Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/129 E. 2021/830 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: ***Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO: ***

HAKİM : ***
KATİP : ***

DAVACI : ***
VEKİLİ : Av.

DAVALI : 1- ***
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 2- ***

DAVA :Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
KARAR YAZIM TARİHİ : 24/10/2021
Mahkememize açılan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin, davacı aleyhine, *** sözleşme tarihli, 50.000,00 TL tutarlı davacının kefil gösterildiği kredi sözleşmesi ile dayanak yapılarak Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’nde … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığını ve takibin şeklen kesinleştiğini, davacının, oğlu …’nun Türkiye *** A.Ş.’den kullandığı ***tarihli 50.000 TL tutarındaki kredi sözleşmesine kefil gösterildiğini ancak davacının ilgili sözleşmeye attığı imzanın yalnızca kredi sözleşmesinde bulunan “müşterek borçlu ve müteselsil kefil” isimli bölüme atıldığını, söz konusu imzanın kredi sözleşmesinin tüm sayfalarına atılmadığı gibi, müteselsil kefil sıfatıyla imza attırılan tek sayfada da “davacının kefil olduğu miktarın belirtilmediği gibi belirlenebilir de olmadığını, bu durumun kefaleti geçersiz hale getirdiğini, davacının imzasının bulunduğu sayfada yalnızca oğlu borçlu …’nun ismi ile imzası ve davacının imzasının bulunduğunu, kefil olduğu borç miktarına dair ise hiçbir şey belirtilmediğini, kefalet sözleşmesinde kefalet miktarının belirtilmesinin yazılı şekil şartının muhtevası içinde yer alması gerektiğini, bunun muhteva içinde bulunmamasının kefalet sözleşmesinin geçersiz olması sonucunu doğurduğunu, bu muhtevadan kastının ise kefil olanın imzasının bulunduğu sayfada borç miktarının belirtilmesinin olduğunu, kefilin mesul olacağı miktarın, imzasının bulunduğu sayfada açık bir şekilde belirtilmediğinden kefalet sözleşmesinin şekil şartı sağlanamadığından ilgili sözleşmenin geçersizliği ve buna bağlı olarak da davacının borçlu olmadığının tespiti gerektiğini, şu anda icra dosyasını alacaklı sıfatı ile … A.Ş. takip etmekle birlikte bu alacağın onlara Garanti Bankası tarafından devredildiğini, esasen geçersiz sözleşmeyle, olmayan bir alacağı devretmiş göründükleri için bankanın da davaya dahil edildiğini, ilgili genel kredi sözleşmesindeki kefaletin geçersiz olduğunu, öncelikle bu geçersizlik hususu göz önünde bulundurularak Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra takibinin ve yürütülen satış işlemlerinin tümünün durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, bu talep yerinde görülmezse İİK. madde 72 gereği takdir olunacak teminat mukabilinde icra veznesine girecek paranın alacaklıya işbu davanın kararı kesinleşinceye kadar ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, işbu dava dilekçesi ile davacı aleyhinde başlatılan Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında davacının borçlu olmadığının tespit edilmesini, icra takibinin usulüne uygun oluşmamış genel kredi sözleşmesindeki kefalet sebebiyle başlatılmış olan icra takibinde borçlu olmadığının tespitine, neticeten icra takibinin ve takibe dayanılarak yapılan tüm işlemlerin iptaline; yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı *** A.Ş. (eski ünvan *** Yönetim A.Ş.) vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, davacının dava öncesi ara buluculuk dava şartını yerine getirmediğini, sözleşme tarihinde yürürlükte olan 818 Sayılı TBK’ya göre geçerli bir şekilde kefaletin alındığını, davacının dava dilekçesindeki iddialarının haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini ve davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı Garanti Bankası A.Ş.’nin cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER:
Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyanın bir kısım uyap çıktıları celp edilmiş, takip alacaklısının *** A.Ş. ve takip borçlularının … ve … olduğu, *** numaralı spot kredi hesabından kaynaklanan alacak ile genel haciz yoluna özgü icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleştiği, … A.Ş. (… A.Ş.)’nin alacağı temlik aldığı görülmüştür.
Türkiye Garanti Bankası A.Ş. Eski Sanayi Şube Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … ile banka arasında imzalanan GKS’nin tüm sayfalarının, kefalet taahhütnamesinin, hesap hat ihtarnamesinin, tebliğ belgesinin, hesap özetinin gönderilmesi istenilmiş, gelen yazı cevabı ile; davalı banka ile dava dışı asıl borçlu … arasında *** tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacı …’nun iş bu sözleşmeyi müşterek ve müteselsil kefil olarak imzaladığı görülmüştür.
Tüm deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bankacı bilirkişi Halis Buyrukçu ve İcra ve İflas Hukuku’nda nitelikli hesap uzmanı Ahmet Başözen … tarihli raporunda özetle;
1-Davalı Bankanın Eski Sanayi Şubesi ile dava dışı asıl borçlu … arasında … tarihinde 50.000,00 TL tutarında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşmenin davacı … tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, kredi sözleşmesinde kredi üst limitinin 50.000 YTL olarak belirtildiği,
2-Davalı banka tarafından dava dışı asıl borçlu … ve davacı …’na hitaben Kayseri 6. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin sözleşmede yazılı adrese gönderildiği; ihtarnamede *** nolu TL spot krediden kaynaklanan 50.752,90 TL’nin kredi borcunuzun tebliğ tarihinden itibaren 24 saat içinde işleyecek faizi ile birlikte ödenmesini, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının belirtildiği, ihtarnamenin asıl borçluya ve davacıya 05.11.2008 tarihinde tebliğ edildiği, dava dışı asıl borçlu ve davacı için temerrüt tarihinin 07.11.2008 olarak belirlendiği ve hesaplamaların bu tarih esas alınarak gerçekleştirildiği,
3-Davalı Banka vekili tarafından … ve … aleyhine *** tarihinde Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’ne ait … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takiplerde ödeme emri gönderilmek suretiyle takip başlatıldığı, (başlatılan takip daha sonra alacaklılar tarafından yenilenerek 2018/7682 esasa kaydedilerek tekrar devam ettirildiği, icra dailerinin birleşmesi sonucunda dosyanın Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas) *** tarihi itibariyle başlatılan takip dosyasında:
50.752,90 TL Asıl alacak
10.428,68 TL İşlemiş faiz
521,43 TL BSMV 1
149,77 TL masraf 1
61.852,78 TL tutarındaki toplam alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek % 75 faiz ve BSMV ile tahsilinin talep edildiği,
4- İcra takip tarihi itibarıyla yapılan hesaplamada (dava dışı asıl borçlu bakımından yapılan hesaplamada); davalı bankanın dava dışı asıl borçludan icra takip tarihi itibariyle *** nolu kredi hesabından kaynaklanan 50.367,93 TL asıl alacak + 10.073,59 TL işlemiş faiz + 503,68 TL BSMV + 149,77 TL masraf olmak üzere toplam 61.094,97 TL nakit alacağının hesaplandığı,
5- Dava tarihi itibariyle hesaplamada; (dava dışı asıl borçlu bakımından yapılan hesaplamada); davalı bankanın dava dışı asıl borçludan dava tarihi itibariyle *** nolu kredi hesabından kaynaklanan 50.367,93 TL asıl alacak + 470.730,29 TL işlemiş faiz + 23.536,51 TL BSMV + 149,77 TL masraf olmak üzere Toplam 544.784,51 TL nakit alacağının hesaplandığı,
6- Kefil davacı … bakımından yapılan hesaplamada da; kefalet limitinin 50.000,00 TL olması ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olması nedeniyle, kefalet limitine göre; icra takip tarihi itibarıyla yapılan hesaplamada; davalı bankanın davacı kefilden kefalet limitine ve temerrüdüne göre 7810956 nolu kredi hesabından kaynaklanan 50.000,00 TL asıl alacak + 10.000,00 TL işlemiş faiz + 500,00 TL BSMV + 149,77 TL masraf olmak üzere toplam 60.649,77 TL nakit alacağına davacı …’nun kefaletinin bulunduğu,

7-Yine kefil davacı … bakımından yapılan hesaplamada; kefalet limitinin 50.000,00 TL olması ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olması nedeniyle, kefalet limitine göre; dava tarihi itibariyle davalı bankanın davacı kefilden 7810956 nolu kredi hesabından kaynaklanan 50.000,00 TL asıl alacak + 467.291,67 TL işlemiş faiz + 23.364,58 TL BSMV + 149,77 TL masraf olmak üzere toplam 540.806,02 TL nakit alacağına davacı …’nun kefaletinin hesaplandığı yönünde görüş ve kanaatlerini bildirmişlerdir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekilinin beyan ve itiraz dilekçesi sunduğu görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, İİK’nın 72.maddesinde düzenlenen icra takibi sonrası açılan menfi tespit davasıdır.
Davanın Kayseri 2.Tüketici Mahkemesi’nin *** Esas *** Karar sayılı görevsizlik kararı üzerine mahkememize tevzii edildiği, takip dayanağı kredinin tüketici kredisi olmadığı, genel kredi sözleşmesi olduğu görülmüş, mahkememizin görevli olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu Genel Kredi Sözleşmesi, *** tarihinde 818 Sayılı Borçlar Kanunu döneminde imzalanmıştır. O halde somut uyuşmazlıkta 818 Sayılı borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır.
Kefalet sözleşmesi, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 483. maddesinde “kefalet, bir akittir ki onunla bir kimse, borçlunun akdettiği borcun edasını temin etmeği alacaklıya karşı taahhüt eder” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir. Müteselsil kefalet ise aynı Kanun’un 487. maddesinde yer almıştır. Bu maddeye göre;
“Kefil, borçlu ile beraber müteselsil kefil ve müşterek müteselsil borçlu sıfatı ile veya bu gibi diğer bir sıfatla borcun ifasını deruhde etmiş ise alacaklı asıl borçluya müracaat ve rehinleri nakde tahvil ettirmeden evvel kefil aleyhinde takibat icra edebilir. Bu babın hükümleri, bu nevi kefalete de tatbik olunur.”
Görüldüğü gibi kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kefalet borcunun feri karakteri, ferdileştirilmiş bir borç için tekeffülü zorunlu kılmaktadır. Aynı kanunun 484.maddesi;”Kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır.” hükmünü havidir.
Gerek öğretide, gerekse uygulamada sınırları belli olmak şartıyla devamlı, değişik içerikli, birden ziyade yükümlülüğü içeren borç ilişkileri için geçerli olarak kefil olunabileceği kabul edilmektedir. Kefaletin asıl borçlunun çeşitli yükümlülüklerinden sadece birisi için verilmesi zorunlu değildir. Azami miktar ile sınırlı olmak üzere kefilin borçlunun belirli birden fazla yükümlülüğünü aynı kefalet sözleşmesinde tekeffül etmesi mümkündür. Ancak kefil olunan yükümlülüklerin neler olduğunun kefalet sözleşmesinden anlaşılması yani belirli olması gerekir.
Prof. Dr. ***, Kefalet Sözleşmesi isimli eserinde değindiği üzere; “Kefalet belgesinde, kefilin sorulmluluğunun üst sınırı belirtilmelidir. Esas borcun yerine getirilmemesi yüzünden alacaklının uğradığı zararın kefili hangi tutarda karşılamak zorunda olduğu, kefalet belgesinden anlaşılabilmelidir. Böylelikle kefil, işin en başında, üstlendiği rizikonun kapsamı hakkında kesin bir bilgi sahibi olacaktır. Kefilin sorumlu olacağı azami miktarın nasıl gösterileceğine ilişkin değişik yorumlar yapılabilir. Bu konuda yapılabilecek en geniş yorum şöyledir: Kefilin sorumluluğunun üst sınırının bizzat kefalet belgesinde gösterilmesinin gerekmez. Kefalet belgesiyle, esas borca ilişkin belgeye yollama yapılabilir. Böyle bir durumda, esas borca ilişkin belgede esas borcun tutarı belirliyse veya bu tutarın belirlenmesine olanak veren verilen bulunuyorsa, kefaletin şekil koşulu yerine getirilmiş demektir. Bu düşünceye göre, yollama yapılan belgeden anlaşılabilen esas borç tutarı, kefilin sorumluluğunun üst tutarı olarak dikkate alınacaktır. Kefilin sorumluluğunun üst sınırının gösterilmesi gerekliliğini son derece geniş yorumlayan bu düşünce, bu gerekliliğin amacından yola çıkmaktadır. Bu gerekliliğin amacı, kefilin, kefalet sözleşmesini yaptığı sırada, üstlendiği rizikonun kapsamı hakkında açık bir fikir sahibi olabilmesidir. Kefil, kefalet belgesindeki veya yollama yapılan esas borca ilişkin belgedeki açıklamalardan, üstlendiği rizikonun büyüklüğünü çıkarabilecek durumdaysa, amaca ulaşmış demektir.
Kefilin sorumluluğunun üst sınırının belirtilmesi gerekliliğini daha dar yorumlayan bir diğer düşünce ise şu şekildedir: Kefalet sözleşmesinin şekli, kefili koruma amacına dayanır. Yasanın aradığı şekli yerine getiren kefil, bu sayede peşin olarak uyarılacaktır. Bu uyarıyı gerçekleştirecek olan, üstlendiği rizikonun büyüklüğü hakkında kefilin fikir sahibi olmasını sağlamaktır. Kefalet belgesinin kefili baştan baştan uyarıcı işlevini yerine getirebilmesi için esas borca ilişkin belgeye yollama yapması yeterli değildir. Kefilin üstlendiği sorumluluğun kapsamını kefalet belgesindeki veya yollama yapılan esas borca ilişkin belgedeki açıklamalardan yorum yoluyla çıkarabilmesi yeterli değildir. Üstlendiği sorumluluğun kapsamı, kefilin gözleri önüne açıkça serilmelidir. O halde kefil, üstlendiği sorumluluğun üst sınırını yaptığı yazılı beyan içerisinde (kefalet belgesinde) doğrudan zikretmelidir. Bu kuralın uygulanmasından ödün verilebilmesi için kefilin beyanıyla asıl borca ilişkin belge arasında doğal bir bağlantı bulunmalıdır. Kefilin yazılı beyanı asıl borca ilişkin belgenin üzerinde bulunduğu ve bu belge asıl borç tutarını açık olarak gösterdiği taktirdedir ki söz konusu beyanın azami sorumluluk miktarını doğrudan göstermemesine göz yumulabilir. Böyle bir durumda, esas borca ilişkin belgede açık olarak gösterilen esas borç tutarı aynı zamanda kefilin sorumluluğunun üst sınırı olarak kabul edilebilir. Esas borca ilişkin belgeyi kefil olarak imzalayan kişi, sorumluluğunun üst sınırını ayrıca belirtmemişse, söz konusu belgede açıkça belirtilen esas borç tutarına kadar sorumlu olmak istediği söylenebilir.” (Prof. Dr. Burak Özen, Kefalet Sözleşmesi, 2017, sf 228 vd)
Yargıtay uygulamasının temelde, yukarıda bahsedilen iki görüşten ikincisi olan yani kefilin sorumluluğunun üst sınırının belirtilmesi gerekliliğini daha dar yorumlayan bir diğer düşünce üzerine kurulu olduğu görülmektedir. Yargıtay, esas olarak kefilin sorumluluğunun üst sınırının kefilin beyanında belirtilmesini aramakta ancak belirli bir limit içeren kredi sözleşmesini kefil olarak imzalayan kişinin sorumluluğunun üst sınırı açıkça belirtilmediği takdirde, kredi limitini kendi sorumluluğunun üst sınırı olarak benimsemiş kabul etmektedir. Nitekim 818 sayılı eski Borçlar Kanunu döneminde içtihat edilen Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/2464 Esas 2016/9197 Karar, 2015/11029 Esas 2015/14958 Karar, 2001/1868 Esas 2001/5649 Karar, 11.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 1988/5166 Esas 1989/1022 Karar sayılı kararlar bu yöndedir. Y
İcra takibinin dayanağı olan genel kredi sözleşmesinin limiti 50.000,00 TL olup, davalının, genel kredi sözleşmesindeki imzasına itiraz etmediği ve limitin sonradan doldurulduğuna dair bir itirazının olmadığı görülmüştür. Genel Kredi Sözleşmesi davacı bankanın Eski Sanayi Şubesi ile … arasında imzalanmış olup, kefalet sözleşmesinde de asıl borçlu kısmında …’nun adı yazmakta ve Garanti Bankası Eski Sanayi Şubesi’nin kaşesi bulunmaktadır. Davacı, esasında başka bir sözleşmeye kefil olduğunu da iddia etmemektedir. Davacının iddiasına göre davacının oğlu ile banka arasında genel kredi sözleşmesi imzalanmış ve davacı da bu sözleşmeye kefil olmuştur. Davacının oğlu tarafından tek GKS imzalandığı ve bu sözleşmenin de limitinin 50.000,00 TL olduğu, aksinin davacı tarafça iddia edilmediği ve ispatlanmadığı gözetilerek, davacının kefalet limitinin 50.000,00 TL olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacının bir diğer itirazı ise sözleşmenin her sayfasında imzasının bulunmaması, yalnız kefalet sözleşmesinde imzasının bulunmasına ilişkindir. Bir sözleşmenin her sayfasının imzalanmasını zorunlu kılan bir düzenleme yoktur. Nitekim Yargıtay 6.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2014/8379 Esas 2014/13968 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir. Zira Türk Borçlar Hukuku’na egemen olan temel ilkelerden birisi, sözleşmeyi ayakta tutma ilkesidir.
Yapılan tüm bu açıklamalar sonucu, davacının 50.000,00 TL kefalet limiti ile borçtan sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda davacının kefalet limiti ile orantı yapılarak dava konusu borçtan icra takip tarihi itibarıyle yapılan hesaplamada; davalı bankanın davacı kefilden kefalet limitine ve temerrüdüne göre 7810956 nolu kredi hesabından kaynaklanan 50.000,00 TL asıl alacak + 10.000,00 TL işlemiş faiz + 500,00 TL BSMV + 149,77 TL masraf olmak üzere toplam 60.649,77 TL nakit alacağına davacı …’nun kefaletinin bulunduğu, yine kefil davacı … bakımından yapılan hesaplamada; kefalet limitinin 50.000,00 TL olması ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olması nedeniyle, kefalet limitine göre; dava tarihi itibariyle davalı bankanın davacı kefilden 7810956 nolu kredi hesabından kaynaklanan 50.000,00 TL asıl alacak + 467.291,67 TL işlemiş faiz + 23.364,58 TL BSMV + 149,77 TL masraf olmak üzere toplam 540.806,02 TL nakit alacağına davacının kefaletinin bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
İcra takibine geçilirken davacının kefalet limiti gözetilmeksizin daha yüksek tutardan takip başlatıldığı için davacının davalı … Yönetim A.Ş. (eski ünvan … Yönetim A.Ş. aleyhindeki davasının kısmen kabul kısmen reddine,
a) Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas (kapatılan Kayseri 6.İcra Dairesi’nin … Esas) sayılı dosyasında icra takibinde talep edilen 50.752,90 TL’lik asıl alacağın 752,90 TL’si,
b) 10.428,68 TL’lik işlemiş faizin 428,68 TL’si,
2.c) 521,43 TL’lik BSMV’nin 21,43 TL’si olmak üzere genel toplamda 1.203,01 TL için davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının fazlaya ilişkin menfi tespit talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Ancak davacı aleyhinde kefalet limitini aşan kısımdan fazla takip yapılmış olması haksız olsa da kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davanın kabulüne karar verilen kısmı için davacının tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı, davasını takibi başlatan Türkiye ***A.Ş. aleyhinde de yöneltmiş ise de söz konusu davalı icra takibini başlatmakla birlikte icra takibinden sonra fakat dava tarihinden önce alacağı diğer davalıya temlik ettiğinden icra takibinde alacaklı sıfatı kalmamış; bu sıfat temlik alana geçmiştir. Dava, icra takibine vaki menfi tespit davası olup, takipten doğan alacağını temlik eden davalı bankanın işbu davada taraf sıfatı (pasif husumet ehliyeti) bulunmamaktadır. İzah edilen nedenle davalı banka hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir. Nitekim Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2019/179 E. 2019/167 K. ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2018/320 E.2018/1229 K. sayılı emsal kararları da bu yöndedir.
Davalı … Yönetim A.Ş. tazminat talebinde bulunmuş ise de davacının icra takibinin durdurulmasına ilişkin talebi mahkememizin 19/02/2021 tarihli ara kararı ile red edildiğinden yani icra takibi durmadığından, davalının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava, icra takibine karşı menfi tespit davası olduğundan davacının dava değerini icra takip tutarı üzerinden göstermesi gerekir. Davacı, dava açarken dava değerini 50.000,00 TL göstermiş ise de 20/04/2021 tarihli ön inceleme duruşmasının (8) numaralı ara kararı ile davacı tarafa takip çıkış tutarı olan 61.852,78 TL üzerinden hesaplanan eksik harcı tamamlaması için süre verilmiş, davacı tarafça eksik harç tamamlanmış ve dava değeri 61.852,78 TL’ye yükselmiş, yargılama harç ve giderlerinin hesabında bu tutar dikkate alınmıştır.
İzah edilen nedenlerle mahkememizce aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Davacının davalı Türkiye Garanti Bankası A.Ş. aleyhindeki davasının pasif husumete ilişkin dava şartı yokluğu nedeni ile HMK’nun 114/1-d ve 115/2 maddeleri uyarınca reddine,
2-Davacının davalı … Yönetim A.Ş. (eski ünvan … Yönetim A.Ş. aleyhindeki davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,
2.a) Kayseri Genel İcra Dairesi’nin … Esas (kapatılan Kayseri 6.İcra Dairesi’nin … Esas) sayılı dosyasında icra takibinde talep edilen 50.752,90 TL’lik asıl alacağın 752,90 TL’si,
2.b) 10.428,68 TL’lik işlemiş faizin 428,68 TL’si,
2.c) 521,43 TL’lik BSMV’nin 21,43 TL’si olmak üzere genel toplamda 1.203,01 TL için davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının fazlaya ilişkin menfi tespit talebinin reddine,
3-Davacının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
4-Davalı … Yönetim A.Ş.’nin şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
5-Alınması gerekli 82,17 TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin yatırılan 853,88 TL ile tamamlama harcı olan 202,41 TL’nin mahsubu ile 974,11 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
6-Davacı tarafça yapılan başvurma harcı 59,30 TL, peşin harç 82,17 TL, tebligat ve müzekkere gideri 112,20 TL, bilirkişi ücreti 1.300,00 TL olmak üzere toplam 1.553,67 TL yargılama harç ve giderinin kabul ve red oranına göre 30,21 TL’sinin davalı … Yönetim A.Ş.’den alınarak davacıya ödenmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı … Yönetim A.Ş. tarafından yapılan tebligat ve posta gideri 16,50 TL yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 16,18 TL’sinin davacıdan alınarak bu davalıya ödenmesine, artan kısmın bu davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı Türkiye …..Bankası A.Ş. tarafından yapılan bir yargılama harç ve gideri olmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, vekili bulunmadığından lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen kısım üzerinden 1.203,01 TL vekalet ücretinin davalı … Yönetim A.Ş.’den alınarak davacıya ödenmesine,
10-Davalı … Yönetim A.Ş. kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red edilen kısım üzerinden hesaplanan 8.684,47TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
11-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … Yönetim A.Ş. vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/10/2021

Katip *** Hakim ***
e-imzalıdır e-imzalıdır

Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununa göre güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.