Emsal Mahkeme Kararı Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/789 E. 2022/239 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: ***Esas – ***
T.C.
KAYSERİ
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : ***
KARAR NO : ***

BAŞKAN : ***
ÜYE : ***
ÜYE : ***
KATİP : ***

*** ESAS SAYILI ASIL DAVA DOSYASINDA :
DAVACILAR : 1- ***
2- ***
3- ***
4- ***
VEKİLLERİ : Av.
Av.
Av.
DAVALI : 1- ***
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 2- ***
VEKİLLERİ : Av.
Av.
DAVA : Hayat Sigortası Tazminat, Menfi Tespit, İpoteğin Kaldırılması (Fekki)
DAVA TARİHİ : ***

BİRLEŞEN KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
*** ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA:
DAVACI : ***
VEKİLLERİ : Av.
Av.
DAVALILAR : 1- ***
2- ***
3- ***
4- ***
VEKİLLERİ : Av.
Av.
Av.

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : ***
KARAR TARİHİ : ***
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :***

Mahkememizde görülmekte olan ipotek itirazın iptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
*** ESAS SAYILI ASIL DAVA DOSYASINDA;
DAVA : Davacılar vekilinin *** havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davaCILARIN murisİ …’ın … tarihinde vefat ettiğini, murisin … tarihinde davalı bankadan 150.000,00-TL meblağlı kredi çektiğini, bu kredi için davalı … Ve Hayat Anonim Şirketi’nden … tarihli 180.000,00-TL teminatlı hayat sigortası yaptırdığını, ilgili taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi uyarınca kredi geri ödemesinin, sözleşime tarihinden 1 yıl sonra başlayacağını, murisin *** tarihinde rahatsızlandığını, murisin vefat etmeden önce *** tarihinde bu kez 180.000,00-TL tutarlı tarım kredisi kullandığını, bu krediye bağlı olarak hayat sigortası yapılmadığını, kredi sözleşmesi gereğince geri ödemenin ilk taksitinin 1 yıl sonra … tarihinde başlayacağını, murisin … tarihinde hastaneye kaldırıldığını ve 18/06/2018 tarihinde yapay kalp takıldığını, bu arada *** tarihli kredinin ödeme gününün yaklaştığını, bunu öğrenen davalı bankanın krediyi yapılandırmak ve kredi için hayat sigortası yaptırmak istediğini, kredi yapılandırması işlemini başlatan bankanın 1 yıllık faiz ve krediye bağlı hayat sigortası poliçesi primi bedeli olan 14.432,50-TL’nı yapılandırılan tutara ekleyerek belgeleri hazırladığını, bunu göre son durumda çekilen kredi tutarının 237.000,00-TL olacağını, ilk ödeme tarihinin de … olacağını, davalı Denizbank A.Ş.’nin Niğde *** Şubesi’nin aynı zamanda davalı sigorta şirketinin acentesi olduğunu, bankadan yetkililerin hastaneye geldiklerini ve murisin yoğun bakımda olduğunu bilmelerine rağmen ek cari hesap kredi sözleşmesi ve hayat sigorta poliçesini murise imzalattıklarını, poliçe bedeli olan 14.432,50-TL’nın sigorta şirketinin hesabına geçtiğini, davalı sigorta şirketinin murisin sağlık bilgilerine ilişkin beyan formunu bilgisayarda matbu hazırlayarak getirdiğini ve murise hasta yatağında imzalattığını, murisin sağlık durumunun kötüye gitmesi nedeni ile mirasçı …’ın sağlık raporu alarak … Ve Hayat Anonim Şirketi’ne başvurup ödeme yapılmasını istediğini, daha sonra … tarihinde şigorta şirketi tarafından usulsüz beyanda bulunulduğu gerekçesi ile hayat sigortası poliçesinin iptal edildiğini ve 14.432,50-TL poliçe prim bedelinin davalı sigorta şirketi taralından dava dışı …’ın banka hesabına aktarıldığı bilgisini aldığını, davalının sigorta poliçesini iptal etmesinin haksız olduğunu, davalı Denizbank’ın Bor Şubesi’nin diğer davalı sigorta şirketinin acentesi olduğunu ve sigortalının hastanede yattığını ve yapay kalp ameliyatı geçirdiğini bildiklerini, imzaların hastahanede alındığını, bu nedenle sigortalının bilgi saklama gibi bir durumunun olmayacağını belirterek davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine ve … tarihli 5573 yevmiye sayılı ipoteğin fekkine karar verilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı Denizbank A.Ş. vekili tarafından mahkemeye sunulan cevap dilekçesinde özetle; davalı banka tarafından, dava dışı …’a açılmış veya açılacak gerek asaleten gerekse kefaleten her nevi kredilerden veya sair nedenlerden doğmuş veya doğacak kredilerin teminatını teşkil etmek üzere, muris … tarafından, maliki bulunduğu; Niğde İli, Ulukışla İlçesi, Kılan/ Fatih Mahallesi, N32-B-05-A pafta,156 ada, 5 parscl, 1063.35 m2 arsalı kargir ev vasfındaki taşınmazın davalı bankaya ipotek verildiğini, …’ın ve davacı mirasçılarının, müvekkili bankadan kullanmış olduğu kredi borçlarını vadesinde ödeyememesi nedeniyle yasal mirasçıları ve kefilleri hakkında tüm yasal prosedürler tamamlanarak icra takibi açıldığını, davacıların haklarını kötüye kullanarak borçtan kurtulmak ve verilen kredi borçlarının teminatını teşkil eden taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekki için işbu davayı açtıklarını, davacılar tarafından reddi miras talebinde bulunulmadığını, …’ın yasal mirasçıları olarak çekilen kredi ve ödenemeyen taksitlere ilişkin herhangi bir itirazlarının da bulunmadığını, davacı taraf her ne kadar banka ve sigorta acentesi tarafından hayat sigortasının yapılmış olmasına rağmen daha sonra sigorta poliçesinin ödenmediğini iddia etmişse de bu hususun gerçeğe aykırı olduğunu, …’ın sağlık durumunun kötüye gitmesi nedeniyle davacı banka tarafından …’ın kredi borçlarını yapılandırılması ve her ihtimale karşı sigorta ile güvence altına alınması teklilinde bulunulduğunu, buna istinaden müteveffaya sigorta poliçesi yapılması için teklifte bulunulduğunu ancak sigorta şirketi tarafından; davacı tarafın da açıkça ikrar ettiği üzere sağlık durumunun bozuk olması, hastane kayıtlarının daha öncesine dayanıyor olması ve riskin yüksek olması sebebiyle sigorta poliçesi kabul edilmediğini, teklilin red edildiğini, davacıların …’ın sağlık durumunu bildikleri gibi, çekilen kredilere ve ödenemeyen taksillere ilişkin herhangi bir itirazları da bulunmadığını, …’ın kredi hesaplarının, taksitlerin vadesinde ödenmemesi sebebiyle Beyoğlu 48. Noterliği’nin 06/03/2019 tarihli ve 35442 yevmiye sayılı ihtamamesi ile kredi hesapları kat edilerek kanuni takibe aktarıldığını, 29/03/2019 tarihinde sigorta teminatlı krediler için sigorta şirketi tarafından yapılan ödemelerin borca mahsup edilerek, kalan tutar yönünden icra takip işlemleri başlatıldığını, sigorta poliçesinin oluşmaması nedeniyle, sigorta kapsamında bulunmayan krediler için herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacı tarafın her ne kadar sigorta sözleşmesi poliçesine atıf yaparak murisleri …’ın vefatı nedeniyle, sigorta şirketi tarafından ödeme yapılması gerektiğini iddia etmişse de …’ın sağlık durumu, önceki hastane kayıtları ve hayat riski nedeniyle oluşmuş bir sigorta poliçesinin bulunmadığından, ödemenin yapılmasının beklenemeyeceğini, kaldı ki bu durumun kredilerin teminatını teşkil etmek üzere davalı banka lehine verilen 1. derece ipotekle bağdaşmasının söz konusu olmadığını, sigorta poliçesinin oluşmamasının, davacı tarafın da ikrarı gereği müteveffanın sağlık sorunlarından ve riskinden kaynaklandığını, davalı bankaya verilen ipoteğin … tarihli ve ***yevmiye nolu 500.000,00-TL bedelli olup, söz konusu sigorta poliçesinin oluşmasından çok önce verilmiş bir ipotek olduğunu, kaldı ki müteveffanın eşi Zübeyde İlhan tarafından da söz konusu ipotekli taşınmazın davalı bankaya ipotek olarak verildiği aynı tarihlerde alınmış olan ve taşınmazın aile konutu olarak kullanılmadığına ilişkin muvafakati de ipotek icra takibi dosyası içeriğinde de mevcut olduğunu, söz konusu ipoteğin …’ın doğmuş doğacak, asaleten ve kefaleten tüm kredi risklerinin teminatı olarak verilmiş olup, müvekkili bankanın sigorta poliçesinin oluşmamasında ve borcun ödenmemesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davalı banka tarafından tüm iyi niyetli çabalara rağmen; müteveffa, mirasçıları ve kefillerinin en az zararla kurtulmaları amaçlanarak kredinin sigortalanarak riskin azaltılması amaçlanmışsa da sigorta teklifinin müteveffa nezdinde oluşan risklerden dolayı poliçeleşmediğini, diğer yandan sigorta poliçesinin davalı banka nezdinde doğmuş tüm riskleri kapsamadığını, davalı bankanın diğer kredi alacakları ve bu alacaklara işlemiş faiz vekalet ücretiyle …’ın kefil olduğu kredileri de ipotek akit tablosu gereği kapsadığını, bu nedenle ipoteğin doğmuş tüm kredi ücretleri ve masrafların da ipotek teminata dahil olduğu gibi, riskleri ile kefaleten doğan kredi risklerinin de teminatı olduğu göz önüne alındığında davacı tarafın kötü niyetle hareket ederek borçtan ve ipotekten kurtulmayı amaçladığını, eldeki davanın davalı bankanın alacağını sürüncemede bırakmaya yönelik olarak açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Ve Hayat Anonim Şirketi’ne usulünce tebligat yapılmış olmasına rağmen yasal süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş ve mahkememizce yapılan açık duruşmalara da katılmamıştır. HMK’nun 128/1. maddesi gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkar etmiş sayılacağı tespit edilmiştir. Yargılama sırasında davalı … Ve Hayat Anonim Şirketi vekili Av ***, *** tarihli dilekçesinde özetle müvekkili şirketin yapmış olduğu cayma beyanının geçerli olduğunu, çünkü müvekkili şirket tarafından sigortalı tarafından bildirilmeyen hastalıklarını sağlık beyanında bildirilmediği sürece bilme durumu bulunmadığını, sağlık beyanında da tüm sorulara hayır olarak yanıtlaması da hastalıklarını müvekkili şirketten sakladığının ispatı olduğunu, bu hastalıkları saklamasının da müvekkil şirkete yanlış ve eksik beyan da bulunmasına sebebiyet verdiğini, sigorta şirketinin risk bazında çalıştığını ve hayat sigortasına başvuruda bulunan sigortalı adaylarından bir sağlık beyanı istendiğini, sigorta adayları bu sağlık beyanlarına göre değerlendirilerek risk grubuna ayrılmakta, gerektiğinde ek testler istenmekte ve sonuçta hangi risk grubundaysa o risk sınıfına göre prim talep etmekte veya başvuruyu red edebilmekte olduğunu, bu sebeple hayat poliçesine başvurduğu sırada doldurduğu başvuru formunda sigortalanmadan önce teşhis edilen ve yukarıda belirtilen Sigortaları Genel Şartları hükümlerine göre; yanlış veya eksik beyan halinde sigorta şirketi bu poliçeye itiraz edebilmekte ve gerektiği durumlarda tazminatı red edebildiğini, davacıların murisin sigortalanmadan öncesine dayanan ve yukarıda bahsedilen rahatsızlıkları beyan etmiş olması halinde hayat poliçesinin başvurusu kabul edilmeyeceğinin dolayısıyla kendisine herhangi bir sigorta poliçesi verilmeyeceği aşikar olduğunu, TTK’nun 1439. maddesinde bu hususların belirtilmiş olduğunu, bu sebeple murisin birden fazla hastalığının olması ve bu hastalıklarını müvekkili şirketten gizlemiş olması nedeniyle muris hayatta iken söz konusu poliçesi iptal edildiğini ve prim iadesi yapıldığını, söz konusu hastalıkların müvekkili şirket tarafından sözleşme öncesinde müvekkil şirket tarafından bilindiği de davacı tarafından ispatlanamamış olduğundan müvekkili şirketin söz konusu hastalıkları sözleşme öncesinde bilmediği çok açık bir şekilde ortada olduğunu ve müvekkili şirket tarafından yapılan caymanın geçerli olacağından huzurdaki davada müvekkili şirketin sigorta kapsamında teminat ödemeyeceği hususunda kanaat getirilerek davanın müvekkili yönünden reddi gerektiğini beyan etmiştir.
BİRLEŞEN KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN *** ESAS SAYILI DAVA DOSYASINDA;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka tarafından vefat eden borçlu …’a krediler kullandırıldığını, …’ın söz konusu kredi borcunu ödenmediğini, ödenmeyen kredi borçlarından dolayı borçlu …’a Beyoğlu 48. Noterliği’nin *** tarih ve *** yevmiye sayılı ihtarnamesi ile kredi hesapları kat edilerek kanuni takibe aktarıldığını, müvekkili bankanın borçlu …’ın vefat etmesi üzerine mirasçıları ve kefilleri aleyhine Kayseri 5. İcra Dairesi’nin *** Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, yine … tarafından kullanılan kredilerin teminatını teşkil etmek üzere müvekkil lehine verilen Niğde İli, *** İlçesi, *** Mahallesi, *** Pafta, *** Ada 5 Parsel 1063.35 m2 yüzölçümlü taşınmaz için Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** (Kayseri Kapatılan 5. İcra Müdürlüğü’nün ***) Esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine başlandığını, davalı mirasçı ve kefillerin takibe *** tarihinde itiraz etmesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** (Kayseri Kapatılan 5. İcra Müdürlüğü’nün ***) Esas sayılı dosyasından davalı borçluların borcun aslına faiz ve ferilerine ilişkin ileri sürdüğü haksız itirazlarının iptali ile takibin devamına karar verilmesini, takip miktarı üzerinden %20’si oranında icra inkar tazminatı ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davasının haksız olduğunu, murisin vefatından sonra mirasın reddi süresi geçmeksizin ödeme emri gönderilmesinin usulsüz olduğunu, davacı bankanın usulsüz olarak takibe konu ettiği kredilerin müvekkillerinin murisi … tarafından kullanılmış olduğunu, muris …’ın … tarihinde vefat ettiğini, takibe konu ödeme emrinin ise *** tarihinde düzenlendiğini, müvekkili davalıların davacı bankaya herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Mahkememizce taraf teşkili sağlanmış davanın taraflarına delillerini ibraz etme olanağı tanınmış uyuşmazlığın çözümü için gereken bütün deliller toplanmıştır.
Davacılar ve davalı banka tarafından muris … ile davalı Denizbank arasında imzalanan … tarihli genel kredi sözleşmesine, muris … ile davalı Denizbank arasında imzalanan … tarihli genel kredi sözleşmesine, bağlı kefalet sözleşmesine, muris … ile davalı Denizbank arasında imzalanan … tarihli genel kredi sözleşmesine ve bağlı ipotek belgesine, muris … ile davalı … Ve Hayat Anonim Şirketi arasında … tarihinde imzalanan *** poliçe numaralı krediye bağlı uzun süreli yıllık azalan teminatlı hayat sigortası poliçesine ve kredi bağlantılı sigorta bilgi formuna, murisin *** tarihli *** Şube Müdürlüğü’ne yazmış olduğu iki adet kredi talep dilekçelerine, muris … ile davalı Denizbank arasında *** tarihinde imzalanan ek cari hesap kredisi, sözleşmesi ve taksitli kredi ödeme tablosu, muris … ile davalı sigorta şirketi arasında imzalanan *** tarihinde imzalanan kredi, bağlantılı sigorta bilgi formu ve taksitli kredi ödeme tablosu bilgilerine, mirasçılardan davacı … tarafından davalı sigorta şirketine *** tarihinde gönderilen mailin ekran çıktısına, mail ekinde gönderilen talep dilekçesine ve Ankara İl Sağlık Müdürlüğü SBÜ Ankara Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin *** sayılı ve *** tarihli murisin yapay kalp ameliyatı geçirdiğine dair yazısına, muris …’ın davaya konu kredi ve hayat sigortasının imzalandığı tarihlerde hastanede yattığına dair murise ait Ankara İl Sağlık Müdürlüğü SBÜ Ankara Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin her türlü tedavi kayıt ve belgelerine, muris … ve davalılar arasında imzalanmış olan bütün kredi sözleşmeleri ve sigorta poliçelerine, muris …’ın *** müşteri numarası ile davalı banka bünyesinde açtırmış olduğu hesabının cari hesap özetlerine, davalı banka tarafından davacılara karşı başlatılan Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün *** esas sayılı ve Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün *** Esas sayılı icra takip dosyalarına, arabuluculuk son oturum tutanağına, veraset belgesine, tanık beyanlarına ve bilirkişi incelemesine delil olarak dayanılmıştır.
Asıl dava dosyasında taraflarca dayanılan bir kısım deliller dosya içine ibraz edilmiştir.
Denizbank A.Ş. Niğde***Şubesi’ne müzekkere yazılarak, bu şube ile dava dışı … arasında ***hesaba bağlı olarak … tarihli ve *** tarihli iki ayrı genel kredi sözleşmesinin, bu sözleşmelere ilişkin yapılandırma yapılmış ise yapılandırma belgelerinin, ödeme planlarının, hesap kat ihtarnamelerinin, hesap kat ihtarnamesinin tebliğ belgelerinin, bu sözleşmeler için kefil alınmışsa kefalet belgelerinin, bu sözleşmeler ile ilgili borçlu tarafından verilmiş tüm dilekçe ve başvuru belgelerinin, cari hesap özetlerinin, bu sözleşmelere istinaden kredi borçlusu tarafından sunulmuş bir hayat sigortası poliçesi var ise belgelerinin ve bu sözleşmeler iligli tüm belgelerin birer örneğinin gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize *** tarihli yazı ile müzekkeremize cevap verilmiştir.
… Ve Hayat A.Ş.’ne müzekkere yazılarak dava dışı … ile … ve Hayat A.Ş arasında imzalanan iptal edilmiş edilmemiş tüm hayat sigortası poliçelerinin, poliçe priminin ne şekilde tahsil edildiğine ilişkin belgelerin, bu poliçeler nedeni ile muhataba ödeme yapılmış ise ödeme belgelerinin, sigortalının başvuru esnasında doldurduğu bilhassa sağlık kayıtlarına ilişkin belgeler olmak üzere kredi bağlantılı sigorta bilgi formunun ve tüm belge ve tutanakların ve sair bu poliçeler ile ilgili tüm belgelerin gönderilmesi istenmiştir. Bu müzekkeremize *** tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’ne müzekkere yazılarak …’ın … tarihinden yazı tarihine kadarki tüm tedavi kayıtlarının gönderilmesinin istenilmiş, bilhassa bu kişinin *** tarihinde hastanede yatarak tedavi görüp görmediği, yatarak tedavi görüyor ise hangi serviste tedavi gördüğü, yoğun bakımda olup olmadığı sorularak buna ilişkin dayanak tüm belgelerin gönderilmesi istenmiştir. Bu müzekkeremize cevap verilmiştir.
Niğde İli *** Tapu Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak ***Mahallesi, ***PAfta, *** Ada, 5 Parsel, 1063.35 m2 arsalı kargir ev, Cilt:2, Sayfa:118, Ana Sayfa ZH(***), tam mülkiyet hisse maliki …’ın (***) ipotekli taşınmazdaki … tarih *** yevmiye numaralı ipoteğe ilişkin ipotek akit belgesinin ve taşınmazın takyidatlarını gösterir şekilde tapu kaydının gönderilmesi istenilmiştir. Bu müzekkeremize *** tarihli yazı ile cevap verilmiştir.
Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün*** Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı Denizbank A.Ş. tarafından borçlular … Ürünleri Nakliye İnş. Tic. Ve San. Ltd. Şti., *** aleyhine 97.619,53-TL bono alacağı, 312,92-TL işlemiş faiz, 292,86-TL bono komisyonu olmak üzere genel toplamda 98.225,31-TL alacağın tahsili istemli kombiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılacak takipte ödeme emri düzenlendiği anlaşılmıştır.
Dava konusu edilen ipotek bedelinin 500.000,00-TL olduğu dikkate alınarak davacı tarafça daha önce yatırılan harcın mahsubu ile bakiye 3.681,90 TL harcın, Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince mahkememiz veznesine yatırılması için davacı tarafa süre verilmiş, 09/07/2020 tarihli makbuz ile eksik harç yatırılmıştır.
Taraflarca bildirilen tanıklarının dinlenmesine karar verilmiştir. Davacı tanıkları ***’ın beyanlarının alınması için Ulukışla Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Ticaret Mahkemesi Sıfatı ile), Fatma Özdemir’in beyanlarının alınması için Adana Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ayrı ayrı talimatlar yazılmıştır.
Davacıların tanığı Hakkı Sayar, Ulukışla Asliye Hukuk Mahkemesi’nde “Davacıyı tanırım. Ben Ulukışla Mantar Üreticileri Birliği’nde başkandım. Davacı … başkan yardımcısıydı. Daha sonra ben genel müdür olunca davacı … birliğin başkanı olmuştur. …’ın babası …, Denizbank Bor Şubesi’nden kredi çekti. Yıldan yıla ödeme şeklinde idi. Yıllık ödeme taksiti gelince ödeyemediler. Denizbank Bor Şubesi müdürü …’a ulaşamayınca bana ulaştı; “Ali’nin taksitleri geçti, temerrüte düştü, yapılandırılacak mı, ne yapmamız gerek, ulaşılabilir miyiz?..” dedi,. Ben de …’ın hastanede yattığını söyledim. Hastanede görüşebilir miyiz diye sordu. Ben de çarşamba günü ziyaretine gideceğim, siz de gelin görüştüreyim dedim. Banka personelleri de hastaneye geldi. Durumu Ali Bey’e izah ettim. Banka personeli yeniden yapılandırma işlemlerini yapacak, sen de imzala dedim. Ali’ye sigortalı yaptıklarını da izah ettiler. Ali de kabul etti, imzaladı. Sonra Ali vefat ettikten sonra verasetçileri sigortaya müracaat ediyorlar. Sigortanın 3 ay yattığını daha sonra iptal olduğunu, bundan yararlanamayacaklarını söylediler. Verasetçileri davacı oldu. Bildiklerimin hepsi bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacıların tanığı *** Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde; ” Davacılar benim kardeşlerim olur. … benim kardeşim olur. O hasta olduğu için ziyarete gittim. Bankadan iki tane memur geldi, orada hastaya imza attırdılar. Benim bütün bilgim ve görgüm bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı Denizbank tanıkları ***’ın beyanlarının tespiti için *** Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Ticaret Mahkemesi Sıfatı ile) talimat yazılmıştır.
Davalı Denizbank tanığı K***, *** Asliye Hukuk Mahkemesi’nde; “Ben davalı bankanın Bor şubesinde şube müdürü olarak 2015 yılından beri çalışıyorum. Davacıların murisi … şubemizden 2016 yılında tarımsal ihtiyaç kredi kullandı. Kredi kullanımı sırasında muristen ipotek aldık. Sonrasında murisin oğlu … şubemize müracaat ederek krediyi ödeyemeyecekleri söyledi ve yapılandırma talep etti. Aynı zamanda babası … için hayat sigortası yapılmasını talep etti. Bu talep olduğu zaman muris henüz vefat etmemişti. Biz de kredisini yapılandırdık ve murise hayat sigortası yaptık. Oğlu … muristen aldığı vekaletname ile bu işlemleri yaptı. Bu işlemler 2018 yılında gerçekleşmiştir. Sonrasında yapılandırmadaki ödeme planına uyulmadı. Kredi ödenmedi. Bu sebeple banka tarafından ipoteğe konut aşınmaz satışa çıkarıldı. Şu an halen satış süreci devam etmektedir. Muris başta krediyi çektiği dönemde ve sonrasında oğlunun krediyi yapılandırdığı dönemde ilgili personel ve banka şubesi olarak biz murisin ve davacı …’ın beyan ve taleplerine göre hareket ettik. Yapılandırma sonrasında muristen de imza aldık. İmzaları teyit edip sigorta şirketine gönderdik. Satış aşamasından önce hukuki prosedürü işlettik. Hesap kat ihtarlarını muris vefat ettiği için davacı mirasçılara gönderdik. Banka tarafından yapılan eksik veya hatalı bir işlem söz konusu değildir. Benim bilgim bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı Denizbank tanığı ***, *** Asliye Hukuk Mahkemesi’ne; “Ben davalı bankada tarım kredileri bölümünde çalışıyorum. Davacıların murisi … 2016 yılında şubemize müracaat ederek tarımsal ihtiyaç kredisi kullandı. 150.000,00 TL-180.000,00 TL ana para tutarlarında parça parça murisin kredi kullanımları oldu. Kredi verdiğimizde ipotek aldık. İlk yıl ödemelerini düzenli yaptı. Sonrasında ikinci yıl murisin mali durumları bozuldu. Bunu beyan eden murisin oğlu davacı … şubemize müracaat ederek krediyi yapılandırmak istedi. Kendisi muristen aldığı vekaletname ile şubemize başvurmuştu. Biz talebi kabul ederek krediyi yapılandırdık. Krediye istinaden murise hayat sigortası yaptık. Hayat sigortası diğer davalı … A.Ş.’nden yapıldı. Yapılandırmadan sonra da ipotek devam etti. Sonrasında düzenli ödeme olmadığı için kanuni takip yoluna başvuruldu. Muris vefat ettiği için bankamız tarafından kanuni sürecin gereği olan hesap kat ihtarlarını mirasçılara gönderdik. Murisi vefat ettiği için bundan sonraki tahsilat süreci mirasçılarına yönelik başlatıldı. Ancak mirasçılar da ödeme yapmadı. Davacı mirasçılar ödeme yapmadığı için ipoteğe konu taşınmaz için satış süreci başlatıldı. Şu an taşınmaz satış sürecindedir. Muris … kredi kullanırken banka prensipleri gereği müşteri murisin beyan ve talimatları doğrultusunda işlem yaptık. Sonrasında yapılandırma sürecinde oğlu davacı … babasının vekaleti ile işlem yaptı. Vekaletnamesinde hayat sigortası yapma yetkisi de mevcuttu. Hayat sigortası yaptıktan sonra muristen de imza alarak sigorta şirketine gönderdik. Yani toparlamam gerekirse beyanları vekalet ile hareket eden davacı …’dan imzayı babası muris … dan aldık. İmza almadan önce sigorta hakkında murise bilgi verildi ve beyanlar murise teyit ettirildi. Murisin teyit beyanı doğrultusunda imzasını alarak poliçeyi sigorta şirketine gönderdik. Benim bilgim ve görgüm bundan ibarettir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin *** Esas (Kapatılan Kayseri 5. İcra Dairesi’nin *** Esas) sayılı takip dosyası müzekkere yazılarak istenilmiştir. İncelenmesinde Denizbank A.Ş. vekili tarafından … mirasçıları Zübeyde İlhan, Zeynep Karamık, …, *** aleyhine, kredi sözleşmesi, hesap ekstresi ve mirasçılık belgesine dayalı olarak ilamsız icra takibi yapıldığı, *** tarihli takip talebinde 257.045,17-TL asıl alacak, 83.823,46-TL faiz, 10.071,44-TL BSMV ve 255,61 TL masraf olmak üzere toplam 351.200,68-TL alacağın tahsilinin talep edildiği “… Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek yıllık %53,82 faiz ve değişen oranlardaki faizi ile, icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubuyla tahsili istemidir.” yazdığı, *** tarihli ödeme emrinde ise 351.000,00-TL asıl alacak, 351.000,00-TL toplam alacak şeklinde yazıldığı, takip talebinde yazılı asıl alacak ve ferilerini içermediği, “… Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek yıllık %53,82 faiz ve değişen oranlardaki faizi ile, icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubuyla tahsili istemidir.” yazdığı, takip talebi ve ödeme emrinin birbirine uygun olmadığı, aralarında çelişki olduğu, bu ödeme emrinin borçlulara tebliğ edildiği, borçluların borca itiraz dilekçesi vermeleri üzerine icra dairesi tarafından borca itiraz nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür.
Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin *** Esas (Kapatılan Kayseri 5. İcra Dairesi’nin *** Esas) sayılı takip dosyasının akibetinin sorularak, bu dosyada takip nedeniyle borçlu taraftan yapılan tahsilatlar ve alacaklıya ödemeler varsa bildirilmesi ve takip dosyasının tamamının Uyap kayıt örneklerinin istenilmesi için müzekkere yazılmıştır. Bu takip dosyasının incelenmesinde Denizbank A.Ş. vekili tarafından … mirasçıları ***, …, *** aleyhine, 362.846,78-TL asıl alacağın tahsili amacıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yolu icra takibi yapıldığı, takip talebinde “… Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak ve Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün *** Esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar 257.045,17-TL asıl alacağa işleyecek yıllık %53,82 faiz ve değişen oranlardaki faizi ile, %5 BSMV’si, icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubuyla tahsili istemidir.” yazdığı görülmüştür.
Birleşen dosyada davacı banka vekiline davaya ve takibe konu alacağa ilişkin genel kredi sözleşmelerinin ve kefalet sözleşmelerinin tüm sayfalarının, varsa Kredi Garanti Fonu ile imzalanmış protokolün okunaklı ve tastikli örneğini, davaya ve takibe konu hesap kat ihtarnamelerinin muhataplarına tebliğ şerhli örneklerini (tebliğ mazbatalarının örneklerini) ve eklerini, hesap ekstrelerini, davacı bankanın kendi müşterilerine uyguladığı faiz miktar ve oranlarını gösterir faiz genelgesini (genel mektup) örneğini sunması için süre verilmiş, davacı banka vekili tarafından bu sözleşme ve belge örnekleri sunulmuştur.
Mahkememizce ileride bilirkişi incelemesi yaptırılmak üzere bilirkişilik bölge kurulu listesinde kayıtlı konusunda uzman bilirkişi olmaması dolayısıyla Erü Tıp Fakültesi Dekanlığı’na müzekkere yazılarak Kalp Damar Cerrahi Uzmanı olan ve mahkememiz dava dosyasında bilirkişilik yapabilecek kişilerin açık kimlik bilgileri, T.C. kimlik numaraları ve telefon numaralarının mahkememize bildirilmesi istenmiş, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden gelen *** tarihli yazı ile bilirkişilik yapabilecek Kalp Damar Cerrahi Uzmanlarının isimleri bildirilmiş, mahkememiz ara kararı doğrultusunda bölge bilirkişilik kuruluna müzekkere yazılarak ilgili uzman kişinin bilirkişilik listesine kaydının yaptırılması istenmiştir. Bölge Bilirkişilik Kurulu tarafından yazımızda bildirilen uzman kişinin bilirkişilik listesine isminin kaydı yapılmıştır.
İlgili delillerin toplanmasından sonra HMK’nun 266. maddesi gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, HMK’nun 267. ve 268. maddesi gereğince bilirkişi kurulunun re’sen seçilecek bir bankacı bilirkişi, bir sigorta mevzuatı alanında nitelikli hesap bilirkişisi ve bir kalp ve damar cerrahı uzmanı doktor bilirkişiden oluşturulmasına, bilirkişilere HMK’nun 268. maddesi gereği davalı-birleşen dosyada davacı olan Denizbank’ın ticari defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapmaları, raporuna esas alacak olup da dosya içinde bulunmayan kayıt ve belgeler olursa birer suretinin raporuna eklemeleri için yetki verilmesine, HMK’nun 273. maddesi gereğince kredi sözleşmesinin tarafları, kredi miktarı, kefalet limiti, kat tarihi, kat tarihindeki miktar ve ihtarın tebliğ tarihi, akdi faiz oranı ve miktarı, bankanın temerrüt tarihi itibari ile fiilen uyguladığı en yüksek akdi faiz oranının belirlenip kredi sözleşmesi hükümleri ile kararlaştırılan şekilde davalının sorumlu olduğu temerrüt faiz oranı miktarı ve tespiti, birleşen ***Esas sayılı dava dosyasında dava konusu edilen Kayseri Genel İcra Dairesi’nin *** Esas (Kapatılan Kayseri 5. İcra Müdürlüğü’nün *** Esas) sayılı takip dosyasında asıl alacak, işlemiş faiz miktarı BSMV ve masraf olmak üzere toplam borç miktarının kaç TL olduğu, dava tarihine kadar yapılan ödeme olup olmadığı, varsa ödeme tarihinin ve miktarının ne olduğu, birleşen dosyada davacı bankanın davalılardan alacaklı olup olmadığı, varsa alacak miktarlarının her bir davalı yönünden ne olduğu, asıl dava dosyasında davacıların murisi … ile davalı … Ve Hayat A.Ş.’nin arasında *** tarihli krediye bağlı olarak *** tarihinde düzenlenen geçerli bir hayat sigortası poliçesi bulunup bulunmadığı, acente banka tarafından düzenlenen sözleşmenin davalı sigorta şirketi tarafından kabul edilip edilmediği, muris …’ın ölümüne neden olan hastalığının ne olduğu, ölüm sebebi olan bu hastalık konusunda *** tarihinden yani poliçe düzenleme tarihinden önce konulmuş bir teşhisin olup olmadığı, yukarıda sözü edilen tarihte sigorta ilişkisinin kurulmasından önce …’da bulunan ve sigortacıya bildirilmeyen hastalıklar ile ölüm rizikosu arasında illiyet bağı olup olmadığı, sigorta şirketinin acentesi olan davalı bankanın görevlilerinin sigorta poliçesinin düzenlenmesi sırasında davacıların iddiaları, davalı tarafın savunmaları ve tüm beyanları, tanık anlatımları ile dosya kapsamına göre atfedilecek kusuru olup olmadığı, muris …’ın sağlık durumunun sigorta poliçesinin düzenlenmesi sırasında ve rizikonun gerçekleşmesinden önce davalıların haberdar olup olmadığı, davacıların murisleri … tarafından Denizbank’tan çekilen 29/08/2018 kredi başlangıç tarihli ve 7233 kredi referans numaralı krediye bağlı olarak düzenlenen hayat sigorta poliçesi nedeni ile davalıların davacılara karşı sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, davacıların bu sigorta poliçesine dayalı vefat tazminatına hak kazanıp kazanmadığı, davalı sigorta şirketinin bu nedenle ödenmesi gereken vefat tazminatı varsa bu tazminatın miktarının ne olduğu, sigorta tazminatının hangi tarihten itibaren hangi tür faizle birlikte ödenmesinin gerektiği, 2019/789 Esas sayılı asıl davanın açıldığı tarihe kadar olan asıl alacak ve işlemiş faiz miktarlarının ne olduğu ve asıl dosya dava tarihi itibari ile Ali İhsan’ın kullandığı kredi nedeni ile banka borcunun kaç TL ve sigorta şirketi tarafından hayat sigorta poliçesi kapsamında ödenmesi gereken tazminat, işlemiş faiz ve ferileri kapsamında … Ve Hayat A.Ş.’nin borcu varsa bunların müteveffanın kredi borcundan mahsup edilmesi durumunda müteveffanın mirasçıları olan davacıların Denizbank’a bakiye borcu olup olmadığı, murisin kendi borcundan dolayı tesis edilen … tarihli ve 5573 yevmiye sayılı ipoteğin fekki koşullarının mevcut olup olmadığı hususlarında hüküm vermeye ve denetime elverişli açıklamalı rapor tanzimi için bilirkişilere yetki ve görev verilmesine karar verilmiştir.
Bilirkişi kurulunda görevlendirilen kalp damar uzmanı bilirkişi Dr. Öğretim Üyesi ***000000 tarafından ayrı olarak düzenlenen *** tarihli raporda özetle; “Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi ***giriş tarihli tıbbi muayene formu fotokopisi tetkikinde; hastanın öyküsünde yatış tarihinden 20 gün önce başlayan nefes darlığı nedeniyle farklı bir hastanede koroner anjiografi (KAG) işlemi ve 1. diagonale PCI uygulandığı, yine aynı merkezde yapıları ekokardiyografisinde (EKO) ejeksiyon fraksiyonunun (EF) 94 25 ve 2. dereceden mitral yetmezliğinin saptandığı, EKG’de sinüs taşikardisi, 1. dereceden AV blok, R progresyon kaybı, sol aks kayması, lateral derivasyonlarda T negatifliği olduğu, non-iskemik kardiyomyopati tanısı ile ileri tetkik ve tedavi amacıyla Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi’ne sevk edildiği, özgeçmişinde KAG ve koroner arter hastalığı (KAH) olduğu, fizik muayenesinde boyun venlerinde bilateral dolgunluk, dinlemekle her iki akciğerde orta zonlara kadar ince rallerin saptandığı ve yeni tanı kalp yetmezliği ve non iskemik kardiyomyopati ön tanısı ile Kardiyoloji kliniğine ve sonrasında yoğunbakım ünitesine yatışının yapılarak takip ve tedavisine, klinik gözlem notlarında medikal takip ve tedavisitin düzenlendiği, kayıtlıdır. Hastanın *** tarihli EKO raporunda EF x4 20, 2. dereceden MY, 2. dereceden TY, Minimal AY saptandığı, PAB: 37412 mmHg olduğu, İAS’de 5 mm’lik sekundum tip defekt olduğu ve soldan sağa geçiş izlendiği kayıtlıdır. Hastanın *** tarihinde ameliyata alındığı, LVAD implantasyonu ve PFO primer onarımı yapıldığı, kalp ve damar cerrahisi YBÜ’ne alınarak takip ve tedavisinin yapıldığı, intraaortik balon pompası takıldığı ancak genel durumu stabillemeyen hastaya *** tarihinde ECMO takıldığı, sağ ventrikül fonksiyonları seri eko takiplerinde toparlamadığı kayıtlı olan hastaya *** tarihinde RYAD ve sağ femoral embalektomi yapıldığı, *** tarihinde ateşi olması nedeniyle enfeksiyon hastalıkları ile konsülte edildi ve tedavisinin düzenlendiği, *** tarihinde KVC servisine alındığı ancak *** tarihinde genel durüum bozukluğu ve solunum sıkıntısı nedeniyle tekrar KVC YBÜ’ne alındığı, takip ve tedavileri sonrasında *** tarihinde tekrar KVC servisine alındığı kayıtlıdır. 2018 yılı Ağustos ayı takiplerinde kam kültüründe üreme olması nedeniyle enfeksiyon hastalıkları ile konsülte edildi, antibiyoterapisinin düzenlendiği, 2018 eylül ayı takiplerinde antibiyolerapisinin enfeksiyon hastalıkları önerisi ile stoplandığı, dekübit bakımlarına devam edildiği, 2018 yılı ekim ayı takiplerinde GİS kanaması geliştiği ve, gastroentoroloji ile konsülte edilerek endoskopi ve kolonoskopik incelemelerin yapıldığı, aktif kanama odağı saptanmadığı, DSA yapıldığı ve aortanın majör dallarında patoloji saptanmadığı, takip ve tedavilerinde problem olmadığı kayıtlı olan hastanın ***’de önerilerle taburcu edildiği kayıtlıdır. *** tarihinde KVC ve enfeksiyon hastalıkları poliklinik kontrol muayenesinin yapıldığı, *** tarihinde KVC kontrol poliklinik muayenesinin yapıldığı,*** tarihinde bening prostat hiperplazisi tanısı ile üroloji poliklinik muayenesinin yapıldığı ve tedavisinin düzenlendiği kayıtlıdır. Ankara Şehir Hastanesi Başhekimliği’nin *** sayılı tedavi evraklarınım tetkikinde; hastanın Ankara şehir hastanesi acil servisi’ne nefes darlığı şikayeti ile başvurduğu, ***tarihinde transplantasyon yoğun bakım ünitesine yatışının yapılarak tetkik ve tedavilere başlandığı, EKO’sunda EF x 5 olarak ölçüldüğü, fizik muayene ve tetkikleri sonrası takip ve tedavisinin düzenlendiği, acil kalp nakil listesine alındığı,*** tarihinde hastanın enfeksiyon belirteçlerinde yükselme saptanması üzerine enfeksiyon hastalıkları tarafından değerlendirildiği, VAD çıkışında saptanan akıntıdan kültür, kan kültürü, periferik yayma, balgatn kültürü, tam idrar tet ve idrar kültürlerinin yollanmasını önerdiği, kültür testleri alındıktan sonra teikoplanin – seftriakson antibiyoterapi tedavisine devam edilmesini önerdiği, hastanın takiplerinde servise medikal tedavisi düzenlenerek alındığı, … tarihinde solunum sıkıntısı gelişmesi üzerine akciğer ödemi ön tanısı YBÜ’ne tekrar alındığı ve entübe edildiği, böbrek fonksiyon testlerinde bozulma olması nedeniyle nefroloji ile tekrarlayan konsültasyonlar yapıldığı renal replasman tedavisi amacı ile önce nefroloji önerileri ile öneclikle hemodiyaliz ve ultrafiltrasyon uygulandığı, … tarihinde yapılan nefroloji konsültasyonunda mevcut hemodinamik dürümü nedeniyle continiue venövenöz hemodiyaliz yapılmasının önerildiği, medikal takip ve tedavisi döneminde kan kültüründe candida ürediği ve antifungal tedavisinin düzenlendiği, takip ve tedavilerinde karaciğer fonksiyon testlerinde bozukluk geliştiği ve … tarihinde saat 23:30’da exitus olduğu kayıtlıdır, Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dosyanın ekinde yer alan Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi geçici hasta dosyası ve Ankara Şehir Hastanesi Başhekimliği’nin *** sayılı tedavi evraklarının tetkiki sonucunda; …’ın non-iskemik kardiyomyopati ve kalp yetmezliğinin takip ve tedavisine yönelik BVAD uygulandığı, kalp yetmezliği takip ve tedavisi döneminde ikincil olarak gelişen akut böbrek yelmezliği, karaciğer fonksiyon bozukluğu ve septisemi nedeniyle öldüğü” belirtilmiştir.
Bankacı bilirkişi ….. ve nitelikli hesap bilirkişisi Araştırma Görevlisi ***tarafından düzenlenen … tarihli raporda özetle; “Muris sigortalının sağlık durumu sigortacı tarafından biliniyorsa veya sözleşme öncesi beyan görevinin sigortalı muris taralından kusur olmaksızın ihlal edildiği bir durum söz konusu ise davalı sigortacının dava konusu sigorta sözleşmesinden cayamayacağı, bu durumda *** nolu poliçe kapsamında ödenmesi gereken 318.827,98-TL’nın davalı banka alacağından düşülmesi ve kalan alacak tutarı üzerinden ipoteğin devam edeceği, cayma beyanının geçerli olduğu kanaatine varılır ise *** nolu poliçenin iptal edildiği ve bu nedenle bu sigorta kapsamında teminat lutarının ödenmeyeceği, yukarıda hesaplanan borç tutarı üzcrinden ipoteğin devam edeceği” bildirilmiştir.
Taraflarca … tarihli rapora karşı beyan ve itirazlarda bulunulması nedeniyle dosyanın HMK’nun 281/2 maddesi uyarınca bilirkişiler ***a tevdine, tarafların … tarihli rapora karşı beyan ve itirazları, tüm deliller ve banka kayıtları dikkate alınmak sureti ile, gerekirse banka defter ve kayıtları üzerinde yeniden yerinde inceleme de yapılarak önceki raporun 6. sayfasında kefil …’a kat ihtarını *** da tebliğ edildiği, kat ihtarında verilen 1 günlük sürenin eklenmesi ile temerrüt tarihinin *** olduğu belirtilerek buna göre hesaplama yapıldığı görülmekle *** tarihinin Pazar gününe rastladığı dikkate alındığında temerrüt tarihinin *** tarihi olması gerektiği, hesabın bu tarihe göre yapılması gerektiği, dava dilekçesinde davalı … Ve Hayat A.Ş. tarafından hayat sigorta poliçesinin … tarihinde iptal edilip 14.432,50-TL sigorta poliçe prim bedelinin sigortalı müteveffa …’ın banka hesabına aktarıldığının bildirildiği görülmekle bu paranın davalı Denizbank tarafından kredi alacağına mahsup edilip edilmediğinin tespiti, buna göre birleşen dosyada icra takip dosyasında talep edilen faiz alacakları yönünden ve icra takibinde talep edilen her bir alacak kalemi yönünden önceki raporda yapılan hesaplamaların tekrar incelenmesi, gerekirse tekrar hesaplama yapılarak her bir alacak kaleminin ve miktarının tespitinin yapılması, tarafların gerek asıl gerekse birleşen dosyadaki tüm beyan ve itirazlarını da karşılar şekilde ek rapor tanzim etmeleri hususunda bilirkişilere yetki ve görev verilmesine karar verilmiştir.
Bankacı Bilirkişi *** ve nitelikli hesap bilirkişisi Araştırma Görevlisi *** tarafından düzenlenen ***tarihli ek raporda özetle; “Davacılar vekili tarafından yukarıda belirtilen işlemde hesaplamalarda ve tabloda rakamlar olması gereken 258.659,16-TL tutara göre yapılmış olup, devam eden işlemlerde de doğru rakam üzerinden hesaplamalar yapılmış, yalnızca tablonun açıklamasında sehven hatalı tutar yazılmış olup işbu raporda düzeltilerek yazılmıştır. Kök raporumuzda belirttiğimiz üzere, somut dava konusu olayda iddia edildiği gibi, sağlık beyanındaki soru listesindeki soruların bilgisayar ortamında doldurulduktan sonra, diğer belgeler ile birlikte hastahanede kredi borçlusuna imzalatılmış ise, yani sigortalının sağlık durumu sigortacı tarafından biliniyorsa, sigortacı dava konusu sigorta sözleşmesinden cayamayacaktır. Nitekim dosyada mevcut SBÜ Ankara Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastahanesi’nin ***tarihli yazısından da görüleceği üzere hastanın yatışının kalp damar cerrahisi servisinde devam ettiği belirtilmiştir. Bu durumda sigorta sözleşmesi geçerliliğini koruyacaktır. Aksi durumda, yani bildirilmeyen hususlar sigortacı tarafından bilinmiyorsa cayma geçerli olacaktır. Sözleşme öncesi beyan görevinin ihlal edilip edilmediği, sigortacı tarafından gerçek durumun bilinip bilinmediği ispat ile ilgili hukuki bir değerlendirme olup, mahkemenin takdirindedir. Aynı doğrultuda, yukarıda açıkladığımız üzere, sözleşme öncesi beyan görevinin sigortalı muris tarafından kusur olmaksızın ihlal edildiği hallerde sigortacı sözleşmeden cayma hakkını kullanamayacaktır. Sigortalı murisin kusurlu olup olmadığı hususunda takdir mahkemeye aittir. Kök raporumuzda, “Davalı bankaya verilen ipotek … tarih ve *** yevmiye nolu 500.000,00-TL bedelli ipoteğin fekki için ipotek alacaklısı tarafından terkin talebinde bulunulması gerekir. TMK m. 883 uyarınca, alacağın sona ermesi üzerine taşınmaz maliki, ipotek hakkı sahibinden ipoteğin terkin ettirilmesini, tapu kaydından silinmesine rıza göstermesini talep edebilir. Alacaklı, alacağın sona ermesine rağmen terkine yanaşmazsa malik şeklen tapuda kayıtlı ipoteğin silinmesini, mahkemeden silinmenin hukuki sebebini de ispata yarar belgelerle dava açarak isteyebilir. İpotek dayanağı alacağın kısmi ödenmesi hâlinde alacaklının kısmen de olsa ipoteği tapu kütüğünden sildirme zorunluluğu yoktur. Buna göre, şayet mahkeme cayma beyanının geçersiz olduğu kanaatine varır ise, toplam borçtan ***nolu poliçe kapsamında ödenmesi gereken 318.827,98-TL’nın düşülmesi ve kalan tutar üzerinden ipoteğin devam edeceği, *** nolu poliçenin iptal edildiği kanaatinde ise yukarıda hesaplanan tutar üzerinden ipoteğin devam edeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.” şeklinde değerlendirmede bulunulmuştur. Somut dava konusu olayda var olan üst sınır (limit) ipoteği TMK’nun emredici hükümlerinden olan 851. ve 881. maddelerinde düzenlenmiştir.Üst sınır ipoteğinde, rehin edilen alacağın tutarı değil, ipotekli gayrimenkulün sorumlu olduğu üst miktar belirlenmiş olur. Bu durumda teminat alacağı ve takip giderleri ve temerrüt faizlerini, üst sınıra kadar süreye tabi olmaksızın temin etmektedir. Rehne bağlı alacak ile rehin hakkı fer’i nitelikte olduğundan, taşınmaz maliki, alacakta meydana gelen hukuki değişiklikleri herkese karşı ileri sürebilir. Kök raporumuzdaki açıklama bu doğrultuda yapılmıştır. Bu açıklamalarda da belirtildiği üzere ipotek dayanağı alacağın kısmi ödenmesi hâlinde alacaklının kısmen de olsa ipoteği tapu kütüğünden sildirme zorunluluğu yoktur. Kalan borç tutarı üzerinden ipotek devam eder. Zira üst sınır ipoteğinde, rehin edilen alacağın tutarı değil, ipotekli gayrimenkulün sorumlu olduğu üst miktar belirlenir. Bu nedenle teminat alacağı ve takip giderleri ve gecikme faizlerini, üst sınıra kadar süreye tabi olmaksızın temin eder. Kök raporumuzda, şayet mahkeme davalı sigorta şirketinin cayma beyanının geçersiz olduğu kanaatine varır ise, *** nolu poliçe kapsamında 284.400,00-TL vefat teminat tutarının (başvuru daha önce yapıldığı için) murisin vefat tarihi olan … tarihinden itibaren dava tarihine kadar talep edildiği için talebi mümkün olan reeskont faizi yürütülerek bir hesaplama yapılmış ve dava tarihi itibariyle ödenmesi gereken toplam tutar 318.827,98-TL olacağı belirlenmiştir. İpoteğin fekki konusu gündeme geldiği için bu durumda toplam borçtan *** nolu poliçe kapsamında ödenmesi gereken 318.827,98- TL’nın düşülmesi ve kalan tutar üzerinden ipoteğin devam edeceği belirtilmiştir. Yani üst sınır ipoteğinde var olan 500.000,00-TL’nın mahkemece raporumuzca takdir edilen ve mahkemece belirlenecek olan borçtan, cayma beyanının geçersiz olduğu ihtimalinde, dava tarihi itibariyle 318.827,98-TL’nın düşülmesi, kalan tutar üzerinden devam edeceği belirtilmiştir” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, YARGILAMA VE GEREKÇE: Asıl dava dosyasında dava, hayat sigortası poliçesi kapsamında teminat dahilindeki sigorta bedellerinin davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi gerektiği nedeniyle, davalı sigorta şirketi tarafından ödenmemesinden dolayı davalı bankaya borçlu olunmadığının tespiti ve ipoteğin fekki istemine ilişkindir. Birleşen *** Esas sayılı dava dosyasında dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nun 67/1. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
2019/789 Esas sayılı asıl dava dosyasındaki dava dilekçesinde taşınmaz bilgisi verilmeksizin … tarihli *** yevmiye sayılı ipoteğin fekkine karar verilmesini istediği, dosyaya gelen belgelere göre … tarihli *** yevmiye sayılı ipoteğin, Niğde Ulukışla Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 156 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazda Deniz Bank A.Ş. lehine tesis edildiği ve ipotek bedelinin 500.000,00-TL olduğu, ipoteğin fekkine ilişkin davalarda dava değerinin ipotek akit tablosundaki ipotek bedeli kadar olması gerektiği gözetilerek, 6564 Sayılı Kanun’un 45/3. maddesi ile yapılan düzenleme gereği işbu davanın mahkememiz heyeti tarafından görülmesi gerektiğinden bahisle dava dosyası mahkememiz heyetine tevdiine karar verilmiştir.
Dava konusu edilen ipotek bedelinin 500.000,00-TL olduğu dikkate alınarak davacı tarafça daha önce yatırılan harcın mahsubu ile bakiye 3.681,90-TL harcın, Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi gereğince mahkememiz veznesine yatırılması için davacı tarafa kesin süre verilmiş, kesin süreye uyulmadığı takdirde Harçlar Kanunu’nun 30. ve HMK’nun 150. maddesi gereğince yasal süresi içinde bakiye harcın tamamlanması koşuluyla yenileninceye kadar ipotek fekki istemine ilişkin davanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği davacılar vekiline usulünce ihtar edilmiştir. Davacılar tarafından ara kararı doğrultusunda harç eksikliği tamamlanmıştır.
6545 sayılı Yasa’nın 45/3. maddesi uyarınca asıl ve birleşen dava dosyasındaki davaların ayrı ayrı değeri itibarı ile dava, mahkememiz heyeti tarafından sonuçlandırılmıştır.
Davacıların murisinin davalı Denizbank’tan kredi kullandığı, karşılığında Niğde Ulukışla Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 156 ada 5 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde Deniz Bank A.Ş. lehine … tarih ve 5573 yevmiye sayılı 500.000,00-TL bedelli ipotek tesis edildiği konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.
Asıl dava dosyasında tarafların uyuşmazlık noktalarının ana başlıklarıyla; davacıların murisi …’ın *** tarihinde kullanmış olduğu ikinci kredi olan 180.000,00-TL tutarlı tarım kredisinden sonra muris … ile davalı sigorta şirketi arasında imzalanan hayat sigorta poliçesinin iptal edilmesinin hukuka uygun olup olmadığı, davacıların murisinin çektiği krediler nedeni ile davalı Denizbank A.Ş.’ne borçlu olup olmadığı, borçlu değil ise Niğde Ulukışla Tapu Sicil Müdürlüğü’nün 156 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazda Denizbank A.Ş. lehine tesis edilen … tarih ve 5573 yevmiye sayılı 500.000,00-TL bedelli ipoteğin fek edilip edilmeyeceği noktalarında toplanmaktadır. Birleşen *** Esas sayılı dava dosyasında tarafların uyuşmazlık noktalarının ana başlıklarıyla; davacının genel kredi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi nedeniyle davalılardan alacaklı olup olmadığı, davalıların icra takibine vaki itirazının haklı olup olmadığı ve bu itirazların iptalinin gerekip gerekmediği ve davacının İİK’nun 67/2. maddesi uyarınca icra inkar tazminatı talep edip edemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
*** Esas sayılı asıl dava dosyasında yapılan değerlendirme;
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle TTK’nun sigorta ettirenin beyan yükümlülüğüne ilişkin düzenlemesinin ortaya konulmasında yarar vardır.
Sigorta sözleşmesi, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1401/(1). maddesinde: “Sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir. Sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigorta ettiren; prim ödeme, doğru beyanda bulunma, ağırlaşan rizikoyu bildirme, rizikoyu bildirme, rizikodan sonra zararı azaltma ve kurtarma yükümlülüğü altındadır.
Sigortacı ise; TTK’nun 1421/(1) maddesi gereğince; “Aksine sözleşme yoksa, sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksidinin ödenmesi ile başlar; kara ve denizde eşya taşıma işlerine ilişkin sigortalarda, sigortacı, sözleşmenin yapılmasıyla sorumlu olur.” hükmü gereğince poliçe verme ve riziko gerçekleştiğinde sigorta tazminatı ya da bedelini ödeme yükümlülüğü altındadır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 19/02/2020 tarihli, 2018/1213 Esas ve 2020/1723 Karar sayılı ilamı).
Sigorta sözleşmesi, kendine özgü yapısı ve niteliği gereğince hem sigortacı hem de sigorta ettiren bakımından birçok bilinmeyeni bünyesinde taşıyan bir sözleşmedir. Karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı ile kurulan sigorta sözleşmesi, bilhassa kurulmasından önce, her iki tarafın karşılıklı bilgilendirilmeye ihtiyaç duyduğu bir sözleşme türüdür. Zira sigorta sözleşmesine ilişkin müzakerelerin başladığı andan itibaren taraflar arasında oldukça karmaşık hak ve yükümlülüklerden teşekkül eden bir borç ilişkisi doğmaktadır. Karşılıklı güven ilişkisine dayanan ve dürüstlük kuralının özel bir önemi haiz olduğu sigorta sözleşmelerinde, tarafların birbirlerini bilgilendirme yükümlülüğü sözleşmenin kurulması safhasında o kadar esaslı bir role sahiptir ki kanun koyucu her iki taraf için de bu yükümlülüğün ifasını özel düzenlemelere tabi tutmuştur. Bu kapsamda TTK’nun 1423. maddesi ile sigortacının sözleşme öncesi “aydınlatma yükümlülüğü” düzenlenmiş iken; TTK’nun 1435 ilâ 1442. maddelerinde sigorta ettirenin sözleşme öncesi “beyan yükümlülüğü” detaylı bir şekilde yer almıştır.
Sigorta ettirenin sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün genel olarak düzenlendiği TTK’nun 1435. maddesi; “Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır.” hükmünü haizdir. Buna göre sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün kapsamı “Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususlar” olarak belirlenmiş; bu kapsamda “sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikteki” tüm hususlar önemli kabul edilmiştir. Zira sigortacının, önemli hususlar hakkında bilgi alması, primin miktarını belirlemesi ve sözleşmeyi yapma iradesi açısından fevkalade önem taşımaktadır. Sigortacının sözleşmeyi yapma iradesi sözleşmeyi hiç yapmayacak olma ya da daha ağır koşullarda yapma şeklinde karşımıza çıkabilir.
Sigorta ettirenin sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünü ihlâl etmesi hâlinde sigortacının sahip olacağı haklar TTK’nun 1439. maddesinde ihlâlin rizikonun gerçekleşmesinden önce veya sonra öğrenilmesine göre ikili ayrım yapılarak düzenlenmiştir. TTK’nun 1439. maddesi; “(1) Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440 ıncı maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez. (2) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.” hükmünü haizdir. Buna göre sigortacı sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün ihlâlini rizikonun gerçekleşmesinden önce öğrenmişse, sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez. Buna karşılık sigortacı beyan yükümlülüğünün ihlâlini riziko gerçekleştikten sonra öğrenmişse sigorta ettirenin kusurunun derecesine ve aradaki illiyet bağına (bağlantı) göre sigorta tazminatından veya bedelinden indirim, tazminat veya bedel ödeme borcunun tamamen ortadan kalkması ya da ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oran dikkate alınarak sigorta tazminatının veya bedelinin ödenmesi söz konusu olacaktır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 16/02/2021 tarihli, 2021/1038 Esas ve 2021/1395 Karar sayılı ilamı).
Yine poliçe tarihinde yürürlükte bulunan Hayat Sigortaları Genel Şartları’nın C.2 maddesinde “Sözleşmenin Yapılması Sırasındaki Beyan Yükümlülüğü:
2.1-Sigortacı, bu sözleşmeyi, gerek sigorta ettiren gerekse bilgisinin olduğu hallerde hayatı sigorta edilenlerin ve temsilci aracılığıyla sigorta yapılıyorsa temsilcinin de beyanını esas tutarak yapmıştır.
2.2-Gerek sigorta ettiren gerekse sigortalı ve temsilci,sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında kendisince bilinen ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabilir veya sözleşmeyi yürürlükte tutarak sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortacının bildirilmemiş, eksik veya yanlış bildirilmiş olan hususları bilmesi veya ihbar etmemenin ya da yanlış ihbar etmenin kusura dayanmaması halinde cayma caiz değildir. Bu durumda rizikonun kabul edildiğinden daha yüksek olması nedeniyle daha fazla bir prim alınması gerekiyorsa sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir.
Sigorta ettiren, talep edilen prim farkını kabul ettiğini sekiz gün içinde bildirmediği takdirde sözleşmeden cayılmış olur. Ancak, prim farkının kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden cayılması sigortacının gerçeğe aykırı veya eksik beyanı öğrendiği tarihten itibaren bir aylık süre içinde söz konusudur.
Beyan yükümlülüğünün kasıtlı ihlalinde sigortacı riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır.
Kastın söz konusu olmadığı durumlarda riziko; sigortacı durumu öğrenmeden önce veya sigortacının cayabileceği veya caymanın hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde gerçekleşirse, sigortacı tazminatı o tazminata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder.
2.3-Cayma veya prim farkını talep etme hakkı süresinde kullanılmadığı takdirde düşer.
2.4-Sözleşme akdedilmesinden itibaren aralıksız veya itirazsız olarak iki yıl süreyle yürürlükte kalmışsa artık sigortacı sözleşmeden cayamaz ancak durumu öğrendiği tarihten itibaren sekiz gün içinde prim farkını talep edebilir. Ancak, sigortalı talep edilen prim farkını kabul etmezse rizikoya ilişkin olarak alınan prim ile alınması gereken prim arasındaki oran çarpılır çıkan miktar tazminat olarak ödenir.
2.5- Eksik ve yanlış beyan fazla prim alınmasına neden olmuşsa, fazla alınan miktar sigorta ettirene gün esası üzerinden iade olunur.” hükmü düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden önce öğrenilmesi durumunda sigorta ettirenin kusurunun ve illiyet bağının bir rolü bulunmaz iken; beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra öğrenilmesi durumunda ise sigorta ettirenin kusuruna ve illiyet bağına göre belirleme yapılacaktır. Başka bir deyişle beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra öğrenilmesi durumunda sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün yerine getirilmemesinde kusuru bulunmuyorsa sigortacı sigorta tazminatını veya bedelini herhangi bir indirim yapmaksızın ödemek zorundadır.
Sigorta ettirenin önemli de olsa bilmediği bir hususu beyan etmemesi sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün ihlâli olarak değerlendirilmemelidir. Buna karşılık sigorta ettirenin bildiği veya “bilmesi gereken”, başka bir deyişle “gerekli özeni göstermiş olması hâlinde öğrenebileceği” önemli hususları bildirmemesi ise somut olayın özelliklerine göre beyan yükümlülüğünün kasten ya da ihmâli bir davranış ile ihlâl edildiği anlamına gelmelidir. Özellikle beyan yükümlülüğünün ihmâli bir davranışla ihlâl edilmesi, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü altında olduğunu bilmediği veya sigortacının aydınlatma yükümlülüğü kapsamında sigorta ettireni beyan yükümlülüğünün mevcudiyeti ve bu yükümlülüğe uymaması hâlinde doğacak sonuçlarla ilgili olarak bilgilendirmemiş olduğu durumlarda söz konusu olmaktadır.
Bilindiği üzere aynı şartlar altında bulunan makul her insanın alması gerekli en basit önlem alınmamış veya göstermesi gereken özen gösterilmemiş ise ağır ihmâl; dikkatli kişilerin gösterebileceği özen gösterilmemiş ise hafif ihmâl söz konusudur (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 17. Baskı, Ankara 2014, s. 580). Sözleşme öncesi beyan yükümlülüğü açısından ise aynı koşullar altındaki makul sigorta ettirenlerin, bir hususu sigortacıya bildirmeleri (beyan yükümlülüğü konusunda bilgilendirilmemiş bile olsalar) kendilerinden beklenebiliyorsa ve buna rağmen ilgili husus sigortacıya bildirilmemişse beyan yükümlülüğünün ağır ihmâl ile ihlâl edildiği sonucuna varılabilecektir. Ortalama ve makul bir sigorta ettirenin bir hususu kendiliğinden sigortacıya bildirmesi ise ancak dürüstlük kuralı gereğince ilgili hususun sigortacı açısından rizikoyla ilgili önemli bir husus olduğunu, sigortacı bu hususu bilseydi sözleşmeyi yapmayacağını ya da değişik şartlarda yapacağını öngörebildiği hâllerde kendisinden beklenebilir. Sadece çok dikkatli bir sigorta ettirenin bir hususun önemli olabileceğini öngörebileceği hâllerde ise bu hususun bildirilmemesi hafif ihmâldir (Erbaş Açıkel, Aslıhan: Sigorta Ettirenin Sözleşme Öncesi Beyan Yükümlülüğünün İhlaline İlişkin Türk Ticaret Kanunu Hükümlerinin Alman Sigorta Sözleşmeleri Kanunu’nda ve Avrupa Sigorta Sözleşmesi Hukuku Prensipleri’nde Yer Alan Düzenlemeler Açısından Değerlendirilmesi, İstanbul Hukuk Mecmuası, 79(3), s. 913.).
Beyan yükümlülüğünün kasten ihlâl edilmesi ise sigorta ettirenin bilerek ve isteyerek sigortacı için önemli olan bir hususu bildirmemesi veya bu konuda yanlış ya da eksik bilgi vermesidir. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü kasten ihlâl ettiğinin kabul edilebilmesi için, onun beyan edilmesi gereken hususu bilmesi ya da bilmesinin gerekmesi yanında bu hususun sigortacıya bildirilmesi gerektiğinin de bilincinde olması ve bu bilince rağmen bildirmemesi gerekir. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü altında olduğunun farkında olması, sigortacının aydınlatma yükümlülüğü kapsamında bu konuda sigorta ettireni bilgilendirmiş olmasından ya da böyle bir bilgilendirme yapılmamış olsa bile somut olayın özelliklerinden kaynaklanabilir. Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün farkında olarak bir hususu bildirmemesi genellikle bu hususun önemsiz olduğunu düşünmesinden ya da utanmasından veyahut da önemli olduğunu bildiği bir hususu bildirmesi hâlinde sigortacının sözleşmeyi yapmayacağı ya da daha yüksek prim ile yapacağı endişesinden kaynaklanmaktadır.
Beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra öğrenilmesi durumunda sigorta ettirenin kusurunun yanında illiyet bağının da incelenmesi gereklidir. Bu kapsamda TTK’nun 1439/2. maddesi gereğince illiyet bağı ya “ihlalin sigorta tazminatının veya bedelinin miktarına” ya da “ihlalin rizikonun gerçekleşmesine” etki etmiş olmasında söz konusu olmaktadır. Belirtmek gerekir ki “İhlalin sigorta tazminatını veya bedelinin miktarına” etkisi, beyan edilmeyen ya da eksik yahut yanlış beyan edilen bilgiler nedeniyle sigortacının daha yüksek bir sigorta tazminatı veya bedeli ödemeyi üstlenmiş olmasında karşımıza çıkarken; “ihlalin rizikonun gerçekleşmesine” etkisi, gerçekleşen rizikonun beyan edilmeyen ya da eksik yahut yanlış bildirilen hususa ilişkin olarak karşımıza çıkmaktadır.
Netice olarak beyan yükümlülüğünün ihlâlinin rizikonun gerçekleşmesinden sonra öğrenilmesi durumunda TTK’nun 1439/2. maddesi gereğince sigorta ettiren kusuru kast derecesinde değilse ağır ya da hafif ihmâli ile sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünü ihlâl etmişse ve ayrıca illiyet bağı mevcutsa ihmâlin derecesine göre sigorta tazminatından veya bedelinden indirim yapılacaktır. Buna karşılık sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise ve ayrıca illiyet bağı mevcutsa sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkacak; illiyet bağı yoksa sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini ödeyecektir. Böylece uyuşmazlık hâlinde hâkim tarafından öncelikle sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünü ihlâl edip etmediği, ihlâl etmişse bu ihlâlin sigortacı tarafından rizikonun gerçekleşmesinden önce mi yoksa sonra mı öğrenildiği, sonra öğrenilmiş ise sigorta ettirenin kusurunun derecesi ve bu ihlâlin sigorta tazminatının veya bedelinin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edip etmediği (illiyet bağı) araştırılarak sonucuna göre karar verilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 04/11/2021 tarihli, 2018/11-103 Esas ve 2021/1352 Karar sayılı ilamı).
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların miras bırakanı sigortalı … ile davalı … Ve Hayat A.Ş. arasında dosya kapsamında bulunan ***tarihli, *** sayılı uzun süreli yıllık azalan teminatlı hayat sigortasının düzenlendiği, düzenlenen bilgi formu eklerinden kredi kullandırılması sırasında ve sigortalı …’a ait bilgilerin beyan edildiği hayat sigortasının yapılmasına etki edecek hususların davalı sigorta şirketinin acentesi olarak faaliyet gösteren diğer davalı banka şubesince müteveffa sigortalıya sorulduğu ve soru formunda müteveffa sigortalının bütün bu sorulara “hayır” şeklinde yanıt verdiği, bu şekilde tamamen sağlıklı olduğunu beyan ettiği ve bunu imzası ile doğruladığı görülmüştür.
Davalı taraf, davacılar miras bırakanının poliçe tanziminden önce mevcut olan kalp hastalığını bildirmeyip sözleşmenin kurulması sırasında beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu aykırılık nedeniyle de zararın teminat dışı kaldığı savunmasında bulunmuştur.
Davalı … Ve Hayat A.Ş. tarafından müteveffa sigortalıya hitaben gönderilen 09/11/2018 tarihli yazıda, sigorta poliçesi düzenlenmeden önce sigortalının 18/06/2018 kalp yetmezliği tanısı ile yapay kalp implantasyonu geçirdiği tespit edildiğinden dolayı TTK’nun 1435. maddesi uyarınca sigorta sözleşmesinden cayma haklarını kullandıkları ve poliçeyi iptal ederek prim tutarının iade edileceği bildirilmiştir.
Davalı … Ve Hayat A.Ş. tarafından *** tarihinde sigorta poliçesinin iptali gerçekleştirilmiş, sigortalı … ise … tarihinde, sigorta şirketinin sigorta poliçesini iptal etmesinden sonra vefat etmiştir.
Yargılama sırasında celp edilen SBÜ Ankara Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi geçici hasta dosyası ve Ankara Şehir Hastanesi Başhekimliği’nin *** sayılı tedavi evraklarından ve kalp ve damar cerrahisi ana bilim dalı uzmanı bilirkişi Dr. ***’den alınan *** tarihli rapora göre sigortalı …’ın sigorta sözleşmesinin akdedilmesinden önce hastane başvuruları ve yatışlarının olduğu, *** tarihinde ameliyata alındığı, LVAD implantasyonu operasyonu geçirdiği ve yapay kalp takıldığı, sigortalı …’ın non-iskemik kardiyomyopati ve kalp yetmezliğinin takip ve tedavisine yönelik BVAD uygulandığı, kalp yetmezliği takip ve tedavisi döneminde ikincil olarak gelişen akut böbrek yelmezliği, karaciğer fonksiyon bozukluğu ve septisemi nedeniyle … tarihinde öldüğü görülmektedir. Oysa 29/08/2018 tarihinde düzenlenen *** poliçe sayılı sigorta sözleşmesinde sağlık beyanı bilgi formunda sigortalının hiç bir hastalığı olmadığının belirtildiği, sağlık konusunda sorulan tüm sorulara “hayır” cevabının verildiği, sigortalının sağlık durumu ile ilgili yukarıda sözü edilen önemli bilgileri sigorta şirketine bildirilmeyerek yukarıda gösterilen yasal düzenlemelere aykırı davranıldığı ve ölümün de bu sebeplerden meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, davalı … Ve Hayat A.Ş.’nin acentesi olan Denizbank Bor Şubesi’nin yetkililerinin davacıların miras bırakanı olan sigortalı …’ın yoğun bakımdan çıktığını ve yapay kalp takılmış olduğunu bilmelerine rağmen *** tarihli ek cari hesap kredisi sözleşmesini ve 29/08/2018 tarihli krediye bağlı hayat sigortası poliçesini miras bırakanları …’a imzalattıklarını, sigorta poliçesinin sigortalının sağlık beyanı ile ilgili formun bilgisayarda doldurulduğunu, matbu bir şekilde miras bırakanlarına yatağında imzalattıklarını ileri sürmektedirler. Sigorta poliçesinin düzenlendiği tarihte …’ın SBÜ Ankara Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi’nde tedavi gördüğü müzekkere cevabından bellidir. Dinlenen tanık anlatımlarından davalı banka görevlilerinin sigortalıya hastanede kredi yapılandırma sözleşmesini ve sigorta poliçesini imzalattıklarını beyan etmişlerse de sigortalının sigorta sözleşmesinin imzalanmasından önce ağır kalp rahatsızlığı geçirdiğini ve yapay kalp takıldığını bildiklerine dair beyanları olmadığı, bu konuda delil bulunmadığı görülmektedir. Bu kapsamda, yine maddenin amacında da belirtilen 4721 sayılı Kanunun “Dürüst davranma” başlıklı 2. maddesinde yer alan ve maddenin düzenleniş amacı olan dürüstlük kuralı çerçevesinde çözüme gidilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. 4721 sayılı TMK’nun anılan 2. maddesi uyarınca: “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı gibi, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetildiğinde sigortalının ya da sigorta ettirenin açıkça beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği ortadadır. Sigorta poliçesinin sağlık beyanı ile ilgili bilgi formunun banka yetkililerince önceden bilgisayar ortamında ve sigortalının hakkındaki sağlık konusunda sorulan tüm sorulara “hayır” cevabının işaretlenmiş olması halinde bile bunun gerçekleri yansıtmadığını ve doğru olmadığını bilen sigortalının formda yazan bilgilerin doğru olmadığına itiraz etmeyip mevcut haliyle imzalaması dürüstlük kuralına aykırıdır ve açıkça hakkın kötüye kullanılmasıdır. Hakkın kötüye kullanılması hukuk devletinin koruması altında değerlendirilemez. Bu nedenle somut uyuşmazlıkta kusur paylaştırmasına da gerek bulunmamaktadır. Sigortalı; doğru beyanda bulunmamış, ağırlaşan rizikoyu bildirmemiştir. Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “beyan yükümlülüğü” başlıklı 1435’inci maddesinde “sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü” olduğu açıkça gösterilmiştir.
TTK’nun 1439. maddesi; “(1) Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440 ıncı maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere sigortacı sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün ihlâlini rizikonun gerçekleşmesinden önce öğrenmişse, sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir.
Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK’nun 1435,1439 ve 1440. maddeleri her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Yargıtay’ın yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini almıştır.
Gerek 6102 sayılı TTK’nun 1435,1439 ve 1440. maddeleri ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, formun doldurulmamış olması sigortalının sağlığına ilişkin konularda sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur. TTK hükümlerine göre poliçe tanzimi sırasında sigortalı, mevcut rahatsızlıklarını kasten gizler ve kasten gizlediği bu rahatsızlık nedeni ile tedavi görür ise talep teminat dışında olup sigorta şirketinin bir sorumluluğu bulunmayacaktır, ancak beyan yükümlülüğünün ihlal edilmesinde sigortalının bir kastının bulunmadığının anlaşılması durumlarda ise talebin teminat dışında kaldığını söylemek mümkün değildir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 18/02/2021 tarihli, 2019/5445 Esas ve 2021/1615 Karar sayılı ilamı).
Somut uyuşmazlıkta sigortacı olan davalı … Ve Hayat A.Ş. beyan yükümlülüğünün ihlal edildiğini rizikonun gerçekleşmesinden, yani sigortalının ölümünden önce öğrenmiş ve sözleşmeden cayma hakkını kullanmıştır. Genel Şartlar’a göre beyan yükümlülüğün ihlali halinde, sigortacı durumu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeden cayabilir. Davalı … Ve Hayat A.Ş.’nin sigortalının gerçek sağlık durumunu öğrendiği tarihten itibaren bir ayı geçirdikten sonra sözleşmeden caydığını gösteren bir delil de bulunmamaktadır. Davalı … Ve Hayat A.Ş.’nin sözleşmeden cayma hakkını kullanması yasaya ve yerleşik yargı uygulamalarına uygun ve haklıdır. Sigorta poliçesi düzenlenirken miras bırakanları tarafından sağlığı hakkında doğru beyanda bulunulmadığından sigortalının mirasçıları olan davacıların bundan dolayı bir hak iddia etmeleri mümkün değildir. Davalı sigorta şirketinden sigorta poliçesi nedeniyle tazminat talep etme hakkı bulunmayan davacıların miras bırakanının davalı bankadan kullandığı kredi borçlarının ödenmemesi nedeniyle, davalı bankaya olan borçları da devam ettiğinden menfi tespit ve ipoteğin fekki istemleri de yerinde değildir. Bu nedenle asıl dava dosyasında davacıların haklı görülmeyen davalarının reddine karar verilmesi gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır.
Birleşen Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin *** Esas sayılı dava dosyasında yapılan değerlendirme;
Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir. (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219, 223). İcra dosyasında itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ edildiğine ilişkin bir belge bulunmadığından, eldeki davanın bir yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Genel haciz yoluyla icra takibinde alacaklı tarafça yazılı, sözlü veya elektronik ortamda takip talebinde bulunularak takip başlatılır, varsa alacağı gösteren belgeler talebe eklenir, icra müdürü talebi kanuna uygun görürse İİK’nun 60. maddesinde düzenlenen ihtarları içeren ödeme emrini borçluya gönderir. Bu şekilde usulüne uygun olarak yapılmış ilamsız icra takibine borçlu tarafından süresinde itiraz edilmesi halinde, alacaklı taraf mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.İtirazın iptali davası açılabilmesinin koşullarından birisi de ortada geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunmasıdır. Geçerli bir ilamsız icra takibinin mevcut olmaması halinde itirazın iptali davası açılamaz. Bu husus dava şartı olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir. Burada usulüne uygun yapılmış takip ve bu takibe süresinde yapılmış itiraz HMK’nun 114/2. maddesine göre dava şartı olup davanın konusu ise borçludan tahsili talep edilen alacaktır.
İİK’nun 58. maddesi “Takip talebi icra dairesine yazılı veya sözlü olarak ya da elektronik ortamda yapılır. Talepte şunlar gösterilir:
1. (Değişik: 2/7/2012-6352/9 md.) Alacaklının ve varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin adı, soyadı; alacaklı veya vekili adına ödemenin yapılacağı banka adı ile hesap bilgileri; varsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası; şöhret ve yerleşim yeri; alacaklı yabancı memlekette oturuyorsa Türkiye’de göstereceği yerleşim yeri (Yerleşim yeri gösteremezse icra dairesinin bulunduğu yer yerleşim yeri sayılır.);
2. (Değişik: 2/7/2012-6352/9 md.) Borçlunun ve varsa kanuni temsilcisinin adı, soyadı, alacaklı tarafından biliniyorsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası, şöhret ve yerleşim yeri; Bir terekeye karşı yapılan taleplerde kendilerine tebligat yapılacak mirasçıların adı, soyadı, biliniyorsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası, şöhret ve yerleşim yerleri;
3. (Değişik: 17/7/2003-4949/12 md.) Alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi;
4. Senet, senet yoksa borcun sebebi;
5. Takip yollarından hangisinin seçildiği; Alacak belgeye dayanmakta ise, belgenin aslının veya alacaklı yahut mümessili tarafından tasdik edilmiş, borçlu sayısından bir fazla örneğinin takip talebi anında icra dairesine tevdii mecburidir. Alacaklıya takip talebinde bulunduğuna ve verdiği belgelere, talep ve takip masraflarına dair bedava ve pulsuz bir makbuz verilir.” hükmünü getirmiştir.
İtirazın iptali davası açılabilmesinin koşullarından birisi de ortada geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunmasıdır. Geçerli bir ilamsız icra takibinin mevcut olmaması halinde itirazın iptali davası açılamaz. Bu husus dava şartı olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.
Nitekim Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/19481 Esas ve 2018/700 Karar sayılı emsal ilamında “….İtirazın iptali davası açılabilmesinin koşullarından birisi de ortada geçerli bir ilamsız icra takibinin bulunmasıdır. Geçerli bir ilamsız icra takibinin mevcut olmaması halinde itirazın iptali davası açılamaz. Bu husus dava şartı olup, mahkemece re’sen gözetilmelidir.Dava dosyası içinde bulunan dava konusu Bandırma 2. İcra Müdürlüğü’nün 2013/2844 Esas sayılı takip dosyasının aslı incelendiğinde, dayanak takip talebi ile takip borçlusuna çıkarılan ödeme emrinin içerik olarak birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir halde geçerli bir ilamsız icra takibinin varlığından söz edilemez. Mahkemece bu yön gözetilerek geçerli bir takip bulunmadığı gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğundan reddi gerekirken işin esası hakkında yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.” şeklindedir.
Eldeki davada davaya konu olan Kayseri Banka Alacakları İcra Dairesi’nin *** Esas (Kapatılan Kayseri 5. İcra Dairesi’nin *** Esas) sayılı takip dosyasında davacı banka tarafından davalı borçlular aleyhine genel kredi sözleşmesine dayalı olarak ilamsız icra yolu ile icra takibi başlatıldığı, 04/04/2019 tarihli takip talebinde 257.045,17-TL asıl alacak, 83.823,46-TL faiz, 10.071,44-TL BSMV ve 255,61 TL masraf olmak üzere toplam 351.200,68-TL alacağın tahsilinin talep edildiği “… Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek yıllık %53,82 faiz ve değişen oranlardaki faizi ile, icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubuyla tahsili istemidir.” yazdığı, *** tarihli ödeme emrinde ise takip talebine aykırı olarak 351.000,00-TL asıl alacak, 351.000,00-TL toplam alacak şeklinde yazıldığı, takip talebinde yazılı asıl alacak ve ferilerini içermediği, “… Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek yıllık %53,82 faiz ve değişen oranlardaki faizi ile, icra giderleri, avukatlık ücreti ile birlikte Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca yapılacak kısmi ödemelerin öncelikle faiz ve masraflara mahsubuyla tahsili istemidir.” yazdığı, ödeme emrinde takip talebindeki gibi asıl alacak ve ferilerinin ayrılmadığı, takip talebinde asıl alacak ve ferilerinin toplamı olan 351.000,00-TL’nin ödeme emrinde asıl alacak olarak gösterildiği ve takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar ödeme emrinde gösterilen asıl alacağa yıllık %53,82 faiz ve değişen oranlarda temerrüt faizi işletilmesinin talep edildiği, mevcut durumda takip talebi ve ödeme emrinin birbirine uygun olmadığı, takip talebindeki alacak kalemlerinin ödeme emrinde farklılaştırılmış olduğu, bu nedenle de aralarında çelişki olduğu, sözü edilen bu ödeme emrinin davalı borçlulara tebliğ edildiği, davalı borçlular tarafından yasal süresi içinde borcun tamamına karşı itiraz dilekçesi verdiği, itiraz edilen borç miktarları yönünden takibin durması nedeniyle eldeki itirazın iptali davasının açıldığı görülmüştür.
Somut uyuşmazlıkta, icra takibine dayanak yapılan takip talebi ile takip borçlularına çıkarılan ödeme emrinin içerik olarak birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir halde geçerli bir ilamsız icra takibinin varlığından söz edilemez. İtirazın iptali davasına özgü dava şartlarından birisi de, usulüne uygun olarak başlatılmış bir takibin varlığıdır. Mahkememizce bu yön gözetilerek geçerli bir takip bulunmadığı gerekçesiyle davanın, HMK’nun 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan reddi gerekmiştir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 15/02/2018 günlü, 2016/19481 Esas ve 2018/700 Karar sayılı, 13/12/2018 günlü, 2017/2368 Esas ve 2018/6573 Karar sayılı, 15/02/2018 günlü, 2016/19481 Esas ve 2018/700 Karar sayılı ve 22/03/2016 günlü, 2015/16067 Esas ve 2016/5115 Karar sayılı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03/12/2020 günlü, 2020/2771 Esas ve 2020/5682 Karar sayılı, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi’nin 14/10/2021 günlü, 2021/1627 Esas ve 2021/1720 Karar sayılı emsal kararları bu doğrultudadır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A) *** Esas sayılı asıl dava dosyasında:
1-Davacıların davalı … Ve Hayat A.Ş. ve davalı Denizbank A.Ş. hakkındaki davalarının REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının davacılardan peşin olarak alınan 4.856,85-TL ve tamamlama harcı olarak yatırılan 3.681,90-TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 8.458,05-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin davacının üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı Denizbank A.Ş. tarafından asıl dava dosyasındaki uyuşmazlık için yapılan 38,50-TL e-tebligat gideri ve 176,00-TL talimat gideri olmak üzere toplam 214,50-TL’nın davacılardan alınarak daval Denizbank A.Ş.’ne verilmesine,
6-Davalı … Ve Hayat A.Ş. tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
8-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince davanın reddi nedeniyle hesap ve taktir olunan 42.050,00-TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
B) Birleşen 2020/334 Esas sayılı dava dosyasında:
1-Davalılar hakkında geçerli bir icra takibi bulunmadığından HMK’nun 114/2. ve 115/2. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davacının davalılar hakkındaki davasının USULDEN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince alınması gereken 80,70-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan peşin olarak alınan 4.241,63-TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 4.160,93-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacı tarafa iadesine,
3-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-13. maddesi uyarınca ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği Tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin (yargılama gideri) davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacının üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-HMK’nun 333/1. maddesi gereğince varsa artan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleşmesinden sonra yatıran ilgili tarafa iadesine,
7-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince hesap ve taktir olunan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Dair, asıl dava dosyasında davacılar, birleşen dava dosyasında davalılar vekili Av. *** ve asıl dava dosyasında davalı, birleşen dava dosyasında davalı Denizbank A.Ş. vekili Av. ***’in yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 28/03/2022

Başkan ***
E-imzalıdır
Üye ***
E-imzalıdır
Üye ***
E-imzalıdır
Katip ***
E-imzalıdır