Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/557 E. 2022/928 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : …
KARAR NO : …
HAKİM : …
KATİP : …
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : …
KARAR TARİHİ : …
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı elektrik dağıtım şirketinin dağıtım sistemine bağlantısı yapılmış olan ve bağlantı bilgisi lisanssız güneş enerjisi üretim tesisinin, davacı tarafından kurulmuş ve işletilmiş olduğunu, söz konusu tesisle ilgili olarak, davacı ile davalı arasında “Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşması” imzalandığını, tesisin işletildiği dönem boyunca haksız yere fazladan tahsil edilen sistem kullanım/dağıtım bedellerinin davacıya iadesi gerektiğini, ödemenin hukuksal dayanağının, kamu gücüne değil, tarifeye ve iki taraf arasında yapılan abonman sözleşmesine dayandığını, ödemelerin yapılmaması durumunda … AŞ alacağını, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre değil, sözleşme ilişkisine dayalı olarak özel hukuk hükümlerine göre tahsil ettiğini, Abone ile … AŞ (ilgili dağıtım şirketi) arasında yapılan abonman sözleşmesinin, daha çok “tip” sözleşme görünümünde olup, hizmetten yararlanan kişinin, sözleşmeyi idare ile birlikte düzenlemesi yerine katılımının söz konusu olduğunu, ancak bu durumun, idare ile kişi arasında kurulan özel hukuk ilişkisini, idare hukuku ilişkisine dönüştürmeyeceğini, çünkü birçok durumda hizmetin tekel niteliği ve çok kişiye götürülme zorunluluğunun, işin çoğunlukla tip sözleşmelerle ve hizmetten yararlanacakların katılımı yoluyla gerçekleşebilmesini olanaklı kıldığını, müessesenin abonesi adına tahakkuk ettirdiği bedelin ödenmesine ilişkin davanın, taraflar arasındaki abonman sözleşmesine dayanan özel hukuk hükümlerine tabi bir alacak-borç ilişkisinden doğması nedeniyle, görüm ve çözümünde adli yargı yerleri görevli bulunduğunu, huzurdaki davayla aynı talepli başka davalarda Elektrik Dağıtım Şirketlerinin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) kararlarını uyguladıklarını ve bu sebeple de huzurdaki davanın EPDK’ya ikame edilmesinin gerektiği yönünde savunma yapıldığını, davalı tarafın olası husumet ve görev bağlamındaki savunmalarına itibar edilmemesi gerektiğini, davanın ikame edildiği tarih itibarıyla davacının üreterek dağıtım sistemine verdiği her kWh elektrik enerjisine karşılık 22,7527 kuruş sistem kullanım/dağıtım bedeli alındığını, dağıtım hizmeti alan elektrik üreticileri arasında sistem kullanım/dağıtım bedelleri bakımından “üretici” ve “lisanssız üretici” şeklinde bir ayrım yapıldığını, bu bağlamda davacıdan 22,7527 kuruş sistem kullanım/dağıtım bedeli alınırken buna karşın aynı hizmeti alan diğer üreticilerden sadece 2,7220 kuruş alındığını, 2016 yılı sonuna kadar üreticiler arasında herhangi bir ayrım yapılmadığını, buna göre; lisanslı-lisanssız ayrımı yapılmaksızın tüm üreticilerden aynı bedel alındığını, bu bedelin (1 Ekim – 31 Aralık 2016 dönemi için) 0,7596 kuruş olduğunu, ancak 1 Ocak 2017 itibarıyla üreticiler arasında ayrıma gidilerek lisanssız üreticilerden daha fazla sistem kullanım/dağıtım bedeli alınmaya başlandığını, buna göre tamamen aynı hizmeti alan ve aralarında herhangi bir ayrım yapılmasına hukuken imkan olmadığı halde davacıdan ürettiği her bir kWh elektrik enerjisi başına neredeyse 10 kat oranında artırım yapılmak suretiyle sistem kullanım/dağıtım bedeli alındığını, bu durumun açıkça hukuka aykırı olduğunu, bu yöntemle davacıdan haksız yere fazladan tahsil edilen tutarın 400.000,00 TL’nin üzerinde olduğunun düşünüldüğünü, davacıya keyfi ve rekabete aykırı muamele yapılmasına gerekçe olacak herhangi bir teknik sebebin olmadığını beyan etmiş, davanın belirsiz alacak davası olarak kabulüne, yapılacak yargılama sonucunda davanın kabulüne, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve yargılama sırasında ortaya çıkacak gerçek alacak tutarına talep artırmak üzere davacıdan dava tarihine kadar fazladan tahsil edilen sistem kullanım/dağıtım bedelleri yanında bunlara işletilen KDV’lerle birlikte oluşan toplam tutar için şimdilik 1.000,00- TL alacağın davalıdan tahsiline ve davacıya verilmesine, alacağa konu bedellere, her bir faturada fazla ödenen tutarlara ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek bankalarca mevduata uygulanan azami faiz veya herhalükarda en yüksek ticari faiz/değişen oranda avans faizi uygulanmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığın EPDK’nın düzenleyici işleminden kaynaklandığını, davanın idari yargıda açılması gerektiğini, alacak var ise zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmayacağını, dağıtım şirketleri tarafından uygulanacak olan tarifelerin EPDK tarafından tarifelerin düzenleyici işlem ile belirlendiğini ve davalının söz konusu düzenleyici işlemleri uygulamak ile yükümlü olduğunu, bahse konu tarifelerin uygulatıcısı olan davalının, aynen uygulamak zorunda olduğu tarifeler nedeni ile lisanslı üreticiler ile lisanssız üreticiler arasında fark yarattığı iddiasının somut gerçeklerle örtüşmediğini, Dağıtım Lisansı Sahibi Tüzel Kişiler ve Görevli Tedarik Şirketlerinin Tarife Uygulamalarına İlişkin Usul ve Esasların 3.maddesinin 6.fıkrasına göre lisanslı üreticilerin kendi ihtiyaçlarına ilişkin elektrik enerjisi tüketimlerinin (deneme amaçlı üretimleri için ihtiyaç duyulan elektrik enerjisi tüketimleri dahil) bu abone grubu kapsamında olduğunu, bu üreticilerin elektrik enerjisi ihtiyaçları için tüketici konumundaki üreticiler olup, tüketicilere ilişkle ilgili hükümler uygulandığını lisanssız üreticilerise tüketimlerine ilişkin olarak kendi abone gruplarına dahil edildiğini, lisanssız üreticilerin ise tüketimlerine ilişkin olarak kendi abone gruplarına dahil edildiklerini, bu düzenleme ile lisanssız elektrik üreticilerinin farklı abone grubuna dahil edildiğini ve bu karardan sonra onaylanan tarifelerde bu gruplar dikkate alınarak hazırlanıp onaylandığını, EPDK’nun iptale konu edilmeyen bu kararına dayalı olarak yayınlanan tarifelerin uygulanmasının davalı şirket insiyatifinde olmadığını, bu düzenlemelerin ve bu düzenlemelere bağlı olarak hazırlanan tarifelerin uygulanması sırasında oluştuğu iddia olunan dağıtım bedel farkı nedeniyle davalı şirketin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, zira davalı şirketin faaliyetlerinin yürürlükteki mevzuat, düzenleyici işlem ve tarifelere göre yürütmesi gerektiğini, davalı şirketin EDPK tarafından verilen lisansta sınırlı olarak ve ilgili Kurumca çıkarılan yönetmeliklere, tarifelere uygun olarak dağıtım faaliyetinde bulunabileceğini, bu düzenlemelere uyma zorunluluğunun olduğunu, EPDK’nun lisanslı – lisanssız elektrik üreticilerinin farklı abone gruplarına dahil etmesinin nedeninin lisanssız elektrik üreticilerinin … kapsamında almış oldukları bedel ve şebekenin yükünü artırmalarından kaynaklandığını 5346 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen elektrik enerjisinin iç piyasada ve uluslararası piyasalarda alım satımında kaynak türünün belirlenmesi ve takibi için üretim lisansı sahibi tüzel kişiye EPDK tarafından “Yenilenebilir Enerji Kaynak Belgesi” (YEK Belgesi) verilir. YEK Belgesi ile ilgili usul ve esasların yönetmelikle düzenlendiğini, bu kanunun yürürlüğe girdiği … tarihinden … tarihine kadar işletmeye girmiş veya girecek olan YEK Destekleme Mekanizmasına tabi üretim lisansı sahipleri için, bu kanuna ekli sayılı cetvelde yer alan fiyatlar, on yıl süre ile uygulanacağını, aynı kanunun 6/A maddesinin, “Kendi tüketim ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üreten lisanssız elektrik üretim faaliyetinde bulunan gerçek ve tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisini dağıtım sistemine vermeleri halinde | sayılı cetveldeki fiyatlardan on yıl süre ile faydalanabilecekleri, bu kapsamda dağıtım sistemine verilen elektrik enerjisinin görevli tedarik şirketi tarafından satın alınmasının zorunlu olduğu, ilgili şirketlerin bu madde gereğince satın aldıkları elektrik enerjisinin, ilgili görevli tedarik şirket tarafından YEK Destekleme Mekanizması kapsamında üretilmiş ve sisteme verilmiş kabul edilir.” hükmüne amir olduğunu, lisanssız üretim yapan gerçek ve tüzel kişilerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak için üretim yapmalarının esas olduğu, igili şebeke işletmecisinin, her bir üretici için ikinci fıkra kapsamında elde edilen saatlik verileri kaynak bazında bir araya getirerek fatura dönemi bazında şebekeye verilen ihtiyaç fazlası elektrik enerjisi miktarını belirlediğini ve her ayın altıncı gününe kadar ilgili görevli tedarik şirketine bildirdiğini, görevli tedarik şirketiin de YEKDEM kapsamında satın almakla yükümlü olduğu enerji miktarı için her bir üreticiye her bir fatura dönemi için yapacağı ödeme tutarını hesaplayarak ödeme yaptığını, bu ödeme tutarı hesaplanırken de 5346 Sayılı Kanun’un | sayılı cetvelinin dikkate alındığını, bu cetvele göre ise davacının ihtiyacının üstünde ürettiği elektrik enerjisi için 13,3 ABD Doları cent/kwh baz alınarak hesaplanan meblağı ilgili tedarik şirketinden tahsil ettiğini, EPDK’nun da lisanssız elektrik üreticilerinin bu tahsil ettiği bedeli nazara alarak lisanslı- lisanssız enerji üreticilerini farklı abone gruplarına dahil ederek üreticiler arasındaki dengeyi korumaya çalıştığını, ayrıca iki farklı üretim sistemi bakımından iki farklı sistem kullanım bedeli uygulanmasının; lisanssız elektrik üretim santrallerinin ayrı zamanda üreticinin kişisel elektrik kullanım noktasını beslediği için hepsinin dağıtım sistemine bağlı olduklarını, bu üretim santrallerinde temel amacın üreticinin kendi ihtiyacı için elektrik üreterek fazlasını elektrik sistemine geri vererek enerji fazlasını satmasını sağlamak olduğunu, şu halde lisanssız elektrik üretimi esas itibarı ile ve temel olarak ticari bir faaliyet olmayıp amacının kişilerin kendi elektriklerini üreterek sadece ihtiyaç fazlasını sisteme geri vermelerini sağlamak olduğunu, bu amaç bakımından bakıldığı zaman bu üreticilerin sisteme getirecekleri yük dikkate alınarak üretim fazlasını sisteme geri vermelerinin getireceği sistemsel yükün ancak sistem kullanım bedelinin farklılaşması ile giderilebilecek boyutta bir yüklenme olduğunu, kendi ihtiyacı için elektrik üreten bir kişinin fazlasını sisteme sunduğu zaman dağıtım sistemine getireceği yük dikkate alınarak mevzuat düzenleyici tarafından farklı sistem kullanım bedeli düzenlendiğini, bu açıdan bakıldığı zaman ve davacının aslında amacının lisanssız elektrik üretimi olanağını suistimal ettiğini, kendi ihtiyaçları için enerji üretiminden ziyade kanunun etrafından dolaşmak suretiyle adeta bu işi ticari bir faaliyet olarak tasarladıklarını ikrar ettiğini, lisanssız elektrik üretiminde amaç bu üreticilerin ticari faaliyette bulunmasına olanak sağlamak olmadığını, şu halde davacının açıkça hakkını kötüye kullandığını, iptal davasına konu edilmeyen tarifelerin, düzenleyici işlem olarak geçerliliklerini sürdürdüğünü, bu nedenle bu tarifelere bağlı olarak belirlenen bedellerin hukuka aykırı olamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
HMK’nun 266/1. maddesi gereği bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair … tarihli celsede karar verilmiş, bilirkişi heyeti tarafından mahkememize sunulan … tarihli raporda özetle; EPDK’nin yayınlamış olduğu Dağıtım Sistem Kullanım Anlaşmasına … A.Ş.’nin bahse konu sözleşmeye müdahale edemediği gibi yine EPDK tarafından belirlenen tarifelere ve dağıtım bedellerine de müdahale etmesinin mümkün olmadığı, Davacı tarafından ödenen dağıtım bedelinin ₺622.202,38, aynı dönemlerde lisanslı üretici dağıtım bedelinin ₺82.585,72, lisanslı ile lisanssız üretici arasındaki farkın ₺539.616,66 olduğu, dolayısıyla teknik veriler ışığında EPDK tarafından belirlenen ve Dağıtım Şirketleri tarafından zorunlu olarak uygulanan Dağıtım bedellerinin iadesinin uygun olmadığı, davaya konu edilen dönemlerde davacı tarafa tahakkuk ettirilen faturalara itiraz edilmediğinden kesinleşmiş olduğu gibi fatura bedellerinin de herhangi bir ihtirazi kayıt olmaksızın ödenmiş olduğu, mahkememize bildirmişti.
… tarihli celsede; Dosyanın … tarihli bilirkişi raporunu sunan bilirkişi heyetine tevdi ile taraf vekillerinin bilirkişi raporuna itirazları incelenerek ve her bir itiraz tek tek cevaplanmak suretiyle, taraflarca sunulan emsal bilirkişi raporları da denetlenerek tarafların iddia ve savunmalarını, itirazlarını karşılar mahiyette ek rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiş, bilirkişi heyeti tarafından mahkememize sunulan … tarihli ek raporda özetle; kök raporlarında herhangi bir değişiklik olmadığı mahkememize bildirilmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava tacirler arası satım sözleşmesi nedeni ile uğranıldığı iddia edilen zararın tahsiline ilişkindir. Davacı vekili, müvekkilinin lisanssız elektrik üreticisi olup davalıya elektrik sattığını, davalının lisanslı elektrik üreticisine nazaran daha yüksek bir tarifeden davacıdan elektrik satın aldığını, oysa lisanslı ve lisanssız elektrik üretişinin elektrik sistemine elektrik yüklerken, davalının farklı bir maliyete katlanmadığını, yani lisanslı elektrik üreticisi ile lisanssız elektrik üreticisinin farklı dağıtım tarifesine tâbi olmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmektedir.
… tarihli ön inceleme duruşmasında tarafların uyuşmazlık noktaları ana başlıklarıyla; lisanssız elektrik üreticisi olup, davalı ile dağıtım sistemi kullanım sözleşmesi imzalayan davacıdan, dağıtım tarifesi adı altında lisanslı elektrik üreticilerine nazaran daha yüksek tutardan tahsilat yapılmasının, sözleşmeye, genel işlem koşullarına, MK’nun 2.maddesine ve normlar hiyerarşisine aykırı olup olmadığı, bu kapsamda lisanssız üreticinin, lisanslı üreticiye nazaran dağıtım sistemine ek yük getirip getirmediği yani ek maliyet oluşturup oluşturmadığı, ek yük getirmiyor-ek maliyet oluşturmuyor ise; davalının davacıdan tahsil etmesi gereken tutardan daha yüksek bir tutarı faturalara yansıtıp tahsil edip etmediği, tahsil etmiş ise bu tutarın ne kadar olduğu ve davacıya iadesinin gerekip gerekmeyeceği, davalının, lisanssız elektrik üreticilerine, EPDK tarafından belirlenerek ilan edilen tarifelerden farklı uygulama yapıp yapamayacağı, alacak var ise zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, adli yargı yolunun caiz olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davalı vekili uyuşmazlığın idari yargıda çözülmesi gerektiğini yani yargı yolu itirazını ileri sürmüş ise de davacı tacir olduğu gibi davalının da TTK’ya tabi özel hukuk tüzel kişi tacir olması, taraflar arasındaki ilişkinin özel hukuk sözleşmesi niteliğinde olması nedeni ile … tarihli ön inceleme duruşmasının (1) numaralı ara kararı ile davalının yargı yolu itirazının reddine, işbu davanın adli yargıda görülmesi gerektiği ve her iki taraf tacir olup, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmelerini ilgilendirmesi nedeni ile mahkememizin görevli olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunmuş ise de davacıya ait tesisin geçici kabulünün … tarihinde yapıldığı ve davalının cevap dilekçesinin ekinde sunduğu faturalara göre davacıya fatura kesilen ilk tarihin … olduğu, taraflar arasında sözleşme ilişkisi olması nedeni ile 10 yıllık zamanaşımının uygulanması gerektiği, ilk fatura tarihinden itibaren 10 yıllık süre dolmadan davanın açıldığı görülmekle … tarihli ön inceleme duruşmasının (1) numaralı ara kararı ile davalının zamanaşımı def’inin reddine karar verilmiştir.
Elektrik enerjisi, üretilen, üretildikten sonra dağıtım sistemine iletilip dağıtılan ve tüketilen bir enerji türüdür. Yani elektriği üreten şirket ile dağıtan şirket birbirinden farklı şirketlerdir. Dava konusu ihtilaf, elektrik enerjisinin ikinci aşamasını oluşturan iletim-dağıtım sistemi ile ilgilidir. Konunun iyi anlaşılabilmesi için elektrik dağıtım piyasasına ilişkin bazı kavramların izah edilmesi gerekmektedir.
Elektrik dağıtımı konusunda ülkemizde amme idaresi içinde görevli ve yetkili kurum …A.Ş.’dir (… AŞ). Ancak … AŞ, elektriği bizzat dağıtmamakta; özelleştirme kapsamında özel hukuk tüzel kişisi olan şirketler aracılığı ile bu hizmeti görmektedir. Elektrik dağıtım amacı ile kurulan bazı şirketler vardır ve bu şirketler belirli dağıtım bölgelerinde elektrik dağıtım hizmeti vermektedir. Bu şirketlerin elektrik dağıttıkları bölgelere dağıtım bölgesi denir. Toplamda 21 dağıtım bölgesi vardır. Söz konusu şirketler ve dağıtım bölgelerine örnek vermek gerekirse; … AŞ, İstanbul Anadolu yakasının tamamında, … AŞ, İstanbul Avrupa yakasının tamamında, … Elektrik Dağıtım A.Ş. (… AŞ) … , … , … , …, … illerinin ilçeleri ile birlikte tamamında elektrik dağıtım hizmetini vermektedir. Davalı … A.Ş. (… AŞ) de söz konusu 21 dağıtım şirketinden birisi olup, … AŞ bölgesi, dağıtım faaliyetleri özelleştirilen … AŞ’ın 18 numaralı dağıtım bölgesidir; Kayseri il merkezi ve ilçelerindeki elektrik dağıtım işini üstlenmiştir.
Yukarıda örneklenen ve diğer tüm elektrik dağıtım şirketleri, dağıttıkları elektriği kendileri üretmemekte, mevzuatın kendilerine verdiği yetkiler ile sınırlı olmak kaydı ile elektrik üreticilerinden temin etmektedirler. Bu aşamada karşımıza elektrik enerjisinin birinci aşaması olan elektrik üretimi çıkmaktadır. Ancak öncesinde elektrik enerjisinin depolanabilme özelliğinin olmaması ile ilgili bir açıklama yapmak gerekmektedir. Zira işbu davada taraflar arasındaki ihtilafın özünü elektrik enerjisinin depolanamaması oluşturmaktadır. Elektrik enerjisi, petrol, doğalgaz gibi diğer enerji türlerinden farklı olarak, yer altında veya yer üstünde herhangi bir depoda depolanabilen bir enerji türü değildir. Elektrik enerjisinin üretilip, elektrik iletim sistemine iletilip dağıtılması ve tüketilmesi anlıktır. Bu anlamda ihtiyaçtan az elektrik enerjisi üretilmesi, elektriğin kesilmesi, düzenli verilememesi gibi akla ilk gelebilecek sorunlarla beraber başka birçok soruna yol açabilecekken, elektriğin fazla üretilmesi ise söz konusu elektriğin tüketilemeyecek olması nedeni ile frekans ve gerilim kontrol yönetimini tutturamamak gibi sorunlara sebebiyet verecek, bu nedenle davalı … AŞ gibi dağıtım şirketlerinin zarara uğramasına sebebiyet verecektir. Söz konusu sorunların neler olduğu bilirkişi heyeti raporunun 7. sayfasında ayrıntısı ile açıklanmıştır. Ancak yine de basit bir örnek vermek gerekirse; ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde elektrik enerjisinin anlık en çok tüketildiği anlardan birine, milli maçlarda devre arasında geçen 15 dakikalık devre arası örnek olarak verilebilir. Söz konusu süreçte insanların maç izledikleri odadan çıkıp, evinin mutfak-tuvalet gibi bölümlerini herhangi bir 15 dakikaya göre çok daha fazla kullanmaları nedeni ile anlık elektrik tüketimi zirve yapmaktadır. Elektrik, depolanabilen bir enerji türü olmadığından işte tam olarak bu anlık tüketimin zirve yaptığı zamanlarda, elektrik kesintisinin yaşanmaması veya dalgalanma yaşanmaması için (dalgalanma yaşanması halinde elektrikli cihazlar yanıp bozulabilmektedir) tüketilecek elektrik enerjisinin zirve yapacağı 15 dakikanın denk geldiği saatlik veri dahi kaynak bazında incelikle hesaplanıp programlanması, buna göre üretilmesi, elektrik enerji nakil hatlarına iletilmesi ve dağıtılması gerekmektedir.
İşte en basit anlatımı ile elektriğin depolanamaması nedeni ile en temel kamu hizmeti olan elektrik enerjisinin üretimi, iletilmesi, dağıtımı hususundaki düzenlemeler (Enerji Hukuku terminolojisinde regülasyon) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) aracılığı ile yürütülmekte; EPDK sistemin ne şekilde işleyeceğine dair düzenlemeler getirmektedir. Yani Devlet, amme idaresi içinde enerji ihtiyacına ilişkin düzenlemeleri EPDK aracılığı ile; elektrik piyasasına ilişkin düzenlemeleri ise EPDK bünyesindeki Elektrik Dairesi Başkanlığı aracılığı ile yürütmektedir. Bu anlamda tüm elektrik üreticileri ve dağıtıcıları EPDK düzenlemelerine tâbidir. Dava konusu ihtilaf da EPDK tarafından belirlenen dağıtım tarifesindeki lisanslı-lisanssız üreticinin farklı fiyatlandırmaya tâbi olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu aşamada elektrik üreticilerinin türü yani lisanslı üretici ile lisanssız üreticinin tanımı üzerinde durmak gerekir. Elektrik üretim piyasasında üreticiler, lisanslı elektrik üreticisi ve lisanssız elektrik üreticisi olarak ikiye ayrılmaktadır. Lisanslı elektrik üreticileri, ürettikleri elektriği tüketme amacı ile üretmez. Asıl amacı kendi tüketim ihtiyacını karşılamak olmayıp, ürettiği elektrikten, işletmesine ait cüzi elektrik tüketimi düştükten sonra kalan elektrik enerjisinin tamamını elektrik dağıtım şirketine satma amacı ile faaliyet gösterir. Lisanslı elektrik üretimi 1 MW üstü kurulu güce sahip uygulamalardır. Yani en az 1 MW kurulu gücü olmalıdır; daha yüksek kurulu güç ile de kurulabilirler. Daha yüksek kurulu güç ile kurulmaları konusunda herhangi bir sınırlama olmadığı gibi tüketim durumunu göstermek gibi bir zorunluluğu da yoktur. Üretilen lisanslı elektrik direkt olarak herhangi bir miktar sınırlamasına tabi olmaksızın şubeye aktarılabilir. Lisanslı elektrik projelerinde lisans süresi 49 yıl olup, üretilen enerjinin piyasa koşullarında satılması mümkündür. Ülkemizdeki lisanslı elektrik üreticilerine, … A.Ş., … Enerji A.Ş., … … A.Ş., … Holding, … Enerji Grubu gibi şirketler örnek verilebilir. Söz konusu şirketlerden … A.Ş.’nin kurulu gücünün 21.424 MW, … Enerji A.Ş.’nin kurulu gücünün 2.860 MW, … Enerji Elektrik Üretim A.Ş.’nin kurulu gücünün 3.830 MW, … Holding’in kurulu gücünün 376 MW,, … Enerji Grubu’nun kurulu gücünün 726 MW olduğu bilinmektedir (kaynak: enerjiatlasi.com).
Lisanssız elektrik üretici ise Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’nin 5/1-ç maddesinde “ürettiği enerjinin tamamını iletim veya dağıtım sistemine vermeden kullanan, üretimi ve tüketimi aynı ölçüm noktasında olan, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri” olarak tanımlanmıştır. Yani lisanssız elektrik üreticisi, elektriği satmak için değil, yalnız kendi ihtiyacını karşılamak için üretir ancak ürettiği elektrik, kendi tükettiğinden fazla gelirse o elektriği dağıtım şirketine satar. Yani burada lisanssız üreticinin amacı fazla üretim yapıp satmak değildir. Esasında kendi tüketimini düzenli ve tam olarak hesaplamasının kendisinden beklenememesi nedeni ile ürettiği elektriğin fazlasını dağıtım şirketine satmak durumunda kalır. Lisanssız elektrik üreticilerine örnek olarak ise günümüzde birçok organize sanayi bölgesinde gördüğümüz şirketleri verebiliriz. Söz konusu şirketler, kendi fabrika binalarının çatılarına kurdukları güneş enerjisi sistemi ile kendi ihtiyaçları olan elektriği üretir, tüketimden arta kalan elektrik enerjisi var ise bu elektriği Organize Sanayi Bölgesi dağıtım lisanslı dağıtım sistemine veya dağıtım şirketlerine satarlar. Yine günümüzde ticari amaç gütmeyen bazı kamu kurumlarının dahi binalarının çatılarına güneş enerjisi sistemi kurup kendi tükettikleri elektriği ürettikleri bilinmektedir. Elektrik Piyasası’nda Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’nin 5/1-c maddesine göre lisanssız elektrik üreticilerinin kurulu gücü 1 MW veya Kanunun 14. maddesi çerçevesinde Cumhurbaşkanı tarafından belirlenmiş kurulu güç üst sınırına kadar olabilir. Yani kurulu güç konusunda yasal sınırlamaya tabidirler. Yani lisanssız elektrik üreticileri temelde tüketici konumunda iken lisanslı elektrik üreticileri, temelde üretici konumundadır.
Lisanssız elektrik üreticilerinin, elektrik iletim dağıtım sistemlerine iletebilecekleri yani satabilecekleri enerji miktarı sınırlı miktarda olup, önceden hesaplanıp programlanarak kararlaştırılan tutardan daha azını üretip sisteme iletilirlerse, söz konusu lisanssız elektrik üreticisi düşük üretim nedeni ile cezai şart ödememektedir; belirli bir asgari miktarı sisteme yükleme taahhüdü altında değildir. Yani “şu kadar elektrik üretip atman gerekirdi, daha az sattın, bu nedenle cezai şart ödeyeceksin” gibi bir yaptırım ile karşı karşıya değillerdir.
Lisanslı elektrik üreticisi ise sözleşme ile taahhüt ettiği tutardan daha az tutarda elektrik üretirse, yüksek tutarda cezai şart bedeli ödemektedir. Zira yukarıda açıklandığı üzere elektrik enerjisinin depolanamaması, anlık üretilip anlık tüketilen bir enerji olması nedeni ile amme hizmeti içinde elektrik üretim miktarının incelikle hesaplanması, sistemin dengesinin korunması en temel kriterdir. Bu nedenle lisanslı elektrik üreticileri tamamen tacir gibi hareket etmekte iken, kanun koyucu tarafından, lisanssız elektrik üreticisinin nerdeyse tüketici seviyesinde kalması hedeflenmiştir. Buradan lisanslı elektrik üreticilerinin, elektrik dağıtım şirketlerinin elektrik ihtiyacının çok büyük bir kısmını karşıladıkları doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim ülkemizin 2020 yılı verilerine göre 2020 yılının ilk 9 ayında toplam elektrik üretiminin yalnız %1,9’u lisanssız üretim tesislerinden karşılanmış olup, kalan kısmı lisanslı üretim tesisleri tarafından üretilmiştir (kaynak enerji.gov.tr). İşte toplam ülke elektrik üretim ihtiyacı içinde lisanssız elektrik üreticilerinin ürettikleri elektrik neredeyse %2 gibi küçük bir orana denk geldiğinden, kamu idaresi elektrik üretim miktarını ince ince hesaplamakta, lisanslı ve lisanssız elektrik üreticisinin hesaplanan programdan sapması halinde oluşan dengesizlik maliyetlerini öngörerek dağıtım tarifesini belirlemektedir. Lisanslı üreticiler, hesaplanan programdan saptıkları zaman oluşan dengesizlik maliyetlerini cezai şart bedelleri adı altında ödemekte iken lisanssız üreticiler söz konusu dengesizlik maliyetini ödememektedirler. Bu zarara lisanssız üretici değil, dağıtım şirketi (somut olayda davalı … AŞ) katlanmak durumunda kalmaktadır. Yani kâr elde etme amacı ile kurulan dağıtım şirketlerinin kendilerinden kaynaklanmayan, lisanssız elektrik üreticisinden kaynaklanan sorun nedeni ile zarar etmesi riski doğmaktadır. Yani burada elektrik üretim şirketinin lisanslı olmaması, sisteme risk yükü getirmektedir. Söz konusu riskin hesaplanması dahi ayrı bir maliyet (ek yük) kalemini oluşturmaktadır. Bu yüzden lisanssız üreticinin, dağıtım şirketine ne kadar zarar vereceği önceden bilinmediğinden, lisanslı üreticiye nazaran daha yüksek bir tarife belirlenmesi gerekmektedir. Bu husus tüm dünyada kabul görmüş ve ülkemizde de uygulanan tarife metodolojisinin doğal ve doğru bir sonucu olarak gelişmiştir. İşte burada en basit hali ile özetlenen riskler ve bu riskler nedeni ile uğranılan zararlar nedeni ile EPDK, … tarihinde getirmiş olduğu düzenleyici işlem ile lisanslı elektrik üreticileri ile lisanssız elektrik üreticileri arasında farklı tarife uygulanması yoluna gitmiş ve söz konusu tarifeyi yayınlamıştır. Bu tarife EPDK’nın internet sitesinde yayınlanmaktadır ve her lisanssız elektrik üreticisi, elektrik üretmeye karar vermeden önce bu tarifeyi EPDK’nın internet sitesinde yapacağı basit bir araştırma ile bulabilir. Dolayısı ile bu husus anlık imzalanan bir sözleşme kapsamında genel işlem şartlarına aykırılık olarak değerlendirilemez. Aksine lisanssız bir elektrik üretim tesisinin kurulması bir günlük bir iş olmayıp, aylara yayılan uzun bir süreçtir. Tacir olan davacının basiretli bir tacir gibi davranması, resmi başvuruları yapmadan önce tarifeyi incelemesi kendisinden beklenmelidir.
Yapılan tüm bu açıklamalardan sonra davacı, lisanssız elektrik üreticisi olup, bu husus taraflar arasında ihtilafsızdır. Davacı, dava dışı EPDK’nın … tarihinden itibaren uygulamaya başladığı düzenleyici işlemden sonra … tarihinde davalı … AŞ ile elektrik dağıtım sözleşmesi imzalanmıştır. … AŞ’ın, EPDK tarafından alınan kararları, düzenleyici işlemleri uygulamama yetkisi yoktur. Davacı, EPDK’nın düzenleyici işlemine karşı idari yargıda dava yoluna gitmemiş, bu kararı uygulamakla yükümlü olan davalıya karşı zarar iddiasını ileri sürmüştür. Mahkememizce davacıya EPDK’nın düzenleyici işlemine karşı iptal davası açıp açmadığı sorulmuş, davacı böyle bir dava açmadığını belirtmiştir. Oysa davacının bir zararı var ise bu zararın kaynağı olan tarifeyi davalı belirlememiş, EPDK belirlemiş, davalı yalnızca bu tarifeye göre faturalandırma yapmıştır. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için elektrik tüketimi ile ilgili bir örnek vermek gerekirse yakın zamana kadar ülkemizde bütün elektrik üreticilerinden ve tüketicilerinden elektrik faturalarında TRT payı adı altında belirli bir meblağ tahsil edilmesine dair yasal düzenleme var idi. Vatandaş olarak bizim TRT payını ödememek, faturanın kalan kısmını ödemek gibi bir seçeneğimiz yoktu. Bize fatura düzenleyen elektrik dağıtım şirketinin de kendiliğinden TRT payını faturalandırmama, bu alacak kaleminden vazgeçme yetkisi yok idi. Ne zamanki TRT payının tahsil edilmemesine dair bir yasal düzenleme yapıldı, dağıtım şirketleri faturalara TRT payı yansıtmamaya başlamıştır. Diğer taraftan davacının iddiaları ile aynı iddiaların bu kez Danıştay nezdinde EPDK’ya karşı ileri sürüldüğü Danıştay …Daire Başkanlığı’nın … Esas … Karar sayılı kararında “lisanssız üreticilere uygulanan dağıtım sisteminin kullanımına ilişkin bedellerin üretim tesislerinin sistem üzerinde oluşturdukları ek maliyetler dikkate alınarak farklılaştırılmasına yönelik 6808 ve 6838 sayılı Kurul kararları ile davacı şirketin lisanssız güneş enerjisi tesislerinde ürettiği elektrik enerjisi için Mart 2019 dönemine ait dağıtım bedelinin hesaplanmasında hukuka aykırılık bulunmadığı” tespiti ile davanın reddine karar vermiştir.
Somut olayda davalı idare, EPDK’nın kararlarını, düzenleyici işlemlerini uygulayıp uygulamama konusunda takdir yetkisini haiz olmadığından, davacının zarar iddiasının haksız olduğu ve bir zararı var ise zarardan davalının sorumlu olmayacağı anlaşılmış ve davanın reddine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davacının davasının reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda mahkememizce herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-AAÜT’ye göre hesap edilen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-6100 sayılı HMK 120 ve 333. maddeleri gereğince taraflarca yatırılan gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde tarafça numarası bildirilen veya bildirilecek hesaba, hesap numarası bildirilmediği takdirde adreslerine ödemeli olarak re’sen gönderilmesine,
8-Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 203. maddesi uyarınca dosyanın tarih ve işlem sırasına düzenlenip dizi listesine bağlanmasına, Yazı İşleri Müdürü tarafından kontrolü yapıldıktan sonra İstinafa gönderilmesine veya arşive kaldırılmasına,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı….

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*