Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/384 E. 2021/1121 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇLEİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI :… – … …

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : ***

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde yatak, baza, ve başlık üretim faaliyeti ile uğraştığını, müvekkili ile davalı arasında kurulan sözlü anlaşma gereği ticari ilişki kurulduğunu, müvekkilinin bu sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirdiğini davalının bu anlaşmadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğinden aralarındaki ticari ilişkinin sona erdiğini, taraflarınca davalı hakkında Kayseri Genel İcra Müdürlüğü’nün *** esas sayılı dosyası kapsamında icra takibi başlatıldığını, borçlunun takibe itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin edimlerini zamanında yerine getirdiğini ancak davalının ödemelerini yapmadığını, davalı tarafın müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturalara herhangi bir itirazının da bulunmadığını ileri sürerek; davanın kabulüne, davalının haksız olarak yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafa usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmiş, davalı taraf davaya herhangi bir cevap vermemiş ve mahkememizce yapılan açık duruşmalara da katılmamıştır. Davalı tarafın HMK’nın 128/1. maddesi gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı tespit edilmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Dosyada tarafların bildirdiği belgeler,
HMK’nun 266/1. maddesi gereği bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair … tarihli celsede karar verilmiş, bilirkişi Prof. Dr. …’ın mahkememize sunmuş olduğu … tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının incelenen 2017 ve 2018 yılları resmi muhasebe defterlerinin açılış ve kapanış noter onaylarının bulunduğunu, denetime elverişli olduğunu, davalıya ilişkin ekli cari hesap özetine birebir uyumlu olduğunu, icra takip dosyasına ve dava dilekçesinin ekinde sunduğu … tarihli 2.154,46 TL bedelli ve … tarihli 1.646,56 TL bedelli faturaların davacı ticari defterlerine kayıtlı olduğunu, dava ve icra takibine konu iki adet faturaya ilişkin sevk irsaliyelerinin bulunduğu, söz konusu iki faturanın davalının da defter kayıtlarında yer aldığının dosyaya sunulan raporda belirtildiğini, 2017 yılı sonu ve 2018 yılı başı itibariyle davacının davalıdan dava tutarı olan 2.337,00 TL alacaklı olduğunu ancak 2018 yılı içerisinde davalının 14/08/2017 tarihinde ödeme olarak gönderdiği 11.000,00 TL’lik çekin *** tarihinde protesto olduğunu dolayısıyla alacak tutarının 13.337,00 TL olduğunu, *** tarihi itibariyle davalıdan 1.600,00 TL nakdi tahsilat yapıldığını, tahsilat belgesinin bulunduğunu, 2018 yılı sonu itibariyle alacak bakiyesinin 11.737,00 TL olduğunu ancak davacı tarafın davayı 11.737,00 TL alacak için değil icra takip ve dava konusu iki faturadan kaynaklanan 2.337,00 TL alacak için açmış olduğunu, dava konusu 2 adet faturanın aynı zamanda davacının davalı tarafa düzenlenmiş olduğu son faturalar olduğunu,
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Davacı dava dilekçesiyle, faturadan dolayı alacaklı olduğunu, davalının ödeme yapmadığını belirterek yapılan takibe itirazın iptali dilemiştir.
Davaya konu icra dosyası üzerinde yapılan incelemede alacaklısının mahkememize ait işbu dava davacısı *** ve Ticaret A.Ş., borçlusunun yine mahkememize ait işbu dava davalısı *** olduğu, alacaklı tarafından borçlu aleyhine 2 adet fatura dayanak yapılarak toplam 2.629,15 TL üzerinden ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin *** tarihinde borçlu tarafa usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, borçlunun 24/12/2018 tarihli dilekçesi ile itiraz ettiği, takibin durdurulmasına karar verildiği, 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içerisinde işbu itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Dava, faturadan dolayı ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67/1. Maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
Davacı ticari defter incelemesinde davacının kayıtlarında dava konusu faturaların kayıtlı olduğu, ancak davacının kayıtlarında faturadan sonra 11.000,00 TL’lik çek ödeme kaybı ve 1.600,00 TL nakit ödeme kaydı bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı ticari defter incelemesinde ise söz konusu faturaların kayıtlı olduğu görülmüştür.
Öncelikle taraflar arasında cari hesap ilişkisinin olup olmadığı üzerinde durulması gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. maddesine göre cari hesap sözleşmesi, iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşmedir. Bu sözleşme yazılı yapılmadıkça geçerli olmaz. Davacı vekilince taraflar arasında yapılmış bir yazılı cari hesap sözleşmesi sunulmamıştır. Mevcut delil durumu itibari ile taraflar arasındaki ilişkinin cari hesap ilişkisi olmadığı, var olduğu iddia edilen ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğu değerlendirilmiştir. Zira açık hesap ilişkisi, önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/19-903 Esas 2018/974 Karar sayılı içtihadı da bu yöndedir.
Taraflar arasında var olduğu iddia edilen açık hesap ilişkisi faturaya dayandırılmış olmakla, fatura ve faturanın delil olma kuvveti bakımından bir değerlendirme yapmak gerekmiştir.
Faturanın TTK’da tanımına yer verilmemiştir. Vergi Usul Kanunu 229.maddesinde fatura,”Satılan emtia ve yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesika” olarak tanımlanmıştır. Buna göre fatura, tek taraflı düzenlenmesi her zaman mümkün olan bir belgedir.
TTK 21/1.maddesine göre, “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir”. TTK 21/2 maddesine göre “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.
27.06.2003 tarihli 2001/1 E.2003/1 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, “fatura sözleşmenin yapılmasıyla ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir..” denilmiştir.
Fatura akdin kurulumuna değil, ifasına ilişkin belge olduğundan faturaya dayalı alacak talebinde bulunmak için öncelikle akdî ilişkinin kanıtlanması gerekir. Bu nedenle faturaya dayalı alacağın ispatı kural olarak davacıya aittir.
Akdî ilişkinin ticari defterler üzerinden kanıtlanması halinde alacaklı olduğunu iddia eden kişinin delil olarak ya her iki tarafın defter ve kayıtlarına dayanması ya da münhasıran davalı defter ve kayıtlarına dayanması gerekir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK.’nın 102 maddesine göre; “kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmış ise ödeme vadesi önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmiş ise mahsup orantılı olarak; borçlulardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.”
Usulüne uygun tutulsun veya tutulmasın ticari defterler sahibi aleyhine delil teşkil edeceğinden, bir açıklama yapılmadığı sürece yapılan ödemenin 6098 sayılı TBK’nun 102.maddesi gereğince muaccel olan borç için yapıldığının kabulü gerekir. Davalı tarafından daha önce yapılan ödemelerin başka bir borca mahsuben yapıldığını iddia eden alacaklının kanıtlaması gerekir. Alacaklı tarafından yapılan ödemelerin başka bir borca karşılık yapıldığı kanıtlanmadığı sürece, yapılan ödemelerin daha önce muaccel olan borca yönelik kabul edilmesi gerekmektedir. Nitekim Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22 Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2017/1365 Esas 2018/932 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Özetle davacının dava konusu faturadan sonra davalının yapmış olduğu ödemelerin icra takibinin dayanağı olan fatura bedellerini karşılaması, davacının icra takip tarihi itibari ile davalıdan alacaklı olduğunu yazılı belge ile ispatlayamadığına kanaat edilmiştir. Açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı arabuluculuk görüşmelerine katılmadığından arabulucuk ücreti davalı üzerinde bırakılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davanın reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 59,30 TL harçtan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davalıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği kendi üzerinde bırakılmasına, lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda mahkememizce herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/12/2021
Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*