Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/326 E. 2021/1023 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :… – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili kooperatifçe alınan genel kurul kararı doğrultusunda kesin hesap ve ek kesin hesap maliyeti çıkarıldığını, üyelerin borçlarını 24 eşit taksitte ödemesinin kararlaştırıldığını, yönetim kurulu kararı ile 4 taksit ödemeyi geciktiren kooperatif üyelerinin aleyhine yasal işlemlerin başlatılması için kooperatif vekiline yetki verildiğini, davalı aleyhine Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini, dava konusu edilen taksitlerin davalının ödemesi gereken 5-6-7-8 nolu taksiler olduğunu ileri sürerek; davanın kabulü ile Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptaline ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın haksız ve hukuka aykırı olarak açıldığını, müvekkilinin kooperatife borcunu ödediğini 2012 yılında kat mülkiyeti tapusunu aldığını, müvekkilin tapuyu aldıktan sonra hiçbir genel kurula davet edilmediğini, *** tarihinde yapılan genel kurul ile üye olmayan kişilere borç çıkarılmasının kötü niyetli olduğunu, alacak talebinin zamanaşımına uğradığını, kooperatiflerde açık kapı ilkesi olduğu hususunun dikkate alınmadığını savunarak davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Dava, davacı kooperatif tarafından kesin maliyet alacağına ilişkin olarak başlatmış olduğu icra takiplerine vaki itirazın iptali davasıdır. Davacı, Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’ne ait … esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptalini istemektedir.
Davaya konu Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’ne ait … esas sayılı icra takip dosyası üzerinde yapılan incelemede; alacaklısının mahkememize ait işbu dava dosyası davacısı S.S *** Yapı Kooperatifi, borçlusunun yine mahkememize ait işbu dava davalısını *** olduğu, alacaklı tarafından borçlu aleyhine toplamda 8.668,37 TL üzeriden ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin borçlu tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ve borçlu vekilinin süresi içerisinde verdiği itiraz dilekçesi nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Tüzel kişilik sahibi kooperatifler, ana sözleşmesinde yazılı amaca ulaşma konusunda organları ile organize olmuş ve bu yapılaşması ile ortaklarından bağımsız bir varlığa sahip hak sujesi hukuki varlıklardır. Türk Medeni Hukuku’nun tanıdığı hak ve yükümlülüklerin sahibi olma imkanının tanınmış olması, bizi tüzel kişilik kavramına götürür (Kooperatifler Kanunu’nun m. 7). Tüzel kişilerde, hak ve borçlara sahip olma imkanı amaç (gaye) ile sınırlandırılmıştır. Bu genel prensip, kooperatifler için Kooperatifler Kanunu’nun m. 6/son f. hükmü ile “Kooperatifin faaliyeti kooperatifin amacı ve çalışma konusuyla sınırlıdır” şeklinde tekrar edilmiştir. Ana sözleşmesi ile belirli veya belirtilmese de amacı ve çalışma konusuyla sınırlı olarak belirlenecek faaliyeti, kooperatifin medeni hakları kullanma ehliyetinin sınırını oluşturacaktır. İşte kooperatif bu sınır çerçevesinde, tüzel kişiliğin zorunlu unsuru organları iradesi aracılığıyla alacaklı konuma geçebileceği borç ilişkileri yaratabilecektir. Yani ana sözleşme ile birlik ilişkisi içine giren ortaklardan her biri ortaklık amacı çerçevesinde borç altına girer. Ana sözleşme hükümlerine bağlı ortaklar, doğrudan doğruya ana sözleşmeden doğan veya Kooperatifler Kanunu’na göre ana sözleşmenin yetkili kıldığı organların kararına dayalı olarak doğan borçlarla yükümlü olmayı peşinen kabullenmiş durumdadırlar. Böylece alacaklı kooperatif karşısında borçlu konumda ortaklar (kurucu olarak ana sözleşmeyi imzalayan ve açık kapı ilkesi uyarınca daha sonra ortaklık ilişkisine giren) hak ve vecibelerde eşitlik ilkesi uyarınca (Kooperatifler Kanunu’nun m. 23) kanun ve ana sözleşmeye dayalı olarak doğan borçlarla yükümlü olacaklardır.
Kooperatiflerin diğer ticaret ortaklıklarından farklılığına dayalı olarak ortaya çıkan özellikleri vardır. Genel hükümlere dayalı olarak bir akit ilişkisinden doğan ortaklık ilişkisinin ana unsurlarından olan sermaye unsuru, yapı kooperatiflerinde ve diğer bazı kooperatiflerde sembolik bir anlam taşır hale gelmiştir. Yapı kooperatiflerinde, tüzel kişilik amacı doğrultusunda kullanılacak sermaye yerini ortaklık payı dışındaki ödemelere bırakmıştır. Başka bir deyişle, bilançonun pasifindeki itibari rakamın karşılığını oluşturan aktifler, kooperatif amacının elde edilmesinde asli fonksiyonunu görmemektedir. Ticaret ortaklıkları, sermayeleriyle amacına ulaşmakta iken kooperatifler, Kooperatifler Kanunu’nun m. 1 hükmü ile ele açıklığa kavuşturulduğu gibi, “belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını sağlayıp korumak” şeklinde genel bir ifade ile belirlenen amaçlarını yine aynı hüküm uyarınca, “karşılıklı vardım, dayanışma ve kefalet” suretiyle elde ederler. Anılan türde ekonomik menfaatleri karşılamak, hiç bir şekilde kazanç paylaşma amacına dönüşemez. İşte bu şekilde, ticaret ortaklıklarından farklı olarak kendi ekonomik yararlarını sağlamak üzere bir kişi topluluğu oluşturan ortaklar, manevi nitelikte kavramlar olan karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet yükümlülüğü ile bir araya gelmiştirler. Ekonomik yararın elde edilebilmesi anılan manevi yükümlülük yanında akçalı bir unsura ihtiyaç gösterir ki, bu da sermayedir. Sermayesiz bir kooperatif düşünülemeyeceği bilinen bir gerçektir (Kooperatifler Kanunu’nun. m. 4). Ancak, diğer ticaret ortaklıklarında olduğu gibi sermaye, kooperatiflerde kazanç elde etme amacı ile kullanılmamaktadır. Bu noktadaki önemli farklılık sermayenin öncelikle yapı ve daha birçok kooperatif türünde öneminin azalmış bulunmasına yol açmıştır. Çünkü daha çok somut olarak düşük gelirli kimselerin ekonomik yararını gözeten kooperatiflerde bu özelliğin doğal uzantısı olarak başta ortaya konan yüksek miktarlı ortaklık payları yerine aylık ödemeler şeklinde ortaya çıkan yükümlülüklerle karşılıklı yardım ve dayanışma sağlanmaktadır.
Kooperatifler Kanunu, ortaklık payı borcunun ödenmesi yanında ek ödeme yüklemi adı altında borç yaratmış bulunmaktadır. Buna göre, “ana sözleşme ortakları ek ödemelerle yükümlendirebilir. Ancak ek ödemelerin yalnız bilanço açıklarını kapatmada kullanılması şarttır. Ek ödeme yükleme sınırsız olabileceği gibi belirli miktarlarda veya iş hacmi ile veya paylarla orantılı olarak sınırlandırılabilir” hükmü getirilmiş bulunmaktadır (Kooperatifler Kanunu’nun m. 31). Ana sözleşmede böyle bir hüküm bulunması halinde ek ödeme yüklemi getirilebilmesi Kooperatifler Kanunu’nun m. 52/I. fıkra hükmünce Kooperatifler Kanunu’nun m. 5l’de belirtilen çoğunluktan farklı bir çoğunluğa bağlanmış olup; “ek ödeme yükümleri ihdası hakkında alınacak kararlar için bütün ortakların 3/4’ünün rızası gereklidir”. Görüldüğü gibi ancak ana sözleşme ile düzenlenmek ve yalnızca bilanço açıklarını kapatmada kullanılmak üzere ek ödeme yükümleri adı altında ödentiler getirilebilir. Bilanço açığının saptanması muhasebe konusudur. Kanunen tutulması gerekli defterlere bakılarak, Kooperatifler Kanunu’nun m. 38/V fıkra hükmünce, “bir yıllık faaliyet neticeleri menfi olduğu takdirde, ancak yedek akçelerden ve bunların kafi gelmemesi halinde ek ödemelerle veya ortak sermaye paylarıyla karşılanır” hükmünce hareket edilmelidir. Özetle sonuç belirlemek gerekirse, bir yıllık faaliyet sonucunda aktifte oluşan menfi kayıplar, zarar adı altında bilanço açığına yol açarak ek ödeme yüklemlerine ihtiyaç gösterebilir. Bunun dışında, ek ödeme yüklemlerine ihtiyaç yoktur. Tüm bu açıklamalardan sonra; Mahkememizce uyuşmazlığın çözümünde ilk olarak dava konusu genel kurulun 8. maddesinde alınan kararın, Kooperatifler Kanunu’nun 32. ve 54. maddeleri uyarınca ek ödeme yükümlülüğü anlamına gelip gelmediği üzerinde durmak gerekmiştir. Ortaklarından gelişen yeni olaylar veya enflasyonun etkisi ile mevcut aidatların yetişmemesi nedeni ile ek bazı taleplerde bulunan kooperatiflerde sırf bu ek olma özelliği ile anılan yükümlülüklerin ek ödeme yüklemi olarak adlandırılmaması gerekir. Yargıtay 23.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın yerleşik kararlarına göre inşaatların tamamlanması, hızlandırılması ve kooperatif borçlarının ödenmesi amacı ile aidat miktarının arttırılması veya ek gider alınmasına karar verilmesi, ek ödeme anlamına gelmemektedir. İnşaatın tamamlanması için toplanan giderler, kooperatifin sermayesine dâhil olan ortaklık borcudur. Yapı kooperatifleri bakımından Kooperatifler Kanunu’nun temel aldığı bakış açısı, ortakların sermayeye katılım borcu işe borçlu olmalarıdır. Ek ödeme yükümlüğü ise ortaklık payı haricindeki ödemelerdir.
Davaya konu ödemenin ek ödeme yükümlülüğü olmadığının tespitinden sonra Mahkememizce öncelikle bu kararın şeklen batıl olup olmadığı üzerinde durulmuştur. Davacı kooperatif *** tarihli genel kurulun 8 numaralı kararı ile “kesin maliyet sonucu ile belirlenen üye borçlarının, ödeme şekli ve şartlarının (tapusunu alan dairenin teslimi, alan ve almayan üyeler itibariyle ayrı ayrı veya birlikte) belirlenmesi hakkında görüşmelere geçildi. ***açıklamalarda bulundu. Kesin maliyet sonucu belirlenen üye borçlarının 24 eşit taksit ile ödemesini teklif edildi. Teklif 6 ret oyuna karşı 96 kabul oyuyla kabul edildi” şeklinde karar almıştır. Kooperatifler Kanunu’nun 45. maddesinde toplantı yeter sayısı, üye sayısının ¼’ü olarak belirlenmiştir. Hazirun cetvellerine göre davacı kooperatifin 383 üyesinin olduğu anlaşılmıştır. 383 üyenin ¼’ü 96 kişiye tekabül etmektedir. Genel kurula ise 102 kişi katılmış; toplantı yeter sayısının oluştuğu görülmüştür. Kooperatifler Kanunu’nun 51. maddesinde karar yeter sayısı, toplantıya katılanların ½’si olarak belirlenmiştir. Davacı kooperatifin toplantısına 102 kişi katılmış olup, 102 /2 + 1 = 52 kişi yapmaktadır ve kararın 96 kişi tarafından alındığı, dolayısı ile karar yeter sayısının oluştuğu görülmüştür.
Somut olayda genel kurul kararının oy çokluğu ile alındığı görülmektedir. Kararların oy birliği şart olmayan hallerde tipik özelliği, geçerli çoğunlukla alınmaları halinde karara katılmayan veya aykırı yönde oy kullanan kişileri de birlik ilişkisi içinde yer almaları sonucu bağlamalarıdır. Bu hukuki sonucun konumuz açısından özelliği genel kurul kararına katılmamış ya da çekimser veya muhalif kalmış kooperatif ortaklarının da ortaklık payı dışındaki ödemelerle yükümlü olacaklarıdır. Yukarıda izah edildiği gibi kooperatif üyelerinin alınan genel kurul kararı ile bağlı olduğu açıktır.
Konut yapı kooperatifleri örnek ana sözleşmesinde isabetli olarak ortaklık payı dışındaki ödemeler düzenleme konusu yapılmıştır. Buna göre, “ortaklar, taahhüt ve tediye ettikleri ortaklık payı bedelleri dışında, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesini sağlamak üzere genel kurulca kararlaştırılacak miktarlardaki, arsa, alt yapı, inşaat ve benzeri gider taksitlerini ödemek zorundadırlar” hükmü konmuştur (m. 21). Görüldüğü gibi, çeşitli amaçlarla toplanabilecek bu ödemelerin taksit ile ödeneceği ifade edilmiştir. Genel hükümler açısından kıyasen uygulanacak olursa bir nevi borcunun birden fazla defada ödenmesinin taksit oluşturacağı ifade edilebilir. Somut olayda da inşaat maliyetinin ve ek maliyetinin 24 eşit taksit halinde ödeneceği kararlaştırılmış olup, bu kararın ana sözleşmeye uygun olduğu görülmektedir.
Tıpkı miktar konusunda olduğu gibi ortaklık payı dışındaki ödemelerin ifa zamanı konusunda da genel kurul iradesi sınırlandırılmamıştır. Borçların ifa zamanının saptanması Borçlar Kanunu’nun konusu içindedir. Borçlar Kanunu’nun ifa zamanının düzenleyen 90. ve devamında düzenlenen hükümler çerçevesinde, genel kurul ani edim olarak bir defada veya aralıklı şekilde belirli bir zaman ölçüsüne bağlı olarak ifa zamanını belirleyebilir. Somut olayda da borcun 24 eşit taksitte ödeneceği kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu anlamda alınan kararın ana sözleşmeye, Kooperatifler Kanunu’na, Borçlar Kanunu’na ve iyi niyet kurallarına uygun olduğu anlaşılmıştır.
Davacı kooperatifin önceki genel kurullarında kesin maliyet bedelinin hesaplanmasına karar verilmiştir. Yukarıda yapılan tüm tespitlerden sonra, önceki genel kurul kararına istinaden kesin maliyet hesabı çıkarılmış olmasına rağmen genel kurulda karar alınarak önceden çıkarılan kesin maliyetin iptal edilemeyeceği, yeni kesin hesap maliyeti çıkarılıp çıkarılamayacağı, bu durumun keyfiliğe mahal verip vermeyeceği üzerinde durmak gerekmektedir. Kooperatifin en yetkili organı genel kuruldur. Genel kurulda hakkaniyetin gerektirdiği ölçüde gerekli kararlar alınabileceği gibi, daha önce alınan ve uygulanan kararların değişen koşullar ve eşitlik ilkesi gerektirdiğinde, değişen koşullarda eşitlik sağlanmak üzere değiştirilmesi mümkün ve geçerli olup, bu durumda kazanılmış hakların ihlalinden söz edilemez (Yargıtay 23 Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2011/12 Esas 2012/995 Karar sayılı içtihadı). Kooperatif genel kurulunda konutların kesin maliyet hesaplarının yeniden yaptırılması konusunda yönetim kuruluna yetki verilmesi, bunun üzerine yönetim kurulunca yeniden kesin maliyet hesaplanması konusunda ana sözleşme hükümlerine göre işlemler yapılarak maliyet raporlarının ve kesin hesap cetvelinin düzenlenmesi, kooperatifin genel kurulunca önceden yapılan kesin maliyetin iptal edilerek yeniden kooperatifin ana sözleşmesi hükümlerine göre komisyon oluşturarak şerefiye hesaplarının düzenlenmesine ve bu konuda yönetim kurulana yetki verilmesine ilişkin her hangi bir yasaklayıcı hüküm ve yasaya aykırılığın bulunmamaktadır (Yargıtay 23 Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2011/2634 Esas 2012/724 Karar sayılı içtihadı). Kooperatifin ana sözleşmesinin 61. maddesinde konut maliyetlerinin tespitinde uygulanacak metodun ne olduğunun açık bir şekilde düzenlenmiş olup, bu metoda uygun şekilde davacı kooperatifin ilk kesin maliyet olarak davalının ödemesi gereken bir bedeli belirlemiş ve bunu da davalıya tebliğ etmiş ise sonradan ve yeniden yönetim kurulu tarafından kesin maliyet çıkarılması mümkün değildir. Çıkarır ise de bu işlem yetkisiz kurulun çıkarmış olduğu bir işlemdir ve Medeni Kanunun 2. maddesi kapsamında iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil eder. Ancak genel kurul toplantısında yeniden kesin hesap maliyeti çıkarmanın sebepleri açıkça anlatılarak bir gündem maddesi şeklinde ortaklara sunulur ve ortaklar tarafından da kabul edilir ise alınan genel kurul kararı tüm üyeleri hukuken bağlayacağından yapılacak yeni bir kesin hesap maliyeti ile üyelere yasal gerekçelerle borçlu olarak yeni bir kesin hesap maliyeti çıkarılması mümkündür ve bu şekildeki bir genel kurul kararı iptal edilmedikçe de üyeler yönünden bağlayıcı ve hukuki sonuçlar doğurur. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/8894 Esas 2020/396 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde daha önceden çıkarılan kesin maliyet bedelini ödediğini, borcunun kalmadığını ileri sürmüştür. Davacı kooperatifin inşaatlarının devam ettiği bilinmektedir.
Kooperatiften karşı edimi (tapusunu) alan ortağın, bu edimi iade etmediği sürece ortaklıktan çıkması hüküm ve sonuç doğurmaz. Davalı da tapuyu davacı kooperatife iade ettiği yönünde bir iddia ileri sürmediği gibi taşınmazın davalı adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Kooperatif üyesi, kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmeden istifa etmesi halinde, istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maliyetine ilişkin aidatlardan sorumludur (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/6738 Esas 2019/4723 Karar sayılı içtihadı).
Yapılan tüm açıklamalar ışığında, somut olayda, davacı, davalıdan kooperatif ana sözleşmesinin 61 ve 63.maddeleri gereği çıkarılmış bir kesin maliyet talep etmiştir. Davalı, kooperatifin ortağı olup, genel kurulca ödeme şartları belirlenmiş kesin maliyeti ödemekle yükümlüdür.
Kesin maliyet bedelinin ilk dört aylık taksitleri Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dava konusu edilmişken mahkememiz dosyasında bu kez ikinci dört aylık taksitler dava ve takip konusu yapılmıştır. Davalı vekili, müvekkilinin söz konusu tutarı ödediğini iddia etmemiştir. Dava konusu alacağın ödenmediği taraflar arasında sabit olup, davalı vekili ödeme noktasında değil, fakat uyuşmazlığın özü hakkında bilirkişi raporu alınmasını istemiştir. Ancak işbu dava ile aynı mahiyette olan Kayseri 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas *** Karar sayılı kararında mahkemece kesin maliyet alacağı yönünden icra takibine vaki itirazın iptaline, kesin maliyet alacağından kaynaklanan fazlaya ilişkin talep yönünden ise davanın reddine karar verilmiş, söz konusu hükme karşı yapılan istinaf başvurusu sonucu Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi Başkanlığı 2021/838 Esas 2021/969 Karar sayılı ilamı ile tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Söz konusu emsal yargı kararı ile davacının davalıdan kesin maliyet alacağı ve faiz talep edebileceği anlaşılmış olup, uyuşmazlığın özü hakkında bilirkişi raporu alınmasına gerek duyulmamıştır.
Davacı, icra takibinde 5.,6.,7.,ve 8. aylar için kesin maliyet ana para bedeli talep etmiştir. 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunda davacının davalıdan talep edebileceği aylık kesin maliyet bedelinin 1.977,70 TL (4 aylık toplam 7.910,80 TL) olduğu tespit edilmiştir. Davada davalının ödemesi gereken aylık ana para 1.977,70 TL olarak hesap edildiğinden, davacı aylık 1.977,70 TL ana para talep edebilir. Buna göre davacının davalıdan talep edebileceği 4 aylık kesin maliyet bedelinin ana parası 1.977,70 TL x 4 = 7.910,80 TL’dir. Davacı, icra takibinde işlemiş faiz talebinde bulunmuş olup, işlemiş faiz hesabı nitelikli hesap gerektirmeyip, basit matematik hesabını gerektirdiğinden, bu hususta mahkememizce bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmemiş ve faiz hesabı mahkememizce re’sen hesaplanmıştır.
Söz konusu tutarların vade tarihinden icra takip tarihine kadar yıllık % 9 oranında yasal faiz işletilmesi sureti ile ve (ana para x yıllık faiz oranı x geciken gün sayısı) / (365 gün x 100) formülü ile yapılan hesaplamaya göre davacının davalıdan takip tarihi itibari ile 7.910,80 TL asıl alacak ve 397,44 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.308,24 TL alacağının bulunduğu hesaplanmıştır.
Her ne kadar davalı cevap dilekçesinde süresi içinde zaman aşımı def’ini ileri sürmüş ise de üyenin inşaat maliyeti ile ilgili aidat yükümlülüğü zamanaşımına uğramaz (Yargıtay 23.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2017/391 Esas 2020/1615 Karar, 2016/8913 Esas 2020/237 Karar, 2016/8366 Esas 2019/5332 Karar sayılı içtihatları). İzah edilen nedenle davalının zaman aşımı def’i yerinde görülmemiştir.
Davacı, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davacı kooperatif alacağı, kesin maliyet hesabı sonucu çıkarılan ve ödeme tablosu davalıya tebliğ edilen borç tutarından kaynaklanmakta olup, davalı borçlu tarafından kendisine devredilen taşınmazın m² cinsi büyüklüğü, kesin maliyet bedelinin kooperatif genel kurul kararında alınmış olması, dolayısıyla alacağın belirlenebilir nitelikte olması nedeniyle alacağın likit nitelikte olduğu anlaşılmış, haksız itiraz nedeniyle yasal koşulları oluşan icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davalı kötü niyeti ispat edilemediğinden kötüniyet tazminat reddedilen kısım yönünden uygun görülmemiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile,
Davalının Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın iptali ile, asıl alacak 7.910,80 TL, işlemiş faiz 397,44 TL olmak üzere toplam 8.308,24 TL üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
2-Fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
3-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine,
4-Davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin kısmen kabulü ile, takibin devamına karar verilen 8.308,24 TL alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 567,53 TL harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 104,71 TL harcın mahsubu ile bakiye 462,82 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
5-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davanın kabul/red oranına göre hesap edilen 1.265,08 TL’sinin davalıdan bakiye 54,92 TL’sinin ise davacıdan alınarak alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
6-Davacı tarafından peşin yatırılan 104,71 TL peşin harç ve 59,30 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 164,01 TL harcın davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan Kep reddiyat gideri 0,60 TL, 5 elektronik tebligat gideri 27,50 TL ve 1 tebligat gideri 19,00 TL olmak üzere toplam 47,10 TL yargılama giderinin davanın kabul/red oranına göre hesap edilen 45,14 TL’sinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiye kısmın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
9-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
10-AAÜT’ye göre hesap edilen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
11-AAÜT’ye göre hesap edilen 360,13 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/11/2021

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*