Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/449 E. 2021/866 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/449 Esas – 2021/866 Karar
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : ***
KATİP : ***

DAVACI : ***
VEKİLİ : Av.

DAVALI : ***
VEKİLİ : Av.
Av.

DAVA : Rücuen Alacak
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/11/2021
Mahkememize açılan Rücuen Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı Vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı kurum ile yapılan hizmet alım sözleşmesi gereğince araç hizmeti verdiğini, davalı kurum ile davacı arasındaki hizmet alım sözleşmesindeki ilişki asıl işveren-alt işveren ilişkisi olmayıp muvazaa olduğunu, işçi hizmet alım sözleşmesinin kurulduğu tarihten sonra fiilen asıl işverenin işini yapmakta olduğunu, davalı ile hizmet sözleşmesi gereğince davacı tarafından 01/10/2014 – 31/03/2018 tarihleri arasında çalıştırılan dava dışı …, 01/02/2014 – 31/03/2018 tarihle arasında çalıştırılan …, 01/12/2014 – 30/09/2014 tarihleri arasında çalıştırılan … ve 01/10/2014 – 31/12/2016 tarihleri arasında çalıştırılan …’ün çıkarılan KHK neticesinde 01/04/2018 tarihinde asıl işveren davalı Kaski’nin kadrosuna geçtiğini, davalı Kaski tarafından iş bu dava dışı işçilerin iş akdi kıdem tazminatı ödenmesi gerektirir şekilde sonlandığı gerekçesiyle dava dışı işçilere kıdem tazminatı ödemesini yaptığı, daha sonra ise … için 2.786,01 TL, … için 10.532,95 TL, … için 22.336,17 TL, … için 17.450,54 TL ödeme yaptığı kıdem tazminatının davacının hak edişinden kestiğini, davalı kurum tarafından yapılan kesintinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava dışı işçilere kıdem tazminatı davalı kurum tarafından ödenmesi gerekirken, davacının dava dışı işçileri taşeron olarak çalıştırdığı dönemlere ilişkin kıdem tazminatı davacının hak edişinden kesildiğini, davalı kurum ile davacının haricen görüşmesinde ise anılan ödemeler için rücu edilemez kanun maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmesinden dolayı davacı şirkette anılan dava dışı işçilere yapılan ödemeleri rücu ettiklerini haricen beyan ettiklerini, davacı ile davalı arasında düzenlenen sözleşmenin 23. maddesinde; yüklenicinin çalıştıracağı personele ilişkin sorumluluklarının ilgili mevzuatın emredici hükümleri ile genel şartnamenin 6. bölümünde düzenlenmiş olduğunu, yüklenicinin bunlara aynen uymakla yükümlü olduğu belirtilmiş ise de genel şartnamenin 6. bölümünde dava konusu ile ilgili bir hüküm bulunmadığı, sözleşmenin diğer hükümleri incelendiğinde taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde işçilerin iş akdinden doğacak tazminattan hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğu hususunda bir düzenlemenin bulunmadığının görüldüğü, taraflar arasındaki uyuşmazlığın işçiye ödenen bu tazminattan hangi tarafın veya tarafların ne oranda sorumlu olduklarına ilişkin olduğu, uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, aynı sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili verilmiş mahkeme kararları ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerektiğini, dava dışı …’ın iş akdinin davacı şirkette 01/02/2004 tarihinde başladığı, Anayasa Mahkemesi iptal kararı 11/09/2014 tarihinden sonra imzalanan personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmesine ilişkin olduğu, bu tarihten önceki imzalanan sözleşmelerde 4857 Sayılı İş Kanununun 112. maddesi geçerliliğini koruduğundan dava dışı …’a davalı idare tarafından yapılan 22.136,17 TL’nin davacının hak edişinden kesilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca davalı idare tarafından dava dışı işçilerin kıdem tazminatı çıplak ücreti 35 gün üzerinden aylık giydirilmiş ücret üzerinden hesaplamasının yapılması ve faiz işletilmesi gerektiği, izah edilen nedenlerden dolayı davacının dava dışı işçilere yapılan ödemelerden sorumlu olmadığından, hak edişinden haksız yere yapılan kesintinin şimdilik 10.000,00 TL’sinin kesinti tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yargı yolunun caiz olmadığı, davanın idari yargıda görülmesi gerektiği, dava konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, ara buluculuk başvurusunda yalnız rücuen tazminat yazdığını, rücuen tazminatın detaylandırılmadığı, davacı ile davalı arasındaki sözleşme gereği çalıştırılan işçilerin yalnız davalıya yardımcı işlerde çalıştıklarını, dolayısı ile davacı ile davalı arasında 4857 Sayılı İş Kanunu’nun ikinci maddesi uyarınca asıl işveren-alt işveren ilişkisinin olduğunu, 4857 Sayılı Kanun’un 112. fıkrasına eklenen hükmün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini, iptal kararı sonucu, personel çalıştırmaya dayalı hizmet alımında 11/09/2014 tarihinden sonra imzalanan sözleşmeler kapsamında, kamu kurum ve kuruluşlarına ait iş yerlerinde 11/09/2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemelerinde, taraflarca yapılan sözleşmede alt işverene rücu edileceğine dair bir hüküm bulunmasa bile rücu imkanının doğduğunu, dolayısı ile davacının, dava dışı işçilere ödenen kıdem tazminatlarından sorumlu olduğunu, davalı idare tarafından davacının hak edişinden kesinti yapılan tutarların sadece kıdem tazminatı ödenen işçiler …, …, … ve …’ü çalıştırdığı dönemle sınırlı olmak üzere yapıldığını, işçiye ödenen kıdem tazminatının iş sözleşmesinin fesh edildiği tarihte giydirilmiş ücret üzerinden hesaplandığını, davacının talep ettiği faiz başlangıç tarihini ve faiz türünü kabul etmediklerini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER:
Davalı Kaski Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, davacı şirkete yapılan aralarındaki sözleşme kapsamında yapılan hakedişlerden işçilere ödenen kıdem tazminatı şeklinde kesinti yapılıp yapılmadığı, ayrıca davacı şirket ile aralarında olan hizmet alım sözleşmesi ve başkaca diğer bütün sözleşmelerin tüm sayfalarını içerir onaylı birer suretleri celp edilmiştir.
Kayseri SGK İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak dava dışı …, …, … ve …’ın davacı … Tic. Ltd. Şti.’de ki çalışmalarına ve aldıkları ücret ile kıdem tazminatı alacaklarına ilişkin SGK hizmet döküm cetveli celp edilmiştir.
Tüm deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yaptırılmış, nitelikli hesap uzmanı bilirkişi …. ***/2021 tarihli raporunda özetle;
-…, …, … ve … adlı çalışanlara ödenen tazminatlar nedeniyle; davacının toplam 49.432,49 TL’den sorumlu olduğu,
-Davalı kurumun …’a ödeme yaptığına dair bir dekont bulunmadığından ödeme yapıldığının tespit edilememesi halinde bu çalışan yönünden kurum tarafından yapılan rücunun dayanaksız kalacağı,
-Davalı kurumun davacı şirketten yaptığı kesintinin 49.432,49 TL dışındaki kısmının davacı tarafından talep edilebileceği,
Davacı tarafın faiz talebi yönünden temerrüt şartları oluşmadığından dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedebileceği yönünde görüş ve kanaatin bildirmiştir. Rapor taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekili ile davalı vekilinin rapora karşı itiraz dilekçesi sundukları görülmüştür. Her iki tarafın bilirkişiden ek rapor alınıp alınması talebinin olması nedeni ile ek rapor alınmış, ***/2021 tarihli ek raporda özetle; taraf vekillerinin itirazları nedeniyle kök raporda yapılan tespit ve hesaplamalarda değişiklik yapılmasını gerektirecek bir hataya rastlanılmadığı yönünde görüş ve kanaatini bildirmiştir. Ek rapor taraflara tebliğ edilmiş, taraf vekillerinin bilirkişi ek raporuna karşı itiraz dilekçesi sundukları görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE:
Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklı alt işverenin hak edişinden asıl işveren tarafından yapılan kesintinin haksız olduğu iddiası ile rücuen alacak istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık noktalarının ana başlıklarıyla, davacı ile davalı arasındaki hizmet alım sözleşmesi gereği taraflar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı, bu sözleşmeler uyarınca çalıştırılan dava dışı dört ayrı işçiye ödenen kıdem tazminatından davacının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, bu anlamda davalı tarafça davacının hak edişinden kesinti yapılmasının hukuka ve sözleşmeye uygun olup olmadığı, kesinti haksız ise davacının davalıdan talep edebileceği alacak miktarının ne olduğu, alacağın zaman aşımına uğrayıp uğramadığı, yargı yolunun caiz olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davalı vekili, yargı yolu itirazında bulunmuş ve işbu davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de kamu tüzel kişilerinin kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında, özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemleri, özel hukuk alanına ilişkin olduğundan bunlar idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemeyeceği, tacir sıfatını taşıyan davacı ile tacir olduğu kabul edilen davalı KASKİ arasındaki sözleşmeden kaynaklanan davaya adli yargı yerinde bakılması gerektiği, nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2007/4-597 Esas 2007/694 Karar sayılı içtihadının da bu yönde olduğu gözetilerek ***/2020 tarihli ön inceleme duruşmasının (2) numaralı ara kararı ile davalının yargı yolu itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili dosyada mübrez ara buluculuk tutanağında “tarafların ticari işlemden kaynaklı rücuen tazminat” konusunda anlaşmaya varamadıklarının yazıldığını, tazminatın detayının belirtilmediğini, ara buluculuk başvurusunun usule aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Davalı, taraflar arasında birden fazla ticari ilişki olduğunu ileri sürmemiştir. Dosyada, davacı ile davalı arasında işbu davaya konu ticari uyuşmazlık haricinde başkaca ticari uyuşmazlıkların bulunduğuna dair bir delil olmamasına göre tarafların dava öncesi ara buluculuk görüşmelerinde işbu davanın konusu olan hususlarda görüştükleri ancak anlaşamadıkları, ara buluculuk tutanağının usule uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
Davalı vekili zaman aşımı def’inde bulunmuş ise de taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmaktadır ve davacının dava hakkı kesinti tarihinden itibaren 10 yılda zaman aşımına uğrayacaktır. Dava dilekçesinin ekindeki belgelerden kesintinin 2019 yılında yapıldığı, davacının zaman aşımı süresi içinde işbu davayı açtığı görülmüş, davalının zaman aşımı define itibar edilmemiştir.
Tüm dosya kapsamından, taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi yaptığı, bu sözleşme kapsamında çalışan dava dışı işçilere kıdem tazminatı ödemesi yapıldığı ve yapılan ödemenin davacının hak edişlerinden kesildiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatından hangi tarafın ne oranda sorumlu olduğuna ilişkindir. Taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmadığından davanın TBK hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
6098 sayılı TBK’nun müteselsil borçluluk başlıklı 162. maddesinde, “Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.
Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde doğar.” hükmü bulunmaktadır.
6098 sayılı TBK’nun iç ilişki başlıklı 167. maddesinde, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar.
Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.
Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.” hükmü bulunmaktadır.
6098 sayılı TBK’nun alacaklıya halef olma başlıklı 168. maddesinde, “Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur.
Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır.” hükmü bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.
Asıl işveren ile alt işverenin işçileri arasında bir hukuki ilişki bulunmamasına rağmen, 4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesiyle asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı kanundan veya iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur. Kanundan doğan bu müteselsil borç ilişkisinden dolayı dava dışı işçiye ödemede bulunmuş olan davalı idare, ödediği tutarı aralarındaki iç ilişkiye göre davacı alt işverene rücu edebilir.
Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir sözleşme yapabilirler. Nitekim yukarıda açıkça yazılan TBK’nun 167. maddesinde de müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Dava konusu olayda da taraflar arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müteselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve bilhassa Borçlar Hukuku’na egemen olan sözleşme serbestisi ilkesi esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir.
Sözleşmede hüküm bulunduğu hallerde çalıştırılan işçilerin tazminat dahil tüm işçilik alacaklarından yüklenici şirketler sorumludur. Ancak sözleşmede hüküm bulunmadığı hallerde mevcut uygulama ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları dikkate alındığında işçilik alacaklarından sorumluluk asıl işveren ile alt işveren arasında yarı yarıya paylaştırılmaktadır.
Yapılan tüm bu açıklamalar ışığında; dava dışı işçi …’in 01.02.2013-22.07.2019 tarihleri arasında çeşitli alt işverenler bünyesinde olmak üzere toplam 6 yıl 5 ay 22 gün üzerinden 21.461,27 TL net kıdem tazminatı, 2.716,24 TL net yıllık ücretli izin alacağı olmak üzere toplam 24.177,52 TL net alacak hesap edildiği, sunulan dekonta göre işçiye 23.265,95 TL ödeme yapıldığı, dava dışı işçi …’ün 01.02.2014-31.05.2019 tarihleri arasında çeşitli alt işverenler bünyesinde olmak üzere toplam 5 yıl 6 ay 4 gün üzerinden 18.258,65 TL kadem tazminatı, 1.533,97 TL yıllık ücretli izin alacağı olmak üzere toplam 19.792,62 TL alacak hesap edildiği, sunulan dekonta göre işçiye 19.150,80 TL ödeme yapıldığı, dava dışı işçi …’ın 01.02.2012-31.08.2018 tarihleri arasında çeşitli alt işverenler bünyesinde ve aralıklı olmak üzere toplam 5 yıl 2 ay üzerinden 22.166,64 TL kıdem tazminatı alacağı hesap edildiği, sunulan dekonta göre işçiye 28.707,86 TL ödeme yapıldığı, dava dışı işçi …’ün 01.02.2013-31.03.2018 tarihleri arasında çeşitli alt işverenler bünyesinde olmak üzere toplam 5 yıl 2 ay üzerinden 21.474,43 TL kadem tazminatı alacağı hesap edildiği, sunulan 30.12.2019 tarihli dekonta göre işçiye 28.606,56 TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Celp edilen SGK hizmet dökümlerinin incelenmesinde;
1- …’in hizmet döküm kayıtlarına göre 01.02.2013-31.01.2014 tarihleri arasında …, 01.02.2014-30.09.2014 tarihleri arasında …, 01.10.2014-31.12.2016 tarihleri arasında Sar-Ba Taş. Tic. Yad. Şti. ve Ömer Balcı ortak girişimi, 01.01.2017-28.02.2017 tarihleri arasında Sar-Ba Taş. Tic Ltd. Şti, 01.03.2017-31.05.2017 tarihleri arasında Ömer Balcı, 01.06.2017-31.05.2019 tarihleri arasında Sar-Ba Taş. Tic. Ltd. Şti. ve Ömer Balcı iş ortaklığı ve 01.06.2019-22.07.2019 tarihleri arasında Ömer Balcı nezdinde çalıştığı, bu hizmetlerin davalı kurum hesap çizelgesinde belirtilen hizmet süreleri ve işverenler ile uyumlu olduğu, işçinin kıdem tazminatı hesabına esas son çalışmasının bitiş tarihi olanı 22.07.2019 tarihinde çıkışının “(8) emeklilik (yaşlılık) veya toptan ödeme” nedeniyle verildiği ve bu çıkıştan sonta 10.03.2021 tarihinde dava dışı MS Automotive San. ve Tic, Ltd. Şti.’de çalışmaya başladığı anlaşılmıştır. Dava dışı işçinin hizmet dökümüne göre 01.02.2014-30.09.2014 tarihleri arasındaki 240 hizmet gününün davacı şirket bünyesinde geçtiği tespit edilmiştir.
2-…’ün hizmet döküm kayıtlarına göre 01.02.2014-30.09.2014 tarihleri atasında …, 01.10.2014-31.12.2016 tarihleri arasında …, 01.01.2017-28.02.2017 tarihleri arasında Sar-Ba Taş. Paz. ve Tic. Ltd Şti. 01.03.2017-31.05.2017 tarihleri arasında Ömer Balcı, 01.06.2017-31.05.2019 tarihleri arasında Sar-Ba Taş. Tic. Ltd. Şti. ve Ömer Balcı iş ortaklığı nezdinde çalıştığı, bu hizmetlerin davalı kurum hesap çizelgesinde belirtilen hizmet süreleri ve işverenler ile uyumlu olduğu, işçinin kıdem tazminatı hesabına esas son çalışmasının bitiş tarihi olan 31.05.2019 tarihinde çıkışının “(18) İşin sona ermesi” kodu ile verildiği ve 01.06.2019 tarihinde tekrar Ömer Balcı bünyesinde çalışmaya başladığı anlaşılmıştır. Dava dişi işçinin hizmet dökümüne göre 01.02.2014-31.12.2016 tarihleri arasındaki 1050 hizmet gününün davacı şitket bünyesinde geçtiği tespit edilmiştir.
3- …’ın hizmet döküm kayıtlarına göre 01.02.2012-31.01.2013 tarihleri arasında …, 01.02.2014-30.09.2014 tarihleri arasında …, 01.10.2014-31.12.2016 tarihleri arasında …, 01.01.2017-31.03.2018 tarihleri arasında … nezdinde çalıştığı, bu hizmetlerin davalı kurum hesap çizelgesindeki hizmer süreleri ile uyumlu olduğu ve davacı şirketten sonra davalı kurumda çalışmaya başladığı, davacı şirketteki 31.03.2018 tarihli son ayrılışında “(39) 696 KHK ile kamu işçiliğine geçiş” kodu ile işten çıkışının yapıldığı ve akabinde 01.04.2018-09.10.2019 tarihleri arasında davalı kurumda çalıştığı, davalı kurumdan çıkışının “(8) Emeklilik (yaşlılık) veya toptan ödeme” nedeniyle verildiği anlaşılmıştır. Dava dışı işçinin hizmet dökümüne göre 01.02.2012-31.03.2018 tarihleri arasındaki 1860 hizmet gününün davacı şirket bünyesinde geçtiği tespit edilmiştir.
4- …’ün hizmet döküm kayıtlarına göre 01.02.2013-31.01.2014 tarihleri arasında ***. Or. Gıd. Ür. Tem. Hiz. İlt. San. Ve Dış Tic. Ltd. Şti., 01.02.2014-30.09.2014 tarihleri arasında …, 01.10.2014-31.12.2016 tarihleri arasında ***, 01.01.2017-31.03.2018 tarihleri arasında …, 01.04.2018-19.12.2019 tarihleri arasında davalı KASKİ nezdinde çalıştığı, bu hizmetlerin davalı kurum hesap çizelgesindeki hizmet süreleri ile uyumlu olduğu ancak işçinin davacı şirketten 31.03.2018 tarihli son ayrılışında “(39) 696 KHK ile kamu işçiliğine geçiş” kodu ile işten çıkışının yapıldığı ve akabinde bir süre davalı kurum bünyesinde çalıştığı, kurumdaki çalışmasının 19.12.2019 tarihinde sona erdiği ve bu tarihte çıkışının “(04) Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi” kodu ile verildiği anlaşılmıştır. Dava dışı işçinin hizmet dökümüne göre 01.02.2014-31.03.2018 tarihleri arasındaki 1500 hizmet gününün davacı sirket bünyesinde geçtiği tespit edilmiştir.
Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmeleri ve teknik şartnamelerin incelenmesinde; tarafları davacı ile davalı kurum olan 01.02.2012 başlangıç ve 31.01.2013 bitiş tarihli, 2011/152711 İhale Kayıt Numaralı “Muhtelif Taşıt ve İş Makinesi Kiralama İşi (Yandan Camlı Panel tipi taşı 8 Adet) Hizmeti Alımına Ait Sözleşme” ile idari ve teknik şartnamesi, tarafları davacı ile davalı kurum olan 01.10.2014 başlangıç, 31.12.2016 bitiş tarihli, 2014/55954 İhale Kayıt numaralı “Araç Kiralama Hizmeti Alımına Ait Sözleşme” ile teknik ve idari şartnamesi, tarafları davacı ile davalı kurum olan 01.02.2014 başlangıç, 30.09.2014 bitiş tarihli, 2013/145284 İhale Kayıt Numatalı “Muhtelif Taşıt ve İş Makineleri Kiralama Hizmeti Alımına Ait Sözleşme 26 Adet 4×4 çift Kabinli Kamyonet Kısmı” başlıklı sözleşme ile teknik ve idari şartnamesi, tarafları davacı ile davalı kurum olan 01.01.2017 başlangıç, 31.12.2018 bitiş tarihli, 2016/399394 İhale Kayıt Numaralı, “Makine İkmal Dairesi Araç Kiralama Hizmeti Alımına Ait Sözleşme” ile teknik ve idari şartnamesinin sunulduğu görülmüştür. 01.02.2012 Başlangıç, 31.01.2013 bitiş tarihli sözleşmenin “Diğer Hususlar” başlıklı 36.maddesinin 4 numaralı alt bendinde “Bu işte çalıştırılacak sürücülerin sorumluluğu (maaşlar, sigorta primleri, tazminatlar, işsizlik sigortası primleri, kıdem tazminatları vb. kesintiler ve ödemeler) yüklenici firmaya aittir. Yüklenicinin İş Kanunu hükümleri doğrultusunda ödenmesi gereken işçilerin kıdem tazminatı dahil her türlü alacaklarını ödememesi halinde, İdare, bu miktarları hak ediş, kesin teminat vb. alacaklarından keserek işçilere ödeme hakkına sahiptir.” hükmünün bulunduğu, 01.02.2014 başlangıç, 30.09.2014 bitiş tarihli sözleşmenin “Diğer Hususlar” başlıklı 36.maddesinin 4 numaralı alt bendinde “Bu işte çalıştırılacak sürücülerin sorumluluğu (maaşlar, sigorta primleri, tazminatlar, işsizlik sigortası primleri, kadem tazminatları vb. kesintiler ve ödemeler) yüklenici firmaya aittir. Yüklenicinin İş Kanunu hükümleri doğrultusunda ödenmesi gereken işçilerin kadem tazminatı dahil her türlü alacaklarını ödememesi halinde, İdare, bu miktarları hak ediş, kesin teminat vb. alacaklarından keserek işçilere ödeme hakkına sahiptir.” hükmünün bulunduğu 01.02.2017 başlangıç, 31.12.2018 bitiş tarihli sözleşmenin “Diğer Hükümler” başlıklı 12.maddesinin 7 numaralı alt bendinde; Sürücünün maaş, fazla mesai, sigorta primleri, tazminatlar, işsizlik sigortası primleri vb. gibi kesintiler ve ödemeler ve her türlü giderleri yükleniciye aittir,” hükmünün bulunduğu tespit edilmiştir.
Dosya kapsamında yapılan incelemede; dava dışı işçi …’in son çıkışını içeren fesih nedenine göre kıdem tazminatı talebinin mülga 1475 sayılı İş Kanunun yürürlükte bulunan 14. maddesi gereği kıdem tazminatına hak kazandığı, dava dışı işçi …’ün son çıkışını içeren fesih nedenine göre kıdem tazminatı talebinin mülga 1475 sayılı İş Kamunun yürürlükte bulunan 14 maddesi gereği kıdem tazminatına hak kazandığı anlaşılmıştır.
Dava dışı işçi … ve …’ün 31.03.2018 tarihli son ayrılışında 39 kodu ile ayrılışının yapıldığı anlaşılmış olup, 20.11.2017 tarih ve 696 sayılı KHK’nın 18.maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na eklenen Geçici 43.maddenin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir; “geçici madde 43- (1) Kamu kurum ve kuruluşlarında 04/12/2017 tarihi itibarıyla, adam/ay esasına göre kısmi süreli çalıştırılmakta olanlar ile saat ücreti karşılığı çalışmakta olanlar hariç olmak üzere bu Kanunun 4. maddesinin mülga (C) fıkrası kapsamında tahsis edilmiş geçici personel pozisyonlarında çalışmakta olanlar, pozisyonlarının tahsis edildiği teşkilat ve birimde halen yürütmekte oldukları hizmetleri aynı şekilde yerine getirmeye devam etmek üzere, bu Kanunun 4.maddesinin (B) fıkrası kapsamında ihdas edilecek sözleşmeli personel pozisyonlarına bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren doksan gün içinde kurumlarınca geçirilirler. (2) Bu madde kapsamında sözleşmeli personel pozisyonlarma geçirilenlere iş sonu tazminatı ödenmez. Bu personelin önceden iş sonu tazminatı ödenmiş süreleri hariç, iş sonu tazminatına esas olan toplam hizmet süreleri, yeni pozisyonlarında iş sonu tazminatına esas toplam hizmet süresi ile ücret ve izin sürelerinin hesabında dikkate alınır”. İşbu hüküm uyarınca işçiler … ve …’ün 31.03.2018 tarihli işten ayrılışları ve davalı kurum bünyesine geçişleri ile ilgili olarak tazminata hak kazanamayacakları, iş sonu tazminatlarının davalı kurum bünyesindeki toplam hizmet sürelerine eklenerek dikkate alınacağı düzenlenmiştir. Bu nedenle işçilerin kurumdan son ayrılış tarihleri itibarıyla kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadıkları değerlendirilmiş olup, her iki işçinin de davalı kurumdan ayrılış sebepleri kapsamında kıdem tazminatına hak kazandıkları anlaşılmıştır.
4857 sayılı İş Kanunun 112. maddesine göre dava dışı işçinin hak ettiği kıdem tazminatını davalı kurumdan talep edebileceği anlaşılmaktadır. Yine dosya kapsamından davacı şirket ile davalı kurum arasında alt-üst işveren ilişkisi olduğu, taraflar arasındaki sözleşme ve eklerine göre alt işverenin, çalıştırılan işçilerin ihale dönemi içindeki çalışmalarından kaynaklı tüm işçilik alacaklarından sorumlu olacağı düzenlenmiştir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da ihalenin/sözleşmenin tarafları arasında sorumluluğa ilişkin düzenlemelerin serbest olarak yapılabileceği, düzenleme olmadığı takdirde sözleşmenin taraflarının sorumluluklarının yarı yarıya olacağı düzenlenmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmeler ve eklerinde işçilik alacaklarına ilişkin sorumluluğun yükleniciye yüklenmesi nedeniyle davacının, davalı kurumun yaptığı kıdem tazminatı ve damga vergisi ödemelerinden her bir işçi bakımından işçinin davacı şirket sigortalısı olarak çalıştığı hizmet süresi ile sınırlı olmak üzere davalı kurum ile birlikte sorumlu olduğu ve davalı kurumun bu dönemler dışında davacıdan rücu hakkı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmelerin tamamında yıldan yıla tutarlarda farklılık arz etmekle birlikte, sözleşme kapsamında çalışan işçilere aylık yemek ve yol ücreti ödeneceği düzenlenmiş ancak bunun dışında bir sosyal veya ayni yardımı yapılacağı yönünde bir düzenleme yapılmamıştır. Oysa davalı kurumun KHK ile Kaski’de çalışmaya devam eden iki işçi için yaptığı kıdem tazminatı hesaplarında çıplak brüt ücrete yol ve yemek yardımı dışında çocuk yardımı, yakacak yardımı, ikramiye, yol yardımı, direksiyon tazminatı, bayram yardımı ve öğrenim yardımı kalemlerinin eklenerek giydirilmiş ücretin tespit edildiği, yine aynı kişiler için kıdem tazminatının 35 günlük giydirilmiş brüt ücret üzerinden hesaplandığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesinin ekinde ve davalı tarafça sunuları kıdem tazminatı bordrolarından işçilerini brüt çıplak ücretleri ile yemek ve yol ücretleri eklenerek giydirilmiş ücretleri bulunmuş ve hizmet sürelerine göre brüt kıdem tazminatı hesaplamaları yapılmış davacı işverenlikte çalıştıkları döneme göre orantılanarak davacının sorumlu olduğu tutar bilirkişi tarafında toplam 49.432,49 TL olarak hesaplanmıştır.
Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımları Kapsamında İstihdam Edilen İşçilerin Kıdem Tazminatlarının Ödenmesi Hakkında Yönetmelikin geçici 1. maddesinde 6552 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce iş akdi feshedilmiş işçiler yönünden yönetmelik hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Dava dışı işçinin iş akdi 6552 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce feshedilmiştir. Bu nedenle, taşeron işçilerinin kıdem tazminatının devlet tarafından ödeneceğine ilişkin mevzuat değişikliklerinin eldeki davaya bir etkisi bulunmamaktadır. Öte yandan 4857 sayılı Kanun’un 112. maddesinin 6. fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 19/09/2019 tarihli 2019/42 Esas 2019/73 Karar sayılı ve 15/10/2019 tarihli 30919 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kararı ile iptal edilmiştir. 21.02.2019 tarihinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112 maddesine eklenen 6. fıkra ve geçici 9. madde ile yapılan düzenlemelerle; personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alımı kapsamında çalışan işçilere ödenen kıdem tazminatlarında 11.09.2014 tarihinden sonra geçen süreye ilişkin olarak kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kıdem tazminatı ödemeleri için sözleşmesinde kıdem tazminat ödemesinden ötürü alt işveren rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemişse alt işverenlere rücu edilemeyeceği belirtilmiştir. Bahsedilen Anayasa Mahkemesi kararı ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112. maddesine eklenen 6. fikra ile aynı kanunun geçici 9. maddesinin iptaline karar verilmiştir. İptal kararı gereğince alt işveren ile üst işveren arasındaki sözleşmede rücuya ilişkin düzenleme bulunmasa bile tarih ayrımı yapılmadan ödenen işçilik alacakları nedeniyle üst işverenin rücu hakkı yeniden getirilmiştir.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında, bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya göre, davalının davacının hak edişinden 49.432,49 TL kesinti yapmasının taraflar arasındaki sözleşmelere ve Yargıtay kararlarına uygun bulunmuş, davalının davacının hak edişinden 53.105,67 TL kesinti yaptığı, 53.105,67 TL – 49.432,49 TL = 3.673,18 TL’nin haksız olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı vekili davalının kesinti yaptığı tarihte temerrüde düştüğünü, alacağına bu tarihten itibaren faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürmüş, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde davacının davalıya 06/11/2019 tarihinde ve 09/01/2020 tarihinde olmak üzere iki kez yazılı olarak başvurduğunu, davalının söz konusu tarihte temerrüde düştüğünü ileri sürmüştür. Taraflar arasında sözleşme ilişkisinin olması nedeni ile tarafların birbirinden alacak talep etmesi halinde ancak karşı tarafı temerrüde düşürmesi halinde temerrüt gerçekleşir. Davacı, davalıyı dava tarihinden önceki bir tarihte temerrüde düşürdüğünü iddia ediyorsa söz konusu iddiasını ispat ile yükümlüdür. Davacı iddiasını ispat zımnında evrak kayıt tarihli dilekçe örneği sunmamıştır. Davacı vekili, davalı tarafından söz konusu belgelerin sunulmadığını iddia etmektedir. Davalı taraf kendi aleyhinde olan bir belgeyi sunmak ile yükümlü değildir. Davacı, dava tarihinden önce davalıyı temerrüde düşürdüğünü ispatlayamamıştır. Taraflar tacir olup, alacağa ticari işlerde uygulanan avans veya reeskont faizi işletilmesi mümkün olmakla beraber davacının dava dilekçesinde açıkça yasal faiz talep etmesi nedeni ile mahkememizce taleple bağlı kalınmıştır.
İzah edilen nedenlerle davanın kısmen kabulü ile 3.673,18 TL’nin dava tarihi olan 23/07/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş ve mahkememizce aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile;
1-Davanın kısmen kabulü ile 3.673,18 TL’nin dava tarihi olan 23/07/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-Alınması gerekli 250,91 TL karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin yatırılan 170,78 TL’nin mahsubu ile eksik 80,13 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama giderinin) davanın kabul ve ret oranına göre 484,85 TL’sinin davalıdan ve 835,15 TL’sinin davacıdan ayrı ayrı alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan başvurma harcı 54,40 TL, peşin harç 170,78 TL, tebligat ve müzekkere gideri 54,00 TL, bilirkişi ücreti 800,00 TL olmak üzere toplam 1.079,18 TL yargılama harç ve giderinin kabul ve red oranına göre 396,40 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yatırılan herhangi bir harç ve yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca kabul edilen kısım üzerinden 3.673,18 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca red edilen kısım üzerinden 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/10/2021

Katip *** Hakim ***
e-imzalıdır e-imzalıdır

Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanununa göre güvenli elektronik imza ile imzalanmıştır.