Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/553 E. 2021/1203 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ ***. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
***. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
(GÖREVSİZLİK)
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … – ***
Av. … – ***
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – ***
DAVA : ***
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan hisse devrinin iptali istemine ilişkin açılan davanın yapılan açık yargılamaları sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilinin eşi müteveffa ***Yeni **** A.Ş.’ de bulunan 400 Adet Toplam 400 TL Nominal değerli *** .Tertip Nama Yazılı A Grubu (A-0000502 numaralı ) hisselerini *** tarihinde davalı oğlu …’ ye sattığını, taraflar arasındaki şirket hisselerinin devri işlemi muvazaalı olduğunu, müvekkil ile muris eşi 11 yıllık evli olduğunu, 79 yaşında olan murisin son dönemde hastalıklarının ilerlediğini, akli melekeleri çok zayıfladığını, pek çok şeyi hatırlayamadığı gibi kurduğu cümlelerin de sonunu getiremez hale geldiğini, *** parkinson, şeker, arter. hipertansiyon ve kalp hastalığı bulunduğunu, bir süredir kendi işlerini tek başına göremeyen murise müvekkili eşi önceden olduğu gibi baktığını, murisin hastalığının artması ile altını temizleme dahil her türlü şekilde fedakarca elinden geleni fazlası ile yaptığını, eşinin tüm ihtiyaçlarını giderdiğini, gözü gibi koruduğunu, yurt dışında yaşayan ve o döneme kadar babaları ilc pek ilgilenmeyen muris *** çocukları ise babalarının durumunu öğrenmeleri sonrası, müvekkille kendi aralarında huzursuzluk çıkarlıp, müvekkile baskı ve şiddel uygulayarak müvekkili evden atmaya, evlilik birliğini yok etmeye çalıştığını, murisin çocuklarından … yine bir gün huzursuzluk çıkartıp müvekkil ve eşinin aile konutunda müvekkile hakaret ve darp eylemlerinde bulunduğu, arkasından da babasını yanına alarak zoraki bir şekilde kaçırarak götürdüğünü, tek başına kalan müvekkili beklemişse de daha sonradan *** ‘ın babasını yürt dışına kaçırdığını, öğrendiğini, arkasından müvekkiline karşı boşanma davası açıldığını öğrendiğini, Kayseri *** . Aile Mahkemesi *** E. Sayılı dosyası boşanma davasi derdest olduğunu, bir süre sonra eşinin yoğum bakıma girdiğini aradan bir süre geçmesi ile de vefat haberini aldığını, müvekkilimizin murisi son derece varlıklı bir insan olduğunu, yapılan şirket hisse devrinden umabileceği bir çıkar bulunmadığını, işlem tarihlerinde akli metekelerinin yerinde olup olmadığı hususu da belirsiz olduğunu, hisselerinin devrinde, murisin hangi bedel ve şartlarda davalıya hisse devrini yaptığı belirsiz olup murisin banka kayıtlarından da anlaşılacağı üzere bu devirler sebebiyle hesaplarına aktarılan veya murisin kendisinin aktarmış olduğu paranın mevcut olmadığını, bu durum müvekkilin, murisin akli melekelerinin yaşı ve hastalıkları sebebiyle zayıflamış olması nedeniyle murisin işlerini yönetmek ve mamelekini korumak adına Kayseri *** .Sulh Hukuk Mahkemesi’nin *** Esası ile açılan vasilik dosyasında hisselerin devir bedelini Muris *** nakden ve tamamen ödediğini beyan ettiğini, hisselerin değeri bir hayli fazla olmasına rağmen sadece *** yılında bu hisselerden doğan gelir (kar payı dağıtımı) 115.000 TL civarında olduğunu bu denli gelir getiren hisselerin rayiç değerinin bilirkişi marifetiyle tespitinden sonra ortaya çıkan meblağın günümüz koşullarında nakden ifasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, murisin bu devir tarihinde yaşı, hastalıkları gereği bu meblağlarda parayı fiziken taşıyamayacağı taşısa bile bunun ne kadar sakıncalı ve tehlikeli olduğunu, murisin kendi öz oğlu tarafından bilinmemesinin mümkün olmadığını, davalının ekonomik durumu bu taşınmaz ve hisseleri almaya elverişli olup olmadığının araştırılması gerektiğini, ayrıca hisse devir işleminin onaylanmış olduğu şirkey yönetim kurulu kararında hisselerin devrine oy birliği ile karar verildiği belirtilmişse de ilgili karar oy birliği ile alınmadığını, yönetim kurulu üyelerinde üç kişinin ilgili kararda imzası bulunmadığını, Muris *** Kayseri *** . Noterliği *** Tarih ve *** Yevmiye numarası ile vermiş olduğu vekalette okuryazar olduğunu ancak imzasını kullanamadığın belirimiş söz konusu vekaleti sol el başparmağı ile mühür atarak onaylamış, buna karşın bu tarihten tam *** gün sonra *** tarihinde dava konusu pay senetlerini devrederken ıslak imzasını kullandığı görüldüğünü, murisin hastalıkları ile ilgili tedavi gördüğü hastanelerden kayıtları celbedilip incelendiğinde durumun ortaya çıkacağını, açıklanan tüm bu nedenlerle müvekkilimizin murisi *** davalı … ile yaptığı salış işleminin iptali gerektiğini, müvekkilinin yargılama masraflarını karşılayacak durumu olmadığını, eşinin kaçırılmasından bugüne kadar geçimini komşuları ve kızının yardımı ile sağladığını bu nedenlerle adli yardım talebinde bulunduklarını belirterek, öncelikle davalının muvazaalı olarak elde etmiş olduğu şirket hisselerinin üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için bu hisselere tedbir konulmasına, davalı adına kayıtlı hisselerin devrinin iptaline ve müvekkilin miras payı oranında adına *** A.Ş. Ortaklık Pay Defterine ve Ticaret Sicil Kayıtlarına Tescil edilmesine, şirket hisse devrinin iptal ve tescili mümkün olmadığı takdirde; *** A.Ş.’ de bulunan *** adet toplam *** TL Nominal değerli *** .Tertip Nama Yazılı A Grubu (*** numaralı) hisselerin. Müvekkilinin saklı payı oranında Tenkisine ve tenkis olunan pay oranında müvekkil adına *** A.Ş. Ortaklık Pay Defterine kaydına tesciline, şirket hisse devri iptal, tescil ve tenkis taleplerimizn mümkün olmaması durumunda müvekkilin payıma düşen bedelin şimdilik 6.000 TL’nin (Fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak ve bilirkişilerce değer tespiti yapılmasıyla artırılmak üzere şimdilik 6.000 TL) davalıdan alınarak devir tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, Asliye Ticaret Mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu dava ve işler Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5. Maddelerinde son derece ayrıntılı ve açık olarak düzenlendiğini, davaya konu edilen hisse senetleri her ne kadar Türk Ticaret Kanununda düzenlenen bir ticaret şirketine ilişkin ise de davanın taraflarından herhangi bir tacir olmadığı gibi hisse devirleri de ticari iş olarak değerlendirilemeyeceğini, her ticari dava da Asliye Ticaret Mahkemesinde görülemeyeceğini, uyuşmazlığın tamamen Türk Borçlar Kanununun genel hükümleri ve Türk Medeni Kanununun mirasa ilişkin hükümlerini ilgilendiren bir uyuşmazlık olduğu için bu davaya bakmakta görevli mahkemenin Asliye Hukuk mahkemeleri olduğunu, davanın arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemesinden dolayı davanın reddi gerektiğini, şirket hisse devrinde muvazaa söz konusu olmadığını, davacı ile murisin evlilik tarihinden yaklaşık 10-15 yıl önce edinilen bu şirket hisselerinin aslında müvekkilimize ait olduğu, davacı da çok iyi biliyor olmasına rağmen haksız bir kazanım elde etme çabası ile muris muvazaası iddiasında bulunduğunu, murisin *** tarihli hisse devir sözleşmesinde muris hisse bedellerini nakten ve tamamen aldığını imzasıyla kabul ettiğini, diğer taraftan murisin işlem ehliyetinin olmadığını ileri sürmek sorasında da mirasçılardan mal kaçırma gibi bir niyetle hareket ettiğini iddia etmenin temelsiz olduğunu müvekkil ile muris arasında yapılan hisse devir işleminde hiçbir muvazaa olmadığını, hisse devri işlemi yapılırken murisin tasarruf ehliyeti tam olduğunu, sağlık raporuyla şahsın yapılan ruhsat muayenesi sonucunda; akli melekelerinin yerinde olduğu tespit edilmiş olup, tüm hukuki işlemlerini yapabileceği tibbi. kanaatine varılmıştır denildiğini, tenkis talebi yersiz olduğunu, davacı yanın alacak talebi hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, murisin davacı aleyhine boşanma davası açmış olması murisin davacıyı mirasçılıktan çıkarma iradesine sahip olduğunu acıkça ortaya koyduğunu, Muris ile Azerbaycanlı oları davacı *** yılında evlendiğini, muris *** evladının da yurt dışında yaşamasından dolayı yalnız kalmak istemeyen muris kendisine bir hayat arkadaşı bulup kalan vaktini onunla huzurlu şekilde geçirmeyi dilediğini ve bu amaçla davacı ile evlendiğini, hisse senetlerine konulan tedbirin tamamen kaldırılması mahkemece aksi kanaatte olunacak olması halinde ise uyuşmazlığa konu davacının miras hissesini aşan kısım için ihtiyati tedbir kararının kaldırılması gerektiğini, açıklanan tüm nedenlerle haksız ve yersiz açılan davanın reddine ihtiyati tedbir kararının tamamen kaldırılmasına, uyuşmazlık konusu olan *** adet *** TL nominal değerli 4.tertip nama yazılı A Grubu. şirket hissesini aşan kısım yönünden ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Taraf vekilleri delillerini sunmuş Kayseri *** Sulh Hukuk Mahkemesi *** Esas sayılı dosyası, Kayseri *** .Ailc Mahkemesi’nin *** E. Sayılı dosyası, Kayseri *** .Noterliğinin *** Tarih *** Yevmiye Numaralı Vekaletnamesi, Mirasçılık Belgesi, banka hesap kayıtları, hastane kayıtları, tapu kayıtları, ticaret sicil kayıtları, hisse devri ile ilgili kayıt ve belgeler, delil olarak bildirilmiş, celbi gereken kayıt ve belgeler celp edilerek incelenmiştir.
GEREKÇE: Dava muris muvazaasına dayalı şirket pay devrinin iptali ve miras payı oranında tescili olmadığı takdirde tenkis ve alacak istemine ilişkindir.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalar olup, TTK’nun 4/1. maddesinde sayılmışlardır. Ayrıca, Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nun 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalar olup, iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi ve iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı TTK, 6762 sayılı TTK’dan farklı olarak mutlak ticari davalar (kanundan dolayı ticari dava sayılanlar) haricindeki ticari davaları “ticari iş” kriterine göre değil de “ticari işletme” kriterine göre belirlemiştir.
TTK’nın 5. maddesine göre aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, Asliye Ticaret Mahkemesi, ticari davalara bakmakla görevlidir. Dava konusu uyuşmazlık mutlak veya nispi ticari dava niteliğinde olmadığından, mahkememizin görevi içine girmemektedir. Eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı gibi davacının tacir olmaması nedeniyle nispi ticari dava da olmadığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olmaması nedeniyle genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi bu davanın yargılamasını yapmakta görevlidir.
*** tarihinde yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanunun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Değişiklik Yapılmasına Dair 6335 Sayılı Kanunun 2. Maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 3. fıkrası ile Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü itirazından çıkarılmış, görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
HMK’nın 114. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendine göre, görev dava şartıdır. Aynı Kanunun 115/1. maddesi gereği mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. HMK’nın 138. maddesine göre, mahkeme dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebilir.
Dosya kapsamında değerlendirilmesi gereken bir konu da ön inceleme duruşması yapılmaksızın görevsizlik kararı verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Dava şartları ve ilk itirazların karara bağlanması için, tarafların açıklamaları yeterli ise hâkim, dosya üzerinden karar verebilir. Verilen karar (görevsizlik veya yetkisizlik kararı gibi) davayı (o mahkemede) sona erdirici nitelikte ise, hâkim tarafları ön inceleme duruşmasına davet etmeden (dosya üzerinden) gerekli kararı verebilir. Bu hâlde ön inceleme duruşması yapılmasına, tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesine ve tahkikat aşamasına geçilmesine gerek kalmaz (Kuru B., s 286). Bu husus aynı zamanda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/15-2141 Esas; 2019/442 Karar 11.04.2019 Tarihli Kararında da: “6100 sayılı HMK’nın 30. maddesi uyarınca hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olup, dava şartlarına ilişkin bir sorunun yargılamanın başında çözülmeyip sonrasında dava şartı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi usul ekonomisi ilkesi ile de bağdaşmayacaktır. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, mahkemece dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 115/1. ve 138. maddeleri ve usul ekonomisi uyarınca mümkündür.” denilmek sureti ile tensiben dosya üzerinden görevsizlik kararı verilebileceği belirtilmiştir. Somut olayda ön inceleme duruşması yapılmaksızın görevsizlik kararı verilmesi tarafların lehinedir. Zira 7251 Sayılı Yasanın 58. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nun 402. maddesi uyarınca Ticaret Mahkemelerinde dava değeri 500.000,00-TL’nin altında olan davalarda dava basit yargılama usulüne göre yürütülmekte ve tarafların karşılıklı tek dilekçe hakkı olmaktadır. Oysa Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava yazılı yargılama usulüne tabi olacak ve davacının cevaba cevap, davalının ise ikinci cevap dilekçesi sunma hakkı olacaktır. İzah edilen nedenle Mahkememizce ön inceleme duruşması açılmaksızın görevsizlik kararı verilmiştir.
Dosya kapsamına göre, davanın muris muvazaasına dayalı olarak hisse devrinin iptali ile miras payı oranında tescili olmadığı takdirde miras hukukundaki tenkis hükümleri gereğince tenkisin yapılarak davacı payına düşen kısmın tahsili talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davacı müteveffanın devrettiği payları üzerinde miras hakkına dayalı terekeyi ilgilendiren bir istekte bulunmaktadır. (Müteveffanın paylarının ve paylardan elde edilebilecek hakların aslında terekede kalması gerektiğini öne sürmektedir). Davacılar, müteveffanın ölümünden evvel yaptığı hisse devirlerinin muvazaalı olduğunu, bu bağlamda tereke üzerinden miras payının zedelendiğini ileri sürerek hak iddia etmektedir.
Miras payına dahil olduğu ve muvazaalı olarak devredildiği öne sürülen malvarlığı haklarına ilişkin talepte ayrıca miras hukukunu ilgilendiren tenkis isteminin de bulunduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın bütünüyle TTK kapsamında kaldı söylenemez.
Muris muvazaasının var olup olmadığı ile özellikle tenkis koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin incelemeler sırasında hisse senetlerinin reel değerlerinin belirlenmesi sürecinde ticari defterlerin ve kayıtların incelenmesi de davayı ticari dava kılmaz. Genel bir ilke olarak görevli mahkemenin belirlenmesinde temel ölçüt, muris muvazaasına ve tenkise konu malvarlığı haklarını oluşturan unsurların niteliği olmayıp, murisin mirasçılarının hukukunu zedeleyen malvarlığı haklarına yönelik muvazaalı bir işlemi olup olmadığı, terditli talep yönünden ise tenkis koşullarının bulunup bulunmadığıdır. Bu durumda davanın konusu sadece şirket hisseleri olmayıp murisin tüm terekesidir. Bu iddiaları değerlendirme görevi de HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine aittir.
Neticeten davanın mahkememizin görevi alanına girmediği, Asliye Hukuk Mahkemelerinin bu uyuşmazlığı çözmekte görevli olduğu, 6335 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra mahkememiz ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi haline getirildiği, göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanmasının gerektiği, görevin kamu düzeniyle ilgili olduğu, HMK’nın 115. ve 138. maddeleri gereği mahkemenin görev hususunu kendiliğinden araştırmakla yükümlü olduğu ve davanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebileceği dikkate alındığında, mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile davanın USULDEN REDDİNE,
2-Hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde dava dosyasının görevli KAYSERİ NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE gönderilmesine,
3-HMK.’nun 20. maddesi gereği kararın kesinleştiği tarihten veya kanun yoluna başvurulursa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmemesi halinde, HMK’nın 331/2. maddesi gereğince dava dosyanın re’sen mahkememizce ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
4-Davaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde, harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemede hüküm altına alınmasına,
5-Mahkememiz tarafından verilen tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına,
Dair, davacı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren yasal iki haftalık süresi içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. ***

Katip …

Hakim …