların sigorta şirketine ulaştığını, talebin … dosya numarası aldığını, ancak dava tarihi itibariyle davalı tarafın herhangi bir ödeme yapmadığını, davalı tarafça … ve … lehine ayrı ayrı şimdilik 50,00 TL maddi tazminatın, 50,00 TL belgelendirilemeyen tedavi giderleri ile 50,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 150,00 TL’ nin temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte olay tarihindeki sorumlu olunan limit oranında ödenmesi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafça karşılanmasını talep ve dava etmiştir.
YARGILAMA VE GEREKÇE:
Sarız Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı gönderme ilamı ile HSK Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararı ile Kayseri Mülki sınırlarda Kayseri Ticaret Mahkemesi’nin görevli olması ile birlikte görev ve iş bölümü kuralları gereğince dosyanın Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verdiği görülmüştür.
Dosyanın mahkememize gönderiliş şekli nazara alınarak öncelikle mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkilerinin belirlenmesini, tabi hakim ilkesini, gönderme ile görevsizlik kararlarının niteliğini kısaca açıklamakta fayda bulunmaktadır.
Mahkemelerin kuruluşu kanunla düzenlenir (Anayasa 136/I. madde). Yurdumuzda mahkeme teşkilatı ilk olarak ” 08/04/1924 tarihli ve 469 sayılı Mehakimi Şer’iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına ait Ahkâmı Muaddil Kanun ” ile düzenlenmiş, daha sonra bunu kanunu ve 11 Nisan 1329 tarihli ” Sulh Hâkimleri Hakkında Kanunu Muvakkat “, 26.4.1926 tarihli ve 825 sayılı “Ceza Kanununun Mevkii Mer’iyete Vaz’ına Müteallik Kanunun ” 25, 26, 27, 28 ve 29 uncu maddelerini yürürlükten kaldıran 26/9/2004 tarihli “5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir. Bunun dışında çeşitli kanunlar ile özel mahkemeler kurulmuştur. Hukuk mahkemeleri, her il merkezi ile bölgelerin coğrafî durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulur (5235 sayılı kanun 5/1. madde).
Hukuk mahkemelerinin yargı çevresi 5235 sayılı Kanun 7. maddesinin; “Hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adlî yönden bağlanan ilçelerin idarî sınırlarıdır. (Ek cümle:22/7/2020-7251/55 md.) Ancak özel kanunlarla kurulanlar da dâhil olmak üzere, hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, il ve ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenebilir. (Mülga ikinci fıkra:22/7/2020-7251/55 md.) Coğrafî durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir hukuk mahkemesinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, özel kanunlarında yargı çevresi belirtilmemiş olan hukuk mahkemelerinin yargı çevresinin belirlenmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir.” hükmü gereğince Hakimler ve Savcılar kurulunca belirlenir.
Yargı çevresinin değişmesi halinde 5235 sayılı Kanun ek 1. maddesinin; “Bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinin 25 inci madde uyarınca değişmesi halinde, bu değişikliğin uygulanması için Resmî Gazetede belirlenen tarihten önce ilk derece mahkemelerince verilen kararların istinaf incelemesinde, karar tarihi itibarıyla yetkili bölge adliye mahkemelerince yargı çevresinin değiştiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilemez. Yargı çevresinin değiştirilmesinden önce istinaf incelemesinden geçen dosyalar, yeniden istinaf incelemesine konu edilmesi halinde de ilk incelemeyi yapan bölge adliye mahkemesince sonuçlandırılır. Bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinin 25 inci madde uyarınca değişmesi halinde, bu değişikliğin uygulanması için Resmî Gazetede belirlenen tarihten önce bölge adliye mahkemeleri Cumhuriyet başsavcılığınca açılan soruşturmalar ile bölge adliye mahkemelerinde yürütülmekte olan kovuşturmalarda yargı çevresinin değiştiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilemez. Soruşturma neticesinde açılacak kamu davaları da aynı yer bölge adliye mahkemesinde görülür.” hükmü gereğince yargı çevresinin değişmesinden önceki bölge adliye mahkemesinde yargılamanın sonuçlandırılması gerekir.
Özel kanunlarına göre kurulmuş olan ihtisas mahkemelerinin yargı alanlarının yeniden belirlenmesi ile ihtisas mahkemesi kurulmayan yerlerde bu mahkemelerin görev alanına giren iş ve davalara hangi mahkemenin bakması gerektiği hususlarında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 24/03/2005 tarih ve 188 sayılı kararı ile belirlenmiş, daha sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 26/03/2014 tarih 141 sayılı kararı ile iş yoğunluğu, coğrafi konum ve ulaşım imkânları dikkate alınarak anılan mevzuat çerçevesinde büyükşehir belediyesi bulunan illerdeki ağır ceza merkezlerinde ve mülhakatında kurulu iş, asliye ticaret ve tüketici mahkemelerinin yargı çevrelerinin gözden geçirilerek yargı çevreleri yeniden belirlenmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun, yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) Asliye Ticaret mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine ilişkin 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararı 08/07/2021 tarihli ve 31535 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış olup, yargı çevresine ilişkin bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesine göre; mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Anayasanın “kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37. maddesi, “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” hükmünü öngörmektedir. Uygulamada ve bilimsel çevrelerde kanuni hakim güvencesi; uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin, o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması şeklinde tanımlanmıştır. 1982 Anayasasını kabul eden Danışma Meclisinin Anayasa Komisyonunun gerekçesinde, “bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir ” denilmektedir. Dikkat edilecek olursa Anayasadaki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş, uyuşmazlığın doğduğu tarihte, bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda, yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde, davanın mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması gereği Anayasa buyruğudur.
Yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı takdirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20/06/2007 tarih 2007/11-440E. 2007/434K. sayılı kararı, aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/04/2006 tarih 2006/11-58E. 2006/228K. sayılı; 22/11/2006 tarih 2006/11-720E. 2006/745K. sayılı; 04/04/2007 tarih 2007/11-189E. 2007/193K. sayılı kararları).
Yargıtay’ın ceza daireleri uygulamasında, faaliyete geçmemiş (fiilen olmayan) mahkemeye yetkisizlik kararı verilemeyeceği, bunun Anayasa’nın 37. maddesinde belirtilen “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkartılamaz” amir hükmüne aykırı olduğu, bu nedenle yeni mahkeme kurulması ve yargı çevresinin belirlenmesi nedeniyle yetkisizlik kararı verilemeyeceği (Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 16/03/2015 tarih 2015/2938E. 2015/8286K. sayılı kararı) yönündeki kararları istikrar kazanmıştır.
Yargıtay’ın hukuk daireleri uygulamasında, “davanın açıldığı tarihteki” yetki sınırlarının esas alınması gerektiği (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 26/02/2020 tarih 2020/488E. 2020/807K. sayılı kararı); yargılama devam ederken yargı çevrelerinin Hakimler Savcılar Kurulu kararı ile değiştirilmesi halinde dahi “davanın açıldığı ilk mahkemenin yetkisinin devam ettiği”, yeni yargı çevresinin Hakimler Savcılar Kurulu Kararından “sonra açılan davalar” için uygulanması gerektiği (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 16/10/2014 tarih 2014/9664 E. 2014/13521 K. sayılı kararı); Hâkimler ve Savcılar Kurulunun yetki çevresinin belirlenmesi kararında “derdest dosyaların devri ile ilgili herhangi bir ibare bulunmaması halinde ilk davanın açıldığı tarihteki yetkili mahkemenin yargı yetkisinin devam ettiği, “(Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 12/06/2015 tarih 2015/1494E. 2015/5742K. sayılı kararı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 30/11/2020 tarih 2020/9810E. 2020/10498K. sayılı kararı) yönündeki kararları istikrar kazanmıştır. Bunun gibi Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 04/04/2019 tarih 2017/11-10E. 2019/401K. Sayılı kararında açıkça belirtildiği üzere; ” …yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır… “
Yargıtay HGK’nun 04/04/2019 gün ve 2017/11-10 E. 2019/401 K. sayılı emsal içtihadına göre, ”Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir (5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. ”
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulunun kararına göre “Kayseri Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresi Kayseri ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiş olup anılan kararın 01/09/2021 tarihi itibariyle uygulanmasına karar verilmiştir.”
Eldeki dava TTK’da düzenlenmiş bir dava olup, dava tarihi 01/11/2017’dir. Hakimler ve Savcılar Kurulu kararından mahkememizin 01/09/2021 tarihinden sonra açılan davalarda görevli olduğu hususu açıktır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 31/03/2010 tarih 2010/11-186E. 2010/181K. Sayılı kararında; ” …Hukuksal nitelikçe (Türk Ticaret Kanunu md. 4 ve 5 uyarınca) ticari dava olduğu halde, o yerde ayrı bir ticaret mahkemesi bulunmadığı için, ticaret mahkemesi sıfatıyla görülmek üzere olsun veya olmasın, zorunlu olarak asliye hukuk mahkemesinde açılan bir davada, davalı tarafın esasa cevap süresi içerisinde ilk itiraz şeklinde işbölümü itirazında bulunması söz konusu olamaz. Zira, işbölümü, sadece ve ancak o yerde hem asliye hukuk ve hem de ticaret mahkemesinin mevcut olması halinde gündeme gelebilecek bir olgudur. Böylesi (ayrı bir ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, davalının esasa cevap süresi içerisinde asliye hukuk mahkemesinde işbölümü itirazında bulunamadığı) bir dava devam ederken, esasa cevap süresi geçtikten sonra, orada ayrı bir ticaret mahkemesi yada bu nitelikteki bir ihtisas mahkemesinin kurulması ve faaliyete geçmesi durumunda da, artık bu olguya dayalı olarak işbölümü itirazında bulunulamaz. O yerde sonradan ayrı bir ticaret mahkemesi yada bir kısım ticari işlere bakmakla görevli ihtisas mahkemesinin kurulması, esasa cevap süresi geçmiş olan bir davada, işbölümü itirazında bulunma konusunda davalıya yeni ve ayrı bir hak tanıyan bir olgu değildir. Dolayısıyla, böyle bir durumda, asliye hukuk mahkemesi davaya devam etmekle yükümlüdür; taraflar o yolda talepte bulunmuş olsalar bile, gönderme kararı veremez. Buna rağmen asliye hukuk mahkemesi, resen veya talep üzerine gönderme kararı verirse, gönderilen mahkeme, dosyayı gönderen mahkemeye geri gönderebilir. Dahası, Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesindeki, “Vazifesizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddi halinde yapılacak muamelelere ve bunların tabi oldukları müddetlere dair usul hükümleri, iş sahasına ait iptidai itirazın kabulü halinde de tatbik olunur.” hükmünün uygulama yeri olamaz. O nedenle de, böylesi bir durumda, davacı tarafın, gönderilen mahkemeye Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 193. maddesinde öngörülen 10 günlük süre içerisinde başvurması gereğinden söz edilemez (Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001; Cilt: 1, sayfa: 51-61 arası; 675-721; Hukuk Genel Kurulunun 7.6.2006 gün ve E:2006/19-300, K: 2006/342 sayılı ilamı). Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan asliye ticaret mahkemesi olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemesinde davaya bakılması olanaklı değildir. Ne var ki, asliye ticaret mahkemesince buna rağmen dosya görevsizlik ile fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ve dosya fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine gönderilmiştir. Bu karar henüz kesinleşmeden temyiz edilse idi, görev konusuna girilebilir ve yeni kurulan mahkemenin az önce açıklanan ilkeler gereğince görevsiz olduğundan karar bozulabilirdi. Bu itibarla, mahkeme kararındaki niteleme gönderme kararı olmayıp görevsizlik kararı olduğundan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 193. maddesinde açıklanan yasal prosedürün uygulanması ve davacının süresi içinde mahkemeye başvurarak tebligat masrafı yatırması veya tahrik dilekçesi vermesi gereklidir… ”
Bir yerde Asliye Hukuk Mahkemesi görev yaparken, o yerde ayrıca bir asliye ticaret mahkemesi kurulmuşsa asliye hukuk mahkemesince verilecek karar temyiz edilebilir bir karardır (Eriş, Gönen; Türk Ticaret Kanunu C. I. 2. Baskı, Ankara 2010 s. 529). Bir mahkememin görevli olup olmadığı, davanın açıldığı tarih esas tutularak belirlenir. Bu anda görevli olan mahkeme yargılamanın devamı sırasında görevsiz hale gelmiş olsa dahi o yine görevli olmaya devam eder (Üstündağ, Saim; Medeni Yargılama Hukuku C. I – II 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 171).
Davamıza gelince; Sarız Asliye Hukuk Mahkemesince, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 17/07/2021 tarihli ve 701 sayılı kararı ile Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin belirlenmesine karar verildiği belirtilerek dosya mahkememize gönderilmesine karar verilmiş ise de; Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında yargı çevresine ilişkin bu kararın açıkça “01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” karar verilmiş olması, yargılama devam ederken yargı çevrelerinin Hâkimler Savcılar Kurulu kararı ile değiştirilmesi halinde dahi “davanın açıldığı ilk mahkemenin yetkisinin devam etmesi”, yeni yargı çevresinin Hâkimler Savcılar Kurulu Kararından sonra açılan davalar için uygulanması gerekmesi, derdest dosyaların devri ile ilgili herhangi bir ibare bulunmaması halinde ilk davanın açıldığı tarihteki yetkili mahkemenin yargı yetkisinin devam etmesi; tabii hâkim ilkesi nazara alındığında, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 17/07/2021 tarihli ve 701 sayılı kararında yargı çevresine ilişkin bu kararın 01/09/2021 tarihinden sonra açılan davalara uygulanması gerekmektedir.
Her ne kadar Sarız Asliye Hukuk Mahkemesince hüküm fıkrasında “gönderme” kararı verildiği belirtilmiş ise de gönderme kararının “iş bölümü” halinde verilebilecek bir karar türü olması, mahkememiz ile Sarız Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin “iş bölümü ilişkisi” olmaması, aynı yerde ihtisas mahkemesinin kurulmasından kaynaklanan bir ilişki de bulunmaması, “yargı çevresinin değiştirilmesinden” kaynaklanan bir ilişki olması, mahkeme kararındaki nitelemenin esasen gönderme kararı olmayıp görevsizlik/ yetkisizlik kararı olması, fakat görevsizlik/ yetkisizlik kararı sonrası prosedürler işletilmeksizin dosyasının doğrudan gönderilmesine karar verilmiş olması, emsal nitelikteki Antalya Asliye Ticaret Mahkemelerinde, Şanlıurfa Asliye Ticaret Mahkemelerinde ve Konya Asliye Ticaret Mahkemelerince de benzer davalarda eksikliğin giderilmek üzere dosyaların iadesi yönünde aynı mahiyette kararlar verilmiş olması, hukuki öngürelebilirlik” ilkesi, “mahkemeye erişim hakkı” da nazara alınarak “tebligat, kesinleşme ve gönderme talebi” konusundaki eksiklerin giderilebilmesi için dosyanın Yeşilhisar Asliye Hukuk Mahkemesi’ne iadesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkememizin bu davada görevli/yetkili olup olmadığı şimdilik değerlendirilmeksizin, sadece ilk kararı veren mahkemenin tebligat ve kesinleşme eksikliklerinin giderilmesi amacıyla bu esas sırasının kapatılarak, dosyanın ilk karar veren Sarız Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
2-Harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yargılama giderlerinin yetkili ve görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu kesin olarak karar verildi. 25/10/2021
Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır
Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununa göre güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.