Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/104 E. 2021/1005 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI :***
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; *** tarihinde …’in sürücüsü, …’in ruhsat sahibi olduğu … Sigorta A.Ş.’nin … poliçe numarası ile sigortalamış olduğu 38 … plakalı araç ile Bora Şimşek’in sürücüsü, … A.Ş.’nin ruhsat sahibi ve işleteni olduğu davalı …. nin hem zorunlu trafik poliçesi hem de ihtiyati mali sorumluluk sorumluluk sigortası ile sigortalamış bulunduğu 38 … plaka sayılı öğrenci servisi olan aracın çarpışması netiscesinde müvekkilinin yaralandığını, müvekkilinini, … Sigorta tarafından sigortalanan öğrenci aracında yolcu olduğunu, Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı derdest dosyası Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi’nin 11/06/2012 tarihli raporunda sürücü Bora Şimşek’in %65 oranında, sürücü …’in %25 oranında, davacı …’nın ise %10 oranında kusurlu bulunduğunu, İstanbul ATK’nın *** tarihli raporunda davacının maluliyet oranının %6,3 olarak tespit edildiğini, *** tarihli ıslah dilekçelerinde toplam 21.639,25 TL maddi tazminat talep ettiklerini, 1.242,00 TL özel tedavi zararlarına yönelik taleplerinin reddine karar verildiğini, bozma ilamından sonra işbu dava konusu taleplerle alakalı arabuluculuk sürecine başvurduklarını ancak anlaşamama ile sonuçlandığını, *** tarihli Adli Tıp Uzmanı raporunda tespit edilen 1.850,00 TL tutarındaki tedavi zararının 1.242,00 TL’sinin Kayseri 3. AHM dosyasından talep edileceğini, bakiye 608,00 TL kaldığını, *** tarihli hesap raporunda 107.493,55 TL bakiye sürekli maluliyet zararının tespit edildiğini, bu tutarın 20.397,25 TL’sinin 3. AHM tarafından kabul edildiğini, 87.096,30 TL bakiye kaldığını ileri sürerek; 608,00 TL tedavi zararının 31/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, *** tarihli hesap raporu ile tespit edilen 87.096,30 TL bakiye sürekli iş göremezlik zararının 31/12/2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte teselsül hükümleri gereğince tamamının davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının talebi yönünden zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan zamaaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacıya Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas … karar sayılı ilamına göre 10/02/2015 tarihinde toplamda 33.649,84 TL ödeme yapıldığını, davacının iddia ettiği bakiye sürekli sakatlık tazminatının 87.704,30 TL olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin kusur oranının %72,22’ye tekabül etmekte olduğunu, müvekkili şirketin yalnızca dava tarihinden itibaren faizden sorumlu olabileceğini, dava konusu olaya uygulanması gereken faizin yasal faiz olduğunu savunarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
HMK’nun 266/1. maddesi gereği bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair *** tarihli celsede karar verilmiş, bilirkişi İbrahim Toksöz’ün mahkememize sunmuş olduğu *** tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacının dava konusu kaza sonrasında bakiye iş göremezlik zararının 153.390 TL olduğunu söz konusu zararın davalı … şirketi tarafından temin edilen poliçenin bakiye teminat limitini aştığını mahkememize bildirmiştir.
*** tarihli ara karar ile; Davacı vekilinin *** tarihli talebinin kabulü ile Dava dosyasının rapor veren bilirkişiye tevdii ile, bilirkişi raporuna karşı taraf vekillerinin itiraz dilekçeleri dikkate alınmak suretiyle incelenip değerlendirilmek ve gerekiyorsa yeniden hesaplama yapılması amacıyla HMK’nun 281/2. Maddesi uyarınca ek rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiş, bilirkişi ***’ün *** tarihli ek raporunda özetle; davacının dava konusu kaza sonrasında bakiye sürekli iş göremezlik zararının 120.833,01 TL olduğunu söz konusu zararın davalı … şirketi tarafından temin edilen poliçenin bakiye teminat limiti kasamına kaldığını mahkememize bildirmiştir.
DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
Davacı dava dilekçesiyle, davacının *** tarihinde davacının yolcu konumunda olduğu trafik kazasında malul olduğunu, kazada 38 … plakalı aracın kusur olduğunu ve sorumlu ZMSS şirketi ve ihtiyari mali mesuliyet poliçesi bulunduğunu, davacının 26.02.2014 tarihli maluliyet raporuna göre malul olduğunu, Kayseri 3. AHM’nin … Esas sayılı dosyası kapsamında belirlenen bakiye zararı talep etmiştir.
Davalı … sigortaya 14/03/2020 tarihinde tebliğ olmuş, davalı ise 06/02/2020 tarihinde cevap dilekçesi sunmuştur. Cevaplarında ise, süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Dava konusu kazanın *** yılında olduğu ve iş bu davamızın ise *** tarihinde açıldığı görülmüştür.
Bilindiği üzere özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir.( Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/4-3013 E., 2018/47 K. Sayılı ilamı)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 146-161 (mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 125-140.) maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber, artık doğal bir borç (Obligatio Naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide de bulunması gerekir (HGK’nın 05.05.2010 gün ve 2010/8-231 E., 2010/255 K. sayılı kararı).
Zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup; usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır. (Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: II, sh.1761; Canbolat F.: “Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları”, ERÜHFD, Cilt: III, Sayı:1, Kayseri 2008, sh.255 vd.).
Zamanaşımı def’i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bu hakkı kullanıp kullanmamak tamamen borçluya kalmıştır. Diğer bir anlatımla, davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için yasanın öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz (818 sayılı BK m.140, 6098 sayılı TBK m.161).
Zamanaşımı usule müteallik bir mesele değildir. Zamanaşımı hakkın esasına müteallik bir meseledir (Von Tuhr, Andreas: Borçlar Hukuku (C. Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:I-II, sh.688).
Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez. (11.01.1940 tarihli 15/70 sayılı İçt. Bir. Kararı)
Yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 648. maddesine göre TBK 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK.nın 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 60 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015gün, 2014/17-27,2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı malul olacak derecede yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nın 89 ve 66/1-e maddelerine göre öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Buna göre davada, 31.12.2009 kaza tarihi ile 06.02.2020 dava tarihi arasında uzamış ceza zamanaşımı süresi 31.12.2017 tarihi itibariyle dolmuştur.
10 yıllık zamanaşımı değerlendirilmesinde ise, yaralanmalı trafik kazasında süre 8 yıl olup bu süre geçirildikten sonra zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiğinde 2 yıllık süre başlar. Söz konusu olayda zarar ve sorumlu olayla birlikte öğrenildiği ceza dosyası uyarınca açık olduğundan bu zamanaşımı uygulanmaz.
Açıklanan gerekçerle YÜCE TÜRK MİLLETİ ADINA hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle:
1-Davacının davasının zaman aşımı nedeniyle reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gereken 59,30 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 299,56 TL peşin harç ve 115,25 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 414,81 TL harçtan mahsubu ile artan 355,51 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak HAZİNE’YE GELİR KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin kararın mahiyeti gereği davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
6-HMK’nın 333/1. Maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından varsa kullanılmayarak artan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
7-AAÜT’ye göre hesap edilen 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMK’nın 341/1. maddesi uyarınca 2 haftalık yasal süre içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/11/2021

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

*5070 sayılı Kanun hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.*