Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/29 E. 2022/335 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
FERİ MÜDAHİL : … – (TC N….)
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Şirket Ortaklığından Çıkarma – Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :***

Mahkememizde görülmekte olan şirket ortaklığından çıkarma ve şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile feri müdahil …’un 1995 yılında evlendiği, bu evlilikten 1996 doğumlu Berke ve 2000 doğumlu Selin adında iki müşterek çocuklarının olduğu, tarafların davalının kusurlu fiilleri nedeniyle Haziran 2017 tarihinden beri ayrı yaşadıklarını, feri müdahil tarafından davalıya yönelik olarak boşanma davasının açıldığını, bahse konu davanın Ankara 1. Aile Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile derdest olduğu, davacı şirketin 2005 yılında Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne kayıtlı olarak kurulduğu, davalının %25, feri müdahilin ise %75 oranında şirkete hissedar olduğunu, Mülga Ticaret Kanunu döneminde tek ortaklı limited şirket kurmak mümkün olmadığından feri müdahilin asgari ortak sayısını tamamlayabilmek için davacı şirketin kuruluşunda davalı eşini evrak üzerinde şirket ortağı yaptığını, davalının şirkete koyduğu nakit yada aynı sermayenin mevcut olmadığını, şirkette somut bir görev yada mesai yapmadığı, şirketin bugünlere gelmesinde operasyonel anlamda yada fiilen bir katkısının olmadığı, şirketin faaliyet gösterdiği alanda eğitimi yada becerisinin olmadığını, iş tecrübesinin de olmadığını, feri müdahilin 10,000,00-TL sermaye ile kurduğu şirketi bizzat çalışarak ve mücadele ederek mevcut seviyeye getirdiğini, davalının ekonomik değeri yüksek ve tapuda şirket adına kayıtlı halen konut olarak kullandığı Çankaya İlçesi’ndeki taşınmazı şahsen kullandığı taşınmazın usulsüz olarak devrini annesin üzerine yaptığını, yine şirket adına kayıtlı Audi marka lüks otomobilin davalı tarafından temsil ve ilzam yetkisini kötüye kullanılarak annesine devri yaptığı, davalı tarafından kiraya verilerek gelir elde edilen taşınmazın da, davalıya şirketten yapılan bugüne kadarki kar dağıtımlarının da davalının evrak üzerinde şirket sigortalı olarak görünüp aylık 7.500,00-TL düzeyinde kendisine ödenen aylık ücretin de halen sürdürdüğünü, lüks yaşam standardının da, iyi bir eş olan feri müdahilin kendi çabasıyla bugünlere getirdiği davacı şirket aracılığı ile sağlandığını, davalının efor sarf etmeden ve çalışmadan sahip olduğu şeyler olduğunu, tarafların müşterek iki çocuğunun özel okullarda eğitimlerine devam ettiğini, bahse konu eğitim giderleri dahil müşterek çocukların tüm giderlerinin şirketten dağıtılan ve feri müdahile isabet eden kar payından feri müdahil tarafından karşılandığını ve karşılanmakta olduğunu, feri müdahilin iyi bir eş olarak bugüne eşine ve çocuklarına bu yaşam standardını sağladığı için mutlu olduğunu ve pişman olmadığını, ancak davalının tutum ve davranışlarıyla ailenin ve müşterek çocukların ekonomik geleceğini de tehlikeye attığını, evlilikte yaşanan sorunlar nedeniyle tarafların ayrı yaşamaya başladığı Haziran 2017 döneminden mahkemece belirlenen kayyım eliyle yapılan genel kurulda görevden alınıncaya kadar olan dönemdeki tutum, davranış ve fiilleriyle davalının davacı şirkete ve feri müdahile zarar vermek, şirketin organlarını karar alamaz hale getirmek, şirketin ticari muhataplarıyla davacının ve şirketin ilişkilerini bozmak, şirket malvarlığını azaltan işlemler yapmak dahil her türlü iyi niyet ve hukuk kurallarına aykırı davranış ve fiiller içinde olduğunu, şirketi karar alamaz hale getirdiğini, davacıyla görüşmediğini ve o dönemde iki müdürlü olduğunu ve başkan müdür belirlenmediği için şirketin olağan genel kurul toplantısını yapamaz ve günlük rutinini sürdüremez hale getirdiğini ve şirkete ticari olarak önemli zararlar verdiğini belirterek TTK’nun 640. maddesi çerçevesinde şirket ortağının haklı nedenlerle ortaklıktan çıkarılması ve çıkartılmasına karar verilen ortağın şirket hissesine karşılık karar kesinleştiğinde şirket tarafından ödenecek ayrılma akçesinin tutarının belirlenmesi tespiti ve şirket müdürünün kusurlu fiilleriyle şirketi uğrattığı zararın kendisinden tazminini konu alacak sorumluluk davası açılmadan önce bu konularda dava açılması için şirket genel kurulu toplanarak karar almak zorunda olduğundan ve bu konu dava şartı olduğundan davacı şirketin usulüne uygun olarak toplanan 02/11/2019 tarihli genel kurul kararı ile bu hususlarda usulüne uygun olarak karar aldığı ifade edilerek, davalının %25 oranında hissedarı olduğu davacı şirket ortaklığından TTK m. 640 çerçevesinde haklı nedenlerle çıkarılmasına ve çıkarma kararı kesinleştiğinde hissesine karşılık olarak kendisine davacı şirket tarafından ödenecek ayrılma akçesinin tutarının tespitine, davalının şirket müdürü olduğu dönemde şirketi temsil ve ilzam yetkisi ile şirket müdürlüğünü kötüye kullanarak şirket adına kayıtlı otomobil ve taşınmazı annesine devretmiş olması nedeniyle davacı şirketin uğradığı zarar karşılığı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.300.000,00-TL’nın *** devir tarihinden itibaren işleyecek ticari işlerde uygulanan temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı şirkete ödenmesine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davacı tarafın dava dilekçesinin 1. maddesinde yer alan “Taraflar davalının kusurlu fiilleri nedeniyle Haziran 2017 tarihinden beri ayrı yaşamaktadır.” ifadesinin gerçeği yansıtmadığını, davacı *** ve Danışmanlık Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.’nin *** tarihinde müdahil … ile birlikte müvekkilinin kurucu ortaklığını içeren ana sözleşme ile kurulduğunu, şirketin kuruluş sermayesinin müvekkiline düğünde takılan ziynet eşyalarının bozdurulması ve ailesinin yapmış olduğu maddi katkı (miras intikali) ile karşılandığını, müdahilin şirketin kurulduğu dönemde geliri olmadığı gibi işsizlik maşı aldığını, müvekkilinin; söz konusu şirket için yurt dışından gelen misafirler, iş ortaklarının ağırlanması, gezdirilmesi ve ilgilenilmesi kısacası şirketin direkt yönetimi ile ilgili olmayan hususlar hariç olmak üzere şirketin işlerine müdahil tarafından kasti olarak dahil edilmediğini, şirketin yönetiminde sadece önüne konulan evrakları imzalamasının istenilmesinden başka bir bir rol biçilmediğini, müdahil tarafın bütün bu davranışlarına rağmen müvekkilinin birçok seminere katılmaya çalıştığını, şirket toplantılarında yer almak için çaba sarf ettiğini, müdahil …’un, müvekkilinin üzerindeki bu hakimiyetini sürdürmek için; davacı şirketin merkezinin Ankara’ya taşınması için Ankara’dan alınan ofise şirket merkezini taşımaya bir türlü yanaşmadığını, davacı tarafından dava dilekçesi ekinde gösterildiği üzere de %75 sermaye payına sahip müdahil …’un tek başına karar aldığı genel kurul toplantısını, karın nasıl dağıtılacağı ve dağıtılacak kar miktarını belirleyerek gerçekleştirdiğini, müvekkilinin, şirketin kar dağıtımını engellediği hususu gerçeği yansıtmadığını, davalı …’un hem şirkette hiç bir şey yapmadığı şirketin bugünlere gelmesinde operasyonel anlamda ya da fiilen herhangi bir katkısı olmadığı iddiaları ile şirket ticari muhataplarıyla müvekkilinin ve şirketin ilişkilerini bozduğu iddiası birbiriyle zıt düştüğünü, asla kabul anlamına gelmemekle birlikte, 2017 senesinden beri müvekkilinin müdahil ile evliliğinde kusurlu olduğunu ve bu kusurları nedeniyle davacı şirketin zarara uğradığını varsayılırsa, bu durumda 2017 senesinden 2020 senesine kadar davacı tarafın ve müdahil …’un neden müvekkiline karşı bu davayı açmak için bu kadar beklediği ve kendi deyimiyle onca birikiminin neden boşa gitmesine izin verdiği sorusu sorulması gerekliliği doğmakta olduğunu, bütün bu hususlar değerlendirildiğinde, davacı tarafın müvekkili hakkındaki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, müdahilin şirket yönetimindeki bu tavrının evlilik birliği içerinde ilk başta sorun olmazken ilerleyen dönemde kontrol edilemeyen kararlar almasının, şirket ile ilgisi ve alakası olmayan yurt dışı gezilerinin sürekliliğinın, ailenin ve şirketin geleceği için sorun teşkil etmeye başladığını, davacı tarafın iddialarının haksız ve yersiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Dava, haklı nedenle şirket ortaklığından çıkarma ve şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı vekili, *** tarihli dilekçesi ile “İşbu dilekçeyle davamızdan feragat ediyoruz. Davalı taraf ile karşılıklı olarak birbirimizden yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmiyoruz. Davalı taraf da feragatı kabul ve yargılama harç ve gideri ile vekalet ücreti talebi olmadığına dair beyanını dosyaya sunacak olmakla, bahse konu beyanlar dosyaya sunulduğunda feragat beyanımız çerçevesinde davanın en kısa süre içinde karara bağlanması için en yakın tarihte duruşma günü verilmesini saygıyla ve vekaleten talep ediyoruz.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dava dosyasının yapılan incelemesinde davacı vekilinin dosya içindeki vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin olduğu ve vekaletnamedeki vekilin feragat dilekçesi veren vekil olduğu görülmüştür.
Davalı vekilleri, *** tarihli dilekçesi ile “Mahkemenizin *** Esas sayılı dosyasında davacı tarafca davadan feragat edilmiş olup davacıların feragati müvekkil tarafından kabul edilmektedir. Davadan feragat nedeni ile davacılardan dava masrafı ve vekalet ücreti talebimizin bulunmadığını saygılarımızla talep etmekteyiz.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
HMK’nun 311. maddesi gereğince davadan feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Davacı tarafından HMK’nun 307. ve devamı maddelerine uygun olarak talep sonucundan vazgeçildiğinden, yani davadan feragat edildiğinden dolayı feragat nedeniyle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuran HMK’nun 307-312. maddelerinde düzenlenen DAVACININ FERAGATI NEDENİ İLE DAVANIN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gerekli 80,70-TL peşin harcın dava açılırken peşin olarak alınan 22.200,75-TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 22.120,05-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-14. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderleri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran davacı tarafa iadesine,
6-Davadan feragati nedeniyle davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Talep edilmediğinden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/04/2022

Başkan …
E-imzalıdır
Üye …
E-imzalıdır
Üye …
E-imzalıdır
Katip …
E-imzalıdır