Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/387 E. 2021/944 K. 25.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/387
KARAR NO : 2021/944

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVALI : *** KAYSERİ
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan ticari şirket (genel kurul kararının iptali istemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekilleri dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin 425 payına sahip olduğunu, davalı şirkete yönelik fesih davası açtığını, bunun reddedildiğini, ancak istinaf ve Yargıtay incelemesi sonucu TTK’nun 636/3. maddesi hükmünün uygulanması kararına varıldığını, bununla birlikte henüz ortaklığının devam ettiği için genel kurul kararının iptali gerektiğini, öncelikle şirketin her yıl genel kurul yapmadığı, 7 yıl gecikme ile genel kurul yapıldığı, son yapılan 2013-2104 genel kurullarının da bazı maddelerinin iptal edildiğini, genel kurulda internet sitesi oluşturulması tekliflerinin kabul edilmediğini, gündemin 3. maddesinde mali açıdan çelişkili ifadeler olduğu, genel kurulun 4 ve 5. maddelerinde yer alan şirket müdürlerinin ibrasının kanuna aykırı olduğunu, zira ibra oylamasından önce hisselerini muvazaalı olarak devrettiği Mahmut Kınış’ın katıldığını, kalan pay sahiplerinin TTK’nun 624. maddesi gereğince salt çoğunluğu oluşturmadığını, gündemin 6. maddesinde kâr paylarının dağıtma hususuna ilişkin makul gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, genel kurulda 4, 5, 6 ve 8. maddelerinin ay erteleme talebine rağmen görüşüldüğünü, kötü niyetli olarak kâr dağıtmama kararı verildiğini beyanla 06/03/2020 tarihli genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı genel kurulda alınan kararların TTK’nun 445. maddesinde belirtilen hükümlere aykırı olmadığını, uzun süre de olsa sonuçta genel kurulun yapıldığını, bunun bir iptal sebebi olmayacağını, davacının şirkete fesih ve tasfiye ile çıkma talepli dava açtığını ve çıkma talebinin Yargıtay tarafından kabul edildiğini, çıkma payı 6 milyon TL için icra takibi yaptığını, şirketin bu sebepten kötü duruma düştüğünü, yaptığı icra takibinin kötü niyetli olduğunu, şirketin internet sitesi kurma zorunluluğu olanı bir şirket olmadığını, ibra kararının TTK’nun 620. maddesi hükmüne uygun olduğu, gerekli çoğunlukla karar alındığını, baba-oğul durumunun ibrayı etkilemediğini, davacının kâr payı dağıtmama kararının iptalini neden istediğini belirtmediğini, şirketin kâr dağıtma durumunun olmadığını, öz sermayesinin zarar olduğunu, erteleme talebinin haksız olduğunu, iptale yol açmayacağını, 8. maddeye itiraz etmediği için bu maddenin kesinleştiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Taraflarca genel kurul tutanağına, ticaret sicili kayıtlarına, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına, ihtarnamelere, usb flash disk kayıtlarına, yazışma örneklerine, genel kurula davet yazısına, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruşturma sayılı dosyasına, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasına, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı dava dosyasına, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2020/143 Esas sayılı dava dosyasına, Kayseri 6. İcra Müdürlüğü’nün*** Esas sayılı takip dosyasına, Kayseri 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı dava dosyasına,Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 2019/1298 Esas ve 2019/936 Karar sayılı dava dosyasına, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2019/10942 Esas ve 2020/5968 Karar sayılı ilamına, öz varlık sermaye tespit ve analizi denetim raporuna, tanık anlatımlarına ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Taraf vekillerince delil olarak dayanılan bir kısım belgeler sunulmuştur.
Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak davalı şirketin ticaret sicil dosyasındaki tüm belgelerin birer örnekleri, esas sözleşmesi ve davalı şirketin 06/03/2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantı tutanağı ile bu toplantıya ilişkin hazirun listesi ve ilgili diğer tüm belgelerin örneklerinin gönderilmesi istenilmiş ve davalı şirketin kayıtlı güncel adresi sorulmuştur. Bu müzekkeremize Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü’nce 06/11/2020 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak … soruşturma sayılı dosyanın incelenmek üzere uyap kayıt örnekleri istenilmiştir. Bu müzekkeremize 04/01/2021 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Mahkememizin … Esas ve 2019/1010 Karar sayılı dosyasının konkordato istemine ilişkin olması ve fazla sayıda klasörden oluşması nedeniyle bu aşamada ara kararlar, tensip zaptı, duruşma zabıtları, gerekçeli karar ile kesinleşme şerhinde bir suret uyap sistemi üzerinden çıktı alınarak iş bu dosyaya eklenmiştir.
Mahkememizin … Esas ve … Karar sayılı dava dosyasının uyap sistemi üzerinden yapılan incelemelerde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nden henüz dönmediği ve kesinleşmediği anlaşılmakla bu aşamada ara kararları, tensip zaptı, duruşma zabıtları, gerekçeli karar ile istinaf ve yargıtay kararlarınından bir suret uyap sistemi üzerinden çıktı alınarak iş bu dosyaya eklenmiştir.
Kayseri 1. İcra Hukuk Mahkemesi’nin … esas, … karar sayılı dosyasının incelenmek üzere uyap sistemi üzerinden gönderilmesi istenmiştir. Bu müzekkeremize 05/11/2021 tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Yargılama sırasında davalının bildirdiği tanık usulünce dinlenmiştir. Davalı tanığı *** duruşmada; “Ben Bedirhan firmasında muhasebe müdürüyüm. Şirket genel kurulunun yapılmasıyla ilgili bütün ortaklara tebligat gitti, tebliğ edildi. Genel kuruldan 4 gün önce ortaklar yani Serkökler şirketin mali verilerini incelemek istediler. 4 gün önceden ben hepsini hazırladım, kendileri evrakları görüp kabul ettiler, Genel kurul yapıldı. Ben genel kurulda katip olarak görev aldım. İmzalar atıldı. Her şey o gün konuşuldu. Genel kurul bittikten bir müddet sonra iptal davası açılmış. Şirket genel müdürü …. Bey gerekiyorsa kendi cebinden ödeyerek bir şekilde şirketi döndürmeye çalışıyor. Araçlar üzerinde tedbir olduğu için şirketin mali durumu çok kötü bir durumda. Hiç bir şey yapamıyoruz, elimiz kolumuz bağlı. Hizmet sektörü araçlarımız eski olduğu için işlerimiz iyi değildir. Benim bildiklerim bunlardır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İlgili delillerin toplanmasından sonra HMK’nun 266. maddesi gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK’nun 267. ve 268. maddesi gereğince dava dosyasının re’sen seçilecek bir mali müşavir-muhasebeci, bir şirketler mevzuatı alanında nitelikli hesap bilirkişisine tevdine, bilirkişilere HMK’nun 268. maddesi gereği davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapması, raporuna esas alacak olup da dosya içinde bulunmayan kayıt ve belgeler olursa birer suretinin raporuna eklemesi için yetki verilmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince şirket ana sözleşmesi, dava konusu genel kurul toplantı tutanağı, ticaret sicil kayıtları, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları, tanık anlatımları, iddia, savunma, taraflarca sunulan ve mahkememizce celbedilen tüm deliller, beyanlar ve dosya kapsamı incelenmek sureti ile 06/03/2020 tarihli genel kurulda toplantı ve karar sayısının ana sözleşmeye, kanuna uygun olup olmadığı, gündemin 6. Maddesi ile ilgili kar dağıtmama kararının şirketin ekonomik faaliyet ve amaçları ve ayrıca şirketin işlem ve faaliyetlerinin devamı ve gelişmesi açısından zorunlu ve gerekli olup olmadığı, dürüstlük kurallarına uygun olup olmadığı, şirket müdürünün ibrasına yönelik gündemin 4. ve 5. maddelerine ilişkin şirket müdürünün ibra oylamasında, şirket ana sözleşmesinde özel bir nisab ön görülüp görülmediği, kanuna ve ana sözleşmeye göre aranan nisaba uygun olup olmadığı, 06/03/2020 tarihli genel kurul toplantısında uyuşmazlık konusu edilen her bir gündem maddesinin gerek şekli bakımdan gerekse içerik bakımından kanuna, ana sözleşmeye objektif iyi niyet kanununa aykırı olup olmadığı hususlarında hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişilere yetki ve görev verilmesine, karar verilmiştir.
Mali Müşavir bilirkişi Prof. Dr. *** ile Doç. Dr. ***den oluşturulan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen *** tarihli raporda özetle; “Davacının 4. maddedeki azınlık pay sahibi olarak talep ettiği genel kurulun 1 ay ertelenmesi talebinin kabul edilmeyip, reddedilmesinin TTK’nun 617 ve 622. maddesi hükümlerinin atfıyla TTK’nun 420. maddesi gereği zorunlu olmasına karşın yerine getirilmemesi nedeniyle genel kurulun 4, 5, 6 ve 8. maddelerinin iptalinin gerektiği, önceki maddeler için bir iptalin söz konusu olmadığı, davacının 4, 5, 6 ve 8. maddeler için iddia ettiği diğer iptal sebeplerinin ise zaten iptal söz konusu olduğu için ayrıca değerlendirilmediği sonuç ve kanaatine varıldığı” bildirilmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı şirketin 06/03/2020 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararlarının butlanla malul olduğunun tespiti ve iptaline ilişkindir.
Davacı dava dilekçesinde davalı şirketin 06/03/2020 tarihli genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesini talep etmişken, *** tarihli ıslah dilekçesi ile davalı şirketin 06/03/2020 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararlarının butlanla malul olduğunun tespiti karar verilmesi talep edilmiştir.
Davacı vekili *** tarihli dilekçe ile özetle “Davamızı ıslah ederek; *** tarihinde düzenlenen genel kurulda alınan kararların butlan olduğunun tespit edilmesini talep etmekteyiz. Müvekkil … davalı şirketin %25 paydaşı bulunmaktadır. Müvekkilin davalı şirket ile 2014 yılından beridir çıkma payı davası süre gelmektedir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2017/216 Esas ve 2018/1382 Karar sayılı ilamı ile davalı şirketten müvekkilin çıkarılmasına, müvekkile çıkma bedeli olarak 1.782.618,36-TL ve kar payı olarak 208.140,52-TL’nın ödenmesine karar verilmiş, davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/1328 Esas ve 2019/8099 Karar sayılı ilamı ile sadece kar payı yönünden bozma yönünden karar verilmiştir. Yargılama Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2020/143 Esas sayılı dosyası ile devam etmekte ve sona yaklaşmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz üzere 1.782.782,36-TL çıkma payı alacağının tahsili için Kayseri 6. İcra Dairesi’nin *** (yeni esas; Kayseri Genel İcra Dairesi’nin ***) Esas sayılı dosyası ile davalı şirket aleyhine icra takibi başlatılmıştır. Yukarıda bahsettiğimiz üzere başlattığımız icra takibiyle alacağımızı tahsil etmek için haciz ve kıymet takdiri işlemleri yapılmış ve satış aşamasına gelmek üzere iken davalı şirket söz konusu süreci durdurmak – uzatmak maksadıyla Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile konkordato talepli dava açmış, ancak açmış oldukları davada sunulan belgelerin güvenirliliğinden şüphe duyulduğu için 07/01/2020 tarihinde mahkemece davaları reddolmuş ve karar kesinleşmiştir. Genel kurul kararlarının butlanının tespiti için TTK’nun 447. maddesinde yer alan sebeplerden başka Borçlar Kanunu’nun 27/1. maddesi hükmünde şöyle sayılmıştır: “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına veya konusu imkansız olan sözleşmeler kesin hükümsüzdür.” denilmektedir. Borçlar Kanunu’nun 27/1. maddesi hükmünde yer alan sebepler ışığında genel kuruda alınan kararlar ahlaka aykırı olduğu gibi, Medeni Kanun’umuzun emredici hükümlerinden olan dürüstlük kuralına da aykırılık teşkil etmektedir. Şöyle ki; uzunca bir süre genel kurul yapılmayıp, icra işlemlerimizin başlanmasından sonra sermaye arttırımına gidilmesi ve mali konularda karar alınması, genel kurul tarihinden sadece aylar önce davalı şirketin konkordato talep etmesi ve davalarının usulsüzlükten reddolmasına yani geçici iflas işlemleri için sürece girilip bu davalarının sonuçsuz kalması üzerine sermaye arttırımına gidilmesi ve mali konularda karar alınması butlan sebebidir. Kısa süre önce mali toblolara göre konkordato sürecine giren bir şirketin sermaye arttırımına girmesi ahlak ve dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil etmektedir. Müvekkilin alacaklı olduğu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2020 /143 sayılı dosyasının karara çıkmaya yakın olması, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2017/216 Esas ve 2018/1382 Karar sayılı ilamına göre şirketten çıkmamıza ve çıkma payı olarak 1.782.618,36-TL ödenmesinde isabetsizlik görülmemesi, söz konusu Yargıtay ilamında görüleceği üzere müvekkilin şirketten çıkması, çıkma payı ödenmesinde isabetsizlik görülmemiş sadece kar payı konusunda bozma kararının olması, müvekkilin alacaklı olarak Kayseri 6. İcra Dairesi’nin *** (yeni esas; Kayseri Genel İcra Dairesi’nin ***) Esas sayılı dosyasının olması. Şirket paydaşları ve müdürleri ile süre gelen başkaca davalar yer almaktadır; Kayseri 13. Asliye Ceza Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyası (müvekkilin müşteki şirketin diğer paydaşlarının sanık olduğu dosya), Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyası (müvekkilin eşi davacı, şirket müdürü/eşinin davalı olduğu dosya). Menfaat çatışması nedeni ile oy kullanmaması gereken kişilerin kullandıkları oylar nedeni ile oy çokluğu ile kabul edilen kararlar yok hükmündedir (Yargıtay 11. H.D. E. 2017/3488 K. 2019/549). Genel kurul öncesi sermaye artırımına ve diğer mali konulardaki kararlara temel teşkil edicek tablolarında ve şirketinin mali durum raporlarında tutarsızlıkların / yanlışlıkların olması. Sermaye arttırımına pandemi döneminde girilmesi, sermaye arttırımında belirtilen tutarların ödenmesinin imkansız olması söz konusu genel kurul kararlarının butlanının tespitini istemek zorunda kalınmıştır. Yukarıda açıkladığımız nedenlerden görüleceği üzere genel kurulda alınan kararlar ahlaka, kamu düzenine ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenler ve yargılama süresince mahkemenin tespit edeceği diğer hususlar nedeni ile; 06/03/2020 tarihinde alınan genel kurul kararlarının butlan olduğunun tespitine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekaleten talep ederiz.” şeklinde beyan ve talepte bulunmuştur.
Taraflar arasında uyuşmazlık noktaları davalı şirketin 06/03/2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlarının butlanla malul olup olmadığı ve iptali için gerekli sebeplerin bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmaktadır.
Davacı … tarafından davalı *** Nak. Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan ticari şirket (genel kurul kararının iptali istemli) ilişkin davada davacı tarafça dava dilekçesinde TTK’nun 449. maddesi gereğince alınan genel kurul karalarının yürütmesinin durdurulmasını talep etmiş mahkememizce verilen *** tarihli ara karar ile davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
6102 sayılı TTK’nun 622. maddesi gereğince, anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümleri, kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır.
6102 sayılı TTK’nun 447. maddesinde genel kurul kararlarının butlanı, 445. maddesinde ise iptali düzenlenmiştir. TTK’nun 447. maddesine göre, genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran veya anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların kararları batıldır. Nispi emredici kuralların genel ve sürekli şekilde ihlaline ilişkin olmadığı sürece bir defalık ihlal eden genel kurul kararları da iptal edilebilir kararlardandır (Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu – Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü 7. Baskı, 2014 -sayfa 154).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/11-1048 Esas ve 2014/430 Karar sayılı 02/04/2014 tarihli kararında işaret edildiği üzere, butlan, bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Batıl kararlar, baştan beri hükümsüz olan, sonradan geçerlilik kazanma olanağı olmayan, emredici kurallara, kamu düzenine veya ahlaka ve adaba aykırı veyahut konusu olanaksız olan kararlardır. Bir işlemin veya genel kurulda alınan bir kararın konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, batıl işlem ya da karar olarak kabul edilir ve mahkemece re’sen göz önünde bulundurulması gerektiği gibi herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir. İptale tabi kararlarda ise; genel kurul kararının geçersizlik halini oluşturan nedenin, işlemin, baştan itibaren geçersiz olması sonucunu doğuracak nitelikte olmaması hali söz konusudur. Örneğin; anonim şirket ortaklar genel kurulunda oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmediği, çağrının usulsüz yapıldığı, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediği, toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak ettikleri iddiasında olan ortaklar, yasa, ana sözleşme ve afaki iyi niyet kurallarına aykırılık hallerini ileri sürerek, 6102 sayılı TTK’nun 445 ve 447. maddesi uyarınca kararların iptalini isteme hakları bulunmaktadır.
Somut olayda, en son ticaret sicil kaydına göre 26880 paydan 6720 pay ve %25 pay sahibi olarak eldeki davayı açmıştır. Dava konusu olan 06/03/2020 tarihli genel kurula davacı vekaleten katılmıştır. Genel kurul toplantı tutanağında davacı vekilinin genel kurula katıldığı ve her maddede karşı oy kullandığı yazılıdır. Davacı dilekçesinde genel kurulun 2013 ve 2019 tarihleri arasındaki 6 yıllık dönemi kapsadığından bahsetmiştir. Genel kurul tutanağında 2013-2019 dönemi yazmaktadır. Genel kurulun maddelerinde de 6 yıllık bir dönemi kapsadığı anlaşılmaktadır. Genel kurulun zamanında yapılmamasının ya da ait olduğu yıl içinde yapılmamasının yaptırımı yoktur. Davacı azınlık pay sahibi olarak her yıl müdürlere başvurarak genel kurulun yapılmasını isteyebilir, bu kabul edilmezse mahkemeye müracaatla bunu sağlayabilme olanağına sahiptir. Davacının böyle bir yola gittiğine dair somut delil yoktur. Dolayısıyla yapılan genel kurulun 6 yıllık bir dönemi kapsamasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Önerge olarak verilen maddeler başlığında davacının şirketin internet sitesinin oluşturularak mali tablolarının yayınlanması ve çalışmaları hakkında bilgi verilmesini talep ettiği, yapılan oylama sonucu bunun oy çokluğu ile reddedildiği görülmektedir. Davalı şirketin TTK’nun 1524. maddesi uyarınca internet sitesi kurma zorunluluğu olan şirketlerden olmaması sebebiyle böyle bir önerinin kabul edilmemesinde hukuka aykırı bir durum yoktur.
Davacı gündemin 3. maddesinde mali açıdan çelişkiler olduğunu, genel kurulun 4. ve 5. maddesinde yer alan şirket müdürlerinin ibrasının kanuna aykırı olduğunu iddia etmektedir. Gündemin 3. maddesi 2013-2019 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan şekilde yönetim kurulu faaliyet raporlarının müzakeresi ve oylamasıdır. Genel kurulun 4. gündem maddesi bilanço ve gelir tablosunun müzakeresi ile ilgili olup davacı hariç oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Gündemin 5. maddesi müdürlerin ibrasına yönelik olup, yine davacı hariç oy çokluğu ile ibra edilmiştir. Gündemin 6. maddesi ilgili yılların karının dağıtılmamasına yönelik olup, davacı hariç oy çokluğu ile ibra edilmiştir. Gündemin 7. maddesi şirket ortaklar ve müdürler kuruluna 10 yıl süre ile … ile …..’ın seçilmesine yönelik olup oy birliği ile kabul edilmiştir. Gündemin 8. maddesi şirket ana sözleşmesinin 6. maddesinin tadili ile sermaye artırımına ilişkin olup yine davacı hariç oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

Kural olarak ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak dava açan kişinin, şayet yargılama sırasında bu sıfatı sona erecek olursa artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki yararı kalmaz (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 15/10/2014 tarihli, 2014/3059 Esas ve 2014/6328 Karar sayılı ilamı). Zira, bu husus dava koşulu olup, davacının bu sıfatının yargılama sonuna ve hükmün kesinleşmesine kadar devam etmesi zorunludur. Somut uyuşmazlıkta Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyasında davalı şirketin fesih ve tasfiyesi istemiyle açılan davanın reddine ilişkin verilen kararın istinaf incelemesi sonucu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2017/216 Esas ve 2018/1382 Karar sayılı ilamıyla, davanın alternatif çözüm yöntemi olarak davacının ortaklıktan çıkarılması ve kâr payına hükmedilerek kabulüne karar verilmiş olup her ne kadar bölge adliye mahkemesi kararı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2019/1328 Esas ve 2019/8099 Karar sayılı ilamıyla bozulmuş ise de bozma ilamı içeriğinden mahkemece, fesih yerine çıkma karşılığında pay bedelinin tahsiline karar verilmesi kararı isabetli bulunmuş olması nedeniyle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nce davacının davalı şirket ortaklığın çıkarılmasına ilişkin karar kesinleşmiştir. Dolayısıyla yargılama aşamasında davacının ortaklık sıfatının kalktığı anlaşıldığından 06/03/2020 tarihli genel kurul kararlarından sermaye arttırımına ilişkin gündemin 8. maddesi dışındaki diğer gündem maddeleri yönünden ortaklıktan çıkan davacı açısından butlan veya iptaline ilişkin davacının hukuki yararı kalmammıştır. Bu nedenle gündemin 8. maddesi dışındaki diğer gündem maddeleri yönünden hukuki yararı kalmaması nedeniyle davanın reddine kararı vermek gerekmiştir.
Gündemin 8. maddesi ise şirket sermayesinin arttırılmasına ilişkindir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi nezdinde davacının şirketten çıkma payına ilişkin dava henüz görülmeye devam etmektedir. Genel kurul kararının iptali davalarında, ortağın yargılamanın sonuna kadar şirket ortaklığının devam etmesi dava şartıdır. Ancak iptali istenen genel kurul kararı çıkma payı alacağına ilişkin derdest dava bulunması nedeniyle davacıyı bizzat ilgilendirdiğinden ve ortaklıktan çıkarılmadan sonra dahi genel kurulda oy çokluğu ile edilen sermaye arttırımı davacının çıkma payı alacağını doğrudan etkileyeceğinden davacının, bu 8. madde yönünden genel kurul kararının butlanını veya iptalini istemede hukuki yararı vardır. Nitekim Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 16/10/2019 tarihli, 2016/6318 Esas ve 2019/4277 Karar sayılı kararı bu doğrultudadır. Dolayısı ile davacının gündemin 8. maddesine ilişkin davasında hukuki yararı bulunduğu değerlendirilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Medeni yargılama hukukunun temel amacı tarafların maddi hukuktan kaynaklanan sübjektif haklarını korumaktır. Konusunu da bu sübjektif hakların tanınması, bunların ihlali veya ihlal tehlikesi durumunda korunması oluşturur. Dolayısıyla hakkı ihlal edilen kişilerin başvurusuyla kişi ile Devlet arasında bir yargılama ilişkisi kurulmuş olur. Kişinin talebine göre bu ilişki dava ilişkisi, çekişmesiz yargı ilişkisi ya da geçici hukuki koruma ilişkisi niteliğinde olabilir. Medeni yargılama hukuku temelde bu ilişkiler üzerine kurulurken birtakım ilkeler de ortaya çıkmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 24 ilâ 33’üncü maddeleri arasında yargılamaya hâkim olan ilkeler düzenlemiştir. Bu ilkelerden bir kısmına 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda da yer verilmiştir.
Medeni hukuk yargılamasına hâkim olan ilkelerden biri de taleple bağlılık ilkesidir. Bu ilke HMK’nun 26. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Buna göre, hâkim tarafların talepleri ile bağlıdır. Kanunlarda gösterilen sınırlı sayıdaki istisnalar bir kenara bırakılacak olursa talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azına karar vermesinin önünde engel yoktur.
Taleple bağlılık ilkesi özü itibariyle hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olduğunu ifade eder. Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ilk anlam; tarafın talep etmediği husus hakkında mahkemenin karar veremeyeceğidir. Buna göre tarafın neyi talep edip etmediği ve hâkimin ne hakkında karar verip veremeyeceği dava dilekçesine bakılarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukuki sonuç oluşturur. Bu itibarla hâkimin karar verme sınırı dava dilekçesi ile belirlenmiş olur
Taleple bağlılık ilkesinin taşıdığı ikinci anlam ise tarafın talebinden fazlasına mahkemece karar verilememesidir (HMK m.26). Taleple bağlılık ilkesine yüklenen bu anlam aynı zamanda 24’üncü maddede ifade edilen “tasarruf ilkesi” ve 25’inci maddesinde yer alan “taraflarca getirilme ilkesi” ile de bağlantılıdır.
Nihayet taleple bağlılık ilkesinin bir diğer anlamı ise hâkimin talep edilenin dışında, farklı bir şeye karar verememesidir. Talep edilenden farklı bir şeye karar verememe, dilekçenin talep sonucu kısmı ile verilen hükmün sonuç kısmının karşılaştırılması suretiyle tespit edilir.
Bununla birlikte taleple bağlı olma, yargılama sonucunda davacının talep ettiği haktan daha azına sahip olduğunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz (HMK m. 26). Talepten azına karar verme “çoğun içinde az da vardır” esasına dayanmaktadır. Bu kural ise davacının talep sonucu ile aynı nitelikte olan daha azına karar vermeyi ifade etmektedir. Nitekim dava açıldığında davacının talebi maddi hukukta karşılığa sahip olduğu oranda mahkemeden hukuki koruma sağlanmasıdır. Bir başka ifade ile davacının talebi, beklentisi tam olarak karşılanamadığı hâlde “ya istediğimin hepsine karar ver ya da hepsine karar veremeyeceksen hiçbir şeye karar verme” anlamını taşımayacaktır. Zira davacının arzusu, maddi hukukta ihlal edildiğine inandığı hakkının dava açılmakla korunması veya yeniden tesisidir.
Somut olay tüm bu açıklamalar kapsamında ele alındığında, davacı *** tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ettiğini bildirerek genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun tespitini talep etmiştir. Mahkememizce yapılan incelemede *** tarihli genel kurulun 8. numaralı gündem maddesinin yok hükmünde sayılmasını gerektirecek bir neden olmadığı değerlendirilmiştir. Ne var ki, çoğun içinde azı da vardır kuralı gereğince bu maddenin iptal koşullarının olup olmadığının incelenmesi gerekmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 26/11/2013 tarihli, 2013/5894 Esas ve 2013/7475 Karar sayılı kararı buna işaret etmektedir. Söz konusu sermaye artırımının genel kurulda geçtiği biçimde karara alınması davacının şirketten alacağı çıkma payını küçültülmesi sonucunu doğuracağından ve eşit işlem ilkesine aykırı nitelik taşıdığından tek başına bu husus dahi genel kurul kararının istem doğrultusunda iptali için gerekli ve yeterlidir. Ayrıca davacının çıkma payı alacağı davası derdest iken 06/03/2020 tarihli genel kurulun 8. numaralı gündem maddesi ile sermaye artırımı kararı alındığı gözetildiğinde dava konusu 06/03/2020 tarihli genel kurulun 8. numaralı gündem maddesi ile alınan sermaye artımı kararının afaki iyiniyet kurallarına aykırı olduğu nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile davalı şirketin *** tarihli genel kurulunda alınan 8 numaralı kararın İPTALİNE,
2-Davacının fazlaya ilişkin istemlerinin REDDİNE,
3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 59,30-TL maktu karar ve ilam harcından dava açılırken alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90-TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4- Davacı tarafça yapılan 54,40-TL başvurma harcı, 54,40-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan 1.500,00-TL bilirkişi ücreti, 19,00-TL tebligat gideri, 0,5-TL KEP masrafı, 38,50-TL e-tebligat ücreti olmak üzere toplam 1.558,00-TL’nin takdiren ½ si olan 779,00-TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin ise davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan yargılama olmadığından bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına,

7-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince taraflarca yatırılan gider-delil avansından artan olması halinde hüküm kesinleştiğinde ilgili taraflarına iadesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesap ve taktir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın reddedilen kısmı nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince taktir olunan 4.080,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davacı vekillerinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/10/2021

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır