Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/473 E. 2022/445 K. 06.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: *** Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

BAŞKAN : ***
ÜYE : ***
ÜYE : ***
KATİP : ***

DAVACI : ***
VEKİLİ : Av. ***
DAVALI : ***
VEKİLİ : Av.

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)), Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Mahkememizde görülmekte olan ipotek (ipoteğin kaldırılması (fekki)), menfi tespit (ticari satımdan kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı *** kayıtlı akaryakıt istasyonunu kayıtlarında yer alan takdiyat ve ipotekler ile yükümlü olarak satın aldığını, taşınmaz kayıtlarında ***lehine 4.000.000,00-TL bedelle ipotek tesis edildiğini, bunun dışında ***lehine 2.000.000,00-TL bedelle ipotek tesis edildiğini, davalının *** ile akaryakıt bayilik sözleşmeleri imzalandığını, her iki ipoteğin de ***’nin borçlarının teminatı olarak tesis edildiğini, davalının ***’nden herhangi bir alacağı bulunmadığını, zira davalının adı geçen dava dışı firmalardan aldığı teminat mektuplarını nakden tahsil ettiğini, bu nedenle söz konu ipoteklerin terkin edilmesi gerektiğini, davalının cezai şart ile kar mahrumiyeti talebini hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı şirketin bayilik sözleşmesini haklı sebeple feshetmesi durumunda dahi Yargıtay kararlarına göre o bölgede yeni bir bayilik sözleşmesi yapılıp yapılmadığı, yapılmasa dahi yeni bir bayilik sözleşmesinin yapılması için makul sürenin ne olduğu ve makul sürede davalının elde edeceği net kar marjının hesaplanması gerektiği, kar mahrumiyeti talep edilebilmesi için davalının EPDK kararlarına uygun davranıp davranmadığı, fiyatlamalarda yasal düzenlemelere uyup uymadığının tartışılması gerektiğini, anılan nedenlerle taşınmaz kayıtlarında yer alan 6.000.000,00-TL ipotekten dolayı müvekkilin borcu olup olmadığının tespiti ile ipotek şerhlerinin terkin edilmesini iddia ve talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilin dava dışı *** ile bayilik sözleşmesi ile LPG, bayilik sözleşmesi akdedildiğini, ayrıca müvekkil ile *** arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi, akdedildiğini, bu sözleşmelerden doğacak borçların teminatı için taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiğini, dava dışı şirketlerin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve borç ödemede temerrüde düştüklerini, muaccel hale gelmiş borçların kesin hale geldiğini gösterir 19/01/2018 tarihli borç ikrarı anlaşmasının akdedildiğini, bu kapsamda *** için 3.588.555,60-TL, *** Petrol için 4.990.964,62-TL, 44.235.489,49-TL olmak üzere toplamda 12.815.544,46-TL borcun muaccel hale geldiğini, borç ödemelerinin belirli vadeye bağlandığını ancak borçların ödenmediğini, bu nedenle bayilik sözleşmelerinin feshedildiğini, sözleşmelerin feshi nedeniyle cezai şart ile kar mahrumiyeti alacağının doğduğunu, *** ‘ün sözleşmeden doğan taahhüdünün yıllık alıma ilişkin olmadığını ve ürün alımlarının protokol süresince gerçekleştirilmesi gerektiğini, diğer deyişle bayinin yıllık bazda temerrüde düşmediğini ve protokolün hitamına kadar ilgili alımları gerçekleştirmesi gerektiğini, ***firmalarının asgari alım taahhüdü nedeniyle 7.870.772,54-USD borcu bulunduğunu, erken fesihten kaynaklı sözleşmede belirtildiği üzere ***’in 300.000-USD, …’ün ise 150.000,00-USD tutarlı erken fesih cezai şart alacağı bulunduğunu, ayrıca sözleşmenin 21. maddesinde belirtildiği üzere müvekkilin kar mahrumiyeti alacağı bulunduğunu, anılan borçların tahsili amacıyla huzurdaki davada fekkinin talep edildiği taşınmaz üzerinde müvekkil lehine verilmiş ipoteklerin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçildiğini, takibin kesinleştiğini, ipotek borçluları tarafından söz konusu borçların ikrar edildiğinden hareketle davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER:Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Davacı tarafça tapu kayıtlarına, ***İle davalı arasında düzenlenen bayilik sözleşmelerine, bilirkişi incelemesine, faturalara, ticari defterlere ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Davalı tarafından sözleşme ve protokollere, ***tarihli kesin borç ikrarı sözleşmesine, noter ihtarına, ticari defterlerine ve ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Kocasinan Tapu Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak ***kayıtlı taşınmazın takyidatlarıyla beraber tapu kaydının gönderilmesi ile taşınmaz üzerinde *** tesis tarihli ***yevmiye numaralı ve ***tesis tarihli ***yevmiye numaralı ***lehine ipotek tesis edilip edilmediğini edilmiş ise bu ipoteğe ilişkin resmi senedin gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize ***tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Davalı ***.’ne müzekkere yazılarak dava dışı ***ile ***tarihinde bayilik sözleşmesinin ve varsa başkaca bir sözleşmenin imzalanıp imzalanmadığının sorulmasına, imza altına alınan sözleşme var ise onaylı bir suretinin gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize 16/09/2020 tarihinde cevap verilmiştir.
Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak … Ürünleri Nak. Tur İnş. Mağzacılık İşletme San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin kayıtlı güncel adresinin, şirket yetkilisi ve ortağının kimler olduğunun sorularak sicil kayıtlarının istenilmesine karar verilmiştir. Bu müzekkeremize 15/02/2021 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Davalı … Dağıtım A.Ş.’ne yazı yazılarak … (…) petrol ve … Ürünleri Nak. Tur İnş. Mağzacılık İşletme San. Ve Tic. Ltd. Şti. ile … Dağıtım A.Ş. arasındaki bayilik sözleşme protokolleri kapsamında düzenlenen ihtarnamelerin muhataba tebliğ şerhli örneklerini ve bu bayilerle yapılan tüm yazışma örneklerinin gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize 10/03/2021 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
İlgili delillerin toplanmasından sonra sözleşmelerde davalının ticari defter ve kayıtlarının kesin delil sayılmasına ilişkin madde gözetilerek İstanbul Anadolu Adliyesi Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılmasına, HMK’nun 267. ve 268. maddesi gereğince re’sen seçilecek bir mali müşavir-muhasebeci, bir borçlar hukuku mevzuatında nitelikli hesap bilirkişisi ve bir sektör bilirkişisinden oluşturulacak bilirkişi kuruluna dava dosyasının tevdine, bilirkişilere HMK’nun 278. maddesi gereği bilirkişilere davalı … Dağıtım A.Ş.’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapması, raporuna esas alacak olup da dosya içinde bulunmayan kayıt ve belgeler olursa birer suretinin raporuna eklemesi için yetki verilmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince iddia, savunma, bayilik sözleşmeleri, tapu müdürlüğünde düzenlenen resmi ipotek sözleşmesi, tapu kayıtları, davalı şirket tarafından keşide edilen noter ihtarları, davalı şirketin defter ve kayıtları ve diğer bütün deliller incelenmek sureti ile işbu dava tarihi olan *** tarihi itibari ile ve halen davalı şirketin bayilerinden alacağı olup olmadığı, varsa hangi sebepten dolayı kaç TL alacağı bulunduğunu, bayilik sözleşmesi çerçevesinde bayinin alım satım sözleşmesine aykırı hareket edip etmediği, davalının erken fesih nedeni ile bayiinden ceza-i şart alacağı, kar mahrumiyeti alacağı olup olmadığı, varsa hangi kalemden kaçar TL olduğu, dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekki koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişilere yetki ve görev verilmesinin, düzenlenecek açıklamalı rapor ile birlikte dava dosyamızın ve talimat evraklarının mahkememize iadesinin istenilmesine karar verilmiştir.
İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazılan talimat üzerine görevlendirilen Makine Mühendisi***, SMMM ***, Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğr.Üyesi Prof. Dr. ***dan oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen *** tarihli raporda özetle; “…Yukarıda detaylıca belirttiğim incelemeler ve tespitler sonucunda dava dosyasına konu olan somut olayda tespit edilen durumların yukarıda belirtilen gibi olduğu, bu belirtilen durumlara göre; Davalı …’e ait yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak E-beratlar ile noter açılış-kapanış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğunun anlaşıldığı, dava tarihi itibariyle davalı nezdinde dava dışı …’ın Melikgazi istasyonu cari hesabında 61.475,15-TL cari hesabında alacaklı olarak göründüğü, alacak bakiyesinin Nuh Mehmet’in davalı TP’ye gerçekleştirdiği fazla ödemeden kaynaklandığı, ayrıca davalı TP nezdinde dava dışı ***’in teminat hesabında 6.000.000,00- TL alacaklı olarak göründüğü, bu itibarla dava dışı ***’in davalı TP’ye borcunun bulunmadığının anlaşıldığı, dava dışı …’ın Erciyes İstasyonu cari hesabında 3.056.901,72-TL davalıya borçlu olarak göründüğü, borç bakiyesi sebebinin *** tarihli 1.500.000,00-TL tarihli kismi cezai şart bedeli ile *** tarihli 3.8667.750,00-TL tutarlı Kısmi cezai şart bedeli faturalarından kaynaklandığı, diğer anlatımla ***’in Erciyes istasyonunda davalı TP’ye cari hesaptan kaynaklı borcu bulunmadığı ve olan borcun cezai şart faturalarından kaynaklandığı, ayrıca davalı TP nezdinde takip edilen teminat hesabında ***in davalıdan 690.673,33-TL alacaklı olarak göründüğü, dava tarihi itibariyle davalı … A.Ş. nezdinde dava dışı … 5.684.154,48-TL borçlu olarak göründüğü, borç bakiyesinin 2,449,600,00-TL’nın sebebinin 26/09/2018 tarihli cezai şart faturasından kaynaklandığı, kalan tutarın davalı TP’nin Deka’ya gerçekleştirdiği akaryakıt satışlarından kaynaklandığı, diğer deyişle Deka’nın davalı TP’ye ceza faturaları harici cari hesaptan kaynaklı borcu bulunduğu, dava dışı firmalar adına düzenlenen cezai şart faturalarının hesaplama detaylarının davalı TP’den istendiği ancak taleple ilgili herhangi bir belge sunulmadığı, kar mahrumiyeti alacağının hangi kalemden kaçar TL olduğu yönündeki hesaplamanın mevcut aşamada hesaplanmasının mümkün olmadığı, esasen iddia konusu kar mahrumiyetinin hesaplanabilmesi için sözleşme feshinden sonra aynı istasyonların ne kadar sürede yeniden kiraya verilebileceğinin uzman bilirkişi tarafından tespit edilmesi ve kar mahrumiyeti tutarının da akaryakıt piyasaları konusunda uzman bilirkişi tarafından hesaplanabileceği kanaatine varıldığı, Asgari allım koşullarının. sağlanmadığının belirlenemediği bu nedenle cezai şart tutarlarının hesaplanamadığı, dosyada yer alan belgelerden feshin haklı olup olmadığının tespit edilemediği, ancak ticari işlerde kişilik hakkını ihlal eder şekilde kararlaştırılan ceza koşulunun talep halinde indirilmesinin mümkün olduğu” belirtilmiştir.
… Taşımacılık Petrol Turizm Nakliye Gıda İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin taşınmazın bu şirket tarafından alındığını beyan etmesi üzerine Kocasinan Tapu Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak ***İlçesi ***Düz Mah. ***pafta ***ada *** parselin tedavülleri ile ve takyidatları ile birlikte güncel tapu kaydının gönderilmesi istenmiştir. 30/05/2022 tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazı yazılarak ***Esas sayılı dava dosyasının akıbetinin sorularak dosyanın tüm uyap kayıtlarının mahkememize gönderilmesinin istenilmiştir. Bu müzekkeremize 30/05/2022 tarihinde cevap verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan, davacı adına kayıtlı taşınmaz üzerinde tesis edilen ipotek bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin kaldırılması talebine ilişkindir.
6545 sayılı Yasa’nın 45/3. maddesi uyarınca davanın açıldığı tarihe göre dava değeri itibarı ile mahkememiz heyeti yazılı yargılama usulüne göre yargılama tarafından yapılarak dava sonuçlandırılmıştır.
Dava konusu taşınmaz üzerinde davalı lehine ipotek şerhinin olduğu hususu olduğu tarafların kabulündedir. Celp olunan tapu kayıtlarının incelenmesinde de bunun sabit olduğu açıktır.
Taraflar arasında uyuşmazlık davalının ipotek borçlularından alacağının olup olmadığı, ipoteğin fekki koşullarının bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Eldeki dava, dava konusu taşınmaz üzerine akaryakıt bayilik sözleşmeleri gereği davalı tehine tesis olunan ipoteğin fekki istemiyle ***İnovasyon Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından açılmış olup, yargılamalar sırasında dava konusu taşınmazın … Taşımacılık Petrol Turizm Nakliye Gıda İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi tarafından satın alınması nedeniyle adı geçen şirket tarafından HMK’nun 125. maddesi uyarınca taraf değişikliği talep etmiş, mahkememizce celp olunan güncel tapu kayıtlarının incelenmesi sonunda bu talep haklı görülerek … Taşımacılık Petrol Turizm Nakliye Gıda İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi davacı olarak kabul edilerek, adı geçen davacı şirket huzuru ile yargılamaya devam olunmuştur.
Türk Medeni Kanunu’nun 858. maddesi hükmü “taşınmaz rehni, tescilin terkini veya taşınmazın yok olmasıyla sona erer. Kamulaştırmaya ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” şeklindedir. Yasanın bu hükmüne göre taşınmaz rehnini sona erdiren nedenler; tescilin terkini (çizimi), taşınmazın tamamen yok olması ve kamulaştırılmasıdır. Ancak, uygulamada taşınmaz rehnini sonlandıran başka nedenlerin varlığı da kabul edilmektedir. TMK’nun 883. maddesine göre alacak sona erince, ipotekli taşınmaz maliki alacaklıdan ipoteğin terkin edilmesini isteyebilir. Hatta, borçlu (malik), İİK’nun 153. maddesine göre takip yaparak rehin konusu borcu itfa etmek suretiyle rehnin tapuya yazılacak bir fek müzekkeresiyle terkinini sağlama imkan ve yetkisine sahiptir. Diğer taraftan, taşınmaz rehninin terkinini gerektiren bir neden de borçlunun (malikin) ipotek konusu borcu ödemek suretiyle ipoteği terkin ettirmesidir.
Türk Medeni Kanunu’nun 881. maddesi gereğince de halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir. İpoteğe konu olacak taşınmazın borçlunun mülkiyetinde bulunması gerekmez. Alacak sona erdiği halde alacaklı, terkin taahhüdünü iradesiyle yerine getirmezse, taşınmazın maliki ipoteğin kaldırılmasını dava yoluyla isteyebilir.
Taşınmaz üzerindeki ipoteğin bayilik ilişkisinden (sözleşmesinden) kaynaklandığı dikey anlaşmanın kapsamında olduğu kuşkusuz ise de taşınmaz, ipotek resmi akit tablosunda belirtilen miktar kadar alacaklının alacağının teminatını teşkil ettiğinden ve ipotek, azami meblağ (üst sınır) ipoteğine ilişkin bulunduğundan, alacaklının ipotekle teminat altına alınan alacağı yoksa ipotek şerhinin terkine karar verilmesi gerekir.
Eldeki davaya konu ipoteğin, dava dışı bayi ile davalı arasındaki bayilik sözleşmesi kapsamında doğacak borçların teminatı olarak verildiği hususu taraflar arasında tartışmasızdır.
Davaya konu taşınmaz üzerindeki ipotek, dava dışı *** tarafından dava dışı … Ürünleri Nak. Tur İnş. Mağzacılık İşletme San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin gerek doğmuş olan, gerekse doğacak bayilik sözleşmesinden ve taahhütnamelerden doğan cezai şartlar da dahil olmak üzere her türlü ticari ilişki nedeni ile doğan borçların teminatını teşkil etmek üzere tesis edilmiştir. dava dışı … ile dava dışı … Ürünleri Nak. Tur İnş. Mağzacılık İşletme San. Ve Tic. Ltd. Şti. tarafından 19/01/2018 tarihli kesin borç ikrarı anlaşması ile davalıya toplam 12.815.544,46-TL borcun olduğu ve muaccel hale geldiği kabul edilmiş ve bu borçların belli bir vade ile ödenmesi kararlaştırılmıştır. Davalı ile akdedilen bayilik sözleşmesinde davalının ticari defter ve kayıtlarının kesin delil olduğu kabul edilmiştir. Mahkememizce davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde dava tarihi itibariyle davalı nezdinde dava dışı …’ın Melikgazi akaryakıt istasyonu cari hesabında 61.475,15-TL cari hesabında alacaklı olarak göründüğü, alacak bakiyesinin …’ın davalı TP’ye gerçekleştirdiği fazla ödemeden kaynaklandığı, ayrıca davalı TP nezdinde dava dışı ***in teminat hesabında 6.000.000,00- TL alacaklı olarak göründüğü, bu itibarla dava dışı Nuh Mehmet’in davalı TP’ye borcunun bulunmadığının anlaşıldığı, dava dışı …’ın Erciyes akaryakıt istasyonu cari hesabında 3.056.901,72-TL davalıya borçlu olarak göründüğü, borç bakiyesi sebebinin 26/09/2018 tarihli 1.500.000,00-TL tarihli kismi cezai şart bedeli ile 30/08/2019 tarihli 3.8667.750,00-TL tutarlı Kısmi cezai şart bedeli faturalarından kaynaklandığı, diğer anlatımla ***’in Erciyes istasyonunda davalı TP’ye cari hesaptan kaynaklı borcu bulunmadığı ve olan borcun cezai şart faturalarından kaynaklandığı, ayrıca davalı TP nezdinde takip edilen teminat hesabında Nuh Mehmet’in davalıdan 690.673,33-TL alacaklı olarak göründüğü, dava tarihi itibariyle davalı … A.Ş. nezdinde dava dışı … Ürünleri Nak. Tur İnş. Mağzacılık İşletme San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin 5.684.154,48-TL borçlu olarak göründüğü, borç bakiyesinin 2,449,600,00-TL’nın sebebinin 26/09/2018 tarihli cezai şart faturasından kaynaklandığı, kalan tutarın davalı TP’nin … Ürünleri Nak. Tur İnş. Mağzacılık İşletme San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne gerçekleştirdiği akaryakıt satışlarından kaynaklandığı, diğer deyişle … Ürünleri Nak. Tur İnş. Mağzacılık İşletme San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin davalı TP’ye ceza faturaları harici cari hesaptan kaynaklı borcu bulunduğu tespit edilmiştir.
Davanın konusunu bayilik sözleşmesi nedeniyle davalının dava tarihi itibarı ile alacağının olup olmadığı, dolayısı ile ipoteğin fek edilmesinin şartlarının oluşup oluşmadığı hususu teşkil etmektedir. İpotek akit belgesinin incelenmesinde asıl borçlunun “davalıya doğmuş ve doğacak tüm borçlarından” dolayı ipotek verildiği görülmüştür. Davaya konu ipotek senedinde yapılan açıklamalardan, ipoteğin belirli bir borç için alınan ana para ipoteği olmadığı, tam tersine asıl borçlunun doğmuş ve doğacak borçlarının ipotek limiti dahilinde teminat altına alındığının açıkça yazılı olduğu, limit (üst sınır) ipoteği olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısı ile asıl borçlunun dava tarihinde devam eden ticari nitelikteki borcundan dolayı taşınmaz maliki davacının ipotek kaydı nedeniyle sorumluluğunun devam ettiği anlaşılmıştır. Nitekim emsal nitelikteki Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2018/2772 Esas 2020/694 Karar ve 2017/4429 Esas, 2019/5137 Karar sayılı içtihatları da bu yöndedir.
Davacı taraf 05/05/2022 tarihli dilekçe ile davayı kısmen ıslah ettiklerini, kısmen ıslah talebinin kabulü ile dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmının ıslah suretiyle dava konusu taşınmaz kayıtlarında bulunan ***yevmiye sayılı 4.000.000,00-TL bedelli ve ***yevmiye sayılı 2.000.000,00-TL ipotek sebebiyle yargılamaya esas olmak üzere bilirkişi incelemesi yapılması suretiyle ipotek akit tablolarındaki taraflar ve sözleşme dönemleri esas alınmak suretiyle, ipotek borçlusunun davalı alacaklıya borcunun olup olmadığının, borç miktarının ve sebebinin tespit edilmesini, herhangi bir borç tespit edilmesi halinde borç tutarının mahkeme veznesine depo edilmesi şartıyla ipoteğin terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ***tarihli dilekçesinde davacı tarafından yapılan ıslahın kısmi değil tam ıslah niteliğinde olduğu gözetilerek; davada tam ıslah usulünün uygulanması gerektiğini beyan etmiştir.
Bu aşamada uyuşmazlığın çözümü için “ıslah” kavramının açıklanması gerekmektedir.
Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. IV, İstanbul 2001, s. 3965). Islah müessesesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkândır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf işlemi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itiraza imkân vermeksizin yapılabilmektedir (Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, İstanbul, 1992, s. 534).
Islaha ilişkin temel düzenleme HMK’nun 176. ve devamı maddelerinde yer almakla birlikte, ıslah HMK’nun 141. maddesindeki iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının istisnası olarak belirtilmektedir.
Islahın düzenlendiği bu maddeler dikkate alındığında; ıslahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleridir. Bu bakımdan ancak tarafların yapmış olduğu usul işlemleri ıslah edilebilir. Tarafların yapmış olduğu usul işlemleri, yargılamanın ilerlemesi için yapılan, şartları ve etkileri usul hukuku tarafından düzenlenmiş olan işlemlerdir. Bir taraf ancak kendi yapmış olduğu usul işlemlerini ıslah edebilir; karşı tarafın veya mahkemenin yapmış olduğu usul işlemleri ıslah edilemez (Kuru, s. 4020). Gerek öğretide gerekse uygulamada ıslah yoluyla davanın değiştirilebileceği veya genişletilebileceği, aynı şekilde savunmanın da genişletilebileceği ilke olarak kabul edilmektedir. Yine HUMK’nın yürürlükte olduğu tarihte kısmi dava olarak açılan bir davada, müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup, ıslahın konusunu teşkil etmektedir.
Islahın amacı, yargılama sürecinde şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır (Özekes, Hakan: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, İstanbul, 2017, s. 1517). Çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir.
Davanın tamamen ıslahı, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektirir. Gerek öğretide gerekse uygulamada, davanın tamamen ıslahında yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır (Kuru, s. 3998 vd; Özekes, s. 1537).
Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlığa bakıldığında dava dilekçesinde davacı ipoteğin fekkini talep etmişken, *** tarihli dilekçe ile bilirkişi incelemesi yapılması suretiyle ipotek akit tablolarındaki taraflar ve sözleşme dönemleri esas alınmak suretiyle, ipotek borçlusunun davalı alacaklıya borcunun olup olmadığının, borç miktarının ve sebebinin tespit edilmesini, herhangi bir borç tespit edilmesi halinde borç tutarının mahkeme veznesine depo edilmesi şartıyla ipoteğin terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Bu haliyle istem kısmi ıslah değil, tam ıslah mahiyetindedir. Çünkü *** tarihli dilekçe ile davacı, dava dilekçesindeki önceki talebine yeni bir talep daha ekleyerek ipotek borçlusunun davalıya borcunun borç tespit edilmesi halinde borç tutarının mahkeme veznesine depo edilmesi şartıyla ipoteğin terkinine karar verilmesini talep etmektedir. Dava dilekçesinde olmayan yeni bir talebin kısmi ıslahla davaya eklenmesi mümkün değildir ve bu tam ıslaha konu edilebilecek bir husustur. HMK’nun 180. maddesinde “Davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi hâlde, ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” hükmü yer almaktadır. Ancak davacı tarafça HMK’nun 180. maddesindeki usule uygun şekilde tam ıslah talep edilmediği gibi tam ıslaha uygun şekilde işlem de yapılmamıştır. Bu nedenle davacının ıslah hakkını kullanmamış, hiç ıslah yapmamış gibi davaya devam edilmesi gerektiği kanaati hasıl olmuştur. İzah edilen tüm nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gerekli 80,70-TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 102.465,00-TL ile ıslah harcı olarak yatırılan 80,70-TL’nın mahsubu ile artan 102.465,00-TL’nın hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve taktir olunan 148.625,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
7-Kararın mahiyeti gereği davacı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/06/2022

Başkan ***
E-imzalıdır
Üye ***
E-imzalıdır
Üye ***
E-imzalıdır
Katip ***